Adalet Bakanlığı 2018 Bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşüldü. Komisyon görüşmeleri sırasında konuşan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, önemli açıklamalarda bulundu.
Bakan Gül’ün konuşmasından satırbaşları:
ADALET SİSTEMİMİZİ DAHA DA İLERİYE TAŞIMAK TARİHİ SORUMLULUĞUMUZDUR
Demokrasilerde, devlete karşı güven duygusunun zedelenmemesi, refah ve toplumsal yaşamın esenliği için iyi işleyen bir yargı sisteminin varlığı tartışılmaz bir ihtiyaçtır. Bundan hareketle, tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi adalet alanında da, bu yüzyılın gereklerini karşılayacak yüksek kalite standartlarına erişmek için yeni politikalar geliştirmekteyiz. Ülkemiz bunu yaparken, dünyadaki gelişmeleri yakından izlemekte, uluslararası toplumun kazanımlarını da dikkate alarak gelişimini sürdürmektedir. Sürekli gelişen koşulları dikkate alarak, adalet sistemimizi daha da ileriye taşımayı tarihi bir sorumluluk olarak görüyoruz. Gelişen toplumsal yapı ve değişen ihtiyaçlar, dünya genelinde görülen ilerleme ve değişimler, yenilenme ihtiyacını zorunlu olarak önümüze çıkarmaktadır. Bu zorunluluğun görülmemesi halinde, gittikçe dinamikleşen toplumsal yapının gerisinde kalınacağı şüphesizdir.
ÖNEMLİ MESAFE KATETTİK
Ülkemizin ekonomik sistemi, yönetim yapısı, toplumsal düzeni, bilimsel ve teknolojik kapasitesi her geçen gün daha da gelişmektedir. Bu gerçek, uluslararası alanda sıkça ifade edilmekte ve yakaladığımız gelişmişlik düzeyi, dünya siyasetindeki iddia ve sorumluluğumuzu daha da artırmaktadır. Bu gelişmeler karşısında, tüm yönetim yapımızın olduğu gibi adalet sistemimizin de yeniden analizini yapıp gerekli tedbirleri alıyoruz. Hükümetlerimiz döneminde adalet hizmetlerine yönelik olarak TBMM’nin de yoğun destek ve mesaisini alarak çok önemli işler yapılmıştır. Bunların kesintisiz ve yükselen bir performans ile sürdürülmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bakanlık olarak amacımız vatandaşlarımızın daha hızlı, daha etkili ve daha kaliteli adalet hizmeti alabilmesidir. Buna dönük çalışmalarımız adalet hizmetlerinin her alanında bu gün sonuçlarını vermektedir. 2002 yılından bu yana Bakanlık olarak yaptığımız çalışmalarla adalet hizmetlerinde karşılaşılan sorunların çözümünde önemli bir mesafe kat ettiğimiz inkar edilemez. Yargı teşkilatımız gittikçe gelişen dinamik bir insan kaynağına sahiptir. Bu insan kaynağı, etkin bir yargı sistemi oluşturularak sorunları kalıcı çözüme kavuşturma konusunda umut verici bir boyuttadır.
ANAYASAL VE YASAL REFORMLAR
100. yılına yaklaştığımız Cumhuriyetimizin temel niteliklerinden biri olan hukuk devleti ilkesi, devletin hukukla bağlı olmasının yanında demokratik standartlara uygun bir hukuk sistemini de gerektirir. Hükümetlerimiz döneminde 2002 yılından bu yana attığımız adımların tümü insan hakları temelinde hukuk devleti ilkesinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesine yöneliktir. Yapılan bütün mevzuat değişiklikleri ve adalet sisteminin geliştirilmesine yönelik atılan adımlar bu amacın gerçekleştirilmesine matuftur. Hukuk alanında yapılan reform niteliğindeki bu değişikliklerle vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetleri daha fazla güvence altına alınmıştır. Gerçekleştirdiğimiz bu reformlar sayesinde, büyük bir millet ve köklü bir devlet geçmişine sahip olarak, son dönemde yaşadığımız sorunların üzerinden çok şükür gelmekteyiz. Anayasa ve başta temel yasalar olmak üzere gerçekleştirilen değişikliklerle adalet sistemimize çok önemli yenilikler kazandırılmıştır. Bu kapsamda; kişisel verilerin korunmasının bir hak olarak ilk defa düzenlenmesi, çocuk haklarının ilk defa anayasal koruma altına alınması, sendikal özgürlüklerin geliştirilmesi, kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı getirilmesi, partisinin kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebep olan milletvekilinin, milletvekilliğinin düşmesini öngören Anayasa hükmünün kaldırılması anayasal düzeyde kaydedilen bazı gelişmelerdendir. Dolayısıyla bir parti mezarlığı haline getirilen ülkemizde, bu reformlarla parti kapatma konusu gündemden düşmüştür.
HUKUKİ GÜVENCE ARTTIRILDI
Hükümetlerimiz döneminde vatandaşlarımızın hukuki güvencesi artırılmış ve hak arama yolları da çoğaltılmıştır. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkanı tüm idari ve hukuki süreçlerin tüketilmesinden sonra vatandaşlarımızın başvurulabileceği bir iç hukuk yolu olarak sistemimize dahil edilmiştir. Böylelikle bir yandan vatandaşlarımızın mağduriyetleri hızlı biçimde çözüme kavuşturulurken diğer yandan ülkemiz aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru sayıları da ciddi oranda azalmıştır. Bu, yargı sistemimizde hükümetlerimiz döneminde gerçekleştirdiğimiz en önemli reformlardan biri olmuştur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdindeki süreçler önceliklerimiz arasında olmuştur. Bu kapsamda mahkemeye ilişkin süreçlerin yürütülmesi için Bakanlığımız bünyesinde İnsan Hakları Daire Başkanlığı kurulmuştur. 694 Sayılı KHK ile de bu daire müstakil hale getirilmiştir. Geçtiğimiz süreçte bu konudaki kurumsal kapasitenin artırılması için bu Daire Başkanlığı ana hizmet birimi olarak yeniden yapılandırılmıştır.
KOMİSYON TAMAMEN BAĞIMSIZDIR
Bu alanda getirdiğimiz bir diğer yenilik ise AİHM’e Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne İlişkin Kanun ile 2013 yılında kurduğumuz İnsan Hakları Tazminat Komisyonu olmuştur. 2017 yılı Kasım ayına kadar Komisyona 8 bin 431 başvuru olmuş, 3 bin 810 başvuruda tazminata hükmedilmiş ve bu başvurularda 8 bin 466 kişiye 34 milyon 64 bin TL tazminat ödenmesine hükmedilmiştir. Vatandaşlarımızın hukuki güvencesinin artırılması için oluşturduğumuz bir diğer kurumsal yapılanma ise olağanüstü hal döneminde yapılan işlemlere ilişkindir. 23 Ocak 2017 tarihli KHK ile Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuştur. Haklarında doğrudan işlem yapılan kişi ve kurumların taleplerini inceleyen Komisyon, tamamen bağımsızdır. Komisyonun kurulmasıyla birlikte, AİHM önündeki derdest başvuru sayısında ciddi bir azalma meydana gelmiştir. Özellikle FETÖ üyeleri tarafından yapılan 25 bin civarında başvuru OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonunun kurulması ve bunun üzerine yaptığımız itirazlar sonucu reddedilmiştir. Bunun sonucu olarak 31 Ekim 2017 tarihi itibariyle AİHM önündeki derdest başvuru sayımız 8 bin 300’lere kadar düşmüştür. Belirttiğim bu hususlar dışında, özellikle Kamu Denetçiliği Kurumu, Kişisel Verileri Koruma Kurumu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu hak arama yolundaki diğer kurumsal yenilikler olmuştur. Tüm bu yenilikler uluslararası alanda emsalleri olan ve sistemimiz açısından büyük önem taşıyan uygulamalardır.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI DEVLETİN OLMAZSA OLMAZIDIR
Yargı bağımsızlığı, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz unsurlarından biridir. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin de doğal bir sonucu olarak bağımsızlığın yasama ve yürütme organlarına karşı korunması öne çıkarılmıştır. Ancak yargı bağımsızlığı günümüzde yalnız yasama ve yürütmeye karşı bağımsızlığı değil diğer tüm Anayasal kurum ve kuruluşlara, medyaya ve diğer güç odaklarına karşı da bağımsızlığı kapsayacak bir şekilde anlaşılmalıdır. Yargı mensuplarının karar verirken her türlü etki ve baskıdan uzak, yalnızca hukuk kuralları ve vicdani sorumlulukla hareket etmeleri gerekmektedir. Yargı bağımsızlığı, hâkimlere tanınmış bir ayrıcalık olmadığı gibi hâkimlerin hiç bir kuralla bağlı olmaması ya da keyfi davranması da değildir. Aksine Anayasamızın 138. maddesinde ifadesini bulan bağımsızlık, Anayasa, kanun ve hukuka uygun bir vicdani kanaatle bağlı olmayı, bunun dışındaki bağlılıkları reddetmeyi zorunlu kılmaktadır.
