Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye Adalet Akademisi tarafından Ankara’da düzenlenen İstinaf Temel Eğitim Programı açılışında konuştu. Konuşmasında İstinaf mahkemelerinin önemine değinen Bakan Bozdağ, İstinaf mahkemelerini Cumhuriyet tarihinin ikinci büyük reformu olarak nitelendirdi.
Bozdağ konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye, Cumhuriyet döneminde hukuk alanında, yargı alanında çok ciddi reformlar yaptı. “En büyük reform ne zaman yapıldı” derseniz; Cumhuriyet’in başında, Atatürk geldiğinde yapılan, hem kanun anlamında dönüşüm hem de yargı sistemi bakımından yaşanan dönüşümdür. “Ondan sonra ikinci büyük reform nedir ?” diye sorarsanız benim görüşüme katılır, katılmazsınız Türkiye’nin İstinafı uygulamaya karar verilmesidir. Geriye dönüp baktığımda yargı alanında yapılan düzenlemelerin çıkarılan kanunların esasında varolanı daha iyileştirmek daha ileri götürmek adına yapıldığını ama yeni ve köklü bir şey ortaya koymadığını hep beraber görüyoruz. Yeni olan, köklü olan sistemimiz içerisinde bambaşka bir kapıyı aralayan şey İstinaf ’tır. Bu açıdan Cumhuriyet Dönemi’nde yeni bir dönemi başlatacaktır. Ve bu dönemin öncüleri sizlersiniz. Bu dönemin lider vurgulayıcıları sizlersiniz. Siz nasıl başlarsanız öyle gidecektir bu sistem.
Eğer iyi başlarsanız ben eminim ki buradan Türkiye’de ihtilafı olup size davasıyla gelen vatandaşlarımız da çok büyük istifade edecektir. Hep beraber kazanacağız. Ama eğer siz kötü başlarsanız, hep beraber kaybedeceğiz. İstinaftan vazgeçmeyeceğiz. Ama İstinafı iyi hale getirmek için daha çok emek sarf edeceğiz. Pek çok olumsuzlukla mücadele edeceğiz demektir. O nedenle saygıdeğer İstinaf başkan, Savcı ve üyesi çok değerli arkadaşlarım sizin üzerinizdeki sorumluluk son derece önemlidir.
İstinaf tarihi bir görev ifa edecektir. İstinafın ilkleri de tarihtir. İstinafın ilk mahkeme başkanı, ilk savcısı, ilk üyesi gerçekten bizim yargılama tarihimizde yer alacaktır. Ve öyle anılacaktır. Bizim çocuklarımız da “benim babam, benim dedem, benim babaannem, benim annem İstinafın ilk Üyesi, ilk savcısı, ilk başkanıdır” diye onurla iftihar edecektir. Bu son derece önemlidir. Vazifede ilk başlayanlar, İlk yol açanlar, ilk yol yürüyenler, yasayı ilk uygulayanlar, İlk sorunu çözenler diye emin olun çok büyük atıflar yapılacaktır. Eğer bu yolu iyi yürürsek, usul yasamızı doğru ve iyi bir biçimde uygularsak sizden sonrakiler içinde bir gelenek, bir teamül oluşturur. Onlarda bizim büyüklerimiz bu işi ilk defa nasıl uygulamışlar diye, sizin önderliğinize müracaat edeceklerdir
Zaman içerisinde milletimizin tamamı tarafından ayakta alkışlanacağına yürekten inanıyorum.
Şu anda bizim Yargıtay’ımızın, Danıştay’ımızın bir görevi var. Devasa da iş yükü var. Hep şunu söylüyoruz. Yargıtay ve Danıştay içtihat mahkemesi oluyor. Şu anda içtihat mahkemesi mi? öyle diyoruz ama esas bir içtihat mahkemesinin yaptığını gerçek anlamda yapıyor mu, yapmıyor mu? Yapabilme imkânı yoktur, bu kadar yükün altında o konuyu gerçek anlamda inceleme imkânı yoktur. Onun için, şu anda Yargıtay bir yandan hukuka uygunluk yaparken, istinafın olmaması nedeniyle öte yandan da vaka denetimi de yapmaktadır. Normalde Yargıtay’ın vaka denetimi yapması mümkün değildir ama Yargıtay, Danıştay bunu zorunluluktan uyguluyorlar. Şimdi yeni dönem devreye girince ne olacak ve milletimiz neler kazanacak, buna bir bakmakta fayda var.
