BOZDAĞ: KADINA KARŞI ŞİDDETLE MÜCADELE BİZİM HÜKÜMETLERİMİZİN DEĞİŞMEZ, DEĞİŞTİRİLEMEZ GÜNDEMİDİR
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Kadına karşı şiddetle mücadele bizim hükümetlerimizin değişmez, değiştirilemez gündemidir. Bugüne kadar kadınlarımızın hukukunu korumak için önemli adımlar attık. Bu hukuku koruyacak adımları hayata bir bir geçirdik” dedi.
Adalet Bakanı Bozdağ, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda bakanlığı ve bağlı kuruluşların 2023 yılı bütçesine ilişkin yaptığı konuşmada yargı alanında gerçekleştirilen düzenleme ve yenilikleri anlattı.
Vatandaşların hak arama yollarının arttırıldığını vurgulayan Bakan Bozdağ, çocuk ve kadın hakları hususunda da önemli yol alındığını ifade etti. Yapılan düzenleme ve yeniliklerle bütün devletin vatandaşın denetimine açıldığını belirten Bakan Bozdağ’ın konuşması şu şekilde:
MİLLETVEKİLLERİMİZİN GÖRÜŞ, ÖNERİ VE YAPICI ELEŞTİRİLERİNİ REHBER OLARAK KULLANACAĞIZ
Genel kurul görüşmeleri sırasında pek çok milletvekilimiz önemli görüş ve önerileri dile getirdiler. Bazı milletvekillerimiz yapıcı eleştirilerde bulundular. Görüş ve öneri sunan, yapıcı eleştiri dile getiren her bir milletvekilimize de şükranlarımı sunuyorum. Adalet Bakanlığı olarak bütçe uygulaması sırasında vekillerimizin görüş ve önerilerini ve yapıcı eleştirilerini dikkate alacağımızı, rehber olarak kullanacağımızı da buradan özellikle ifade etmek isterim.
Sözlerimin başında ayrıca Pençe Kilit Harekat Bölgesi'nde şehit düşen Komando Binbaşı Mehmet Duman'a Allah'tan rahmet diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun. Ruhu şad, mekanı cennet, makamı ali olsun diye dua ediyorum. Ayrıca bugün meclisimizde hiç arzu etmediğimiz bir hadise de yaşandı. İYİ Parti Trabzon milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs burada tabii arzu edilmedik bir şekilde maalesef hastaneye kalkmak durumunda kaldı. Kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Meclisimizin güzelliklere iyi şeylere ve örnek şeylere vesile olmasını meclisin mehabetine yakışır güzelliklerin ortaya konmasını elbette hepimiz arzu ediyoruz. Dilerim ki bundan sonra böylesi üzücü hadiseler meclisimizde meydana gelmez.
ANAYASAMIZA BÜYÜK VE KÖKLÜ REFORMLAR YAPTIK
Hükümetlerimiz döneminde demokrasimizin güçlendirilmesi, hukuk devletinin tahkim edilmesi, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, adil yargılanma ve pek çok hususta adalet başlığı altında önemli adımlar attığımızı buradan özellikle ifade etmek isterim. Bu vesileyle hem sayın meclis saygın üyelerine hem de aziz milletimize yaptıklarımızdan özetle bahsetmekte fayda görüyorum. Anayasamıza büyük ve köklü reformlar yaptık. Hem demokrasi açısından hem hukuk devleti açısından hem de insan hakları bakımından önemli değişiklikler yaptık. Birkaç başlık altında izninizle toplamak isterim. Öncelikle hak arama yollarını çoğalttık. Türkiye'de yargı ve idare dışında neredeyse fazlaca bir hak arama yolu yoktu.
