Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine tepki olarak Demokrasi Nöbeti tutan Konyalılar ile bir araya geldi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Konya Mevlana meydanındaki binlerce Konyalı'ya hitap etti. Bozdağ'ın konuşmasından başlıklar söyle:
15 TEMMUZ DARBE GECESİ
15 Temmuz 2016'yı 16 Temmuz 2016'ya bağlayan gece Türkiye tarihi bakımından bir utanç gecesidir, büyük bir kara lekedir. Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan Türkiye'yi karıştırmaktan, kardeşi kardeşe düşman etmekten, anayı babayı evladına, evladı annenin babanın karşısına diken pek çok olumsuzlukların içerisinde bulunan Fetullah Gülen'nin emir komutası altında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinde yuvalanmış Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarınca başlatılan darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık.
Bundan önce pek çok darbe teşebbüsü olmuş. Tarihimiz başarılı olmuş darbe örnekleriyle dolu, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 baktığınız zaman muhtıralar ve başarılı olmuş darbeler var. Düşündüler düdüğü çalarsak siyaset hizaya geçer, inersek Cumhurbaşkanı, Başbakan şapkasını alır, kaçar. Sokağa çıkma yasağı, sıkı yönetim ilan edersek Konyalılar evinden çıkmaya korkar. Hele bir de tankları sürdük mü uçaklarla, helikopterlerle ölüm yağdırdık mı kısa sürede netice alırız.Hesap güzel yapılmış, plan güzel yapılmış, Cumhurbaşkanımızı alacaklar ve infaz edecekler, Türkiye karışacak, insanlar birbirine girecek, çatışmalar olacak onlar gelip Türkiye'yi yönetmek için yönetime el koyacaklar.
"BU MİLLET RABBİNE İNANIP ÖLÜME KOŞTU"
Pek çok hesap var ama unuttukları bir şey var. O da şu, hesapların en iyisini yapan Cenab-ı Allah'tır. Tuzakların en hayırlısını kuran Cenab-ı Allah'tır.Siz ne yaparsanız yapın Allah'ın hesabına uymazsa, Rabbim o hesapları tersine çevirir. O tuzakları kuranların başına geçirir.
O gün hareketlilik başladığında Konyalılar da ayağa kalktı ne oluyor diye 81 il ayağa kalktı, Ankara ayağa kalktı ne oluyor diye ama bambaşka şeyler oldu. Darbecilerin rüyası onların kabusu oldu. Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, bakanlarımız, hükümetimiz ayakta durdular. Ölümüne mücadeleye varız, şapkayı alıp kaçmak yok dediler. Cesetlerimizi çiğnemeden milletin emanetine el koyamazsınız anlayışı her yerde egemen oldu.
Pek çok ilkler yaşandı bu darbe gecesinde. Daha önce şapkasını alıp kaçan liderler yerine Marmaris'te helikopterle önce Dalaman'a ondan sonra hava sahası ve havaalanı bu FETÖ'CÜ teröristlerin kontrolünde olduğunu bile bile ölüme uçan ve ölümle tehdit edenlere meydan okuyan bir Cumhurbaşkanı milleti meydana çağırdı ve "Halktan daha büyük bir güç tanımam ben" dedi ve halkına güvendi. Rabbine inandı ve adeta ölüme uçtu.Siz meydanlara indiniz. Başbakanımız meydanlara çağırdı o da ölüme doğru koştu. Her bir vatandaşımız ölmek niyetiyle evinden çıktı. Ankara'da Konya'da dört bir yanda "Ben bugün ölmeyeceksem ne zaman öleceğim" diyen insanlar, ölüme doğru koştular. Ölmeye karar vermiş, ölümü şereflerin en büyüğü kabul eden insanları dünyada yenecek güç yoktur. Türkiye'de de bu darbeci alçaklar inanmış, ölüme, şahadete koşan bu aziz milleti yenemediler, yenmeyi başaramadılar. Meydanlar tutuldu, kışlalar tutuldu, havaalanları tutuldu devlet binaları tutuldu, Genelkurmay, Meclis, Başbakanlık her yer tutuldu. Tankların üstüne çıkanlar, kurşun atan gözü dönmüş canilerin karşısına çıkıp meydan okuyan yiğitler ve şehit olanlar, gazi olanlar, milletin duruşunu gösterdi.