Elimizdeki rakamlara göre idari yargıda uyuşmazlıkların yüzde 80’i idari istinafta, adli yargıda ceza uyuşmazlıklarının yüzde 91’i hukuk uyuşmazlıklarının da yüzde 89’u istinafta kesinleşiyor. Bu ne demektir, bu ne söylüyor? Türk yargısını bundan sonraki dönemde ana omurgası istinaf olacaktır, çok açık.
Şimdi Yargıtay’dan istinafa gelmek isteyenler fazla olmadı, istinafa atamayı istemeyenler de oldu, ama emin olun önümüzdeki kararnamelerde “ istinafa beni atayın” diye herkes HSYK’nın kapısında olacaktır. Neden? Çünkü güçlü bir mahkemedir, sorun çözme, adaleti tesis etme mahkemesidir. Yargıtay ne yapıyor? Geliyor dosya, bakıyor sakatlık var, bozuyor; mahal mahkemesine geri gönderiyor, mahal mahkemesi ona bir daha bakacak, Yargıtay ona uyar, uymaz o da onun takdirinde, uymazsa yapacağı bir şey yok. Geri gelecek, ondan sonra yine aynı şey işleyecek. Ama şimdi istinaf ne yapacak? Geldi dosya önüne, baktı, inceledi, delillere baktı, vakaya baktı, her şeyi gözden geçirdi. İsterse tanık çağıracak, gel bakalım diyecek, dinleyecek. Bilirkişi raporunda eksiklik varsa bizzat tamamlayacak. Başka dosyalarda eksiklikler varsa tamamlayacak, yanlışlar varsa bizzat ilk derece mahkemesi gibi düzeltecek, işin esasına girecek, 1.derece mahkemesi gibi sorunu çözen karardır ve bu verdiği kararların da demin dediğim gibi cezada 91’i yüzde, hukukta yüzde 89’u, idarede yüzde 80’i kati olacak. Bu büyük bir güçtür.
Yargıtay’ın böyle bir yetkisi var mı? Yok. Sadece onama, bozma. Ama işin esasına gir, karar verme yetkisi tamamen sizde, yanlışı düzeltme, eksiği tamamlama. Eğer siz yanlışları bir bir doğru görür, eksikleri bir bir doğru görür, o eksikleri tamamlar, yanlışları da doğru bir şekilde düzeltir, doğru olanı yaparsanız ilk derece mahkemeleri içinde istinaf bir okul olur. Onlara da yol göstermesi bakımından son derece büyük bir görevi ifa eder. O nedenle, istinafın elinde bulundurduğu güç, Yargıtay’ın da Danıştay’ın da elinde bulundurduğu güçten daha büyük bir güçtür. Bu gücü doğru kullanmak lazım. Bazı kararların bu kadarı İstinafta kesinleşiyor, kararı “nasılsa Danıştay yok, Yargıtay yok” deyip yanlışın altına imza atarsak o zaman hep beraber istinafın ölmesine, öldürülmesine hizmet etmiş oluruz. Sizleri tenzih ediyorum, şimdi yargının içindeki birtakım kendilerini bir yerlere bağlı hisseden kesimler, paralel yapıyla uyumlu hareket edenler var. Basıyor temyiz sınırın altında tazminatı, hiç bakmıyor, dosyayı bile okumuyor. Nasıl olsa kendisi de gitmiyor, basıyor gönderiyor cennete gidecek ya, FETÖ’nün oyuncağı o yüzden basıyor. Ya olur mu böyle bir şey! Temyiz sınırının altında basıyor, cezayı basıyor, tazminatı nasıl olsa Yargıtay yok, böyle bir şey olur mu? Olmaz. Var mı ben size onlarca değil yüzlerce karar gösteririm. Bu adalet değil, bu hak değil, bu zulümdür. Onun için ben sizleri tenzih ediyorum ama işin başında bu noktada bu kadar dava bizde kesinleşir, bizde kalacak deyip ondan sonra orada eğer biz