YENİ HAK ARAMA YOLLARINI HUKUK SİSTEMİMİZE KAZANDIRDIK
Biz Meclisimizle beraber yapılan büyük demokratik reformlarla yeni hak arama yollarını hukuk sistemimize kazandırdık. Kişisel verilerin korunmasını Anayasal bir hak olarak düzenlediğimiz gibi her bir vatandaşımızın kişisel verilere erişmesini bu verilerin amacı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını kontrol etmesini, eksiği varsa, yanlışı varsa düzelttirme hakkını kullanarak düzelttirmesini bir Anayasal güvenceye kavuşturduk. Uygulamada da bunların sağlıklı işlemesi için kişisel verileri, koruma kanunu çıkardık ve Kişisel Verileri Koruma Kurumunu kurduk ki uygulama bu verilerin sağlıklı bir şekilde korunduğunu uygulamaların Anayasa ve yasalarımıza uygunluğunu denetlesin diye.
ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERDEN TARAF OLDUKLARIMIZI İNSAN HAKLARI BAKIMINDAN HUKUKUMUZUN ADETA BİR PARÇASI HALİNE GETİRDİK
İnsanlarımızın saygın bir birey olarak yaşaması bakımından bunun fevkalade önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Tabii insan hakları konusunda Anayasanın 90. Maddesine getirdiğimiz ilave büyük bir devrimdir. Belki de yaptığımız iyileştirmeler içerisinde en önemlilerinden biridir. Zira iç hukukla Türkiye'nin taraf olduğu temel hak ve hürriyetlere ilişkin bir milletlerarası antlaşmanın çatışması halinde antlaşma hükümlerini üstünlük veren bir düzenlemeyi Anayasa’nın altında ama yasalarımızın üstünde bir noktaya çatışma halinde taşıyarak uluslararası sözleşmeleri taraf olduklarımızı insan hakları bakımından hukukumuzun adeta bir parçası haline getirdik.
ANAYASA MAHKEMEMİZİ ADETA BİR İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE DÖNÜŞTÜRDÜK
Tabii bununla yetinmedik. Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde çatışan temel hak ve hürriyetlerden herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi halinde her bir vatandaşımıza Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı verdik. Anayasa Mahkememizi adeta bir insan hakları mahkemesine dönüştürdük. Hak ihlali, yeni bir hak arama yolu yargının yaptığı uygulamadaki eksiklikler ve aksaklıklardan kaynaklı sorunlar varsa bunların hukuk devletine uygun bir biçimde çözümü bakımından son derece önemli bir başka hak arama yolu olmuştur.
BİLGİ EDİNME KONUSUNU İLK DEFA HAK OLARAK DÜZENLEDİK
Öte yandan bilgi edinme konusunu ilk defa hak olarak düzenledik. Dilekçe hakkı var vatandaşımızın. Ama bilgi edinme hakkı yoktu. Anayasamızın 74. maddesinde yaptığımız değişiklikle kişilere hem kendisiyle, hem de kamuyla ilgili bir konuda bilgi edinme hakkını tanıdık. Bununla ilgili uygulamaları denetlemek üzere de bilgi edinme ve değerlendirme kurulunu kurduk. Bu da ayrı bir hak arama yoludur. İdarenin işleyişiyle ilgili şikayetleri incelemek üzere de kamu başdenetçiliğini ombudsmanlık kurumunu kurduk.
REFORMLARLA BÜTÜN DEVLETİ ADETA VATANDAŞIMIZIN DOĞRUDAN DENETİMİNE AÇTIK
Bunları şunun için anlatıyorum. Yaptığımız bu demokratik reformlarla, hukuk devletinin standardını yükselten reformlarla yasama, yürütme ve yargıyla ilgili bütün devleti adeta vatandaşımızın doğrudan denetimine açtık. Artık bugün devleti sadece Meclisimiz değil, sadece idari yargı değil, sadece belli kurumlar değil her bir vatandaşımız bilgi edinme hakkını kullanarak her bir vatandaşımız gerektiğinde kamu baş denetçisine başvurarak bunları da kullanmaktadır. Ayrıca insan hakları konusunda, insan hakları ve eşitlik kurumunu da kurarak ülkemizde yaşanan veya yaşanabilecek her ayrımcılıkla ilgili yeni bir hak arama kapısını daha açtığımızı buradan ifade etmek isterim. Kolluk gözetim komisyonunu kurduk. Kollukla ilgili şikayetleri ayrıca dinlemek ve değerlendirmek üzere orada da ayrı bir sistem kurduğumuzu buradan ifade etmek isterim. Bunlar hukuk devletimizi güçlendirdiği gibi insan hakları anlayışımızın standardını da olumlu anlamda değiştirmiştir.
