Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, AK Parti Muğla İl Danışma Meclisi Toplantısına katıldı. Bozdağ’ın konuşmasından bazı bölümler şu şekilde:
YARGININ ÖNÜNDE HESAP SORMAK NAMUS BORCUMUZDUR
Geçmişte milletimiz darbeler gördü, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 hep yaşadık. Hani diyor ya 'Bu FETÖnün köpekleri düdük çalsa, sokağa çıkmayın deseler imamların evi caminin altında, korkudan çıkıp camiye gitmez' onlar millete hakaret ediyorlar. Saygısızlık ediyorlar, kendileri gibi milleti aciz zannediyorlar. Türk milleti cesur bir millettir, yiğit bir millettir ama önünde koşacak cesur liderleri hep aramıştır. Cumhuriyetin başında, Anadolu’nun dört bir yanı işgal edildi ve yıllar yılı süren savaşlar halkı bitap düşürdü. Atatürk Anadolu’ya çıktı ve bu millet Atatürk’ün arkasına düştü, Anadolu’yu düşmana dar etti, onları denize döktü, Cumhuriyeti kurdu. Doğru mu? Nerede korku? Yok, ama ne var? Liderinin peşinde ölümüne bir olan millet var. Şimdi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında da bu millet yüz sene sonra gönülden bir, beraber oldu ve darbecilere Türkiye’yi dar etti, dar. Şimdi Türkiye’nin içinde saklanan Fetullahçı terör örgütüne, diğer terör örgütlerine mensup olanlara, darbecilere ve yurt dışına kaçanlara buradan sesleniyorum, nereye saklanırsanız saklanın, nereye kaçarsanız kaçın, sizi arayıp bulmak, milletin yargısının önüne çıkarmak bu aziz devlete ve millete yaptıklarınızın hesabını bir bir sormak bizim namus borcumuzdur, şeref borcumuzdur.
KİN VE NEFRETLE DEĞİL, HUKUK VE ADALETLE GEREĞİNİ YAPACAĞIZ
Hangi ülke sizi himaye ederse etsin kaçış yok, Türkiye’ye ihanet ettiniz, Türkiye’de yüzlerce masum insanı şehit ettiniz diye, 2194 vatandaşımızı yaraladığınız, sakat bıraktınız, gazi yaptınız, Türk milletine, Türk devletine kötülük yaptınız diye Türkiye’nin düşmanları sizi kanatlarının altına alsalar da o kanatların altında bulacağız ve sizi yargının önüne mutlaka çıkaracağız. Sizlerle ilgili bugün olmazsa yarın, yarın olmasa bir gün bunu mutlaka yapacağız. Biz milletin bize verdiği emanetin gereğini yapacağız. Demin gördük yansıda bu şahadete eren şehitlerin hesabını sormazsak Rabbim bize verdiği nimetlerin hesabını bir, bir sorar. Onun içinde biz bunun takipçisiyiz, bunun gereğini yapacağız Allah’ın izni ile olacak. O yüzden de kimsenin endişesi olmasın. Dün bunları yapanların yarın nasıl olacağını hep beraber göreceksiniz. Ama intikamla değil, kin ve nefretle değil, hukuk ve adaletle gereğini yapacağız, adaletle gereğini yapacağız.
CUMHURİYET HİÇ KİMSENİN BABASININ MALI DEĞİLDİR
Değerli Muğlalı hemşerilerin Türkiye 15 Temmuz’da tarihi bir dönüm noktasını yaşadı, 2016’da. Cumhuriyetin başında sağcı, solcu gibi bir ayrım yok ama fikir ayrılıkları vardı. Farklı, farklı gruplar vardı, Atatürk’ün arkasında koca bir millet bir araya geldi, işgale son verdi, Cumhuriyeti kurdu, yeni bir Türkiye’nin temellerini attı. Aradan geçen 100 yıl sonra 15Temmuz’da da bu millet siyasi farklılıklarını, fikri farklılıklarını, inanç farklılıklarını bir tarafa koydu, demokrasi ve Cumhuriyet için, millet için, milli irade için bir araya geldi, milletin istiklalini de, istikbalini de, iradesini de, demokrasisini de, Cumhuriyetini de korudu muhafaza etti. Onun için buradan ifade etmek isterim ki artık bu ülkede kimse kendisini Cumhuriyetin yegane muhafızı görmemelidir, Cumhuriyeti bir azınlığın mülkiyetinde görmemelidir. Cumhuriyet hiç kimsenin babasının malı değildir, Cumhuriyet 80 milyon Türk milletinin ortak değeridir. Ezan gibi, bayrak gibi, vatan gibi, Kur’an gibi, devlet gibi, millet gibi demokrasi gibi, Cumhuriyet aziz Türk milletinin ortak değeridir, çünkü bu millet Cumhuriyete sahip çıkmak için varını yoğunu Cumhuriyetin ilanından 93 sene sonra ortaya koymuş ve bedeliyle ödemiştir. O nedenle de bundan sonra Cumhuriyetimizin kimse muhafızlığına soyunmasın. Cumhuriyetin muhafızları burada, Cumhuriyetin bekçileri burada ve onlar aziz Türk milletinin ta kendisidir.
TARİHİ BİR DÖNEMECİ BİRLİKTE GEÇİYORUZ
İşte 16 Nisan 2017’de Türkiye’de yapılacak halk oylaması emin olun Cumhuriyet döneminde anayasada yapılan değişikliklerin en önemlisidir. Okumanız lazım, Cumhuriyet gelişirken büyük bir değişim dönüşüm yaşadı. Anayasamızda bugüne kadar 18 değişiklik yapıldı, bu 19’uncusu. Değerli milletimiz kabul ederse 19’uncusu olacak. Ama en önemli değişiklik bu yapacağımız 16 Nisan’da ki değişikliktir. Onun için tarihi bir dönemeci beraber geçiyoruz. Türkiye’de hükümet sisteminin değişmesinden rahatsız olanlar milletin temsilcilerinin millete götürüp milletin kararını soralım dedikleri anayasa değişiklilerine ilişkin büyük bir yalan ve abartıyla karalama kampanyası içindedir. Çok net söylüyorum ana muhalefetin lideri dahil, sözcüleri dahil, abartıyorlar, milletin gözünün içine baka, baka yalan söylüyorlar. Bunu söylemek bizim boynumuzun borcu, yalan söyleyene yalan söylüyorsun demek ahlaksızlık değil. Ahlaksızlık olan yalan söylemek. Efendim sen niye böyle söylüyorsun? Sen yalan söylemiyor musun? Söylüyorsun, o zaman bende sana yalancısın diyorum, söyleme arkadaş, doğruyu söyle.
DOĞRU SÖYLEDİK VE DOĞRULARIN PEŞİNDE KOŞTUK
Milletin iradesine gidenler millete doğruyu anlatmak zorundadır. Biz yola çıktığımız ilk günden bugüne kadar ne dedik? Aldatan olmayacağız, aldanan olmayacağız. Hamdolsun o günden bugüne aziz milletimizi herhangi bir konuda asla aldatmadık, hep doğruları söyledik, doğruların peşinden koştuk ve bunu da başardık. Milletimizde bunu gördü, bize destek verdi. Bugün izniniz olursa bu anayasa değişikliği ile ilgili bir değerlendirme yapmak istiyorum. Biraz vakit alacak, eğer sabır gösterip tahammül eder dinlerseniz memnun kalırım. Değerli Muğlalı kardeşlerim Türkiye demokratik bir Cumhuriyettir, demokratik Cumhuriyetin nitelikleri anayasamızın ikinci maddesinde çok net bir şekilde ortaya konmuştur. Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandırdık ve bugün demokrasi ile taçlandırdığımız Cumhuriyeti daha da güçlendirecek adımları atma kararı aldık. Yaptığımız bu düzenlemeler esasında Cumhuriyetimizin hukuk devleti niteliğini güçlendirmektedir. Demokratik devlet olma niteliğini güçlendirmektedir. Milli iradeyi tahkim etmektedir, Meclis’i güçlendirmekte ve milletin iradesini gerçek anlamda millete vermekte ve milli egemenliği de güçlendirmektedir. Meclis’in arkasında bir yazı var, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Doğru mu? Doğru. Peki, bizim anayasamıza göre Türk halkı seçimlerde egemenliği tam kullanıyor mu? Kullanmıyor, seçim yapıyoruz kimi seçiyoruz? Hükümeti seçmiyoruz? Bizim anayasamız şu anki haliyle Türk halkına Türkiye’yi yönetecek hükümeti doğrudan seçme yetkisi vermiyor. Biz neyi seçiyoruz doğrudan? Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini seçiyoruz. Yasama seçimi yapılıyor Türkiye’de, yürütme seçimi yapılmıyor. Peki, bu değişiklik ne getiriyor? Türkiye’de yasama seçimi ayrı yapıldığı gibi yürütme seçimi de ayrı yapılıyor.
EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR
Şimdi yürütme nereden çıkıyor? Parlamentodan çıkıyor, önce milletvekillerini seçiyoruz, TBMM’nin üye tam sayısının salt çoğunluğuna sahip olan parti veya partiler kendi içinden hükümet çıkarıyor. Hükümete güveni kim veriyor? Meclis veriyor, bu anayasalarla egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir diyor ama öte yandan bu aziz millete güvenmiyor, ona doğrudan hükümeti seçme yetkisi vermiyor. O milletvekilleri seçsin Ankara’ya göndersin diyor Ankara’da biz hükümete ortak oluruz arkadaş. Bu anayasada Başbakan’ın kim olacağı belli değil, sadece vekil olmak yetiyor. Sizin birinci yaptığınız partinin genel başkanı milletvekili seçildi diye Başbakan olacak diye bir kural yok, Cumhurbaşkanı kimi isterse onu yapar. Peki, hatırlayın 28 Şubat’ın arkasından Merhum Erbakan hükümeti istifa etmek zorunda kaldı o zaman 276’dan fazla milletvekili Sayın Tansu Çiller’in Başbakan atanması halinde imza verdi, dönemin Cumhurbaşkanı Merhum Demirel’e gönderdi ama buna rağmen Sayın Demirel ne yaptı? Hükümeti kurma görevi Yalım Erez’e verdi. Niye verdi? Neden yapıyor çok açık o zaman daha henüz partiler arasında uzlaşma olmamış. Sizin iradenize Ankara’da ortaklar çıkmış müdahale yapılmış, cumhurbaşkanı iktidar ayarlaması yapıyor. Sizin hükümet olma yetkisi vermediklerinizin uzlaşması lazım onun için de zamana ihtiyacı var, top çevirmek için Yalım Erez’e hükümet kurma görevi veriyor. Ve bu arada Mesut Yılmaz ile Merhum Ecevit anlaştı, Doğru Yol Partisi’ne operasyon yapıldı, Doğru Yol Partisi bölündü, Hüsamettin Cindoruk başkanlığında DTP diye bir parti kuruldu sonra çekildiler, hükümeti onlara verdiler. Bu milletin kurduğu hükümet mi? Kimin kurduğu hükümet? Millete güvenmeyen, bu millet yanlış yaparsa biz doğruları yaparız diyenlerin Ankara’da kurduğu hükümet. Bu anayasa böyle bir anayasadır.
Bakın daha başka bir şey, mevcut anayasa Bakanları diyor Başbakan teklifi eder, Cumhurbaşkanı onaylar, öyle atanır. Cumhurbaşkanı onaylamazsa Başbakan’ın Bakan atama yetkisi yok. Bu sistem Başbakan’a istediği adamı Bakan yetkisi vermiyor. Oldu ki Ak Parti gibi bir parti geldi, sel gibi, Cumhurbaşkanı karşısında duramıyor, o zaman ne yapacak? Kabineye ayar verecek. Mecbur kaldı Başbakanlığı verdi ama bakanlarını da Ali’yi istemem Veli’yi isterim. O olmasın bu olsun, imzalamadığı zaman hükümet kurulamıyor. Görevden alacak şu anda Bakanı diyor ki Başbakan’ın teklifi Cumhurbaşkanı’nın onayı olmadan görevden alamaz. Yani mevcut Başbakan bir Bakanı görevden almak istese, Cumhurbaşkanı alamazsın dese Bakanı görevden alamıyor. Yani öyle bir sistem ki Başbakanı belli değil. Cumhurbaşkanı Başbakan atadı, Başbakan istediği bir kişiyi bakan yapamıyor, başarısız bir bakanı görevden alamıyor. Her şey Cumhurbaşkanında kopuyor, hani diyorlar ya tüm yetkileri Cumhurbaşkanına veriyorlar, yahu bu anayasa vermiş zaten.
CHP TEK BAŞINA İKTİDAR ÜMİDİNİ 1950’DE KAYBETTİ
Bu anayasada Cumhurbaşkanında olmayan ne var? Hepsini oraya vermiş, peki ne diyorlar bunlar, şunun için diyorlar, CHP çok net bir şekilde, halkın iradesiyle tek başına iktidar olma ümidini 1950’de kaybetti. O günden bugüne tek başına iktidarı yoktur, ya darbelerin arkasında iktidar olmuştur, ya ara bere dönemlerde koalisyon ortaklığı olmuştur ama bu milletten iktidar yetkisi alamamıştır. Onun için bakın iki şey yapılıyor 1962 anayasasında, bir, Cumhurbaşkanı yetkileri dediğim gibi böyle artırılıyor, halkın vermediği iktidarı biz oradan elde ederiz diyor. Çünkü hep Kenan Evren gibi birilerinin Cumhurbaşkanı olacağını hesap ediyorlar. Ama Tayyip Bey’in Cumhurbaşkanı olacağını hesap etseler, bu yetkilerin hiçbirini yapmazlardı emin olun. Ama şimdi de diyorlar ki Tayyip Erdoğan fanidir, yetkilerini kullanır, üç beş sene sonra dümen tekrar bizim önümüze gelir, biz yine aynı dümeni 5-10 sene aradan sonra devam ederiz diyorlar. Onun için 1961 anayasasına Cumhurbaşkanının partiyle ilişiği kesilir diye bir kural getirildi, sebebi kendileri için bitti ya iş, onun için oradan kontrol edecekler. Şimdi değerli Muğlalı kardeşlerim, bu anayasa değişikliği burada neyi getiriyor? Diyor ki aziz millete Ey Türk milleti bundan sonra yasamayı ayrı seçeceğiz. Milletvekili seçim sandığı ayrı önüne konacak. Sen milletvekillerini oradan seçeceksin. İki, yürütmeyi ve hükümeti de doğrudan seçme görevini ben sana veriyorum, yetkisini sana veriyorum. Şimdi vatandaşa bu anayasa değişikliği dolayısıyla halk oyunda sorulan ana soru bu. Aziz Millet, sen Türkiye’nin hükümetini doğrudan ben seçeyim diyor musunuz? Demiyor musun? Doğrudan ben seçeceğim diyorsan evet diyeceksin. Ben seçmeyeceğim, benim ehliyetim az, ben aracı seçeyim onlar hükümet çıkarsın diyorsan o zaman hayır diyeceksin.
MİLLETE SEÇEMEZSİNİZ DEMEK, SAYGISIZLIKTIR
Meydan meydan gezip hayır propagandası yapıyor. Niye hayır diyor? Siz doğrudan hükümeti seçmeyin aziz millet seçemezsiniz diyor. Bu millete saygısızlık. Milletimiz vekilleri seçecek. Ona vekalet yetkisi veren asiller, hükümeti seçemeyecek. Böyle bir şey olur mu? Onun için bu düzenleme milli egemenliği milletin kendisine hem yasama hem yürütme bakımından hem yargı bakımından veriyor. Çünkü bugüne kadar mevcut yargıyı yöneten kurula üye bile seçmiyordu. İlk defa meclis bundan sonra yargıyı yöneten HSYK’ya üye seçecek. Yönetimin tamamını aziz millete verecek. Bunun neresi milli iradeyi yok ediyor? Millete güç mü veriyor yoksa milletten güç mü alıyor? Güçleri ayırıyor. Bu değişiklik teklifi çok net. Yasama ve yürütmeyi birbirinden tam ayırıyor. Yasama ve yürütemeyi birbirine karşı tam bağımsız yapıyor. Şu anda, Türkiye’de yasama ve yürütme birbirinden tam ayrı birbirine karşı tam bağımsız değildir. Kim diyorsa ki tam ayrı, tam bağımsız çok net söylüyorum, yalan söylüyor. Anayasa burada, Halep oradaysa arşın Ankara’da. Gelin bakın. Şimdi sadece bugün değil. Cumhuriyetin başından beri yürütmeyi kontrolünde yasama var Türkiye’de. Hem 1924 Anayasası’nda, hem 61 Anayasası’nda hem 82 Anayasası’nda aynı durum. Bakın şu anda hükümetten nereden çıkıyor. Meclisin parmak sayısından çıkıyor. Komisyon neye göre çalışıyor? Parmak sayısına göre çalışıyor. Genel Kurul nasıl çalışıyor? Parmak sayısına göre çalışıyor. Yani komisyonların salt çoğunluk kimdeyse o götürüyor işi. İktidar kimdeyse komisyonda fazlalık onda. Genel kurulda saf çoğunluk kimde? İktidar kimse genel kurul da onda. Neden? Çünkü Anayasa genel kurul ve komisyonda salt çoğunluğu sağlamayan bir çoğunluğa iktidar yetkisi ve imkanı vermiyor. İktidar olduğunda da komisyonu da genel kurulu da size veriyor.