TARAFSIZLIK EN AZ BAĞIMSIZLIK KADAR ÖNEMLİDİR
Belirtmek isterim ki yargı için “tarafsızlık” kavramı en az “bağımsızlık” kadar önemlidir. 16 Nisan 2017 tarihi, birbirini tamamlayan bu iki kavramın anayasal düzeyde ifadeye kavuşması ve yargı sistemimizin sivilleşerek normalleşmesi konusunda önemli bir milattır. Bu tarihte gerçekleştirilen halk oylamasıyla Anayasa’nın ilgili hükümlerinde köklü bir dizi değişikliğe gidilmiş ve yargıyı ilgilendiren konularda yeniden yapılanma sağlanmıştır. Yargının bağımsızlığı yanında “tarafsız” olacağı ibaresi Anayasamıza eklenerek yargı erki daha da güçlendirilmiştir. Anayasada tarafsızlığa yapılan vurgu yanında, bu değişiklik ayrıca yargı sistemimizde önemli bir kurumsal reformu da beraberinde getirmiştir. Disiplin mahkemeleri dışındaki bütün askeri mahkemeler ile Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmıştır. Böylece Türkiye’de çok uzun yıllardır tartışılan bir konu çözüme kavuşturulmuştur. Bu değişikliğin gereği olarak HSK tarafından askeri yargıda görev alan ve talebi olan askeri hâkim ve savcıların adli ve idari yargı teşkilatına atanması sağlanmıştır. Ayrıca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ismi Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) olarak değiştirilmiş ve Kurulun yapısı ve üye seçim sistemi yeniden düzenlenmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin HSK’ya üye seçiminde rol üstlenmesi sayesinde milli iradenin yargı üst yönetimine yansımasının yolu açılmıştır. Bu adım yargının demokratik meşruiyeti ile hesap verebilirliğini de güçlendirmiştir. Üzerinde durduğum bu ve diğer değişiklikler geçmiş tecrübelerimizden hareketle ve uluslararası standartların gözetilmesi suretiyle gerçekleştirilmiştir.
FETÖ SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ VE 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ
Geçtiğimiz yıllarda yargının FETÖ silahlı terör örgütü tarafından kendi amaçları doğrultusunda nasıl kötüye kullanıldığına hep birlikte şahit olduk. Vicdanını, hukukun ve gerçek adaletin hizmetine değil de bir terör örgütünün emir ve talimatlarının hizmetine sunan FETÖ mensupları ve örgüt mensubu olan hâkim ve savcılar, Cumhurbaşkanımıza, Yüce Meclisimize, seçilmiş meşru hükümetimize ve sonuçta demokrasi ile millet iradesine ihanet ettiler. Tarihte az rastlanan bu ihaneti yapanlar, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı kavramlarını da kendi menfaatleri doğrultusunda kullanarak bu suçları işlediler. Malumunuz olduğu üzere 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ silahlı terör örgütünün kalkıştığı darbe teşebbüsü aziz milletimizin mücadelesi, direnişi ve milli iradenin yanında durmasıyla başarısızlığa mahkum olmuştur. 15 Temmuz gecesi Sayın Cumhurbaşkanımızın “Milli iradenin üstünde hiçbir güç tanımam.” açıklaması, demokrasiye sahip çıkma çağrısı ve istiklaline-istikbaline sahip çıkan Milletimizin meydanları doldurmasıyla bu ihanet girişimi bertaraf edilmiştir. Ülkemizin ve demokrasimizin koruyucusunun Türk Milleti olduğu 15 Temmuz’da bir kez daha ispat edilmiştir. Bu darbe girişimi Türk Milletinin kahraman evlatlarının memleket sevgisinden kaynaklanan iradesiyle çok şükür başarısız kılınmıştır. Bundan sonra da Türkiye Cumhuriyeti, demokrasiden, hukuktan, adaletten ve elde ettiği kazanımlardan asla taviz vermeyecektir. Bu mücadele; milletimiz, devletimizin tüm kurumları ve yargımız eliyle başarı ile sürdürülecektir. 15 Temmuz gecesi FETÖ mensubu teröristler demokrasimize kastetmişlerdir. Çatısı altında bulunduğumuz TBMM bombalanmıştır. O gece vatan, millet, devlet ve istiklal aşkıyla sokağa çıkan 250 vatan evladı şehit edilmiş, 2 bin 193 vatandaşımız ise gazi olmuştur. Gerek 15 Temmuz öncesinde, gerekse 15 Temmuzda Türk yargısı milletinin ve demokrasinin yanında saf tutmuş ve terör örgütüne hukuk yoluyla cevap vermiştir. Yargı mensupları, birlik ve beraberlik ruhu içerisinde, FETÖ terör örgütü ile etkin bir mücadele ortaya koymuştur. Cumhuriyet başsavcılarımız, Cumhuriyet savcılarımız ve hâkimlerimiz 15 Temmuzda büyük bir cesaretle görevlerinin başında olmuşlardır. Yürütülen soruşturmaların büyük çoğunluğunda dava açılmış olup bazı soruşturmalar ise devam etmektedir. Başta darbe girişimine ilişkin davalar olmak üzere FETÖ silahlı terör örgütü ile ilgili açılan davalar hızla sonuçlanmaya başlamıştır.
TÜRK YARGISININ BAŞI DİK VE ALNI AÇIKTIR
Yargıya ilişkin tüm hususlar kamuoyunun önünde cereyan ediyor. Bunun için Türk yargısının başı dik ve alnı açıktır. Yargı hem kendisine hem de ülkesine yönelen kuşatma harekatı karşısında etkin ve dinamik bir şekilde adil ve cesur kararlara imza atmaktadır ve atmaya devam edecektir. FETÖ soruşturma ve davalarında yargı mensuplarının özverili çalışmaları ve hızı takdire şayandır. Milletimizin beklentisi bu davaların hızlı bir şekilde hukuk çerçevesinde sonuca ulaşmasıdır. Bu münasebetle Komisyonun siz saygıdeğer başkan ve üyeleri huzurunda, 15 Temmuzda gerçekleştirilen hain darbe teşebbüsüne sarsılmaz bir irade ve cesaretle karşı duran ve bu dik duruşuyla tarihe altın harflerle geçen Türk yargısına milletimiz adına bir kez daha şükranlarımızı sunduğumu belirtmek istiyorum. Yine kahraman askerlerimize, polislerimize, tüm kamu görevlilerimize ve vatandaşlarımıza şükranlarımızı sunuyorum. Şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.
YARGI REFORMU HEDEFİMİZ
Toplumsal hayatın huzur ve güven içerisinde devamı ancak adalet sisteminin etkin bir şekilde işlemesi ile mümkündür. Toplumda huzur ve güvenden söz edilebilmesi için öncelikle hak ve adalet duygusu korunup gözetilmelidir. Bu anlayışla hükümetlerimiz döneminde ilk günden bugüne adalet alanında kapsamlı bir reform iradesi benimsenmiştir. Zira devraldığımız adalet sistemi mütemadiyen reform gerektiren bir yapıyı haizdi. Gerçekleştirdiğimiz reformlar sayesinde özellikle adalet alanında sorunların çözümü noktasında çok mühim mesafeler alınmıştır. Bununla birlikte önümüzde atılacak daha bir çok adım bulunmaktadır. Bu nedenle adalet alanına ilişkin reform irademiz kararlılıkla devam etmektedir. Yürütülecek çalışmalar dün olduğu gibi bugün de kapsayıcı ve yenilikçi bir anlayışla belirlenmektedir. Nihai amacımız vatandaşlarımızın adalete erişimini daha da kolaylaştırmak ve adaletin tecellisini tam olarak sağlamak yanında adalete duyulan güveni de en üst seviyeye çıkarmaktır. Adalet hizmetlerinin mevcut sorunlarının çözümü ve hizmetlerin daha iyi yürütülmesinin sağlanması için günübirlik bakış açısının hâkim olduğu yaklaşımların ve bu yaklaşımlara dayalı geçici çözümlerin sonuç getirmediğini düşünmekteyiz. Bu nedenle Hükümet Programlarımızda yargının etkinliğini güçlendirmek adına adalet sistemimize ilişkin politikalarımızı ortaya koymuş bulunmaktayız. Ayrıca yürüteceğimiz reform çalışmalarına geçtiğimiz dönemde kamuoyuna duyurduğumuz ve yeni ihtiyaç ve gelişmeler doğrultusunda güncelleme çalışmalarına başladığımız Yargı Reformu Stratejisi çerçevesinde de devam edeceğiz.