HAK ARAMA YASAKLARINI KALDIRMA KONUSUNDA DA ÖNEMLİ ADIMLAR ATTIK
Bir başka konu, hak aramanın önünde de ülkemizde ciddi engeller vardır. Hak arama yasakları vardı. Biz bu yasakları kaldırma konusunda da önemli adımlar attık. Bildiğiniz gibi Yüksek Askeri Şura'nın kararlarına karşı yargı denetimi kapalıydı. Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı işlemlere karşı da yargı denetimi kapalıydı. Ne kadar tek başına yaptığı işlem var? Bilen yok. Sayısı, sınırı nerede? Hiç kimse haberi yok. Yine cumhurbaşkanının resen imzaladığı emirler ve kararlar aleyhine de Anayasa Mahkemesi dahil hiçbir yargı merciine başvurulamazdı. Yasak. Hakimler Savcılar Kurulu’nun hiçbir kararına karşı yargı merciine başvurulamazdı. Yasak.
DARBECİLERİN HESAP VERMESİNİ SAĞLADIK
Biz bütün bunları ne yaptık? Cumhurbaşkanı tek başına yapacağı işlemleri tamamı yargı denetimini açtık. Resen imzaladığı emir ve kararları yargı denetimine açtık. YAŞ’ın ilişik kesme, kadrosuzluk nedeniyle emekliyi ayırma hariç ilişik kesme kararlarını yargı denetimi açtık. HSK'nın ilişki kesme kararlarını yargı denetimine açtık. 12 Eylül 1980 tarihinden ilk seçimle oluşan Meclis Divanı Başkanlık Kurulu oluşuncaya kadar geçecek süre içerisinde çıkarılan kanun, kanun hükmünde kararname ve anayasayla ilgili kanunun uygulanmasıyla alakalı Anayasa Mahkemesi'ne, Anayasa’ya aykırılık iddiası yasağı vardı. Defi yoluyla dahi bu yasak bu iddia ileri sürülemiyordu. Şimdi onların da yasağını kaldırdık. Yargı yolunu açtık. Öte yandan 12 Eylül askeri darbesini gerçekleştiren darbecilerin yargılanmasını engelleyen yine bir başka yasak vardır. Onu da kaldırdık. 12 Eylül darbesini yapanları da 28 Şubat post modern darbesi yapanları da 15 Temmuz darbesini yapanları da yargının önüne çıkardık, hesap vermesini sağladık.
CUMHURBAŞKANI HUKUKEN YAPTIĞI HER BİR İŞTEN, HUKUK KARŞISINDA DA MİLLET KARŞISINDA DA DOĞRUDAN SORUMLU HALE GETİRDİK
Hukuk devletinin hukuk devletinin olduğu yerde yargı denetimi dışında hiçbir işin olmaması lazım. Bakın Cumhurbaşkanı parlamenter sistemde hukuki hiçbir sorumluluğu yok. İmza attığı şeyden başbakan, ilgili Bakan sorumlu. Ama şimdi Cumhurbaşkanı hukuken yaptığı her bir işten, işlemden, eylemden, hukuk karşısında da millet karşısında doğrudan sorumlu hale getirdik. Yine Anayasa’mıza göre önceki hükme göre Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanet suçlamasıyla belli sayıda itham ediliyor vekille ve nitelikli bir çoğunlukla kabul edilirse ancak o zaman Yüce Divana sevk edilebiliyor. Şimdi yine belli şartlar altında. Ama Cumhurbaşkanı işlediği iddia edilen ya da kendisine isnat edilen her bir suçtan dolayı yargılama yolunu sonuna kadar açtık. Hani deniyor ya tek adam.
