Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TGRT Canlı yayınında Batuhan Yaşar ve Nuri Elibol’un sorularını yanıtladı.
Bozdağ, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin başarısız olmasıyla Türkiye’nin uzun süre devam edecek bir iç çatışmanın eşiğinden döndüğünü belirtti.
Bozdağ’ın açıklamalarından başlıklar şöyle:
15 TEMMUZ KARA BİR GÜN
15 Temmuz 2016 Türkiye için kara bir gün. Demokrasimiz için utanç günü ve milletimiz o gün büyük bir kâbusu daha yatmadan yaşamaya başladı. Ama millet bu kâbusa karşı büyük bir direnç ortaya koydu. Cumhurbaşkanımızın ölüme uçması ve darbecilere meydan okuması, Hükümetimizin, Başbakanımızın ortaya koyduğu dirayetli tavır, Türkiye’deki siyasi partilerin darbeye karşı ortak duruşu, medyanın birlikte hareket edişi, sivil toplumun dayanışması, dahası 79 Milyon insanımızın bütün görüş farklarına rağmen o gün yekvücut olması ve her ilde, her ilçede, hatta belde ve köylerde dahi medyana çıkması, darbecilere karşı meydan okuması, adeta halkın darbeye karşı bir darbe gerçekleştirmesi sonucu başarısız olmuştur. Türkiye o gün bölünmekten kurtulmuştur. Bir uzun süre devam edecek iç çatışmanın eşiğinden dönmüştür. Rejim değişikliğinden kurtulmuştur. Dinde reform tehlikesinden, tehdidinden korunmuştur, kurtulmuştur. Ekonominin çökmesinden belki yüz binlerce insanın gelecekte ortaya çıkacak, kriz, kaos ve iç çatışmada hayatını kaybetmesi ve sakat kalmasından, ülkemizin ve milletimizin enerjisini harcamasından, yüz yıl geriye giden bir durumdan o gün kurtulmuştur. Onun için bu büyük bir badireyi atlattı. Bugün herkes büyük işler yaptı. Meclis’te olsun, köprüde olsun, Genelkurmay’ın önünde olsun, Kızılay’da olsun, Vatan’da olsun, baktığınızda Türkiye’nin dört bir yanında insanlar aynı kahramanlığı gösterdi.
Meclis’te bizim konuşmamızı gündeme getiriyorsunuz, başkaları, başkalarının yaptıklarını gündeme getiriyor ama hiç birisi bunların hiç birisi tankın önüne yatan vatandaşımızın yiğitliği gibi değerlendirilemez. Ömer Halis demir’in ölümü göze alarak orada öldürüleceğini bilerek kurşun atmasıyla ölçülemez. Tankın altında şehit olan insanımızla ölçülemez ve Genelkurmay’ın önünde, başka yerlerde kurşunlara karşı ölüme, cennete girercesine koşan insanların cesaretiyle ölçülemez. O gün gerçekten herkes büyük bir kahramanlık ortaya koydu. Ben o kahraman insanların bir ferdi olarak, onların arasında olmaktan sadece büyük bir onur duydum. Allah bir daha milletimize böylesi bir darbe tehlikesi ve tehdidi yaşatmasın. Türkiye o gün bir oldu, belki istiklal harbinden sonra ilk defa bu kadar bir ve bütün hale geldi. Yüz senedir yoktu böyle bir birliktelik ve tek vücut oldu, yekvücut oldu. Bir yandan tek millet, tek vatan, tek devlet, tek bayrak derken, öte yandan bu millet demokrasiyi de ben canım pahasına ben korurum dedi. Hukuk devletini ve milletin iradesini namusum ve canım gibi aziz bilirim dedi ve ona sahip çıktı. Bundan sonra Türkiye’de artık demokrasi halk tarafından tehlikeye sokuluyor veya hukuk veyahut da milli irade tehdit altında kimse diyemez çünkü bu halk demokrasiyi, hukuku ve milli iradeyi korumak için büyük bir kahramanlık göstermiştir ve büyük bir destan yazmıştır.
