Erişilebilirlik Menüsü

Ekran Okuyucu

Seçili Alan Okuyucu

Bağlantı Vurgula İkonu

Bağlantı Vurgula

Metni Büyüt İkonu

Büyük Metin

Metni Sola Hizala

İmleç

Okuma Kılavuzu

Okuma Maskesi

Disleksi Dostu

Kontrast

Solgunlaştırma

Düşük Doygunluk

Yüksek Doygunluk

BOZDAĞ’DAN BÜYÜKELÇİLERE TEPKİ
09.11.2016

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Anadolu Ajansı Editör masasının sorularını yanıtladı.

Bakan Bozdağ’ın konuşmasından bazı başlıklar şöyle:

ABD BAŞKANLIK SEÇİMİ

ABD halkı kimi başkan seçerse Türkiye o başkanla çalışmaya devam edecektir. Çünkü, ABD ile Türkiye ilişkileri devletler arası ilişkilerdir. Ortak çıkarlarımız var, stratejik bir ortaklığımız var. Aramızda pek çok anlaşmalar var, bu çerçevede yürüyen devletler arası ilişkilerdir. Tabii başkanların değişmesi bu ilişkilerde köklü değişiklikler getirmiyor ama farklılıklar getirebilir. Hızlı birtakım işlerin yapılması olabilir. Bazen yavaşlamalar olabilir ama sonuçta özü itibarıyla bizim ilişkilerimiz devletler arası ilişkilerdir. Yeni başkan döneminde de Türkiye-ABD ilişkilerinin daha iyi olmasını temenni ederiz. Beklentimiz odur, bugünden daha ileri noktaya ilişkilerimizi taşıyabilmektir. Yeni başkan bir görevine başlasın, ondan sonra tabii hep beraber neler olacağını göreceğiz.

 Clinton'un seçimi kazanması için ABD'de çok ciddi bir kampanya yürütüldüğünü gördüm.

Sanatçılar, sporcular, siyasetçiler, toplumda ne kadar seçkin kesim varsa hepsinin "Clinton kazansın" diye büyük bir yarış içinde. Hatta gazeteler, televizyonlar, anketler, hepsi bunu sağlamaya dönük çalışmalar yapıyordu. Ben o zaman kendi olduğum yerlerde arkadaşlara şunu söylemiştim; 'Bütün bu çalışmaya bakınca herhalde Clinton'un durumu zayıf ki herkes durumu iyileştirmek için anketçiler, gazeteler, televizyonlar bir yandan sporcular, sanatçılar bir yandan bir kampanya yürütüyor.' Kamuoyuyla paylaşmadım ama etrafımda olanlarla bu yönde bir değerlendirmem oldu. Tabii ben Türkiye'deki seçimleri de başka ülkelerdeki seçimleri de biliyorum, yani halkla buluşmak çok önemli seçimlerde. Halk sizi desteklediğinde siz kazanıyorsunuz. Gazetelerin manşetiyle, anketlerle, televizyonlarla seçim kazanan kimse yok. Sonuçta oyu halk veriyor. Benim gördüğüm seçim stratejisi olarak Amerikan halkı kendi iradesinin yönlendirilmesine 'hayır' dedi diye düşünüyorum."   

HDP LİLERİN TUTUKLANMASI 

“Hukukun gereğini yerine getirmektir yapılanlar. Çünkü mevzuatımızda dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekiline, diğer vatandaşlarda nasılsa, ifade için çağrı kağıdı gönderiliyor veya mahkemedeyse, duruşması varsa oraya da çağrı kağıdı gönderiliyor. Gelmediği zaman zorla getirilmesine, gözaltına alınmasına savcılık aşamasında karar verilebilir. Mahkeme aşamasında da zorla getirilmesine karar verilebilir. Bu, hukukumuzun yargılama süreçlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve adaletin tecellisi için sağladığı bir imkandır."

