BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ
BAKAN BOZDAĞ KANAL 7'DE SORULARI YANITLADI

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ,  Kanal 7 İskele Sancak Programında Anayasa değişikliği ile ilgili Mehmet Acet’in sorularını yanıtladı.

Bakan Bozdağ’ın açıklamaları şöyle:

MEHMET ACET: Yoruluyor musunuz, sabah 5’e kadar Meclis açık kalıyor. 

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi fiziki olarak yorucu bir çalışma yapılıyor ama Türkiye’nin geleceğine dair, istiklaline, istikbaline, istikrarına büyük Türkiye idealine dönük yapılan büyük bir reformun, büyük bir çalışmanın heyecanı nedeniyle de diriyiz.

MEHMET ACET: Çok ciddi de bir kavga oldu, birkaç gün önce. Yaralanan milletvekilleri oldu. CHP’lilerin kürsüyü işgal etmesi üzerine başlayan ve büyüyen bir gerilim. Siz de o gün tabi oradaydınız. Kendi gözlerinizle ne gördünüz? Orada olup biten... Çünkü bir kavga mı tek taraflı bir saldırı mı neden böyle bir tablo çıktı?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tablo Cumhuriyet Halk Partisi’nin bilinçli kürsüyü işgal etmesi üzerine çıktı. Esasında fikrine güvenen kişinin yapacağı şey kürsüyü kullanmak. Kürsünün kullanılmasını daha güçlü bir şekilde yapmak. Şimdi onlar, kürsüyü kullanmaktan öteye geçtiler. Kürsüyü kullandırmamak ve orada Meclis çalışmalarını kuvvet kullanarak engellemek istediler. Ve oradaki maalesef nahoş tartışmalara kavgalara, itiş kakışlara sahne oldu. Bu olay benim gözlemlerime göre Cumhuriyet Halk Partisi’nin Sayın Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun genel kurulda bulunduğu sırada grup başkanvekillerinden birisinin yaptığı konuşmanın sonunda kürsüyü işgale milletvekillerini çağırmasıyla başladı. Ben o nedenle bu süreci Sayın Kılıçdaroğlu’nun olduğu bir ortamda ona sorulmadan onun onayı alınmadan başlatılamayacağını değerlendiriyorum. Büyük bir ihtimalle tabi yüzde 100 emin değilim ama büyük bir ihtimalle diyorum Sayın Kılıçdaroğlu’na grup başkanvekili yapacağı eylemi söylemiş. Onun onayını almış ve ona göre de eylemi başlatmıştır. Zaten eylem sırasında da Sayın Kılıçdaroğlu şeyden genel kuruldan ayrıldı. O nedenle bu nahoş görüntüler bilinçli görüntülerdir. Kavga ederek, kavga ettirerek Meclisi çalışamaz, iş göremez hale getirmek için yapıldı. Ve oradan da çok hoş olmayan görüntüler bütün Türkiye’ye yansıdı. Meclis’in vahametine yakışmayan tartışmalar oldu. Cebir ve şiddet kullanımı söz konusu oldu. İşte bir milletvekilimiz ki Ankara Milletvekilimiz Fatih Şahin Bey’in burnu kırıldı. Ve Trabzon Milletvekilimiz Sayın Muhammet Balta’nın bir milletvekili tarafından ayağı ısırıldı.

MEHMET ACET: O, o kesin mi yani?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi kesin.

MEHMET ACET: Tekme falan diyorlar da.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yo kesinlikle tekme değil.

MEHMET ACET: Nasıl oluyor?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Çok net. Sayın Balta ile ben de görüştüm. Yerde o sırada yerde.

MEHMET ACET: Eğiliyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Eğilmesi. Yere düşüyor bazı milletvekilleri. O yerde düşen birileri tarafından bir milletvekili tarafından ısırılıyor.

MEHMET ACET: Kim olduğu belli mi?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yani sayın Balta’nın bir değerlendirmesi var. Ama onu kamuoyuna açıklamadı. Tabi bu hoş bir durum maalesef değil. Buradan şunu söylemekte fayda görüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi her değişim karşısında bir değişime direnen refleks gösterdi bugüne kadar. Baktığımızda ilk Boğaz köprüsü yapılırken istemezük dediler, karşı çıktılar. Sonra Boğaz köprüsünü Sayın Özal ben satacağım dediğinde de sattırmayız dediler. Yine karşı çıktılar. Hatırlarsanız. Ona da aynı şekilde hayır dediler. Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapıldı, ona da karşı çıktılar. İşte 3. Havaalanı yapılıyor, ona da karşı çıktılar. Nereye bir iş yapılıyorsa, büyük değişim dönüşüm yatırımları yapılıyorsa ona da karşı çıktılar. Biliyorsunuz Gezi’ye büyük destek verdiler. Gezi hadiselerini ve onların hükümete verdikleri ültimatom diyelim o dönemde baktığında, Üçüncü Havaalanı durdurulsun. İşte Üçüncü Köprü durdurulsun. İşte denizin altından yürüyen çalışmalar, Marmaray işte Avrasya ne bileyim vs. durdurulsun. Türkiye’nin devasa projelerinin tamamının durdurulmasını istiyor. Yani Türkiye’nin vatandaşları, Türkiye’nin içerisinde Türkiye’yi daha güçlü kılacak, büyütecek, geliştirecek dünyada güçlü aktör haline dönüştürecek projelerin durdurulmasını isteyebilir mi? Bu projeler uluslararası bazı güçlerin aleyhine olan projeler. İstemezük dediler hepsine. Anayasa’yı değiştirmek istedik. Hayır dedi. Şimdi cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş yapıyoruz. Ona da aynı şekilde istemezük, karşıyız, bu memleketi perişan eder, şöyle eder, böyle eder diye gene karşı çıkıyorlar. Şimdi aynı şey, refleks. Ne zaman Türkiye’nin hayrına, yararına bir büyük değişim olsa, bir büyük reform olsa o eski düzenin kendilerine sağladıkları imtiyazları, imkanları kaybedecekleri endişesiyle yeni düzene karşı çıktılar. Çok net söyleyeyim. Şimdi biz özel bir televizyonda konuşuyoruz.

MEHMET ACET: Bunda hangi imtiyaz var ki? CHP kaybedecek.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Onu söyleyeceğiz. Şimdi biz bir özel televizyonda konuşuyoruz. Özel televizyonlar ilk çıktığı zaman karşı çıkanlar kimdi? Gene sosyal demokratlardı. Aslan sosyal demokratlardı. Bilgisayar geldiği zaman ona ilk karşı çıkanlar gene kimdi? Hiç unutmuyorum. Benim öğrenci olduğum yerde yürüdüler. Ona da.

MEHMET ACET: Niye? ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yani şeyden dolayı bu kadar bankalarda adam işsiz kalacak. Adliyelerde kişi işsiz kalacak. Yani emekçi ya o yüzden bu yenilik geldiğinde Bursa’da öğrenciyiz o dönem bilgisayar daha yeni yeni konuşuluyor. Orada açıklama yaptı bunlar. Bunun doğuracağı işsizlik vs. vs. üzerinden. Bir yandan hani matbaanın gelişi için başkalarını eleştiriyor. Ama Türkiye’ye gelen her yeniliğin karşısında bunlar duruyorlar. Onun için de istemezük mantığı öyle. Ama daha sonra baktık bu televizyonlardan en büyük rant elde eden onlar oldu. Hep karşı durdukları televizyonlarda en büyük paraları onlar kazandılar ve onlar imkan sahibi oldular. Şimdi aynı şeyi yapıyorlar. Biz de diyoruz ki Türkiye’nin hayrına ve yararına olan, Türk milletinin hayrına ve yararına olan şeyleri kendi çıkarları için engellemek isteyenlere rağmen biz milletin ve Türkiye’nin hayrını, yararını gözeterek yürümeye devam edeceğiz.

MEHMET ACET: İyi bir şey yapıyoruz diyorsunuz?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: İyi bir şey yapıyoruz.

MEHMET ACET: Şimdi tek tek sormak istiyorum ben. Yani hem CHP’nin itirazları hem de toplumda da bu işi bilmeyen ya da endişe duyan insanlar var. Dolayısıyla ben bunları tek tek size sormak istiyorum. En çok sorulan soru ya da yapılan itiraz. Bir tek adam rejimine gidiyoruz. Bir tek adam rejimine gidiyor Türkiye. Demokrasilerden uzaklaşıyor. Bir Ortadoğu ülkesi haline dönüşüyor. Tek adamların diktatörlerin yönettiği, yöneteceği bir ülke haline geliyor. Ana birleştiği nokta, bütün bu itirazların burası. Buradan başlayalım.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi bu itiraz esasında bilinçli bir iftira. Sebebi de şu. Halkı bu büyük reformun karşısına dikmek için yapılmış bilinçli bir iftira.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ İskele Sancak Programı ikinci 10 dakika

Bakın şu anda ne seçimi yapılıyor? Türkiye’de tek seçim yapılıyor. Yasama seçimi yapılıyor. Vatandaşlar yürütmeyi seçiyor mu? Seçmiyor.

MEHMET ACET: Seçmiyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yasamanın içinden yasamayı seçiyoruz. Milletvekili seçimini yapıyoruz. Salt çoğunluğu alan parti veya oradan herhangi birisi yasamanın içerisinde güvenoyunu alacak bir çoğunluğa etki ettiği zaman da o hükümeti kuruyor. Hükümet seçmiyor millet. Şimdi bu düzenleme ne getiriyor? Diyor ki vatandaşa, yasama üyelerini doğrudan sen seçeceksin diyor. Ama Türkiye’nin yürütmesini de ayrı bir seçimle doğrudan seçeceksin diyor. Şimdi yürütmeyi ayrı, yasamayı ayrı seçtiriyor. Bu şimdi demokrasiyi güçlendirir mi, zayıflatır mı? Milli iradeyi güçlendirir mi, zayıflatır mı? Tek adamlığı önler mi, engeller mi? Çok net. engeller ve ayrı bir seçim yapılıyor. Oradan çıkmıyor. Bu büyük bir olay. Seçimler kaç yılda bir yapılıyor. 5 yılda bir yapılacak. Şimdi dünyanın neresinde 5 yılda bir seçimle milletin huzuruna giden bir kişi, tek adam olabilir. Nasıl seçiliyor. Yüzde...

MEHMET ACET: Bu işin garantisi seçim mi diyorsunuz?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Sadece garantisi seçim değil. Bir garantisi seçim. Başka garantileri de var. Onu da söyleyeceğim. Şimdi cumhurbaşkanı kaç dönem seçilebiliyor. İki dönem en fazla seçilebiliyor. Bir dönem seçildi, başarısız oldu. İkinci dönem seçilemiyor. İki dönem seçildi en fazla 10 yıl. Yani diktatör 10 yıllık görev süresi olan bir diktatör olabilir mi? Yani halkın görev süresini tayin ettiği bir diktatör olabilir mi? Halkın seçtiği bir diktatör olabilir mi? Beğenmedi. Bir daha seçime, huzuruna geldiğinde tekmeyi vurur vatandaş. Seçmez onu. Ve yüzde 50,01 ile seçilecek. Yüzde 50.01. Tek adamlık yapan, kimseyi tanımayan, hak hukuk tanımayan, Meclis tanımayan birisini seçebilir mi? Seçmez. Yani sistemin doğası esasında tek adamlık olmasın diyedir. Çünkü yasama ve yürütmeyi birbirinden tam ayırmak, birbirine karşı tam bağımsız yapmak, bu tek adamlığı önlemek için önemli adımlardan biridir. Bir başka şey. Şimdi bugün cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisi var. Şimdi Kılıçdaroğlu diyor ki ilk defa diyor, Cumhurbaşkanı Meclisi fesh edecek. Atatürk’e bile verilmeyen bir yetki Cumhurbaşkanı’na veriliyor.

MEHMET ACET: Evet.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Ve yalanın alasını söylüyor. Atatürk’e verilmemiş bir yetki. Doğru ama öte yandan Cumhurbaşkanı’na ilk defa veriliyor demek büyük bir yalandır. Anayasa’nın 116. Maddesi.