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA YAKIŞIR BİR ADALET SİSTEMİ
Cumhuriyetimizin 100. yılına yakışır bir adalet sistemini milletimizin hizmetine sunmak için hazırlıklarımıza başladık. Bu kapsamda yeni vizyon belgelerimiz ve yeni reform çalışmalarımız ile hukuk devleti idealimizi daha üst seviyelere taşıyacak hamleleri hayata geçirmeyi planlıyoruz. Atacağımız yeni adımlarla; 1. İnsan haklarını daha etkin korumayı, 2. Daha etkin ve hızlı işleyen bir yargı sistemi oluşturmayı, 3. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini yaygınlaştırmayı, 4. Yargıda meslekî yetkinliği ve insan kaynaklarını güçlendirmeyi, 5. Yargının fizikî ve teknik altyapısını daha da geliştirmeyi, Hedefliyoruz. Bu sayede vatandaşlarımızın adalete erişimi güçlendirilmiş ve haklarını daha kolay elde etmeleri sağlanmış olacaktır. Dolayısıyla vatandaşlarımızın beklentisine ve yüksek adalet inancına aynı derecede cevap veren ve hizmet üreten bir yargı sistemine erişmiş olacağız. Bu hedefler doğrultusunda atılacak adımlarla vatandaşlarımızın hukukî güvenceleri artırılarak haklarına daha kolay kavuşmaları imkanı sağlanacaktır. Önümüzdeki süreçte yargıya güvenin artırılması ve yargılamaların hızlandırılması için bir dizi yeniliği içeren bir reform paketini kamuoyumuzla paylaşacağız. Bu reform paketinde kamuoyumuzun gündemini oluşturan yargıya ilişkin bir çok konu yer alacaktır. Bu kapsamda geniş bir analiz çalışmasını da hali hazırda sürdürmekteyiz. Bu analiz kapsamında yargıya güven konusunu; hâkimler, Cumhuriyet savcıları, avukatlar, akademisyenler, ekonomik hayatın aktörleri, meslek kuruluşları ve sivil toplumun tüm kesimleri ile birlikte masaya yatıracağız. Çalışma kapsamında bir yandan sorunları tespit ederken diğer yandan atacağımız adımlara ve belirleyeceğimiz politikalara yönelik parametre ve stratejileri ortaya koymuş olacağız. Böylelikle hem vatandaşlarımıza daha hızlı, etkin ve kolay hak elde etme yollarını açmış olacağız; hem de yargının iş yükünün azaltılması ve iş süreçlerinin hızlandırılması bakımından önemli katkılar sunacak yeniliklere imza atacağız.
TEMEL MEVZUAT DEĞİŞİKLİKLERİ VE GETİRİLEN YENİLİKLER
Bakanlığımız Yargı Reformu Stratejisiyle belirlenen temel hedefler ve öncelikler doğrultusunda mevzuat çalışmalarına devam etmektedir. Bu konuda yapmış olduğumuz ve sürdürdüğümüz bazı önemli çalışmalara değinmek istiyorum. Hükümet Programlarımızda gelişen sosyal, siyasal ve ekonomik yapımıza uymayan ve değişimin gerisinde kalan mevzuatın yenileneceği taahhüt edilmiştir. Zira hukukî metinler, yürürlüğe girdikleri zamanın sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarını yansıtırlar. Bu nedenle yapılan düzenlemeler zamanla değişen şartların gerisinde kalabilmektedir. Bundan hareketle, mevzuatımızın tüm yönleriyle gözden geçirilmesi, günün değişen ihtiyaçları yanında toplumu bulunduğu noktadan daha ileriye taşıyacak normların ihdası büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, Anayasa değişiklikleri yanında başta temel kanunlarımız olmak üzere mevzuatımız neredeyse tamamen yenilenmiştir. Mevzuat değişiklikleri kapsamında yargı reformu paketleri ile yargı organlarına gelen iş yükünün azaltılması, hâkim, Cumhuriyet savcısı ve personel sayısının artırılması, icra ve iflas işlemlerinin basit, hızlı ve güvenilir şekilde yürütülmesi ve insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılmasına yönelik birçok yenilik getirilmiştir. Temel kanunlardan olan Türk Ceza Kanunu ile başlayan değişim süreci Ceza Muhakemesi Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile devam etmiştir. Ayrıca Kabahatler Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, Bilirkişilik Kanunu ve Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gibi birçok düzenleme ile önemli yenilikler getirilmiştir. Bu çalışmalarla yeni kurum ve uygulamalar sistemimize dâhil olmuştur. Bu uygulamalar, bireysel mağduriyetlerin önlenmesini ve demokrasimizin daha da derinleşmesini sağlamıştır. Kısa süre önce de bazı önemli mevzuat değişikliklerini gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Ceza Muhakemesi Kanununun 158’inci maddesinde gerçekleştirdiğimiz değişiklikle soyut ihbar ve şikayetler için soruşturma öncesi bir ön değerlendirme mekanizması oluşturulmuştur. Gündemimizde olan önemli konulardan biri de iş uyuşmazlıklarıdır. Bu uyuşmazlıkların çözümünün uzaması, bir yandan işçilerimizi diğer yandan işverenleri olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle iş uyuşmazlıklarının çözümünün çabuk ve etkili biçimde yerine getirilmesi önem taşımaktadır. Bundan hareketle 12 Ekim 2017 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilen 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile hukuk sistemimizde önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerle bazı iş uyuşmazlıklarında arabuluculuk dava şartı haline getirilmiştir. Geçtiğimiz süreçte ayrıca bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin işleyişinde ortaya çıkan sorunların giderilmesi amacıyla da bazı kanunlarda değişiklik yapılmıştır. 20 Temmuz 2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanunla uygulamada kanun yoluna başvuru hususunda yaşanan sorunlar giderilmiştir.
MAĞDURLAR İÇİN ÖZEL ÇALIŞMA
Halen üzerinde çalıştığımız birçok kanun taslağı bulunmaktadır. Bunlardan biri de mağdur haklarına ilişkindir. Geçtiğimiz süreçte karşılaştırmalı hukuk örneklerine uygun olarak mağdur haklarına ilişkin çalışmalar yapmak üzere Bakanlık bünyesinde Mağdur Hakları Daire Başkanlığı kurulmuştur. Konuya ilişkin olarak Bakanlığımızca Mağdur Hakları Kanun Tasarısı Taslağı hazırlanmıştır. Söz konusu Taslaktaki düzenlemelerle önemli yenilikler getirilmektedir. Hazırlanan Taslak kamu kurum ve kuruluşlarının görüşüne sunulmuştur. Önümüzdeki süreçte Meclisimizin yüksek takdirlerine arz edilecektir. 21 Ocak 2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla Anayasada yapılan değişikliğin zorunlu bir sonucu olarak bazı kanunlarda yapılacak değişiklikler üzerinde halen çalışmalarımız devam etmektedir. Bu kapsamda hazırlığı tamamlanan Anayasa Değişikliğine Uyum Amacıyla Yargıya İlişkin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Meclis’e sevk edilmiş, halen Komisyon gündeminde bulunmaktadır. Tasarıyla başta askeri mevzuat olmak üzere yargıya ilişkin diğer kanunlarda uyum düzenlemesi yapılması öngörülmektedir. Önümüzdeki süreçte ele alacağımız konulardan biri de icra ve iflas sistemi olacaktır. Bu konuda geniş kapsamlı bir çalışma yapılmaktadır. 2004 sayılı ve 1932 tarihli İcra ve İflas Kanunu yeniden yazılmak suretiyle dünyada ve ülkemizde yaşanan sosyal, ekonomik ve teknolojik değişiklik ve gelişmelere uygun yeni bir icra iflas sisteminin kurulmasını amaçlamaktayız. Bu Tasarıyla, icra ve iflas teşkilatının da yeniden yapılandırılması, Bakanlık bünyesinde icra ve iflas hizmetlerini koordine eden birimin yasal alt yapısının oluşturulması, iflas mahkemelerinin kurulması, merkezi ve yerel kalite kurulları oluşturulmak suretiyle sistemin daha kaliteli ve etkin bir şekilde işlemesi amaçlanmaktadır. Tasarıyla; abonelik sözleşmesinden kaynaklanan ve vekille takip edilen para alacaklarına ilişkin ilamsız icra takiplerinin haciz aşamasına kadar olan işlemlerinin icra dairesine gelinmeden, UYAP ve PTT entegrasyonu ile oluşturulan Merkezi Takip Sistemi üzerinden yürütülmesine imkan tanıyan bir takip prosedürü de öngörülmektedir. Bu düzenlemelerle, alacaklı ile borçlu arasındaki hassas denge gözetilerek alacaklı vatandaşlarımızın alacağını bir an önce tahsil etmesi, borçlu vatandaşlarımızın da borcunu kolayca ödemesinin önü açılacaktır.