Şimdi o gün şöyle söyleyeyim uzun tabi. Meclise geçtikten sonraki kısmı paylaşmak isterim. Biz meclise Güven Hastanesi istikametindeki kapıdan girdik. Zira oradaki bize anlatılana göre, Meclisin hem Çankaya girişi hem Dikmen girişi askerler tarafından tutulduğuna dair haberler biz alıyorduk. Onun üzerine biz arka kapıdan girelim dedik. Arka kapıdan arkadaşlarımızla beraber çevrildik. O sırada meclis başkanımız Sayın İsmail Kahraman ve Meclisi açmış kendisi güvende, Meclisi yönetiyor. AKP’li CHP’li MHP’li Milletvekilleri, Grup Başkan Vekilleri, Genel Başkan Yardımcıları oradalar. İçeri girdikten sonra oradaki vekillerin arasında pek çok vekil olmayan memurlar da vardı, eski vekiller vardı. Korumalardan insanlar vardı. Hükümet sıralarına oturdum konuşmacılardan birisi konuşuyordu. Arkasından hükümet adına ben de söz aldım. Meclis başkanlığı söz verdi. Ben konuşmaya başladım. Konuşmamın bir yerinde bir bomba atıldı. Bomba atılınca insanlar sağa sola kaykıldı. Yerden toz kalktı yukarıda lambalar sallandı ve baya bir şey oldu. Orada bombanın sarsıntısı şok etki yarattı. İnsanlar tabi biraz tedirgin oldu. Ama konuşmama devam ediyorum. Ona rağmen devam ediyorum. O arada Meclis Başkanımıza bazı Milletvekilleri şimdi isimlerini vermeyelim, İşte burada bir devlet tahtına ihtiyaç var. Burada meclise bomba düşerse bu kadar insan var burada sığınağa gidelim şeklinde bir takım arkada konuşmalar oldu. Benim de bunlardan bir kısmı kulağıma geldi. Ben önce konuşmamı bıraktım. Arkaya döndüm çünkü o anda benim aklımdan şu geçti. Birden eğer burada Meclisteki Milletvekilleri ve Meclis Başkanı bir panik ve endişeye kapılıp Meclis Genel Kurulunu terk ederse bunu gören halk daha büyük bir tedirginlik yaşayabilir. Darbenin amacı da meclisi kapatmaktır. Meclisi kapatmamak açık tutmak gerekir. Onun üzerine Meclis Başkanına döndüm dedim ki biz buradan gidersek millet de meydana gelmez. Tabi bize düşen burada ölmektir. Sağ olsun Meclis Başkanımız İsmail Kahraman büyük bir kahramanlık yaptı orada. Meclisin çalışmasına devam kararı aldı. Bunun üzerine ben konuşmaya kaldığım yerden devam ettim. Bir beş dakika ya geçti ya geçmedi bu sefer ikinci büyük bomba aynı konuşma içerisinde, ama bu bomba birinciden daha tesirli daha yakına düştüğü belli ve o bombanın üzerine de bazı yaralanmalar mecliste olduğu söylendi. Onun üzerine bir sarsıntı oldu. Ama biz konuşmayı kesmedik. Gene konuşma yapıldı bitti. Ondan sonra Meclis Başkanı oturumu kapattı. Şimdi oradaki yaşananlara baktığımızda tabi darbeciler için meclis büyük bir hedef. Darbe yapıyorlar bir yandan meclis canlı yayın yapıyor. Çünkü darbenin bir amacı meclisi kapatmak ele geçirmek. Ama meclis çalıştığı zaman ve ele geçirilmediği zaman onların morali psikolojisi bozuldu. Onun için meclisi bombaladılar. Orayı karartmak kapattırmak için onu yaptılar. Biz de onun için orayı açık tutalım. Kapattırmayalım kararttırmayalım düşüncesiyle CHP’li, MHP’li AKP’li arkadaşlar hep beraber orada meclisin millet adına nöbetini birlikte tuttuk. Oradaki bütün arkadaşlara ben buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Çünkü herkes orada canı pahasına durdu. Bomba atılıyor ve meclis hedef alınarak bomba atıldı ve siz de biliyorsunuz tam o şeref kapısından girişte oraya bomba düştü. Bombanın düştüğü yerle genel kurul arası çok az bir mesafe. 5 metre 10 metre bu tarafa düşmüş olsa genel kurula düşmüş olacak ve orada pek çok kişi hayatını kaybedebilir. Yaralanabilir ve buna rağmen insanlar orada durdular ve bu riski göze aldılar. Meclis o yüzden kazandı Türkiye o yüzden kazandı. Gazi meclis deniyor. Kurtuluş savaşında savaşı yönettiği için. Ama esas gaziliğin şeyi saldırıya ilk defa maruz kaldı. O zaman Türkiye’yi savaşı yönettiği için gazi meclis deniyordu. Ama şimdi doğrudan saldırıya uğradığı için demokrasi nöbetini tutup demokrasi korumacılığı için ikinci kez gazi meclis unvanını aldı. Meclisi açık tutmak her şeyden önemliydi ve biz orayı açık tutmayı başardık. Darbecilerin psikolojisini bozdu ve onların moral motivasyonunu yok etti.
DARBE BAŞARILI OLSAYDI?
Ben darbenin hiçbir şekilde başarılı olacağına ihtimal vermiyordum. Ama eğer başarılı olsaydı Türkiye bölünürdü. Çok net söylüyorum. Türkiye’de rejim değişikliği olurdu. Atatürk’ün heykelleri FETÖ ile paradaki FETÖ ile yer değiştirir yeni bir Türkiye için yeni bir başlangıç olurdu. Dinde reform söz konusu olurdu. Fethullah Gülen’in kitaplarında ortaya koydukları, sohbetlerinde anlattıkları, baktığımız zaman o veriler dinin kendi içerisinde nasıl yorumlarla değişme gösterdiğini siz orada görüyorsunuz. Kanaatimdir bu. Dinde başkalarının istediği istikamette onların arzusu doğrultusunda yeni bir yorumla farklı bir nokta ortaya çıkardı ki ben bunun dinde Fethullah Gülen’in kendi iradesi istikametinde ama o iradenin Gülen’in sevk ve idaresiyle bir reform yapılabilme ihtimali olduğunu düşünüyorum. O gün dinde reformdan Türkiye kurtuldu. Bütün bunlara halk karşı çıkacağı için bir iç savaş söz konusu olacaktı. Türkiye uzun süre devam edecek 5 yıl belki 6 yıl belki daha çok bir iç savaştan ve bu iç savaşta da yüz binlerce insanın ölmesi yaralanması, ekonomi çökmesi ve Türkiye’nin yüz yıl geri gitmesinden kurtuldu. O gün gerçekten millet olarak çok net bir badireden kurtulduk hem demokrasimizi koruduk hem ülkemizin bütünlüğünü koruduk hem rejimi koruduk, hem iç savaşı önledik hem de dinimizi koruduk. Allah bir daha milletimize böyle bir tehlike göstermesin.
