Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’nda İnsan Hakları Eylem Planı’nın detaylarını paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 2019 yılında açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde yer alan hedeflerden birinin de İnsan Hakları Eylem Planı’nın hazırlanması olduğunu belirten Adalet Bakanı Gül, “Özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye. Yani güven veren erişilebilir bir adalet olacak. Bunu 2019'da açıkladık, yüzde 50'si hayata geçti, devam ediyor hayata geçme çalışmaları. Buradaki hedeflerden biri de özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik Türkiye. Yani Türkiye'de yaşayan herkesin daha özgür olduğu ve daha güçlü bir toplumu meydana getirecek ve daha da demokratik bir Türkiye olacak" dedi. İnsan Hakları Eylem Planı’nın hazırlık sürecini anlatan Bakan Gül, bu süreçte toplumun her kesimiyle 1,5 yıllık çalışma yapıldığını söyledi.
İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI'NDA EN ÖNEMLİ BAŞLIK HUKUK GÜVENLİĞİ
Geleceğe yönelik daha emin adımlar atmak için hukuki ve ekonomik güvencelerin en doğru şekilde sağlanması gerektiğini anlatan Bakan Gül, yatırım ortamının iyileştirilmesi açısından da hukuk güvenliğinin temel unsur olduğuna dikkat çekti. Bakan Gül, “Yani İnsan Hakları Eylem Planı'nda ne var, en önemli başlık sizin için ne derseniz, ben 'hukuk güvenliği' derim. Hukuk güvenliği olunca insanların özgürlükleri, güvenlikleri, ekonomik yatırımlar, işi, aşı güvence altındadır. Bu konuda yok mu, yeni mi keşfettik? Hayır, yaptık, önemli adımlar atıldı 19 yılda Cumhurbaşkanımızın liderliğinde. Onu bütün dünya biliyor, sessiz devrimler yapıldı ama bu konuda daha fazlasını yapma irademiz var. Milletimizin de buna hakkı var. Bunu da yine biz yapacağız, gerçekleştireceğiz.” şeklinde konuştu.
YENİ ANAYASA İHTİYAÇ
Bakan Gül, dünyada her ülkenin anayasası olduğunu ama ‘anayasalı devlet’ ile ‘anayasal devlet’in birbirinden ayrıldığını anımsatarak, devletin, anayasal bir nitelik taşımasının esas olduğunu belirtti.
Anayasayla ilgili 19 değişiklik yapıldığını anımsatan Bakan Gül, “Ne yaparsanız yapın bu ancak o kadar, kapasitesi bu. Bu değişiklikler de önemli değişiklikler, biz diyoruz ki artık 2023'e gidiyoruz, 2023 model bir araba, yol değişmiş, Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde yapılan anayasa değişiklikleri ile çok önemli hamleler yapıldı. Yani yol da müsait ama aracın o yolda gidebilecek bir imkanı yok." diye konuştu.
İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI REFORM YOLCULUĞUMUZUN BİR ADIMIDIR
Adalet Bakanı Gül, İnsan Hakları Eylem Planı'nının reform yolculuğunun bir adımı olduğunu belirterek, "Burada bir partiliden bahsetmiyoruz, siyasetten bahsetmiyoruz, insandan bahsediyoruz. İnsan vardır ve hakkı vardır. Yani şu bölgenin hakkı, şu düşüncenin, şu inancın hakkı demiyoruz. Türkiye'de yaşayan kim olursa olsun hakkıyla beraber doğmuştur, hakkıyla beraber yaşayacaktır ve bu hakları geliştirmeye yönelik devletin, kamunun ortaya koyduğu bir taahhüttür. 'Ben şu, şu ilkelere göre vatandaşıma hakları en geniş anlamda vereceğim.' Bu bir lütuf da değildir. Bu devletin bir görevidir. Devletin görevlerini tekrar hatırlatan vatandaşa da 'Bunlar senin hakkındır, doğduğun andan itibaren Türkiye demokratik bir hukuk devletidir, bu hakları sen isteme hakkına sahipsin.' Bunu hatırlatan bir belge. Dolayısıyla hükümetimizin sürekli ve kesintisiz sürdürdüğü reform yolculuğunun bir adımı. Yani pedalı sürekli çeviriyoruz, eğer çevirmezsek düşeriz. Merdiven çıkan bir süreç gibi düşünelim, reformlar, merdiveni çıkarsınız Türkiye'nin sorunlarını çözersiniz ve daha yukarı bir merdivenden çıkarsınız. Eğer geriye baksanız, aşağıya baksanız düşersiniz ama biz ileriye bakıyoruz daha çıkılacak çünkü birkaç merdiven daha var. Ondan sonra 2023 ve yeni yüzyıla daha güçlü bir Türkiye ile daha müreffeh bir ülke olarak girmiş olacağız, hedefimiz bu." diye konuştu.
HERKESİN ANAYASASI OLACAK BİR SÜRECİ, KATILIMCI BİR ŞEKİLDE YAPMAK İSTİYORUZ
Bundan sonraki sürecin “inşa, demokrasiyi, özgürlükleri artırma ve 2023 hedeflerine ulaşma süreci” olduğunu dile getiren Bakan Gül, bu doğrultuda ortak irade ile yeni bir anayasa yapılması gerektiğini vurguladı. Bakan Gül, şöyle konuştu:
“Yani bu anayasayı da biz 'Ya böyle bir anayasa düşünüyoruz, işte anayasa bu olsun.' değil, 'Nasıl bir anayasa yapalım?' diye müzakereci, katılımcı bir şekilde düşünüyoruz. Dolayısıyla Türkiye'de düşüncesi, inancı, etnik aidiyeti ne olursa olsun herkesin bir arada yaşama iradesinin temel belgesi anayasadır ve bu anayasada toplumun büyük kesimi anayasayı ruhuyla hatta metniyle kabul etmiyor. Biz diyoruz ki; Türkiye daha yüzlerce yıldır -anayasasını elbette ihtiyaç olur değiştirebilir ama- ruhuyla beraber sivillerin, demokratik unsurların bir araya gelerek yaptığı bir anayasa olsun. Yani 83 milyonun 'benim bu çorbada tuzum var, benim orada bir fikrim var' diye sahipleneceği, herkesin anayasası olacak bir süreci, katılımcı bir şekilde yapalım istiyoruz.”
1,5 YILDA HAZIRLANDI, 1500'ÜN ÜZERİNDE KATILIMCININ GÖRÜŞÜ ALINDI
İnsan Hakları Eylem Planı'nın hazırlık sürecini anlatan Adalet Bakanı Gül, planın hazırlık aşamasının 1,5 yıl sürdüğünü anımsattı. Belge hazırlanırken 1500’ün üzerinde katılımcının görüşünün alındığını belirten Bakan Gül, “AİHM'nin verdiği kararlardan tutun, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara, uluslararası sözleşmelere varıncaya kadar tüm belgeler incelendi, Mecliste ilgili komisyonlardan görüşler alındı. Yani toplumun her kesimiyle, insan hakları dernekleriyle, barolarla, üniversitelerle, uygulayıcılarla görüşler alındı. Çok önemli bir katılım süreci, müzakere süreci izlendi. Yani burada toplumun her kesiminin görüşü alındı. Bu konudaki eleştiri çok kabul edilir değil. Oldukça katılımcı, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği temsilcileri dahil olmak üzere, olabildiğince toplumun her kesiminin görüşü ortaya kondu. Çünkü dediğim gibi yargı bir partinin, hükümetin değil, adalet herkesin ihtiyaç duyduğu temel su gibi, hava gibidir. Dolayısıyla bir 'insan' diyoruz. Yani sadece şu partiler için çıkan bir metin değil. Bütün insanlar için, vatandaşlarımız için. Dolayısıyla tüm vatandaşlarımızı ilgilendiren konuyu da toplumun her kesimiyle beraber çalıştık, beraber hayata geçirdik, uygulamayı da herkes için inşallah başarıyla yerine getireceğiz.” dedi.