"Böyle bir durumda hukukun elinde başka bir seçenek var mı? Ya hukuku tanımamalarına, yargıya meydan okumalarına rıza göstereceksiniz ya devlet olarak devletin hukukunu tanımamalarını sineye çekeceksiniz ya da hukukun gereği neyse onu yapacaksınız. Türkiye hukuk devleti, herkes kanun önünde eşit. Dolayısıyla kanun sıradan bir vatandaşa nasıl uygulanıyorsa, dokunulmazlığı kaldırılmış milletvekiline de aynı şekilde uygulanır. Burada Cumhuriyet savcılarının yaptığı şey, kanunu uygulamaktan ibarettir. Yanlış olan şey kanunun uygulanmasına direnmektir ve HDP'li milletvekillerinin yaptıklarıdır. Dolayısıyla yapılan iş hukuka uygun hareket etmektir. Daha başka bir ifadeyle hukuku, yargıyı tanımayana hukukun da yargının da bir anlamda 'Ben buradayım.' demesidir. Bu, hukuk devletinin olmazsa olmaz gereğidir. Eğer arkasında ya da elinde gücü olanlar mahkemeleri, hukuku tanımazsa, orada hukuk devletinden bahsedemezsiniz. Türkiye hukuk devletiyse, hukuk herkese eşit uygulanmak zorundadır, yapılan şey de budur. Burada eleştirilecek bir şey yok yargı açısından."

CHP'nin dokunulmazlıkların kaldırılması için yapılan Anayasa değişikliğine oy verdi. "Kalkınca ne olacaktı? Bunlar olacaktı. Bunları bilerek oy verdin mi? Oy verdin. O zaman ifadeye gitmeyen, yargıyı, hukuku tanımayanlara yargının hukuku uygulaması karşısında yapılması gereken nedir? Elbette, hukuktan yana tavır koymaktır. Ancak CHP ne yaptı? Gitti yargıyı tanımayanlardan yana tavır koydu.

Herkes hukuku tanırken, hukuka saygı duyarken, gidip hukukun işlemesine yardımcı olurken, 'HDP'lilerin ayrıcalığı nedir, niye hukuk tanımazlık yapıyorsunuz' diye söylüyor mu? Söylemiyor. Ama onun ötesinde yargıya müdahale ediyor. Aynı şeyi AB üyesi ülkelerin büyükelçileri de yapıyor. Dün HDP'nin grup toplantısına bazı ülkelerin büyükelçileri giderek bu saygısızlığı yaptılar. Türkiye'nin içişlerine, yargısına müdahaleye cüret ettiler. Hiç kimse, ne CHP Genel Başkanı ne başka bir parti ne Avrupa Birliği üyesi ülkelerin büyükelçileri ne de bir başkası Türk yargısına emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Türkiye'nin yargısı, AB üyesi ülkelerin yargıları gibi bağımsız ve tarafsız bir yargıdır. Dışarıdan hiçbir müdahaleye açık değildir. Tamamen bağımsız ve tarafsız bir şekilde... Biz, AB ülkelerinde yürüyen yargılamalara müdahale ediyor muyuz? Etmiyoruz. Onların da Türkiye'nin yürüyen yargılamalarına müdahale etme hakkı yoktur, CHP'nin de yoktur, başka bir partinin de yoktur."

BÜYÜKELÇİLERE TEPKİ 

"Gar saldırısı oldu, vatandaşlarımız hayatını kaybetti. Büyükelçiler bir araya gelip olağanüstü toplantı yaptı mı? Merasim Sokak'ta canlı bomba oldu, hiç bir araya gelip toplantı yaptılar mı, teröre karşı bildiri yayımladılar mı?"

