BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ
BOZDAĞ : "FETÖ DEVLETTE İSTİHDAM EDİLMEYECEK"

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen, cezaevindeki hükümlü ve tutukluların ürettiği ürünlerin sergilendiği "Ankara 13. İşyurtları Ürün ve El Sanatları Fuarı’nın açılışına katılarak İş yurtları ürünlerinin bulunduğu stantları gezdi.​

15 Temmuz sonrası Fetullahçı terör örgütünün yaptığı kara propaganda, darbeye karşı alınması gereken tedbirler ve cezaevlerinin durumu ile ilgili gündemdeki konulara da değinen Bozdağ’ın açıklamasından başlıklar şu şekilde:


İŞ YURTLARININ ÖNEMİ
Ankara’da Ceza ve Tevkifevleri İş Yurtları daire başkanlığı tarafından düzenlenen Türkiye’nin en modern en düzenli belki de en güzel olan bu fuarı vesilesiyle her birinizi saygıyla selamlıyorum. Fuarın hayırlı olmasını temenni ediyorum.  Türkiye cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü on binlerce vatandaşımız var bunların her biri devletimizin emanetidir. Bunların sağlığı sıhhati her türlü ihtiyaçlarının giderilmesi bizim en temel vazifemizdir. İnsan onuruna yaraşır bir biçimde cezaevlerinde cezalarının infazını bir yandan sağlarken öte yandan cezalarının infazını müteakip toplumun içinde yeniden saygın bir birey olarak yer almaları ve kendi geleceklerini tayin etmeleri bakımından, onları topluma kazandıracak, toplum içinde daha başarılı olmalarını sağlayacak eğitim, kültür  ve benzer alanlarda çalışmalar yürütülmektedir. Ben bu vesileyle bütün bu çalışmalarda emek veren herkese ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Bütün bu çalışmaları gerçekleştiren hükümlü ve tutuklulara özellikle teşekkür ediyorum. 

Buradan dışarıda bulunan vatandaşlarımıza bir çağrıda bulunuyorum. İnfazı tamamlandıktan sonra tahliye olan pek çok vatandaşımız dışarı çıktıktan sonra iş bulma zorluğuyla karşı karşıya kalmaktadır. Pek çok işyeri sabıkayı gerekçe göstererek, aldığı cezayı gerekçe göstererek cezasını çekmiş olan insanlara kapısını kapamakta, değişik sebeplerle onlarla çalışmayacağını belirtmektedir. Cezanın dışarıda da açık ceza infazı anlamına gelmektedir. O yüzden diyoruz ki cezası infaz edilmiş olan insanlarımıza iş adamlarımız kapılarını kapamasınlar, onların alın teriyle para kazanmalarına, kendilerinin ve ailelerinin geçimlerini sağlamalarına imkân vermeliler. Herkesin yeniden bir fırsata ihtiyacı var.
 
15 TEMMUZ ÇABUK UNUTULDU 

15 Temmuz 2016 bizim bin yıllık ruhumuzun, Anadolu mayamızın destanlaşarak devleşerek tarih yazarak yeniden ortaya çıktığı bir gün olmuştur. Fetullahçı terör örgütü kurucusu ve yöneticisi terörist Fetullah Gülen’in emir ve talimatları doğrultusunda, Fetullahçı terör örgütü mensuplarınca TSK içerisindeki mensupları dışardakiler ve onlara eklemlenen bazı kişilerce yapılmaya teşebbüs edilen darbe. Sayın Cumhurbaşkanımızın, başbakanımızın meclisimizin siyasi partilerimizin medyamızın, sivil toplum örgütlerimizin devletimizin kurumlarının ve en önemlisi de, bütün görüş farklılıklarını o gün istiklal harbinde olduğu gibi bir yana bırakıp, vatan için, istiklal için, istikbal için, milli irade için ölümüne bir araya gelen aziz milletimizin demokrasiye sahip çıkmasıyla başarısız kalmıştır. 
15 Temmuz çabuk unutuldu, geçen süreye baktığınızda bu kadar kısa zamanda unutulması, unutturulması milletimiz ve devletimizin hayrına değildir. 15 Temmuz 2016'yı asla unutmamalıyız, unutturmamalıyız. Çünkü Türkiye, 15 Temmuz 2016'da bölünmekten, rejim değişikliğinden kurtuldu, Türkiye o gün ne zaman biteceği belli olmayan bir iç savaşın başlamasından yüz binlerce vatandaşın yaralanması, ölmesi, mülteci duruma düşmesinden kurtuldu. Türkiye o gün bu yapıyı kullananların ve onlarla birlikte olanların işgalinden kurtuldu, ekonomik iflastan, yüzyıl geriye gitmekten kurtuldu. 