YARGILAMA SÜRELERİNİN KISALMASINI AMAÇLIYORUZ
Üzerinde çalıştığımız diğer bir konu ise hukuk yargılama usulüdür. Bu kapsamda 2011 yılında yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanununun uygulamasıyla tecrübe edilen sorunların giderilerek, daha hızlı ve etkin bir hukuk yargılaması yapılması amaçlanmaktadır. Ayrıca Noterlik Kanunu üzerindeki çalışmalarımız da devam etmektedir. Buna ilişkin tasarıyla, noterlik uygulamamızda ortaya çıkan sorunların giderilerek daha etkin bir noterlik sistemi kurulması amaçlanmaktadır. İdarî yargıda iş yükünün azaltılması ve bu suretle idari uyuşmazlıkların daha hızlı çözülmesi de önem verdiğimiz konulardan biridir. Bu konudaki çalışmamızda yargılama sürelerinin kısaltılması amacıyla süreci uzatan usul hükümlerinin yeniden düzenlenmesi öngörülmektedir. Bu kapsamda ele alacağımız bir diğer konu ise 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede düzenlenen sulh yolunun etkinleştirilmesidir. İdare ile vatandaşlar arasındaki adli uyuşmazlıklar ile idarelerin taraf olduğu bir kısım idari uyuşmazlıklarda dava yoluna başvurulmadan veya icra takibine başlanmadan önce sulh yolunun denenmesinin zorunlu hale getirilmesi yanında sulh sistemine işlerlik kazandıracak gerekli değişikliklerin de yapılması hedeflenmektedir. 2010 ve 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliklerine uyum sağlanması, uygulamada ortaya çıkan sorunların giderilmesi ve yargıda şeffaflık ve hesap verebilirliğin güçlendirilmesi amacıyla 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda da bazı değişiklikler yapılması öngörülmektedir.
HAKİM VE SAVCILARA MESLEK İÇİ EĞİTİM
Bu çerçevede; hâkim ve Cumhuriyet savcıları hakkındaki idari ve adli soruşturma ve kovuşturma usulü gözden geçirilmekte, disiplin cezaları yeniden düzenlenmektedir. Çalışmayla ayrıca, hâkim ve savcı adaylığına atanma şartlarının güncellenmesi, uygulamada karşılaşılan aksaklıkların giderilmesi hedeflenmektedir. Daha iyi işleyen bir adalet sisteminin tesisi için sadece hâkim ve savcı sayısının artırılması yeterli olmamaktadır. Mesleki yetkinliğin artırılması da büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle hâkim ve savcıların meslek öncesi ve meslek içi eğitimini yeniden yapılandırmak kararlığındayız. Bu kapsamda başta 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu olmak üzere hâkim ve savcı adaylarının meslek öncesi eğitimlerine ilişkin mevzuatın gözden geçirilmesi öngörülmektedir. Bu çerçevede, adaylık süresi, adaylık eğitiminin niteliği, adayların mahkeme stajları ile diğer uygulamalı eğitimlerinin gözden geçirilmesi gibi hususların ayrıntılı şekilde ele alınması ve ihtiyaç duyulan değişikliklerin gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.
MAHKEME SAYILARI YÜZDE 76 ARTTI
Yargılamaların makul sürede bitirilmesi ve adil yargılanma sürecinin temini için mahkemeler teşkilatının güçlendirilmesi elzemdir. Bunun bir gereği olarak mahkemeler teşkilatında son on beş yılda önemli bir gelişme görülmektedir. 2002 yılında adli yargıda 3 bin 581 olan mahkeme sayısı bugün itibariyle 6 bin 295’e; idari yargıda 146 olan mahkeme sayısı ise 195’e çıkarılmıştır. Son on beş yılda mahkeme sayılarındaki artış adli yargıda yüzde 76, idari yargıda yüzde 33.5 oranında olmuştur. Önümüzdeki süreçte yargı teşkilatı verimlilik esasına göre ele alınacak ve iş yükü az olan mahkemelerin kapatılması ve ihtiyaç duyulan alanlarda mahkeme sayısının artırılması sağlanacaktır. Yargı sistemimizde önemli bir reform olan istinaf kanun yoluna ayrı bir parantez açmak istiyorum. 20 Temmuz 2016 tarihinde Ankara, Antalya, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir ve Samsun olmak üzere 7 yerde bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçirilmiştir. 5 Eylül 2017 tarihinde ise Adana ve Bursa Bölge Adliye Mahkemelerinin de açılmasıyla faaliyette olan istinaf mahkemesi sayısı 9’a ulaşmıştır. Bu mahkemelerde 113 ceza ve 143 hukuk olmak üzere toplamda 256 daire bulunmaktadır. Bölge İdare Mahkemeleri ise Ankara, Konya, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir ve Samsun olmak üzere 7 yerde hizmet vermektedir. Bölge idare mahkemelerinde 42 idari ve 20 vergi olmak üzere toplamda 62 daire faaliyet göstermektedir.
HAKİM VE SAVCI SAYISINDA YÜZDE 73’LÜK ARTIŞ
Adaletin zamanında ve etkili bir şekilde tesisi, mahkemelerin görevlerini gerektiği gibi yapabilmesi, hâkim ve Cumhuriyet savcısı ile adliye personelinin yeterli sayıda olmasına bağlıdır. 2002 yılına kadar hâkim ve Cumhuriyet savcısı sayısında iş yüküyle orantılı bir artış sağlanamamıştır. 2002 yılında hâkim ve savcı sayısı 9 bin 349 iken bugün bu sayı yüzde 73 oranında artışla 16 bin 121 olmuştur. 17 Kasım 2017 itibariyle FETÖ soruşturmaları kapsamında ihraç edilen hakim ve savcı sayısı 3 bin 945 olup, görevden uzaklaştırılan hakim ve savcı sayısı ise 13’tür. Hakim-savcı sayısı önümüzdeki süreçte daha da artırılacak ve ülkemizdeki hâkim ve savcı sayısı iş yüküyle uyumlu bir sayıya çıkartılacaktır. Bununla birlikte; ağır iş yükü altında görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının yaşadıkları sıkıntıların giderilmesi, ifa ettikleri görevin saygınlığına ve Anayasada belirtilen konumlarına uygun mali iyileştirmeler, hükümetlerimiz döneminde yapılmıştır. Böylelikle yargı organlarının verimliliğinin artırılması, daha nitelikli kişilerin hâkimlik ve savcılık mesleğini seçmeleri ile yargılama faaliyetlerinin etkin bir biçimde sürdürülerek sonuçlandırılmasına katkı sağlanmıştır.
PERSONEL SAYIMIZ ARTTI
Yalnızca hâkim-savcı sayımız değil yardımcı personel sayımızın da ihtiyaç duyulan seviyeye gelmesinin daha güçlü bir yargı teşkilatı için gerekliliği şüphesizdir. Adliyelerde ve ilgili birimlerde görev yapan personel sayımız 2002 yılında 26 bin 274 iken, bu sayı bugün itibariyle 57 bin 724 olmuştur. 2002 yılına oranla personel sayısındaki artış yüzde 120’dir. 16 Kasım 2017 itibariyle tüm adalet teşkilatında OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri kapsamında, ihraç edilen personel sayısı 5.920’dir. Önümüzdeki süreçte personel ihtiyacımızın giderilmesi yönündeki çalışmalara devam edeceğiz.
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ BİLİMSEL BİR AKTÖRDÜR
Bilgi toplumunun gereklerinden biri de yaşanılan çağın gelişmelerini takip edebilecek donanıma sahip olmaktır. Bu doğrultuda, yargıda mesleki yetkinliğin artırılmasında yabancı dil bilen hâkim ve Cumhuriyet savcısı sayısı önemli bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Bundan hareketle yabancı dil bilen hâkim-savcı sayısını artırmak, hâkim ve Cumhuriyet savcılarımızın diğer ülkelerin hukuk sistemleri hakkında da bilgi sahibi olmalarını sağlamak için önemli çalışmalar yapmaktayız. Amacımız, hâkim ve savcılarımızın mukayeseli hukuk uygulamalarını ve uluslararası alandaki güncel hukuki gelişmeleri takip etmeleridir. Bakanlık olarak geçtiğimiz süreçte gerek yurtiçinde gerekse yurtdışındaki üniversitelerle iş birliği yaparak, hâkim ve savcılarımızın yabancı dil eğitimi almaları ve yurtdışında yüksek lisans eğitimi yapmaları sağlanmıştır. Son iki yılda 116 hâkim-savcı İngiltere’de yabancı dil eğitimi almış ve 53 hâkim-savcı ise yurtdışında yüksek lisans yapmıştır. Bunun yanı sıra 2015 yılından bugüne kadar çeşitli uluslararası kuruluşlara 17 çalışma ziyareti düzenlenmiş, toplam 754 hâkim ve savcının bu ziyaretlere katılımı sağlanmıştır. Yargı mensuplarının eğitiminin önemine, çeşitli uluslararası belgelerde yer verilmektedir. Bu konuda başta Avrupa Konseyi olmak üzere uluslararası kuruluşların tavsiye kararları da bulunmaktadır. Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği Komisyonu (CEPEJ) verilerine göre ülkemiz, Avrupa Konseyi üyesi 47 ülke arasında hâkim ve savcıların eğitimine en fazla bütçe ayıran 4 üncü ülkedir. Yaptığı çalışmalarla gittikçe gelişen Türkiye Adalet Akademisi Hükümetlerimiz döneminde kurulmuştur. Akademi özerk yapısıyla hizmet öncesi ve hizmet içi eğitime getirdiği ivme yanında gittikçe hukuk alanında bilimsel aktör olmuştur. Bakanlık olarak kayıtsız kalmak istemediğimiz bir diğer konu ise hukuk fakültelerinde verilen eğitimdir. Bugün için ülkemizde eğitim veren hukuk fakültesi sayısı oldukça artmıştır. Başta YÖK olmak üzere üniversitelerle işbirliği yaparak ülkemizin hukuk eğitimi politikasına katkıda bulunmayı ve eğitimin kalitesini daha da artırmayı amaçlamış bulunmaktayız. Tüm bunların yanında sadece hâkim-savcılarımız değil yardımcı personelimize verilecek eğitimin öneminin de bilinciyle hareket etmekteyiz. Bu kapsamda yardımcı personelimize daha nitelikli eğitim imkânı sunmak adına Rize ve Ankara’da eğitim merkezleri kurduk. Yozgat Eğitim Merkezimizin inşaatı ise halen devam etmektedir. Bu merkezlerin sayısını artırmak suretiyle yardımcı personelimize daha kaliteli bir eğitim ortamı sağlamış olacağız.