ŞİMDİ HER YAPTIĞI İŞTEN SORUMLU BİR CUMHURBAŞKANI VAR
Esas tek adamlık hesap sorulamayan yargı yolu kapalı olan yaptıklarından lausel olandır. Önceki döneme bakın. Tek başına yaptığı işlemler yargı denetimine kapalı. Resen imzaladığı emir ve kararlar Yargı denetimine kapalı hukuki sorumluluğu yok. Cezai sorumluluğu sadece bir konuyla sınırlı. Ama şimdi her yaptığı işten sorumlu bir Cumhurbaşkanı var. Hem milletin karşısında, hem de hukukun karşısında sorumlu olan yasalarımızın da sorumluluğuna izin verdiği bir cumhurbaşkanı var. Öte yandan hukuk devletiyle ilgili yaptığımız başka önemli adımlar da var.
İKİ DEVLET GÖRÜNTÜSÜ VEREN AYRIMA SON VERDİK, YARGI BİRLİĞİNİ BİZ SAĞLADIK
Hukuk devletini güçlendiren başkaca da ciddi adımlar attık. Ne yaptık? Bakın Türkiye'de Devlet Güvenlik Mahkemeleri vardı Yıllar yılı konuştuk, tartıştık. Üyeleri içerisinde askerler de vardı. Bunu kaldırmayı konuşmak bile bu ülkede büyük cesaret işiydi. Şu anda Türkiye'de devlet, güvenlik mahkemesi var mı? Yok. Türkiye'de Türkiye'de ikili bir yargılama sistemi vardı. Bir yandan askeri Yargıtay, diğer yandan Yargıtay. Bir yandan Danıştay, öbür yandan askeri yüksek idare mahkemesi vardı. Bir yandan adli yargı, öte yandan askeri yargı vardı. Türkiye'deki adeta iki Devlet görüntüsü veren askeri yargı, sivil yargı, yüksek mahkeme ayrımına biz son verdik. Yargı birliğini biz sağladık. Hukuk devletini, hukuk devletiyle bağdaşmayan bu sakıncalı ve ayıp uygulamaları hukukumuzun dışına biz taşıdık. Bugün Türkiye'de yargı tektir. Hem adli yargı hem idari yargımız tektir. Bu büyük bir dönüşümdür. Öte yandan özel yetkili ağır ceza mahkemelerini de biz kaldırdık. Terörle mücadele kanununun 10. Maddesine göre kurulan ve ayrı bir imtiyazlı usule sahip olan mahkemeleri de biz kaldırdık.
YARGININ TARAFSIZ VE BAĞIMSIZLIĞINA, GÖLGE DÜŞÜREN HUKUK MÜESSESELERİNİ YENİDEN YAPILANDIRDIK
Bugün Türkiye'de mahkemelerimizin tamamı aynı usule tabi. Aynı uygulamayı yapıyor. Mahkemeler arasında da adeta hiyerarşi görüntüsü veren hukuk devleti ile bağdaşmayan bu uygulamaları da biz kaldırdık. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı hususunda da ciddi adımlar attık. Yargı yetkisini düzenleyen maddede yargının bağımsızlığı yanına tarafsızlığını koyduk. Yetmedi, yetmedi yargının tarafsız ve bağımsızlığına, gölge düşüren hukuk müesseselerini yeniden yapılandırdık. Bakın Adalet Bakanlığına bağlıydı eskiden teftiş kurulu. HSK diye bir kurul yoktu. Adalet Bakanlığının Personel Genel Müdürlüğü bunları yapıyordu. Şimdi ne yaptık? İdari ve mali özerkliğe sahip bir Hakimler Savcılar Kurulu kurduk. Teftiş Kurulunu, Adalet Bakanlığı'ndan ayırdık. Hakim ve savcıların teftişini hakimler ve savcılar teftiş kuruluna bağladık. Personelle ilgili ve diğer konularla alakalı genel bir çatı ifadeyle sekreterya hizmetlerini HSK'nın kendi bünyesine verdik. Eskiden bunu benim genel müdürüm yapıyordu. Adalet Bakanlığı'nda. Her şey Adalet Bakanı'nın emri altındaydı.