BU DARBE TEŞEBBÜSÜ  BAŞARILI OLSAYDI TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİ NE OLURDU?
 
Türkiye'nin büyük badireden, tehlikeden, tehditten ve saldırıdan kurtuldu. "Terörist Fetullah Gülen'in talimatıyla gerçekleştirilen darbe girişimi başarılı olsaydı ne olurdu?" sorusunun sorulmalıdır. Bu darbe teşebbüsü  başarılı olsaydı Türkiye’nin gündemi ne olurdu? Bugün hangimiz nerede olacaktık. Kimimizin cenazesi, kimimizin kardeşi, kimimizin akrabası etrafımız kan ve gözyaşına boğulmuş olacaktır. Memleketimiz daha birçok tehlikeyi de göğüslemek zorunda kalacaktı. Allah’ın izniyle bu millet her türlü tehdit karşısında onları yok etmeyi başardı. Tarih bunun binlerce örnekleriyle dolu, burada da başaracaktı ama ne bedeller ödeyerek başaracaktı, bunu bir kez daha düşünmemiz gerekiyor. O nedenle Cumhurbaşkanımızın başkanlığından toplanan milli güvenlik kurulu 15 Temmuz 2016’yı demokrasi ve özgürlükler günü olarak anılmasını tavsiye karar olarak aldı. Bu günü unutmamak için son derece önemli bir karardır. 
 
 
TÜRKİYE'DE PEK ÇOK DARBE OLDU VE ESKİ DARBELERDEN SONRA ÖNLEMLER ALINMADI
 
Türkiye'nin terörle mücadeleyi etkin bir şekilde, dün yapılanlardan ders alarak, gelecekte de sürdürmesi gerekiyor, darbe teşebbüsünün de tekrarlanmaması için tedbir alınması Türkiye'yi yönetenlerin ana vazifesidir.
 
Türkiye'de pek çok darbe oldu ve eski darbelerden sonra önlemler alınmadı. 60’da darbe oldu, 71 muhtırası geldi o zaman hatırlayın hem senotada hem temsilciler meclisinde meclis başkanlık divanından muhtıra okundu milletvekilleri kafasını aşağıya eğdiler muhtırayı dinlediler, "80'de darbe oldu kimse bir şey yapmadı, 28 Şubat'ta darbe oldu, darbeler tekrar etmesin diye yine bir şey yapılmadı." 
 
Eğer darbe teşebbüslerinden sonra, bu teşebbüslerin Türkiye'de tekrar etmemesi için üzerimize düşen vazifesi yapıp gereken tedbirler almazsak  Türkiye'nin yarınlarda başka, başka darbelerle mutlaka karşılaşabilir.

