BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ
ADALET BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ ÇEKİN: MAĞDUR KADIN VE ÇOCUKLARIN BEYANLARI SOMUT DELİL NİTELİĞİNDEDİR

Adalet Bakanlığı Sözcüsü Ertuğrul Çekin, Yargı Reformu kapsamında 4. Yargı Paketinde yapılan değişiklikleri değerlendirdi. Çekin, suç mağduru kadın ve çocuklarının ifadelerinin ‘somut delil’ kabul edildiğini belirterek, “Adli görüşme odalarında alınan suç mağduru kadınların ifadeleri, ayrıca çocuk izlem merkezlerinde suç mağduru çocukların beyanları da somut delil niteliğindedir” dedi.

Adalet Bakanlığının uygulamalarına ilişkin basın bilgilendirme toplantısı düzenleyen Ertuğrul Çekin, demokrasi ve hukuk devletinin korunup yaşatılmasında en önemli kurumsal güvencelerden biri yargı olduğunu söyledi. Yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız yargı mercileri tarafından kullanıldığını anımsatan Sözcü Çekin, “Yargı yetkisini kullananlar Anayasayla, kanunlarla ve uluslararası sözleşmelerle bağlıdırlar. Yani pozitif hukuk, adli işlemlerin hem dayanağı, hem sınırıdır. Hakim ve savcıların görevlerini bu sınırlar içinde kullandıkları, kullanmak zorunda oldukları unutulmamalıdır. Yürürlükteki mevzuatı, akademisyenler-gazeteciler eleştirebilir; toplum eleştirebilir ancak hakim ve savcılar açık mevzuat hükümlerini görmezden gelemez; değiştiremez veya uygulanmasını erteleyemezler.” diye konuştu.  

ÖZELLİKLE SOSYAL MEDYADA YARGININ BAĞIMSIZ İŞLEYİŞİNE MÜDAHALE SONUCU DOĞURABİLEN YAYINLARLA KARŞILAŞIYORUZ

Yargı mercilerinin bağımsızlığına vurgu yapan Çekin, bu güvencenin sadece yasama ve yürütmeye karşı değil, kamuoyu ve medyaya karşı bağımsızlığı da kapsadığını bildirdi. Bağımsızlığın Anayasanın sağlanmasının emrettiği bir teminat olduğunu kaydeden Sözcü Çekin, şöyle devam etti:

“Bu nedenle hepimize bunu sağlamada veya varlığını korumada bazı sorumluluklar düşmektedir. Hep söylediğimiz bir şeyi bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz: Yargılama dedikoduya veya medya anlatısına göre değil, dosyadaki bilgi ve deliller ışığında mahkemede yapılır. Adalet arayışı her zeminde değerlidir ancak tecelli edeceği yer mahkemedir. Anayasamız, devam eden bir yargılamayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşme yapılmasını, beyanda bulunulmasını bile yasaklamışken, özellikle sosyal medya ortamında yargının bağımsız işleyişine müdahale sonucu doğurabilen yayınlarla karşılaşılmaktadır. Zaman zaman kampanyaya dönüştüğü görülen bu yayınların devam eden davalar, yargı mercileri ve mensuplarıyla ilgili gerçeklerle bağdaşmayan, hatta ağır hakaretlere varan ifadeler içermesi dikkat çekmektedir. Bu tür aceleci veya yersiz yorumlar, bilahare sahiplerini de müşkül duruma sokabilmektedir.”