Bundan önce bu millet bu duruşu ortaya koymamıştı ama değerli Konyalılar bu millet her zaman peşinden koşacak cesur liderler ister. Ne zaman ki önüne bir Fatih çıkar, ne zaman önüne bir Yavuz çıkar, ne zaman önüne Atatürk çıkar her zaman ölümüne peşine takılmıştır.Şimdi Tayyip Erdoğan ve arkadaşları milletin önüne düştü, millet de onların peşine düştü.
FETÖ'nün uşaklarından biri aylar önce televizyonda ne demiş? "Şurada televizyonun alt yazısında sıkı yönetim ilanı çıksa, kimse sokaklara çıkmaz." Bunlar herkesi kendi gibi uyuşmuş zannediyorlar. Siz bu milletin büyüklüğünü gördünüz mü? Bu millet Rabbine inanıp, güvenip sokaklara çıktı, ölüme koştu. Şimdiye kadar olmayan oldu. Hep beraber darbecilerin karşısında demokrasinin ve halkın sesi oldu ve onlar da dimdik durdu. Sivil toplum o da dimdik durdu. Hep beraber birlik olduk, beraber olduk, ayağa kalktık darbecilere halk darbesi yaptık, halkın gücünün tankın gücünden daha büyük olduğunu dosta düşmana gösterdik.
Siz darbeyi yendiniz, siz darbecileri yendiniz, FETÖ'yu ve onun alçak uşaklarını yendiniz. Siz demokrasiye, iradenize, hürriyetinize, hukukunuza, Meclisinize, seçilmiş Cumhurbaşkanı ve hükümetimize sahip çıktınız. Bu Türk tarihi bakımından da son derece önemli bir olay.
Bakın bizi bu kadar bir araya getiren olaylar çok azdır. Kurtuluş savaşında hep bir olduk beraber olduk bağımsız Türkiye'yi kurduk. Ülkemizi işgal eden düşmanı ülkemizin dışına atmayı başardık. İlk defa bir darbe teşebbüsü karşısında görüş farklılıklarımızı bir kenara koyduk bir olduk birlik olduk, birlikte Türkiye olduk ve hep beraber başardık. Bundan sonra da bir olduğumuz sürece aşamayacağımız engel, başaramayacağız iş Allah'ın izniyle yoktur. Olmayacaktır da. Türkiye'de milleti birleştiren vatandır. Türkiye'de milleti birleştiren minareler, camiler, ezanlar, din var, bayrak var, devlet var, millet var. Şimdi bunların yanına demokrasiyi de koymanın zamanı geldi. Çünkü demokrasi milletin iradesi tehlike ve tehdit altına girdiğinde herkes farklılıkları bir kenara koydu bir oldu birlik oldu.
Bundan sonra Türkiye'ye demokrasi dersi vermeye kalkanlar bu milletin yazdığı demokrasi destanını görmeleri lazım. Peki dünya gördü mü? Görmedi. Amerika gördü mü? Görmedi. Avrupa gördü mü? Görmedi. Darbecilere ölümüne direnen, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne, milli iradeye, demokrasiye sahip çıkan ve ölüme koşan böyle büyük bir milleti, kahraman bir milleti dünya görmedi. Demokrasi örneği arıyorsanız, işte bakın Konya'ya işte bakın Türkiye'ye bunu burada göreceksiniz. Bize batılı ülkeler demokrasi dersi veriyorlar. Onlar sadece kendilerine demokrasi istiyorlar. Kendi gibi düşünen kendi gibi inanan hatta ondan daha da öte, sadece kendi aile etraflarına demokrasi istiyorlar.