 
GEREKEN ADIMLARI ATTIK
  
"Düşünebiliyor musunuz, Meclisin bir darbe teşebbüsüne karşı polisin elindeki tabancadan başka kendini koruyacak hiçbir silahı yok. Havadan uçak bombalasa uçağa karşı bir tedbir yok, helikopter gelse ona karşı bir tedbir yok. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi de öyle, Çankaya Köşkü de, emniyet binaları da öyle. Ülkemizin birliği, dirliği için şehadete koşan özel harekâtımızın olduğu yerler de öyle. Yani bu kadar korunaksız bir yapıyı böylesi içimizden gelecek ihanetlere karşı koruyacak tedbirleri Türkiye almamış bugüne kadar. Ama şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Çankaya Köşkü, devletin bütün kurumları içimizden gelecek darbe ihanetlerine karşı da en iyi bir şekilde donanımlı hale getirilmiş ve onlara en etkin cevabı verecek şekilde donatılmıştır. Ders aldık, bundan sonra cüret edenler karşısında yapılması gereken adımları attık." Ordunun yeniden yapılandırılması konusunda da gereken adımları attık. Türkiye’nin en büyük gücü en önemli gücü hiç unutmayın yerli ve milli bir ordudur. 
Eğer Türk ordusunun içerisinde bir alçağın talimatıyla ölmeye öldürmeye gidenler olduğu sürece Türkiye devleti güçlü bir devlet olma vasfını sürdüremez. Bizim ordumuz içinde sadece sadece komutanlarının, devletin ve milletin emriyle anayasa ve yasalarımıza sadakatle görev yapanların olması gerekir. Bütün demokratik hukuk devletleri çalıştırdığı kamu görevlilerine devlete ve millete en yüksek sadakate sahip olma zorunluluğu arar. Dünyanın hiçbir demokratik hukuk devleti devlete ve millete sadakati olmayan kamu görevlisi çalıştırırsa devlet olma vasfını muhafaza edemez. SSCB dağıldıktan sonra, Almanya birleşti doğuyla batı birleşerek ülke bağımsızlığını ilan etti ve bu ülkede bir arınma politikası yapıldı. Sadece Almanya’da 500 bin kişinin kamudan ilişiğini kesildiğini görüyoruz. Devletler bir sadakat şüphesi taşırsa gereğini yapar

FETÖ, başka güçlerin talimatıyla ölmeye öldürmeye gidenler olduğu sürece Türkiye güçlü bir devlet olamayacaktır, ordunun içinde anayasa ve yasalara sadakatle bağlı görev yapanların bulunması gerekir. "Almanya'da, Amerika'da, DAEŞ terör örgütüne sadakati üst düzeyde olan birini, Almanya, Brüksel, Paris, Washington kendi kamu hizmetinde istihdam eder mi, etmez mi? Ona iyi gözle bakar mı, bakmaz mı? Kendileri terör örgütleriyle irtibatlı, iltisaklı, üye olanlarla ilgili hiçbir kişiye yer vermez ve onları hukukun önüne çıkarıp hesap vermelerini isterken, Türkiye'nin bu konuda demokratik hukuk devletine sahip çıkma ve Türkiye'de bir daha devletin, sadakati başkalarına, ihaneti devlete olan hainler tarafından ihanete uğramaması için tedbir almasını eleştirmek fevkalade yanlıştır. Bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığını, birliğini, demokrasisini, korumak için bir hakkıdır.
 
Bu konuda Türkiye'nin adımlarını atmaya kararlılıkla devam edeceğini, FETÖ veya bölücü terör örgütü mensuplarının devletin içinden tek tek ayıklanacağını, bundan da hiç kimsenin endişesi olmaması gerekir.

 
ADALET DOĞRU BİÇİMDE TECELLİ EDECEK

Tüm terör örgütü mensupları devletin içinden tek tek ayıklayacaktır. OHAL'den dolayı  topluma bir korku salınıyor, halk hiç korkmasın terör örgütü mensupları korksun. Teröre bulaşmamış, darbeye bulaşmamış hiçbir vatandaşımızın korkmasına gerek yoktur. Adalet isteyen asla endişe etmesin  Çünkü adaletin gereği neyse o yapılmaktır. İntikam saikiyle hareket edilmesi söz konusu değildir. Hepimizin aradığı adaletin yerine getirilmesidir. Bu son derece önemli bizde bunu yapıyoruz ve bundan sonrada yapmaya devam edeceğiz. 
 
