Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TCK ve CMK'da değişiklikler yapılmasını öngören kanun tasarısının TBMM Adalet Komisyonundaki görüşmelerinde konuştu. Konuşmasının başında 15 Temmuz 2016 ‘da gerçekleşen bu darbe teşebbüsüne değinen Bozdağ, “15Temmuz’u unutmamalıyız, unutturmamalıyız eğer biz 15 Temmuzu unutursak, 15 Temmuz olmamış gibi yola devam edersek yarınlarda yeni 15 Temmuzların olmasını önleyemeyiz” ifadelerini kullandı.
Bozdağ’ın açıklamalarından başlıklar şöyle:
15 Temmuz’da yaşananlar Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar yaklaşık yüz yıllık süre içerisinde Türkiye’mizin ve Türk milletinin elde ettiği kazanımları adeta yüz yıl geriye götürme, Türkiye’nin hem bugününü hem de geleceğini karartma istiklalini tehlikeye sokma girişimidir. 15 temmuz 2016 ‘da gerçekleşen bu darbe teşebbüsü karşısında Türk halkı bugüne kadar görülmedik büyük bir birliktelikle ölümüne bir mücadele ortaya koymuştur. Geriye dönüp baktığımızda bu birlikteliğin bir defada ülkemizin dört bir yanının düşman tarafından işgal edilmesi sürecinde kurtuluşun ve kuruluşun mimari Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün arkasında bütün farklılıkları bir kenara bırakıp önce vatan, önce istiklal, önce bayrak diyen ve bunun için ölümü göze alan bütün milletimizin her bir ferdinin birleşmesi gibi, aradan geçen yüz yıl sonra bu seferde seçilmişleri korumak demokrasiyi korumak, milli iradeyi korumak, hukuk devletini korumak ve bunları yok etmek isteyenlere karşı ölümü göze alarak mücadele etmek için bütün farklılıkları bir tarafa bırakarak, insanlarımız bir araya geldiğini ve birlikte mücadele ettiğini ve netice aldığını görüyoruz. Buda gösteriyor ki Türk halkı ülkenin istiklal ve istikbalini, bu ülkeyi ve hepimizi yücelten değerler tehlike altında olduğu zaman nasıl bir birliktelik ortaya koyuyor. Birliktelik ortaya koyduğunda da nasıl netice alıyor. Bizim esas gücümüz, bu birlikteliğimizden sahip olduğumuz değerler için mücadele etmekten kaynaklanıyor, bütün dünya bunu gördü. 15 Temmuz’da Türkiye darbeyle seçilmiş organların kapatılmasından kurtulmuştur. Anayasa ve demokrasimizin askıya alınmasından kurtulmuştur. Rejim değişikliğinden kurtulmuştur, bölünme sürecine girmekten kurtulmuştur. Fetö’yü besleyenlerin, sapık inancı çerçevesinde dinde reformdan kurtulmuştur. İç çatışmadan ekonomik iflastan işgalden ve Sivas kongresinde ret edilen mandanın Fetö’nün öncülüğünde Türkiye’ye getirilip bütün milletimizin istiklalinin tehlikeye düşürülüp yok edilmesinden ve istiklalimizin karartılmasından kurtulmuştur. O nedenle 15 Temmuz’u unutmamalıyız, unutturmamalıyız eğer biz 15 Temmuzu unutursak, 15 Temmuz olmamış gibi yola devam edersek yarınlarda yeni 15 Temmuzların olmasını önleyemeyiz. Bunun içinde tedbir almak zorundayız. Ülkemizi geleceğimizi korumak adına tedbir almak durumundayız. Bunun gerekleri neyse bunları yapmaktan kaçınamayız.
