“Noterlerin ifa ettiği görevleri tartışmak beyhudedir. Gerçekten değerli başkanımız Yunus beyinde ifade ettiği gibi noterlik güven müessesidir. Halkımızın gönlünde yer alan en önemli güven müesseselerinden bir tanesidir. Hukuki işlerin belgelendirilmesi ve saklanması, hilafların çözüm ihtiyacının giderilmesi bakımından da noterler büyük bir görevi ifa etmektedirler.
Türkiye’de önleyici sağlık var dünyanın birçok yerinde de önleyici bir takım tedbirler alınıyor. Hukuk alanında da ihtilafları önleyici bir takım adımların atılması önleyici hukukun geliştirilmesi son derece önemli hükümetlerimiz önleyici hukukun geliştirilmesine daha doğru bir ifadeyle ihtilafların doğmasını önleyecek doğması halinde ise yargı önüne gelmeden kendi içerisinde oluşturulacak mekanizmalarla çözümü sağlayacak adımların atılmasına önem vermektedir. Biz önleyici hukuk bakımından uyuşmazlıkları yargı önüne gitmeden oluşmuş uyuşmazlıkların bir kısmını kendi aralarında yada oluşmuş bir takım usullerle çözücü, yargı önüne gidenlerin ise dengelendirme ve ortaya koyduğu çalışmalarla kısa sürede neticelendirici görevi nedeniyle, noterler birliği ve noterlerimiz önleyici hukuk bakımından son derece önemli tarihi görevi ifa etmektedir. Önümüzdeki süreç içerisinde noterlerimizin bu önleyici görevlerinin daha iyi ifa edebilmeleri için bakanlık olarak başkanımız ve ekibiyle iş birliği içerisinde daha iyi noktaya getirmek için çalışacağımızı buradan söylemek istiyorum.
İkinci el araç satışlarında ortaya çıkan memnuniyet son derece önemlidir. Az önce slaytlarda gördük araç sayısının 4 milyondan fazla olmasının anlamını siz bizden daha iyi bilirsiniz. Pek çok hukuksal ihtilaf tescil yapılmamasından dolayı ortaya çıkıyor. Bir trafik kazası oluyor, aracın sahibi kullanan satıcısı benim ancak devir işlemi yapılmamış ondan sonra mahkemelerin işi arttığı gibi bu kazadan mağdur olan insanların bu kaza nedeniyle ortaya çıkan mağduriyeti gerçek haksız kişi üzerinden gidermek için uğraşırken bununla hiç alakası olmayan pek çok kişinin de mağdur olduğunu görüyoruz. Ve mahkemeler de bu konuda on binlerce dava vardır. Bu sistem bence bu anlamdaki ihtilafların yargıya taşınmasını ve yargıda pek çok konuyla alakasız kişinin bir mahkeme kararıyla mağdur edilmesi çok aşikârdır. Onun için bu güzel uygulamalar yeni konuları noterler birliğine aktarma konusunda bizi cesaretlendirmektedir. Hükümet programında olduğu gibi ve bizim yargı reformu strateji belgemizde ifade ettiğimiz gibi yeni dönemde bu alanda yeni adımları atacağımızı buradan ifade etmek isterim. Gayrimenkulün aynına ilişkin işlemler konusunda bakanlığımızın kurduğu bilim komisyonu müşterek bir şekilde çalışmalarını devam ettiriyor. Bu çalışmalar son noktaya geldi artık bir araya gelip son değerlendirmelerimizi yapacağız ilgili bakanlıklarla da istişare yaptıktan sonra onlarında olurlarını almak suretiyle konuyu bakanlar kuruluna getireceğiz ve bakanlar kurulu onayıyla TBMM’ye yeni noterlik yasa tasarısını sevk edeceğiz. 2016 yeni noterlik yasasının meclise sevk edildiği tarih olacak 2017’ye girmeden bu yasayı çıkarmayı planlıyoruz. 2016 parlamento gündemi yoğunluğu buna izin vermezse 2017 yılı içerisinde bu yasasının yürürlüğe girdiğine şahit olacaksınız bizde bunun takipçisi olacağız. Noterlik sistemine ilişkin pek çok eleştirilerde var bu eleştiriler bu eleştirilerin çözücü formüller ortaya koyan yaklaşımlarda bu yasanın içerisinde olacaktır ve bu yasa noterlik sistemimizin bugüne kadar yaptığı iyi hizmetleri daha iyi bir biçimde geleceğe taşımasında çok büyük katkı sunacaktır bunu da buradan ifade etmek isterim.
