BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ

Adalet Bakanı Gül, özellikle 15 Temmuz sonrası bazı ülkelerin adli iş birliği konusunda ‘üç maymunu’ oynadığını belirterek, “Suçluların iadesine yönelik ülkemizin taleplerine karşı ikiyüzlülük hakim olmuştur. Teröre karşı işbirliğinde maalesef birçok ülke sınıfta kalmıştır. Bu çifte standart devam ettikçe, adli yardımlaşmanın gerçek anlamda sağlanacağını söyleyebilmek oldukça zordur. Bununla birlikte biz her şeye rağmen hukuktan vazgeçmedik, uluslararası hukukun gereklerini ısrarla takip etmeye devam edeceğiz.” dedi.

Adalet Bakanı Gül, ‘Türkiye’de Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliğinin Geliştirilmesi Projesi’nin açılışına katıldı. Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı Celal Mümtaz Akıncı, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi temsilcileri, büyükelçiler, yüksek yargı mensupları ve avukatların da katıldığı toplantıda konuşan Bakan Gül, insanlığın, Kovid-19 salgını, iklim değişikliği ve sınır aşan terörizm gibi çok ciddi küresel sınamalardan geçtiğini, bu süreçte sorunları hafifletecek herhangi bir reçetenin en başına ‘adalet’ kavramının yazılması gerektiğini söyledi.

TÜRKİYE DAHA ADİL BİR DÜNYA İÇİN İNSANLIK VİCDANININ SESİNİ DUYARMAYA DEVAM EDECEK

Türkiye’nin, terör ve göç başta olmak üzere, insanlığın ortak geleceğini ilgilendiren her konuda öncü olduğunu, daha adil bir dünya için insanlık vicdanının sesini duyurmayı ve mazlumların sesi olmayı sürdüreceğini vurgulayan Bakan Gül, bunun için, uluslararası hukukun araçlarını sonuna kadar kullanmaktan ve iş birliği alanlarında sorumlulukları yerine getirmekten kaçınmayacaklarının altını çizdi.

Uluslararası adli iş birliğine açık olduklarını her platformda ifade ettiklerini kaydeden Gül, “Üstelik adli iş birliğini sadece usuli kalıplarla da ifade etmiyoruz. Dünya barışını tehdit eden ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı ortak ses yükseltmeyi, tek vücut olmayı da bu anlamda adli iş birliği kapsamı içerisinde mütalaa ediyoruz.” diye konuştu.

HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE GÜVENCE SAĞLAMADAN TOPLUMSAL HUZUR YAŞATILAMAZ

Özellikle Avrupa’da yükselmeye başlayan yabancı, İslam ve Türk düşmanlığının, Batı demokrasisini de Avrupa değerlerini de zehirlediğini kaydeden Gül, insan hakkı ihlali ve özünde bir nefret suçu olan bu düşmanlıklara karşı uluslararası adli iş birliğini daha yüksek bir seviyeye ulaştırmanın tüm ülkelerin ortak sorumluluğu olduğunu belirtti.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, toplumun huzur ve güvenliğini sağlamadan özgürlüklerin korunamayacağını, hak ve özgürlüklere güvence sağlamadan toplumsal huzurun yaşatılamayacağını belirtti. Türkiye’nin bu anlayışla FETÖ, PKK ve DAEŞ başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle aynı ciddiyet ve kararlılıkla mücadele ettiğini ifade eden Bakan Gül, şöyle devam etti:

“Türkiye bu mücadelesiyle sadece kendi ulusal güvenliğini sağlamakla kalmıyor. Aynı zamanda üyesi olduğu NATO sınırlarını da koruyor, komşularının ve Avrupa'nın güvenliğine de katkı sağlıyor. Bu mücadelede Türkiye olarak hiç bir politik seçiciliğimiz yoktur. Terörle mücadele bu tür bir seçiciliğin insanlığın hayrına olmadığını biliyoruz. Bu sebeple farklı motifler taşıyan terör örgütüyle eşzamanlı mücadele ediyoruz. Çünkü terörün dininin, milliyetinin, ırkının olamayacağını düşünüyoruz. İyi terör-kötü terör ayrımını asla kabul etmiyoruz. Bu çerçevede, dün olduğu gibi bugün de terörle mücadelede iş birliğine açığız, uluslararası hukuktan kaynaklanan tüm yükümlülüklerimize uymakta kararlıyız. Bu çerçevede son zamanlarda terörün finansmanı, sınırı aşan suç örgütleriyle mücadele konusunda iç mevzuatımızda uygulamalı çok önemli adımlar attık ve bunları yakından takip ediyoruz.”