FETULLAH GÜLEN’İN İADESİ
Türkiye ile ABD arasında suçluların iadesi ve cezai konularda adli yardımlaşma anlaşmamız var 1979 tarihli. Bu anlaşmaya göre Türkiye iade talebinde bulundu. Biz dört dosyayı ABD yetkili makamlarına gönderdik. Anlaşmanın dokuzuncu maddesi; dosya, bilgi, belge kendine geldikten sonra ilgili ülkeye talep eden devletin talepleri doğrultusunda her türlü tedbiri almasını söylüyor ve burada bir takdir hakkı da bırakmıyor. Bu tedbirlerin arasında tutuklama da söz konusu. Ne zamana kadar talep eden ülkenin iade talebine talep edilen ülke olumlu veya olumsuz karar verinceye kadar onu tutuklamak zorunda. Burada bir takdir hakkı falan yok. Dokuzuncu madde çok açık. Bugüne kadar ABD yetkili makamları ve ABD kendi iç hukuku çerçevesinde bu dokuzuncu maddeyi uygulamadı. 15 Temmuz’dan önceki Fetullah Gülen’e isnat edilen suçlarla alakalı. Kimi soruşturma konusu, kimi şuan da dava konusu. Bunları biz hemen 15 Temmuz’un arkasından darbe teşebbüsünden hemen sonra ABD yetkili makamlarına intikal ettirdik ve onların elinde. Buna göre onların iki şey yapması gerekiyor; birincisi dokuzuncu maddeyi işletmeleri ve tedbir alıp Fetullah Gülen’i tutuklamaları gerekiyor. Şimdi terörist başı Fetullah Gülen’i tutuklamadılar. Bir defa bunu uygulamadı. Ardından biz geçici tutuklama talebinde de bulunduk. Onu da yaptık ve bunun üzerine bize dediler ki neden siz geçici tutuklama talebinde bulunuyorsunuz ? Yani bunun aciliyeti, acele tutuklama talep ettiren nedenler nedir bize izah edin dediler, biz de onlara şunları söyledik. Bir kere darbe teşebbüsü oldu. Bu darbe teşebbüsünün artçıları söz konusu. Fetullah Gülen yaptığı açıklamalarda da artçıların olacağını açıkça ifade ediyor. Tekrarını önlemek için bu şarttır. İkincisi, terör örgütünü hala oradan yönetiyor, bu yönetmeyi engellemek için de bu şarttır. Üçüncüsü ABD’nin iade edeceğine dair bir endişeye kapıldı. Çünkü darbe teşebbüsünden sonra ABD makamları konuya daha öncekinden farklı bir yaklaşım göstermeleri onu gösteriyor. Bu nedenle kaçma ihtimali var. Dördüncüsü istihbarat raporları geliyor ki; işte Kanada’ya, işte Güney Afrika’ya, Mısır’a başka bazı ülkelerde yer arayışı var buralara kaçacağına dair. Bunu önlemek için bu tedbir gerekiyor. Beşincisi de şu anda delillerin toplanması aşamasındayız. Pek çok delilin karartılması tehlikesi var. Bu açıdan acele ediyoruz. Altıncısı da suikatslerden bahsediliyor. Başka başka suçların işlenme ihtimalleri söz konusu. Ve bütün bunlar Fetullah Gülen’in sevk ve idaresi altında olabilecekmişler. Onun için acelece tutuklanması lazım dedik.
ABD İLK DEFA HEYET GÖNDERDİ
Türkiye ABD'den hem adi suçlu hem terör suçlusu taleplerinde bulundu. Terör suçlarına ilişkin bulunduğumuz iade taleplerinde şu ana kadar iade ettiği herhangi bir kimse yok adi suçlarla ilgili iade talebimizin kabul edilmesi söz konusu. ABD bizden 10 tane iade talebinde bulunmuştur yani tutuklama talebini de Türkiye olarak konuyu mahkemelere intikal ettirmişiz, muhkemlerde tutuklama kararı vermiş. 9'u yakalanmış, cezaevine konmuş bir tanesinin yakalama kararı var hala aranıyor. Türkiye ABD ile arasında olan anlaşmaya sadık kalmış ve o hükümleri aynen uygulamıştır. Uygulamaya da devam ediyor. Ancak, ABD terör suçları ile ilgili konuda Türkiye ile arasındaki anlaşmanın hükümlerini Türkiye gibi bir uygulama yapmamıştır. Şu anda mevcut bulunan dokuz tane terörle ilgili dosya var bunun dördü Fetullah Gülen ile alakalı ve diğerleri de başka dosyalarla alakalı ve bunlarla ilgili bugüne kadar dediğim gibi Türkiye'ye dönük olumlu bir yaklaşım yok. İlk defa ABD Fetullah Gülen dosyasına alaka gösteriyor, bu önemli çünkü ABD ile aramızda bunca süredir anlaşma hükümleri uyguluyoruz şimdiye kadar ABD yönetimi Türkiye’ye herhangi bir iade dosyasıyla ilgili bir heyet göndermedi, Türkiye'den de heyet istemedi. İlk defa Dışişleri Bakanı da olmak üzere dört tane temsilci geldi Türkiye'ye, bu konu görüşüldü. Sayın Beiden geldi, Beiden' in görüşmesinde de ana konu buydu. ABD'nin bu iade konusuna bu kadar hassasiyet göstermesinden biz memnunuz yani konuya alakadar oluyor, bu açıdan önemli ama neticeden önemli değiliz. Neden çünkü anlaşmayı uygulamadı, dokuzuncu maddeyi uygulamadı onun dışında da kamuoyunda şöyle bir algı var. ABD Türkiye'yi oyalıyor yani ipe un seriyor, “bak işte biz ilgileniyoruz, neler istediğimize dair bilgi verdik hatta uzmanlarda gönderdik ama Türkiye istediğimiz delileri dosyaya koymadı” gibi bir eksiklik ve başka şeyler ileri sürerek önce zamana yayıp sonrada reddedeceği gibi halk arasında bir kanaat var. Bu tabi Türkiye'yi rahatsız ediyor. Bugün Türkiye'de ABD'nin tutumundan dolayı ABD karşıtlığı halkta yükselmiş durumda anket yapıp bakın 15 Temmuz ihanetinin faili Fetullah Gülen mi? Fetullah Gülen kimsede bir şüphe var mı? Yok, daha öncede söyledik ABD'nin böyle bir şüphesi de yok benim kanaatimce.