DÜNE GÖRE HUKUK MÜESSESELERİMİZ DAHA İYİDİR, DAHA DA İLERİDEDİR
Biz almışız ayrı yere koymuşuz. Ayrı kurula vermişiz Teftişe ayırmışız. İdari mali özerkliğe sahip bir kurul kurmuşuz. Kalkıp şunu diyemeyiz; ‘Düne göre yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı daha kötü bir noktada hukuk müesseseleri olumlu anlamda değiştirilmedi’ diyemeyiz. Dersek haksızlık olur. Ha uygulamayı eleştirmek lazımsa buyurun yapın. Ama düne göre bizim hukuk müesseselerimiz daha da iyidir, daha da ileridedir. Hakimler, savcılar kurulu beş kişi, iki de bakan ve müsteşar yedi, yedeklerle beraber on bir kişiydi. Yargıtay'dan, Danıştay'dan seçiyorlar, sonra onlar da Danıştay'ı seçiyor. Kendi içinde kapalı devre işleyen bir sistem vardı. Biz şimdi ne yaptık? Bakın Meclisimiz yedisini Meclisini seçiyor. En son seçimi uzlaşmayla yaptık burada. Kötü mü oldu? Demokratik meşruiyeti arttırdık. Ve aynı zamanda kurula seçilen üyelerin kaynaklarını da çoğalttık. Anayasa Mahkememiz askeri üyeler vardı Anayasa Mahkemesi'nde. Hem askeri Yargıtay’dan hem de Askeri Yüksek İdare Mahkemesinden üyemiz vardı. Yahu bizim sivil bir anayasa mahkememiz bile yoktu. İlk defa sivil anayasa mahkemesini birlikte yaptık ve dönemde hukuk sistemimize kazandırdık ve önemli adımları beraber attık.
ADALET BAKANI'NIN GÖRÜLEN BİR DAVAYA, SORUŞTURMAYA MÜDAHALE ETME HAKKI VE YETKİSİ YOKTUR
Bazıları diyor ki eleştirirken ‘Sen şu davayı niye seyrettin? Şu olay olurken niye baktın? Şu işe niye müdahale etmedin? Şu konuda niye dava açmadın?’ Şimdi bazıları da diyor ki ‘Müdahale olursa niye müdahale ediyorsun?’ Şimdi bir karar verin Allah aşkına. Ben görülen bir davaya müdahale edersem mi, hukuk devletine uygun davranmış olurum. Yoksa Müdahale etmezsem mi hukuk devletine uygun davranmış olurum. Adalet Bakanı'nın görülen bir davaya müdahale etme hakkı yetkisi yoktur. Soruşturmalara müdahale etme hak ve yetkisi yoktur. Bakın çok net söylüyorum, daha önceki dönemlerde Adalet Bakanlarının, Cumhuriyet Savcılarına dava açma emri verme hakkı ve yetkisi vardı. Onu da biz kaldırdık biz. Adalet Bakanı talimat vermesin. Yargı kendi sistemi içerisinde tarafsız ve bağımsız bir şekilde işletsin diye. Doğru adımı yaptık.
BEN ANAYASA İLKESİNE UYAN BİRİSİYİM
Anayasa’mızın 138. Maddesi izninizle burada tekrar etmek isterim. Diyor ki ‘Hiçbir organ, makam, mevzi veya kişi yargı yetkisinin kullanılması hakkında hakimlere, mahkemeye emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Ben bu ilkeye uyan birisiyim. Hiç bugüne kadar yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili zorunlu olmadıkça konuşmadım konuşmamda. Bundan sonra da konuşmamaya özen göstereceğim.
ANAYASAMIZA SADAKAT BİZİM VAZİFEMİZDİR
Öte yandan bir başka şey yine Anayasa 138. Maddesi ‘Görülmekte olan bir dava hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde soru sorulamaz, görüşme yapılamaz, herhangi bir beyanda bulunamaz.’ Ben demiyorum, Anayasa diyorum ama sabahtan beri burada yargılayıp mahkum etmediğimiz ve itham etmediğimiz kimse kalmadı. Bu bir defa burada Yüce Meclisimizin her bir üyesinden Anayasamıza sadakat bizim vazifemizdir. Bu konuları Meclisin kürsüsünde dillendirirken daha farklı bir dile bizim ihtiyacımız olduğunu buradan özellikle ifade etmek isterim.
