Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, HDP, milletvekilleri hakkında Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından başlatılan soruşturmalar kapsamındaki göz altıları değerlendirdi.
Bakan Bozdağ'ın açıklamalarının tam metni şöyle:
Bugün Türkiye'de gözaltılar var. HDP milletvekillerinden bazıları ile ilgili gözaltı kararları verildi.15 milletvekili hakkında gözaltı kararı var. Eleştiriyorlar kıyamet koparıyorlar.
Peki olan biten ne olan biten şu.Türkiye hukuk devleti, kanun önünde de herkesin eşit,herkese uygulanan hukuk dokunulmazlığı kaldırılmış milletvekillerine de ayrımsız aynen uygulanıyor.
Eşitlikten niye rahatsız oluyorsun ? Bizim Anayasamıza göre milletvekilleri yasama dokunulmazlığına sahip mi sahip. Dokunulmazlık kaldırılmadan haklarında bazı istisnalar dışında adli soruşturma ve kovuşturma yapılabilir mi?Yapılamaz. Peki ne oldu ? Mecliste görüşme yapıldı. Anayasaya bir ek madde konuldu 20 Mayıs 2016 da sadece HDP grubuna mensup milletvekillerinin değil, MHP grubuna, CHP grubuna, AK Parti grubuna mensup milletvekillerinin de dokunulmazlıkları tamamen ayrımsız kaldırıldı. Ak Parti’den 29 milletvekili hakkında 50 fezlekeden, CHP’den 59 milletvekili hakkında 215 fezlekeden HDP’den 55 milletvekili hakkında 518 fezlekeden, MHP’den 10 vekil hakkında 23 fezlekeden ve bağımsız bir milletvekili hakkında 5 fezlekeyle alakalı dokunulmazlığın kaldırıldığını görüyoruz. Toplam 154 milletvekiliyle alakalı 810 fezlekeden dokunulmazlıklar kaldırıldı.
Bir ayrım yapıldı mı ? Yok. A partili, B partili dendi mi? Yok. Terör suçu, başka suç dendi mi? Yok. Herkes milletvekilleri dokunulmazlığı kaldırılsın yargıda hesap versin diyor mu diyor. Peki parlamento ne yaptı, herkesin dediği bu talimatın gereğini yerine getirdi. Dokunulmazlıkları kaldırdı. Milletvekillerinin soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin kaldığı yerden devamına imkan sağladı. Hukuk devletine uygun mu uygun. Anayasamıza uygun mu uygun. Evrensel hukukun ilkelerine uygun mu uygun. Hepsi yapılmış mı peki sonuç ne oldu? Sonuçta şu, dosyaların tamamı ilgili savcılıklara ya da mahkemelere Adalet Bakanlığı tarafından intikal ettirildi.
Savcılıklar, mahkemeler kendilerinde bulunan dosyalardaki şüpheli veya sanıklarla ilgili davetiyeler çıkardı. Bütün milletvekillerine. Bunların içerisinde genel başkanlar var. HDP’nin Genel Başkanları, MHP’nin Genel Başkanı, CHP’nin Genel Başkanı da var. Şimdi davetiye çıkarılıyor bütün milletvekillerine dokunulmazlığı kalkan. AK Parti’den milletvekilleri davetiyeye icabet ediyor. Gidip ifadelerini veriyor. Veremeyen mazereti varsa geleceği günü söylüyor. Falan gün geleceğim diyor o gün gidip ifade veriyor. CHP’nin milletvekilleri davete icabet ediyor, gidip ifadelerini veriyorlar. Mazereti varsa falan gün geleyim diye o gün gidip ifadesini veriyor. MHP’nin milletvekilleri aynı şeyi yapıyor, davete icabet ediyor gidip ifade veriyorlar. Mazereti olan mazeretini söylüyor daha sonra gidip o da ifadesini veriyor.
CHP’nin Sayın Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile MHP’nin Sayın Genel Başkanı Bahçeli de bizzat gidip savcıya ifade verdiler. Şimdi bütün parlamentoda bulunan partilerin dokunulmazlığı kalkan genel başkanları milletvekilleri gidip ifadelerini veriyorlar mı veriyorlar. Bu nedir? Hukuk devletine saygıdır, bu nedir, yargı süreçlerine saygıdır. Bu nedir, kanuna, nizama, anayasaya uymadır. Bunu yapıyorlar mı, yapıyorlar.
HDP’nin eş genel başkanları dahil milletvekilleri gönderilen davetiyelere icabet ettiler mi? Etmediler. Hatta açıklama yaptılar. Biz gitmeyeceğiz, ifade vermeyeceğiz diye çok net eş genel başkanlarının ağzından açıklamalar yapıldı. Bazı milletvekilleri de bu yönde açıklama yaptı. Peki hepiniz hukukçusunuz. Yargı görevi yapan savcının veya yargılama görevinde bulunan bir mahkemenin bunların zorla getirilmesini emreden yasa hükümlerine uymaktan başka çıkar yolu var mı? Ya yasayı uygulamayacak, işi zamana yayacak, kanunu görmezden gelecek ya da yasaya uyacak, yasayı doğru bir şekilde uygulayacak.