BU İŞİ SEVK VE İDARE EDEN FETULLAH GÜLEN'DİR
Fetullah Gülen'in böyle bir işi sevk ve idare etmesini bilmemesi bu işin doğasına aykırı. Fetullah Gülen Pensilvanya’da oturuyor ve CIA Fetullah Gülen'in nefes alıp verme sayısını biliyor. Bilmiyorum diyorsa o zaman ABD büyük bir devlet değildir. CIA bizim bildiğimiz kadar dünyanın en güçlü istihbarat örgütü değildir demektir. Bizim bilgimiz yok diyorlarsa bu siyaseten söylenmiş bir sözdür onun için bu darbe teşebbüsünü planlayan sevk ve idare eden düğmeye basan ve buradaki teröristlerine bu işi uygulatan Fetullah Gülendir. Eğer Beyaz Saray bombalanmış olsa, eğer kongre bombalanmış olsa Sayın Obama'ya suikast girişimi olsa 241 ABD vatandaşı öldürülse 2 Bin küsür ABD vatandaşı yaralanmış olsa ve pek çok maddi manevi zarar ortaya çıksa bu işi yapan Türkiye'de olsa ABD’liler ne düşünür ? ABD vatandaşları Türkiye hakkında ne düşünür. Temsilciler Meclisi Başkanı, Sayın Obama Pentagon, CIA yetkilileri Adalet Bakanı, diğer yetkililer Türkiye hakkında ne düşünür ? Onlar bu konuda Türkiye ile ilgili ne düşünürlerse Türkiye'de şimdi bir benzerini düşünür. Empati yapmak son derece önemli Fetullah Gülen'in iade süreci aramızdaki anlaşmaya göre yürüyecektir.
ABD'YE HEYET NE ZAMAN GİDECEK ?
Vatandaşın veya kişinin başka ülkeye iadesini istediği zaman hukuksal süreç o istek doğrultusunda netice verir. Sayın Biden diyor ki : “mahkeme karar verir, Obama bile bir şey yapamaz”. Amenna bizde de mahkeme var. Hukuk devletinde nasıl işliyorsa, ABD’deki mahkemede öyle işliyor. Ve bu iade kararları neden siyasi kararlarla neticeleniyor? Çünkü dış politikayla ilgili bir boyutu var. Mahkeme karar verse bile son kararsı siyasi makam veriyor. Neden bunu koymuşlar? Dış politika mahkemeler aracılığıyla etkilenmesin, tayin edilmesin. Yargı ülkelerin menfaatlerine aykırı karar verebilir, ona göre bir durum ortaya konsun. Onun için mahkemeye sevk etmişler, mahkeme karar veriyor. Eğer bir ülke çok net söylüyorum eğer AB Henüz karar vermedik tarihe önce bu belgeleri göndereceğiz kendilerine ondan sonra belki Türkiye’den bir heyet gidebilir. Tabi tek bir heyet gidebilir. Ve oradan tekrar bir heyet gelebilir. Arkasından biz tekrar gidip bu konuyu muhataplarımızla konuşacağız. Bunun bir zaman alacağından şüphe yok. Bizim gönderdiğimiz dosya ABD yetkili makamına gittikten sonra onlar bir inceleme yapacaklar daha sonra bunu ABD’nin ilgili eyalet mahkemesine gönderecekler oradaki mahkemede inceleyecek. Bizdeki sistemin bir benzeri. Bizde de ağır ceza var. Bir karar veriyor. Ama sonuçta ağır ceza veya oradaki eyalet mahkemesi ABD yetkili makamının gönderdiği evrak kadar inceleme yapacak. Şimdi diyelim ki biz kolilerce evrak gönderdik. Onların hepsini mahkemeye gönderecek mi onu bilemeyiz? Onu makam takdir edecek. Diyelim ki bizim gönderdiklerimizden bir kısmını gönderdi mahkeme ona göre karar verecek. Bunu şunun için anlatıyorum. Ben umarım böyle bir sonuçla karşılaşmayız, eğer ABD terörist başı Fetullah Gülen'i Türkiye'ye iade etmezse bütün bu verilere belgelere delilleri rağmen iade etmezse bu Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri uzunca bir süre olumsuz etkileyecektir bu bir. İki Türk halkının ABD ye bakışı çok olumsuz bir noktaya gelmiştir bu olumsuzluk daha da ileri noktaya taşıyacaktır. Türk halkının dostluğunu ABD yönetimi olumsuz anlamda daha kötü değişmesine katkıda bulunmuş olur ve şu çıkacaktır ortaya ABD 79 milyonluk bölgesinde ve dünyada güçlü bir ülke olan Türkiye'yi terörist başı Fetullah Gülen'e feda etmiş durumdadır. Burada bir tercih olacaktır, ya Türkiye'nin dostluğunu tercih edecektir ya da Türkiye'nin dostluğunu tercih edecektir. Dünya Ticaret Merkezi bombalandığında Pentagona