ELEŞTİRİLER DİKKATE ALINACAK
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, İnsan Hakları Eylem Planı’na yönelik eleştirilerin çok değerli olduğunu belirterek, dile getirilen hususları saygıyla ve büyük bir titizlikle inceleyeceklerini, gelen eleştirilerden yapıcı olanların dikkate alınacağını bildirdi. Bakan Gül, “Elbette, bu bir kanun metni değil, bu bir iyi niyet belgesi. Bizim Türkiye'de insan hakları anlamındaki tespitlerimiz budur, bu konuda kanunda gereken hususlar var, yarısına yakınında kanun gerekiyor, idari faaliyet gerekiyor, mevzuat gerekiyor. Bir de farkındalık çalışmaları, eksik bir şey ya da ifade yapmışız ama kanun düzenlemesi çerçevesinde çok iyi öneriler elbette değerlendirilebilir. Bu anlamda eleştiriler, yani bir buyurgan bir demokrasi anlayışı olmaz, müzakereci bir demokrasi anlayışı olur. Dolayısıyla bu anlamdaki her türlü, daha iyiye yönelik önerileri dikkate alırız.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan Eylem Planının 2 yıl içerisinde tamamıyla hayata geçirilmesini hedeflediklerini kaydeden Bakan Gül, adalet kavramının yargıdan, mahkemelerde dağıtılan bir olgudan ibaret olmadığını söyledi. İnsan Hakları Eylem Planı’nın hayatın her alanında adaletin uygulanmasına yönelik bir perspektif içerdiğini vurgulayan Bakan Gül, “Daha önce 3 yargı paketi çıktı Yargı Reformu çerçevesinde geçtiğimiz sene. Büyük çoğunlukta yine diğer muhalefet partilerinin de görüşleri alındı.” ifadelerini kullandı.
REFORM DEDİĞİMİZ, BİR İKLİMDİR, REFORM DEDİĞİMİZ BİR ZİHNİYETTİR, BU KONUDA BU ZİHNİYETE SAHİP ÇIKMA İRADESİDİR
İnsan Hakları Eylem Planının yürüyen davalara ne tür etkisi olacağı yönündeki bir soruya da Bakan Gül şu şekilde cevap verdi:
“Reform dediğimiz, bir iklimdir, reform dediğimiz bir zihniyettir, bu konuda bu zihniyete sahip çıkma iradesidir. Dolayısıyla bunu bizim Hakkari'nin en ücra köşesindeki bir hakim savcıdan da bu anlamda bu temel ilkelere uyulmasını bekleriz, İstanbul'da milyarlarca liralık davaya bakan ticaret mahkemesinde de. İzmir'deki sulh ceza hakiminden de beklediğimiz gibi üniversitede adil bir şekilde istihdam yapmak üzere bir rektörden de bu anlamda bekleriz, işçi-işveren ilişkisinde de bu adalet duygusuna bir şekilde tecelli etmesini bekleriz.”
İnsan Hakları Eylem Planı sonrasında doğrudan vatandaşla, hayatla ilgili adımların atılacağına işaret eden Bakan Gül, bu sürecin başarılı olmasına yönelik kanunlar çıkacağını, düzenlemeler yapılıp uygulamalar geliştirileceğini söyledi.