MEHMET ACET: Şu andaki.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi çok açık. 7 Haziran’da da biz yaşadık. Belli şartlar altında, 45 gün içerisinde hükümetin kurulamaması halinde Cumhurbaşkanı Meclis Başkanı’na danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebiliyor şu anda. Peki, yaptı mı bunu Cumhurbaşkanı. Yaptı 7 Haziran’da da millet olarak biz bunu yaşadık. Buna, bu gerçekliğe rağmen yalan söylüyor. Peki, ne geliyor şimdi? Şimdi Meclis’te Cumhurbaşkanı’nın görevini kısaltma yetkisi veriliyor. Seçim kararı alarak Meclis Cumhurbaşkanlığı, ne yapıyor, görevine son verebiliyor. Ama kendi

MEHMET ACET: İki taraflı oluyor değil mi yani?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçim kararına da şimdi biz bir müeyyide getiriyoruz. Tek taraflı Meclisi seçime götürmesin diye, Meclis’in seçimini Cumhurbaşkanı yenileme kararı verdiği takdirde kendi seçime gidecek. Ama şimdi 7 Haziran’da Cumhurbaşkanı Meclis seçimini yeniledi. Kendi seçime gitti mi, gitmedi?

MEHMET ACET: Yetkisi daralıyor bu anlamda.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi yetkisi daralıyor. Kullandığı zaman da yetkisini, kendini de seçime götürme müeyyidesiyle karşı karşıya bırakılıyor. Niçin? Keyfe keder bunu kullanmasın diye. Meclis de keyfi kullanmasın diye aynı şekilde. Bu Meclis ile Cumhurbaşkanını karşılıklı birbiriyle uzlaşmaya, birbiriyle uyumlu çalışmaya zorlayan da bir başka mekanizma.

MEHMET ACET: Bu dengeyi kontrol mekanizmasının.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi dengeyi kontrol. Ve tek adamlığı önleyen en önemli şeylerden biri de bu. Biri kalktı, Meclisi tanımıyorum dedi. Meclis oradan seçim kararını alır, ben de seni tanımıyorum der. Seçime götürür. Sistemin doğası tek adamlığa imkân vermiyor.

MEHMET ACET: Sayın Bakan şimdi.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Burada bir şey daha. İzniniz olursa tek adamlık konusu çok önemli olduğu için ben başka.

MEHMET ACET: Aynı şey üzerinden yürütmek istiyorum.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Peki o zaman.

MEHMET ACET: Şimdi yabancı basında mesela batı basınında gördüğümüz haberlerde şu başlıkla veriyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yetkilerini artıran düzenleme. Başlık bu. Ben birkaç yerde gördüm bunu. Öyle mi oluyor. Burada maksat Sayın Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanı şu haliyle yeterince yetkisi yok. Biraz daha yetki verelim. Daha düzgün yönetsin ülkeyi. Bu mantıktan yola çıkılarak başladığınız bir süreç mi bu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Kesinlikle doğru değil. Bu da bilinçli bir çarpıtma. Bilinçli bir iftira. Şimdi bizim Anayasamızın 104. Maddesi var. Cumhurbaşkanının yetkilerini, görevlerini düzenliyor. Bir de başka Anayasa maddelerinde düzenlemeler var. Cumhurbaşkanına görevler yetkiler veriliyor. Şimdi bakalım yetkisi artıyor mu artmıyor mu? Mevcut Anayasa ile mukayese edelim. Şimdi mevcut Anayasa’da hükümeti kim kuruyor? Milletvekillerinden birisi. Başbakan atanıyor ve o kabinesini oluşturuyor. Cumhurbaşkanı onaylıyor ve güvenoyu alınca da göreve başlıyor. Şimdi Anayasa ne diyor? Başbakan diyor, milletvekilleri arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanır. Şimdi bu sistemde Başbakanın en çok oy alacak partinin genel başkanı veya o partiden bir milletvekili olacağına dair bir düzenleme var mı? Yok. Cumhurbaşkanı isterse istediği kişiye başbakan olarak atayabilir. Nitekim merhum Demirel, Sayın Yalım Erez’i başbakan atadı.

MEHMET ACET: 28 Şubat’ta.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: 28 Şubat sürecinde. O da hükümeti kuramadı. Ama işin böyle bir yetkisi var. Şu anda var.

MEHMET ACET: İstediği kişiye görev verebilir.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: İstediği kişiye görev veriyor. Şu anda yetkisi var. İkincisi, bakanlar başbakanın teklifi üzerine cumhurbaşkanı tarafından atanır. Azil de başbakan teklifi üzerine cumhurbaşkanı onayıyla yapılır. Şimdi bugün Başbakan’ın, bizim Başbakanımız da dahil, bundan önceki bütün Başbakanlar da dahil, Cumhurbaşkanı’nın onay vermediği birini bakan atayamaz. Yani bugünkü sistem Başbakana bakanlarını seçme yetkisi vermiyor. Ve cumhurbaşkanı burada bir belirleyici pozisyona koyuyor. Ve bakanı görevden alacak, Cumhurbaşkanı izin vermezse görevden alamıyor. Böyle bir yetki, dünyanın hangi Anayasası’nda var. Bu yetki şu anda parlamenter sistemde olan Anayasa’da var. Şimdi  baktığınızda yeni sistem ne getiriyor? Bir yandan Cumhurbaşkanının bazı yetkilerine kısıtlama getirirken ortadan kaldırırken öte yandan bazı yetkilerinde ne yapıyor, ne yetkiler ilave ediyor. Bakalım ne var Anayasa’da. Şimdi OHAL kararnamesi çıkarma konusunda. Diyor ki Cumhurbaşkanlığı OHAL kararnamesi çıkaracak. Mevcut Anayasa’da şu anda 120. madde, 119, 121 onlar birlikte baktığınızda ne diyor Anayasa. Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu OHAL kararnamesi çıkarabilir diyor. Şu anda OHAL döneminde çıkarılan kararnamelerin tamamı Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan bakanlar kurulunca yapılıyor. Şimdi bizim çıkardığımız bütün OHAL kararnameleri Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında yapılan bakanlar kurulu tarafından çıkarıldı. Yeni bir şey getirilmiyor. Bu da aynen burada ne yapılıyor? Muhafaza ediliyor, korunuyor. Yeni olan nedir? O da yeni de değil de kapsamı genişletilen kararnamesi var şimdi. Şu anda Anayasamızda var mı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi var. Cumhurbaşkanlığı genel sekterliğinin kuruluşu, görevleri vs. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir diyor. Anayasamız diyor. Şimdi yapılan nedir? Bu kararnamenin kapsamının biraz genişletilmesi. Neyle genişletilmesi? Yürütmeyle ilgili ve sınırlı. O da bakanlıkların kuruluşu. Taşra ve merkez teşkilatları. Bunların görevleri ve işleyişiyle ilgili konularla sınırlı olarak bir Cumhurbaşkanı’na Cumhurbaşkanı Kararnamesi çıkarma yetkisi veriyor. Peki bunun denetimi getiriliyor mu? Şimdi buna da denetim getiriliyor. İki yönlü denetim getiriliyor. Bir Anayasa mahkemesine müracaat ederek bunu denetleyebilecekler. İkincisi de ana muhalefet partisi götürecek. Öte yandan ikincisi de Meclis, Cumhurbaşkanının kararname çıkardığı bir konuyu yasayla düzenleyerek bu kararnameyle ortadan kaldırabilecek. Bu çok önemli. Bir Cumhurbaşkanı kararnamesiyle ilgili bir denetim. Ama ayrı denetimler. Ayrı da sınırlamalar var. O da nedir? Temel haklarla ilgili Cumhurbaşkanı kararnamesi düzenlenemeyecek. Yani insan hakları konusunda, hürriyetleri konusunda siyasi haklar ve ödevler konusunda Cumhurbaşkanı kararnamesi düzenlenemeyecek.

MEHMET ACET: Yürütmeye dair.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yargıyla ilgili konularda Cumhurbaşkanı kararnamesi çıkarılamayacak. Yasamayla ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacak. Anayasa'da kanunla düzenleneceği açık yazılı olan konularda kararname çıkarılamayacak. Tam 82 ayrı yerde kanunla düzenlenir hükmü var. Buralarda çıkarılamayacak. Bir de kanunla düzenlenmiş şu anda kanunla düzenlenmiş alanlar. Yürürlükte olan kanunlar var. O kanunla düzenlenmiş alanlarda da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacak. Şimdi kararname çıkarma yetkisi var ama bu yetkinin tamamı yasama dışında, yürütme dışında, temel haklar dışında, siyasi haklar ve ödevler dışında münhasıran kanunla düzenlenmiş düzenleneceği söylenen konular ve halen kanunla düzenlenmiş konular dışında alanlarla sadece bakanlıkla ilgili sınırlı. Bunu nasıl takdim ediyorlar. Meclisin yasama yetkisini alıyorlar. Cumhurbaşkanı'na veriyorlar. Bu büyük bir yalanı burada ifade ediyorum.

MEHMET ACET: Peki şimdi...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yargıyla ilgili bir şey.

MEHMET ACET: Hah yargıyla ilgili bir soru sorabiliyorum.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Buyurun efendim. Buyur buyur.

MEHMET ACET: Şimdi yani siz de Adalet Bakanısınız. O yüzden bu soru da önemli. Mesela HSYK'nın yapısı. HSYK 7 Meclis ataması yapıyor diyor. 5 Cumhurbaşkanı. Doğru değil mi efendim.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: 4 Cumhurbaşkanı.

MEHMET ACET: 4 Cumhurbaşkanı. Şey de müsteşar da ayrıca katılıyor. Şimdi bu referandum bittikten sonra bir ay içinde mevcut HSYK üyelerinin şeyleri düşecek, görevleri düşecek. Yeni atamalar yapılacak. Burada da zaten şu anda AK Parti çoğunluğu var Meclis'te. Meclis'te AK Parti'nin dediği isimler seçilecek. Cumhurbaşkanı olarak yine Cumhurbaşkanının belirlediği isimler seçilecek. Bu yargı bağımsızlığını zedelemez mi? Soru bu.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Sayın Acet, bu Anayasa değişiklik teklifi Cumhuriyetimizin hukuk devleti niteliğini genelde takviye ediyor. Özelde de yargı bağımsızlığını da takviye ediyor. Şimdi baktığınızda ben biraz izniniz olursa, bunu genişletmek istiyorum.

MEHMET ACET: Estağfurullah. Buyurun.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bu konuda getirilen düzenlemeler nedir diye baktığımızda muhalefetin takdimiyle bunun çok farklı olduğunu görüyoruz. Ne diyor Anayasa. Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Biz ne getiriyoruz. Bağımsız mahkemelerce ifadesinin yanına ve tarafsız ifadesini koyuyoruz. Yargının tarafsızlığı ilk defa Anayasal kurum haline geliyor. Anayasal bir güvenceye kavuşturuluyor. Ve dayanağa kavuşturuluyor. Bu hukuk devletini zayıflatır mı, yoksa güçlendirir mi? Şu anda Anayasa'nın 125. Maddesine göre, 2. fıkrası çok net. Cumhurbaşkanı tek başına yapacağı işlemler yargı denetimi dışındadır diyor. Biz şimdi Cumhurbaşkanı'nın yapacağı bütün işlemleri yargı denetimine açıyoruz.

MEHMET ACET: Sorumsuz Cumhurbaşkanı. Mevcut şu anda.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ:  O da var. Şimdi yargı denetimine açmak hukuk devletini güçlendirir mi, zayıflatır mı? Anayasa'nın 105. Maddesi, 1. fıkrası. Cumhurbaşkanı'nın tek başına imzaladığı işlerden diyor Başbakan ve ilgili bakan sorumludur. Cumhurbaşkanı siyaseten sorumsuzdur. Hiçbir sorumluluğu yok. Bütün sorumluluk hükümette ve başbakanda. Şimdi diyoruz ki Cumhurbaşkanı imzaladığı her işten doğrudan ve bizzat sorumludur. Siyaseten sorumludur. Siyasi sorumluluk getiriyoruz. Bu hukuk devletini, demokrasiyi güçlendirir mi, zayıflatır mı. İki, üç af edersiniz, şimdi Cumhurbaşkanı resen imzaladığı emir ve kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamaz diyor. 105'e 2.