İLK DEFA ÇOCUK KORUMA KANUNU ÇIKARDIK, UYGULAMAYA KOYDUK
Hükümetlerimiz döneminde kadınlar ve çocuklarla ilgili de önemli reformlara imza attık. Özellikle çocuklarımızı korumak için ve onlarla ilgili önemli değişiklikler yaptık. Bir yandan Anayasa’nın 10. Maddesine çocuklarımız için pozitif ayrımcılık koyarken Anayasa’nın 41. Maddesinin başlığını çocuk haklarını da ilave ettik. Çocukların korunma ve barınma hakkını çocuğun üstün yararına uygun davranmayı ve bu yararı korumayı devlete bir vazife olarak yükledik. Çocuklarla ilgili önemli adımların devamını arkasından da getirdik. İlk defa Çocuk Koruma Kanunu çıkardık. Çocuk Koruma Kanunu uygulamaya koyduk. Suça sürüklenen çocuklarımızla ilgili önemli adımlar attık. Ceza sistemimizde çocuklarımızın aleyhine işlenen suçların cezalarını arttırdık. Yaptırımlarda farklılaşmaya gittik.
İCRA KAĞIDINDA ÇOCUK YERİNE, TESLİME KONU EŞYA YAZIYORDU
Çocuklar ve diğer kırılgan gruplarla ilgili adli süreçlerde onların örselenmemesi için tedbirler aldık. Adli görüşme odaları kurduk. Şu anda Türkiye'de 81 ilde 147 adliyede 152 tane adli görüşme suç mağduru çocuklar ve kırılgan gruplar suçun şüphelileriyle failleriyle yüz yüze gelmeden psikologlar, sosyologlar ve uzmanlar eşliğinde ve örselenmeden onlarla ilgili adli süreçler işletilmektedir. Bir başka konu o da çok önemli. Çocuklarla aileler arasında boşanmış aileler, anne-babayla çocuğun ilişki kurmasında büyük dramlar yaşanıyordu. Bir yandan polis, bir yandan jandarma, bir yandan icra memuru ama icra memurunun elinde de bir kağıt var. O kağıdın üzerinde de çocuk yerine teslime konu eşya yazıyor. Ya bir düşünün.
İCRA İLE ÇOCUKLARIN ANNE VE BABALARIYLA GÖRÜŞME UYGULAMASINA SON VERDİK
Anne babayla kişisel ilişki kuracak evladımız, yavrumuz, mahkeme kararı gereğiyle icra marifetiyle yapılıyor ve burada da diyor ki teslimi konu eşya. Bir de para veriyorlar, çocuğumla görüşeceğim diye, parası olmayan pek çok kişiyle görüşme imkanından mahrum kalıyordu. Şimdi ne yaptık? Bir defa bu düzeni kaldırdık. İcra ile çocukların anne ve babalarıyla görüşme uygulamasına son verdik. Çocuklarla ilgili görüşmek için yeni bir sistem kurduk. çocuklarımız bu sistemde psikolog, sosyolog, rehber öğretmen ve uzmanlar eşliğinde görüşmekte aileleriyle kimseden de herhangi bir ücret alınmamaktadır. Bu daha insani bir şey değil mi?
2023’TE BÜTÜN ÜLKEMİZDE UYGULAMAYI HAYATA GEÇİRECEĞİZ
Çocuklarımızın hakkını hukukunu üstün yararını koruyan önemli bir adım değil mi? Önemli bir adım. Ve bunu da attık. Şu ana kadar 242 noktada çocuklarla ilgili bu uygulamayı başlattık. İnşallah 2023’ün sonuna kadar bütün ülkemizde bu uygulamayı hayata geçireceğimizi buradan ifade etmek isterim.