UYGULAYICILARDAN GELEN ÖNERİLEN DİNLENDİ
İnsan Hakları Eylem Planı’nın hazırlık aşamasında hakim ve savcılardan gelen önerileri de dikkate aldıklarını belirten Bakan Gül şunları söyledi:
“Hakim ve savcılarımızdan da gelen önerileri biz dinledik. Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi yine bu çerçevede eksiklikleri onların da adliyede yaşadığı, onların önerilerini de burada yine koyduk, istifade ettik. Çünkü, bir savcı karar alıyor, mahkemedeki diğer uygulayıcı 'Ya bu nasıl karar' ya da mahkeme bir karar veriyor adliyede bunu herkes görüyor. Dolayısıyla kanundan kaynaklıysa kanun düzenlemesi diye öneriler var. Uygulama ise eğitim ve farkındalık diye yine burada birtakım öneriler söz konusu.”
DEMOKRASİMİZ DAHA DA GÜÇLENDİRİLECEK
Seçim sistemi ve bu hususlarda atılacak diğer adımların, bir partinin katılımı anlamında değil, demokratik toplumun, demokrasinin güçlenmesine yönelik, ortak konsensüste, müzakere ve uzlaşmayla atılacağını belirten Bakan Gül, partideki hazırlıkların da devam ettiğini söyledi.
Bakan Gül, belgedeki ana başlıklarından biri olan seçme ve seçilme hakkının temel bir insan hakkı olduğunu vurgulayarak, "Umuyorum ki demokrasimizi, siyasi partileri daha da güçlendiren, Hakkari'nin bir köyündeki vatandaşımızın oyunun dahi zayi olmadığı, Edirne Keşan'ın bir mahallesindeki gencimizin oyunun bile ülke yönetimine daha etkin katılımıyla ilgili ne gerekiyorsa o adımlar atılacak, demokrasimiz daha da güçlendirilecek." dedi.
AVRUPA BİRLİĞİ İLİ İLİŞKİLER
Bakan Gül, planda yer alan AB müktesebatına uyum çalışmalarına hız verileceğine ilişkin ifadelerin hatırlatılması üzerine, “Türkiye'nin bu anlamdaki yeri Avrupa Birliği ile iyi ilişkiler karşılıklı hak ve çıkarları koruma eksenli bir yaklaşımı ortaya koymaktayız, yani biz Avrupa Birliği sürecini önemsiyoruz. Bu konudaki tutumumuzda bir değişiklik yok ama AB'nin yer yer zikzakları oluyor Türkiye ile ilgili. Bunu hep beraber yaşıyoruz. Ama AB'nin yaklaşımı ne olursa olsun biz tüm bu reformları yapma adına uluslararası bir zemin, platform olmasını değerli buluyoruz. Onların yaklaşımı hangi yöne evrilirse evrilsin 'Vatandaşımız en iyisine layık' yaklaşımıyla biz bu reformları sürdüreceğiz.” dedi.
Türkiye'nin birliğini, huzurunu, teminatını gözeterek adım atacaklarını kaydeden Bakan Gül, “Türkiye'nin bu anlamda ülkemizin, vatandaşlarımızın menfaati, güvenliği, özgürlüğünü de dikkate alarak bu konuda objektif bir şekilde masaya oturulduğunda yapılabilecek, başarılabilecek bir süreç olduğunu düşünüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR
Bakan Gül, İnsan Hakları Eylem Planı'nda yer alan gazetecilerin meslek şartlarına ilişkin yeniliklere de değindi. Gazeteci güvenliği hakkı gibi uluslararası literatürde de olan bir kavramın Eylem Planı'nda yer aldığını kaydeden Bakan Gül, gazetecilerin ve basın emekçilerinin demokraside önemli bir misyon ifa ettiklerini belirtti. Bakan Gül, “Çünkü demokraside eleştiri, farklı düşüncelerin ifade edilmesi, ortaya konması o toplumun güçlü bir demokrasiye sahip olduğunu gösterir. Dolayısıyla biz bunu yapıyoruz diye başka bir güvenlik-özgürlük anlamında bir endişeye kapılmaması ya da bu hususta bir uygulamada eksiklik varsa bunların masaya yatırılması önemli bir başlık." dedi.