MEHMET ACET: Mevcut şeyde.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi Anayasa'da var. Şimdi bunun kaldırıyoruz. Bunların hepsine yargı yolu açılıyor. Şu anda cezai sorumluluğu cumhurbaşkanının neredeyse yok. Sadece vatana ihanetle üye tam sayısının dörtte üçünün kararıyla 413 milletvekilinin oyuyla ancak suçlandırılabiliyor. Şimdi biz ne getiriyoruz. İşlediği iddia edilen bütün suçlardan dolayı Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunu getiriyoruz. Kapsamı genişletiyoruz. 550 milletvekilinden 413'ünün kararıyla bu iş yapılırken, şimdi 600'e çıktığı halde 400'ünün oyuyla Cumhurbaşkanını suçlandırmanın yolunu getiriyoruz. Bu hukuk devletini güçlendirir mi, zayıflatır mı? Demin söyledin, tek adam. Tek adam böyle olabilir mi? Şimdi tek adamlık izin verir mi bu sistem. Bütün kapıları kapatıyor tek adamlığa giden ve hukuk devletini de güçlendiriyor. Şu an bizde ne var? Adli yargı var bir, bir de askeri yargı var. Askeri Yargıtay var, askeri yüksek idare mahkemesi var, Danıştay var, Yargıtay var. Bunların ayrı usul kanunları var. Ayrıca ceza kanunları var. Ayrı mahkemeleri ayrı temyiz yerleri var. Bir devlet hukuk devletiyse iki tane ayrı yargısı olur mu? İki ayrı yargı demek, iki ayrı devlet demektir. İki ayrı devlet görüntüsü var. Sadece yürütmede çift başlılığa bu düzenleme son vermiyor. Aynı zamanda yargıdaki çift başlılığa da bu düzenleme son veriyor. Ve yargı birliğini sağlıyor. Ve bu da hukuk devletini güçlendiren bir düzenleme. E şimdi cumhurbaşkanı yargı, Anayasa Mahkemesi üyelerini atıyor diyor. Efendim, Danıştay’a üye atıyor diyor. HSYK'ya üye atıyor diyor. Peki, ben şimdi soruyorum. Bunlardan hangisi yeni. Şu andaki Anayasamızın burada bir değişiklik de yapılmıyor. Anayasa mahkemesinin üyelerini Cumhurbaşkanının atayacağına dair düzenlemede bu teklif bir değişiklik getiriyor mu, getirmiyor. Önceki düzenleme neyse aynısı muhafaza ediliyor. Kaldı ki Cumhurbaşkanı doğrudan da seçmiyor. Belli yerlerin göstereceği üçer aday içerisinden her bir boşalan aday için bir kişiyi seçiyor. Buna biz hiç dokunmuyoruz. Şimdi parlamenter sistem.

MEHMET ACET: Yetkisi artmıyor diyorsunuz. Yani HSYK konusunda da. Dört atıyorsa, dört atayacak yine.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yetkisi artmıyor. Şimdi Anayasa Mahkemesi'nde seçim hiç değişmiyor. Hatta askeri Yargıtay’la askeri yüksek idare mahkemesi kaldırıldığı için seçtiklerinde azalma oluyor. Şimdi Anayasa diyor ki Danıştay üyelerinin dörtte birini cumhurbaşkanı atar. Şu anda yürürlükte ve cumhurbaşkanı dörtte birini atıyor zaten. Yeni bir şey getirmiyoruz. Biz bu maddeye de dokunmuyoruz. Aynen muhafaza ediliyor. Peki, Yargıtay cumhuriyet başsavcısı, başsavcı vekili şu andaki Anayasa'ya göre zaten Cumhurbaşkanı seçilen üçer şey beşer aday arasından birini kendisi seçiyor. Şu andaki uygulamada da böyle.

 MEHMET ACET: Bu şeyden niye vazgeçildi. HSYK.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: HSYK'ya gelince, HSYK'nın şu anda 22 üyesi var. Bunun dört tanesini Sayın Cumhurbaşkanı seçiyor. Mevcut düzenlemede yine üyesi sayısının dördünü cumhurbaşkanı seçiyor. Cumhurbaşkanına yargıyla ilgili alanlarda ilave bir yetki verilmesi söz konusu kesinlikle değildir. Parlamenter sistem olduğu zaman bunları cumhurbaşkanının seçmesi Anayasa'ya uygun, hukuk devletine uygun, yargı bağımsızlığına uygun ama cumhurbaşkanlığı sistemine geçtiğinde bu yetkileri kullanırsa Anayasa'ya aykırı, hukuk devletine aykırı, yargı bağımsızlığı zarar görür demek büyük bir çarpıtmadan başka bir şey değildir. Yeni nedir? Yeni olan şey sadece parlamentonun hakimler ve savcılar kuruluna üye seçmesidir. Cumhurbaşkanı dört üye seçecek, parlamento yedi üye seçecek. Deniyor ki parlamento seçmesin. Neden? Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi hangi işte parlamento giriyorsa o işin kötü olacağına inanıyor. Ya şimdi Yargıtay seçiyor iyi oluyor, danışta seçer iyi oluyor veya kürsüdeki hakimler seçer iyi olur. Veya bir kurul seçer iyi olur. Bürokratlar seçer iyi olur. Ama milletin seçtiği temsilcilerden oluşan parlamento seçerse kötü olur, yanlış olur. Yargı şöyle zarar görür, böyle zarar görür. Bu demokrasiyi içselleştirmemiş olanların söyleyeceği bir laftır. Millete ve siyasete güvenmeyenlerin şeyidir. Siyaseti kötülemektir bu. Siyaset ne yaparsa berbat eder mantığıdır bu. O zaman sen niye siyaset yapıyorsun? Adama demezler mi? Parlamento her işi kötü yapıyorsa senin ne işin var, parlamentoda?

MEHMET ACET: Bu gelişmiş ülkelerde parlamento mu atıyor?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Her ülkede farklı örnekler var. Bazı yerlerde bizzat diyelim Meclis Başkanı bir kısmını atıyor. Bir kısmını Cumhurbaşkanı atıyor.

MEHMET ACET: Adalet Bakanı atıyor bazı yerlerde.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bir kısmını Meclis atıyor. Bazı yerlerde parlamento seçiyor. Bazı yerlerde kral yapıyor. Krallığın olduğu yerlerde. Bazı yerlerde Adalet Bakanı'nın tavsiyesi üzerine işleyen sistemenler var. Dünyada tek bir model yok. Her ülke kendi dinamiklerine uygun bir model ortaya koymuştur. Burada yeni olan demin söylediğim parlamentonun seçmesidir. Onun dışında yeni olan bir şey yok. Parlamentonun seçmesine de karşı çıkan kişi Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Parlamento nasıl seçecek o da önemli. Üç değil, iki çoğunlukla seçecek sayın Acet. Yani 500, 600 milletvekilinin 400'üyle. Bu 400 kişi uzlaşacak. AK Parti'nin 400 vekili var mı? Yarın AK Parti çoğunluğu elde edecek. Ya AK Parti şu anda...

MEHMET ACET 2019'dan sonrası için. ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yok yok şimdi seçecek. Diyelim yürürlüğe girdikten sonra 40 içinde seçim yapıldı. Bizim kaç vekilimiz var. 316, Meclis Başkanı hariç vekilimiz var. Ya 400 milletvekilini elde edebiliyor muyuz şu anda? Edemiyoruz. Peki nasıl seçeceğiz, uzlaşacağız. MHP ile anlaşır seçer. MHP ile anlaştığımızda da vekil sayımız 356 yapıyor.

MEHMET ACET: Ne olacak o zaman?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Şimdi gene seçemiyoruz. O zaman CHP’yle de veya HDP’yle de başka partilerle de uzlaşacağız ki ancak 400’ü bulalım. Bulamadık, uzlaşma sağlanamadı. O zaman Anayasa diyor ki ad çekerek, ad yazılacak, kura çekilecek yapılacak. Yahu 400 kişi Anayasa’yı değiştirme yetkisine sahip kişinin oyuyla seçilecek oraya bir kişi. Burada bir partinin iradesiyle seçilme imkanı var mı? O da yok. Ama buna rağmen Cumhuriyet Halk Partisi, parlamentonun yaptığı her işi kötü gördüğü için aman diyor oraya karışmasın, siyaset karışmasın. O zaman siyasetin karıştığı her iş kötü diyorsan sen niye siyaset yapıyorsun.

MEHMET ACET: Bu 400 kişi dediğiniz, beşte dört.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Beşte dört değil, üçte ikisi. Parlamentonun.

MEHMET ACET: 550 şu anda milletvekili var. 367 gerekiyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Af edersiniz yani ben yeniye göre 400 dedim. 367 gerekiyor. AK Parti’nin 316. Hani MHP ile bir uzlaşmamız var.

MEHMET ACET: Yine yetmiyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Diyelim ki uzlaştık, anlaştık. 316 bizim var. 40 da MHP’nin var. 356. 11 tane oya ihtiyaç var. E bu nereden olacak? Ya CHP’den ya HDP’den olacak. Parlamento 367’yi bulamadığı takdirde de kura çekilecek.

MEHMET ACET: Kura nasıl olacak?

 ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: İsimler yazılacak. O isimler genel kurula isimler şeye yazılacak. Adını getir.

MEHMET ACET: Kağıda.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Kupaya atılacak. Oradan çekecek divan. Yani burada.

 MEHMET ACET: Orada hangi partiye ne düşecek?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Parti yok. Adaylar var.

MEHMET ACET: Adaylar var.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Kurayla çekilecek. Burada bir yanlış olan şey yok. Bu kadar Anayasa’yı değiştirme çoğunluğudur nitelikli çoğunluk.

MEHMET ACET: Ben bu Meclis 7 üye atama konusunu, bu atama şekliyle bilmiyordum doğrusu. Her durumda Meclis’te bir uzlaşma kanalıyla.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Kesinlikle uzlaşma yoksa.

MEHMET ACET: HSYK üyeleri 7 üye seçilecek.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Uzlaşma yoksa kura çekilecek.

MEHMET ACET: Kura çekilecek. Mevcut halinde de zaten Cumhurbaşkanının dört kişiyi atama yetkisi zaten var. Bu da bu şekilde devam edecek. Yargı bağlamında. Şimdi Meclisi biraz konuşalım. Yeni Meclis, ya bir, bir milletvekili için niye cazip olsun bundan sonra artık? Yani şimdi şu anda milletvekili adayı oluyor. Partiler milletvekili adayı gösteriyor. O insan, Meclise gelecek. Bakan olma şansı var. Çünkü Meclis’ten bakan ataması yapılıyor. Başbakan Meclis’ten çıkıyor. Şimdi bakanlar dışarıdan, başkan yardımcıları dışardan, cumhurbaşkanı yardımcıları dışarıdan, Cumhurbaşkanı dışarıdan. Cazibesini yitirmeyecek mi Meclis?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Sayın Acet, cazibesini yitirmeyecek. Herkes kendi işini yapacak. Meclis’in işi yasama. Yürütmenin işi ayrı. Yasamada olup yürütme işi yapma dönemi artık kapanmış oluyor. Bu sistemin artık yasamayı kuvvetlendirip kuvvetlendirmediğini anlamak için bizim bugünkü mevcut sistemi görmemiz lazım. Bakın bugün halk sadece yasamayı seçiyor. Yasamanın içerisinden hükümet çıkıyor. Meclisten güvenoyu alıyor, göreve başlıyor. Şimdi kanunlaşma çalışmasının Meclis yürütüyor. En büyük işi bu. Kanun yapmak, değiştirmek. Kanunların yüzde 99’su hükümetten geliyor kanun tasarısı. Yüzde 1’i milletvekillerinin hazırladığı kanun teklifidir. Bu yüzde 1 de sayın Acet, hükümetin hazırlayıp milletvekiline teklif olarak ya verdirdiği metinlerdir ya da herhangi bir milletvekilinin teklif olarak vermiş ama hükümetin de uygun bulduğu tekliflerdir. Bir defa hükümete.