KADINLARIMIZIN HUKUKUNU KORUMAK İÇİN ÖNEMLİ ADIMLAR ATTIK
Kadınlarla ilgili kadınlarla alakalı konularda bizim adımlarımız Yüce Meclisin de Aziz Türk milletinin de gözleri önündedir. Kadına karşı şiddetle mücadele bizim hükümetlerimizin değişmez değiştirilemez gündemidir. Bugüne kadar kadınlarımızın hukukunu korumak için önemli adımlar attık. Ve bu hukuku koruyacak adımları hayata bir bir geçirdik. Bakın 2003 yılında Aile Hukukundan kaynaklan uyuşmazlıkların çözümü için ilk defa İhtisas Mahkemesi olarak Aile Mahkemelerini hukuk sistemimize biz kazandık. Ve daha iyi bir uygulama olsun diye biz kazandırdık. Kadınla ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun olan 6284 Sayılı yasayı biz yürürlüğe koyduk ve bu yasa bugün uygulanmaktadır. Hakimler ve Savcılar Kurulu tedbir kararlarının uygulaması için de İhtisas Mahkemeleri oluşturdu. Bu ihtisas mahkemeleri bugün tedbir kararlarını uygulamaktadır. Cezaların caydırıcılığını arttırdık. Bakınız çok net. Kadına karşı cinayetlerde daha önce sadece alt soy ve üst soya karşı bir cinayet işlenirse nitelikli öldürme ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alıyordu. Biz bunun yanına kız kardeşi koyduk. Daha sonra eşi koyduk. Daha sonra boşanmış eşi koyduk. En son bu Meclisimizin sizlerin oylarıyla kabul ettiği değişikliklerle de kadın mağdur olduğu takdirde kadına karşı cinayetin ayrımsız ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yaptık.
TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİNE SINIRLAMALAR GETİRDİK
Töre saikiyle işlenen cinayetleri de yine aynı şekilde nitelikli öldürme suçu kapsamına aldık. Yine takdiri indirim nedeni olarak kravat taktı, düzgün tıraş oldu, uygun lisan kullandı, boyun büktü gerekçesiyle takdiri indirim nedenlerinden Aziz Milletimizin rahatsız olduğunu gördük. Meclisimize gelen teklifle burada ayarı Meclisimiz verdi ve takdiri indirim nedenlerine sınırlamalar getirdik. Bunun kötüye kullanılmasını önleyecek önemli bir reformu daha hayata geçirdik. Israrlı takibi ilk defa suç haline getirdik ve bununla ilgili önemli bir adımı attık. Ve bu konu uygulamada devam etmektedir. Aile içi şiddeti, takibi, şikayete bağlı suç olmaktan çıkardık, re’sen takip edilen suçlar arasına koyduk. Kadına karşı darp fiilinin işlenmesi halinde tutuklama nedenleri varsayılan katalog fiiller arasına koyduk. Bizim bu konuda mücadelemiz ama’sız, fakatsız, lakinsiz, lam’sız, cim’siz bir mücadeledir ve bu konudaki mücadelemizi de kararlılıkla bundan sonra devam ettireceğimizi ifade etmek isterim.
KADINI BİREY HALİNE GETİREN REFORMU DA BURADAN BERABER YAPTIK, BİZ YAPTIK
765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda kadına karşı işlenen cinsel içerikli suçlar adabı umumiye ve nizamı aile aleyhinde cürümler bahsi altında düzenleniyordu. Bu ne demek bu suçlar işlendiği zaman korunan kadın değil, korunan hukuki değer adabı umumiye, nizamı aile. Bu suçlar kadına karşı değil, adabı umumiye, nizamı aile aleyhine işlenmiş suçlar kabul ediyordu. Ceza hukuku anlamında cinsel içerikli suçları cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar bahsi bölümü altında düzenleyip kadını birey haline getiren reformu da buradan beraber yaptık. Biz yaptık. Ve bu konularda hiç mütevazı olmaya gerek yok. Ama bütün bunlara rağmen hala şiddetin cinayetlerin olması elbette hepimiz için büyük bir ayıptır. Bununla da seferberlik anlayışıyla birlikte mücadele etmemiz gerektiğine yürekten inanıyorum. Biz bu konuda sürekli ve devamlı bir mücadeleyi hayat felsefesi haline getirdik ve yapmaya da devam edeceğiz.
