Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, terör örgütlerinin Türkiye’nin hukuk ve adalet yolunda güçlü bir şekilde yürümesine engel olamayacağını belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti terörle etkin ve kararlı mücadelesini hukuka uygun biçimde yaptı, yapmaya da devam edeceğiz” dedi.
İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Hukuk Kulübü tarafından Şehit Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz anısına bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Ceza Hukuku Bağlamında: İslamofobi” konulu makale yarışması ödül törenine katılan Adalet Bakanı Bozdağ, terör örgütleri ve teröristlerle kararlı, etkin ve hukuka uygun bir şekilde mücadele edildiğini kaydetti. Bakan Bozdağ, Avrupa’nın ve uluslararası bazı kuruluşların Türkiye’ye dönük iftiralarının hakikati değiştirmeyeceğini vurgulayarak, Avrupa’nın ve uluslararası bazı kuruluşların Adalet Bakanlığı’ndan görüş almasına rağmen, hazırladıkları raporlarda PKK, FETÖ, DHKP/C’nin bambaşka terör örgütlerinin görüşlerinin bulunduğuna dikkat çekti.
Adalet Bakanı Bozdağ’ın konuşmasından bazı bölümler şöyle:
TERÖR ÖRGÜTLERİ VE TERÖRİSTLER BU MEMLEKETTE HEDEFLEDİKLERİ HİÇBİR ŞEYE ULAŞAMADI
Öncelikle bundan 7 yıl önce terör saldırısında şehadete yürüyen şehit savcımız Mehmet Selim Kiraz’ı bir kez daha huzurlarınızda rahmet minnet ve dua ile yad ediyorum. Ruhu şad olsun, mekanı cennet makamı ali olsun diye dua ediyoruz.
Terör Türkiye’de uzun zamandır can almaya, milletimizin birliğine, dirliğine vatanımızın bölünmez bütünlüğüne, Türkiye’nin bağımsızlığına ve kudretine kast etmeye devam etmektedir. Türkiye Cumhuriyet Devleti terörle etkin kararlı ve sürekli mücadelesini geçmişte olduğu gibi bugün de, yarın da devam ettirecektir. Terör örgütleri ve teröristlerin her bir eri, bilesiniz ki büyük güçlerin maşasıdır. Bugün PKK terör örgütü, FETÖ, terör örgütü, DHKP/C terör örgütü ve ismini sayamayacağım kadar bir sürü terör örgütü var. Neredeyse saysak alfabede harf kalmayacak. Bilesiniz ki her bir eri, küresel güçlerin finansa ettiği, eğittiği ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve bu devleti milleti temsil eden bireylere saldırttığı birer alçaktır, haindir. Emperyalizme karşı yıllarca omuz omuza deyip emperyalistlerin kucağında oturup, Türkiye’nin birliğine, dirliğine ve kamu düzenine saldıranlar kim olduğunu siz iyi bildiğiniz gibi 84 milyon Türki Milleti de gayet iyi bilmektedir. Bugün bu terör örgütlerini desteklediğini gizlemeyen bir Amerika var, bir Avrupa var. Açık açık tırlar dolusu silahlar veriyorlar. Yani bir tır değil binlerce tırdan bahsediyorum, kameraların önünde, dünyanın gözü önünde. Öte yandan da, hak hukuk adalet insan hakları değil bu. Türkiye’nin aleyhine faaliyetlerde Türkiye Cumhuriyeti Devletine saldıranların kime uşaklık ettiklerini söylemeye hacet var mı, yok! Allah’ın izniyle Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti binlerce yıllık bilinen tarihi ve inşallah kıyamete kadar da rabbim izin verirse yaşayacak. Bütün terör örgütlerini ve teröristleri eze eze varlığını, birliğini, dirliğini, istiklalini muhafaza ede ede ve gelecekte daha kudretli ola ola yoluna devam edecektir. Bundan hiç ama hiç kimsenin endişesi olmasın.