ENDİŞEMİZ TÜRKİYE İÇİN TÜRK MİLLETİ İÇİN
Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülen ve kabul edilen kanunların yüzde 99’u kanun tasarısıdır. Kanun tasarısı demek, Bakanlar Kurulu’nun hazırlayıp Meclis’e sevk ettiği kanun tasarı şey kanun taslağı demektir. Yüzde 1’i kanun teklifidir, bunu da hükümet bir vekile verdirir ya da bir vekilin verdiği kanun teklifine onay verir. Komisyonda bakan oturur, genel kurulda bakan oturur. Ve iktidar grubu bakanın gözüne bakar, bakanın hayır dediğine evet demez. Neden? Çünkü yasamanın içindeki iktidar kurulu kendini iktidarın parçası görür. İktidarın başarısını kendi başarısı, iktidarın başarısızlığını kendi başarısızlığı görür. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hükümetin izin vermediği bir konu gündeme alınamaz. Bir kanun görüşmesi yapılamaz. Herhangi bir kanunun bırakın bir maddesini, bir virgülü noktası dahi değiştirilemez. Kim değiştirilir diyorsa buyursun söylesin. Yok, her şeyin iktidarın iradesine göre yapılıyor. Peki, niye bundan şikayetçisiniz siz o zaman? Diyorlar ya Ak Parti. Bizim bundan kendi açımızdan şikayetimiz yok. Bizim, endişemiz Türkiye için, Türk milleti için.
TÜRKİYE’NİN İSTİKRARI, İSTİKBALİ VE İSTİKLALİ İÇİN İSTİYORUZ
Hani deniyor ya, Tayyip Bey için bunu istiyorlar. Ya Tayyip Bey için bunu istesek sistemi değiştirmeyiz. Şu anda bütün sistem zaten bizim elimizde. Bütün yetkiler, bütün güçler bizim elimizde. Peki, biz niye istiyoruz bunu? Türkiye için istiyoruz. Türk milleti için istiyoruz. Türkiye’nin istikrarı, istikbali ve istiklali için bunu istiyoruz. Mevcut sistem her daim güçlü iktidar çıkarmıyor. Siyasi iktidar çıkarmıyor. Tayyip Erdoğan gibi halkıyla kucaklaşmış, güçlü liderler bekliyor iktidar çıkarmak için. Ama her zaman Tayyip Erdoğanlar olmaz. Her zaman Turgut Özallar olmaz, her zaman Alparslan Türkeşler olmaz, her zaman Necmettin Erbakanlar olmaz, her zaman Atatürkler olmaz, her zaman Adnan Menderesler olmaz. Liderliğe bağlı siyasi iktidar, güçlü iktidar kuran yapılan olursa Türkiye böyle liderlerin olmadığı dönemde hep kaybeder. Onun için diyoruz ki iyi bir sistem kuralım ki bu sistem daima siyasi istikrar kursun. Daima güçlü iktidar kursun. Ankara’dakilerin ayak oyunlarıyla değil, milletimin helal oylarıyla iktidar kurulsun. Onun için istiyoruz.
KANUNLARIN KABULÜ, REDDİ VE DEĞİŞİKLİĞİNİ MİLLETVEKİLİ YAPACAK
Hükümetin kanun tasarısı verme yetkisini kaldırıyoruz. Hükümet kanun tasarısı vermeyecek. Hiçbir kanunla ilgili teklif veremeyecek. Sadece bütçeyle ilgili kanun hükmü veriyor. Kanun teklif etme yetkisini münhasıran milletvekillerimize veriyoruz. Bakan komisyona oturmayacak. Bakan genel kurulda oturmayacak. Kanunların görüşmesini milletvekili yapacak. Mücadelesini milletvekilleri yapacak. Kabulüne, reddine her şeyine değişikliğine milletvekilleri karar verecek. Peki ben bunlara soruyorum. Hükümetin kontrol ettiği, hükümetin yönettiği sevk ve idare ettiği bir yasama mı daha güçlü, yoksa hükümetin katılmadığı bütün sevk ve idareyi yönetimi, değişimi, dönüşümü, millet meclisinin yaptığı yasama mı daha güçlü? Hangisi daha kuvvetli? Yasamayı ben yapıyorum diyor. Bütün gücü oraya veriyor. Peki hükümetin kanuna ihtiyacı olunca ne olacak? Cumhurbaşkanı Meclisin hepsine konuşma yapıyor. Oradan mesaj veriyor. Veya yazı yazacak meclise. Benim şu kanunlara ihtiyacım var. Meclis bu kanunları çıkaracak. Çıkarmayacak, değişiklik yapacak.
CUMHURBAŞKANINA MÜEYYİDE GETİRİYOR
Onun için eş zamanlı olarak diyoruz ki iki tarafta da denge olsun. Oldu iki tarafta da farklılık oldu. Meclisle cumhurbaşkanı çatıştı. Ne olacak? O zaman da uzlaşma yollarını zorlayacak müeyyidelerimiz var. Nedir o müeyyideler? Cumhurbaşkanı Meclisin seçimlerini yenileme kararı alabilir. Bunu yeni getirmiyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu’na sorarsanız, Atatürk’te bile olmayan yetkiyi cumhurbaşkanına veriyorlar diyor. Yalan söylüyor. Çünkü Anayasa’nın 116. maddesi bugün cumhurbaşkanına meclis seçimlerini yenileme hakkı veriyor. Peki Türkiye Cumhurbaşkanı seçimleri yeniledi mi? 7 Haziran’da ne yaptı? Bu yetkisini kullandı, Meclis seçimlerini yeniledi ve 1 Kasım’da seçim yapıldı. Ama buna rağmen adam çıkıyor. Böyle bir yetki veriyorlar. Ya biz yeni bir yetki vermiyoruz cumhurbaşkanına. Bu yetki zaten var. Peki ne getiriyoruz? Cumhurbaşkanına diyoruz ki parlamento seçimlerini yenileme kararı alırsan cumhurbaşkanı olarak sen de kendi seçimini yenilenecek, sen de seçime gireceksin diyoruz. 7 Haziran’da cumhurbaşkanı Türkiye’nin seçimlerini yeniledi, kendi seçimi yenilendi mi? Yenilenmedi. Şimdi ne diyoruz? Diyoruz ki sen de seçimini yenileyeceksin. Bu kötü bir şey mi? Cumhurbaşkanının yetkiyi kullanmaması için ne getiriyor ona? Müeyyide getiriyor. Seçim kararı aldığında bir kişi en fazla 10 yıl cumhurbaşkanlığı yapabilecek. Eğer o da seçilebilirse. Birinci yılda seçim kararı aldı, 4 yıl güme gitti. Alabilir mi? Alamaz. Teklif yapabilir mi? Yapamaz. Tam bir müeyyide koyduk. Sen de seçime gideceksin. Bu Meclisi güçlendiren bir denemedir, zayıflatan değil.
MECLİS GÜÇLENİYOR
Peki başka ne getirdik? İlk defa yaptığımız şey bu. Ey Kılıçdaroğlu, bunu gör, görüyorsun biliyorum ama bu millet görmez diye uğraşıyorsun, bu milletin gözü fizanı da görür, seni de görür, bizi de görür. Bu millet senden de akıllı, benden de akıllı her şeyi bilen senden çok daha yukardı. Yeni şey ne biliyor musunuz? İlk defa Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne cumhurbaşkanlığı seçimini yenileme ve cumhurbaşkanlığı görevine son verme yetkisi veriyoruz. Nasıl yapacak? Meclis kendi seçim kararını, kendi içine dair seçim kararı alacak. Cumhurbaşkanı seçimi de yenilenecek. Şu an Meclis’in Türkiye Cumhurbaşkanı’nın görevine son verme yetkisi var mı? Yok. Cumhurbaşkanı’nı değiştirme yetkisi var mı? O da yok. Ama yeni sistemde TBMM Cumhurbaşkanı’nın görevine son verebilecek. Seçim kararı almak suretiyle. Bu Meclisi güçlendiren bir başka konu. Meclis zayıflamıyor. Meclis güçleniyor. Yetki veriyor. Adam diyor Meclis zayıflatılıyor. Hatta öyle bir anlatılıyor ki tek adam Türkiye Meclisi yok. Ya biz milletvekili sayısı 550, 600’a çıkarıyoruz sayı artırıyoruz. Meclis yok diyor. Yarın milletvekili seçimi olup milletin huzuruna geldiğinizde Meclis yok diyen ey CHP milletten ne diye oy isteyeceksiniz?