MEHMET ACET: Yasama bağımsızlığı diye bir şey yok diyorsunuz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bu şu anda hükümete rağmen parlamentonun bir yasa çıkarma imkanı yok. Yasama bağımsız hareket etme kabiliyetine sahip değil. İki, denetim. Ne var? Soru var. Genel görüşme var, Meclis araştırması var, gensoru var, Meclis soruşturması var. Şu andaki denetim yollarından. Bunların başlatılması genel kurul kararıyla oluyor. Soru hariç? Genel kuruluyla çoğunluk kararıyla. Çoğunluk kimde hükümette. Komisyon kurdun. Komisyondaki rapor neye göre hazırlanıyor? O da çoğunluğa göre hazırlanıyor. Çoğunluk kimde iktidar kimse onda. Genel kurulda rapor görüşelecek, kabul veya red edilecek o da çoğunluğa göre karara bağlanıyor. Çoğunluk kimde? Orada da hükümette. İktidar grubuna mensup milletvekilleri kendilerini iktidarın sahibi gördükleri için iktidarın başarısını başarıları başarısızlığını da başarısızlık gördükleri için iktidara rağmen bugün parlamentonun etkin bir yasama denetimi yapma imkanı yoktur. Kim, var diyorsa yalan söylüyor. İktidarın izin verdiği kadar bir yasama denetimi var. İktidarın onayladığı bir yasama denetimi var. Çünkü bizdeki kuvvetler ayrılığı anlayışı kağıt üzerinde bir anlayış. Esasında yürütmede şu anda birleşmiş bir kuvvetlerin birliği uygulaması var. Yasama sürecini kesinlikle hükümet sevk ve idare ediyor. Denetim sürecini hükümet sevk ve idare ediyor. Peki bu düzen ne getiriyor? Bakın, şimdi nasıl güçlendiriyor, ona bakacağız. Bir, millet, bakanların şu anda komisyonda bakan oturmazsa kanun görüşülmüyor. Genel kurulda da görüşülmüyor. Anayasa değişikliği var. Bak ben oturuyorum. Şimdi bundan sonra bakanların komisyonda, genel kurulda kanun görüşmelerine katılması sözkonusu değildir. Kanun görüşmelerini tamamen komisyondaki milletvekilleri genel kuruldaki vekiller yapacak. İki hükümetin kanun tasarısı vermesi, tamamen kaldırılıyor. Hükümet kanun tasarısı veremeyecek. Sadece bütçe kanun teklifini Cumhurbaşkanı verecektir. dolayısıyla kanun teklifi verme konusu, münhasıran yasamaya ve yasama üyesi olan milletvekillerine geçmektedir. Peki hükümet ne yapacak? Şimdi Cumhurbaşkanı ne yapacak? Cumhurbaşkanı bir yasaya ihtiyacı olduğu zaman, yasamaya mesaj gönderecek. Şimdi tasarı gönderiyor hükümet.

MEHMET ACET: Nasıl bir mesaj?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Benim şu yasaya ihtiyacım vardır diye bir mesaj gönderecek. İhtiyaçlarını belirtecek. Ricacı makamına getiriyoruz. Şu anda tasarıyı sevk ediyor. Hükümet, buna rağmen tasarıda değişiklik gruplar yapmaz, genel kurul da yapmaz. Hükümete rağmen yapmaz. Ama şimdi şeyde olmayacak. Komisyonda olmayacak, genel kurulda olmayacak. Tasarı veremeyecek. Sadece teklif vekil verecek. Cumhurbaşkanı yani hükümetin başı ve hükümet ihtiyaçlarını Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na bir mesaj olarak. Belki diyecek ki şu kanun değişikliklerine ihtiyacım var. Onları ekleyip parlamentoya gönderecek. Ve ricacı olacak. Parlamentonun bütün yasama sürecini sevk ve idare eden bir yapıda mı parlamento daha güçlü yoksa yürütmenin parlamentodan ricacı olduğu bir yapıda mı daha güçlü? Dolayısıyla denetim de aynı şekilde parlamentonun tekeline tam geçecek? Daha etkin bir denetim, daha etkin bir yasama ve milletvekilinin rolü de artacak. Bir şey daha söyleyeceğim. Bu da çok önemli yasamayı güçlendirme bakımından. Şimdi biz ne yapıyoruz, sandığa gidiyoruz. Neyi seçiyoruz? Mevcut dönemde yasamayı seçiyoruz. Yürütme, onun içinden çıkıyor. Ama şimdi ne yapacağız? Yürütmeyi ayrı seçeceğiz, yasamayı ayrı seçeceğiz. Şimdi insanlar siyasi istikrar olsun diyor, ne yapıyor? Yürütmede başka partinin seçmeni bile olsa memleketin ali menfaatleri için yararı için istikrar olsun diye istemediği bir partiye oy verebiliyor. Yasamada ayrı oy verme şansı olmadığı için böyle gidiyor. Ama şimdi ne yapacak vatandaş? Sandığa gidecek. Yürütmede istikrar olsun, iyi yönetim olsun, bu Recep Tayyip Erdoğan iyi yönetir diyecek diyelim ona verecek. Parlamentoya gelince. Diyecek ki ben yürütmede istikrarı kurdum, güçlü iktidar kurdum. İyi yönetecek birine oy verdim. Yasamada da...

MEHMET ACET: onun partisine vermek zorunda değilim.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yasamada da ben başkasına oy vereyim diyecektir ve yasamada her zaman yürütme seçim eş zamanlı olsa bile yürütmeyi elinde bulunduran Cumhurbaşkanının partisi yasamada aynı çoğunluğu elinde bulundurmayabilir. Bu da yürütme ve yasamanın dengeli birbirini kontrol etmesi bakımından son derece önemli. Vatandaşımız şu anda bu uygulamayı yapıyor. Belediye seçimi olduğu zaman, il genel meclisi için belediye meclisi için, büyükşehir belediye meclisi için belediye başkanlığı için ayrı ayrı tercih yapıyor. Bu da demokrasiyi....

MEHMET ACET: Mesela Ankara.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yasamayı güçlendiriyor.

MEHMET ACET: Etimesgut’ta bir örnek hemen geldi aklıma. Büyükşehir’de CHP, İlçede MHP, il genel meclisinde AK Parti’ye çıktı çoğunluk.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Evet halk çok bilinçli. Çok bilinçli.

MEHMET ACET: Peki, şöyle olduğu takdirde. Cumhurbaşkanı bir partiden, Meclis çoğunluğu da aynı partiden. Bunun riskleri çok olmaz mı?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Olmaz mı.

MEHMET ACET: O dengeyi kontrolde, denge bu defa.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Şu andaki risk neyse, bu riski değiştirmez. Şu anda da aynı. Cumhurbaşkanı bir partiden olduğu zaman AK Parti’den şimdi, parlamento da çoğunlukla AK Parti’de. Memleketin ali menfaatleri için bir zarar oluyor mu?

MEHMET ACET: Evet şu an için.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Hayır olmuyor. O sistemde de olmaz. Neden olmaz? Çünkü yapının ayrı ayrı elde olmuş, şey aynı elde çoğunluğu orada da orada da bulunmuş olsa parlamenter sistemde şu anda Türkiye'de 64 yıl tam geriye dönük süre içerisinde tek başına iktidar olmuş. Yasama da çoğunluğu elinde bulundurmuş. Yürütmede de. Bu neyi önleyecek şimdi bu sistem. Demin ona değinmedik. Bir çatışmayı önleyeceği gibi kendi içindeki ayrışmaları da önlüyor. Yani çift başlılık meselesini önlüyor. Şu anda Türkiye'de Cumhurbaşkanı aynı partiden olsa bile başbakanla aralarında ihtilaf çıkıyor ve kriz orada çıkıyor. Türkiye'de biz yaşadık o krizleri. Çok örnekleri var. Bugünden geriye dönük gittiğinizde bunu göreceksiniz. Rahmetli Özal ile Mesut Yılmaz ve Yıldırım Akbulut aynı partidendi. Yürütmenin içinden ki yasamadan çıkmıştı. Cumhurbaşkanı problem çıkmadı mı? Sayın Tansu Çiller ile merhum Demirel aynı partidendi, kavga çıkmadı mı? Aynı partiden olması. Bakın şu andaki sistem aynı partiden olanlarla bile yürütmenin kavga etmesine yol açıyor. Bu sistem babayla oğullu kavga ettirir, başkasını bırakın. Ama bu sistem yasamayla yürütmeyle arasında bir uyumsuzluk çıktığı zaman bu uyumsuzluğu çözecek mekanizma içeriyor. Yürütme seçime gidebilir, yasama da seçime gidebilir. Kendi seçiminde...

MEHMET ACET: Ya da uzlaşabilir.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Kendi seçimi de yenilenebilir. Kötü bir yola gitme imkânı kesinlikle yok.

MEHMET ACET: Sayın Bakan biraz Türkiye'nin ihtiyacı kurumsallaşma, mekanizmaları, sistemleri kurumsallaştırma, kişiye bağlı, kişiye endeksli yönetimlerle değil de belli ilkeler doğrultusunda işte yani hukuk devleti, demokrasi, insan hakları gibi değerler üzerine oturmuş ama kurumsal bir model. Bu model yani yeni modelde de biraz kişiye gelecek olan Cumhurbaşkanı elindeki yetkilerle çok iyi bir yere de götürebilir. Çok kötü bir yere de götürebilir. Her zaman bir Tayyip Erdoğan bulmak da mümkün olmayabilir. Yani bu memlekette. Bu anlamda sistemi kurumsallaştırmak. Kurumsallaştırıyor mu bu model?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bence tam da sizin bu sorunuzdaki endişeyi ortadan kaldırıyor bu sistem.

 MEHMET ACET: Nasıl?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bakın şöyle söyleyeyim. Türkiye'de siyasi istikrar ve güçlü iktidar. Kurumsallaşan bir hal aldığı zaman Türkiye büyüyecektir. Şu anda parlamenter sistem siyasi istikrarı güçlü iktidarı kurumsal yapısının sonucu olarak kurmuyor. Halk sandıkta bir çoğunluk verirse o zaman iktidar kurulabiliyor. 93 yıllık Cumhuriyet döneminde 65 hükümet kurmuşuz. Ortalama ömrü 17,5 ay. Daha çok kısa hükümetlerimiz de var. Bir sistem doğal olarak siyasi istikrar doğurmuyor. Ama bu ne yapıyor? Yasama seçimiyle yürütme seçimini birbirinden ayırdığı için yürütmenin doğrudan halk tarafından seçimini zorunlu kıldığı için sistemin doğası siyasi istikrarı doğuruyor. Ve güçlü iktidar kuruyor. Ve kurumsal bir yapı bu doğuruyor. Artık Türkiye'de siyasal istikrarsızlıkların zayıf iktidarların olduğu dönem ortadan kalkıyor. Bir başka şey. Türkiye'de bugüne kadar pek çok kirli iktidara karşı operasyonlar yapıldı. Güneş Motel olayı. 12 Mart muhtırası verildi, ardından 4 hükümet kuruldu. Ve yine hatırlayın 28 Şubat süreci Doğru Yol Partisi'nin bölünmesi, DTP'nin çıkması daha dün gibi. 2001'den sonra rahmetli Ecevit'in partisi DSP'ye dönük operasyon. Şimdi artık iktidarlara operasyon düzenleme ortamı kalkacak. Neden? Sistemi kurumsal yapı kuruyoruz. İktidarı halk değiştirecek. Medya, sermaye, derin güçler, dış güçler, kirli odaklar, ahlaksız, hukuksuz operasyonlara karşı bu anti virüs sistemi gibi. Bir kendine yapı kuruyor ve bu tür şeylerle artık iktidarın değişmesi ve değiştirilmesi ortadan kalkıyor. Kurumsal bir yapı. Bir şey daha söyleyeceğim. Şimdi herkes diyor ki bu Tayyip Bey için bu getiriliyor. Ya şimdi bu Tayyip Bey için getirilen bir iş değil. Eğer Tayyip Bey için getirilmiş olsa zaten bugün yasama da yürütmede de...