YARGI MENSUPLARININ SÜKUNETİ İSTİSMAR EDİLMEMELİ

Ertuğrul Çekin, hakim ve savcıların ancak kararları konuşabildiğini, yargı mensuplarının,  yargının itibar ve saygınlığını korumak adına ihtilaf ve tartışmalardan uzak durmak zorunda olduğunu belirtti. Yargı mensuplarının bu sükunetinin istismar edilmemesi gerektiğini kaydeden Çekin, “Hukuki sorumluluk dışında en başta ahlaki sorumluluğun, devam eden yargı süreçleriyle ilgili daha özenli bir dil ve tutumu gerektirdiği unutulmamalıdır. Sosyal medya üzerinden yürütülen linç kampanyalarının kimseye, ülkemize ve kurumlarımıza bir faydası yoktur. Eleştirinin yıkıma dönüşmemesi, ifade hürriyeti ile hakaretin birbirine karıştırılmaması için yargı süreçlerini serinkanlı biçimde takip etmeyi ve değerlendirmelerimizin bilgiye dayalı olmasının önemini öğrenmek zorundayız. Unutmayalım ki, yargı Türk milletinin yargısıdır. Adliye bu ülkenin bir kurumudur. Hakim ve savcılar da bu milletin evlatlarıdır. Kendilerine yargı yetkisi emanet edilen hakim ve savcılarımızın, sosyal medya ortalamasının çok üzerinde bir vicdan ve hakkaniyet duygusu taşıdığından hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Hukuk tekniğini, kanunların lafzını, maddi ve usuli gereklilikleri de bilecek bir eğitim ve yeterlilik sahibidirler.” diye konuştu.

MAHKEMELER DAVALARI TARAFLARIN YA DA KAMUOYUNUN BEKLENTİLERİNE GÖRE SONUÇLANDIRAMAZLAR

Toplumumuzun belirli olaylarda yüksek duyarlılık sahibi olduğu, bu duyarlılığı istismar ederek soyut ve temelsiz iddialarla yargı süreçleriyle ilgili güvensizlik tohumları ekenlere karşı dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen Çekin, bu yöndeki tutum ve davranışların, kurumlara ve değerlere de zarar verdiğini ifade etti. Mahkemelerin verdikleri kararların, istinaf ve temyiz gibi denetim süreçlerinden geçerek kesinleştiğini aktaran Sözcü Çekin, “Yargılama sonucunda verilen kararların eleştirilmesi doğaldır. Bununla birlikte mahkemeler davaları tarafların ya da kamuoyunun beklentilerine göre sonuçlandıramazlar. Bu tür beklentiler oluşturarak ancak yargıya, kurumlarımıza ve toplumun adalet duygusuna zarar vermiş oluruz. Lütfen hukuki süreçleri gereken hassasiyetle ve mutlaka serinkanlı biçimde takip edelim. Bu konuda toplumda kanaat oluşturmada rolü bulunan gazetecilerimizin, fikir ve kalem erbabımızın özellikle önemli bir rolü ve sorumluluğu bulunmaktadır” dedi.  

YARGI REFORMU STRATEJİSİNDEKİ FAALİYETLERİN YÜZDE 52’Sİ UYGULAMAYA KONULDU

Adalet Bakanlığı Sözcüsü Çekin, Bakanlıkça yapılan yargısal faaliyetlere ilişkin bilgiler de paylaştı. Yargı Reformu Stratejisinin yaklaşık 2 yıllık uygulamasında Belge’de öngörülen 256 faaliyetten 131’i hayata geçirildiğini kaydeden Çekin, önemli bir kısmı salgın koşullarına rastlamış olsa da faaliyetlerin yaklaşık yüzde 52’si uygulamaya konulduğunu belirtti. Gerek Yargı Reformu Stratejisinde gerekse İnsan Hakları Eylem Planında yer alan hedeflerin bir an önce bitirilmesi için çalışmaların sürdürüldüğünü kaydeden Çekin, orta ya da uzun vade öngörülen birçok hedefin daha önce tamamlanacağını belirtti.

İNFAZ KURUMLARINDA DİJİTAL DÖNÜŞÜM

İnfaz sistemine ilişkin önemli değişiklikler içeren mevzuat paketinin TBMM’de 17 Haziran tarihinde kabul edildiğini anımsatan Çekin, düzenleme kapsamında Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurullarının görev ve yetkilerinin genişletildiğini, maddi durumu iyi olmayan hükümlülerden nakil giderlerinin alınmamasının sağlandığını ayrıca infaz kurumlarında dijital dönüşüm kapsamında hükümlülerin bazı işlemlerini elektronik ortamda yapabilmeleri imkan tanındığını söyledi.

KADINA KARŞI ŞİDDETE SIFIR TOLERANS

Kadına karşı şiddetin önlenmesinin Bakanlığın öncelikli konularından biri olduğunu vurgulayan Çekin, bu konuda bazı köklü değişikliklerin hayata geçirildiğini, bu sürecin bir parçası olarak 4. Yargı Paketi ile yeni bir düzenleme yapıldığını kaydetti. Düzenlemeyle “Kadına Karşı Şiddete Sıfır Tolerans” ilkesi gereğince boşanılan eşe karşı işlenen suçlarda daha ağır cezalar getirildiğini vurgulayan Çekin, kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının “boşanılan eşe karşı işlenmesi de nitelikli hal olarak” düzenlendiğini bildirdi.