Noterlik şu anda sıraya bağlı; kayıt oluyorsunuz sıra geldiği zaman gidiyorsunuz kayıt oluyorsunuz. Bu sistemin sorgulanması elbette gereklidir. Değerli başkanımızın da ifade ettiği gibi noterliğe giriş sistemini yeniden ele alan noter yardımcılarının hukuk fakültesi mezunu olma zorunluluğu getiren ve noterlikle ilgili bu sıra düzenini ortadan kaldıran anlayışı yeni yasayla egemen kılacağız. Mükteseplere de saygı duyarak bunu yapacağız ama bu müktesepleri de belli bir süre içerisinde tavsiye etmeyi de amaçlıyoruz. Böylece bu yığılmaları önleyip belli bir süre sonra artık usta çırak ilişkisiyle başlayan sistem olacaktır. Usta çırak ilişkisinde orda çalışanlar kendi içerisinde yükselecektir, meslekte en başından beri başlayanlar çalışacaklar ve buda işteki başarıyı daha da fazla arttıracaktır. son derece önemli değişikliklerin bu yasayla birlikte yapılacağını buradan bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum. Şu andaki noter sayımız 1844 ama atacağımız yeni adımlarla noter ihtiyacı da artacak, bu yeni adımlar yeni noterlerin alınmasına da neden olacaktır. Noterlerimizin iş yükünü de önemli oranda arttıracaktır.
Ben bu vesileyle yargı alanında da yapacaklarımızla ilgili birkaç hususu siz değerli dostlarımızla da paylaşmak istiyorum. Yargı Türkiye’nin siyasetin gündeminde, uluslar arası toplumun gündeminde herkesin gündeminde çünkü yargının aldığı kararlar herkesin hayatını doğrudan dolaylı bir şekilde etkiliyor, yargıya güven tartışmaları, yargının yaptığı faaliyetleri maalesef gölgelemektedir. Türk yargısı gerçekten büyük bir fedakârlık ve özveri içerisinde çalışmalarını yürütmektedir. Toplamda yaklaşık 15 bin hâkim ve savcı milletimize Adalet dağıtma hizmetini yürütmektedir. Bunlar bu vazifelerini büyük zorluklar altında yapmaktadırlar, büyük özveriyle yapmaktadırlar. Zaman zaman yanlış kararlar olabilir ama bu yanlış kararları bütün yargının yanlışı şeklinde yorumlamak herkes yanlış karar veriyor şeklinde değerlendirmek fevkalade büyük bir yanlıştır. Yanlışı yapan bir kişi ama bütün bir camiayı töhmet altında bırakan bir yaklaşımlar yargıya büyük zarar vermektedir. Ben onun için yargıya güveni sadece bizim çıkaracağımız kanunlarla tesis etmek mümkün değildir diye defalarca açıklamalarda bulundum yargıya güveni tesis edecek en önemli şey; yargı görevi yapanların verdikleri adil kararlarla bunu tesis etmeliyiz. Siz bir karar verdiniz ve bu kararı izaha ihtiyaç duyup televizyon televizyon gezme gereği duyuyorsanız yanlış karar vermişsinizdir, çünkü ayrıca izaha ihtiyaç duyuyorsunuz. Karar izahı gerekçede vardır o gerekçeyi okuyan herkesi gerekçenin doğruluğuna ikna eder. Eğer sizin verdiğiniz kararın gerekçesi onu dinleyenleri ikna etmiyorsa ya kararda yanlışlık var yada gerekçede eksiklik yanlışlık var. Onun için bir defa bunun üzerinde özellikle durmakta fayda var. Yargıya güveni hepimiz tesis etmemiz lazım. Bir savcıya yada hakime hakaret ediliyor onlarda siyasiler gibi kendilerini savunmuş olsalar bu seferde ortaya daha çirkin bir fotoğraf çıkıyor. Onun için yargıyla ilgili konularda herkesin belli bir ölçüyü tutturmasında o ölçüde de değerlendirme yapmasında çok büyük faydalar olduğunu buradan ifade etmek isterim. Çünkü medyanın siyasetin veya başka başka organların yargıya dönük değerlendirme yapmaları yaparken de bu güveni tesis edecek ve güçlendirecek yaklaşımlar ortaya koymaları son derece önemlidir. Birisi çıkıyor “benim bir suçum varsa tutuklamayan şerefsizdir!” diyor. Böyle bir yaklaşım olamaz. Onun için bizim konuşma ve değerlendirmelerimizde belli bir saygıyı ve yargının yüksek değeri olan Adalet’i tesis noktasındaki gücücünü bizim gözetmemiz ve bu gücün altında değerlendirme yapmamızda çok büyük faydalar olduğuna yürekten inanıyorum.