Eylem Planı'nda konuyla ilgili evrensel ilkelere yer verildiğini bildiren Gül, birinci yargı paketinde düşünce açıklamanın suç oluşturmayacağının vurgulandığını belirtti. Gül, tüm fikirlerin konuşulabildiği bir ortamın önemine dikkati çekti.
7 GÜN 24 SAAT ESASLI BİR HİZMET VERECEĞİZ
Plan'da yer alan tutuklama, ifade alma ve gözaltı süreçlerine ilişkin hususlarla ilgili düzenleme yapılacağını bildiren Gül, uygulamaya ilişkin ayrıntıları paylaştı. Kendisine tebligat ulaşmadığı için mahkemenin çağrısından haberi olmayanlar bulunduğuna dikkati çeken Gül, "(Senin yakalaman var, mahkeme seni arıyor) dediğinde o kişinin haberi de yok. Üç çocuğu yanında, eşi yanında orada nezarethaneye gidiyor. Yurt dışına, Almanya'ya, akrabalarına gidecekken nezarethanede misafir ediliyor. Bu düzenlemeyle biz bunu kaldıracağız. Arkadaş otelde, havalimanında ya da yolda normal kimlik kontrolünde, polis mecburen mahkemenin yakalaması varsa başka bir şey yapamaz. Bu konuda bir süre verilecek, yani kişinin haberi olsa gidecek" ifadelerini kullandı.
Adliyelerin kesintisiz hizmet vereceğini aktaran Gül, "Türkiye'nin her yerinde 7 gün 24 saat belli işlemeleri yapabilecek şekilde, yani nezarethanede geçirmeyecek vatandaşımız saatlerini, günlerini. Savcı, hakim, o konularla alakalı, yani mesai dışında hangi işlemler oluyorsa o işlemleri yine adliyede yapabilecek. 7 gün 24 saat esaslı bir hizmet vereceğiz. Vatandaşımızın ne suçu var? Bunları kanunda düzenleyeceğiz." dedi.
Toplumda infiale yol açan bazı olaylarda ilgili şahısların ifadelerinin alınmalarının ardından serbest bırakılmasının kamuoyunda yarattığı rahatsızlıkla ilgili bir soru üzerine Bakan Gül, bunun önemli bir mesele olduğunu, Türk Ceza Kanunu'nda 2005'te tutuklulukla ilgili değişiklik yapıldığını hatırlattı. Bakan Gül, şöyle konuştu:
“Kanunumuzda 2005 yılından önce toplumda infial uyandıran bir konu olduğunda cezası ne olursa olsun hakim bu olayla ilgili şahsı tutuklayabiliyordu. Bu konuda takdir hakkı vardı. 2005'te yeni Türk Ceza Kanunu ile bunu değiştirdik. Kanuna göre iki yılın altındaki suçlarda savcı tutuklamaya sevk edemiyor, hakim tutuklayamıyor. Burada temel yaklaşım, tutuklamaların bu anlamda yoğunluğunun azaltılmasıydı. Hakimler uygulamada takdir hakkını daha çok tutuklamadan yana kullanır, özgürlükler kısıtlanmış olur hassasiyeti vardı. İki yılın altında ceza alanların az da olsa girmesi yönünde öneri getirdik. Burada çok fazla kişi cezaevine girer şeklinde eleştiri de oluyor. Bunun yanında burada belirli örnekler var ama onun tersinde 'muhalifleri tutuklayacaksınız' gibi hemen muhalefetin tepkisi de oluyor.”