MEHMET ACET: Daha fazla yetkisi var.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yani daha fazla bir yetkisi var. Sayın Cumhurbaşkanı'nın ve hükümetin bu konudaki yaklaşımı şu. Her zaman bir Tayyip Erdoğan gibi güçlü lider olmaz. Her zaman AK Parti gibi halkla bu kadar bütünleşmiş bir parti olmaz. Biz öyle bir sistem kuralım ki daima bu sistem siyasi istikrar doğursun, güçlü iktidar kursun. Kriz ve kaosla sonuçlanacak süreçlere de izin vermesin. Bakın merhum Türkeş, merhum Necmettin Erbakan. Daha yola çıktıkları zaman demişler ki biz başkanlık sistemini istiyoruz. Şimdi rahmetli Özal, Cumhurbaşkanı olduktan sonra başkanlık sistemi istemiş. Devleti yönetince görmüş. Demirel de o zaman demiş ki cumhurbaşkanı Özal'a. Sen şahsın için bunu istiyorsun demiş. Biz şahsa sistem uyduramayız, diye hatırlarsan çok büyük eleştiriler var. Ama aynı Demirel, merhum Demirel Cumhurbaşkanı olduktan sonra o da ne demiş, demiş ki başkanlık sistemine geçmemiz lazım.

MEHMET ACET: Mesele Tayyip Erdoğan meselesi değildir diyorsunuz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Mesele kesinlikle Tayyip Erdoğan meselesi değil, Türkiye meselesidir. Bir şu örneği vermek istiyorum. Bu sistem gerçekten güçlü liderlerin çıkmasını zorlayacak bir sistem. Yani sağdan birisi yüzde 51 oy alması için tek başına kendi partisinin oyu yetmiyor. Başka partilerden de oy alacak. Soldan biri CHP'nin

MEHMET ACET: Kutuplaşmayı.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi CHP'yi düşünün.

MEHMET ACET: azaltır.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi. CHP yüzde 25, yüzde 51 oy alması için ne yapacak, CHP kadar başka partilerden oy alması gerekecek. O zaman sıradan bir aktörle başkanlık yarışına girebilir mi? Sağdan olsun. 

MEHMET ACET: Şöyle mi olacak o zaman. Başkan adayı çıkacak meydana, diğer, diyelim AK Partili başkan adayı. Diyelim MHP'den oy almak istiyor. MHP tandanslı isimleri açıklayıp öyle mi çıkacak seçmenin karşısına.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Şimdi bu sistem tek başına kendi partisiyle, oyuyla kimsenin iktidarına izin vermiyor. Bu neyi getirecek? Uzlaşmayı getirecek. Kutuplaşmayı ortadan kaldıracak. Artık marjinal ve radikal söylemlerle iktidar yolu açılmayacak, kapanacak. Ve herkesi merkeze doğru seçecek.

MEHMET ACET: İki partili bir şeye doğru mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Hayır iki partili değil, bu çok partili bir sistem. Çok partiyi ortadan kaldırmıyor.

MEHMET ACET: Ama doğal olarak.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yasamayla yürütme ayrı. Yasamada çok parti var. Ama yürütme açısından ne yapıyor? Uçları merkeze çekiyor. Herkesin üslubunu ayarlatıyor. Şimdi CHP'li biri sağdan oy alması için ne yapacak? Sağın sahip olduğu değerlere açmamış olacak. AK Partili biri de CHP'den oy almak için aynı şeyi yapacak. MHP'li biri de AK Partili ve CHP'den oy almak için aynı şeyi yapacak. Bu ortak bir üsluba da bizi yapısı gereği zorlayacak. Ve herkes güçlü liderlik özelliği olanı aday gösterecek. Yüzde 50,1'i alan kim olursa olsun güçlü liderlik özelliklerini taşıyacağı için Türkiye daima güçlü liderlerle yönetilecek. Zayıf bir liderin cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma imkânı yoktur. Bu sistem güçlü liderlik özelliği olanların aday gösterilmesini zorlayacaktır. Ve göreceksiniz pek çok partinin genel başkanı cumhurbaşkanı adayı olmayacaktır. Daha başka aktörleri aday yapmak yoluna gidecektir. Ve bu sistem bu açıdan da Tayyip Erdoğan kadar güçlü olmasa bile onun ayarında insanlar çıkaracaktır.

MEHMET ACET: Toplumsal barışı pekiştirecek bir şey.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Kesinlikle.

MEHMET ACET: Peki ama burada Türkiye gerçeğini biliyoruz işte. 65'e 35 ya da 70'e 30 bir sağ sol dengesi var. Sol ezilmeyecek mi? Yani sol, CHP'nin benim anladığım bu kadar gürültü çıkarmasının bir sebebi de biz zinhar bir daha artık şeye gelemeyiz, iktidara gelemeyiz diye düşünüyorlar.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Gürültü çıkarmasının çok sebepleri var. Bir tanesi sizin dediğiniz. Bir tanesi de şu Cumhurbaşkanlığı yoluyla sürekli devlet yönetimini CHP zihniyeti kontrol etmiş. Yani geçmişte 61 Anayasasına koydular Cumhurbaşkanının partiyle ilişiğini kestiler. Ve parti şey, iktidarı halktan alamayınca Cumhurbaşkanının vasıtasıyla iktidarı elinde tuttular. Şimdi, şu anda tutamıyorlar. Ama diyorlar ki bu sistem değişikliği olmazsa ileride biz gene kafamıza göre bir cumhurbaşkanı olabilirsek bunu yapabiliriz. Ama o şansı kaybettiler. Çünkü Cumhurbaşkanını halk seçiyor artık. O imkân yok. Ben şunu altını çizerek söylüyorum. CHP'nin parlamenter sistemde tek başına iktidar imkânı asla yoktur. Olamaz. Hele bu söylemlerle ayrımcı söylemlerle efendim, terör örgütlerinin argümanlarını parti argümanı haline getirmek suretiyle asla halktan iktidar yetkisi alamaz. Ama bakın Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiği takdirde CHP'nin iktidar olma şansı var. Bana göre var. Şöyle var.

MEHMET ACET: Yüzde 50’yi nasıl bulacaklar?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bak şöyle bulur. Şimdi halk, sağdan birini Cumhurbaşkanı seçti. Ki seçecek. Eminim ben ona. Başarılı olamadı. Yapamadı, beklentileri karşılayamadı. Neyse aday değiştirdiler. Dediler ki ya başka birini bulalım. Başka bir isim getirdiler. O da beceremedi. Ama bu arada da Cumhuriyet Halk Partisi halkın beğenisini toplayacak...

MEHMET ACET: İyi bir aday çıkaracak.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: İyi bir aday çıkardı. Yani sadece marjinal veya falan radikal unsurların alkışladığı adam değil, toplumun tamamının alkışlayabileceği hep toplumun değerlerine saygı duyan birisini çıkardı. Millet emin olun onu seçer. Ona ders verir. Nitekim Fransa’da başkanlık sistemini getiren başkası oldu Fransuva Mitterand geldi soldan, şey yarı başkanlık sistemi getirildi. Fransuva Mitterand geldi sosyal demokrat cumhurbaşkanı oldu. Yani o yüzden ben bu sistemde Cumhuriyet Partisi’nin göstereceği, CHP’li bir adayın demiyorum, Cumhuriyet Halk Partisi sağdan da bir aday gösterebilir. Belediye seçimlerinde oluyor. Hatay’da AK Partili birini gösterdi. Belediyeyi aldı. Göstermese alamazdı. MEHMET ACET: Şeyler biraz zayıflayacak.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: İdeolojik önyargıların, ideolojilerin partileri esir almasının da önüne geçecek bir şey.

MEHMET ACET: Şimdi sayın bakan şu soruyu önemsiyorum. Yapılan araştırmalarda sizin AK Parti seçmeninizin içinde de önemli bir grup kararsız durumda. Bilmiyor ya da henüz bir kararı netleşmemiş zihninde. Şöyle bir soru. Bu kaygı muhafazakar, dindar, inançlı kesim diyelim. Gün gelecek bütün kazanımlarımız elden gidecek. Bu korku canlı bir korku. Yani bu olağanüstü dönemlerde de bu kesimlerin aklına ilk gelen korkulardan biridir. Yani bu başörtüsü yasağından tutun da o irtica paranoyasına kadar. Bu sistem olursa ne olacak? yani bu kaygılar... Sadece bu kesim için de sormayayım ben aslında genel başka kesimin de ne diyorlar ona hayat tarzı dendi en son ama bir fobi, fobiler var. Muhafazakarların fobisi var. Solcuların fobisi var. Alevilerin, Kürtlerin, ülkücülerin her neyse. Bu anlamda hem toplumsal barışı pekiştirme hem de bu grupların kaygılarını giderme anlamında bir hizmeti olacak mı bu modelin.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Ben bu konuda esas güvencenin bu sistem olduğunu düşünüyorum. Kaygıların olmamasının güvencesi bu sistem. Bakın şimdi bu sistemde merhum Ecevit yüzde 22 ile iktidar oldu mu? Yüzde 22 Türkiye’nin başbakanı oldu mu? Oldu. Merhum Erbakan yine yüzde 22 zannedersem yüzde 22 ile Türkiye’nin başbakanı oldu mu? Oldu. Yine bu sistemde biz AK Parti olarak yüzde 34’le 363 milletvekili alıp Türkiye’yi yönetme yetkisini elde ettik mi? Bu ne demektir? Bu sistem esasında marjinal düşüncelerini veya toplumda azlığı temsil eden düşünceleri ya koalisyon yoluyla ya da tek başına sistemin doğurduğu zaafiyetler nedeniyle tek başına iktidara taşıyabiliyor mu? Taşıyabiliyor. Anavatan Partisi yine birinci seçimde çok oy aldı ama yüzde 46 gibi ama daha sonra yüzde 33’lere düştü. Yine Doğru Yol Partisi yüzde 27 ile hükümet kurdu. Ama şimdi bakın bu sistem yüzde 27 ile yüzde 22 ile yüzde 34 ile yüzde 33 ile 46 ile kimseye hükümet olma imkanı vermiyor. Ne diyor, yüzde 50.01 vatandaşın geçerli oyunu alman gerekir. Şimdi bir adam çıktı mezhepçilik yapıyor. Bu toplumun yüzde 50.1’inin oyunu alır mı? Alamaz. Adam çıktı ırkçılık yapıyor, bu toplumun yüzde 50.1’inin oyunu alabilir mi? Alamaz. Adam çıktı başörtüsüyle harp ilan etti. Bu toplumun yüzde 50.1’inin oyunu alabilir mi alamaz. Çıktı muhafazakar kesimin ne kadar değerleri varsa onlarla ilgili kavgalı. Böyle birisi yüzde 50.1’in oyunu alabilir mi, alamaz. Bırakın oyunu almayı, partiler böyle bir adamı partisine bile yeni dönemde koymayacaktır. Çünkü bu sistem, milletin değerleriyle...

MEHMET ACET: Barışık olanlar...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Kavga, hah barışık olanların yolunu açıyor, radikal , marjinal, terör ve benzeri uçlarda olanların sistem içinde güçlenmesine izin vermiyor. Bu sistem bunu gerektiriyor. Şimdi CHP üzerinden alalım. CHP bugün başkan, cumhurbaşkanı çıkarması için ne lazım. Oyu 26. Ne lazım tam 25 puan mevcut puanının üzerine oy koyması lazım.