Geçmişte Türkiye pek çok darbe yaşadı, pek çok muhtıra verildi Türkiye’de ancak her darbeden sonra ve her muhtıradan sonra siyasal iktidarlar ve siyaset kurumu hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etti. Örneğin 60 darbesini yapanlar darbe gününü “Anayasa ve hürriyet” bayramı olarak ilan ettiler. 1980 darbesine kadar anayasa ve hürriyet bayramı kutlandı. Siyasiler anayasa mahkemesinin önüne gitti ve orada darbe günü anayasa ve hürriyet bayramı olarak kutlandı. Buna tavır konulamadı. 12 mart 1971 muhtırası mecliste okundu o zaman çift sistem vardı, senato vardı, aynı zamanda millet meclisi vardı ikisinde de ayrı ayrı okundu, başkanlık divanında okutuldu. Milletvekilleri itiraz etmeden bunları dinlediler ama gelinen noktaya baktığımızda 26. dönem Türkiye Cumhuriyeti parlamentosu meclis bombalanırken o bombaların altında bütün farklılıklarıyla birlikte iktidar ve muhalefet ölmeyi göze alarak orada durdu. Eğer geçmişte ölmeyi göze alarak parlamentoda durduğu gibi milletvekillerinin durduğu gibi darbeler karşısında aynı şekilde durulmuş olsaydı Türkiye’nin bu kadar darbe tecrübesi olmazdı bu gösteriyor ki meclisimiz artık eski meclisler gibi değil sesini ölümüne yükselten bombaların altında Gazi Mustafa Kemal’in yönettiği meclis gibi çalışan demokrayi müdafaa nöbetini ölümüne tutan insanlarla dolu. Ben inanıyorum ki gelecekte de bu insanlar sürekli olacak ve Türkiye’nin demokrasisi de anayasal düzeni de varlığını bu nedenle devam ettirecektir. İşte hükümet olarak bizde geçmişte hataları tekrarlamamak için darbeleri doğuran ve besleyen sistemleri ve mekanizmaları ortadan kaldırmak için kararlı adımlar attık. OHAL kapsamında Türkiye’de bir daha darbe teşebbüsü olmasın diye atılması gereken ne kadar adım varsa etkin ve kararlı bir şekilde attık ve uygulamayla devam ediyoruz. İnşallah bu attığımız adımlar demokrasimizi hukuk devletimizi daha da güçlendirecektir. Kamunun içindeki ayıklamaya gelince bu da son derece önemli hiçbir demokratik hukuk devleti kamu içerisindeki terör örgütleriyle irtibatı olan kişileri çalıştırmaz, çalıştırmaya da zorlanamaz eğer böyle bir tespiti varsa bunun gereğini yapmak anayasaya yaptığımız ve mecliste yaptığımız yeminin gereğidir, vazifemiz gereği bunları yapmamız gerek. Türkiye’de hep beraber yaşadık yargıda, orduda, emniyette pek çok yerde Fethullahçı terör örgütü kurucu ve yöneticisi Terörist başı Gülen’in talimatlarıyla neler yaşandığını hep beraber gördük. Şu anda itiraflar var, deliller var bunlara baktığınızda da orduda işleyişin nasıl olduğunu gördüğünüzde insan ürperiyor. Böylesine büyük bir tehdit karşısında bizim tedbir almamız ve devleti teröre ve terörizme hizmet edenlerden ayıklamamız bu devletin bekası, bu milletin barışı huzur ve refahı için son derece önemli. Sadece Fetullahçı terör örgütü üyeliği veya irtibatı nedeniyle değil bölücü terör örgütü üyeliği irtibatı olanlardan da bu devletin her kademesinin temizlenmesi gerekiyor. Hükümet olarak bu noktada adımları kararlı bir şekilde atıyor, bundan sonrada atmaya devam edeceğiz bundan da hiç kimsenin endişesi olmasın. Tabi bütün bunları yaparken şeffaf yapıyoruz, KHK’lar alenidir ve resmi gazetede yayınlanıyor, gizli saklı değil. Biz diyoruz ki bu tehlike ve tehdidi böyle atlatabiliriz ve bunu milletimizin gözü önünde yapıyoruz bu bir, ikincisi KHK’ların hepsini parlamentoya getiriyoruz ve parlamento da milletvekillerimizin denetimine açıyoruz. Ordada