MAKUL SÜREDE YARGILAMA
Yargılamaların makul sürede bitirilmesi önem verdiğimiz konuların başında gelmektedir. Geçtiğimiz süreçte vatandaşlarımızın haklarına daha kısa sürede kavuşmaları için çeşitli uygulamaları hayata geçirdik. Ülkemiz için büyük bir reform niteliğinde olan istinaf kanun yolunun yürürlüğe girmesiyle Yargıtay’daki yığılmanın önüne geçtik. Ancak özellikle, FETÖ silahlı terör örgütünün 15 Temmuz’daki hain darbe girişimi nedeniyle yargıda görülen dava sayısının artmaması ve yargılamaların uzamaması için çalışmalarımız devam etmektedir. Bu konuda özellikle Yargıtay’da artan ve artacak iş yükünün makul yargılama süresini haleldar etmeyecek şekilde düzenlenmesi için gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Bilindiği üzere, yargılamaların uzamasına neden olan hususlardan biri de bilirkişilik sistemidir. Geçtiğimiz süreçte kanunlaşan Bilirkişilik Kanunu ile birlikte gerçekleştirdiğimiz reform büyük önem taşımaktadır. 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren uygulamasına başlanacak olan bilirkişilik reformunun kanuni düzenlemeye bağlı olarak sürdürülmesi önemli önceliğimizi oluşturmaktadır. Bu Kanunla hâkimlerin bilirkişiye müracaatları yalnızca teknik bir meselenin açığa kavuşturulmasıyla sınırlanmıştır. Böylelikle bilirkişilikten kaynaklı sorunların ortadan kaldırılması yönünde önemli bir adım atılmıştır. Yargılamaların daha makul sürede sonuçlanması için mevzuatın taranması ve yargılamaları uzatan düzenlemelerin değiştirilmesi önem taşımaktadır. Geçtiğimiz süreçte bu doğrultuda önemli çalışmalar yapılmıştır. Önümüzdeki süreçte de yargılamaları uzatan düzenlemelerin değiştirilmesi için mevzuat taranacak ve hazırlanan değişiklikler Meclisimize sunulacaktır.
ADALET HİZMETLERİNDE ALTYAPI
Yargı teşkilatının altyapı sorunlarının çözülmesi, yargı mensupları ve personelinin çalışma ortamını iyileştirirken, vatandaşlarımızın da daha kolay ve rahat bir şekilde adalete erişimlerine imkân tanıyacaktır. Bu nedenle Adalet Bakanlığı olarak yargı hizmetlerinin yerine getirildiği adalet hizmet binalarının, sunulan hizmetin niteliğine yakışır bir şekilde olması gerektiğine inanmaktayız. Bilindiği üzere adalet hizmetinin sunulduğu binalar, bunların tefriş ve donanımı, vatandaşlarımızın hizmete ulaşmadaki kolaylık ve memnuniyeti ile yargı personelinin verimliliği açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca tüm bunlar yargılamanın kalitesi, ciddiyeti ve saygınlığını artıran unsurlardır. Gelişmiş ülkelerde devlet gücünün simgelerinden biri olarak kabul edilen adliye binaları bulundukları şehirlerin en görkemli binalarındandır. Buna karşın göreve geldiğimiz 2002 yılında ülkemizdeki adalet hizmet binalarının genel durumunu vahim olarak nitelendirmek abartılı olmayacaktır. Adalet hizmetleri hükümet konaklarının zemin katlarında, kiralık apartman daireleri ya da iş hanlarında, mefruşat ve teknik donanım bakımından son derece yetersiz olarak yerine getirilmeye çalışılmaktaydı. Çağın gereklerine, yargının saygınlık ve ciddiyetine uygun, kaliteli, iyi işleyen ve geleceğe dönük olarak planlanan yeni ve modern adliye binaları inşa etmek ana hedefimiz olmuştur. Bu düşünceden hareketle Hükümetlerimiz döneminde yargı sistemimizde yapılan yeniliklerin yanında özellikle Türk yargısının alt yapısının güçlendirilmesi adına modern adliye binaları ülkemize kazandırılmıştır.
BİNALAR YAPILDI, FİZİKİ YAPILAR DÜZELTİLDİ
2002 yılına kadar 354 binada gerçekleştirilen adli ve idari yargı hizmetleri, halen 764 binada devam etmektedir. 2003 yılından itibaren bugüne kadar toplam 232 adalet hizmet binasının inşaatı tamamlanarak hizmet vermeye başlamış, böylece toplam 3.803.816 m² kapalı alana ulaşılmıştır. 2002 yılında bu rakam 596.000 m² iken bugün itibariyle m²’de 6,5 kat artış oranı sağlanmıştır. 40 adalet hizmet binasının inşaatı ise halen devam etmektedir. 13 binanın projesi tamamlanarak ihaleye hazır hale getirilmiş olup, 3 binanın ihale çalışmaları devam etmekte, 54 binanın ise proje çalışmaları sürmektedir. Yapımı devam eden adliye binaları ile birlikte kapalı alan miktarı 6.000.000 m² ‘ye ulaşılacaktır. Diğer yandan, adliyelerde fiziki yapıya bağlı olarak adalete ilişkin çalışmaların niteliği ve şekli ile ilgili anlayış da değişmektedir. Bu kapsamda vatandaşlarımızın işlerinin kolaylaştırılması için adliyelerde ön bürolar ve danışma masaları kurulmuş olup, önümüzdeki süreçte bunların sayılarını artırmak ve daha işlevsel hale getirmek için sürdürdüğümüz çalışmalarımız devam edecektir. Son yıllarda bilişim ve iletişim teknolojileri alanındaki gelişmeler, ekonomik ve sosyal yaşamı derinden etkilemiş; kamu ve özel sektörde yönetim anlayışlarının değişmesine yol açmıştır. Bu doğrultuda özellikle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere genelde kamu hizmetleri, özelde ise adalet hizmetlerinin sunumunda bilişim teknolojileri ve internetin kullanımı giderek artmaktadır.
UYAP SÜREKLİ GELİŞEREK ZENGİNLEŞTİRİLEN UYGULAMALARA SAHİPTİR
Bilişim çağı olarak da ifade edilen bu yüzyılda; yargının, artan kamusal taleplerle birlikte üzerine düşen görevi yerine getirmesi, hızlı, verimli ve güvenilir şekilde çalışabilmesi için bilgi ve haberleşme teknolojileri ile entegre bir yapıya sahip olması gerekmektedir. Ülkemiz özellikle yargı hizmetlerinin elektronik ortamda sunumunda, öncü bir rol üstlenerek önemli bir konuma gelmiş bulunmaktadır. Ülkemizin e-dönüşüm stratejisinin önemli bir ayağını adalet hizmetlerine ilişkin olarak geliştirilen Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) oluşturmaktadır. UYAP bilişim sistemi, yargı birimlerinin tüm iş ve işlemlerini, diğer başlıca ulusal bilişim sistemleri ile entegre bir şekilde merkezi bir sistem üzerinden yapmalarına imkan vermektedir. Aynı zamanda avukat ve vatandaşlarımıza internet üzerinden dosyalarını online takip edebilme, dava açabilme ve dilekçe gönderebilme gibi bir çok iş ve işlemi yapabilme imkanı sunulmuştur. UYAP sürekli gelişerek zenginleştirilen uygulamalara sahiptir. SMS bilgi sistemi, vatandaş bilgi sistemi ve avukat bilgi sistemi ile adalete erişim kolaylaştırılmış ve bir çok kurumla entegrasyon tamamlanmıştır. UYAP sayesinde vatandaşlarımız ve avukatların adliyeye gitmeden e-imzaları ile sistem üzerinden dava açabilmeleri mümkün hale getirilmiştir. Kayıtlı Elektronik Posta Projesi (KEP) kapsamında dosyada kayıtlı elektronik postası olan taraflara UYAP üzerinden e-tebligat yapılmaya başlanmıştır. Bugüne kadar 2 Milyon civarında e-tebligat gönderilerek kamu kaynağından yüzde 50 tasarruf sağlanmıştır. UYAP kapsamında geliştirilen bir diğer uygulama olan Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile mahkeme ve savcılıkların, tarafları video konferans yoluyla dinlemeleri imkânı sağlanmıştır. Bu sistem sayesinde; ceza infaz kurumlarından nakiller azalmış, yol tutuklamalarındaki mağduriyetler kalkmış ve böylece aylar süren istinabe işlemleri kısa sürede tamamlanır hale getirilmiştir. Mahkeme, savcılıklar ve ceza infaz kurumlarında toplam 3.413 adet sistem kurulumu yapılmış, 2013 yılından beri 643 bin 454 adet görüşme gerçekleştirilmiştir. Tüm bu yeniliklerin kullanılabilmesi için 2003 yılından bu yana 120 binin üzerinde masaüstü, 48 bin adet de dizüstü bilgisayar alınmıştır. Şunu da belirtmek isterim ki; 2002 yılına kadar teşkilatımızın tümüne alınan bilgisayar sayısı sadece 1.693 idi. Adli istatistiklerin tutulması, raporlanması ve bilgiye dönüştürülmesi, geleceğe yönelik politikalar üretmemiz için oldukça önemlidir. Bu noktada, doğru stratejiler geliştirmek, önleyici düzenlemeler yapmak, suç ve suçluyla daha etkin mücadele etmek, dava ve uyuşmazlıkların sebebini analiz ederek dava açılmadan ve suçlar işlenmeden, önleyici adalet mekanizmasını hayata geçirerek çözümleyebilmek ve Türkiye’nin geleceğinde daha güvenli bir adalet mekanizmasını oluşturmak amacındayız.