TERÖR BUGÜNE KADAR HİÇBİR HEDEFİNE ULAŞAMADI
Terör bugüne kadar hiçbir hedefine ulaşamadı. Canımızı yaktı, ciğer parelerimizi bizden ayırdı, acılarımız var ama terör, terör örgütleri ve onların kullandığı teröristler bu memlekette hedeflediği hiçbir şeye ulaşamadılar, bundan sonra da ulaşamayacaklar. 84 milyon Türk milleti birliğini, dirliğini koruduğu sürece Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün insan ve kabiliyetleri ile terörle mücadele ettiği sürece, bir dünya onların arkasında dursa dahi mesafe almaları mümkün olmayacaktır. Eninde sonunda onların inlerine girip, inlerinden nasıl çıkardıysak bundan sonra yeni in de edinseler, oralara girmeye, onları tek tek inlerinden çıkarmaya Allah’ın izniyle devam edeceğiz. Bunda geri durmak, gevşemek, savsamak, ihmal etmek kesinlikle söz konusu değildir. Bundan sonra da söz konusu olmayacaktır.
TÜRKİYE’NİN HUKUK VE ADALET YOLUNDA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE YÜRÜMESİNE TERÖR ÖRGÜTLERİ MANİ OLAMAYACAK
Şehit Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz neyi temsil ediyor derseniz, bir yandan baktığı suçlar itibariyle memurlar aleyhine suçlara bakan bürodaki Cumhuriyet savcımız, görevi itibari ile de yargıyı temsil ediyor. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını temsil ediyor, adaleti temsil ediyor, devletimizi ve milletimizi temsil ediyor. Çünkü yargı millet adına iş yapar ve millet adına karar verir. Dolayısıyla şehit Cumhuriyet savcımıza sıkılan kurşun sadece savcımızın bedenine sıkılmış değildir. Aynı zamanda adalete sıkılmıştır, hukuka sıkılmıştır, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına sıkılmıştır, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Türk milletinin birliğine, dirliğine sıkılmıştır. Hepimiz bunu görüyor ve bunu biliyoruz. Ama bu sıkılan kurşunlar bir evladımızı bizim aramızdan alsa da hedeflerine ulaşamayacaklar, planladıkları ne ise demin de ifade ettim, onlar hiç birini elde edemediler, elde de edemeyecekler. Mehmet Selim Kiraz savcımız şehit oldu ama şu anda yargıda 23 bin civarında Mehmet Selim Kiraz var. Hukuk fakültelerinin genç, gelecekte savcı, hakim, avukat, noter ve değişik hukuk görevleri alacak pek çok Mehmet Selim Kirazlar var. Avukatlarımız var. Böyle baktığınızda adliye çalışanları ile bugün bir hukuk ve adalet ordusu var. Yüz binler bu yolda yürüyor, bundan sonrada yürümeye Allah’ın izni ile devam edecektir. Türkiye’nin hukuk ve adalet yolunda güçlü bir şekilde yürümesine terör örgütleri de mani olamayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, terörle etkin ve kararlı mücadelesini hukuka uygun biçimde ve hukuk içinde yaptı bugüne kadar. Bundan sonra da terörle etkin ve kararlı mücadelemizi hukuk içinde, hukuka uygun biçimde yapmaya devam edeceğiz.