işin özüne adaletin gereğine uygun kararlar hakkı talibine vermezsek, her şeyi yerli yerine koymazsak, usule tam uymazsak, o zaman emin olun istinaf çok korkutucu bir sonuç doğurabilir. Sonra tabi yasama müdahale eder, bu sefer hepsini yeniden temyize açar, o bir dönem sıkıntı olur ama arkasından onu kaldırır ama bizim böyle bir sıkıntıyı bu ülkede yaşatmamamız lazım. Buna imkân ve izin vermememiz lazım. “İstinafta kararlar adaletsiz çıkıyor, bunun yargı yolunu açın kesinleşme sınırlarını filan biraz daha daraltın” kimse bize böyle bir taleple gelmemesi lazım bunun yolu sizden geçiyor. Onun için de ben bütün arkadaşlarıma buradan bir kez daha bu hususun öneminin altını çizerek ifade ediyorum; kesinleşmeler bizde diye yalan yanlışın altına imza atmayın. Atmayacağınıza ben inanıyorum, gerçekten böyle bir şey yapmayacaklardır, bunun doğurabileceği muhtemel sonuçlara dikkat çekmek için bu ifadeyi kullanıyorum. Çünkü bu iş ölü doğmaması lazım. Ölü doğmaması için buradan biz konuşacağız. Birincisi bu.
İkincisi ben istinafın adaletin doğru tecelli etmesine çok büyük katkı sağlayacağına inanıyorum hak gerçekten sahibini bulacaktır. Her şeyin yerli yerine gerçekten istinafta daha kolay bir şekilde yerine konacaktır. Neden derseniz, ilk derece mahkememiz dosyayı tekerrür edecektir. Yargılamayı yapacaktır. Toplanması gereken her türlü delili toplayacaktır. Sonra kendi kararını oluşturacak, o karar ve dosya size gelecek bir göz olayı böyle inceleyecek. Şimdi ikinci bir göz bu olaya bakacak. İstinaf ikinci bir göz birinci mahkemenin yaşadıklarını yaşamamış, gördüklerini görmemiş, duyduklarını duymamış, o psikolojiden etkilenmemiş, o mahkemeye dönük avukatların ve tarafların yaptıklarının hiç birisiyle muhatap olmamış, ayrı bir gözle dosyaya bakacak. Dosyadaki delilleri o delillere ilişkin değerlendirmeleri gerekçeleri inceleyecek. Eksikleri de, yanlışları da görecek. O zaman bunları doğru tamamladığında doğru yaptığında ikinci derece yanlışı gördüğünde de vicdanı sızlamayacak. Neden? Çünkü yanlışı doğrusu düzeltecek imkânı var, “bu da olur mu?” Demeyecek. Olabilir, olmuş, ona rağmen eksiklik varsa tamamlayacak ve ona göre doğru kararı tesis edecektir. Birinci göz yanına ikinci göz, birinci akıl yanına ikincil akıl, birinci muhakeme yerine ikinci muhakemenin hem de birinciden daha tecrübeli, birinciden daha yetkin bir göz ve akıl var. Bu işe vaziyet etmesini ben çok hukuksuzluğu, haksızlığı ortadan kaldıracağına, insanımızın yargıya olan güvenini, adalet yerini buldu inancını daha fazla pekiştirecek buna yürekten inanıyorum
Eğer İstinaf işgüzarlık yapar,” ben her işe bakacağım, keşfe gideceğim, herkesi dinleyeceğim, bütün tanıkları yeniden çağıracağım, dosyadaki ne kadar artı işlem varsa bunları sıfırdan yapacağım, bu adam da nasıl bunu yapmış” derse, istinaf size ömür. İstinaf sizin üstünüze çıkar altında kalırsınız. İstinaf her türlü yapılmış tekerrür etmiş adli işlemleri tekrar eden bir mahkeme değil.