ADLİ TIP KURUMLARI ADALETİN GERÇEKLEŞMESİNDE ÖNEMLİ ROL OYNAR
Günümüzde soruşturma ve davalar bilimsel imkanlardan yararlanılarak yürütülmekte ve “suçludan delile değil, delilden suçluya ulaşılması” esası kabul edilmektedir. Maddi gerçeğe ulaşılması bilimsel metotların kullanılması ile kolaylaşmakta ve böylece bilim, adaletin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Hükümetlerimiz döneminde, Adli Tıp Kurumunun kapasitesinin güçlendirilmesi, fiziki alt yapı imkanlarının arttırılması ve insan kaynaklarının güçlendirilmesi amacıyla önemli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, Adli Tıp Kurumu bünyesinde Bilişim İhtisas Dairelerinin kurulması da önemli bir yenilik olmuştur. Ayrıca geçtiğimiz süreçte kanunlaşan Bilirkişilik Kanunu gereğince Adli Tıp Kurumu’nun kurumsal kapasitesi artırılmış, yeni ihtisas daireleri kurulmuş ve kadro ihdası yapılmıştır. Hizmetlerin yerinde sunulması, hızlılık, kalite ve etkinlik açısından büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla adlî tıp hizmetlerinin ülke geneline yaygınlaştırılması için adli tıp birimlerinin sayısı artırılmıştır. Diğer yandan Kurumda, uluslararası kalite standartlarına uygun akredite olmuş laboratuarlar oluşturulması ve adli bilimler alanında teknolojik kapasitenin artırılması ile bu alanda uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi doğrultusunda faaliyetler gerçekleştirilmektedir. 2002 yılında 6 olan grup başkanlığı sayısı 9’a, 18 olan şube müdürlüğü sayısı 68’e çıkartılmıştır. Halen geçici olarak adli tıp hizmeti verilemeyen 3 ilimizde de adli tıp hizmetlerinin yılsonuna kadar verilmesi sağlanacaktır. Ayrıca kimliği tespit edilemeyen cenazelerin kimlik tespit süreçlerinin hızlandırılması amacıyla kurulması planlanan acil DNA laboratuarının ilk örneği Bursa’da oluşturulmuştur. Önemle belirtmeliyim ki, Hükümetlerimiz döneminde Adli Tıp Kurumumuzun uluslararası işbirliği imkanları artmış ve Kurum, dünyadaki gelişmeleri etkin biçimde izleme olanağına kavuşmuştur.
ULUSLARARASI İŞ BİRLİĞİ ÖNEMLİ
Önemsediğimiz ve geliştirilmesine gayret gösterdiğimiz bir diğer alan ise, uluslararası adli işbirliğidir. Bilindiği üzere, uluslararası adli işbirliği, uluslararası sözleşme metinlerine, insan hakları hukukuna ve devletler hukukuna hakimiyet gerektiren geniş kapsamlı özel bir çalışma alanıdır. Bu alan; suçluların iadesi, cezai ve hukuki konularda adli yardımlaşma, hükümlülerin nakli, çocuk kaçırma ve uluslararası nafaka alacaklarının tahsili gibi başlıca alt dalları bünyesinde barındırmaktadır. Bu alana ilişkin 6706 sayılı “Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu” 05/05/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Uluslararası hukuk alanında önemsediğimiz bir husus da Ülkemizin günden güne büyüyen yapısıyla orantılı olarak artan adli işbirliğinin, uluslararası boyutta hukuki zemine kavuşturulmasıdır. Adli işbirliğine ilişkin olarak bir çok devletle hukuki, ticari ve cezai konularda adli işbirliği sözleşmelerimiz bulunmaktadır. Bu kapsamda, 10 Mart 2017 tarihinde Moskova’da Bakanlığımız ile Rusya Federasyonu Başsavcılığı arasında İşbirliği Protokolü, 13 Mayıs 2017 tarihinde Pekin’de Ülkemiz ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında suçluların iadesi antlaşması, 23 Mayıs 2017 tarihinde Tiflis’te Bakanlığımız ile Gürcistan Adalet Bakanlığı arasında “İşbirliği Konusunda Ortak Açıklama”ya imza atılmıştır. 15 Kasım 2017 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızla heyet halinde gerçekleştirdiğimiz resmi ziyarette Doha’da Bakanlığımız ile Katar Başsavcılığı arasında Cezai Konularda Adli İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Yine, Arjantin, Özbekistan, Malezya, Meksika gibi ülkelerle hukuki ve cezai konularda adli işbirliği anlaşmalarının imzalanması yönündeki çalışmalarımız da devam etmektedir. Önem verdiğimiz diğer bir husus ise yurtdışı adalet müşavirlikleridir. Yurtdışına yapılan yazışmalar, suçluların iadesi, istinabe ve hükümlülerin nakli gibi konuların daha hızlı ve verimli bir şekilde çözüme kavuşturulması açısından önem taşımaktadır. 189 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca 16/09/2017 tarihli ve 30182 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2017/10721 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Adalet Bakanlığının yurtdışı teşkilatına 17 kadro ihdası uygun görülmüştür. Diğer taraftan, Bakanlığımız uluslararası kuruluşlar bünyesinde yapılan çalışmaları da yakından takip etmektedir. Başta Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi bünyesinde olmak üzere, İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD), Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO), Mali Eylem Görev Gücü (FATH), G-20, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ile Ülkemizin içinde yer aldığı diğer kuruluşlarda faaliyetler yürütülmektedir.
GÜLEN İLE İLGİLİ 7 İADE TALEPNAMESİ GÖNDERDİK
Özellikle belirtmek isterim ki, milletimize ve demokrasimize karşı 15 Temmuzda gerçekleştirilen hain darbe girişiminin ardından köşe bucak kaçan FETÖ silahlı terör örgütü mensuplarının ülkemize iadeleri için Bakanlığımız olağanüstü bir mesaiyle çalışmaktadır. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan kanlı darbe girişiminin ardından, Bakanlığımızca zaman kaybetmeksizin ilk olarak 19 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ silahlı terör örgütü elebaşısının iadesi için Amerika Birleşik Devletleri’ne “acil tutuklama ve iade” talebinde bulunulmuştur. Özellikle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız sayın Binali Yıldırım bu konuda muhataplarımızla yoğun temas kurdular. Süreç içerisinde terör örgütü elebaşısı hakkında ülkemizde yargılanmakta olduğu dosyalardaki deliller ve yakalama kararlarına istinaden sonuncusu 3 Kasım 2017 tarihinde olmak üzere ABD’ye 7 adet iade talepnamesi ve 1 adet geçici tutuklama talebi gönderilmiştir. İade süreci ABD ile aramızdaki 1980 tarihli “Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardımlaşma Antlaşması” uyarınca yürütülmektedir. Başvurularımız vesilesiyle, Bakanlığımızca ABD’deki muhataplarla düzenli görüşmeler yapılarak, mevcut dosyalardaki suçlarda örgüt elebaşısının bağlantısı ve darbe teşebbüsüne ilişkin bilgiler paylaşılmaktadır. Ayrıca, ABD dışında iade talebinde bulunduğumuz diğer ülkelerin temsilcileriyle gerçekleştirilen toplantı ve temaslarda, bu örgütün 15 Temmuz sürecindeki rolü ve 15 Temmuz dışında gerçekleştirdiği şiddet ve ihanet eylemleri hakkında gerekli bilgilendirmeler yapılmaktadır. Amacımız, ülkemize ihanet içerisinde bulunan terör örgütü mensuplarının yargı önünde hesap vermesinin sağlanmasıdır.