PERSONEL, MAHKEME SAYILARINDA BÜYÜK ARTIŞ OLDU
Tabii bizim yeni dönemde hakim ve savcılarımızla, yargıyla ilgili yaptığımız başkaca çalışmalarımız da var. 2002 yılında 9 bin 349 hakim ve savcımız vardı. Şu anda 22 bin 769 hakim ve savcımız var. 2002’de yüz bin kişiye düşen hakim sayısı 9,40, savcı sayısı 4,97’i iken 2021 yılı sonu itibariyle yüz bin kişiye düşen hakim sayısı 18,7, savcı sayısını 8,84’e yükselttik. 2002’de Türkiye'de adliyede Adalet Bakanlığı personeli 51 bin 681 idi. Şu anda rakam 164 bin 609, yüzde 219 artırdık. Bu ne demek biliyor musunuz? Avukatlığım sırasında mahkemeler nöbetleşe zabıt katibi kullanırlardı. Yeteri kadar zabıt katibi yoktu. Biz onun işi bitsin de öbür mahkemeye gelsin diye beklerdik. Şimdi bambaşka bir fotoğrafla karşı karşıyayız. 3 bin 581 tane Türkiye'de mahkeme sayısı varken biz bunu 6 bin 950’ye çıkardık. Yüzde 94 oranında adli yargıda arttırdık. Bunların elbette ki yargının işleyişini hızlandırma, makul sürede yargılanma konusunda son derece önemli rol oynadığını buradan ifade etmek isterim.
YARGIYI TEKNOLOJİYLE DE DONATTIK
Türkiye'de bilgisayar kullanımıyla ilgili de önemli şeyler var. Yargıda toplam 2002’de 1700 küsur bilgisayar varken şu anda 260 bin civarında bilgisayar var. Biz yargıyı teknolojiyle de donattık. Ulusal Yargı Ağı UYAP’ı kurarak yargılamaların hızlandırılmasında da önemli bir konulara imza attık. Eskiden bir tapudan kayıt için aylarca beklenirken şimdi bir tuşa bastığınızda tapu kayıtları huzurlarınızdadır.
HAKİM VE SAVCILARIMIZI TÖHMET ALTINDA BIRAKMAK ÇOK BÜYÜK BİR HAKSIZLIK OLUR
Tabii buradan şunu da söylemekte fayda görüyorum. Yargının önünde çok sayıda dosya var. Şu anda 2021 itibariyle rakamlara baktığınızda yaklaşık kesin rakam olduğu için söylüyorum, 18 milyon civarında ilk derece mahkemelerinde olan dosyalar var. Tabii buna siz Yargıtay'ı, Danıştay'ı da koyarsanız bu rakam daha da fazladır. Bunu şunun için söylüyorum. Yargıda görev yapan hakim ve savcılarımız büyük bir özveriyle görevlerini yapıyorlar. Milyonlarca dosyayı bakıyorlar. Sadece kamuoyunda siyasi taraftarlığa uygunluk esasları bakımından tartışılan bazı davalar nedeniyle hakim ve savcılarımızı yargılamak, onlar hakkında hüküm vermek büyük bir haksızlıktır. Düşünün, 20 milyon civarında dosya var ve bunların bir sürü tarafı var. Türkiye'de tartışılan dava sayısına bakın. O da biz çok net söylüyorum, yüzü geçmez ama 20 milyon dosyanın olduğu yerde tartışılan ama adalet terazisi üzerinde tartışma yürümeyen davalar üzerinden hakim ve savcılarımızı töhmet altında bırakmak çok büyük bir haksızlık olur. Ben bu haksızlığı buradan Adalet Bakanlığı ve Hakimler Savcılar Kurulu Başkanı olarak kabul etmediğimi yüksek sesle ifade ediyor, görevlerini büyük bir özveriyle yapan hakim ve savcı gönülden başarılar diliyorum.
Konuşmaların ardından Meclis Genel Kurulu'nda yapılan oylamada, Adalet Bakanlığının bütçesi kabul edildi.