herkes fikirlerini sunuyor orada da şekillenmeler değişiklikler yapılabiliyor ve böylelikle bu süreci devam ettiriyoruz. Eğer gizli kapaklı yapmış olsaydık, bir denetim olmamış olsa o zaman farklı eleştiriler olabilir hem kamuoyu denetimi hemde parlamento denetimi hemde sürecin şeffaf yönetimi bu konudaki bizim demokratik duruşumuzun bu konudaki somut örneği olduğun ifade etmek isterim. Adil yargılanma elbette bizim üzerinde durduğumuz şey, suçluyu suçsuzdan ayırmak eğriyi doğrudan ayırmak kurunun yanında yaşın yanmasına izin vermemek hepimizin ortak arzusu bizim anayasal sistemimizde bunu öngörüyor. Bunu biz yargılama süreçlerinin sonunda hep beraber göreceğiz zaten bunlar mutlaka ayrılacaktır. Mahkemelerimiz bunların gerekleri neyse yapacaktır. Ben bir daha Türkiye’nin böylesi bir felaketle karşı karşıya kalmamasını cenab-ı Allah’tan temenni ediyorum. İşi Allah’a bırakmamak içinde Allah’ın bize verdiği tedbir alma vazifesini kararlı bir şekilde yapmamız gerektiğine inanıyorum. Tedbir almadan işi Allah’a havale ettiğimizde darbe teşebbüsleri ve başka şeyler olabiliyor. Böyle bir niyeti insanlar akıllarından geçirmek için bile çok zorlanacakları bir Türkiye’yi oluşturmak bizim bundan sonra birinci vazifemizdir.
Şehitlerimizi bir kez daha rahmetle yâd ediyorum. Gazilerimize acil şifalar diliyorum. Bu sözleri ifade etmeme müsaade ettiğiniz için teşekkür ediyorum.
Tasarıda TCK, CMK ve diğer bazı kanunlarda köklü değişiklikler öngörülmektedir. Özellikle CMK içerisinde yaptığımız değişiklikler şu anda ki ihtiyaçlardan doğmuştur. Soruşturmaların etkin ve verimli şekilde yürütülmesi ve kovuşturmaların sağlıklı yapılması bakımından gerekli olduğuna inanıyoruz. Duruşmalar il sınırları içerisinde olmak kaydıyla duruşmanın yapıldığı yerden başka bir yerde de yapılabilecektir. Bunun ana nedeni çok sanıklı dosyaların olma durumunda bunların nerede yargılanacağına dair bir yasal boşluk var o boşluğu doldurmaktır.
VÜCUT DOKUNULMAZLIĞI
Vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlarda tutuklama yasağını kaldırıyoruz. Bildiğiniz gibi 100. Maddede üst sınırı iki yıla kadar olan hapis cezalarını gerektiren suçlarda tutuklama yasağı var ve biz vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçları bunun kapsamı dışına çıkarıyoruz. Türkiye’de pek çok olay yaşandı ve kamuoyu da bu olaylardan fevkalade rahatsızlık duyuyor. Tutuklama yasağı olduğu içinde mahkemeler tutuklama kararı veremiyorlar. Bundan sonra bu darp olayları karşısında hakimler tutuklama kararı verebilecekler. Azami tutukluluk süresi dolmuş şüpheli veya sanıklar, adli kontrol ile serbest bırakılıyor ama dışarda adli kontrol ihlal ettikleri zaman bunların geri alınma imkânı olmuyor. Bundan ciddi sıkıntılar yaşadık, bildiğiniz gibi Malatya’da Zirve yayınevi cinayetlerini işleyen bu katiller, adli kontrolle serbest bırakıldılar ve sürekli bunları takip ettik yani bunları hemen geri tutuklayıp almak. Suçu sabit ama böyle bir sıkıntı oldu böyle bir durumda adli kontrol şartlarının ihlal edilmesi durumunda tutuklanmasına imkân veriyoruz.
İLETİŞİM KAYDI
İletişimin tespiti ve kayda alınması, nitelikli dolandırıcılık suçlarında da uygulanmasına dair düzenleme yapıyoruz, yani kataloğa bu suçları koyuyoruz ve buda son derece önemli bir şey. Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi tedbiri bireysel işlenen uyuşturucu madde ticareti suçunda da uygulanabilecektir, buda son derece önemli bir adım.