Eğer biz bütün adli süreçleri tekrar eden bir mahkeme gibi kendimizi görüp her şeyi tekrar tekrar yaparsak; işimizi daha baştan bilmiyoruz demektir. Onun için ben bütün İstinaf Başkan üye ve savcılarımıza diyorum ki; bütün adli işleri lütfen tekrar etmeyin, “yetkimiz var, bir daha yapalım demeyin”. Almış ifadesini tanığın bir daha çağırıp dinlemenin bir âlemi yok. Ama düşünün bir tane talep etmiş, taraflar olayın esasını çözeceğine dair hakikaten bir bilgisi tanıkta olabilir, onu dinleyin. Dinlenmiş bir tanık “bir de ben dinleyim bakalım” demenin bir âlemi bana göre yoktur. Bütün keşifleri bir de biz yapalım dediğinizde Eyvah! Ankara'daki İstinaf nasıl yapacak bütün bu işleri. Ben diğer istinaflara bakıyorum nasıl yapacak bunu. İller ayrı yerde, avukatlar ayrı yerde, tanıklar ayrı yerde. Eğer biz kendimizi ilk derece mahkemesi gibi konumlandırıp bütün adli işlemleri ve süreçleri tekrarlamaya kalkarsak İstinafı boğar kendi elimizle öldürürüz. Allah için İstinafı boğmayın, öldürmeyin, ölmesine de izin vermeyin. O yüzden de bu adli süreçler de adli işlemleri tekrar tekrar yapmayın. Birisi yapmak istiyorsa ona da izin vermeyin. Demek ki onlarda İstinafın mantığını anlamamış demektir. Her şeyi tekrarlamak esasında siz bir noktada geliyor, dosya okuyorsunuz bakıyorsunuz eksiği gördünüz olayı tamamlayıp basacaksınız kararı. Bitti. Yoksa bütün yanlışı düzelttiniz, eksiği de tamamladınız, mesele bitmiştir. Yoksa tek tek emin olun altından çıkamayız. Avukatların çok baskısı olacak. Efendim şu eksik olmuş, şu yanlış oldu, herkes olacaktır. Ama sizler bu yanlış taleplere, yargılamayı uzatan taleplere, işin esasına müessif olmayacak, çok aşikâr talepleri olanlara efendim elbette direnelim. Ama hiç mi yapmayacağız? Ya gerçekten keşif olabilir, yani adam gitmiş hiç keşif meşif bir şey yapmamış vurmuş kafasına gözüne gelmiş. Siz de bunu görüyorsunuz işin esasına uygun hiçbir iş yapılmamış. Böyle bir durumda da esasına uygun işler yapılmıyorsa da onunla ilgili belki çok istisna olur mu bilmem. Belki bin taneden bir tanedir. Keşke o da olmasa.
Onun için ben buradan bütün arkadaşlarıma diyorum ki; adli süreçleri ve mahkemelerimizin savcılıklarımızın yaptığı işlemleri lütfen gereksiz yere tekrarlamayın. Siz kendi yapmanız gerekenleri yapın aksi takdirde İstinaf yargılamaları uzar da uzar. Sonra avukatların uzatma şeyleriyse biz çok büyük kayba gideriz. Onun için ben bu konularda bütün arkadaşlarımın tekrar tekrar dikkatini çekmek istiyorum. Tabi İstinafın bir başka vasfı da uzayan yargılamayı kısaltmadır. Şimdi Yargıtay, Danıştay geliyor dosyayı bozuyor gönderiyor. İlk derece mahkemesi buydu, Yargıtay bir daha bozabilir. Bir daha gönderebilir. Sonra bir daha bir daha git gel, nitekim bitmeyen davalar var.