Bu büyükelçiler hiç bir araya gelip de 'Ne oluyor' diye teröre karşı Türkiye'nin yanında olduklarını gösteren bir bildiri yayınlayıp, dayanışma gösterdiler mi? Yok. Ne zaman varlar? Güneydoğu'da terör örgütü hendeğin arkasından askeri, polisi şehit etmek için ateş açtığında, bomba, roket attığında, hendeğin arkasındaki teröristlere sahip çıkmak için oralara gittiler. Bazıları gittiler, onlara destek oldu. Avrupa'dan milletvekilleri, bazı sivil toplum örgüt temsilcileri geldi ve AB'nin komisyonlarından gelen ziyaretçiler oldu. Hep gittiler terör örgütünün temsilcileriyle ve onlara yakın olanlarla görüştüler. Onlara destek verdiklerini gördük. Evlerinden, yurtlarından edinen vatandaşların yanında yer aldılar mı? Almadılar. Şehit olan askerin, polisin, korucuların yanında yer aldılar mı? Onu da almadıklarını gördük."

  "Darbe teşebbüsü oldu, darbe teşebbüsüne karşı bir araya geldiniz, toplantı yaptınız mı? Yok. 246 vatandaşımız şehit edildi, 2 bin 194 vatandaşımız yaralandı, bir kısmı sakat kaldı, elini, ayağını, gözünü kaybedenler oldu. Peki bu vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu korumak, acısını paylaşmak için bir araya geldiler mi? Yok. Hükümetle dayanışma içinde olmak için bir araya geldiler mi? Yok. Demokrasiden, cumhuriyetten, hukuk devletinden, Avrupa'nın üzerine inşa edildiği temel değerlerden yana tavır koymak için bir araya geldiler mi? Yok, bunu da yapmadılar. Ne zaman bir araya geliyorlar? Terör örgütü zarar gördüğü, terör sıkıştığı zaman, Türkiye'nin aleyhine bir iş olduğu zaman, terör örgütüne destek ihtiyacı doğdu zaman bir araya geliyorlar."

AVRUPA NIN TERÖRE BAKIŞI 

AB üyesi ülkeler, terör örgütleriyle mücadele konusunda Türkiye'ye samimi destek bugüne kadar vermemişlerdir. Hep çifte standart uygulamışlardır. Avrupa Parlamentosu'nun hemen yanında terör örgütü sergi açıyor, orada toplantılar yapabiliyor. Almanya'da PKK terör örgütü, DHKP-C terör örgütü, Türkiye'nin aleyhine çalışan ne kadar terör örgütü varsa Alman hükümetinin gözleri önünde bütün çalışmalarını yapıyor. Çok net görüyoruz, Türkiye'ye kim düşmanlık ediyorsa sponsorluğunu yapıyorlar, Türkiye'ye kim zarar veriyorsa destek veriyorlar. Türkiye'de kim şiddet ve teröre bulaşıyorsa onların arkasına bir bakıyorsunuz Türkiye'yi 'demokrasi ve hukuk devleti' diye eleştirenlerin olduğunu görüyorsunuz.

Orada, İnsan Hakları Mahkemesinin kararı var. Çok net diyor ki 'Terörle arasına mesafe koymadıkları için, şiddeti, terörü kınamadıkları için' aleyhine bir karar veriyor. İspanya'nın aldığı kararları, tedbirleri doğru görüyor. Şimdi HDP milletvekilleri birgün olsun terörü kınadılar mı? Birgün olsun PKK terörüne, PYD terörüne, YPG terörüne lanet okudular mı? Birgün olsun terörle aralarına mesafe koydular mı? Birgün olsun şiddete, kana, gözyaşına 'Hayır' dediler mi? Şırnak'ta, Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de okullar bombalandı, öğretmenler şehit edildi, yaralanan insanları, hatta teröristleri almak üzere giden sağlık personeli şehit edildi, şehit eden alçaklara 'Ne yapıyorsunuz' dediler mi? Demediler, bir defa eleştirmediler. Aksine gittiler, hendeklerin arkasındaki teröristlere karşı canlı kalkan olanlar, onlara destek verenler var. Onlara karşı devletin yaptığı işleri yaptırmamak için uğraştıklarını görüyoruz. Bu hendekleri kim kazıyor? Terör örgütü. Peki, 'Niye kazıyorsunuz bu hendekleri' dediler mi? Demediler. Hendekleri kaldırmak isteyen, vatandaşın huzurunu, güvenliğini sağlamak isteyen, yaşama hakkını korumak isteyen, temel haklarından özgürce istifade için çalışan güvenlik güçlerine ise 'Katil' dediler ve onları sıkıntıya sokmak için pek çok işlem yaptılar. Terör örgütü sıkışıyor, terör örgütünden talimat geliyor, 'Şurada sıkıştık orada bir gösteriye ihtiyaç var' diyor, bir bakıyorsunuz orada gösteri yapılıyor ve gösteri içinde siyasiler de bulunuyor. Onun için çok net bir şekilde biz buradan ifade ediyoruz, teröre karşı samimi bir iş birliğine Türkiye her zaman açıktır. Ama AB üyesi ülkeler teröre karşı bugüne kadar Türkiye ile samimi bir iş birliği içinde hiçbir zaman olmamışlardır, çok net söylüyorum."