MEHMET ACET: Bunu nasıl alacak?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Şimdi diyelim ki CHP mezhepçi politikalar yaptı, alabilir mi? CHP diyelim ırkçı politikalar yaptı alabilir mi bunu? CHP muhafazakar mütedeyyin insanlarla dalga geçen ve onları aşağılayan tahkir eden bir politikalra yaptı, alabilir mi alamaz. MHP de öyle, HDP de öyle. AK Parti de tek başına yetmiyor. Bizim de başkasının oyuna ihtiyacımız var. Öyle olunca son olarak, son cümle şunu söyleyeceğim. Öyle olunca bu sistem milletin değerleriyle barışık siyaset yapmaya bu değerlere düşman olanlara dahi zorlayan bir sistem. MEHMET ACET: Bir ortalamayı yakalamaya çalışıyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Kesinlikle. Bunlar daha güvenceli olacaktır.

MEHMET ACET: Şimdi ben demin aklıma gelmemişti.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Ve muhafazakar kesim, bundan sonra bütün Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde belirleyici kesim olacaktır. Onlarla kavga edenin Türkiye’de iktidar olma şansı olmaz.

MEHMET ACET: Demin hani aklıma gelmeyen kavram şuydu. Endişeli modern, endişeli muhafazakar gibi kavramlarımız var. Yani kazanımlarından ya da yaşantısının tehdit altında olduğunu düşünen insanlarla ilgili bu kullanılıyor. Bundan böyle CHP endişeli muhafazakarlar, AK Parti de diyelim ki endişeli modernlerin oyunu almak için de özel bir çaba harcayacak.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi. Yani hiçbir endişe bu sistemde gerçekleşme ihtimalini bulamaz. Çünkü sistemin doğası o endişeyi yeşertecek güçlendirecek olanların bu siyaset içerisinde bir yere güç, mesela Cumhurbaşkanlığına aday olmasına izin vermez. Eğer bir parti öyle birini aday koyarsa intihar ediyor demektir, beni seçmeyin demektir. Dolayısıyla siyasal partiler, yaşam tarzlarına, kişilerin hak ve hürriyetlerine, din ve vicdan hürriyetine ne kadar temel ve siyasi hak ve ödev varsa bunların tamamına saygı duyacaklarını ve bunları koruyacaklarını bir defa güçlü bir şekilde halka anlatmalılar ki halktan destek alsınlar. Yani bu sistem, bütün endişeleri esasında yok eden bir sistem.

MEHMET ACET: Peki. Bir ara vereceğim. Müsaade ederseniz, dönüşte yine mesela bir vasiyet, rejim değişikliği tartışmaları bağlamında sayın başbakan vesayeti bitirecek gibi bir tabir kullandı. Biraz galiba referandum eğer meclisten geçerse, sürecinde de buradan bir kampanya yürüteceksiniz. Bunu anlıyorum. Buna dair bazı sorularım da olacak size. Bir müsaade ederseniz kısa bir ara vereyim. Ara veriyoruz efendim. Dönüşte yine yeniden birlikte olacağız.

MEHMET ACET: Tekrar birlikteyiz. İskele Sancak devam ediyor. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ İskele Sancak'ta konuğumuz. Şimdi bu tabi Türkiye'de gelecek nesilleri belki de bir 100 yılını ilgilendiren bir konuyu konuşuyoruz şu anda. Şunu ben bir sormak istiyorum. Geçen gün Meclis'te partiniz adına siz bir konuşma yaptınız. Sayın Baykal'ın konuşmasından sonra. Orada bu partili cumhurbaşkanına yapılan itirazlar bahsinde işte Atatürk Anayasası'na dönüyoruz gibi bir tabir kullandınız. Oralardan İsmet İnönü'den falan da örnekler verdiniz. Hatta CHP'li isimler buna itiraz etti yani o dönem tek parti parti devleti vardı, diye onlar.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Demokrasi yoktu.

MEHMET ACET: Demokrasi yoktu diye CHP'liler itiraz ederken siz niye böyle bir referansta bulundunuz?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Sayın Acet, tartışma konusu cumhurbaşkanı partili olur mu, olamaz mı?

MEHMET ACET: Evet.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bu konuyu tartışıyoruz biz. Yoksa bütün Atatürk döneminde olan biten her şeyi tartışmıyoruz. Ben bu Anayasa teklifiyle biz Atatürk döneminin tek parti dönemine dönüyoruz. Demokrasinin olmadığı döneme dönüyoruz demedim. Böyle bir düşünceyle de onu söylemedim. Şimdi bunlar karşı çıktıkları şey cumhurbaşkanı partili olursa, tarafsız görev yapamaz. Ben de diyorum ki cumhurbaşkanı partili olursa tarafsız görev yapabilir. Geçmişte Atatürk milletvekili aynı zamanda. Partili aynı zamanda. Genel başkan aynı zamanda. Cumhurbaşkanı. İnönü partili, milletvekili, genel başkan, cumhurbaşkanı. Şimdi belediye meclis, il genel meclis üyeleri partili. Ama görev yapıyorlar. Belediye başkanları partili. Milletvekilleri, bakan, meclis başkanı, başbakan partili. Ve herkesin başbakanı, herkesin Meclis Başkanı, herkesin bakanı, herkesin milletvekili olabiliyor. Kimse bundan tarafsızlığıyla ilgili sen partili misin, Türkiye tarafsız başbakanlığı yapamazsın diyen var mı? Belediye başkanına, İzmir'in diyelim CHP'de sen CHP'lisin tarafsız belediye başkanlığı yapamazsın diyen var mı? Şimdi siz belediye meclisine, il genel meclisine, milletvekiline, bakana, başbakanına, meclis başkanına partili olunca tarafsız görev yapamaz diyeceksiniz. Ama cumhurbaşkanı partili olunca tarafsız görev şey öbürlerine görev yapar diyeceksiniz, tarafsız görev yapar. Cumhurbaşkanı söz konusu olunca tarafsız görev yapamaz diyeceksiniz. Bu bir çifte standarttır. Kabul edilemez bir durumdur. Tarafsızlık partiye bağlılıkla ilgili bir konu değil. Yaptığı eylemlerle ilgili bir konudur. Siz yaptığınız eylemlerde adil ve tarafsız olursanız zaten siz tarafsızlığınızın gereğini yerine getirmiş olursunuz. Bir kişi partili olmadan da tarafsızlığını yitirebilir. Başka çünkü adil olmaz. Objektif davranmaz. Bunu yapabilir. Ama ben şunu söylemedim. Demin de ifade ettim. Biz bu teklifle tek parti dönemine dönüyoruz. Rekabetçi siyasetin olmadığı bir döneme dönüyoruz. Özgür seçimlerin olmadığı bir...

MEHMET ACET: İşte oraya çekenler.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Oraya çekenler kim? Oraya çekenler bir, bir bu işe gerçekten karşı olanlar buradan bir argüman üretiriz, köpürtürsek bu karşıtlığı çoğaltabiliriz diyenler. İkincisi de benim söylediklerimi baştan sona dinlemeyip eleştiriler üzerinden söylediğimi okuyup eleştirenler. Üçüncüsü de bir grup da öyle var. Esasında ben karşı değilim ama deyip gerçekte karşı olup karşıtlığını gizlemek isteyenler yapıyorlar. Yani onlar kendilerini biliyor zaten.

MEHMET ACET: Karşıt olduğu halde karşıt değilim deyip...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bir kısım da öyle var. Yani ben karşı değilim ama böyleyse ben buna karşı çıkarım deyip bunu gönderiyor. Ama o esasında bana göre buna karşı birisi.

MEHMET ACET: Şimdi bakanlar niye Meclis'ten atanmıyor. Meclis'ten de biraz bakan atansa olmuyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Meclisten.

MEHMET ACET: Esprisi nedir bunun?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Sistem farkı. Şu anda bu sistem parlamenter sistem değil, cumhurbaşkanlığı sistemi. Şimdi diyor ki güven oyu yok diyor bu sistemde. Konuşuyor. Gensoru yok diyor. Olur mu diyor. Yahu, şimdi...

MEHMET ACET: Nasıl olacak? Bakanlar denetimi nasıl oluyor?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Şimdi bu sistem, bu sistem ayrı bir sistem. Cumhurbaşkanı sisteminin doğasında yok bu. Yani siz şimdi arabayı değiştiriyorsunuz. İki araba birbirinden farklı. Aksanları farklı. Bu arabada olan niye bunda diyorsun. Ya o ayrı bir araba. Bu ayrı bir araba. Bu sistemde güven oyu yok. Niye yok, sandıkta halk veriyor. Yürütmeyi halk seçiyor. Yürütme yasamanın içinden çıkmıyor. Gensoru da yok. Neden? Çünkü bu sistemde Meclis'in hükümeti düşürme yetkisi yok. Yani hani demin söyledim ya milletvekili transferiyle, tehditle, şantajla, kasetle, parayla, hukuk dışı ve ahlaksız yöntemlerle hükümeti düşürme yol ve yöntemi yok. Neden? Seçtiği zaman hükümeti görevden alacak yegane yer var. O da halktır.

MEHMET ACET: Peki bakanla ilgili, bir bakanla ilgili suç isnadı varsa mesela.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Şunu, izniniz olursa eksik kaldı demin. Meclis'in içinden bakan olmaz diye bir kural yok. Milletvekilleri de bakan olabilecek. Ancak bakan seçildikten sonra milletvekilliğiyle ilişiği kesilecek. Çünkü yürütme ayrı. Yasamanın içinden yürütme çıkmayacak. Sistemin doğası gereği zorunlu olan unsurları bu. Siz parlamenter sistemi değiştirip cumhurbaşkanlığına geçiyorsunuz. İkisi ayrı. Parlamenter sistemin özelliklerini buraya niye taşımıyorsunuz demek fevkalade yanlıştır. Eğer uygunsa sistemin özüne taşıyor. Mesela denetim yolları. Demin söylediniz ne var soru gene var. Mecliste genel görüşme gene var. Meclis Araştırma Komisyonu gene var. Meclis Soruşturması gene var. Denetim yolları şu anda soru, o da var, denetim yollarının tamamı mevcut sistemdekilerin tamamı yeni sistemde de var. Sadece denildiği gibi güvenoyu yok. O da neden halk güvenoyu veriyor. Gensoru yok o da hükümeti düşürme yetkisi parlamentodan değil halka ait olduğu için.

MEHMET ACET: Yargı alanıyla ilgili bir isnat varsa.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yargı alanı.

MEHMET ACET: Yüce divanda.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bakın şu anda yürütmede cumhurbaşkanı ve bakanlarla ilgili cezai sorumluluk getiriliyor. Demin söyledim. Cumhurbaşkanlığı şu anda siyasi sorumluluğu yok. Hiçbir işten sorumlu değil cumhurbaşkanı siyaseten. Şimdi siyasi sorumluluk getiriliyor. İki, cumhurbaşkanının bazı işlemlerine yargı yolu kapalı, şimdi yargı yolu açılıyor.

MEHMET ACET: Bakanlar da dahil.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bakanlarda yargı yolu kapalı işlemi yok zaten. Üç bakanların cezai sorumluluğu şimdi de var. Bu sistemde de aynı muhafaza ediliyor. Meclis soruştuması şimdi bakanların cezai sorumluluğunu harekete geçiriyor. Bu sistemde de aynı şekilde Meclis soruşturmasıyla bakan bir suç işlediği iddiasıyla karşılaşırsa yüce divana götürme yolu var. Cumhurbaşkanı için şu anda sadece vatana ihanetten dolayı ancak 4134 milletvekiliyle suçlandırılabilir. Ama mevcut düzenlemede vatana ihanetle sınırlı değil. İşlediği iddia edilen bütün suçlardan dolayı cumhurbaşkanlığına cezai sorumluluğu getiriliyor. Yüce divana götürme hesabı şimdi 500'de 413'ken, 600 milletvekilinde 400'e çıkarılıyor.

