BOZDAĞ: YÜRÜTME ORGANINI DOĞRUDAN SEÇME HAKKINI TÜRK HALKINDAN GERİ ALMAK İSTİYORLAR
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 6’lı masa tarafından hazırlanan Anayasa değişikliği hakkında “Esasında Anayasa değişiklik önerilerine detaylı bir gözle baktığımızda yeni bir şey olmadığını net bir şekilde görebiliyoruz” dedi.
Adalet Bakanı Bozdağ, Engelsiz Adalet Çalıştay’ı sonrasında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı.
Bakan Bozdağ, Yürütme organını doğrudan seçme hakkını Türk halkından geri almak istiyorlar. Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Cumhurbaşkanı yürütme organıdır. Yürütme organını doğrudan Türk halkı seçmektedir. Bu yetkiden korkuyorlar. Türk halkına güvenmiyorlar, şeklinde konuştu.
Bakan Bozdağ’ın konuşmasından bazı bölümler şunlar:
DEĞİŞİKLİK ÖNERİLERİNDE YENİ BİR ŞEY OLMADIĞI NET BİR ŞEKİLDE GÖRÜLÜYOR
Esasında değişiklik önerilerini detaylı bir gözle baktığımızda yeni bir şey olmadığını net bir şekilde görebiliyoruz. Zira bu Anayasa önerisinin özü halkın hür iradesiyle seçimlerde iktidar olma umudunu kaybeden siyasi partilerin Ankara'da vesayet odaklarıyla veya Ankara'daki pazarlıklarla halktan bugüne kadar alamadıkları ve bundan sonra da alamayacakları iktidar yetki ve görevini Ankara'da alabilme umudu verdiği için parlamenter sisteme geri dönmek istiyorlar. Teklife baktığınız zaman esasında bir başka özellik de şu. Yürütme organını doğrudan seçme hakkını Türk halkından geri almak istiyorlar. Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Cumhurbaşkanı yürütme organıdır. Yürütme organını doğrudan Türk halkı seçmektedir. Bu yetkiden korkuyorlar. Türk halkına güvenmiyorlar. Türk halkından bu yetkiyi alamayacaklarına dair endişe taşıyorlar. O yüzden halkın sahip olduğu yürütme organını seçme hak yetki ve gücünü halktan almak istiyorlar. Çok açık.
TÜRK HALKI BU DEĞİŞİME İZİN VERMEYECEKTİR
Bilinen Türk tarihinde ilk defa Türk halkı doğrudan yürütme organını 24 Haziran 2018’de seçmiştir. Şimdi bu hakkı milletten geri almak istiyorlar. Çünkü bunlar millete güvenmiyorlar. Bunlar milletten iktidar yetkisi alma umudunu kaybetmişlerdir. Ben aziz milletimizin kendisine verilen bu yetkiyi ve bu gücü milletten umudunu kesmiş, millete güvenmeyen bu siyasilerin iradesi doğrultusunda bunlara vereceğine inanmıyorum. Türk halkı milli iradeyi zayıflatan her düşüncenin ve her teşebbüsün bu güne kadar karşısında olmuştur. Bu değişiklik çok net söylüyorum. Milli iradeyi zayıflatan, milli iradenin elindeki gücün bir kısmını milli iradeden gasp etmek isteyen bir öneri içeriyor. Türk halkı bu değişime izin vermeyecektir.
TÜRK HALKININ ELİNDEN YÜRÜTME ORGANINI DOĞRUDAN SEÇME HAK VE YETKİSİ ALINAMAYACAKTIR
Hiçbir zaman Türk halkının elinden yürütme organını doğrudan seçme hak ve yetkisi alınamayacaktır. Ne altılı masanın buna gücü yeter ne de onlara destek veren başka çevrelerin buna gücü yeter. Tabi bu değişikliklerin bir başka yönü güçlendirilmiş parlamenter sistem kılıfı yada adı altında esasında güçlendirilmiş vesayet sisteminin yeniden ihyası yapılmak istenilmektedir. Çok net bir şekilde. Çünkü burada halkın iktidar kurduğu, halkın iktidar değiştirildiği, halkın sandıkta güvenoyu verdiği bir düzenden vazgeçilerek parlamentonun içinden Başbakan’ın çıktığı, parlamentonun güvenine dayandığı ve Başbakan’ı Cumhurbaşkanı belirlediği parlamenter sisteme dönüştü. Şimdi burada baktığınızda başbakan kim? Parlamenter sistemde belli değil. Halk neyi seçiyor? Milletvekili seçiyor. Başbakan'ı kim seçiyor? Cumhurbaşkanı seçiyor. Dolayısıyla bakanları da başbakan seçiyor. Cumhurbaşkanı onayıyla tabi. Esasında cumhurbaşkanının üzerinden bir orada bir dizayn yapılıyor. Parlamenter sistemde. Şimdi aynı şeyi yeniden getiriliyor. Tabii ki kirli pazarlıklar. Vekil transferleri, tehdit, şantaj ve başka başka milletin onaylamadığı yol ve yöntemlerle iktidar olma, iktidar devirme olayları parlamenter sistemde Türkiye çok yaşadı.