"Aldığımız mesafe yok, terör örgütlerinin hepsi cirit atıyor Avrupa'da. Bize ifade hürriyetinden bahsediyorlar, Türkiye'nin seçilmiş Cumhurbaşkanı, Almanya'daki vatandaşlarına video konferans yoluyla hitap etmek istiyor, Almanya'nın ise koruma teşkilatı getirip yasak koyuyor. Buna karşılık bölücü terör örgütü PKK'nın elebaşılarından birinin video konferans yöntemiyle Almanya'da hitap etti. 

Peki, bu Almanya'da yasa koyan, teşkilat, mahkeme, terör örgütünün elebaşı konuşurken niye bu yasağı koymuyor? Türkiye'nin Cumhurbaşkanına yaptıkları muameleye bakın, bir eli kanlı terör örgütünün elebaşına yaptıkları muameleye bakın. Ondan sonra da kalkıp, 'İfade hürriyeti' diyorlar. Ya sen bir ülkenin cumhurbaşkanının konuşmasına tahammül edemiyorsun, onun konuşmasına izin vermiyorsun, sonra da Türkiye'den giden gazetecileri alıp yanında fotoğraf çektiriyorsun. Çok net, Türkiye'nin aleyhine kim çalışıyorsa Almanya'nın doğal müttefiki, Türkiye'nin aleyhine kim çalışıyorsa, AB ülkelerine bakıyorsunuz, bazı ülkelerin doğal müttefiki, ona her türlü korumayı veriyorlar, saraylarda ağırlıyorlar, cumhurbaşkanları kabul ediyor. Bunun mesajı nedir? Mesajı şudur: Sizin aleyhinize kim çalışıyorsa bizim başımızın üzerinde yeri vardır, cumhurbaşkanı dahil en üst düzeyde bizde kabul görür. Şimdi gazetecilikle ilgili değerlendirme yapıyorlar, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın yanında Can Dündar'ın duruşuna bir bakın, Almanya'nın Cumhurbaşkanı'nın yanında duruşuna bir bakın. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'na, Türkiye'nin hükümetine, Türkiye devletine, anayasal düzenine karşı yaptıklarına bir bakın, şimdi Almanya'da yaptıklarına bir bakın. Türkiye'de yaptıklarının milyonda birini Almanya'da bir yapsın bakalım, yapabiliyor mu?"