MEHMET ACET: Üçte iki yani.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi üçte iki daha güçlü bir şekilde denetimin işletilmesinep imkan veriliyor.

MEHMET ACET: Üniter yapı konusu var bir de. Bu gerçi bu aralar çok gündemde yok ama yola çıkılırken başkanlık deyince en fazla zikredilen şey de buydu. Bu tehdit sözkonusu mu hala?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bir defa üniter yapı veya federal yapı parlamenter sistem veya cumhurbaşkanlığı sistemi veya başkanlık veya yarı başkanlık sisteminin zorunlu doğal sonucu değil. Bu ülkelerin siyasal tercihidir. Örneğin Almanya parlamenter sistemdir ama federal bir yapı var. Amerika'da başkanlık sistemi, orada da federal bir yapı var. Bu neyle alakalı, tamamen o ülkelerin siyasal tercihiyle alakalı. Şimdi Türkiye'de cumhurbaşkanlığı sistemine geçilişi üniter yapı bozulacak, Türkiye eyaletlere ayrılacak diye söyleyenler bu sisteme karşı halkı olumsuz düşüncelere sevk etmek isteyenlerdir. Bu sistem üniter yapıyı kesinlikle bozmamaktadır. Üniter yapının bozulması söz konusu değildir. Çünkü anayasanın dördüncü maddesi ve ilk dört maddesine burada kesinlikle dokunulmuyor. Öte yandan kanunla düzenlenecek devletin idari yapısı. İdari yapıyı cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleme imkanı yok. Hani deniyor ya cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bu yapılacak. Bu da büyük bir bühtan. Çünkü demin söyledim. Temel haklar konusunda kararname çıkarılamaz. Siyasi hak ve ödevler konusunda çıkarılamaz. Münhasıran kanunla düzenleneceği belirtilen konularda çıkarılamaz. Yargıyla ilgili konularda çıkarılamaz. Yasamayla ilgili konularda çıkarılamaz.

Kanunla düzenlenmiş konularda çıkarılmaz. Cumhurbaşkanı kararname çıkarırken bakanlıkların, merkez ve taşra teşkilatlarının nasıl çalışacağını, görevlerini, yetkilerini vs.ni düzenleyecek. Yani birden çok ili kapsayan bölge müdürlükleri şimdi yok mu? Aynı onun gibi, bölge müdürlükleri kurabilir o. Ama illerin eyaletlere ayrılması bu Anayasa cumhurbaşkanına böyle bir yetki vermiyor. Çünkü illerin yapısıyla ilgili madde burada yok. Cumhurbaşkanı kararnamesinde yok. Onu söyleyenler gerçekten büyük bir karalama kampanyası yürütenlerdir.

MEHMET ACET: Şimdi efendim vesayet, vesayeti biterecek, vesayet bitmedi. Son 10 senedir hemen seçimlerde bir vesayet konusu karşımıza çıkıyor. Burada bu sistem referandum sürecinde de anladığımız kadarıyla kampanyada kullanacaksınız. Vesayetin neresi kaldı, nesi kaldı da bitirecek. Hangi özellikleriyle vesayet engellenecek. Biraz bunu da konuşalım.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Şimdi cumhurbaşkanı partisizdi. Ne zamana kadar 27 Mayıs, şey partiliydi af edersiniz. Cumhurbaşkanı 27 Mayıs 1960 darbesine kadar partiliydi. Atatürk de, İnönü de, Celal Bayar da. Bu dönemde üç cumhurbaşkanımız var. Üçü de partiliydi. 1960 askeri darbesini yapanlar ki o darbenin arkasında, önünde, her yerinde CHP vardır biliyorsunuz. Yapanlar 61 Anayasasını tanzim ederken Cumhurbaşkanının partisiyle ilişiğinin kesilmesine karar verdiler. Ve Anayasa’ya da bunu koydular. 1971 muhtırasıyla da cumhurbaşkanlığının yetkilerinde değişiklikler var. 1982 Anayasası’yla da cumhurbaşkanı yetkileri şu anda Obama’nın yetkileri gibi. Belki bir kısmı onda bile bu yetkilerin. Şimdi niye bunu koydular. Sebebi şu. CHP, halkın idaredisiyle artık tek başına iktidar olma ihtimalinin her geçen gün azaldığını fark ettiği için cumhurbaşkanı vasıtasıyla iktidarları kontrol etmek, halkın sandıkta kendilerine vermediği iktidarı cumhurbaşkanlığı vasıtasıyla elinde tutmak iradesinden dolayı bu buraya konulmuştur. Diyeceksiniz ki öyle şey olur mu? Olur bakın şu anda bizim Anayasamıza göre başbakan milletvekilleri arasından atanır. Halk kimi başbakan seçildiğini biliyor mu? Bilmiyor. Atıyor. Yani bizim sistemimize göre en çok oyu alan partinin genel başkanı başbakan olması gerekir mi? Gerekir. Ama bizim genel başkanımız milletvekili adayı bile olamadı 2002’de. Şimdi diyelim ki en çok oyu aldı bir parti.

MEHMET ACET: 2002’deki o hadise, o vesayet düzeninin ürettiği sonuçlardan biri.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi ürettiği sonuçlardan birisi. Diyelim ki AK Parti en çok oyu aldı. Cumhurbaşkanı AK Parti’nin genel başkanına başbakan yetkisi vermeyebilir. Diyor ki milletvekili arasından seçer atar. Nitekim sayın Demirel, 28 Şubat’tan sonra Yalım Erez’i atadı. Şimdi bakanları kim atıyor? Halka sorsak hepimiz ne deriz? Başbakan atıyor. Ama Anayasa diyor ki başbakan teklifiyle, cumhurbaşkanı atar. Şimdi vesayet kurumu. Sen şimdi hükümet, başbakanı cumhurbaşkanı belirliyor. Halk belirlemiyor. Bakanları cumhurbaşkanı belirliyor. Ve azledilecek bakan cumhurbaşkanı izin vermezse başbakan bir bakanı görevden alamıyor. Bu sistem cumhurbaşkanına şey başbakana çalışacağı bakanları seçme, beğenmediği bakanı azletme yetkisini de vermiyor. Ve cumhurbaşkanı elinde tutuyor. İşte vesayet dediğimiz şey bu. Şu anda bakın üçlü kararname, bütün üst düzey atamaların hepsi cumhurbaşkanı imzasıyla gidiyor. Cumhurbaşkanı imzalamadığı zaman bir bakanlar kurulu kararı çıkma imkanı yok. Orada ben bunu imzaya koymuyorum, şurayı böyle değiştir dediğinde başbakan ya değiştirecek ya o işi yapmaktan vazgeçecek. Yani bir düzen var. Nitekim Ahmet Necdet... MEHMET ACET: Bu bir devlet iktidarı siyasal iktidar gibi kavramsallaştırmalar da var.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Hayır devletin iktidarı daha doğrusu devletin demeyelim de vesayet gücünün o gücü elinde tutan yapının o yolla halk iktidarını kontrol etme, hiza ve istikamet verme noktasıdır. Nitekim Ahmet Necdet Sezer, sayın Cumhurbaşkanı döneminde bizim üst düzey bürokratlarımızın asaleti neredeyse tamamını onaylamadı. Vekaleten biz atamak durumunda kaldık. Atama kararnamesi çıkaramayan bir hükümet durumuna biz neredeyse geldik. Şimdi o yüzden Cumhurbaşkanlığı artık bir vesayet sistemi olmaktan çıktı. Nereden çıktı? Çünkü halk seçimiyle 2007’de karar alındı. 2014’te de halk seçti. Artık vesayet organları, cumhurbaşkanlığı kavgası yapmıyor. Niye cumhurbaşkanlığı seçimleri hep kriz oldu? 1980 öncesi Fahri Korutürk’ün cumhurbaşkanlığı sona erdikten sonra darbeye kadar aylarca bu parlamento niye cumhurbaşkanı seçemedi. Çünkü o cumhurbaşkanlığı yoluyla orayı kontrol etmek için. 2000’de niye parlamento kendi içinden cumhurbaşkanı seçemedi. Esasında seçemedi değil. Seçtirmediler parlamentoya. 2007’de cumhuriyet mitingleri, 367 kararı, 28 Nisan bildirisi niye oldu bunca kavga. Cumhurbaşkanlığı yüzünden oldu. Neden cumhurbaşkanlığıyla sistemi kontrol ediyor. Şimdi bu tamamen ortadan kalktı.

MEHMET ACET: Sabit Kanatoğlu’nun bir sözüydü. Yani bir devlet iktidarı vardır kurucu iktidar. Bir de tali iktidarlar vardır. Siyasi iktidarlar ve onlar işte seçimle gelir giderler ama esas iktidar devlet iktidarıdır derdi. Biraz hani bu CHP hani sayın Baykal’ın yaptığı konuşmalara atıfla da bunu söylüyorum. Onların tutunduğu zemin biraz burasıydı herhalde.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Şimdi sayın Acet, bizim devlet şeklimiz Cumhuriyet. Birinci madde. İkincisi de cumhuriyetin niteliklerini...

MEHMET ACET: Oralarda bir şey yok zaten.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: düzenliyor. Demokratik cumhuriyet, laik cumhuriyet, hukuk devleti cumhuriyet, sosyal devlet cumhuriyet, insan haklarına dayalı cumhuriyet. Üçüncü madde de neyi düzenliyor. Devletin başkentini, resmi dilini, İstiklal Marşını, bayrağını düzenliyor. Dördüncü madde de bu maddeleri teminat altına alıyor. Şimdi bu Anayasa değişikliğinde bu maddelerin herhangi değişiklik doğrudan yok. Dolaylı olarak da zayıflatma veya değiştirme yok. Hem cumhuriyetin demokratik devlet niteliği güçleniyor hem de hukuk devleti niteliği güçleniyor. Eğer rejim değıişikliği olmuş olsa o zaman buralarda birtakım değişiklikleri sizin yapmanız gerekir. Burada bir değişiklik yok. Aksine dediğim gibi bunu koruma var. Peki ne diyor bunlar? Diyorlar ki siz Anayasa’yı değiştiremezsiniz, hükümet sistemleri o kadar önemli. Millet bunu yapamaz. Kim yapar bunu kardeşim. Ya yeni bir devlet kurarsınız. Devlet kurarken olur. Ya darbe yaparsınız, darbeciler bunu yapabilir. Yani başka ya da devrim yaparsınız, bunu devrimciler yapabilir. Yani şimdi adamların mantığı şu, milletin meşru temsilcilerinden oluşan parlamento normal bir zamanda kendi Anayasasını yapamaz, kendi Anayasası'nda köklü değişikliklere gidemez diyor. Kim yapar darbeciler yapar, devrimciler yapar, ülke kurulurken yapar. Bu kendi ülkesine de kendi milletine de asıl ihanet budur. Parlamento yeni Anayasa yapmaya da Anayasa’da köklü değişiklikler yapmaya da ehildir. Çünkü Anayasa, Anayasa’nın nasıl yapılacağını, nasıl değiştirileceğini gösteriyor. Şimdi Anayasa’nın gösterdiği usule uyarak biz Anayasa’da değişiklik yaparsak veya yeni Anayasa yaparsak hain mi olacağız? Olmayacağız. Çünkü Anayasa ben değişebilirim diyor. Sen beni şu usulde değiştirirsin diyor ve o usulde meşru temsilcileri Anayasa değiştiriliyor ve bu bir ihanet değil. Anayasa’ya uygun görev yapmaktır.

MEHMET ACET: Şimdi Meclis’teki oylamalarda gizliliğin ihlal edildiği iddiası suçlaması var. Anayasa hükmüne göre bu oylamanın gizli yapılması gerekmiyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Anayasa’ya göre Anayasa değişiklikleri gizli oylanır. Şu anda parlamento çalışmalarında iç tüzük hükümlerine ve Anayasa’ya göre Anayasa oylaması gizlilik kuralına riayet edilmek suretiyle yapılıyor. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi Meclis’teki oylamada yeter çoğunluğu alarak bu değişikliklerin yasalaşmasına engel olamayacağını anladığı için bu gizlilik kuralı ihlal edildi tezini sürekli işliyor. Ve buna dair sahte delil üretiyor. Anayasa Mahkemesine. Yani buradan Anayasa Mahkemesi’ne götürüp...