BU KONULARI YARGIYA BIRAKMAK LAZIM
Bakan Gül, son dönemde iki yılın altındaki suçlarda tutuklama olmadığına dikkati çekerek şunları söyledi:
"Mesela kavga olmuş, doktor raporunda 'Basit, hiçbir şey yok' demiş. Yani taraflar arasında itiş kakış yaşanmış, sonra olayın videosu sosyal medyada çıkmış. Bu gibi hadiseler de var. Burada iki yol olabilir; tabii Meclis'in takdiri. İki yılın altındaki cezalarda tutuklama yasakları tamamen kaldırılabilir, hakime takdir verilebilir, farklı bir değerlendirme olabilir. Bu konunun muhatabı yine Meclis. Kişiyi bilmem kaç sene önce yazdığı tweet nedeniyle tutukluyorsun ama darp ediyor, bilmem kaynar kazan döküyor veya başka şeyler yapıyor. İnsanları rahatsız eden bu. Burada uygulamaya da düşen objektiflik, adil olma durumu var. Onun ötesinde de kamuoyunda, sosyal medyada, basında tutuklansın ya da tutuklanmasın tepkileri var. Bu konuları yargıya bırakmak lazım. Yargının, gerçekten toplumu rencide eden hususlarla alakalı, kamu düzenini tehdit eden 'Bu da olur mu?' denilecek konularda, soruşturmalarda daha titiz inceleme yapması gerekiyor. Bu hususlarla ilgili eğitim verilecek."
"HANGİ EKSİKLİK VARSA BUNU ÇÖZME KARARLILIĞINDAYIZ"
İnsan Hakları Eylem Planı'nda, yargı ve güvenlik personeline yönelik eğitimlerin içeriğinin ne olacağının sorulması üzerine Gül, vatandaşların kamu hizmeti alırken en iyi davranış ve dili hak ettiğini söyledi. Vatandaşa kötü muamele yapan bir tek kamu görevlisinin dahi olmamasını istediklerini ifade eden Gül, insan onurunu zedeleyecek her ne varsa bunun önüne geçmek istediklerini kaydetti. Bakan Gül: “'Kanunda var, yönetmelikte var onu kullanıyoruz.' deniyor. Tamam kullanıyorsun ama kanun 'ölçülü bir şekilde ve gerektiğinde' diyor ama sen keyfi bir şekilde yapabiliyorsun. Bu konuda eğitim gerekiyorsa eğitim, mevzuat gerekiyorsa mevzuat. Tüm bu konularda büyük bir özgüvenle hangi eksiklik varsa biz bunu çözme kararlılığındayız. İnsan onuru için yaşar, devletin görevi de insanın onurunu korumaktır. Devlet bunun için var.” diye konuştu.
“DÜŞÜNCESİ, İNANCI, CİNSİYETİ NE OLURSA OLSUN İNSAN ONURUNU YAŞATMAK DEVLETİN EN TEMEL VAZİFESİDİR”
Adalet Bakanı Gül, lekelenmeme hakkının önemine dikkati çekerek şunları kaydetti:
"İnsan milyarder de olsa geçimini asgari şekilde sürdüren kişi de olsa onuru için yaşar. Dolayısıyla CİMER üzerinde, adliye üzerinde, kolluk üzerinde 'Ben çamur atayım izi kalsın.' gibi ahlaksızlık, onursuzluğu yapanlara karşı da daha caydırıcı cezaları veren bir yaklaşımı ortaya koymaya çalışıyoruz. Lekelenmeme hakkını çıkarttık. 300 binin üzerinde somut iddialar sebebiyle iftiralar atılmış. Eğer bu hak olmasaydı 300 bin vatandaş lekelenmiş olacaktı. Bunu daha da geliştireceğiz, daha da artıracağız. Beraat etmiş ama iftira orada duruyor. Bunlar imha edilsin, mahkeme de durmasın. Özellikle FETÖ mücadelesini de sulandırmak adına 'Herkes FETÖ'cü olsun.' yaklaşımı var. Bu FETÖ'nün bir stratejidir. Önüne gelen, akrabasına kızan, ev sahibine kızan, 'O kişi şöyledir, böyledir.' diye CİMER'e yazıyor. Haksız isnada karşı vatandaşı herkes korumak zorundadır. İnsanları lekeleyen bu tür arsızlara, iftiracılara karşı adliyeleri, CİMER'i, kolluğu yol geçen hanına çevirmeyin, insan onurunu hep beraber koruyalım. Düşüncesi, inancı, cinsiyeti ne olursa olsun insan onurunu yaşatmak devletin en temel vazifesidir. Adalet devletine giden yol, hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleşmesiyle mümkün olur."