Çok net ve açık bir şekilde diyoruz ki çifte standardı bir tarafa bırakın. Türkiye müstemleke bir ülke değildir, büyükelçiler falan yere, filan yere gitmiş bunun bizim açımızdan pek fazla bir kıymeti yoktur. Biz yaptığımız işin doğru olduğuna inanıyoruz ve talimatı milletimizden her konuda alırız, anayasamızdan, yasalarımızdan alırız. Anayasa ve yasalarımız ne diyorsa, milletimiz ne diyorsa biz onun gereği yolumuzu yürürüz. Büyükelçilerin veya başka devletlerin Türkiye'ye dönük birtakım, Türkiye zayıf düşsün, kriz ve kaosa girsin, kabulü üzerine inşa edilmiş politikalarına bizim kapılarımız sonuna kadar kapalıdır. Onlar neyi görüyorsa, biz daha fazlasını görüyoruz, onlar ne biliyorsa biz daha fazlasını biliyoruz. Hangi hesabı yapıyorlarsa, o hesabı, hangi metin üzerine inşa ettiklerini görüyoruz. Türkiye kirli ve karanlık hiçbir hesabın Türkiye üzerinde tutmasına asla izin vermeyecektir. Bu büyükelçilere de bundan sonra terör örgütleri lehine ve terör örgütünün değirmenine su taşıyanlar lehine toplantı, gösteri ve dayanışma yapmamalarını tavsiye ediyorum. Çünkü bunu yapmak onların haddi değil, bu onları güçlendirmez ancak onların itibarlarına, gücüne zarar verir, belki terör örgütü nezdindeki itibarlarını artırabilir ama Türk halkı ve Türkiye devleti nezdindeki güçlerine ve itibarlarına da zarar verir ve Türkiye buna izin vermez."

FEZLEKELERİN DURUMU 

"CHP Genel Başkanının savunma gönderdiğini biliyoruz, MHP Genel Başkanı bizzat gitti ifadesini verdi. AK Parti'den, MHP ve CHP'den birçok milletvekili de gidip ifadelerini verdi ve bu arada bazı dosyalar takipsizlikten kapandı, bazı dosyalar davaya döndü, bazı dosyaların ise soruşturması devam ediyor. İfade vermeye gitmemiş milletvekilleri diğer partilerde de var ama onlar 'falan gün geleceğiz' diye bir beyanda bulunmuşlar veya bir mazeret bildirmişler. Sadece HDP'li milletvekilleri kendilerine çağrı yapılmasına rağmen, buna icabet etmemişler, herhangi bir mazeret de bildirmemişler. Aksine HDP Eş Genel Başkanları başta olmak üzere pek çok milletvekili, 'biz ifade vermeye gitmeyeceğiz' ve 'bizi nerede alacaksınız alın' anlamına gelen açıklamaları var."

O nedenle bunlarla ilgili işlemler yapılmıştır. Şu anda HDP'den 15 milletvekiliyle ilgili işlem yapılmış durumda. Bir milletvekili de gelip ifadesini vermiş geçmişte. Ama geri kalan milletvekilleri çağrı yapıldığı halde onlar henüz ifade vermeye gitmemişlerdir. Onlara da çağrıda bulunuyorum, lütfen gidin savcılara veya mahkeme çağırdıysa, mahkemeye ifade verin, onların sorularını cevaplandırın. Türkiye'yi yeni bir olumsuzlukla karşı karşıya bırakmayın. Bizim tavsiyemiz, hukukun işlemesine yardımcı olun, yargıya yardımcı olun.  İfadeye gitmeyen bütün milletvekillerini, parti farkı gözetmeksizin ifade vermeye çağırarak, "Mazeret ileri sürmüş milletvekilleri var, lütfen onlar da ifadelerini versinler. Mazeret belirtmemiş HDP dahil bütün milletvekillerine buradan bir kez daha çağrı yapıyorum, lütfen gidin ifadelerinizi verin. Çünkü hukuk ve yargı işleyecektir. Yargıyı daha ileri kararlar almaya kimse mecbur bırakmamalıdır. Bırakırsa o zaman da yargının aldığı kararlardan şikayet edemez.