Almanya'daki vatandaşlarımız, kimisi Alman vatandaşı olan soydaşlarımız bir miting yapmak istediler. Cumhurbaşkanımızda telekonferansla bu mitinge bağlanıp görüşlerini açıklayacaktı.Almanya'nın Anayasa Mahkemesi nezaketsiz, haksız, hukuksuz bir biçimde Türkiye Cumhurbaşkanı'nın konuşmasına yasak getirdi. Hani demokrasi vardı? Hani ifade özgürlüğü vardı? Teröristlerin ifade özgürlüğünü savunanlar, Türkiye'de terörün propagandası suç olmaktan çıksın diyen Avrupa Birliğine üye ülkeler, Merkel, ben hepinize soruyorum:"Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın eli kanlı teröristler kadar ifade hürriyete yok mu? Sizin lügatinizde demokrasinin anlamı teröristlere hürriyet, milletin hukukunu savunan demokrasiyi savunan meşru Cumhurbaşkanlarına yasak anlamına mı geliyor?"
Bakın yasak koydular. Şimdi konuşuyor herkes: "Türkiye'de şu oluyor bu oluyor." Darbeyi doğru düzgün kınamıyorlar, darbecilerin karşısında milletin yazdığı destanı görmüyorlar ama Türkiye'yi hepimizi suçlamaya devam ediyorlar. Bizim onlardan alacak dersimiz yok. Türk Milletinin ve aziz vatandaşlarımızın her birinin demokrasi bilinci bu ayrımcı ırkçı Batıdan bin defa daha üstündür, bin defa daha güçlüdür. Demokrasiyi de sonunda biz öğreteceğiz onlara. Demokratik değerlere sahip çıkmayı da biz öğreteceğiz onlara. İnsan hakları demokrasi, hukukun üstünlüğü, milli irade Avrupa Birliği'nin ortak değerleri değil mi? Amerika'nın ortak değerleri değil mi? Evrensel hukukun ortak değerleri değil mi? Peki Türkiye'de bunlar tehdit altındayken bu tehditti yapanları Avrupa'sı Amerika'sı niye himaye ediyor? Ediyorlar. Çünkü Türkiye'de bu değerlerin yüksekte olması, böyle söylediklerine bakmayın, emin olun istemiyorlar. Türkiye karışsın, insanlar bir birlerine düşman olsun, Türkiye'de huzur barış kalksın diye emin olun dua ediyor. Onun için biz ülkemizi karıştırmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Huzurumuzu, barışımızı, dirliğimizi, birliğimizi, kardeşliğimizi bozmak isteyenlere asla fırsat vermeyeceğiz. Bu konudaki dayanışmamızı Türkiye kıyamete kadar yaşasın diye hep beraber sürdüreceğiz, Evlatlarımıza torunlarımıza bu anlayışı miras bırakacağız.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün komutasında başlayan darbe teşebbüsü sırasında bakın ilk defa Türkiye'de insanların üzerine tanklar sürüldü, canlı bedenlerin üzerinde tanklar geçirildi. Ölüme koşan, demokrasiye hukuka sahip çıkan aziz vatandaşlarımızın üzerine hedef gözetilerek veya hedef gözetilmeksizin ölmeleri maksadıyla kurşunlar yağdırıldı. Cumhurbaşkanlığı sarayı bombaladı, helikopterden orayı korumaya gelen vatandaşlarımızın üzerine kurşun yağdırıldı, uçaktan bombalar atıldı.
TBMM, düşman Polatlı'ya geldiği halde bombalama imkanı yok, topsun sesi Ankara'ya gelmiş, ama Türkiye Büyük Millet Meclis'i ilk defa kendi içerisinden çıkan hainler alçaklar tarafından havadan F-16'larla bombalanmıştır. Düşmanın yapmadığını bu alçaklar yaptı. Özel Harekat, bizim göz bebeğimiz, terörle mücadelede canını dişine takan, şahadete cennete koşar gibi koşan o yiğit evlatlarımızın üzerine bu alçaklar gökten bomba yağdırdılar. 52 ciğer paremizi şehit ettiler. Hem MİT'e hem Başbakanlığa hem emniyet binalarına ölümüne, öldüresiye saldırdılar.