saldırı yapıldığında kim yaptı bunu el-kaide terör örgütü ABD'nin birinci gündemi El-Kaide terör örgütüydü. Usame Bin Ladinin infaz edilmesi. ABD uluslararası hukuku işleterek mi yaptı bunu yani iade anlaşmalarına göre mi ve Usame Bin Ladin’le ve örgütüyle başa çıktı. Biz o zaman ABD'nin yaptığı bu mücadeleye Türkiye olarak destek verdik. Çünkü gerçekten bir terör saldırısı var yüzlerce insan hayatını kaybetmiş, bir insanlık suçu var buna karşı Türkiye'nin yanı teröristin karşısında ve mağdur olan ABD'nin yanında yer almaktır. Şu anda bizim meclisimiz bombalanmış, cumhurbaşkanlığı sarayı bombalanmış, Cumhurbaşkanına suikast yapılmış ve Kuvvet komutanlıklarımız işgal edilmiş. Böyle bir olay karşısında El-kaideye karşı bütün Uluslaşası toplumun alması gereken tedbiri ABD nasıl istediyse Fetullah Gülen konusunda da aynı tedbiri Türkiye'nin ABD'den isteme hakkıdır. Dostluğumuzun hukukumuzun gereği de budur. Model ortaklık stratejik ortaklığın gereği de budur. ABD ile aramızdaki dostluğun gereği olarak bu kadar zor iş yapmış insanların kanına girmiş birisinin Türkiye'ye iadesini istiyoruz veya hukuka uygun bir şekilde istiyoruz. Deli yetkililer dinliyorsa, biz kitaplarda da öyle okuduk, hocalar bize öyle öğretti. Yani bir ülke birini iade etmek istemiyorsa mahkemeye gönderiyor. Mahkeme reddetti, ne yapalım bizde bağımsız, elimiz bağlı, kolumuz bağlı. Biz de vermek istiyorduk ama hukuk var, kuvvetler ayrılığı var. Yargı bağımsız, biz demokratik hukuk devletiyiz, yüzyıllardır geleneğimiz böyle diyorlar ve topu taca atıyorlar. Ama iade etmek istediği zaman mahkeme kararı veriyor, yine hukuk devleti var diyor. Şimdi bu hem iade yapmak istediğinde sistemi işletmek için, hem de iade yapmak istemediğinde siyasi iradeyi dışarıdan gelen bakıya karşı bu sistemi bütün ülkeler işletiyor. Birbirimiz aldatmaya gerek yok. Sizde öyle de, bizde böyle de. Bu bütün dünyanın en demokratik ülkesinde de böyledir, hukukun en üstün riayet ettiği ülkesinde de böyledir. Öbürü birbirimizi ağırlamaya dönük cümlelerdir. Bunun ötesinde bir şey yok. Onun için şimdi bu süreç hukuksal verilerle ilerleyecek bir süreç. Ama Amerikan merkezi makamı doğrusu ABD yönetimi Fetullah Gülen teröristini iade etmeye karar verdiği zaman, merkezi makam mahkemeye gösterecek, göndereceği dosyayı. Ona göre hazırlar. O dosyadan sonuç alınır. Ama iade etmek istemediği zaman evrakların bir kısmını göndermez, bir kısmı gider. Mahkeme baktığında da dosya boş der ve onu reddeder. Mahkeme iadeye karar verse de vermese bu siyasi bir karardır. ABD yönetimi bu konuda siyasi bir karar verecektir. Bu son derece açıktır. Biz bunu dediğimizde hukuku reddediyorlar gibi değerlendiriliyor. Ben hukuku reddetmiyorum. Hukukun bu konudaki gerekçesine bakarak ben bunu söylüyorum.
Gelen heyet teknik bir heyet, bürokratlardan oluşan bir devlet ama heyet sonuçta sadece şekil incelemesi yapıyor, dosyanın değerlendirilmesini yapıyor ama nihai karar siyasi karar olacaktır. Türkiye'ye bu kötülüğü yapmış birisinin elbette Türkiye'ye iadesini isteriz ama kararı mahkeme verecektir demek ayrı bir şey işte delilleri görelim bir bakalım, biz bu işe karışmıyoruz, bu konu mahkemenin kararına demek ayrı bir şeydir. ABD yönetimi şunu demiş olsa "biz Fetullah Gülen'in Türkiye'ye iadesine evet deriz ama karar verme konusu bize ait değildir." bu kararı mahkeme verecektir. Bütün iadeyle ilgili anlaşmalarda var, bütün ülkeler arasında bütün hocalar bunu anlatır yarın şöyle olacaktır der ama nasıl işlediğini anlatır. Sonuçta mahkeme yoluyla dış politika belirlenmesin, ülkeler arası ilişkiler üzerine sistem kurulmuş. Mahkeme birinin iradesine karar verse bile o ülkenin yönetimi ben iade etmiyorum diyebilir.