"CHP'nin izlediği tavrı ben anlamakta zorlanıyorum. Atatürk mezarıdan kalksa, İnönü mezarından kalksa CHP'nin PKK'nın değirmenine su taşıdığını görse, Fetullahçı Terör Örgütü'nün avukatlığını yaptığını görse acaba ne derdi? Merak ediyorum. 'Atatürk'ün kurduğu partiyiz, Cumhuriyeti kuran partiyiz' diyorlar, Atatürk'e ve Cumhuriyet'e düşman, bu milletin birliğine, dirliğine düşman, Türkiye'nin her yerinde terör estirenlere en büyük desteği CHP veriyor. Adete onların sözcülüğünü yapıyor. Ben buradan CHP'ye oy veren, gerçekten teröre samimi olarak karşı duran, bu ülkenin birliğinden, dirliğinden yana olan herkese sesleniyorum, Allah aşkına CHP'nin Sayın Genel Başkanı ve sözcülerinin açıklamalarıyla HDP'nin açıklamaları arasında, Kandil'in açıklamaları arasında, açıklayanlar dışında bir fark var mı? Baksınlar görsünler. CHP, kendisine oy verenlerin sözcülüğünü mü yapıyor, yoksa PKK'nın sözcülüğünü mü yapıyor? Atatürk'ün koyduğu istikamette mi siyaset yapıyor, yoksa FETÖ'nün koyduğu istikamette mi siyaset yapıyor? İnönü'nün belirlediği ilkeler doğrultusunda mı yolunda yürüyor, yoksa baktığınızda Türkiye'ye zarar veren, aynen AB ülkesi büyükelçilerinin yaptığı gibi Türkiye'ye kim zarar veriyorsa onların yanında, arkasında, önünde mi durmuştur? Hepsine bakın, bunu çok net göreceksiniz."

Eğer Atatürk yaşamış olsaydı, hendekler kazanların karşısında durur, 'hendeklerin arkasındaki arkadaşlar' diye hitap edilmesine izin verir miydi? Terör örgütüne lanet okumayan, teröre 'dur' demeyen, şiddete 'hayır' demeyen, aksine terörle mücadele eden güvenlik güçlerine karşı her türlü saygısızlığı yapan ve teröristlere canlı kalkan olan bir siyasi partiye, CHP'nin kol kanat germesine rıza gösterir miydi? Bunu yapmazdı ama görüyoruz ki şu anda yapılıyor. Çünkü bu CHP, Atatürk'ün sınırlarını çizdiği istikamette giden bir CHP değil. Bunu CHP'liler de eminim ki görüyorlardır. Cumhuriyet gazetesi 10 sene önceki çizgide mi? Kimlerin çizgisinde gittiğini herkes görüyor. Gerçek Atatürkçüler, gerçek cumhuriyetçiler, gerçek CHP'lilerin, CHP'nin gittiği istikametten çeviren karşı tavrı ortaya koyması lazım. Eğer tavır koymazlarsa yarın, CHP bambaşka bir noktaya doğru gidecektir."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'li milletvekillerin yaptıkları açıklamalara objektif bakılması halinde gerçeklerin görüleceğine dikkati çeken Bozdağ, "AK Parti bölücü terörle mücadele ediyor, DEAŞ terör örgütüyle mücadele ediyor. Peki Türkiye'yi terör örgütlerine yardım ve yataklık eden bir ülke olarak göstermek için kim çalışıyor, bazı ülkeler çalışıyor. Türkiye'yi zayıf göstermek isteyen Türkiye'nin düşmanları çalışıyor, DEAŞ terör örgütüne yardım ettiğini ispatlamak için... FETÖ, PKK, DHKP-C iş birliği içinde çalışıyor."

Bütün terör örgütlerinin, Türkiye hükümetini teröre destek vermekle suçladığını ve uluslararası planda da bunu ispat etmeye çalışıyor. Şimdi CHP'nin Genel Başkanı da onlarla aynı çizgide duruyor. Siz bir yol yürüyorsanız, yol arkadaşlarınıza bakacaksınız, sizin iddia arkadaşlarınız kim, PKK. Kim, FETÖ. Kim, Türkiye'nin zayıf ve kaos içinde olmasını isteyen bazı ülkeler ve uluslararası kirli odaklar."

Bu, Türkiye'ye ve Türkiye hükümetine yapılmış büyük bir iftiradır. DEAŞ terör örgütüne en büyük darbeyi vuran tek ülke, Türkiye'dir, tek hükümet de Türkiye hükümetidir.