AVRUPA’NIN VE ULUSLARARASI BAZI KURULUŞLARIN TÜRKİYE’YE DÖNÜK İFTİRALARI BİZİM HAKİKATİMİZİ DEĞİŞTİRMEZ
Hem hendek terörünün olduğu dönemde, hem de Suriye’de yapılan teröre karşı harekatlarda ve diğer terörle mücadelede bakıldığı zaman Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güvenlik güçlerinin hukuka uygun biçimde bu mücadeleyi nasıl yürüttüklerine hepimiz ve herkes şahittir. Sivillerin tek bir sivilin dahi burnunun kanatmadan, hendeklerin arkasına gizlenen ve milletin evlatlarını birbirine düşürmek isteyen teröristlere karşı etkin ve kararlı mücadeleyi nasıl verdiğinin yakın şahidi, siz gençlersiniz ve Türk Milletidir. Avrupa’nın ve uluslararası bazı kuruluşların Türkiye’ye dönük iftiraları bizim hakikatimizi değiştirmez. Türkiye ile ilgili zaman zaman uluslararası raporlar yayınlanıyor. Adalet Bakanlığı ile de gelip görüşüyorlar bizden de görüş alıyorlar. Ancak bilesiniz ki bizden aldıkları görüşler hazırlanan raporlarının meşruiyet temelini güçlendirmek için. Ama baktığınızda o görüşlerin bir kısmı PKK’nın bir kısmı FETÖ’nün, bir kısmı DHKP/C’nin bambaşka terör örgütlerinin görüşleri raporların içerisinde bir uluslararası birimin görüşü olarak Türkiye’nin huzuruna geliyor.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ, BİR HUKUK DEVLETİDİR VE HUKUKUN REHBERLİĞİNDE YOLUNU ALMAKTADIR
Biz şunu çok net söylüyoruz; hak üzerine olun, hakkaniyetli olun, adaletli olun ve bize söyleyeceklerinizi bizimle söylediklerimizle beraber değerlendirin ona göre karar verin. Aslı olmadığını belgelediğimiz nice olayı, iftira olduğunu resmen belgelendirdiğimiz, gözler önüne koyduğumuz nice hadiseyi hakikatmiş gibi raporlarına dert etmekten maalesef geri durmuyorlar. Bunu defalarca biz yaşadık ve bundan sonra da öyle görünüyor ki yaşamaya devam edeceğiz. Onlar hakikati söylemediği sürece bizim için onların söylediklerinin fazla bir kıymeti olmaz. Biz hakikati biliyoruz. Türkiye’nin yaptıklarını da biliyoruz, yapamadıklarını da biliyoruz. Bizim yaptıklarımız, yapamadıklarımız üzerinden bize dönük eleştiri yapmış olsalar o zaman hak vereceğiz. Ama emin olun ki raportörler ve diğerleri ile yaptığımız görüşmelerde Türkiye’nin tezlerini değil, Türkiye’nin gerçeklerini biz önüne koyuyoruz ama gerçeklere çıkan kanunlara dahi "öyle değil" diyor. Resmi Gazete’de kanun yayınlanmış, kanun bu teklifte olan metni esas alıyor. Meclis genel kurulundan kabul edilmiş ve resmi gazetede yayınlanmış kanunu gözünün önüne koyduğunuz halde “hayır” demeye devam ediyor. Ya isim de vereyim Ria Oomen hanım efendi vardı. Türkiye ile ilgili ben gittim, önüne koydum bütün evrakları ama buna rağmen resmi kanun metnini de koyduk. O teklif metnindeki düzenlemeye itibar etti ama kanunla ilgili kısma itibar etmedi. Biz böylesi bir ön yargı ile emin olun mücadele ediyoruz. Ama Allah’ın izniyle bütün bu ön yargı duvarlarını da aşacak, Türkiye’nin gerçeklerini herkesin görmesini sağlayacak mücadelemizi hem ülke içinde hem de ülke dışında yapmaya devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir ve hukukun rehberliğinde yolunu almaktadır. Bundan sonra da hukukun rehberliğine yoluna devam edecektir. Olayları abartmak, çarpıtmak, olağandan farklı göstermek bizim hukuk rehberliğinde yaptığımız bu yolculuğun hakikatını değiştirmez, değiştirmeyecektir.