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ SİYASİ İSTİKRAR KURAN GÜÇLÜ İKTİDAR OLUŞTURAN BİR SİSTEM
Dolayısıyla bu tekrar tehdit, şantaj, kirli pazarlıklar, başka başka yol ve yöntemler vekil transferleri, makam vaatleri yoluyla Türkiye'de iktidarı devirme ya da iktidar olma kapısını parlamenter sistem aralıyor. Onun için de demin de söylediğim milletten iktidar alma umudunu kesenler parlamenter sistemde yüzde bir ile de olsa iktidarın bir yerinden tutunabilme ihtimaline yatırım yapıyorlar. Tabii Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi siyasi istikrar kuran güçlü iktidar oluşturan bir sistem. Türkiye istikrarsızlıktan çok çekti. Zayıf iktidarlardan çok çekti ve böyle bir ortamdan gelerek ne yaptı? Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçti. Ben bir rakam vereyim. 20 Ekim 1991’den AK Parti'nin iktidar olduğu 20 Kasım 1991’den AK Parti iktidar olduğu 18 Kasım 2002’ye kadar geçen yaklaşık on yıl içinde Türkiye'de dokuz hükümet kurulmuş. İki büyük ekonomik kriz yaşanmış. Bir de 97 post modern darbesi olmuş. Ben şimdi buradan sorarım size ve bütün aziz milletimize. Bir ülke On yılda dokuz hükümet kurulur ve dokuz hükümet yıkılır. İki büyük ekonomik ve siyasi kriz yaşanır. Bir de post modern darbe olur da o ülkede siyasi istikrar, güçlü iktidar, huzur, güven, refah, kalkınma olur mu? Elbette olmaz. Türkiye bu bedelleri ödediği için yeniden aynı bedelleri ödemesin diye Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçildi. O yüzden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden parlamenter sisteme dönüşüm bir başka anlamı da koalisyonların olduğu, siyasi istikrarsızlığın olduğu, zayıf iktidarların olduğu Türkiye’yi hasretle yeniden dönme iradesi ortaya koymaktır. Geçmişte bedelini ödediğimiz bir sisteme dönmenin kimseye bir faydası yoktur, olmayacaktır da. Bunu hepimizin görmesinde fayda vardır.
ESKİ TÜRKİYE’Yİ, TÜRK MİLLETİNİN ÖNÜNE UMUT OLARAK KİMSE KOYAMAZ
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bir başka vasfı, güçlü lider ister Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Yani halkın yüzde 50+1’inin oyunu sıradan liderlerin alma şansı yok. Sağdan olsun, soldan olsun, Cumhur İttifakı, Millet İttifakı milletin önüne öyle bir aday çıkarmak zorunda bırakıyor ki bu sistem bu aday milletin yüzde 50+1’inin oyunu alabilsin, milletin gönlünde taht kurabilsin, güçlü bir figür olsun. Ama parlamenter sistem böyle güçlü bir lidere ihtiyaç duymuyor. Herkes orada olabilir. O yüzden kendi aralarından, Tayyip Bey gibi güçlü bir lider çıkaramayan böyle bir liderle de milletin huzuruna çıkamayacağını gören altı masa, güçlü lider aramayan milletin yüzde 50+1’inin oyuna ihtiyaç duymayan, yüzde 10’u da, yüzde 20’yi de yerine göre yüzde 30’u da, yüzde 1’i de iktidarın bir parçası yapma ihtimali barındıran parlamenter sisteme dönmek istiyorlar. Bu da milletin hayrına değildir. Bir şey daha söylemekte fayda var. Öneriye baktığımız zaman Cumhurbaşkanını halk seçiyor. Cumhurbaşkanının yetkileri bir yandan budandı deniyor ama öte yandan da muhafaza edilen bir sürü gene yetkileri de var. Düşünün bir ülkede Cumhurbaşkanı yüzde 50+1 halkla seçildi. Ama koalisyon var. Başbakan da yüzde 20’yle, 25’le Başbakan. Ne olur orada? Yetkiyi halktan alan bir Cumhurbaşkanı var. Arkasında yüzde 50+1 belki daha halkoyu var. Destek var. Ama arkasında yüzde 20 destek olan Başbakan var. Şimdi bu ayrı meşruiyet tartışmaları başlatacağı gibi öte yandan da Cumhurbaşkanını sembolik hale getirmek isteyenlerin hedefine de hizmet etmez. Bunun anlamı cumhurbaşkanıyla hükümet arasında tartışmadır. Hükümet arasında krizdir. Pek çok konuda pek çok meselede cumhurbaşkanıyla hükümeti karşı karşıya getirmektir. Bakın burası eski