Tutuklamayla ilgili dikey itiraz konusunun önem taşıdığını belirten Gül, tutuklama itirazının bir üst mahkemeye yapılmasıyla, konuya başka bir gözle bakılması yönünde bir yaklaşım söz konusu olduğunu ifade etti. Tutuklamanın çok önemli bir karar olduğunun altını çizen Gül, “İnsan iş adamıysa ticari hayatı, itibarı kayboluyor. Gazeteciyse düşünce dünyası, sanat dünyası olumsuz etkileniyor. Öğrenciyse geleceği... Yani verilecek her karar kişinin kaderini doğrudan etkiliyor, o kişinin kaderi de toplumu, ülkeyi etkiliyor. Dolayısıyla böyle önemli bir karar veriyorsun, bu kararı verirken bir üst merci de görsün anlamında bir yaklaşım söz konusu, Kanun değişikliği gerekiyor.” diye konuştu.
Tutuklamada somut delillerin varlığının katalog suçlarda da bir kriter olduğunu anlatan Gül, bunu yaparken dengenin uygulayıcılardan beklendiğini söyledi. Gül, toplumun bu anlamda gerçekten rahatsız olduğu konularda daha büyük bir hassasiyet beklediklerini kaydetti.
Bakan Gül, e-Duruşma uygulamasının da önemli bir yaklaşım olduğunu, salgın döneminde hayata geçtiğine değinerek, "Çok başarılı, verimli. Bazı mahkemelerde 300'ün üzerinde. Bunu tüm mahkemelerde dün Sayın Cumhurbaşkanımız da açıkladı, yaygınlaştırmayı düşünüyoruz. Yani Antalya'da davası olan bir kişi Ankara'da ise Ankara'dan davaya katılabilecek. Vatandaşımız Yozgat'ta, Gaziantep'te, Trabzon'da tanık olarak Ankara'ya gelmek zorunda, İstanbul'a gitmek zorunda değil. Bilirkişisi davaya hızlıca hemen intibak edebilecek, vatandaş girebilecek bulunduğu yerden. Bunlar da vatandaşın işlerini kolaylaştıracak. Kayserili bir teyze hasta, ifade için gidemiyor adliyeye bunun gerekirse görüntülü gerekirse yine bu konuda ifadesini alma hususunda insani yaklaşımlar var. Bir kısmı kanun gerekiyor, bir kısmı uygulama refleksleriyle yine vatandaşımıza katkı sağlayacak düzenlemeler." şeklinde konuştu.
Bakan Gül, bu anlamda elektronik tüm ortamlardan ayrıca faydalanmaya devam edeceklerini söyledi.
PİLOT DAVA UYGULAMASI
Pilot dava uygulamasının ne anlama geldiği, hangi dava türlerini kapsayacağı ve sürecin nasıl işleyeceği yönündeki soruya karşılık Gül, pilot dava gibi, idari sulh müessesesi gibi çok önemli yeni usuller geldiğini anımsattı.