Teknik araçlarla izleme tedbirine kapsam genişlemesi yapılıyor ve bu çerçevede de bunların kararını verme konusunda da bir değişiklik yapılıyor daha önce ağır ceza mahkemeleri karar veriyordu, bu düzenlemelerin yasalaşması halinde bu sulh ceza hakimliği tarafından kararlar verilecektir.
Sayın başkanım değerli milletvekilleri Bir diğer konuda Türk ceza kanununda yapılan değişikliklerle ilgili ceza kanununda da önemli değişiklikler yapılıyor. İzniniz olursa bunlara dair bazı rakamları da paylaşmak isterim.
Yeni Türk ceza adalet sisteminin on yıllık uygulama sonuçları alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına ilişkin sistemin aksayan pek çok yönü olduğunu da ortaya koydu. Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının düzgün işlemesini temin etmek maksadıyla da burada değişiklikler yapıyoruz.
CEZA MAHKEMELERİNE GELEN DOSYA SAYILARI
2005 yılından 2015 yılına yıl içinde yeni gelen soruşturma dosya sayısı %40 oranında arttığını görüyoruz. Bununla birlikte geleneksel muhakeme usulüne alternatif yöntemlerin iş yükünü azaltma konusunda beklenen neticeyi vermediğini de görüyoruz. 2015 yılında ülke genelinde toplam 7.115.523 ayrı eylem sebebiyle toplam 3 milyon 542 bin 508 soruşturma dosyası açılmış, yapılan soruşturmlalar neticesinde 3 milyon 219 bin 415 ayrı ayrı eylem sebebiyle 1 milyon 469 bin 410 dava dosyası ceza mahkemeleri önüne gelmiştir. Sözü edilen kovuşturmalar ve soruşturmalar neticesinde, özellikle ön ödeme ve uzlaştırma sebebiyle verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar sayıları oldukça düşük bir seyir göstermektedir.
Bu uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin ceza adalet sisteminin iş yükü üzerindeki etkisi sınırlı seviyede kalmıştır. 2015 yılında ön ödeme kapsamında kalan suçların toplamı suç sayısına oranı binde 1 düzeyinde olup sadece 1167 dosya ön ödemeli istem dışına çıkarılmıştır. 2015 yılında uzlaşma ile sonuçlanan dosya sayısı ise, 8 bin 485 olmuştur. Bu da bu konudaki kapsama baktığımızda neredeyse yok denecek kadar az olduğunu göstermektedir.
ÖN ÖDEME
Tasarıyla uygulamadan gelen talep ve öneriler ile günümüz çağdaş ceza adalet sistemlerinin genel yönelimleri dikkate alınarak hukukumuzdaki ön ödeme ve uzlaşma kurumları bu kurumlardan beklenen hukuki ve sosyal faydayı sağlamak amacıyla yeniden ele alınmaktadır. Bunlar son derce önemli değişiklikler sadece sunu söyleyeyim, ön ödemeyi 1 yıla çıkarıyoruz. Esasında ön ödeme peşin bir ceza sistemidir. Benim kanaatim başlangıçta belli bir para ödedikten sonra sürecin sonlandırılması son derece önemli. Süreç böyle sonuçlandırılmazsa ne oluyor? ya para cezasına çevriliyor, tahsil ediliyor ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması oluyor. Sonuçta bu kapsamda olanlar 1 gün dahi hapiste yatmıyor. Sanki hapse girmesi gereken biri varda ön ödeme ile hapisten kurtuluyor gibi bir algı oluşmasın çünkü bu kapsamda olanlar mevcut ceza muhakemesi kanuna ve TCK ya göre hapiste kalması fiilen mümkün değil. 1 Yıla kadar olanlar hem erteleme kapsamın da hem para cezasına çevrilme kapsamında hemde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında, birinde olmazsa öbürü oluyor ve sonuçta bunların hiç birisi bir hapis cezası nedeniyle hapse girmiyor. O nedenle biz peşin bir ödeme yapılarak böyle bir durumun doğurduğu sakıncaları da ortadan kaldırıyoruz. Hem de iş yükünü azaltma bakımında son derece önemli bir adımı da atmış oluyoruz.