Önümüzde ki dönemde yargı alanında yapacağımız çalışmaları yargı reformu strateji belgesi ile açıkladık ayrıca yargı reformu eylem planı ile bir takvime bağladık ve bu takvim içerisinde çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Noterlik kanunu bunlardan bir tanesidir. Noterlik kanunu ve avukatlık kanunu bu plan içerisindedir. Avukatlık kanununu enine boyuna ele alan ve o alanda ciddi bir reformu hayata geçiren adımlar atacağız, avukatlık mesleğine geçişi sınava bağlayan ve avukatlık mesleği içerisinde başka avukatları ve hak arayan vatandaşlarımızın hukukunu koruyan önemli çalışmaları bu tasarıyla beraber hayata geçeceğini buradan ifade etmek istiyorum.
Dünde açıkladım bir rakam verdim Adalet komisyonunda bir senede bir kişiye 3500 civarında bilirkişi dosyası gidiyor. Elinizi vicdanınıza koyun bir kişi bir senede 3500 civarında dosyayı okuyabilir mi? Bu dosyalar neyden bahsediyor değerlendirilmesini bir kenara bırakın bu dosyaları okuyamaz bile. Şimdi biz bir düzen getiriyoruz. Düzen ve intizam gelecek ve bu alanda kokuşmuşluğu belki yüzde yüz yok edemeyiz ama bu alana bir intizam kazandırmak ve bu alanı bir güven alanına çevirmek noktasında adım atmaya kararlıyız. Kota gelecek herkesin yapabileceği sayıya göre dosyaya göre kotalar belirlenecek senede bir kişinin yapabileceği makul bir sayıyı ilan edeceğiz, ondan fazla dosyanın bilirkişiye gitmeyeceği bir düzen getireceğiz. Mesela kişinin alacağı ceza hapse girmesini gerektirmiyor, para cezasına çevrilebilir, ertelenebilir ama düşünün milyar TL’lik davalar var bir raporla bunlar dönebilir gayri ahlaki olan birisi gerçeğe aykırı bir rapor düzenleyebilir buna karşı hiçbir müeyyidesi yok. Şimdi diyoruz ki gerçeğe aykırı rapor tanzim eden bin defa düşünecek bir defa böyle bir şey yaptığı zaman bu ülkenin sınırları içerisinde bilirkişilik yapamayacak ve hapishanede gidip bunun cezasını da tıpış tıpış çekecek.
20 Temmuz 2016 da Türkiye istinaf yargılamasına başlayacak Türkiye’de cumhuriyet döneminde yargı alanında iki büyük değişim oldu bana göre birinci büyük değişimi cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde 1920’li ve 1930’lu yılların başında yapmıştır. Büyük bir değişim yapılmış şerri hukuktan yeni hukuka ve yeni mahkeme sistemine Türkiye geçmiş bambaşka bir yola girmiştir. Bu büyük bir devrim ve büyük bir reformdur. Daha sonraki dönemlere baktığımızda yargıya biraz makyaj mahiyetinde değişiklikler yapılmıştır ama köklü bir değişim yok ikinci köklü değişim ne derseniz İstinaf’ın fiilen başlamasıdır. Türkiye gerçekten 20 temmuz 2016’da cumhuriyet tarihinde ikinci büyük değişim sürecini başlatmış olacaktır. Ceza yargılamalarının %91’i, hukuk yargılamalarının %89’u, idari yargılamaların %80’i istinaf da kesinleşecektir. Yargıtay ve Danıştay gerçek anlamda içtihat mahkemesine dönüşecektir. Uzayan yargılamalar kısalacaktır. Adaletin zamanında tecelli etmesi sağlanacaktır. Daha da önemlisi hem usul ekonomisi bakımından hem de mahkeme masrafları bakımından son derece önemli kazanımlar sağlanmış olacaktır.