Bakan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Pilot dava dediğimiz, diyelim ki memur bir arkadaşımız özlük hakkıyla ilgili bir haksıza uğradı. Diyelim ki, harcırah üzerinden gidelim, harcırah hak ettiği halde ödenmiyor ve o durumda olan 15 bin memur arkadaşımız var, kamu çalışanımız var. 15 bin kişi idareye başvuruyor, kuruma, kurum diyor ki 'Git dava aç, kazanırsan ben sana vereceğim.' Avukat tutuyor, 2 yıl, 3 yıl dava sürüyor, o harcıraha, hak ettiği şeye ulaşacak da bilmem kaç sene sonra. Burada bizim 15 bin dava Danıştaya gidiyor, her mahkeme ayrı ayrı bakıyor. Dava açıldı, pilot dava diye belirlenecek, bir dava üzerinden pilot dava belirlenecek, İdare Mahkemesi bakacak, İstinaf, Danıştay bakacak, Danıştay karar verdi mi, 14 bin 999 aynı durumda olan karar aynı gün karara çıkacak. Benzer bir şey hemen söyleyip ayrıntılarını çok konuşabiliriz ilerleyen günlerde de zamanlarda da idari idare 15 bin kişi dava açmış kazanmış, vatandaş geliyor ya da memur geliyor, işçi geliyor, genç kardeşim geliyor, 'Bak 15 bin kişi aynı davayı kazanmış, aynı işlem bana da uygulanmış, bunu düzelt.' diyor. 'Git davayı kazan ondan sonra gel.' Davayı kazanmanız 3 sene, 5 sene sürecek. Şimdi diyoruz ki idareye aynı durumda olmuş, kesinleşmiş, bu adama niye mahkemeye git diyorsun. Senin görevin hukuku uygulamak. Kesinleşmiş mahkeme kararı varsa işçinin, memurun, o çiftçinin işlemini yap, duasını alarak gönder diyoruz."
Bakan Gül, bunların da ayrıntılarını yüksek yargı ve akademisyenlerle değerlendirdiklerini, daha çok işlemler üzerinden şu an düşünüldüğüne işaret etti.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET
Kadına yönelik şiddet konusunun da Eylem Planı'nda yer aldığı anımsatılarak, bu konuda hangi adımların atılacağı sorusu üzerine Bakan Gül, kadına yönelik şiddetin asla kabul edilemeyeceğini, bu hususta sonuna kadar mücadele etmek zorunda olduklarını belirterek, sadece yargı ve kolluk güçlerinin değil toplumun her kesiminin el birliğiyle şiddete karşı kararlı ve iş birliği içinde çalışması gerektiğini vurguladı.
Bu konuya ilişkin önemli adımlar attıklarını, özellikle son birkaç yılda bunu daha da yoğunlaştırdıklarını aktaran Gül, bu belgede ayrıntılı şekilde hedefler bulunduğunu söyledi. Eşe uygulanan şiddete karşı ceza nasıl artırılıyorsa eski eşe uygulanan şiddete karşı da aynı şekilde uygulama düşünüldüğünü ifade eden Gül, ısrarlı takip için de yeni bir düzenlemenin planlandığını bildirdi.
YAKIN ZAMANDA KANUNLAŞACAK
Adalet Bakanı Gül, İnsan Hakları Eylem Planı’nda, hayvanların korunmasıyla ilgili düzenlemelerin de olduğunun altını çizdi. Bakan Gül, "Türk Ceza Kanunu'nda, sahipli, sahipsiz hayvan ayrımı var. Sahipliyse cezaya konu oluyor, sahipsizse cezaya konu olmuyor. Bu bir mal değil, mala karşı işlenen suçlar kapsamında değerlendiriliyor. 'İnsan bütün canlılara karşı emaneti almış bir varlıktır, onlara da iyi davranmak zorundadır' yaklaşımıyla mal ve can ayrımını getirdik. Mala karşı işlenmiş değil, bu candır, cana karşı işlenmiş suçlardır. Sahipli de sahipsiz de olsa bu bir candır, suç olmalı. Eziyet ve kötü muamelede para cezası vardı, bu cezanın konusu olsun yaklaşımıyla önemli bir hazırlık yapıldı. Yakın zamanda da kanunlaşacak. Bu da temel ve insani, değerli bir yaklaşım." dedi.