Geçenlerde ben açıkladım, Türkiye’nin en uzun davası 1932 tarihli Çanakkale’de bir mülkiyet davasıdır. Bitmemiş, Yargıtay bitirmemiş, mahkemeler bitirmemiş. Herkes topu birbirine atıyor ve top hala dönüp dolaşıyor. Ne kadar oluyor 32’den bu yana matematiği kuvvetli olanlar hesap etsin, "84 yıl". Bunun adı zulümdür. Yani verelim bir karar, eksik olsun, yanlış olsun. Ama bu işi bitirelim yani. Doğrusunu verme niyetiyle verelim. Yanlışta çıkabilir. Ben neye inanıyorum? Dosyada neyi gördüm, o kararı basacağım. Ama belli ki Çanakkale’deki bu davaya bakan arkadaşlar da karar vermekten korkuyorlar. Bunun için de bizim bu yargılamayı uzatan, uzatmak isteyen şeylere karşı istinafı iyi kullanmamız ve bunun panzehiri gibi konumlandırmamız lazım.
İstinafın bir varlık nedeni de yargılamaları uzatmak isteyenlerin önünü kesmektir. Çünkü dosyaların cezada % 91'i, hukukta 89'u, İdarede 80'i, istinafta kesinleşince vaka denetimi yapıp ilk derece hâkimi gibi her şeyi sil baştan yapma yetkisiyle sıfırdan karar tesis edebilme gücüyle karar tesis edebilmek için, dosya orda kesinleşecek. Yargılamayı hızlandırmaz mı? Geciken adaleti ortadan kaldırmaz mı? Onun için istinafın bu vasfını bizim hep beraber korumamız lazım, bunun yolu da nedir? Hem tarafların hem de bizzat bizim istinafta bu işi uzatmalara karşı götürmeyecek bir tavırla bu işi götürmemiz lazım.
Masraf konusu da çok önemlidir, ülke ekonomisi bakımından, sadece zaman acısından değil, yargılama giderleri bakımından da istinaf halkımıza çok ama çok şey kazandıracak.
Adil yargılanma hakkı, Anayasal bir haktır. İnsan hakları sözleşmesinde yer alan evrensel bir hak. İstinaf esasında bir yönüyle adil yargılanma hakkına da en büyük hizmeti sunacaktır. Bir mahkeme gördü, diğer bir mahkemenin de benim işimi görsün incelesin deme hakkı insanların var. Esasından bir umudu varsa onun için geliyor. "Yargılama yenilenirse, başka bir hâkim benim dosyama bakarsa başka bir mahkeme benim dosyamı incelerse ben şöyle söyle haklıyım. Benim haklılığımı görür, benim haklılığımı görmeyen mahkemenin verdiği haksız karardan kurtulurum" beklentisiyle gidecek buraya. İşte istinaf bu beklentiye de bir cevap verecektir. Yargılamanın bir noktada yenilenmesi gibi bir görevi de ifa edeceği için," bir mahkeme benim haklılığımı benim bildiklerimi görmedi, başka bir mahkemede buna bir bakıversin" ihtiyacını doğrudan karşılayacaktır ve vatandaşımızın adil yargılamadan beklediği bir soru da cevabını bulacaktır. Ben bu açıdan da adil yargılanma hakkının güçlendirilmesi bakımından istinafın çok çok büyük bir vazife ifa edeceğine yürekten inanıyorum.
İstinafla ilgili pek çok sorun çıkacaktır. Sorunlar sizi lütfen yormasın, ümitsizliğe sevk etmesin. Sorun çıkacak çünkü bu konu ilk defa uygulanıyor. İlk uygulayıcıları sizsiniz, ilk kaptan sizsiniz. Araba giderken ilk defa uygulandığı için, bu yolda neler var siz göreceksiniz. Sorunlar çıktığı zaman, " Ben bunun için buradayım, bu sorunu görmek ve çözmek için buradayım" diyeceksiniz. O sorunu görecek, çözeceksiniz. "Çözemedim yasa gerektiriyor", o zaman Bakanlığa durumu hemen ileteceksiniz, biz yasayı değiştireceğiz ve hemen o sorunu çözeceğiz. Önümüzdeki süreç içerisinde uygulamayı gördükten sonra, uygulamada ortaya çıkan aksaklıkları bizim giderici çalışmalarımız olacak."