TRAFİK GÜVENLİĞİ
Bazı suçlarla ilgili de cezalarda artırım yapıyoruz. Örneğin bağımsız trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu 1 yıllık sınırı var bunun alt sınırı yok. Şimdi alt sınır getiriyoruz. 3 aya getiriyoruz.
Trafik güvenliğini tehlikeye sokuyor, Adam 1 aylık bir ceza veriyor. O tehlikeye sokmayı sürekli tekrar ediyor. Yani biraz ceza canını acıtsın ki ikinci bir defa tekrar konusunda bunu biraz daha dikkatli yapsın, yapmasın işin doğrusu. Bunu önlemek bakımından bunu getiriyoruz.
UZLAŞMA KAPSAMI GENİŞLİYOR
Uzlaşmanın kapsamını genişletiyoruz. Etkin pişmanlık gerektiren suçlarda uzlaşma kapsamına alınıyor. Son derece önemli ve uzlaşmanın uygulamasını engel olan mekanizmaları da kaldırıyoruz. Bir örnek vereceğim. Ben kavga etmişim birisiyle , şikayetçi oluyorum, polise gidiyorum ve ya savcıya gidiyorum. O anda bana uzlaştırma istiyormusun diye soruyorlar. Uzlaştırma istesem ne işim var poliste savcıda. Yani öfkem kabarmış, kızmışım o anda uzlaşacakmışsın diye sorduğumda cevabı belli: Niye uzlaşayım, uzlaşmak istesem ne işim var burada. Öfkenin dinmesi o kavganın doğurduğu psikolojinin geçmesini beklemek ve bir süre sonra o uzlaşma sorusunun sormak son derece önemli. Çünkü bir zaman sonra insanlar uzlaşmaya kendileri arzu ediyor. Böyle bir durumun önünü açmak ve bunu da polise ve savcıya sordurmamak, uzlaşmacıya sordurmak sistemin dışında birine sordurarak tabiki de bütün zarar ziyanında özür dahil orada maddede gerek bütün şartlar var. Onları indirmek suretiyle bunlar yapılmaktadır.
CİNSEL SALDIRI SUÇU
Cinsel saldırı sucunun cezaları artırılmaktadır. AYM nin iptal karararına uyum sağlamak maksadıyla böyle bir karar getiriyoruz. 12 yasından küçük olması durumunda sarkıntılık suçunun alt sınırı 3 yıldan 5 yıla, tasaddi sucunun alt sınırı 8 yıldan 10 yıla. Nitelikli cinsel istismar sucunun alt sınırı 16 yıldan 18 yıla çıkarılmaktadır. Üst sınırlara dokunmuyorum.
DOLANDIRICILIK
Dolandırıcılık suçunun basit halinin alt sınırı 1 yıldan 2 yıla nitelikli halinin alt sınırı da 2 yıldan 3 yıla çıkarılmaktadır. Kendisini polis, hakim, savcı olarak tanıtarak yapılan dolandırıcılık suçunun da en az 4 yıldan az olamayacağına dair hükümler getirilmektedir.
GÜBRE BULUNDURMA VE KABUL ETME
Patlayıcı maddelerin yapımında kullanılan maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya kabul edilmesi de suç olarak düzenlenmekte ve suçun alt sınırı 3 yıldan 4 yıla çıkarılmaktadır.
Otomobillere bomba yükleyip patlatma şu anda yaygın bir şeklide işleniyor. Buna ilişkin tabi idari bazı tedbirler alındı. Ancak ceza kanunundaki bu hükmün hem boşluğu dolduruculuğu hem de caydırıcı niteliğini artırıcı bir hale getirmesini sağlayan adımlar atıyoruz.
İSTİNAF MAHKEMESİ
İstinafa geçti Türkiye. Bu nedenle bazı veriler de değişiklik yapıyoruz. Bu da istinafta kesinleşme sınırlarını belirliyoruz. Bu açıdan önemli bir adım atıyoruz. İlk derece mahkemelerinde kesinleşme sınırlarını belirliyoruz. Bu da tamamiyle istinaftaki görev yapan hakim ve savcılarımızın talepleri doğrultusunda yaptığımız teknik bir düzenlemedir.