Ceza yargılamaların yüzde 91'i, hukuk yargılamaların yüzde 89'u, idari yargılamaların yüzde 80'i istinafta kesinleşir. Yargıtay ve Danıştay gerçek anlamda içtihat mahkemelerine dönüşecek. Uzayan yargılar kısalacak ve adaletin zamanında tecelli etmesi sağlanacaktır. Daha da önemlisi hem usul ekonomisi hem de mahkeme masrafları bakımından son derece önemli kazanımlar sağlanacaktır. Kararların doğru verilmesi konusunda da son derece önemli neticeler elde edilecektir. Neden derseniz? Gerekçe şu: İlk derece mahkemesi yargılama yapıyor, delileri değerlendiriyor ve karar veriyor. İstinafa geldiği zaman ayrı bir yargılama daha yapıyor. Belki tek hakim karar verdi ama istinafta ise heyet karar verecek. İlk derece mahkemesinde olan bitene şahit değil sadece dosyadan bakacak, ayrı bir gözle o dosyayı değerlendirme imkanı bulacak. Yargıtay ne yapıyor? Dosyayı ya onaylıyor ya bozuyor. İçerisine girip maddi değerlendirme yapamıyor. Başka şeyler yapamıyor ve dosyayı geri gönderiyor. Ama istinaf baktı ki eksik var, eksik yeri tamamlıyor. Baktı ki yanlışlık var. Yanlışlıkları kendisi düzeltiyor. Dosyanın esasına girecek ilk derece mahkemesi gibi kararı sil baştan yeniden verebilecek. Böylece oradaki eksiklikleri tamamlayarak yanlışlıkları düzelterek, ayrı bir gözle karar verecek bu da mahkemelerimizin verdiği kararlardaki isabet oranını artıracaktır. Vatandaşımızın verilen kararlardan memnuniyetini de artıracaktır.
Yeni dönemde atacağımız önemli adımlardan bir tanesi de yargıda zaman yönetimidir. Hepimiz şikâyet ediyoruz, uzayan yargılamalardan. Türkiye'de en eski dava şuanda 1932 tarihli Çanakkale'de vatandaşımızın açtığı bir davadır. 1932'den beri halen görüyor. Karara bağlanmış değil. Bu büyük bir sıkıntıdır. Bu gibi sorunları çözecek bir adımı atacağımızı da buradan ifade etmek istiyorum.
Biz uzun süren davaları karara bağlatarak bu işe bir nokta koydurmamız lazım. Bir yerde kararla bu işi bitirmek gerektiğini düşünüyoruz. Belli bir zaman sürmüş ama neticelenmemiş davaları belli bir mahkemede görülüp karara bağlanarak bunların neticelendirilmesinin önemli olduğuna inanıyorum. Bu konuda da bir başka adım atacağız.
En önemlisi de zaman yönetimiyle vatandaş savcıya geldi bir şikâyette bulundu. Hukuk mahkemesine gitti bir dava açtı, dilekçesini verdi şikâyetinin kaç gün içinde neticelendirilecek, davasının kaç günde sonuçlandırılacağına dair vatandaşımıza bilgi verilecek. Vatandaş açtığı davanın, yaptığı şikâyetin ne kadar süre içerisinde neticelendirileceğini bilecek böylelikle konusunu daha yakından takip edecek. Yargı görevi yapan savcılarımız ve hâkimlerimiz mahkemeleri vatandaşa karşı bir taahhüt altına girecek vatandaşımızın ve kamuoyumuzun mahkemeleri, hâkimleri, savcıları denetlenmesinin de böylece bir yolu ortaya çıkmış olacak. Yani bir kamuoyu denetimi, bir halk denetimi de mahkemelerimiz yargı görevi yapanlarımızın üzerinde olacaktır. Bu çalışma nihayete gelmiş durumdadır. Türkiye’deki hangi konudaki şikâyetin ne kadar sürede tamamlanacağına dair çok uzun soluklu bir çalışmadır. Her dava türü ayrı ayrı incelendi bunların azami ve asgari süreleri değerlendirildi. Hem hâkimlerle, hem savcılarla hem bilim adamlarıyla hem Yargıtay ve Danıştay’da davaların bitiş süreleri hepsi birlikte değerlendirilerek önemli adımlar atıldı, önemli kararlar alındı. Hukuki himaye sigortası diye bildiğimiz aslında daha kısa adıyla hukuk sigortası dediğimiz bir sigorta anlayışını Türkiye’de yaygınlaştırmayı ve önümüzdeki dönemde hukuk sigortası bilincini arttırmayı da hedefledik, barolar birliğiyle beraber bakanlık olarak çalışıyoruz belli bir noktaya geldi 2017 yılı içerisinde bu konuda da önemli bir adım atacağımızı buradan ifade etmek isterim"