FETÖ DEVLETTEN AYIKLANACAK
Bununla ilgili hiç hata yoktur dersek eksik ve yanlış söylemiş oluruz. Elbette böylesi büyük bir soruşturma yapılırken zaman zaman hatalar olabilir ama bilerek bir hata yapılması tehlikelidir, şu anda hukuk olduğu gibi uygulanıyor ve doğru uygulamak için herkes büyük hassasiyetle üzerine düşeni yapıyor. Gözaltılar var tutuklamalar var bunlarla ilgili ne olacağı delillerin değerlendirilmesi neticesinde karar verilecek. Belki savcılar bazılarının tahliyesine karar verecek bazıları hakkında iddianame düzenlemeyecek takipsizlik kararı verecek bazılarının cezalandırılması için dava açacak, iddianame düzenleyecek. Sonuçta hukuk işleyecek, kendi içinde de bu hukukun pek çok denetim yolu var
Soruşturmalarla ilgili kısım ayrı yürüyecek ama birde devletin içerisindeki Fetullahçı Terör Örgütüne ait yapının ayıklanması söz konusu, hiçbir devlet kendi organları içerisindeki kişilerin anayasa ve meşru idare dışında başka bir yere bağlılığını kabul etmez eğer biz bunu kabul edersek, devlete de milletin bize emanetine ihanet etmiş oluruz. Şimdi düşünün siz bir ülkesiniz, Türkiye'nin genelkurmay başkanının neler düşündüğünü öğrenmek istiyorsunuz, dünya'nın yatırımını yaparsınız buna ve siz en iyi istihbaratçınızı da hazırlasanız Genelkurmay Başkanının odasına sokamazsınız. Genelkurmay Başkanının emir subayı diyor ki ben dinleme cihazını her gün koyuyorum , akşamda abime götürüp veriyorum oda başka yerlere, Pensilvanya'ya gidiyor. Fetullah Gülen Teröristi Türkiye'nin Genelkurmay Başkanının o gün ne düşündüğünü ne konuştuğunu psikolojisinin ne olduğunu bilince daha iyi tevsirmi yazacak, daha iyi hadismi şerh edecek, yoksa daha iyi bir eğitim mi verecek? Ne işine yarar bir din ve eğitimle ilgilenen kişinin bu bir devletin işine yayar peki?
Fetullah Gülen bu dinleme kayıtlarını hangi ülkeye veriyor, kime veriyor ? Şimdi düşünün Türk Genelkurmay Başkanının her gün psikolojisini, hareket tarzını, zihninin çalışma tarzını siz bir ülke olarak biliyorsunuz. Buna dair politikalarınızı geliştirmezcisiniz? Ben Türkiye olarak bakıyorum Genelkurmay Başkanının yanında bu var, başbakanını ofisinde, bakanların evinde var, başbakanın yakın korumasında bu var. Eğer biz devletin içerisinde bu Fetullah Gülen teröristine bağlı çalışır bu devlete ihanet etmeyi Fetullah Gülen'in talimatları doğru yanlış hiç ayrım yapmaksızın bunların gereğini yapmayı kendini cennete götürecek ibadet zanneden kişilere karşı biz mücadele etmez, bunları devletten ayıklamazsak, Türkiye 5-10 sene sonra bu tehlikeyle karşı karşıya kalabilir. Bizim yaptığımız şey devletimizin içerisinden bu ihanet yapısını ayıklamaktır. Burada adalet esastır, eğer biz adaleti bir kenara bırakırsak adalete de zarar vermiş oluruz. Şu anda bu işlerin adaletle yapılması için bütün bakanlıklar özveri ile çalışıyor, çünkü mesuliyetli bir iş hem hukuk karşısında, hem de Allah karşısında hepimizin mesuliyeti var o yüzden hepimizin yaptığı işi doğru yapmak için gayret ediyoruz.
Bu soruşturmaları Cumhuriyet savcıları yürütüyor dolayısıyla biteceğine nerede duracağına bu soruşturmayı yapan Anayasal yetkili makamlar karar verecektir. Şu anda büyük bir soruşturma yürüyor. Sadece darbe teşebbüsü ile ilgili değil, Fetullahçı Terör Örgütü ile ilgili örgüt üyeliği ve bu örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlarla alakalıda yürüyen soruşturmalar var. Bunları birbirinden ayırmak lazım. Şu anda kamuoyu gündemine gelenlere baktığımızda, sanki hepsi darbe teşebbüşü ile ilgili soruşturmaymış gibi algılanıyor, hâlbuki bunlar birbirinden farklı soruşturmalar, konular. Bunlar ayrı ayrı şeyler, bir defa bunu karıştırmamak lazım.
Bu nereye kadar gidecek ne kadar olacak bu ortaya çıkan delillerden sonra anlaşılacaktır. Şu anda sadece ifadeler var. Ama şimdi toplanan delillerin analizi deşifresi ve tasnifi değerlendirilmesi yapılacaktır. Bunların hepsi bu işin nereye gideceğini gösterecektir. Şu anda kamera kayıtlarında neler var? Dijital verilerin içinde neler var? Hatta MOBESE kayıtlarında neler var ve ele geçen yazılı evrakta neler var bunlar çıktıkça zaten kamuoyu buna muafık oluyor. Şu anda bunların hepsi yapılıyor, bu yapıldıktan sonra fotoğraf daha net ortaya çıkacaktır.