Türkiye mücadele etmiyor olsa, oradan şehitlerimiz gelmeyecek. DEAŞ, birçok ilimizde eylem yaptı, peki kendisine destek veren bir ülkede niye eylem yapsın? Bu, uluslararası bir projedir, Türkiye hükümetinin DEAŞ terör örgütüne yardım yaptığını ispatlamak. Özellikle Fetullahçı Terör Örgütü'nün kurucusu ve yöneticisi terörist Fetullah Gülen'in talimatıyla, yargı içerisindeki Fetullahçı teröristlerle, kolluk içindeki teröristlerin işbirliğiyle, bir de yargı kararına bağlayarak aldıkları talimat doğrultusunda Türkiye'yi sıkıştırmak, zora sokmak için başlattıkları bir operasyon. Bunun arkasında hangi güçlerin olduğunu herkes biliyor. Avrupa'da, başka yerlerde kimlerin bu projeye destek verdiğini herkes biliyor. Türkiye'yi, böyle destek veren ülke pozisyonuna sokmak istiyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu yaptıklarıyla aynı kirli oyunun, aynı projenin bir piyonu olmayı kabul ediyor demektir. Bu büyük bir iftiradır."

AK Parti'li hiçbir milletvekili, teröristlerin cenazesinde yoktur ama CHP'li milletvekilleri canlı bomba olmuş teröristlerin ailelerine taziyeye gittiğini görüyoruz. HDP milletvekillerini görüyoruz. İnsanların vicdanı bunu kaldırır mı? Onlarca vatandaşımız şehit edilmiş, onu şehit eden teröristin cenazesi var, bir milletvekili utanmadan onun cenazesine katılıyor, üzüntülerini ifade ediyor ve o ailenin acısını paylaşıyor. Bunu vicdan kabul emiyor ama bu yapılıyor. Bunlar gerçeği görmüyor ama 79 milyon gerçeği görüyor."

Sayın Kılıçdaroğlu'nun yapmış olduğu bildiriye, ben baktığım zaman bu bildiriyi PKK mı hazırladı, yoksa FETÖ-PKK iş birliği ile mi hazırlandı, yoksa üçü beraber mi, CHP beraber oturup mu hazırladı anlamış değilim. Onların söylediklerini dile getiriyor. Bir nevi onların dediklerini yapıyor. Yargıya da talimat veriyor, 'şunu şunu derhal yapın, yerine getirin.' Türk yargısını, CHP'nin emir eri zannediyor. Bir yandan yargı bağımsız olsun deniyor, diğer yandan yargıya talimatlar veriliyor. Anayasaya uygun olan kararları, anayasaya aykırıymış çabası içindeler."

  AB RAPORLARI

"Bu görüşmeler, raporlarına meşruiyet kazandırmak için yapılıyor. 'Biz herkesle görüştük, yansızız, tarafsızız, HSYK ile de Adalet Bakanlığıyla da, Yargıtayla da Dışişleriyle de görüştük. Kim varsa bu konuda bilgisi, yetkisi herkesle görüştük. Herkesin kanaatini aldık, bizde oluşan kanaat budur' demek için bunu yapıyorlar. Ama esasında bizim görüşlerimize, düşüncelerimize daha doğrusu doğru bilgilere raporlarında yer vermiyorlar. Bunları Türkiye'nin aleyhine kullanıyorlar. O nedenle biz diyoruz ki 'Türkiye ile ilgili tarafsız, objektif raporlar hazırlarsanız, bu raporlar bizim için son derecece kıymetlidir, son derece yol gösterici olur. Biz bunlardan istifade ederiz. Bu yanlı raporların içerisinde gerçekten objektif olan bazı kısımlar oluyor. Biz o objektif olan kısımlara da dikkat kesiliyoruz, yapmamız gereken varsa yapıyoruz. Ama yanlı, taraflı terör örgütlerinin sadece imzası olmayan görüşlerini AB komisyonlarının raporlarına yazması bizim için o rapora kıymet katmıyor. Bizim açımızdan o raporlar taraflı raporlardır, objektif olmaktan uzak raporlardır.