YENİ YAKLAŞIM VE UYGULAMALAR
Yargı ve medya arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi yargı reformu çalışmalarımızın önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bu çalışmayla kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini sağlamayı ve medya organlarına yargısal süreçler hakkında doğrudan bilgi verilmesini amaçlıyoruz. Bu amaçla yürütülen “Kitlesel Medya ve Yargı Arasındaki İlişkilerin Güçlendirilmesi” Projesi kapsamında kurulan Medya İletişim Büroları ülke genelinde yaygınlaştırılarak 139 ağır ceza merkezi ile 16 adli ve idari istinaf mahkemesi olmak üzere toplam 155 birimde kurularak faaliyete başlamıştır. Medya iletişim bürolarının işlevlerinin güçlendirilmesi amacıyla basın sözcülerine ve medya iletişim bürosu personeline eğitim verilmiştir. Yargı ve medya ilişkilerinin geliştirilmesi konusundaki çalışmalara önümüzdeki süreçte de devam edilecektir. Toplumda hukuk bilincinin geliştirilmesi amacıyla temel hukuk bilgilerinin ilköğretimden itibaren öğretilmesini de önemsiyoruz. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığımızla ortak yürüttüğümüz “Hukuk ve Adalet Dersi”nin kapsamı genişletilmiş, dersi seçen öğrenci sayısında artış sağlanmıştır. Bu kapsamda 2016-2017 eğitim öğretim yılında 97.055 öğrenci Hukuk ve Adalet Dersini seçmiştir. Dersin başka sınıflarda da okutulması için Milli Eğitim Bakanlığı ile koordineli bir şekilde çalışmalarımız devam edecektir. Adalete erişimin geliştirilmesi en önemli amaçlarımızdandır. Bunun için bir yandan adli yardım sistemimizi güçlendirirken diğer yandan da sistemimize yeni yaklaşım ve uygulamalar kazandırmak istiyoruz. Adli yardım, maddi durumu yeterli olmayanların adalete erişimi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu konuda daha etkin bir sistemin oluşturulması için önemli çalışmalar yapılmıştır. Ceza soruşturma ve yargılamalarında zorunlu müdafiilik geniş biçimde uygulanmaktadır. Şüpheli ve sanıklar yanında mağdurlar için de düzenleme yapılmıştır. Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği Komisyonu’nun (CEPEJ) 2014 yılı verilerine göre hazırladığı 2016 yılı raporunda Avrupa Konseyine üye 47 ülke arasında ülkemiz, dava başına tahsis ettiği adli yardım miktarı ile 6 ncı sırada yer almaktadır. Yeni uygulamalardan biri de toplum yararına hukuk hizmeti (pro-bono) olacaktır. Toplum yararına (pro-bono) hukuk hizmeti, maddi imkanı kısıtlı olan kişi veya kamu yararına çalışan gönüllü kuruluşlara, avukatlık ücreti almaksızın veya çok az bir ücret karşılığı verilen hizmettir. Bu uygulamanın kurumsallaşması Türkiye’de bir hukuk kültürü değişimini de beraberinde getirecek önemli bir adım olacaktır. Bu kapsamda iyi uygulama örneklerinin analizi yapılmakta olup farkındalık yaratmak adına çalışmalar yürütülmektedir.
HUKUKİ HİMAYE SİGORTASI
Gündemimizde olan bir diğer konu da hukuki himaye sigortasıdır. Hukuki himaye sigortası, Avrupa Konseyine üye olan ülkelerin çoğunda hızla gelişen bir sigorta koludur. Bu sigorta sistemi; sigortalının ödeyeceği prim karşılığında, prim ödediği dönem içerisinde karşılaşabileceği hukuki risk ve sorunlara karşı avukatlık hizmeti veya hukuki yardım almasını sağlamaktadır. Ülkemizde bireylerin maruz kaldıkları her türlü riske karşı sigorta faaliyetlerinin uygulanmasına rağmen, hukuki himaye sigortası yeterince gelişmemiştir. Bu kapsamda hukuki himaye sigortasının ülke çapında etkinleştirilmesi için çalışmalar devam etmektedir. Hukuki himaye sigortası genel şartları güncellenecek ve sigortanın daha yaygın kullanılması sağlanacaktır. Öte yandan, 11 Temmuz 2016 tarihinde yayımlanan “Adli ve İdari Yargı Faaliyet Raporları Genelgesi” uyarınca ülke genelinde tüm adliyeler 2017 yılında, 2016 yılını kapsayacak şekilde hazırlanan faaliyet raporlarını kamuoyuna duyurmuşlardır. Bu, yargısal performansın kamuoyuna duyurulması, yargı hizmetlerinde hesap verilebilirliğin ve şeffaflığın geliştirilmesi için önemli bir adımdır. Önümüzdeki süreçte de her yıl düzenli olarak faaliyet raporları hazırlanıp kamuoyuna duyurulacaktır.
AZ MASRAFLA ZAHMETSİZ ÇÖZÜM
Ekonomik ve sosyal gelişmeler, göç, artan nüfus, teknolojik ilerlemeler sayısı giderek çoğalan anlaşmazlık ve uyuşmazlıkları beraberinde getirmiştir. Bu durum da geleneksel yargılama yöntemlerine alternatif yeni arayışları zorunlu kılmıştır. Hukukun temeli sulh esasına dayanır. Bu kapsamda 2013 yılında yürürlüğe giren Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu düzenlemesinden sonra Bakanlık bünyesindeki kurumsal yapılanma hızla tamamlanmıştır. Hukuki uyuşmazlıklarda hızlı, ekonomik, gizli ve gönüllü çözüm sağlayan arabuluculuk sisteminin etkin olarak çalışabilmesi amacıyla “Arabuluculuk Daire Başkanlığı” kurulmuştur. Bu süreçte alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinde önemli gelişmeler yaşanmış, çalışmalarımızla bu yöntemlerin uygulama alanı ve etkinliği artırılmıştır. Vatandaşlarımızın hukuki uyuşmazlıklarını hâkim kararına ihtiyaç duymaksızın “arabulucu” vasıtasıyla daha çabuk ve daha az masrafla, zahmetsiz çözmeleri önem taşımaktadır.
ARABULUCULUKTA YÜZDE 90 BAŞARI
Adliyelerde kurulan arabuluculuk büroları ve kayıtlı arabulucuların sayısı geçtiğimiz süreçte artırılmıştır. Halen 107 arabuluculuk bürosu ve 7 bin 337 sicile kayıtlı arabulucu bulunmaktadır. 20 Kasım 2017 tarihi itibariyle toplam 21 bin 665 uyuşmazlıkta arabuluculuk uygulaması yapılmış, bunların 19 bin 417’si anlaşma ile çözümlenerek başarı oranı yaklaşık yüzde 90 olmuştur. Biraz evvel mevzuat değişiklikleri kısmında değinildiği gibi, 12 Ekim 2017 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilen 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yapılan değişikliklerle bazı iş uyuşmazlıklarında arabuluculuk dava şartı haline getirilmiştir. Önümüzdeki süreçte, uyuşmazlıkların arabuluculuk yolu ile çözümünün teşvik edilmesine yönelik çalışmalar devam edecektir.
451 BİN DOSYA UZLAŞMAYA GİTTİ
Diğer bir alternatif çözüm yolu olan uzlaşma sisteminin işlerliğinin arttırılması, sistemin işleyişinin takibi ve uzlaştırma uygulamalarının geliştirilmesi amacıyla Bakanlığımız bünyesinde “Cezada Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı” 10 Ekim 2016 tarihinde kurulmuştur. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda gerçekleştirdiğimiz değişiklikle uzlaşma müessesesinin kapsamı da genişletilmiştir. Böylelikle, birçok uyuşmazlığın yargılamaya konu olmadan taraflar arasında uzlaştırmacı vasıtasıyla çözümüne imkan sağlanmıştır. Bu doğrultuda, uzlaşma uygulanabilecek suçların sayısı artırılmıştır. Ayrıca, suça sürüklenen çocuklar yönünden üst sınırı 3 yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaşma kapsamına dahil edilmiş ve her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulması zorunlu hale getirilmiştir. Ayrıca, 05/08/2017 tarihli 30145 sayılı Resmi Gazete’de “Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği” yayımlanmıştır. Yaptığımız bu değişikliklerle uzlaşma uygulamasını artırmış bulunmaktayız. 2016 yılında uzlaştırmacılara 10.689 dosya tevdi edilmiş ve bunun 7.817’si uzlaşma ile sonuçlanmışken, 2017 yılında ise 30.09.2017 itibariyle uzlaştırmacılara 451 bin 875 dosya tevdi edilmiş ve bunun 173 bin 50’si uzlaşma ile sonuçlanmıştır. Halen 17 bin 487 uzlaştırmacı görev yapmaktadır. Önümüzdeki süreçte yürüteceğimiz çalışmalarla alternatif uyuşmazlıklarının etkinliğinin artırılması ve uygulama sahasının daha da genişletilmesi sağlanacaktır.