Kimsenin engellemesi söz konusu değil, herkes nereye kadar gidiyorsa oraya kadar gitmesini istiyor. Halkta bunu istiyor, iktidar olarak ta biz bunu istiyoruz, muhalefette bunu istiyor, medya da bunu istiyor, yargıda zaten vazifesi onu yapmak, onun için de zaten süreç yürüyor. Ama bu yavaş yürümesi işin doğasından kaynaklanıyor. Şimdi diyelim ifadesini veren insanlar ben yoktum diyor ama ses kaydı çıkıyor adam göbeğine kadar işin içinde yalan söylediği işin içinde, başka başka şeyler. O yeniden ifadesini almayı gerektiriyor onun. O kayıtlar sorulacak çağırılıp, hani yoktun dilyordun bak işte burada da bu var. Bütün bunlar işi gösterecek. Öte yandan yurtta sulh konseyi kim ? Şu ana kadar basına yansıyanlar var. Elde edilen veriler o delillerden çıkacak ve kim olduğu da net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Şu ana kadar ulaşılan bilgiler var ama onların hepsi soruşturmanın seyri içerisinde netleşecektir. Peki bu darbe teşebbüsünün ben siyasin ayağı kelimesini kullanmıyorum, ben sivil ayağı kelimesini kullanıyorum siyasi ayak deyince sanki sadece siyasetçi varmış gibi, bunun içerisinde işadamı da vardır, siyasetçisi de vardır,hukukla uğraşanda vardır. Herkes vardır. Sivil ayağı dediğinizde işi daraltıyorsunuz, o zaman bu işin sivil ayağı nedir ona bakmak lazım.
Bende merak ediyorum doğrusu bu darbe teşebbüsü başarılı olsaydı tamam Fetullah Güleni biliyoruz, ama bu ülkenin Bakanlar kurulu kim olacaktı?
Başbakanı kim olacaktı? Adalet Bakanı kim olacaktı? Ona dair bir hazırlık yaptılar mı yapmışlardır.
Bu hazırlıklar kayıtta olabilir veyahutsa zihinde olabilir. Ama bizin bunu da bu soruşturma sürecinde öğrenmemiz gerekir. Bunu adli soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcıları ben bunları ortaya çıkaracaklarına inanıyorum. Çünkü elde edilen bilgiler belgeler veriler açık deşifre edilip analizi değerlendirilmesi yapıldıkça yol daha net ve daha aydınlık olacaktır.
Sayın Bahçeli, Kılıçdaroğlu ve Barolar Birliği Başkanı 70 baro başkanıyla beraber Külliye'ye geldi doğru bir şey yaptılar. Hepimiz bir olduk dayanışma içerisinde olduk.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI MEKANLARLA ZEDELENMEZ
Adli yıl açılışı bu sene Cumhurbaşkanlığı Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılacak. Bir perde arkasını burada paylaşmak isterim. Bu program esasında Rixos'ta yapılacaktı. Barolar birliği başkanımızın Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyareti sırasında geniş toplantıdan sonra özel bir görüşme oldu. Görüşmede Sayın Barolar birliği başkanı Metin Feyzioğlu var, ben varım, Fahri Kasırga bey var, bakan yardımcımız ve müsteşarımız var, barolar birliğinin yönetim kurulu üyeleri var ve daha başka danışman arkadaşlarımız var. Orada değişik konular konuşuldu bu birliğin önemine vurgu yapıldı. Halkın bütünleşmesine vurgu yapıldı. Barolar birliği başkanı ve Cumhurbaşkanı karşılıklı olumlu görüşler iade ettiler. Konu bir ara Adli yıl açılışının nerede yapılmasına geldi. Oradan barolar birliği yönetiminden biri Rixos'ta yapılacak dedi. Sayın Cumhurbaşkanımızda oraya neden para veriyorlar burada devletin yeri var çok ta güzel bir yer. Millet Kongre ve Kültür Merkezi var çok da güzel dedi. Burada yapılsa ne olur dedi. Herkes çok iyi olur dedi, orada kimse karşı bir fikir söylemedi. O da vardı orada hepsi beraberdik orada. Hiç kimse bir şey demedi. Orada konuşuldu bu ondan sonra da öyle kaldı. Cumhurbaşkanı da böyle söyledi. Ondan sonra böyle bir yer değişikliği söz konusu oldu. Yani kimse de bir hesap falan yok. Yani şöyle yapalım, böyle yapalım tamamen spontane gelişen bir durum.
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı dediğimiz şey yargı görevlilerinin görevini yaparken her türlü bağlılığı reddetmesi ve adil hukuka uygun kararlar vermesi ile ancak oluşacak bir şey. Biz bir şekilciliğe kaptırmışız. İdeolojik kalıplaşmalar, gruplaşmalar. Diyelim ki adli yıl açılışı Rixos'ta yapıldı, özel sektöre ait bir yer, yargı bağımsız ve tarafsız. Hilton da yapıldı yargı bağımsız ve tarafsız, ATO'da yapıldı yargı bağımsız ve tarafsız, külliyede yapıldı yargı bağımsız ve tarafsız değil. Külliye'de yapıldığı zaman Cumhurbaşkanı’nın emrine mi giriyor? Rixos'ta yapıldığı zaman Rixos'un emrine mi giriyor? ATO’da yapıldığı zaman ATO’nun emrine mi giriyor? Yani bir defa böyle bir şekilcilik yok. Cumhurbaşkanlığında yapılmıyor, oradaki bir kongre ve kültür merkezinde yapılıyor orası herkese açık bir yer. Bunun için yapılmış sadece yargı değil, devletin böyle toplantılarının hem daha güvenli, hem daha kaliteli bir yerde yapmasını sağlamak için, daha az maliyetli bir yerde yapmak için. Ben şunu anlamakta zorlanıyorum biz ATO’da yaparsak yargı bağımsız ve tarafsızdır yok Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılırsa yargı tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybeder. Bu şekilciliktir, ideolojik bir yaklaşımdır. Bizim artık şekilcilikten bu işi çıkarmamız lazım. Dayatmalara hepimizin karşı durmamız lazım. Yargı bağımsızlığı ne ise onun gereğini hep birlikte yapalım. Şurada toplandın yargı bağımsızlığını kaybetti. Şununla merhaba dedin yargı bağımsızlığını kaybetti. Cumhurbaşkanını seyret yargı bağımsızlığını kaybetti. Ama Cumhurbaşkanı’na sen sövdün sen bağımsız ve tarafsızsın. Bu ideolojidir, başka bir şey değildir. Bu hukukun üstünlüğü değil, ideolojinin hukukun üstüne çıkarılmasıdır.