Devlete değil, terör örgütlerine sadakati olanların devlet hizmetinde asla istihdam edilmeyecektir. Bu ülkeye ve bu millete ihanet edenler endişe etsin. Hak yerini eninde sonunda bulacak, adalet doğru biçimde tecelli edecek, haklıyla haksız adaletin terazisinde tartılarak en doğru şekilde birbirinden ayrılacaktır. Teröre bulaşmamış, terör örgütlerine destek vermemiş, darbeye karışmamış olan insanlarımızın herhangi bir tereddüt veya endişeye düşmelerine mahal yoktur.
 
Adli süreçlerin ve diğer süreçlerin hukuk içinde, hukukun gerektiği şekilde işletiliyor, adaletin gerektirdikleri yapılıyor.
 
ADALET DIŞINA ÇIKILMASI, HUSUMET GÜDÜLMESİ ASLA SÖZ KONUSU DEĞİLDİR
 
Türkiye'de darbe teşebbüslerinin bundan sonra da tekrar etmemesi için kamudaki ayıklama, bazı devlet kurumlarının yeniden yapılandırılması, Ankara dışına bazı yapıların nakledilmesi ve benzeri pek çok tedbir alındı bundan sonra da gerekli tedbirler ihtiyaç duyulduğunda kararlı şekilde alınmaya devam edecektir. O nedenle bundan sonraki süreçte Türkiye'de yeni bir darbe teşebbüsünün olmasına sadece milletimizin karşı duruşu değil, devleti yöneten hükümetimizin alacağı, aldığı tedbirler de en önemli engel olacaktır. Engel olmuştur da, bundan sonra da olmaya devam edecektir.
 
DARBE TEŞEBBÜSÜ SÖYLENTİLERİYLE KARA PROPAGANDA YAPIYORLAR
 
FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'da yaşadığı bozgunun yarattığı şoku, endişeyi ve paniği atlattıktan sonra yeniden kara propagandaya başladı, çeşitli darbe teşebbüsü söylentilerini yaymaya başladılar.
 
Fetullah Gülen yalancıların, müfterilerin şahıdır ve onunla beraber hareket edip milletimizi aldatanlar da hakeza öyle. '17 Aralık'ta bu iş bitiyor, bu hükümet gidiyor' dediler ve hukuk darbesi yaptılar, hükümet gitti mi? Biz buradayız. '25 Aralık'ta gittiler siz hiç merak etmeyin.' dediler, gitti mi, yok. '19 Ocak'ta gidecekler', gitti mi, 'Ocak'ın sonunu göremeyecekler', gördüler mi, gördüler. '30 Mart mahalli idareler seçiminde gidecekler' gitti mi, yüzde 45,5'la bu millet bize sahip çıktı. 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde çatı aday getirdiler, ne oldu yüzde 52 ile millet bunlara bir Osmanlı tokadı vurdu. Gitti mi, yok. Yok etmek istediklerini millet, bir makam daha yukarı çıkardı, milletine ve devletine, şerefli ve onurlu bir baş yaptı, Cumhurbaşkanı yaptı.
 