başbakanlık binası hatırlarsanız rahmetli Başbakanımız Ecevit'le o zamanki Cumhurbaşkanımız Sezer arasında çıkan bir tartışmada bir anayasa fırladı kıyamet koptu. Şimdi aynı şey bir de halkın seçtiği cumhurbaşkanı olmuş olsa neler olacak siz onun hesabını yapmanız lazım. Altılı masa yaptıkları düzenlemelerin ne tür sonuçlar doğuracağı konusunda yeteri kadar hesap yaptığı kanaatinde değilim ben. Onlar sadece parlamenter sisteme geri dönelim hayali kuruyorlar. Yani bu işin özü esası parlamenter sisteme geri dönme kılıfı adı altında güçlendirilmiş, vesayet sistemine geri dönmektir. Koalisyonlara, istikrarsızlığa, krizlere, darbelerin, muhtıraların, darbe teşebbüslerinin olduğu Türkiye'ye geri dönmektir. Türkiye'nin sorunlarını çözmek yerine kendi aralarındaki kavgalara vakit ayıran liderlerin olduğu bir Türkiye'yi umut olarak milletin önüne sunmaktır. Eski Türkiye’yi, Türk milletinin önüne umut olarak kimse koyamaz. Türk milleti eskiyi de yaşadı. Bugün de yaşadı. Umut yeni şeyler ortaya koymaktır. Bunların yeni şeyler ortaya koyduğu yok. Yani dünün bu aziz millete defalarca bedel ödetmiş. Yani 60 Darbesi, 71 Muhtırası, 80 Darbesi, 97 Darbesi, işte en 2016 Darbe Teşebbüsü bu kadar darbe, muhtıra teşebbüs, bu kadar ekonomik kriz yaşanmış onca koalisyon olmuş ülke ve millet pek çok bedel ödemiş ve bu bedelin altında ezilmiş. Böyle bir sistemi milletin önüne kimse umut olarak koyamaz. Gelecek olarak da koyamaz ve Türk milletinin elinden yürütme organını seçme hakkını, ne altını masa ne de başka güçler geri alabilir. Türk milleti bu hakkı aldı. Bu hakkı geri asla vermeyecektir.
ANAYASA MAHKEMESİNİ NEREDEYSE MECLİSİN YERİNE TAŞIYACAK SINIRI BELLİ OLMAYAN ÇOK GENİŞ BİR YETKİYİ ANAYASA MAHKEMESİNE VERİYOR
Tabii bu önerinin net sonuçlar doğuracağını, bu öneriyi hazırlayanlar eminim yeterince hesap etmemişlerdir. Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya göre kanunların ve Cumhurbaşkanı kararnameleriyle iç tüzüğün Anayasa’ya uygunluk denetimini yapar. Şekil ve esas bakımından, şimdi bunun dışında bir denetim yapmaz. Bir de vatandaşlarımız defi yoluyla bir davada kanun hükmünün Anayasaya aykırı olduğuna inanırsa ve bunu da mahkeme ciddi görürse mahkemenin müracaatı üzerine de Anayasa Mahkemesi bunu görüşüp iptal edebilir. Ama bu düzenleme, bu değişiklik önerisi eğer kabul görürse bireysel başvuruya geldiği zaman Anayasa Mahkemesi eğer burada hak ihlali kanundan kaynaklanıyorsa o kanunu doğrudan iptal etme hakkı veriyor. Yani başvuru şartı bile yok. Ben baktım bu kanunu beğenmedim, iptal ediyorum. Yani bu yargısal aktivizmin önünü açar. Anayasa Mahkemesi Meclisimizin yasama yetkisini buradaki bu yöntemi kullanarak daralttıkça daraltır. Ne yaptıklarını bilmiyorlar. Anayasa Mahkemesini Meclisin yerine neredeyse taşıyacak sınırı belli olmayan çok geniş bir yetkiyi Anayasa Mahkemesine veriyor. Öte yandan yani Cumhurbaşkanlığı'nın siyasetle iştigalinden korkuyorlar. Siyasetçiler kötü adam. Mahkemeler iyi adam, kurullar, kurumlar iyi siyasi kurumlar, siyasetçiler kötü. Madem siz bu kadar kötüsünüz, niye siyaset yapıyorsunuz? Siyaseti ve siyasetçilere milletin seçtiği parlamentoya bu kadar inancınız zayıf, o zaman parlamentoda ne işiniz var? Yani bir defa hepimizin durduğu yeri iyi görmesi lazım. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla kanunları iptal etmesi yetkisiyle donatılması çok net söylüyorum Anayasa Mahkemesinin Meclisimizin yasama yetkisini her geçen gün daraltması ve yargısal aktivizme dönük bir değişime yol açması çok kuvvetle muhtemeldir. Bu doğru bir iş değildir. Yani bunun millete de, devlete de altılı masaya da hiçbir hayrı yoktur. Öyle zannediyorum ki iyi olur diye birileri söylemiş olabilir. Ama sonuçları asla iyi olmaz.