Bir anekdot anlatmak istiyorum bu sapık anlayışı anlamak için. TÜRKSAT'ı bastılar oradaki bazılarını şehit ettiler. İki tane TÜRKSAT çalışanını şehit eden asker kıyafeti giymiş terörist alçak su istiyor. Kendine bir bardak su getiriyorlar bakın ne yapıyor. Çömeliyor, "Bismillah" diyor ve üç nefeste yudumlayarak içiyor. Orda şehit olanların arkadaşları diyorlar ki, "Sen çömeldin, Bismillah çektin, üç yudumda su içiyorsun ama gözünü kırpmadan iki tane insanı şehit ettin. Bu nasıl bir iştir?" diye sorunca, diyor ki; "Ben onlara iyilik yaptım onlar şehit oldu. Onlar şimdi cennete gittiler. Bende şahadet şerbeti içtim geldim." Bu alçaklar böyle inanıyor böyle düşünüyor. Kurşunlarken, bombalarken, tankla ezerken öldürdükleri insanlarımızın şehit olacağını cennette gideceğini, kendileri ölürse kendilerinin de cennete gideceğini düşünüyor ve bir günah işleme duygusu, suç işleme duygusu, pişmanlık duygusu yok,
Başarılı olsalardı Türkiye'de çok net söylüyorum sadece anayasa rafa kalkmaz, Meclis kapanmaz, hükümet düşmezdi, kan gövdeyi götürürdü. Rejim değişirdi, ben Humeyni gibi Pensilvanya'dan gelecek diyince farlı algılıyorlar ama onlar Türkiye'de güvenliği her türlü tertibatı alıp, kanlı şekilde ülkeyi ele geçirdikten sonra Fetullah Gülen Türkiye'ye muzaffer komutan edasıyla gelecek, Türkiye'de rejimde değişecek ve onların istediği apayrı bir rejim kurulacaktır. Sermaye el değiştirecek, medya el değiştirecek, bambaşka bir yapıya Türkiye yürüyecekti. Siz sadece bir darbeyi önlemediniz, aynı zamanda torunlarımızın yaşayacağı karanlık bir Türkiye'nin doğmasına, doğurtulmasına da engel oldunuz, "Allah hepinizden razı olsun" diyorum, iyi ki varsınız.
YARGIYA HESABINI VERECEKLER
Bunlar yaptıklarının hesabını yargıya vereceklerdir. Milletin yargısına teslim edildiler, soruşturmalar sürüyor, yargılamalar yapılacak hak ettikleri en ağır ceza neyse onu alacaklardır. Bu meydanların mesajını biz aldık, bu mesajı ben üç başlıkta topluyorum. Birinci bu darbe teşebbüsünde bulunan alçakların en ağır şekilde cezalandırılması ve bunlarla beraber hareket edenlerin devlet aygıtı içinden kesinlikle temizlenmesidir. Çünkü eğer bunlar cezalandırılmaz devlet içerisinden temizlenmezlerse bu sapık anlayış varlığını devam ettirecek, bugün bertaraf edilmiş olan tehdit ve tehlike başka bir zaman yeniden hortlayabilir. Devletin yapısı içerisinden bunlar temizlenecek.İkincisi artçı darbe teşebbüslerinin ortaya çıkma ihtimalini ortadan kaldırmaktır. Hem Fetullah Gülen'in emir ve komutasında yeni bir kalkışma veya başkaldırının emir veya komutasında yeni bir kalkışma ihtimalini ortadan kaldırmak. Üçüncüsü de, Türkiye'de bundan sonra darbe olmasın diye alınacak tedbirleri almaktır.
DEMOKRATİKLEŞME ADIMLARI
AK Parti hükümetlerinin diğerlerinden farkı şu, sorun çıktığı zaman, kriz olduğu zaman, sorun çözülüp kriz ortadan kalktıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmemesidir. Cumhurbaşkanlığı seçimi bu memlekette kriz oldu mu oldu.Bunun üzerine ne yaptık biz Cumhurbaşkanlığı seçim usulünü değiştirdik artık seçimi halk yapacak dedik. 2014'de bir kriz oldu mu? Olmadı, çünkü halk duruma vaziyet etti. Bu ülkede darbeler oldu, darbeden sonra iktidarlar hiçbir şey yapmadı, darbe olmamış gibi yoluna devam etti. 71 ve 80'de de aynı şeyler oldu. Darbe oluyor darbeden sonra iktidara gelenler, darbe doğuran bu sistemi sorgulayıp sistemi revize ve reforme etme yoluna gitmiyor. İlk defa bu konuda adımları biz attık, her darbe geçmişte başarılı olduktan sonra yeni bir darbe için geri sayımın başlangıç noktası olmuş.