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimlerinde, yargı mensuplarına ve taraftarlarına "vites yükselteceksiniz" diyerek talimatlar verdi 12 Ekimde rüyalar gördüler. Peygamber efendimizden sahte müjdeler verdiler. Ne oldu kim kazandı? Hukuk kazandı, adalet kazandı, yalancılar. Gezi hadiselerinde hükümet gidecek, gezi olaylarını tahrik ve teşvik etmek, vatandaşı daha fazla sokağa dökmek için kamunun içindeki bazı FETO cuların tahrikiyle olaylar yaşandı. 6-7 Eylül Kobani hadiseleri bunların hepsi 2014'te oldu. 2015'te 7 Haziranda gidecek gitti mi? Arkasından yeniden seçim oldu. Arkasından 1 Kasında gidecek. Gitti mi gitmedi. DAEŞ Terör örgütü hiç eylem yapmadığı Türkiye’de birden bire eylem kararı aldı. Pek çok yerde eylemlere başladı. Eş zamanlı BTÖ hendek terörüne başladı. Birçok ilimizde ilçemizde hendek terörü yaptı, devlet bunlarla mücadele etmek zorunda kaldı. En son 15 Temmuzda bunlar darbe teşebbüsünde bulundular. Peki, oldu mu? olmadı. 
Bu kadar şey dediler, hiç birisi doğru çıkmadı. Ben şimdi soruyorum bir insan inandığı birisi varsa on şey söyler, onu da yalan çıkarsa, yahu sen 10 tane şey söyledin onu da yalan çıktı, on birincisini söylüyorsun, buna da inanmamızı istiyorsun, nasıl inanayım der mi demez mi? Demiyorlar. Ama öyle bir yapı var ki, 15 tane yalan söylese 15 inci yalana inanmaya amade hazır bir yapı var. Şimdi hep şunu söylüyorlar, darbe teşebbüsünden sonra da. Niye biliyor musunuz, darbeye teşebbüs eden FETÖ ya mensup askerler itirafçı olmasın çözülmesin gerçeği söylemesin diye. Emin olun bu örgütün üyelerinin gerçekleri yargıya söylemesine engel olmak için yapıyorlar. Bende bunlara sesleniyorum. Bunlar şimdi yeni dostlar yeni çevreler edindi. Bulundukları yerdeki rahatlarını düşünüyorlar rahatlarını. Ne sizi ne ailenizi düşünüyorlar. Bu kadar insanı öldüren insan katil değil midir?
241 Kişi, Bakın arkada Ankara Emniyet Müdürlüğü binası var. Orada kaç tane vatandaşımız şehit oldu. Allaha da hesap vermeyecek mi? Kendi kendine şarj olan bir yapıyla karşı karşıyayız. Kıyamet kopsa, biraz sonra her şey daha iyi olacak hiç merak etmeyin, bir sene sonra her çok güzel olacak, herkes görevine dönecek diyorlar, size şu kadar şu kadar şu imkânlar gelecek diyorlar. Neler neler söylüyorlar. Hani hatırlarsanız bir beddua seansı vardı. O zaman herkes dedi ki bu beddua. Fakat Fetullah Gülen ve onun aveneleri dedi ki bu beddua değil mülahane. Biz böyle bir dua yaparız kim haklıysa bu beddua ona işler. Peki, şimdi onları dediği gibi bunu mülahane olduğunu kabul edelim, o beddua kabul görümü o zaman. Şimdi kimin ocaklarına ateş düştü? Herkesin sorması, herkesin sorgulaması lazım. 

Ben bu örgütü bilmeyerek, din ve iyi eğitim işiyle uğraşıyor diye iyi insan yetiştiriyor diye destek vermiş olan bütün vatandaşlarımıza sesleniyorum. Lütfen bunlarla yolunuzu ayırın. PKK ile DAEŞ ile yurtdışında Türkiye ve Türk milletinin düşmanlarıyla Türkiye zarar görsün diye gece gündüz birlikte çalışan ve onların aklına gelmeyen şeytanlıkları “Türkiye’ye bunları yaparsanız alt edersiniz” diye, Türkiye’nin ve Türk insanlarının düşmanlarına kılavuzluk yapan  bu hainleri lütfen görün, ona göre de tavırlarınızı yeniden değerlendirin.
 
Şimdi darbe unutuldu, darbeciler unutuldu, kamudan ayıklananlar gündemin ana maddesine oturtuluyor. MHP ye gidiyorlar,”Bakın bu  AK Parti, FETÖ cü diye MHP lileri tasfiye ediyor"diyorlar. CHP ye gidiyorlar, "Bakın bu hükümet  FETÖ cü diye CHP lileri, Laikleri, sosyal demokratları, tasfiye ediyor"diyorlar. AK Partiye geliyorlar bu hükümet kurduğu komisyonda sosyal demokratlar, MHP Lider var dolayısıyla muhafazakârları tasfiye ediyorlar kendi ayağına sıkıyorlar. Ve büyük bir propagandayla Türkiye’nin dört bir yanında yapıyorlar. 