TERÖRE KARŞI BİRÇOK ÜLKE SINIFTA KALDI, BİZ HUKUKTAN ASLA VAZGEÇMEDİK

Adalet Bakanı Gül, özellikle 15 Temmuz sonrası bazı ülkelerin iş birliği konusunda ‘üç maymunu’ oynadığını, suçluların iadesine yönelik Türkiye’nin taleplerine karşı ikiyüzlülüğün hakim olduğunu söyledi. Bakan Gül, “Sınırlı sayıda bazı ülkelerin dostane ve yapıcı yaklaşımlarını tenzih ederek söylüyorum; teröre karşı işbirliğinde maalesef birçok ülke sınıfta kalmıştır. Bu çifte standart devam ettikçe, adli yardımlaşmanın gerçek anlamda sağlanacağını söyleyebilmek oldukça zordur. Bununla birlikte biz her şeye rağmen hukuktan vazgeçmedik, hukuktan vazgeçecek değiliz. Uluslararası hukukun gereklerini ısrarla takip ve talep etmeye devam edeceğiz.” dedi.

REFORM İRADEMİZ HER ŞEYİN ÜSTÜNDE, ADALET DUYGUMUZ VE HUKUKA BAĞLILIĞIMIZ HEPSİNDEN KUVVETLİDİR

Reform adımlarını başarılı bir şekilde atmaya devam edeceklerini vurgulayan Gül, “Reform irademiz her şeyin üstündedir, her şeyden daha güçlüdür. Adalet duygumuz ve hukuka bağlılığımız hepsinden kuvvetlidir. Ülkemizin hukuk sistemini insanımıza yakışır şekilde çağın ilerisine taşıma hususunda kararlılığımızı sürdüreceğiz. Reform irademizi canlı tutuyoruz. Bu konuda adımlarımızı yine başarılı bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü bizim dikkatimiz her şeyden önce milletimizin talep, ihtiyaç ve beklentileri ve bunların karşılanmasıdır. Bu konuda da ceza adalet sistemimizi hızlı, etkili, adil biçimde çalıştıracak önlemler üzerinde dikkatle duruyoruz.” şeklinde konuştu.

YARGI REFORMLARI YENİ YASAMA YILINDA DA HAYATA GEÇMEYE DEVAM EDECEK

Sadece uluslararası taahhütlerin bağlayıcılığı nedeniyle değil, aynı zamanda milletin layık olduğu hak ve özgürlük standardına ulaşılabilmesi için de yapısal reformları hayata geçirdiklerini aktaran Bakan Gül, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kamuoyuyla paylaştığı ve tüm taraflarla müzakere ederek hazırlanan yargı reformunun hayata geçmeye devam ettiğini belirtti. Gül, yeni yasama döneminde de İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde, kanun gereken hususların da Meclis’te yasalaşacağına inandıklarını belirtti.

ÜLKEMİZ, ADLİ İŞ BİRLİĞİ BAKIMINDAN DA ULUSLARARASI ALANDA AKTİF BİR POLİTİKA İZLEMEYİ İLKE OLARAK BENİMSEMİŞTİR

Uluslararası ilişkilerde hukukun evrensel değerlerine sahip çıkan, ayrımsız ve ön yargısız ‘önce insan’ diyen siyaset üstü anlayışın halen ve her şeye rağmen varlığını sürdürdüğünü ifade eden Adalet Bakanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz ikili ve çok taraflı ilişkilerimizde her zaman bu anlayış çizgisini takip ettik ve koruduk. Adli yardımlaşmayı, ticari, ekonomik ve siyasi ilişkilerin tamamlayıcı bir parçası olarak görüyoruz ve bu nedenle de oldukça önemsiyoruz. Güçlü bir sosyal ve ekonomik ilişki için güçlü bir hukuki ilişki şarttır. Ülkemiz, adli iş birliği bakımından da uluslararası alanda aktif bir politika izlemeyi ilke olarak benimsemiştir. Bugün artık soruşturma ekipleri kurma, ortak mekanizmaları devreye alma gibi koruma tedbirlerinin uygulanması gibi yeni yöntemler, tedbirler ilişkilerin daha da artması gibi kapasiteler hayata geçmektedir. Ben bu projenin de soruşturma lojistiğinde değişen şartlar ve gelişmeleri de dikkate alarak önemli bir netice ve ciddi katkı yapacağına inanıyorum.”