UZMANLAR EŞLİĞIİNDE ALINAN BEYANLAR SOMUT DELİLDİR

Yargı paketi kapsamında yapılan bir diğer değişikliğin ise tutuklama şartlarına ilişkin olduğunu belirten Adalet Bakanlığı Sözcüsü Çekin, şöyle devam etti:

“Katalog suçlarda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması hususu yapılan düzenlemeyle açıkça vurgulanmıştır. Soruşturma ve yargılama kapsamında adli görüşme odalarında alınan suç mağduru kadınların ifadeleri somut delildir. Ayrıca çocuk izlem merkezlerinde suç mağduru çocukların beyanları da somut delil niteliğindedir. Bu ifadeler uzmanlar eşliğinde alınmaktadır, kadın ve çocuklarımızın beyanları elbette ki delildir. Bu hususlar dikkatten kaçırılmamalıdır.  Ayrıca tutuklamayla ilgili kararlarda mevcut koşullara ilave olarak ‘adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını’ gösteren delillerin de somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça kararlarda gösterilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Bu sayede kişilerin hak ve hürriyetlerinin güçlendirilmesi sağlanmıştır.”

ALTERNATİF UYUŞMAZLIK YÖNTEMLERİ ETKİNLEŞTİRİLİYOR

Çekin, 4. Yargı Paketinin yargılamaya ilişkin usul işlemlerinde yeni düzenlemeler içerdiğini de söyledi. Bunlarla tarafların mahkemeye erişim hakkının güçlendirildiğini aktaran Çekin, değişiklik kapsamında ayrıca cezada alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin geliştirilerek uzun yargılamaların önüne geçilecek tedbirler alındığını, seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin daha da etkinleştirilmesi için bazı değişikliklerin yapıldığını kaydetti.

Çekin, önümüzdeki günlerde yeni yargı paketlerinin Meclis’in takdirine sunulacağını da sözlerine ekledi.

TÜRK YARGISI, 15 TEMMUZ HAİN DARBE GİRİŞİMİYLE İLGİLİ SORUŞTURMA VE DAVALARI BÜYÜK BİR TİTİZLİKLE YÜRÜTMEKTEDİR

15 Temmuz 2016’da meydana gelen darbe girişiminin 5’inci yılına yaklaştıklarını belirten Sözcü Ertuğrul Çekin, FETÖ silahlı terör örgütünün 5 yıl önce kalkıştığı hain darbe teşebbüsünün, başta şehitler ve gaziler olmak üzere Türk milletinin kahramanca mücadelesi sonucu akamete uğratıldığını ifade etti. Yargı teşkilatının bu süreçte, kanunların verdiği görevleri eksiksiz biçimde ifa ettiğini belirten Çekin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gerek 15 Temmuz’da, gerekse takip eden dönemde yargı süreçleri hukuka bağlı bir anlayışla sürdürülmüştür. Hain darbe girişiminin 5’nci yılında ülkemizin terörle mücadelesi kesintisiz bir kararlılıkla devam etmektedir. Bağımsız ve tarafsız Türk yargısı, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle ilgili soruşturma ve davaları büyük bir titizlikle yürütmektedir. Daha önceki bilgilendirme toplantılarında belirttiğimiz üzere derdest fiili darbe soruşturması bulunmamaktadır. 289 fiili darbe davasının 288’i karara bağlanmıştır. Yargılaması devam eden bir dosya bulunmaktadır. Bununla birlikte terör örgütü yöneticiliği ve üyeliğine ilişkin soruşturma ve davalar da devam etmektedir. Bakanlığımızca firari örgüt üyelerinin iade süreçleri de büyük titizlikle sürdürülmektedir. Bu süreç teyakkuz halinde devam ettirilmektedir. Ulaşılan yeni bilgi, belge ve deliller dikkatle değerlendirilerek adli ve idari mercilerle paylaşılmaktadır.”