CEZA İNFAZ SİSTEMİ VE DENETİMLİ SERBESTLİK
Ceza infaz sisteminde amaç, yalnızca suçluyu özgürlüğünü kısıtlamak yoluyla cezalandırmak olmayıp, onu yeniden topluma kazandırmak ve yasalara saygılı bir birey haline getirmektir. Ceza infaz kurumlarını planlamak, kurmak, gözetim ve denetimini yapmak ile bu kurumları geliştirmek Bakanlığımızın görev ve yetkileri kapsamında bulunmaktadır. Hükümetlerimiz döneminde yapılan reformlarla uluslararası standartlara ve insan hakları alanındaki gelişmelere uygun, toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilen bir ceza infaz sistemi oluşturulmuştur. 17 Kasım 2017 tarihi itibariyle 384 ceza infaz kurumumuzda toplam 232 bin 132 kişi bulunmaktadır. Bunların 146 bin 63’ü hükümlü, 86 bin 69’u ise tutukludur. Hükümlü ve tutuklulara yönelik rehabilitasyon programlarımız bireysel bazda ele alınıp, her kişinin ihtiyacına göre psiko-sosyal müdahale programı uygulanmaktadır. Tüm dünyanın geçmeye çalıştığı bireyselleştirilmiş infaz sistemine, ülkemiz yaklaşık on yıldır uygulamadaki olumlu örnekleri ile geçmiştir. Bundan sonra da bireyin ihtiyacına göre modern ihtiyaçlara göre tasarlanmış bireysel müdahale programları hükümlü ve tutuklulara uygulanacaktır. Bu kapsamda ceza infaz kurumlarımızda bir yıl içerisinde bireysel görüşmelere 395 bin 707, grup çalışma programlarına 21 bin 172 hükümlü ve tutuklu alınmıştır. Eğitimlerine devam eden hükümlü ve tutuklu sayıları; açık öğretim ortaokuluna 6 bin 643, açık öğretim lisesine 20 bin 58, açık öğretim fakültesine 6 bin 567, örgün öğretime 2 bin 379, uzaktan eğitime 386, yüksek lisans ve doktoraya 514 olmak üzere toplam 36 bin 529’dur.
CTE’DE PERSONEL SAYISI ARTTI
Ceza infaz kurumlarımızdaki hükümlü ve tutuklulara yönelik insani yaklaşımımızın bir başka göstergesi; hastalığı nedeniyle Adli Tıp Kurumundan rapor bekleyen ya da tek başına kendi bakımını yapamayan ve başkasının bakımına muhtaç olan hasta hükümlü ve tutukluların barındırılması, rehabilite ve tedavileridir. Bunun için faaliyette olan Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumunun yanı sıra; Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunu faaliyete geçirmiştir. Ayrıca, Elazığ R Tipi Kapalı ve Açık Ceza İnfaz Kurumunun inşaatı tamamlanmış olup, hasta hükümlü ve tutukluların rehabilite ve tedavisinin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için çalışmalar devam etmektedir. Tüm bunların yanı sıra iyileştirme faaliyetlerine imkan sağlamayan ve fiziki şartları yetersiz cezaevlerini kapatıp yerine insani ihtiyaçlara uygun, eğitim faaliyetlerinin yapılacağı kurumlar yapmaya devam ediyoruz. Bu kapsamda, son 15 yılda standartlarımıza uymayan 293 kurumu kapatmış bulunmaktayız. 2017 yılında 9 ceza infaz kurumu faaliyete geçirilmiş olup, 2018 yılındaki planlamamıza göre ise 38 ceza infaz kurumu faaliyete geçireceğiz. 2002 yılında 25 bin 407 olan infaz personeli sayımız, 2017 yılı itibariyle 57 bin 684’e çıkmıştır. Görüldüğü üzere personel sayımızda yüzde 100’ün üzerinde artış olmuştur. Değişik unvanlarda 3 bin 611 personel istihdamı için ise çalışmalar devam etmektedir.
İKM’LERE FİİLİ HİZMET ZAMMI
25 Ağustos 2017 tarihinde yayımlanan 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ceza infaz kurumlarımızda görev yapan personelimize fiili hizmet süresi zammı hakkını da tanımış olduk. Bu kapsamda ceza infaz kurumu müdürü, idare memuru, infaz ve koruma başmemuru, infaz ve koruma memuru ünvanlı personel ile Adalet Bakanlığının taşra teşkilatına tahsisli kadro ve pozisyonlarda bulunup ceza infaz kurumlarında görev yapan ve bu kurumlarda hükümlü ve tutuklularla bilfiil irtibat içinde olan diğer görevlilere 90 gün fiili hizmet zammı getirilmiştir. Fiili hizmet süresi zammı, ağır şartlar altında çalışan ceza infaz kurumu personelinin yıllardır çıkmasını arzu ettiği bir husus olup, devletin desteğini arkalarında hissetmeleri anlamında büyük bir moral ve motivasyon kaynağı olmuştur. Bu alana ilişkin uluslararası gelişmeleri de yakından takip etmekteyiz. Ceza infaz sistemimizin yurtdışında tanıtılması ve yurtdışındaki iyi örneklerin ülkemize kazandırılması amacıyla Bakanlar Kurulu izni ile üye olunabilen, Avrupa Denetimli Serbestlik Birliği (CEP), Avrupa Cezaevleri ve Islah Hizmetleri Kuruluşu (EUROPRİS)’e üye olunmuş ve aktif katılım sağlanmıştır. Ayrıca, Uluslararası Islah ve Ceza İnfaz Kurumları Derneği (ICPA)’ya da bu yıl sonu itibariyle üye olma işlemi tamamlanmış olacaktır.
3 MİLYON DENETİMLİ SERBESTLİK KARARI
Gelişmiş ülkelerde hapis cezası ya da ekonomik nitelikli cezalar dışında alternatif infaz yöntemleri uzun yıllardır uygulanmaktadır. İnfaz anlayışımızı çok boyutlu hale getirme çalışmalarımız kapsamında denetimli serbestlik uygulaması sistemimize dahil olmuştur. Sistem her geçen gün daha da yaygınlaşmaktadır. Bugüne kadar adli yargı mercilerince 3 milyon 50 bin 533 denetimli serbestlik kararı verilmiştir. Türkiye genelindeki 139 denetimli serbestlik müdürlüğünde 489 bin 561 denetimli serbestlik kararının infazına devam edilmekte olup; bu kararların 301 bin 858’ini adli kontrol, 90 bin 757’sini denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı (ceza infaz kurumundan şarta bağlı erken tahliye), 50 bin 534’ ünü tedavi ve denetimli serbestlik oluşturmaktadır.
28 bin 450 ELEKRONİK İZLEME
2013 yılından itibaren şüpheli, sanık veya hükümlülerin elektronik yöntem ve araçlar ile toplum içinde izlenmesini, gözetim ve denetim altında tutulmasını sağlayan, mağdurun ve toplumun korunmasını destekleyen kararların infaz edilmesinde kullanılan elektronik izleme ile bugüne kadar 28 bin 450 şüpheli, sanık ve hükümlünün takibi gerçekleştirilmiştir. Şu an itibariyle 2 bin 713 kişinin denetim ve takibine de devam edilmektedir. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Teknik Yönetmelerle Takip Sistemlerinin Kullanılmasına Yönelik Pilot Uygulama süreci de; Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı işbirliğinde Bakanlığımız elektronik izleme merkezinde sürdürülmektedir. Yine şu an pilot uygulama sürecinde olduğumuz bir çalışma da; parmak izi ile takip sistemleridir. İçişleri Bakanlığı işbirliğinde şüpheli, sanık ve hükümlülerin denetim ve takiplerinde parmak izi ile takip sistemlerinin kullanımının pilot uygulamalarla değerlendirildiği bu süreçte, bir bölgede denetim ve gözetim altında bulunma, hâkim tarafından belirlenen yerlere belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak gibi uygulamaların denetim ve takibinde kimlik doğrulamanın hızlı ve doğru şekilde, insan kaynağının ise daha işlevsel kullanılması hedeflenmektedir. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Burada ceza infaz kurumlarımızın ulusal ve uluslararası denetimlerine de değinmek isterim. Kurumlarımız; TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, İzleme Kurulları, Cezaevi Savcıları, İnfaz Hâkimlikleri ve Adalet Bakanlığı Müfettişleri tarafından her zaman habersiz olarak denetlenebilmektedir. Ayrıca uluslararası düzeyde Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve Birleşmiş Milletler İşkenceyle Mücadele Komisyonu (SPT) tarafından denetlenmektedir.
Adalet Bakanlığı 2018 Bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerin ardından kabul edildi.