Metin Feyzioğlu ve Kılıçdaroğluna buradan tekrar çağrı yapıyorum ikisi de 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra ve sırasında gerçekten Milli İradeye, Demokrasiye, Hukuka sahip çıkan yaklaşım ortaya koydular. Dayanışma içinde oldular. Yenikapı’ya destek verdiler ve ben diyorum ki biz bu ruhu yaşatalım ve bu toplantıya katılalım. Şimdi katılmayacağını her ikisi de açıkladı. Ve keşke diyorum katılmış olsalar. Sayın Bahçeli katılacak ona teşekkür ediyorum. Keşke onlar da katılmış olsa. Şimdi ikisi de katılmayınca bu sefer millet ne diyor Barolar Birliği, CHP beraber aynı istikamette birlikte tavır koyuyor. Bu konuda ben buradan çağrı yapıyorum ama davet sahibi ben değilim. Adli yıl açılışının davet sahibi Yargıtay Başkanı’dır. Ve Yargıtay Başkanı kendilerini davet etti. Kendileriyle görüştüğünü de biliyorum. İllerin Baro başkanları davetli listesinde var ise davet edilirler. Yargıtay Başkanımızın davetli listesinde kimler var tam bilemiyorum. Eğer Baro Başkanlarımızı davet etmişlerse elbette onlar da katılır.
CEZAEVLERİNDE ŞU ANDA YER SIKINTISI YOK
Bildiğiniz gibi Denetimli Serbestliği süre olarak genişleten bir adım attık bir yıl ilave yaptık, bazı suçların infazında 1 Temmuz 2015'e kadar 1/2 infaz getirdik. Bu Cezaevlerinde bir rahatlamaya yol açtı. 38 bin civarında şu anda bir tahliye olacağını tahmin ediyoruz.
MİNİ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Partiler birer kişi verdiler bir uzlaşma ortamı oluştu, şu anda çalışmalar devam ediyor, çok olumlu bir noktaya gelindi. HSYK ile ilgili bir tartışma var inşallah orada da bir uzlaşma olacaktır.
SEÇİMİN DÖRT YILDAN BEŞ YILA ÇIKARILMASI
Anlaşılırsa bu isabetli olur. Daha önce uygulama 5 yıldı, Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılması için zorunluluktan o dönem Sayın Mumcu'nun ısrarı üzerine 4 yıla çekildi, bunun 5 yıl olmasında fayda var. Mevcut seçilmişlerin 5 yıla uzatılması mümkün değil. Anayasa değişikliği yapılırsa 2019'da seçilecek. Belediye seçimlerinin süresinde bir değişiklik olacağını tahmin etmiyorum.
ABDULLAH ÖCALAN ÜZERİNDEN TERÖR ÖRGÜTÜ KENDİNİ KONSÜLTE EDİYOR
Bu konu bölücü terör örgütü tarafından sürekli istismar ediliyor ve kamuoyuna sürekli yanlış bilgiler aktarılıyor. 15 Temmuzdan sonra cezaevinin güvenliğiyle ilgili yeniden gözden geçirmeler oldu. Sağlığıyla ilgili önemli bir sorun yok. Abdullah Öcalan üzerinden, terör örgütü kendini konsülte etmek için pek çok yalanı ortaya koyuyor. Yakınlarının görüşmesi yasal bir sıkıntı yoksa yapılabiliyor.
ARTIK FETÖ'YE DUR DEYİN
Ş u anda bir soruşturma var, bu soruşturma insanların mağdurluğu üzerinden yapılmıyor. İnsanlar bir suç şüphesi üzerine sorgulanıyor. 15 Temmuzdan sonra hiçbir şey olmamış gibi hareket edersek Türkiye yeni bir 15 Temmuz’u yaşar. Bu gurubun içerisinde sadakati Türkiye'ye ve Anayasa'ya olmayan Paralel Devlet olmak isteyenlere gönül bağı kuranlar var. Fetullah Gülen'i eleştirmeyi imanında zade gören zavallılar var. Öldür dediğinde halkı da Cumhurbaşkanlığını da bombalayanlar var. Bunu yaparken kendisinin cennete gideceğine inanıyor. Bunlarla alakam yok diyorsa birisi gereken yerlere, bunlarla ilgili müracaat edecek. Şu anda takiyye nedeniyle masumların ayıklanması konusunda bir zorlukla karşı karşıyayız. Ama devlet bu zorluğu aşmak için kılı kırk yararcasına uğraşıyor. Çünkü bu hem dünyevi, hem de uhrevi bir zorunluluk gerektiriyor. Kardeşi kardeşe düşman etti Fetullah Gülen. Fetullahçı Terör Örgütüne bir şekilde oraya meyl etmiş vatandaşlarımada diyorum ki artık buna bir dur deyin.
YUNANİSTAN'A KAÇAN DARBECİLER
Yunanistan şu anda kendisinde bulunan sekiz kişinin iade edilmesi için Yunan makamlarından talepte bulunduk, umarız ki iade ederler orada olumlu bir süreç işliyor. Çipras ile Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız konuştu.