İNSAN HAKLARINI EN ÜST DÜZEYDE HAYATA GEÇİRMEK TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLARININ HAKLARINI EN ÜST DÜZEYDE KORUMAKTIR
İnsan hakları konusunda Türkiye’ye dönük eleştirileri biz dikkatle takip ediyoruz. Haklı olanlar varsa bu haklı olanlarla ilgili gerekenler neyse onu yerine getirmeye özen gösteriyoruz. Eksiğimiz yasalardaysa yasalarımızı değiştirdik, değiştirmeye de devam edeceğiz. Eğer eksiklik uygulamadaysa uygulamanın üzerinde durmaya devam ediyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki insan haklarını en üst düzeyde hayata geçirmek her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının haklarını en üst düzeyde korumaktır. İnsanların her birinin hakkını en üst düzeyde korumaktır. Biz bu inançla bu konuların hepsinde kararlı bir şekilde adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. İslamofobi konusu ile ilgili düzenlenen bu makale yarışması dolayısıyla ben hukuk kulübümüzü tebrik ediyorum. Çünkü islamofobi bugün bütün batı dünyasının ve değişik kıtaların ve dahi bütün Müslümanların ortak derdi haline gelmiştir. Burada fobi deniliyor ama benim gördüğüm fobiden öte bu bir İslam düşmanlığı olarak Avrupa’da ve bazı ülkelerde tezahür etmektedir. Almanya’da sadece Türklerin cami, dernek ve vakıflarına ve Türklerin gittiği kahvehane ve iş yerlerine ve oradaki yerlere yapılan saldırılara baktığınızda yüzlerce saldırı sadece işletmecisi Türk diye, sadece burada Türkler oturuyor, bir araya geliyor diye gerçekleşiyor. Almanya'daki Türklerin ırkçı, Nazi ruhlu kişiler tarafından saldırıya muhatap olduklarını hep beraber şahit oluyoruz. Almanya’da yıl boyu yapılan saldırıların üç binlere yaklaştığını görüyoruz, sadece bir ülkede! Diğer ülkeleri buna koyduğunuz da İnsan Hakları diye Türkiye’ye ders vermeye kalkanların kendi ülkelerinde yaşayan Almanya’nın, Fransa’nın ve diğer ülkelerin ekonomik olarak ta bugünkü seviyeye gelmelerinde alın terleriyle büyük katkısı olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ve diğer emekçilere karşı uyguladığı ayrımcı politikaları çok net bir şekilde görüyoruz. Ama siz niye ayrım yapıyorsunuz!
İSLAM DÜŞMANLIĞI, IRKÇILIK VE YABANCI DÜŞMANLIĞI AVRUPAYI VE PEK ÇOK ÜLKEYİ ETKİSİ ALTINA ALIYOR
Hiç unutmam ben o zaman Diaspora Bakanlığına bakan bir Alman bakan vardı. Bir Türk evlendi, Türkiye’den herhangi vatandaşımızla erkekse bir kadınla veyahut da kadınsa bir erkekle evlendi, eşini Almanya’ya götürmek isteyecek. Götürüyor vize almak için. Önce bir dil imtihanına tabi tutuluyor. Sonra Alman kültürü imtihanına tabi tutuyorlar. Ondan sonra bir sürü imtihandan sonra geçerse aile birliğini sağlayabiliyor. Annesini babasını Almanya’ya götürecek yine imtihana tabi tutuyorlar. Ben şimdi söyledim. Siz insan hakları diyorsunuz ama evladı annesinden babasından eşleri birbirinden sevenleri birbirinden ayırmak için de bir sürü haksız uygulamalar yapıyorsunuz ve Türkler buna rağmen bu engelleri aşıp buraya geliyor ve burada hayatını devam ettiriyor.