Avrupa Birliği'nin şu ana kadar darbe girişimi sonucunda Türkiye'deki 246 şehit ve 2 bin 194 gazi vatandaşa, onların ailelerine ve haklarına, PKK ve diğer terör örgütlerinin zarar verdiği kişilere ilişkin açıklamalarının bulunmadı.

Türkiye'ye olumlu bir gözle bakmaları, olumlu bir dil kullanmaları son derece önemli. Ama olumlu yaklaşımı, olumlu dili uzun zamandır görmüyoruz. Ben Avrupa Birliği raporlarını artık merak etmiyorum. Çünkü Türkiye'de bazı gazeteler var, o gazetelerdeki yazıları okuduğum zaman raporu görmeme gerek yok. Çünkü rapor o gazetelerde çıkan haberlerin derlenmesinden, Türkiye'de siyasilerin görüşlerinin toplanmasından ibaret raporlar gibi geliyor. Şu anda raporların bizim açımızdan sürpriz hiç bir yanı yok. Ben hatta zaman zaman diyorum, 'AB ilerleme raporu açıklanacak ben oturup yazabilirim neler söyleyeceklerini.' O kadar biliyorum raporlarını. Çünkü ezberleri tekrardan başka bu raporlar, Türkiye'ye bir şey söylemiyor.

 FETÖ İADESİ

Türkiye'nin Fetullah Gülen'e nasıl baktığını ben şimdi daha iyi anladıklarını düşünüyorum. ABD için Usame Bin Ladin ne anlama geliyorsa Türkiye ve Türk halkı için de Fetullah Gülen aynı anlama geliyor. İkisi de eli kanlı terör örgütünün kurucusu, yöneticisi ve bu kanların talimatını veren adamdır. Hiç bir fark yok arasında.

 Türkiye'de olup bitenlerin Amerika'da olup bittiğini, bu olup bitenlerin müsebbibinin de Türkiye'de olduğunu düşündüğünüzde, Amerikan halkı ve yönetimi Türkiye için ne düşünürse şimdi ABD için de Türk halkı aynı şeyi düşünüyor. Biraz empati yaparlarsa bizi daha iyi anlayacaklarını ifade ettik.

Eğitimde, medyada, sivil toplumda, sermaye alanında hatta siyasette Fetullahçı Terör Örgütü, ABD'de kısa sürede çok büyük bir etkinlik ve gelişme ortaya koydu. Bunun Türkiye'de de benzerini yaptığını ve Türkiye için ulusal güvenlik tehdidi olduğu gibi ABD için de kamu düzeni bozucu büyük tehdit olduğunu çok net ifade ettik. Faydalı bir görüşme oldu. Basınla ve diğer yerlerde yaptığımız açıklamalarla da bu konuyu biraz daha genişletme fırsatı bulduk. ABD'den Fetullahçı Terör Örgütü'nün aleyhine ilk açıklamalar geldi. Fetullahçı Terör Örgütüyle irtibatlı olduğu değerlendirilen bazı yerlere FBI tarafından operasyonlar gündeme geldi. Son derece önemli bir gelişmedir. Bundan sonraki süreçte Türkiye, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in iadesi için yapılması gereken ne varsa hepsini fazlasıyla yapacaktır. Çünkü bizim derdimiz terörist Gülen'in Türkiye'ye iadesi ve milletin yargısı huzurunda yaptıklarının hesabını vermesinin sağlanmasıdır. Bu noktada herhangi bir çekincemiz yoktur. Yeni çıkan veya çıkacak olan her türlü delili biz her daim paylaşırız, bundan yana herhangi bir endişemiz yoktur."

Adres

06659 KIZILAY / ANKARA

Telefon

90 (0312) 417 77 70

E-Posta

basinisaretadalet.gov.tr