Devletle yüksek sadakat ilişkisi içerisinde olmayan, terör örgütü üyesi olan, terör örgütleriyle irtibatlı olanlar hariç hiç bir vatandaşımız, hâksiz yere kamu ile ilişkisine son verilmez verilmesi de mümkün değildir. Çünkü bunun hesabını milletimize de rabbimize de vereceğiz. Ben arkadaşlarımdan biliyorum, başka yerlerden çalışmaları görüyorum, herkes kılı kırk yararcasına bir hassasiyetle bu konuları yürütmektedir. Ancak, korku ve panik havası atlatıldıktan sonra, FETÖ cü yapının yeniden algı operasyonlarının başladığını ifade etmek isterim.
 
CEZAEVLERİNDE KÖTÜ MUAMELE İDDİALARI
Türkiye cezaevlerinde kötü muamele yoktur, işkence yoktur. Var diyen şunu söylesek, falan kişi cezaevinde işkence gördü, falan zamanda gördü, falan kişiler buna bunu yaptı, diyecek biz bakacağız ona. Şimdi bizi suçluyorsunuz bir iftirayı hakikatmiş gibi dile getiriyorsunuz, biz bunu araştıralım hakikatle bu muameleyi yapanlara gerekli cezayı uygulayalım diyoruz, onu da fırsat vermiyorlar. Ağız birliğiyle uluslararası af örgütü dahil, Türkiye'yi suçlamaya devam diyorlar. Biz Türkiye'nin hiçbir cezaevinde insan onuruna yaraşmayacak muamelenin yapılmasına izin vermedik, vermeyiz. En ufak bir ihmalin olduğu yerde bugüne kadar gerekli tedbirleri aldık, müeyyideleri uyguladık, bundan sonra da uygularız. İşkence ve kötü muamelede zaman aşımını biz kaldırdık. Bugün olmazsa yarın yine olur. Onun için zaman aşımını kaldıran bir hükümete, süre ve başka bir sınır olmadan hesap kapısını sonuna kadar açmış olan bir ülkeye ve hükümete, işkence ve kötü muamele iftirasını gerçekmiş gibi kimse sunmamalıdır. Elinde somut bir şey olan varsa buradan söylüyorum; Bize göndersin, savcılıklarımıza göndersinler, biz bunun takipçisi oluruz. Yoksa FETÖ'cülerin iftiralarının kılıcı olarak kendilerini kullandırmış olurlar.
 
Cezaevleri içerisinde bazı infaz koruma memurları tarafından FETÖ mensuplarına dönük farklı muamelelerin yapıldığı yönünde söylentiler var.  Cezaevlerinde herhangi bir terör örgütüne mensup infaz koruma memuru bulunmaması için alım yapılırken büyük bir hassasiyet gösterildiği gibi görev sırasında da çok büyük bir hassasiyet gösterilmektedir. Şu anda FETÖ üyesi oldukları şüphesiyle bin 500'ün üzerinde infaz koruma memurunun işten çektirildi. İncelemeleri yapıldıktan sonra üyelik irtibatı olduğu değerlendirildiği takdirde bunların görevle ilişiği de kesilecektir. Cezaevlerinin dış güvenliği de çok güvenli bir şekilde alınmıştır. Şu anda büyük ceza evlerinin üzerine uçuş yasağı da konulmuştur.