Bu uygulamaları değiştirin dediğimiz de, onlar dediler ki madem aşıklar bu engelleri aşarlar. Dedim bizimkiler zaten aşıyor. Ferhat gibi dağları delerler, gene gelirler ondan şüpheniz olmasın aşarlar ama bu haksızlığı, hukuksuzluğu ayakta tutmak size bir şey kazandırmaz. Ama maalesef oralarda şu anda başörtülü olarak bazı ülkelerde gezmesi, okulda bulunması, hatta peygamber efendimizin ismini anması veya orda bazı dini kavramları kullanması nedeniyle herhangi Türk evladının veya Müslüman bir kişinin evladının okul yönetimi tarafından terörist muamelesine tabi tutulduğuna, sınıfta tutanak tutulduğuna ve polisin çağırılıp işlem yapıldığına siz de haberlerden şahit oluyorsunuz. İnsan hakları her yerde olmalı. Türkiye’de de, Almanya’da da ve insan olmak noktasında herkes de bu konuda eşit olmalı.
İSLAM DİNİNİ TERÖRLE İRTİBATLANDIRMAK İSLAMA DA MÜSLÜMANLARA DA YAPILMIŞ EN BÜYÜK HAKARETTİR
Görüyoruz ki bir yandan İslam düşmanlığı bir yandan ırkçılık bir yanda yabancı düşmanlığı Avrupa’yı ve pek çok ülkeyi etkisi altına alıyor. Bunlar toplumların geleceği bakımından da bu duyguların güçlenmesi çok büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Onun için de bu düşman duyguları besleyen her şeyle de hukuk içinde ve hukuka uygun bir biçimde mücadele etmek şarttır. Biz İslam düşmanlığı yapanlara karşı büyük bir mücadeleyi ifade ediyoruz, yapıyoruz da. Bir tane Müslüman suç işlediği zaman veya herhangi fiile karıştığı zaman hemen İslamcı terörist diyor. Müslüman terörist ifadesini kullanıyor. Bir başka yerde Norveç’te bir ırkçı 71 kişiyi katletti. Siz duydunuz mu, Hristiyan terörist dendiğini! Ama herhangi Müslümanın adı bir işe karıştığında eğri yanlış oraya girmiyor hemen bütün Müslümanları terörist diye damgalıyorlar. İslamı teröre destek veren bir din diye algılatmak için pek çok yanlış ifadeleri gazetelerinde, televizyonlarında, kitaplarında yayınlıyorlar. Çok bilinçli bir şekilde yapılıyor bu.
İSLAMOFOBİ, IRKÇILIK VE AYRIMCILIKLA MÜCADELEYİ HUKUKLA, ADALETLE VE BİLİMLE YAPMAMIZ LAZIM
İslamdan ve Müslümanlardan insanların ürkmelerini, korkmalarını, uzaklaşmalarını sağlamak için bilinçli bir tekrarın yapıldığını da çok net görüyoruz. İslam barış dini, esenlik dini... Bir insanı öldürmenin bütün insanları öldürmek gibi bir vebal, bir insanı kurtarmanın bütün insanları kurtarmış olmak gibi büyük bir sevap olduğunu büyük yüce bir değer olduğunu ifade eden bir dini terörle irtibatlandırmak İslama da Müslümanlara da yapılmış en büyük hakarettir. Biz bütün bunların karşısında hukukla, hakla, adaletle, ilimle, bilimle, bilgiyle mücadele etmemiz lazım.
Türkiye’de ve dünyanın değişik yerlerinde bu duyguların altına odun atanlar bunu bilmeleri gerekir ki bu düşmanlık duyguları büyüdükçe herkesi yakar. Onun için düşmanlık duygularını beslemek memlekete de, millete de, devlete de, kendimize de , ailemize de en büyük kötülüktür. Bütün düşmanlık duygularını besleyenlere karşı da bizim ortak bir tavrı ortaya koymamız lazım.
Konuşmaların ardından Bakan Bozdağ, dereceye giren öğrencilere ödüllerini takdim etti.
06659 KIZILAY / ANKARA
90 (0312) 417 77 70
basinadalet.gov.tr