ARTAN NÜFUSA GÖRE TEMSİL HAKKINI GÜÇLENDİRİYORUZ
Bugün Türkiye’nin nüfusu 80 milyon. 82 Anayasası yapıldığında nüfusumuz 50 milyon civarında bir şey. Şimdi 80 milyon. Daha fazla insanların parlamentoda temsil edilmesi gerekiyor. Temsilde adaletin sağlanması gerekiyor. Onun için temsil hakkını güçlendiren bir adım atıyoruz. Milletvekili sayısını 550’den 600’e çıkarıyoruz. Diyor ki bunun parası şuyu, buyu. Yahu Türkiye’de meclisin yekunu 600 zaten. 12 Eylül darbesinden önce 150 senato üyesi görevini yapıyordu. 450 de millet meclisi üyesi vardı. Toplam üye sayısı 600’dü. Şimdi biz gene aynı sayıyı getiriyoruz. Artan nüfusa göre temsil hakkını güçlendiriyoruz. Yasamanın toplam üye sayısı 600’dü. Şimdi biz gene aynı sayıyı getiriyoruz. Artan nüfusa göre temsil hakkını güçlendiriyoruz. Bu da güzel bir şey. Ve 18 yaşındaki gençlere seçme hakkının yanında seçilme hakkını veriyoruz. Bunu da çok garip buluyorlar. Yeri gelince gençler gençler, yeri gelince de çoluk çocuğa mı bırakacağız bu işi. O işten derken çoluk çocuğun oyuna talip oluyorlar. Aman oyunu bana ver. Ama o genç vekil olsun ülke yönetsin, bakan olsun ülke yönetsin, başbakan olsun ülke yönetsin dediğin zaman yok sen gençsin, sen bu işi yapamazsın. Bu büyük bir çelişki, büyük bir yanlışlıktır. Fatih İstanbul’u fethettiğinde 21 yaşındadır.
GENÇLERİMİZE İNANALIM, GÜVENELİM
Ben de gururla söylüyorum. Oğullarımıza, kızlarımıza güvenelim. Torunlarımıza güvenelim. Bu CHP zihniyeti, oğluna, kızına, torununa inanmayan ve güvenmeyen bir zihniyettir. Oğlumuza güvenirsek, başarısı okulda da, siyasette de, ticarette de yükselir. Kızımıza güvenirsek yine onun başarısı yükseliyor. Torunlarımıza güvenip onlara yetki, inisiyatif verirsek başarıdan başarıya koşuyorlar. Evlatlarına güvenmeyen babaların anaların hali evlatlarının hali onlar büyüdükten sonra perişan olur. Hayattayken ona inisiyatif verin, güç verin. O evlatların, onun yetki kullanmasını sağlayan annelerin babaların çocukları hayat boyu daha başarılı olur. Biz bunu istiyoruz. Milletin evlatlarına yetki verelim. Oğullarımıza, kızlarımıza, torunlarımıza inanalım, güvenelim. Gençlerin mecliste temsilinin önünü açalım. Yaklaşık 25 yaş altında 9 milyon gencimiz var. Şimdi halk oylamasına giderken, bu 9 milyon civarında gence sen milletvekili adayı olmak ister misiniz diye sormak istiyorum. Sorulacak. Milletvekili seçilmek ister misin, istemez misin diye sorulacak. Halk oylamasının sorusunun biri de bu? Şimdi bu CHP diyor ki gençlere siz milletvekili olmak istemeyiz diye cevap verin, hayır deyin. Biz sadece sizi seçelim ama bizim seçilmemize gelince bizi bu hakkı vermeyin deyin, hayır deyin. Gençlerin aklıyla alay ediyorlar. Bu gençler bunu iyi tartacaktır. İyi değerlendirecektir.
YENİLİKTEN, DEĞİŞİMDEN KORKMAYIN
Seçim gücü deniyor. Kendilerinin ülkenin belediye başkanı, ülkenin başbakanı, ülkenin milletvekili, ülkenin bakanı ve ülkenin yöneticisi olma hakkı olduğunu onlar bizden daha iyi bilecek ve tabi ki ona göre karar verecek. Şimdi çıkmışlar, elini dayayıp aman hayır deyin. Sana yetki veriyoruz. Al işte kullan. Yok istemem ben. E doğrudan yürütmeyi seç. Aman biz seçmeyiz. Ya size köprü yapalım. Yok istemeyiz. Şehir hastanesi yapalım. Yok istemeyiz. Ya üçüncü havalimanı yapalım. Yok istemeyiz. Yaptık köprü, satalım parasıyla başka köprüler yapalım. Yok sattırmayız. Ya bunlara kalsaydık var ya Türkiye Mercedes niyetine 131 Hacı Murat’a binmeye devam ederdi. Birinci köprü yapıldı, karşı çıktılar. Yaşlılarımız bilir. Özal rahmetli satacağım dedi, sattırmayız dediler. Şimdi üçüncüsünü yapacağız dedik. Gezi olayları başladı. CHP en önde koştu. Ya üçüncü havalimanı yapacağız. Dünyada güzel yapacağız Türkiye’yi, yok. Tüneller yapacağız yok. Hızlı tren yapacağız yok. Ne yaptıysak hepsinin karşısında. Bir de Mimarlar Odası var. Kimin odası bilmiyorum onu da. Onlar mimarların gerçek odası değil. Başka başka gruplar var. Kimlere hizmet ettikleri ayrı, ellerinde dosyalar mahkeme mahkeme geziyorlar. Bu memlekette taş üstüne taş konmasın, yol yapılmasın. İmar çalışmaları yapılmasın diye uğraşıyorlar. Bakın, eğer biz, bunlar olmasaydı üçüncü havaalanı çoktan yapılmıştı. Bunlara uysaydık Marmaray’ı yapamazdık. Avrasya Tüneli’ni yapamazdık. Her şeye karşı çıkıyorlar. Kıyamet kopar, mahvoluruz biteriz. Yahu yenilikten korkmayın. Değişimden korkmayın. Şehir hastanesinden korkmayın, hızlı trenden, Marmaray’dan, Boğaz Köprüsü’nden, üçüncü havaalanından korkmayın. Onları rahat ettirene kadar kendileri yöneticileri anlamıyor. Ama şimdi bakıyorum yaptığımız yoldan güle güle gidiyorlar. Giderken ya bu AK Parti memleketi batırdı diye sohbet ediyorlar. Şehir hastanesine gidiyorlar. Bunlara bu kadar iktidar yetkisi verdi. Bunlar bunlar buraya, bunlar Türkiye’ye tek bir çivi bile çakmadı diyorlar. Ya uçaklara biniyorlar, gidiyorlar. Ama halk bunları görüyor. Diyor ki ya vicdanınız kurusun. İnsafsız herif diyor. Onun için şimdi bütün değişime, dönüşüme bunlar karşı çıkıyor.
SİSTEMİN EN AYIRICI ÖZELLİĞİ DEĞİŞİM
Bakın başta cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bir özelliği değişim sistemi olmasıdır. Milletin iradesiyle değişim. Çünkü Türkiye’de gidenler, koltuklarını bırakıyorlar mı? Yok. Azrail gelince toprağa giriyor da koltuğu bırakıyor. Doğru mu? Odalara, borsalara seçilenler ben küçükken ilkokula giderken bizim orada vardı. Ben yaşlandım gidiyorum, hala başkan. Değişim yok. Neden? Sistem değişime izin vermiyor. Bir defa geldin mi her daim oradasın. Ama bakın cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin en ayırıcı özelliği değişim. Siyasi kadroların değişimi. Türkiye’yi yönetenlerin değişimi. Ne diyor sistem? 5 yılda bir seçim yapılır. Kaybeden kaybettiği an gidiyor. Yok. Kazandı birisi. 5 yıl çalışır. 5 yıl başarılı olursa bir daha seçilebilir. Başarısız olursa 5. sene sonunda o da gider. Başarılı oldu, milletten bir daha yetki aldı, 10 yıl çalışır. 10 yılda değişmeyen, gitmeyen yok. En fazla bir kişi ülke yönetiminde 10 yıl bulunacak. Bu ne demektir, bu şu demektir? Siyasal kadroların Türkiye’de 10 senede bir yenilenmesi, değişmesi, yeni aktörlerin Türkiye’nin siyasetinde ve yönetiminde yer alması demektir. Bu kötü bir şey mi? 10 senede bir Türkiye’nin yönetim kadroları yenilenecektir. Türkiye’nin kadroları sürekli yenilecek. Bundan kimsenin endişesi olmasın.