MEHMET ACET: Açıktan oy kullanan milletvekilleri.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Açıktan oy kullanan milletvekilleri yok. Bütün milletvekilleri oyunu gizli kullanıyor. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi demin dediğim gibi açıktan oy kullandığı ispat etmek için ne yapıyor? Orada diyor ki bunlar açıktan

MEHMET ACET: Telefonla çekim yapıyorlar.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Telefonla çekiyor, kamera soktular onu çekiyor. Sahte delil üretip Anayasa Mahkemesine gizlilik ihlal edildi itirazında bulunmak için bunu yapıyor. Ve resmen sahte delil üretiyorlar Meclis’te. Şimdi ne var gizli oy kullan diyor. Anayasa’da ve iç tüzükte kabine girilir, perde kapatılır, kabinin arkasında perdenin arkasında oy kullanılır. Ancak gizlilik şartı böyle yerine getirilir diye bir kural yok. Aksine iç tüzüğün 148. maddesi gizliliğin yuvarlakların yani kırmızı, yeşil oy pusulalarının getirilip kutuya atılacağını söylüyor. Zarfa konulacağını bile söylemiyor. Bu 95’ten sonraki dönemde yapılmış. Burada önemli olan oyun gizli kullanılmasıdır. Kabine girmek değildir.

MEHMET ACET: Nasıl olacak kabine girmeden?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Kabine. Siz hayır. Bakın şimdi sizin elinizde zarf var. Sizin elinizi kimse görüyor mu? Hiçkimse görmüyor.

MEHMET ACET: Açık alanda kullanırsan görür.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Açık alanda olsun. Zarfı görüyor. Sizin koyduğunuz oyu kimse görmüyor. Siz tutuyorsunuz böyle. Oyunu koyuyorsun. Koyuyorsun içine. Öbürünü de avucuna alıyorsun veya götürüp kabine bırakıyorsun. Kimse senin oyunu görmüyor.Sen şimdi arka veya kabine girmiyorsun, şey kabine giriyorsun. Perdeyi kapa, arkanı dönüyorsun herkese. Arkanı dönüyorsun koyuyor. Veya oradan diyelim, zarfı böyle göstermiyor kimse zaten. Herkes bir arkasını dönüyor, kendi oyunu kullanıyor. Ve herkes oyunu gizli kullanıyor. Açık oy kullanan kimse yok. Açık oy kullandığı iddiası demin de dediğim gibi CHP’nin sahte delil üretme çabasıdır. Başka bir şey değildir. Oylamalar Anayasa ve iç tüzüğe uygun ve gizli yapılmaktadır.

MEHMET ACET: Şimdi oylamalar yapılıyor tabi. Hesaba göre siz de yaptınız bu hesabı. AK Parti ve MHP yani hayır diyeceğini açıklayanlar ve oy kullanma imkanı olmayanlar. İşte iki kişi sizden var mesela. Meclis Başkanı bir de sayın İsmail Kahraman rahatsızlığı nedeniyle katılamıyor. 7 kişi de MHP’den katılmayacağını açıklamış durumda zaten. Hayır oyu vereceğini açıklamış durumda. Topladığımız zaman 347 ya da 348 çıkıyor. Firesiz oy verilmesi, evet oyu verilmesi halinde karşımıza çıkan ilk maddede de bu böyle oldu. Fakat sonra mesela dün akşam 340 çıktı, 343 çıktı falan. Ve 4 kişiyle 9 kişi arasında, 8 kişi arasında değişen fire sayısı var. Kim bunlar?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Şimdi herkesin fire toto oynadığını ben de görüyorum. Yani kendine göre bir değerlendirme yapıyor. Esasında fire totodan ötede bu fire beklentisi, temennisi bu. Yani işte AK Parti’de.

MEHMET ACET: Ama şey değil mi bu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Hayır hayır çıkan rakamlar üzerinden bu yapılıyor. Bu baktığınızda da 347 de çıktı bir madde. 343 çıktı bir madde. Çünkü her zaman aynı kişi değil. Dün de bazı milletvekilleri bazı mazeretleri nedeniyle katılamayanlar oluyor. Baktığınız zaman bu oy 340’la 347 arasında gidip geliyor. Ben bundan sonraki süreçte de bu arada zaman zaman bir eksik bir fazla çıkacağını düşünüyorum. Ve bir firenin olmayacağına inanıyorum. Bu 330’un üzerinde bir oy alacaktır ve parlamentodan geçecektir. Öbürü de şu işte AK Parti’de şu fire olacak, MHP’de bu oluyor. Bu partilerin içine fitne sokmak ve orada bir şüpheyle insanları birbirinin karşısına dikme gayreti ve çabası. Herkes kendisini biliyor. Partisini de biliyor. Haricen gazel okuyanların değerlendirmesiyle partiler kendi iç işlerini elbette değerlendirmeyecektir. Onlar kendi bilgileri doğrultusunda hareket edecektir. Ben şu anda AK Parti’de bir fire görmüyorum. MHP’de de bir fire yok. Zaman zaman oya katılamayanlar var. Zaman zaman boş, geçersiz çıkanlar var. Belki bir kısmı şey de olabilir. Yani o oy kullanırken yanlışlık olabilir. Dikkatsizlik olabilir, bir başka şey olabilir. Çünkü aksi takdirde 347’yi izahat da imkansızlaşır. Yani onu da bakıyoruz. Ben onun için bunun 340’la 350 arası bir oyla geçeceğine inanıyorum.

MEHMET ACET: 340-350 arası. Şimdi bu gündem dışı bir iki soru da sormak istiyorum sizi yakalamışken. Adalet Bakanısınız tabi. Birincisi yani hukuk yani bu yatırımlardan insanların o ülkeye olan aidiyet duygusuna kadar her alanı ilgilendiren etkileyen bir şey. Hukuk yargıya güven çok diplerde. Bir Adalet Bakanı olarak bu sizi rahatsız etmiyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bu herkesi rahatsız ediyor. Beni rahatsız etmez olur mu? En başta beni rahatsız ediyor. Yargı dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki kadar saldırı altında değil. Bizde herkes konuştuğunda yargıya saldırıyor. Bir dava oluyor, bir soruşturma oluyor. Toplum hemen ikiye bölünüyor. Bir kısmı yüzde 100 soruşturma haklıdır.

MEHMET ACET: Otomatik kanaat oluşuyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Bir kısmı da soruşturma haksızdır noktasına dönüyor. Ceza çıkıyor veya beraat çıkıyor yine toplum beraatte de cezada da yüzde 100 bölünüyor. Ve böylesi bölünmüş ve böylesi birbirine karşı soruşturma ve kovuşturmalarda farklı yaklaşan yerde yargının yıpranmaması elde bile değil. Geçmişte Türkiye’de 12 Eylül refarandumundan önce kapalı devre bir yargı sistemi vardı ve o sistem Türkiye’de çok büyük sıkıntılara yol açtı. Maalesef 12 Eylül referandumundan sonra Fethullahçı terör örgütünün yargı üzerindeki tesiri ve belirleyiciliği nedeniyle de yine Türk yargısı...

MEHMET ACET: 2011 referandumunda...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi referandumdan sonra büyük bir yargı aldı. Ve Fethullahçı terör örgütünün Yargıtay’da, Danıştay’da ilk derece mahkemelerinde etkinliği nedeniyle insanlarımızın yargıya olan güveni de zedelendi. Ama şu anda yargı içerisinde tarafsızlık ve bağımsızlığını yitirdiğine inanılan pek çok kişinin yargıyla olan ilişkisi kesildi ve yargıya ve yargı görevi yapanlara güvenin yeniden tesis edilmesi için çok ciddi adımlar atıldı. Yeni pek çok hakim ve savcıyı mesleğe kazandırdık. Bir güveni artırmak için not sistemi getirdik biz.

MEHMET ACET: Yani.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yani ilk derece mahkemelerinde görev yapan hakimlerin ver, savcıların kararlarına istinaf ve yangıtay not veriyor. Ve yargıtay aynı zamanda istinafa ve aşağıya da istinafa da not veriyor. Bu birbirlerini denetleme açısından son derece önemli bir adım olacaktır. Ve son derece yargıya güveni tesis bakımından tesirli sonuçlar ortaya çıkacaktır. Terfiler de buna göre olacak.

MEHMET ACET: Yargı içindeki bu FETÖ’cülerin itirafları oldu. Geçtiğimiz günlerde. Devam da ediyor galiba. 300, 400 kişinin itirafçı olduğu söyleniyor. Bununla ilgili değerlendirmeniz ne olur. Ciddi itiraflar örgütü çözecek niteliği olan itiraflar olarak görüyor musunuz?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yani şöyle söyleyeyim. Bu itirafların herkesin bildiği konuları delillendirmiş oldu bu. Şimdi siz Yargıtay’da böyle bir düzenek olduğunu biliyorsunuz. Ama onu ispat edemiyorsunuz. Şimdi bu ispat bakımından önemli bir rol oynamış oldu. İincisi bizim bildiğimiz diyelim dar bir şeyken, bunun daha büyük bir yargı üzerindeki çaplı yapı olduğunu görüyoruz. Yani işin yargı içerisindeki boyutunun daha geniş anlamda görülmesine yol açtı. O açıdan da son derece önemli.

 MEHMET ACET: Bir de FETÖ’cüler ilk defa biz FETÖ’cüyüz demiş oldu sanki değil mi?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Yani onu diyenler daha önce de vardı. Ama yargı huzurunda söylenmiş olması.

MEHMET ACET: Delile dönüştü diyorsunuz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Son derece önemli. Zaten delil. Bu da bunları teyit etmiş oldu. Yargının içindeki yapının soruşturma makamları tarafından da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından da bir röntgeninin adeta çekilmmesine imkan verdi. Ben o yüzden son derece önemli görüyorum. Ama tabi hepsi itiraf da değil yani bunların verdiklerinin hepsi de itiraf olarak kabul görmedi. Bir kısmı gördü. Ama görenler de son derece önemli sonuçlar ortaya çıkardı.

MEHMET ACET: Eski HSYK üyeleri, Yargıtay üyeleri falan değil mi?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi son derece geniş değerlendirmeleri, ifadeleri oldu. Ve onun bu tabloyu herkesin daha net görmesine vesile oldu.

MEHMET ACET: Son soru biraz sayın başbakan da bir an evvel hızlı bir şekilde yürüsün bu yargılamalar demişti. Hızlandı mı, hızlanıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Tabi yargı süreci.

MEHMET ACET: Kararlar görüyoruz ama.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: Şu anda biliyorsunuz Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi Fethullahçı Terör örgütüne ilişkin bir karar verdi. Geçenlerde Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi darbe teşebbüsüyle ilgili ilk kararını verdi. Başka davalar açıldı. Ankara, İstanbul, İzmir, Denizli her yerde darbe teşebbüsüyle alakalı davalar açıldı. Esasında fazlaca bir süreç de geçmedi.

MEHMET ACET: 6 ay.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ: 15 Temmuz’dan bu yana baktığınızda 6 ay çok yoğun bir süre. Hem ihraçlar var hem soruşturmalar var. Bir sürü iş var bu kadar. Bir de adli tatile denk geldi bu dönem ama bütün bunları rağmen yargı görevi yapan cumhuriyet savcıları ve dava açıldıktan sonraki süreçte de mahkemeler gerçekten büyük bir gayretle üzerine yüklenen görevi yerine getiriyorlar. Bundan sonra iddianamelerin çoğalacağına ve yargılamaların artacağına ve hızlanacağına inanıyorum. Çünkü pek çok konuda deliller toplandı. Bazı dijital verilerle ilgili çözümlemeler devam ediyor. O çözümlemeler bittikçe de bakiyesi de hızlanacak.