TÜRKİYE İLK DEFA SİSTEME ÇOMAK SOKUYOR
Cumhurbaşkanımızın, başbakanımızın, sizin önderliğinizde Türkiye ilk defa bu sisteme çomak sokuyor. Darbe doğurup darbe yöneten bu sistemi çöpe atmak tarihe havale etmek için büyük reformlar yapıyoruz. Kararname yayınlandı. GATA'yı kaldırdık Sağlık Bakanlığına bağladık. Askeri liseleri kaldırdık, İmam hatiplerin, meslek liselerin dengi okullarının, harp okullarına, askeri liselere, girmeleri yönündeki ayıbı ve utancı kaldırdık. Milli Savunma Üniversitesi kurduk üniversitenin rektörünü Cumhurbaşkanı atayacak ve dekanlarını Milli Savunma Bakanımız atayacak. Amerika'da olan bir sistemi Türkiye'ye entegre ettik,dolayısıyla lise ve dengi okul mezunu herkes yapılacak sınavlarda başarılı olması halinde buraya girecek ve eğitim alacak. Hukuk devletine inanan, milletine saygı duyan, vatandaşına, Cumhurbaşkanına, Meclisine, Başbakanına kurşun ve bomba atmayacak. Onlar için ölümüne koşacak yeni bir anlayışla, yeni bir vizyonla devam edecek inşallah. Kotayı kaldırdık artık sağlıkta birleşim oldu bundan sonra bütün sağlık kuruluşları gibi askerlere de sağlık hizmetini Sağlık Bakanlığı verecektir. Onlar için eğitim ve başka ne lazımsa bunların hepsini devlet yapacaktır. Kuvvet komutanlıklarının hepsini Milli Savunma Bakanlığına bağladık. Büyük bir demokratikleşme adımı attık ve milli savunma bakanlığına bunları bağladık. Tarihi bir reformu, büyük bir devrimi gerçekleştirdik. Bugünün sıcaklığı içerisinde bu tarihi adımları herkes göremeyebilir ama Türk demokrasi tarihi bakımından siyasi hayatımız bakımından ordumuzun yeniden yapılandırılması bakımından son derece tarihi adımlar attık.
15 Temmuz 2016 bizim ordumuzun da kendi içine dönük sızmalara karşı korunaklı olmadığını gösterdi. Türk ordusu milletin ordusu, peygamber ocağı, milletin ordusu FETÖ'nün ordusuna, peygamber ocağı FETÖ'nün ocağına adeta dönmüş. Orduyu yeniden milletin ordusu yapmak, yeniden peygamber ocağı yapmak için büyük gayretle çabayla yolumuza devam edeceğiz bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. Nasıl o gün millet ayağa kalktı diyoruz ya gerçekten 15 Temmuz'da millet kendi ordululuğunu yaptı ve büyük adımları siz attınız.O krizi Ankara'da yönetenler oldu ama Konya'da siz yönettiniz, bize cesareti siz verdiniz, Ankara'yı ayağa siz kaldırdınız. Sayın Cumhurbaşkanım "Eniştemden öğrendim" dedi darbeyi. Nerede hangi uçak kalktı, hangi tank hareket etti, Konya'dan Şırnak'a, Edirne'den Kars'a anında vatandaşlarımız Ankara'ya aktarıyordu. Milletin ordusu olmuş, milletin istihbaratı olmuş herkes bu alçak kalkışmayı önlemek için bir anda meydana koşuyor, bir yandan tedbirleri çağırıyor. Tedbir yetişmesse kendi tedbir alıyordu. Konya her tarafı tuttu, yolları kapadı. Hakim oldu her şeye. Allah Konyalılardan, Mevlana'nın torunlarından binlerce defa razı olsun diyorum.