SİSTEM GÜÇLÜ LİDERLİK ÖZELLİĞİ İSTİYOR
Bir başka şey bu sistemin çok güçlü özelliklerinden birisi de güçlü liderlik özellikleri olanların Türkiye’yi yönetmesine imkan ve fırsat vermesidir. Şu anda Türkiye’de ne seçimi yapıldı? Doğrudan Cumhurbaşkanlığı seçimi 2014’te ne oldu? Bizim adayımız cumhurbaşkanımızdı diğer partiler ne yaptılar? Ya biz bununla yarış edemeyiz, aday çok güçlü ne yapalım en iyi bir aday bulalım Türkiye’den bulamadılar, yurtdışından bulup transfer ettiler ve aday yaptılar. Yani en iyisini bulmaya çalıştılar. Bu sistemde güçlü liderlik özellikleri olan, milleti ile kucaklaşan, milletin dili ile konuşan, milletin değerlerine saygısı olan kişilerin Türkiye’yi yönetmesine imkan veriyor. Zayıf liderlerin zayıf karakteri olanların iktidarına izin vermiyor.
GÜÇLÜ PARTİ OLMAK İSTEYENLERE YOK AÇIYOR
Bakın şimdi CHP kaç? 26. İktidar olması için ne lazım? 25 puan lazım, peki şimdi marjinal grupların ağzıyla DHKP-C’nin, PKK’nın ağzıyla konuşarak böyle bir oyu alabilir mi? Ne yapacak? Bu tablodakilerin gönlünü alacak bir dil geliştirmek zorunda, başkalarının inançlarına, kabullerine, retlerine, değerlerine, anlayışlarına saygı duyan bir geliştirecek ki onlardan oy alsın. O zaman ne olacak CHP kendi kantonunun dışına çıkacak millete açılacak, esasında biz iyilik yapıyoruz böylelikle CHP’ye yani cep notunun dışına çık her tarafa açıl sadece kendi illerinde güçlü olan değil, Türkiye’nin her yerinde güçlü olan bir parti ol diye ona bir yol açıyor bu sistem, bütün partilere de aynısını açıyor. Şimdi Kürtçülük yapan bir parti Kürtçülük yaparak Türkiye’de Cumhurbaşkanı seçtirebilir mi? Irkçılık yaparak seçtirebilir mi? Hiç bir şey yapamaz. Başkalarının değerleri ile alay ederek seçilebilir mi? CHP’nin bir yetkilisi işte “Şu ezanlar ki şehadetlerin dinin temeli ebediyen yurdumun üzerinde inlememeli“ diye tweet attı. CHP buna ne yaptı? Hiç bir şey yapmadı. Partiden ihraç etti mi etmedi. Bakın Cumhurbaşkanlığı sistemi olsaydı var ya onun parti meclisine baştan almazlardı yanında da kaldıysa saniyesinde kapının önüne korlardı. Bu millet bize oy vermez arkadaş kusura bakma derlerdi, ben milletin iktidarına talibim, milletin değerleriyle inançları ile alay eden, kavga eden biri benim parti meclisimde bulunamaz.
HİZMET EDENE BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE YER VERECEĞİZ
Milletin oyuna ihtiyacı yok, onun sabit oyları var atadan deden miras oylar, CHP yapsa da oy onda, Ankara’da Çankaya var her taraf pislik götürüyor yüzde 70 geldi. Ben çok net söylüyorum belediye başkanı hiç Çankaya’ya uğramasın yine oyu yüzde 70’i bulur, hizmete bakmıyor kör bir ideolojinin esiri ideolojiye bakıyor. Türkiye bu ideolojileri de ideolojiye göre oy vereni de demokratik yöntemle aşması gerekiyor, aştığımız zaman hizmet edene başımızın üstünde yer vereceğiz, hizmet etmeyeni de ayağımızın altında paspas edeceğiz, bunu yaptığımız zaman gerçek demokrasi Türkiye’ye gelecek.
MİLLETE RAĞMEN MİLLETİ SIKINTIYA SOKAN TASARRUF OLAMAZ
Ben Muğlalılara diyorum ki belediyeyi bir değiştirin bir AK Partili belediye getirin farklı bir belediye sonra CHP ile AK Parti farkını mukayese edin emin olun bir daha CHP’li bir belediyeye Muğlalılar dönüp bakmaz bile. Böyle bir imkanı kadronun içerisinden birine Muğlalı kardeşlerimiz vermedi. İnşallah bundan sonra verirler ve görürler. Onun için yanlış yok bir ondan deneyin bir ondan. Bakayım kim iyi yapıyor, kim daha güzel yapıyor onu görüp ona göre değerlendirme yapmakta fayda var, işte bu sistem öz itibari ile milletin değerleri ile kavgası olanlara iktidar yolunu kapatıyor, milletin inançları ile kavgası olanlara iktidar yolunu kapatıyor, milletin retleriyle kabülleriyle kavgası olana iktidar yolunu kapatıyor, siyasilere neyi emrediyor millete saygılı olacaksınız, milletin değerlerine saygılı olacaksınız, kabullerine saygılı olacaksınız, retlerine saygılı olacaksınız, üslubunuz, dilinizde kucaklayıcı ve kuşatıcı olacak o zaman gelip benden oy isteyeceksiniz, o zaman isterseniz iktidar yetkisi veririm ya da vermem o benim takdirim de ama bunları bu özellikleri taşımayana ben iktidarı vermem. Onun için milletin değerleri ile kavgası olmayan güçlü liderlik özelliklerine sahip ister CHP’nin adayı olsun ister AK Parti’nin adayı olsun milletin yüzde 51’inin oyunu alıp Türkiye Cumhurbaşkanı olunca Türkiye kazanmış demektir, Türk milleti kazanmış demektir, çünkü milletle beraber yol yürüyecek demektir, millete rağmen iktidar yapmayacaktır. O açıdan son derece önemli büyük bir değişimi burada gerçekleştirmiş oluyoruz, bunun altını çizmekte ben fayda görüyorum. Bazıları diyor ki ‘Başka biri gelir bu yetkileri kullanırsa’ yahu yetki milletten olduktan sonra hiç kimse millete rağmen milleti sıkıntıya sokan bir tasarrufu bu sistemde yapamaz. Çünkü millete bitiyor iş ama şimdi güç millette değil başka yerlerde şimdi neden güçlü peki millet millete inanan bir Cumhurbaşkanı bir Başbakan bir hükümet var da ondan dolayı güçlü.
GÜÇLÜ İKTİDAR MİLLETİNİ DAHA GÜÇLÜ HALE GETİRİR
Güçlü iktidarlar ülkelerini de, milletlerini de daha güçlü hale getirir zayıflar iş yapamaz. Parlamenter sistem zayıf iktidar çıkarı mı? Çıkarır, örneğin biz 276 ile veya 280 ile hükümet olduk diyelim Başbakan cesur kararlar alabilir mi? sermayenin ayaklarına basabilir mi? Güç odaklarını rahatsız edebilir mi? Bırakın onu milletvekillerini rahatsız edecek bir karar alamaz, vekilin birisi derki Sayın Başbakanım şu işim var yap, yapamayız milletin aleyhine, sen bilirsin ben yalnız değilim 4-5 arkadaşım daha var dediğinde o kararı alamaz. Koalisyonsun adam ben bozarım kardeşim hükümeti bu adımı atarsan alamayız, transferler yapılabilir partilerden kasettir, paradır, tehdit, şantaj bir sürü yol ve yöntem var ahlaksız hukuksuz bunlar denenebilir sen ne yaparsın cesur kararlar alamazsın. Tayyip Erdoğan’ı niye sevmiyorlar biliyor musunuz? Size güvenip size inanıp bütün güç odaklarına rağmen milletin hayrına kararları cesurca alıp uyguladığı için karşı çıkıyorlar.