 OHALİN UZATILMASI

“Olağanüstü halin üç ay daha uzatılması kararı alındı, ihtiyaç vardı da alındı bu karar. Çünkü üç ayda siz devletin içindeki bu Fetullahçı Terör Örgütü yapısını ayıklama imkanına sahip değilsiniz. Üç ayda bitirdiğinizde bu sefer, 'bu kadar insanı ne zaman incelediniz, ne zaman değerlendirdiniz?'... Onun için yapılan işlerin sağlıklı olması, hataya düşülmemesi, kararların doğru olması için de bu zamana ihtiyacımız var. Öngöremediğimiz başka uyuyan tehlikeler, tehditler varsa ona karşı da teyakkuz halinin devam ettirilmesi için de buna ihtiyacımız var. Demokrasimizin, hukuk devletimizin, insanlarımızın özgürlüklerinin korunması bakımından da bizim buna ihtiyacımız var. Bugüne kadar OHAL sadece devlete uygulandı, devleti yönetenler işlerini hızlı ve etkin bir biçimde yapsın diye uygulandı."

CHP’NİN KHK’YI ANAYASA MAHKEMESİNE GÖTÜRÜLMESİ  

CHP'nin olağanüstü hal kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) Anayasa Mahkemesine götürme kararı verdiğini ve bazılarının da Yüksek Mahkemeye taşındı. Anayasaya uygunluk veya aykırılık denetimini anayasanın herhangi bir hükmüne dayandırma yerine, Anayasa Mahkemesinin kararına dayandırıyor. İşin doğrusu CHP'nin bu iddiası anayasaya aykırılık iddiası değildir. Bu iddia, Anayasa Mahkemesinin kararına aykırılık iddiasıdır. O zaman biz Anayasa Mahkemesinin kararına aykırılık iddiası yapacaksak anayasayı kenara mı koyacağız? Ne diyor, Anayasa'nın 121'inci maddesinin üçüncü fıkrası? Çok açık, 'olağanüstü hal süresince Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararname çıkarabilir, bu kararname Resmi Gazetede yayımlanır, aynı gün TBMM'ye gönderilir, TBMM'de görüşülmesi de İçtüzük'te düzenlenir' diyor. Konu sınırı var mı? Yok. Olağanüstü halin gerekli kıldığı bütün konularda OHAL KHK'sı ile yetki veriliyor. Bu sadece OHAL Kanunu'nda bir düzenleme de olabilir, başka bir kanunda mevcut olan düzenlemenin değiştirilmesi suretiyle de yapılabilir. Buradaki tek kıstas OHAL'in gerekli kıldığı konularla ilgilidir. Anayasanın 148'inci maddesinde olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas, anayasaya aykırılığı bakımından dava açılamayacağı hükmünün bulunmaktadır. Türkiye'nin AİHM'le yaptığı sözleşme, olağanüstü hal söz konusu olduğu zaman sadece Türkiye'ye değil Avrupa Konseyine taraf bütün ülkelere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni dahi askıya alma yetkisi veriyor. Fransa askıya aldı, biz de askıya aldık. Normal kanun hükmünde kararnamelerde 'temel haklar hürriyetler aleyhine bir KHK çıkarılamaz' diye anayasada hüküm var. Ama savaş, sıkıyönetim, olağanüstü hal kararnamelerinde böyle bir sınır da yok."

 
MECLİS'TEN GEÇMEYEN KHK'LAR ANAYASA MAHKEMESİ DENETİMİNE AÇIK DEĞİL
 
Olağanüstü hal, devletin otoritesini, anayasal düzeni, demokratik hakları, demokrasiyi, kamu düzenini ve herkesin insan haklarından istifadeyle yaşamasını sağlamak için olağan tedbirlerin dışında tedbir almayı gerektiriyorsa bu tedbirler anayasaya aykırı dahi olsa alınması yetkisini anayasa veriyor. Meclis'ten geçmemiş olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri, Anayasa Mahkemesinin denetimine açık değildir. Mahkeme değerlendirmesini yapacak, takdir mahkemeye aittir. Ama mahkemenin anayasa hükümlerini mi, önceki mahkeme kararını mı esas alacağını hep beraber göreceğiz.