Buradan Amerika Birleşik Devletlerine bir çağrıda bulunmak istiyorum. Fethullah Gülen'i Türkiye'ye iade etmeniz lazım.Çünkü terör örgütünü sevk ve ide eden bir numarası odur. Türkiye'nin içindeki bir numara farklı ama bu Türkiye'deki bir numaranın bağlı olduğu esas bir numara odur. O sevk ve idare etmiştir. Amerika bunu biliyor,darbeyi yapanın Fetullah Gülen olduğunu biliyor.Çünkü güçlü bir istihbaratı var, eğer Amerika bilmiyorsa, Amerika büyük bir devlet değil, istihbaratı büyük değil demektir. Hepimiz biliyoruz ki Amerika gibi büyük bir devletin, büyük bir istihbaratı olan devletin bu işin arkasında olan yapıyı ve sevk ve idare edicisinin kim olduğunu biliyor. Ortadoğu'su da Avrupa'sı da biliyor bunu. Bu işi planlayan sevk ve idare eden yurtdışından her türlü alt yapı üst yapı için talimat veren kişi Fetullah Gülen'dir.
ABD yönetimine diyorum ki bu saatten sonra Fetullah Gülen'i himaye etmek Türkiye ABD ilişkilerine zarar vereceği gibi Amerika'da demokrasiye inanan Amerikalıların, demokrasiye olan güvenlerini etkileyeceği gibi Türk halkının ABD'ye bakışını da olumsuz etkiler. Empati yapın, eğer ABD darbe teşebbüsüne bir terör örgütü,Kongreyi bombalasa,Beyaz Sarayı bombalasa, Sayın Obama'nın bulunduğu yerlere timler gönderse, vatandaşın üstüne tanklar salsa, CIA'yi bombalasa, 239 vatandaşı şehit edip bilerce insanı yaralasa ve işin patronajı da Türkiye'de olsa Türkiye bunu iade etmese , siz bundan rahatsızlık duyar mısınız, duymaz mısınız? Elbette duyarsınız, Türkiye'de, halkımızda bundan rahatsızlık duyar. Bu saatten sonra Fetullah Gülen ABD ve başka güçler içinde kullanışlı bir maşa olma hakkını kaybetmiştir. Bu saatten sonra Türk halkı bu maşaya itibar etmez. Ülkelerin halkları da buna itibar etmez, buna engel olur. Türkiye'de bunu yaptılar yarın 5 veya 10 sene sonra ABD ya da başka ülkelerde başka kalkışmaları yapabilirler. Çünkü bunlar hayal aleminde yaşıyorlar. Bu nedenle ABD hukuki delil istiyor, bizde onu veriyoruz. Aramızda iade anlaşması var, direk iade ediyoruz. Bu konuda hukuki bilgi ve belge Meclis'in bombalanmasıdır. Güneşin varlığını ispata ihtiyaç var mı?O kadar sabit herşey. ABD'nin vereceği karar hukuki değil, siyasi bir karardır. Türkiye dostluğunu bir terör örgütü liderine feda etmemesini vurguluyoruz.
Net olmalı ve bu milleti bir birine düşürenlerle ilgili kanaatlerimiz net olmadı, net olmadır. Halen farklı farklı manalar söylüyorlar. Biri çıkmış diyor ki "Bu bir senaryo". O gece darbe teşebbüsü başarısız olur olmaz Amerika'dan televizyon karşısına çıkıyor, "Bu bir tiyatrodur" diyor. Bütün bağlılarına "Meydana inin bunun bir tiyatro olduğunu söyleyin, tankın üzerinde sizde fotoğraf verin" diye söylüyor. Ya Allah'tan kork Allah'tan. Milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyor. İstanbul'da bir hakim mahkeme kararıyla Fetullah Gülen'in Mehdi olduğunu ilan etti. Yani böyle bir şey olabilir mi?
O yüzden hep beraber diyoruz ki dinimizi temiz ellerden temiz dillerden ve doğru kaynaklardan okuyacağız. Eğer biz Kuran'ı kapatıp sadece FETÖ'nün kitaplarına bakarsak, hadisleri kapatıp onlara bakmadan ortada gezen bunun gibilerin şeylerine bakarsak o zaman Peygamberimizin ne dediğini Kuran'ın ne dediğini öğrenemeyiz. Kur'an-ı Kerim elimizin altında, hadisler elimizin altında pek çok ilahiyatçımız var, imam hatibimiz var, dini bilen insanımız var. Onlara soralım ve okuyalım.
06659 KIZILAY / ANKARA
90 (0312) 417 77 70
basinadalet.gov.tr