MANŞETLERLE DEĞİL, HALKIN HELAL OYLARIYLA GELDİK
Eğer bizim 316 milletvekilimiz olmamış olsaydı bu kadar güçlü ve cesur adımları atamazdık, güç odakları karşısında direnemezdik, bölünmüş yollar, hızlı trenler, tramvaylar, Avrasya bunların onda birini yapamaz derki Türkiye’nin gündemine dahi bunların önemli bir kısmı hiç ama hiç gelmezdi. Ne yaptık direndik, mücadele ettik, kusura bakmayın bu milletin hayrına, yararına olan bir iş kim ayağa kalkarsa kalksın yapacağız dedik yaptık Yavuz Sultan Selim Köprüsünü, yapacağız dedik yaptık hamdolsun. Yapacağız dedik 3. Havalimanını yapıyoruz yapacağız. Nükleer enerji santrallerini kuracağız dedik, kuruyoruz kuracağız, çünkü bu milletin yararına, güçlü iktidar olduğumuz için ama zayıf iktidar olsun emin olun bir gazete patronunun habersiz karar alamaz. Manşetlere taşırlar, bize her türlü iftira ediyorlar, ayaktayız niye çünkü manşetle gelmedik. Manşetleri attıran kişilerin dirayetiyle de gelmedik sizin helal oylarınızla geldik. Size dayandığımız için gücü milletten aldığımız için bunu yapıyoruz, onun için zayıf iktidar dönemini kapattık.
80 MİLYONA OPERASYON ÇEKECEK BİR GÜÇ DÜNYADA YOK
Zayıf iktidar isteyenler bu sisteme karşı, sürekli tehlike ve tehdit altında operasyonlara açık bir yapı var parlamenter sistemde fazla gitmeyeceğim geriye Güneş Motel olaylarını hepiniz biliyorsunuz. 28 Şubat’ta Doğru Yol Partisi’nin bölünerek içinden bir parti çıkarıldığını ve yeni bir hükümetin nasıl kurulduğunu bu salondaki herkes yaşadı. Fazla geriye gitmeyip 2002 merhum Ecevit’in partisi DSP’ye nasıl operasyon çekildiğini hep beraber izledik. Bakanın biri istifa ediyor, son dakikayı görmeden öbür bakan istifa ediyor, vekiller patır patır istifa etti doğru mu? Rahmetli Ecevit seçim kararı alarak bu operasyon çeken alçaklara operasyon öyle değil böyle olur dedi ve millete yetki götürdü millette o zaman büyük bir operasyon çekip AK Parti’yi getirdi. Şimdi bu sistemde iktidara operasyon çekme güç ve kudreti kimsede yok. Ne medya operasyonu ne Türkiye’nin içindeki karanlık odaklar ne yabancı güçler ne Türkiye’ye ihanet içinde olup yabancıların taşeronluğunu yapan FETÖ gibi alçaklar ne de başkaları Türkiye’de Ankara’da iktidarlara operasyon çekemez. Siz meclis seçimini yapınca Ankara’da iktidar arayışına kimse giremez. Bakın 7 Haziran oldu koalisyon gözüktü Ankara’da herkes sokaklara döküldü, iktidar ben olacağım, hükümeti biz kuracağız, sen kuracaksın, o kuracak neler neler döndü sonra 1 Kasım’da millet bunu düzeltti, şimdi bu sistemde bu yok, neden yok? Çünkü iktidarı doğruca sandıktan siz çıkartıyorsunuz, hükümeti sandıkta siz kuracaksınız, vekil istifa etmeleri, kasetle şantajla, tehditle, parayla pulla iktidar değişikliği mümkün değil. Seksen milyona operasyon çekecek bir güç dünyada yok. O sebepten diyorlar ki bu sistem geçerse biz Ankara’da ayak oyunlarıyla iktidarları köşeye sıkıştırma gerektiğinde değiştirme, pijamayla başbakanları ağırlama güç ve kudretini kaybediyorlar. Onun için karşı çıkıyorlar.
YAPTIĞINIZ İŞLERDE ADİL OLURSANIZ TARAFSIZ OLURSUNUZ
Biz şimdi iktidarları milletin sandıkta kurmasına evet diyor muyuz demiyor muyuz? Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi milletin doğrudan iktidarını kuran bir sistem. Bu sistemde millet tereddütsüz ve doğrudan iktidar oluyor. Millete rağmen iktidar dönemi tamamen tarihe karışıyor. Bu sisteme dönük en önemli eleştirilerden birini partili cumhurbaşkanlığı üzerinden yapıyorlar. Muğla’da belediye başkanı partili mi? Partili. Milletvekilleri var partili mi, partisiz mi? Ben bakanım, milletvekiliyim partili miyim partiliyim. Bütün milletin bakanı olabiliyor muyum? Olabiliyorum. Yürütmenin bir yerinde görev almış Türkiye’nin başbakanı Sayın Binali Yıldırım Ak Partili mi? AK Partili. Milletvekili mi? Milletvekili. Başbakan mı? Başbakan. Yürütmenin başı mı Cumhurbaşkanlığı başı, o da yürütmenin sorumlu kanadı oluşturuyor. Başbakan bugün yürütmenin başı. Peki, tarafsız bağımsız olabiliyor mu olabiliyor. Şimdiye kadar yahu Başbakan partilidir niye Başbakanlık yapıyor diyen çıktı mı? Milletvekilliği niye yapıyor diyen çıktı mı? Çıkmadı. Peki, belediye başkanlarının belediye meclisi üyeleri niye partili oluyor diyenler oldu mu? Olmadı. Ama şimdi CHP buradan bir algı operasyonu yürütüyor. Değerli arkadaşlar Türkiye’de partisiz cumhurbaşkanı hiç oldu mu? Olmadı. Atatürk partilidir. İnönü partilidir. Celal Bayar partilidir. Cevdet Sunay partilidir. Fahri Korutürk partilidir. Kenan Evren partilidir. Diyeceksiniz ya bunlar nasıl partilidir. Basbayağı partilidir. Darbecilerin hepsi CHP’li zaten. Ahmet Necdet Sezer partisiz mi? CHP’nin sayın genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha net CHP’li. Daha kendine göre has CHP’li. İcraatları ortada. Siz insanların kağıt üzerinde partisi ile ilişkisini kestiğinizde parti ile bağı kopuyor mu? Kopmuyor. Kalben bağı kopuyor mu? Kopmuyor. Merhum Özal Anavatan partisini kurmuş iktidara taşımış, başbakanlık yapmış. Cumhurbaşkanı olunca Anavatan’a ‘tu kaka’ diyebildi mi? Partililiği kayboldu mu? Partisiz bir kişi olabildi mi olamadı. Merhum Demirel doğru yolu kurup iktidara taşıdı cumhurbaşkanı oldu. Partisiz diyebilir miyiz? Yok, peki Türkiye’ye tarafsız bir cumhurbaşkanı yaptı mı onlar yaptılar. Gene siyasi görüşlerine göre tercihlerde bulundular bizim razı olmadığımız işler yaptılar ama insanlar bunları bir takım şeyler söylüyor. Eleştiriyor mu eleştiriyor. Mesele partili olmakla partisiz olmakla değil. Partili olmanın yanında işi adam gibi yapmaktadır. Milletin cumhurbaşkanı olmayı, devletin cumhurbaşkanı olmayı millete hizmet etmeyi başarmaktır. Siz fikren değil eserlerinizde adil olursanız, yaptığınız işlerde adil olursanız işte o zaman tarafsız olursunuz. Tarafsız iktidarlara en güzel örnek Ak Partidir.
EN AZ YÜZDE 50,01 OY
Bölünmüş yol dediniz Türkiye’nin her yerine bölünmüş yol yaptık. Hızlı tren Türkiye’nin her yerine gitti eş zamanlı. Toplu konut Türkiye’nin her yerinde toplu konut yapılıyor eş zamanlı. Üniversite, Türkiye’nin bütün illerinde üniversiteler mevcut eş zamanlı. İşte tarafsızlık bu adil olmak objektif olmak, memlekete sevdalı olmak, memleketi eser kazandırmakla olur bu. Siz bunu yaptığınızda millet sizi baş tacı eder. Öbür sistem değerli kardeşlerim Türkiye’yi azınlıkların yönetmesine izin vermeyin. Geçmişte Refah Partisi yüzde 22 aldı Başbakanlık yaptı. Merhum Ecevit yüzde 22 aldı, zannedersem aldı başbakanlık yaptı. Merhum Demirel yüzde 27 aldı başbakanlık yaptı. Biz yüzde 34 ile ilk dönem başbakanlık yaptık. Şimdi bu sistem diyor ki yüzde 20 alana ben bu ülkeye yönetme yetkisi vermem yüzde 30 alana da vermem, yüzde 40 alana da vermem. Bu ülkeyi yönetecek birinin arkasında en az yüzde 50,01’in oyu ve desteği olması lazım.