Şu anda gözaltına alınan milletvekilleri hakkında Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturmalar çerçevesinde alınan gözaltı kararlarının tamamı yasanın bu amir hükmüne uyma zorunluluğunun doğal bir sonucudur. Yasa uygulanıyor, yasaya uyuluyor.
Eğer biz bir hukuk devletiysek yasaya yargının uymasını ve yasayı uygulamasını yadırgamak yerine bu yasanın amir hükümlerine uymayan ve uymamaya davet edenleri bizim eleştirmemiz lazım. Herkes, 'Neden gözaltılar yapılıyor' sorusunu sormak yerine 'Neden yargının size yöneltilen yasal davetine icabet etmediniz de Türkiye'ye bu fotoğrafı yaşattınız' sorusunu sormalı.
Çok net söylüyorum, uluslararası kamuoyunda 'Türkiye'de şöyle şöyle olaylar oluyor' denilsin diye, terör örgütünün propagandasına lojistik destek sağlamak için yargının davetine icabet edilmemiştir. Daha önce, 7 Haziran seçimlerinden sonra hepimiz 'Dokunulmazlıkları kaldıralım' diye imza atan, çağrı yapan Eş Genel Başkan, şimdi yeni durumda ne yapıyor, başka bir şey söylüyor, 'Biz gitmeyeceğiz, bizi kimse alamaz ya da gelin alın.' Neden, çok açık, talimat değişmiş demek ki.
Başka bir şeyle örgüte malzeme taşımak için lojistik yapmak için. Bu kabul edilemez. Şimdi yargının şu anda yaptığı şey anayasa ve yasanın amir hükmüne uymak ve bu hükmü uygulamaktır. Yargı bağımsız, yargı süreci işliyor. Öyleyse hepimizin yargı sürecine saygı duyması hukukun doğru işlemesine yardımcı olması gerekiyor. Maalesef gözaltına alınan milletvekilleri hukukun işlemesine yardımcı olmamışlardır, hukuku tanımamışlardır, hukuka saygı duymamışlardır. Böyle bir durumda da kanun hukukun nasıl gereklerini yerine getireceğini açıkça yazmaktadır.
Kanunun yazdığı biçimde hukukun gerekleri yerine getirilmektedir. Bu da tamamen yargının yaptığı bir tasarruf. Buradan Türkiye'yi eleştirmek için hazır kıta bekleyen, bütün kanallarıyla, bütün temsilcileriyle Türkiye'ye çullanan herkese de söylüyorum; Türkiye demokratik bir hukuk devletidir. Türkiye'de yargı bağımsız ve tarafsızdır. Türk yargısının aldığı kararlara, eğer hukuk devletine inanıyorsanız, hukukun evrensel ilkelerine inanıyorsanız herkes gibi siz de saygı duymak zorundasınız. Bir bakın, yanlışlık varsa o zaman deyin ki 'Yanlışlık var.' Davetiye gidiyor, çağırıyor, gelmiyor, o zaman ne çare kalıyor, zorla getirme çaresi kalıyor. 'Bugünkü uygulamayı yapma dışında yargının eline bir seçenek bıraktılar da buna rağmen zorla getirme kararı alındı' denirse o zaman ben hak veririm. Ama yok öyle bir şey."
Onun için de Türk yargısı yasaların uygulanmasının engellenmesi veya imkansız hale getirilmesi için çalışma yapıldığında yargıya hangi kural uygulamasını emrediyorsa o kuralı uygulamaktadır.
Yani hukuku ve hukuk devletine sahip çıkmaktadır. Anayasamızın ve hukukumuzun gereklerini yerine getirmektedir. Eleştirilmesi gereken yargı değil eleştirilmesi gereken 'Biz hukuka saygılıyız, demokratik hukuk devletinin gereklerine saygılıyız, Anayasa'ya saygılıyız' deyip de Anayasa'yı ve hukuk devletini fiilen çiğneyip davete uymayanlardır.
Bugünkü bu durumu müsebbibi esasında yargının alacağı kararlara yargı henüz kalmadan uyacağını ilan etmektir. Ben umuyorum ki bundan sonraki süreçlerde herkes yargının aldığı kararlara gecikmeksizin uyar ve gereği ne ise onu yerine getirir. Kim mahkeme tarafından veya savcılar tarafından davet ediliyorsa davete usulüne uygun icabet etmek zorundadır. Umarız bundan sonraki süreçlerde yargımız böyle kararlar almak zorunda kimse tarafından bırakılmaz. Çünkü herkes yargıya saygı duyar. Türkiye hukuk devletinin gereklerine her zaman sahip çıktığı bundan sonra da sahip çıkmaya devam edecektir.