CUMHURBAŞKANINA SİYASİ SORUMLULUK YÜKLÜYOR
Az bir grubun gelip ülkeyi yönetenlerin ülkenin bütün imkanlarını kullanması mı daha iyi yoksa bu ülkenin asgari salt çoğunluğunun iradesini alan birinin Türkiye’yi yönetmesi mi daha iyi? Elbette bu daha iyi ve işte bu sistem uyum sağlıyor. Bir başka şey cumhurbaşkanının üzerinden yürüyen haksız bir tartışma. Cumhurbaşkanı yetkileri üzerinden yürüyor başka başka noktalara gidiyor. Çok net söylüyorum bu sistem şu anda hesap vermeyen, siyasi sorumluluğu hiç olmayan, cezai sorumluluğu olmayan bir cumhurbaşkanını tarihe havale ediyor, bunun yerine hesap veren hesap sorulan cezai sorumluluğu olan yaptığı bütün iş ve işlemler yargı denetimine açık olan bir cumhurbaşkanı getiriyor. Nasıl olacak bu iş? Onların dedikleri olması mümkün değil. Mevcut anayasaya göre Cumhurbaşkanı’nın tek başına imzaladığı işlemden dolayı sorumluluğu hükümete, başbakan ve bakana ait. Siyasi sorumluluğu yok. Hiçbir siyasi sorumluluğu yok. Ne söylerse siyasi sorumluluğu yok. Ne yaparsa yapsın zaten sorumluluğu yok. Şimdi ne getiriyor bu? Cumhurbaşkanına siyasi sorumluluk getiriyor. Siyasi sorumluluğu yani siyasal denetimi kim yapacak? Halk yapacak iki yasama organı yapacak. Halk nasıl yapacak? Cumhurbaşkanını seçimini yapacak, yasama seçimini yapacak. Çünkü cumhurbaşkanı partili olduğu için partisi ile seçime gidecek. Yasama meclisi yapılacak. Öte yandan belediye, belediye meclisi ve il genel meclisi seçimlerinde de siyasal denetim yapılacak. Bunu kim yapacak? Aziz halkımız yapacak. Yasama denetimi var mı var. Meclis de siyasi denetim yapacak. Nasıl siyasi denetim? Bugün nasıl yapıyorsa öyle yapacak. 3 ayda Yüce Divan’ın karar vermesini zorunlu hale getiriyoruz arkasından da ceza alırsa Cumhurbaşkanlığı görevi sona erer diyoruz yargı yoluyla da Cumhurbaşkanının görevini sonlandırma imkânı getiriyoruz, daha öncede söyledim Meclis’te sonlandırabiliyordu şimdi yargıda sonlandırabiliyor. Peki, bu kötü bir şey mi? Hukuk devletini güçlendiriyor mu? Güçlendiriyor, keyfiliği önlüyor mu? Keyfiliği de önlüyor, önemli bir adım atılmış oldu.
TERÖRLE MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK
Yok, efendim siz bunları diyorsunuz ama Cumhurbaşkanlığı kararnamesi diye bir iş var orada başka sonuçlar çıkıyor. Olağanüstü halde başka başka kararlar veriliyor. Şu anda Türkiye’de olağanüstü hal darbe olalı var. Nasıl olmuyor biliyor musunuz? Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararı ile ilan ediliyor ve Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararı ile de olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri çıkartıyor. Şimdi bak bunda bir değişiklik yapıldı mı yapılmıyor, peki biz bir sürü kanun hükmünde kararname çıkardık bu CHP’nin iftiralarından hangisi gerçekleşti? Hiçbiri sadece terör örgütleri, teröristleri, terör örgütlerine destek verenleri rahatsız eden adımlar attık bundan sonrada atacağız. Terör ile terör örgütleri ile teröristlerle terör örgütlerine yardım ve yataklık edenlerle mücadelemiz bundan sonrada devam edecek onları rahatsız etmeye kökünü kazımaya kararlıyız, bunun adımlarını atacağız milletimiz rahat etsin, huzur, güven ve barış içinde yaşasın. Onun dışında vatandaşımızın hayatında en ufacık bir olumsuzluk var mı? Yok, kimse rahatsız da değil. Özgürlük, güvenlik dengesi özgürlük lehine olacak şekilde uygulanıyor mu? Uygulanıyor. Yeni bir şey değil bu. Şu anda da var. Peki, yeni olan nedir biliyor musunuz?
MECLİSE KUVVET VEREN DENETİM MEKANİZMASI
Şu anda Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu KHK çıkardığında bunun Meclis’te görüşülme zorunluluğu yok. Şimdi biz görüşüyoruz da görüşmesek kimse niye görüşmüyorsun kardeşim demez. Ne getiriyoruz? Cumuhbaşkanı OHAL kararnamelerinin mecliste 3 ay görüşülme zorunluluğu getiriyoruz. Yasama denetimi getiriyoruz. Arkasından 3 ay içerisinde mecliste görüşülmezse yani doğrudan kendiliğinden bu kararnamenin yürürlükten kalkması kuralı uyguluyor. Şimdi öyle bir şey yok. Peki, bu ne demektir? Meclis ben görüşmüyorum kardeşim dediği zaman 3 ay sonra cumhurbaşkanlığı iradesi çöpe atılıyor. Meclis ben görüşüyorum değiştirdim dediği zaman meclisin iradesi cumhurbaşkanının iradesinin üstünde oluyor. Bu meclise güç katan meclise kuvvet katan şey cumhurbaşkanı kararnamelerinin kötüye kullanılmasını da önleyen önemli iki denetim mekanizmasıdır. Bunun ikisini de yeni getiriyoruz değerli Muğlalılar. Şu anda bu anayasa değişikliği ile getiriyoruz. Son derece önemli.
CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMELERİ MECLİS DENETİMİNDE
Öte yandan cumhurbaşkanı kararnamesi çıkarıyor yasama yetkisi devrediliyor. Yok böyle bir şey. Cumhurbaşkanlığı yasama yetkisi münhasıran TBMM’ye aittir. TBMM üyelerine aittir. Teklif verme yetkisi de görüşme kabul etme yetkisi de ona aittir. Peki, cumhurbaşkanı ne yapıyor. Cumhurbaşkanı kararnamesi çıkarıyor. Hangi konularda çıkarıyor? Yasamaya ilişkin çıkaramıyor. Yargıya ilişkin çıkaramıyor. İnsan haklarına ilişkin çıkaramıyor. Siyasi haklara ilişkin çıkaramıyor. Anayasada kanunla düzenleneceği belirtilen konularda çıkaramıyor. Şu anda kanunla düzenlenmiş olan konularda çıkarmıyor. Peki, nerede çıkarıyor? Sadece çıkardığı şey bakanlıkların kuruluşu, merkez taşra teşkilatları görev ve yetkileri, üst düzey kamu görevlilerinin atanması ve görevden alınmaları ile ilgili düzenlemeler. Başka bir şey yok. Ya arkadaşlar bunun anlamı ne biliyor musunuz? Hani diyoruz ya biz hep bürokrasi iktidarla gelmeli iktidarla gitmeli. Bunun anlamı o. Yani artık iktidar geliyor bürokrasi de ona göre şekilleniyor. Ondan sonra iktidar değiştiğinde yeniden şekilleniyor. Herkesin istediği bir şey bu. Kaldı ki bu kararname meclis denetimine açık. Kaldı ki bu kararname anayasa mahkemesinin denetimine de açıktır ve bu açıdan da hukuk devletinin gereklerine uygun önemli bir reformdur.
ÇİFT BAŞLI YARGIYI ORTADAN KALDIRIYOR
Bir yargının bağımsızlığı anayasal teminat altındadır. Ama tarafsızlığı anayasal teminat altında değildir. Şu andaki teklifte yargının bağımsızlığı gibi tarafsızlığının da anayasal güvenceye kavuşturulması öngörülüyor. Kötü bir şey mi? Tarafsız olsun anayasada bunun güvencesi olsun dayanağı olsun demiyor muyuz? Herkes yargının tarafsızlığını istemiyor mu istiyor. Bu değişiklik bunu sağlıyor. İki, şu anda Türkiye’de adli yargı var öte yandan askeri yargı var. Sivil idari yargı var öte yandan yarı bir askeri idari yargı var. Bunların usul hukuku ayrı bunların maddi hukuku ayrı. Sanki Türkiye’de iki ayrı devlet varmış gibi. Hani bir yandan çift başlı yürütme diyoruz, bu mesele çift başlı yürütmeyi ortadan kaldırıyor ya bu düzenleme öte yandan çift başlı yargıyı da ortadan kaldırıyor. İki ayrı devlet değil Türkiye tek devlet. Onun için tek devletse yargısı da tek olmalı. Usulü de tek olmalıdır kanunun da tek olmalıdır yargıları da tek olmalıdır. Bu onu sağlıyor. Askeri Yargıtay’ı kaldırıyoruz. Askeri yüksek idare mahkemesini kaldırıyoruz. Yargı birliğini kuruyoruz. Hukuk devleti için gerekli bir adımı atıyoruz. Anayasada herkes kanun önünde eşittir diyor ama uygulamada askerlerin eşit olmadığını gösteriyor bu düzenlemeler. Şimdi anayasamızın hem ikinci maddesindeki hukuk devleti izinden gidiyoruz, hem de onuncu maddesindeki eşitlik ilkesinin gereğini hayata geçiriyoruz. Herkesin istediği şey halk bunu istiyor. Bütün partiler bunu istiyor.
MİLLETE ALGI OPERASYONU YAPIYOR
Öte yandan HSYK Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ile ilgili düzenlemelere değineceğiz. Danıştay ile ilgili kanunda düzenleme yok. Yargıtay ile ilgili değişikliği içeren bir düzenleme yok. Anayasa mahkemesinin üye sayısı azaltılıyor ama üye seçimi ve diğer şeylere ilişkin bir düzenleme yok. Şu andaki mahkeme neyse onların aynısı muhafaza ediliyor. CHP’nin sayın genel başkanı öyle bir anlatıyor ki sanki bunların hepsi anayasada bile teklifin içinde varmış gibi millete anlatıyor. Resmen millete algı operasyonu yapıyor.
HSYK ÜYESİ İÇİN PARTİLER UZLAŞACAK
HSYK’nın yapısı değişiyor. Üç dairenin planı değişiyor. 22’den 13’e iniyor ve diğerlerinin seçim usulü değişiyor. Nedir şimdi? Mevcudunda 22 üye var 4’ünü cumhurbaşkanı seçiyor. Yeni düzenlemede nedir? 13 üye var 4’ünü yine cumhurbaşkanı seçiyor. Cumhurbaşkanı seçiminde bu değişim var mı yok. Peki, yenisini kim seçiyor meclis? Şimdi deniliyor ki iktidar çoğunluğu orada olacak dolayısıyla 4'ünü’cumhurbaşkanı atayacak, 7’sini de iktidar seçince HSYK’nın 11 üyesi de iktidarın dediği olacak. Bu da kocaman bir yalan. Çünkü seçilmek için anayasa teklifinin aradığı yeterli sayı oranı TBMM üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu. Şu anda 550 vekil var, üçte ikisi 367’dir. Halkımız referandumda evet deyince 600 olacak o zamanda üçte iki 400 olur. Ak Parti’nin kaç vekili var 316 hadi MHP ile uzlaştık. 355 vekil yapıyor onların 39 var. Seçebiliyor muyuz istediğimizi? Yok ya CHP ile anlaşacağız ya da başka partilerle. Türkiye’de bugüne kadar 367’i sandıkta elde etmiş bir parti var mı yok. Yakın gelecekte böyle bir ihtimal gözüküyor mu oda yok. Uzlaşacaklar.
UZLAŞAMAZLARSA KURA SEÇİLECEK
Uzlaşamayınca ne olacak? İlk iki turda uzlaşıp anayasayı değiştirecek çoğunluk olan 367’yi bulurlarsa seçilecek. Uzlaşamadılar o zaman da kura çekilecek. İktidarın dediği olmayacak. Kim ne kadar on tane aday var meclis başkanı isimleri torbaya koyacak ve milletin meclisinin huzurunda torbadan kura çekilecek. Nasıl iktidarın oluyor bu? Bundan daha adil bir çözüm varsa daha objektif daha doğru bir çözüm varsa buyursunlar söylesinler. Türkiye’de hiçbir yüksek kurumun üyesi HSYK üyeleri gibi anayasayı değiştirecek bir çoğunluk tarafından seçimi ön görüşmemektedir. Meclis başkanı bile anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla seçilmemektedir. İki turda salt çoğunluk olmazsa üçüncü turda en çok oyu alan seçiliyor. Ama dikkat buyurun HSYK üyeleri için bu anayasa yüzde yüz üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu. Bu sağlanamazsa kura çekiliyor. Bu yargıya verilen önemden yargı bağımsızlığına verilen değerden kaynaklanan bir şeydir. Bu yönüyle de bu anayasa değişikliği hukuk devletini güçlendiren değişikliktir.
CUMHURİYET İÇİN ‘EVET’ DİYECEĞİZ
Onun için diyoruz ki Türkiye’nin geleceğini inşa etmek için milletimizin ve devletimizin istiklali istikbali ve istikrarı için, güçlü yasama güçlü yürütme için Türkiye’nin bu değişikliği yapma zorunluluğu vardır. Biz tek millet tek devlet tek bayrak tek vatan diyor ve bunun tekliğini korumak için evet diyoruz. Birileri başka başka söylese de bunlara itibar etmeyin. Cumhuriyet değişiyormuş rejim değişiyormuş bunu diyenler yalanın alasını söylüyor. Biz esasında cumhuriyetin dediğini tam yapıyoruz. Cumhuriyet ne demektir devleti yönetenlerin miras yoluyla devirlendiği bir sistem değil, anadan babadan oğula yönetimin geçmesi değil halkın iradesi ile seçilenlerin ülkeyi yönetmesidir. Cumhuriyetin tanımı bu. Peki, şu anda halk yönetenlerini doğrudan seçiyor mu? Seçmiyor. Yasamayı seçiyor mu? Yasamayı da seçmiyor. Şimdi biz ne yapıyoruz. Cumhuriyetin tam da literatürdeki tanımına uygun bir şekilde ülkeyi yönetenlerin doğrudan halk tarafından seçilmesi kuralını getiriyoruz. Bu cumhuriyetin ruhuna da uygundur bilimsel tanımına da uygundur ve cumhuriyetin tam da şu anda olan şey cumhuriyetin tam gereğidir. Ama başka bir noktadan başka bir yerlere gidiyor. Varsın gitsinler. Biz cumhuriyetimiz için milletimiz için, devletimiz için, istikbalimiz ve istiklalimiz için, istikrarımız için ‘Evet’ diyeceğiz Allah’ın izniyle.
TÜRKİYE’YE ÇAĞ ATLATMAK ZORUNDAYIZ
Türkiye’nin etrafı yangın yeri gibi. Ben şu soruyu sorup tekrar bunun devamını getirmek istiyorum. Suriye 2010 yılından beri yanıyor, Irak 2003’den beri yanıyor. Bizim içimizde terör var dışımızdan içimize terör ihraç etmek isteyen güçler var onların bize ithal ettiği daha doğrusu terör var. Eğer Suriye’de bu yaşanmışlıklar ve yaşananlar, Irak’ta olanlar AK Parti gibi güçlü bir iktidarın olmadığı bir dönemde, Tayyip Erdoğan gibi Binali Yıldırım gibi güçlü liderlik özellikleri olanların Türkiye’yi yönetmediği bir dönemde bunlar yaşansaydı acaba Türkiye’nin hali ne olurdu? 3 milyon mülteci var yangın yanıyor bu yangının dumanı bu devleti nasıl sarıyor. Bu yangının ateşi bizi nasıl yakar, ekonomi nasıl olur? Başımıza gelmeyen kalmadı ama ekonomimiz her şeye rağmen taş gibi dimdik ayakta bütün şoklara karşı dayanıklı. Neden? İşte siyasi istikrar, güçlü iktidar, iyi yönetim. Biz 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’nin yaşadığı bu büyük felaket nedeniyle Türkiye’nin gelecekte de aynı akıbetlerle karşılaşmaması, bölgesinde daima rahat bu milletin yaşaması, daima huzur içinde yaşaması, barış içinde yaşaması, refah içinde yaşaması güçlü olması sadece kendi içinde değil, bölgesinde de karar vericilerden biri olması, dünyanın güçlü bir aktörü olarak varlığını sürdürmesi için bu sistem değişikliğinin gerekliliğini inanıyoruz. Onun için de diyoruz ki Türkiye önüne yoluna bundan sonra parlamenter yapıyla bakamaz devam edemez. Bu sistem Türkiye’yi artık taşımıyor. Biz bunu değiştirmek ve Türkiye’ye çağ atlatmak yeni bir sayfayı Türkiye için hep beraber açmak zorundayız. Evet, şimdi ben Muğlalı tüm kardeşlerime diyorum ki durmak yok, hep beraber koşacağız milletimize anlatacağız. Aziz Muğlalı hemşerilerimize bunu anlatacağız bu milletin istiklali, istikrarı istikbali etkin yönetimi hızlı ve etkin karar alma uygulama bakımından bu sistemin Türkiye’ye neler kazandırdıklarını hep beraber anlatacağız.