BAKAN BOZDAĞ: İSTİNAF OLMASAYDI YARGITAY’DA DOSYA SAYISI 5 MİLYON OLURDU
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Adli ve idari yargıda ikinci derecede yargılama mahkemeleri olan istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle insanımıza, hukukumuza, yargılama sistemimize büyük katkılar sağlamıştır. ” dedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 6. Yılında İstinaf Değerlendirme Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yılında istinafı olan bir ülkeyken 1924 yılında ülkenin içinde bulunduğu şartlar, hakim ve savcı azlığı nedeniyle istinafın yürürlükten kaldırdığını belirtti.
Ancak istinafın, yürürlülükten kalkmasına rağmen Türkiye'nin gündeminden hiç düşmediğini anlatan Bozdağ, adeta yargının ve siyasetin değişmez gündem maddelerinden birisi olduğunu gördüklerini dile geterek, “Bu konuda 10 tane kanun tasarısı hazırlamış. İlk kanun tasarısının 1923’de hazırlandığını söylersem bu işin ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlamamız bakımından yeter de artar bile. 1940’lı yıllarda kanun tasarısı var, 1950’li yıllarda yine kanun tasarısı var, 1960’lı yıllarda kanun tasarısı var, 1970’li yıllarda ve 1980’li yıllarda kanun tasarıları var, yine 1990’lı yıllarda kanun tasarısı var. Nihayet 2004 yılında 10. kanun tasarısı yasalaşmak suretiyle Türkiye'de bölge adliye mahkemeleri bilahare bölge idare mahkemeleri kuruldu. Bunun dışında 1943 yılından beri adli yıl açılış konuşması yapan Yargıtay’ımızın birinci başkan sayısı 24, 2016’ya kadar bunun 17’si istinafın gerekliliğine ihtiyacına ve bu gereklilik ve ihtiyacın karşılanmasına vurgu yapmış, dönemin iktidarlarından ve parlamentosundan istinafın faaliyete geçirilmesini istemiştir. Ancak her defasında bu irade hakim kalmıştır. Tasarılar zaman zaman adalet komisyonuna gelmiş, zaman zaman Genel Kurula kadar gelmiş ama bir türlü yasalaşma imkanı bulamamıştır. 25.9.2004 tarihinde istinafla ilgili bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına dair yasa Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilerek tarihi bir reforma Meclis’imiz imza atmıştır. Reforma imza atmak, yasal düzenlemeyi yapmak tek başına yetmiyor. Elbette o yasal düzenlemelere hayat verecek ve onları uygulamaya koyacak bir sistemi kurmak ve kurumsallaşmayı sağlamak gerekli kadroları oluşturmak da diğer bir adım. Ne var ki 2004’te yasalaşan kanunun uygulaması uzunca bir zaman sağlanamadı. Gerek binalar eksik, gerek malzemeler eksik, gerek hakim ve savcımız eksik, gerek başka başka eksikler, olumsuzluklar bahane edilerek her yıl ertelene, ertelene tam 12 yılda yasa çıktıktan sonra istinafın faaliyete geçmesi maalesef mümkün olamamıştır. 15 Temmuz 2016’da yaşanan hain darbe teşebbüsünden önce Kenan İpek Müsteşarım da burada sağ olsun o dönemde Sayın Cumhurbaşkanımıza arzımız oldu, darbe teşebbüsü öncesi ‘Faaliyete geçirebiliriz. İmkanlarımız tamam. Eksiklerimizi tamamladık, gerekli adımları atabiliriz. Şu şu bölgelerde de şu kadar daire kurabilecek gücümüz var’ dedik ve kararı aldık Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesi ve onayıyla 20 Temmuz'da istinafın faaliyete geçirilmesi kararı alındı. Ancak arkasından ülkemize ve milletimize karşı büyük bir ihaneti içeren FETÖ, hain darbe teşebbüsü 15 Temmuz'da gerçekleşti ve bildiğiniz gibi pek çok hakim ve savcı açığa alındı, meslekten uzaklaştırıldı. Durum böyle olunca, durumu yeniden değerlendirme zarureti ortaya çıkmıştı. 20 Temmuz'da Cumhurbaşkanımıza bir kez daha sorduk, ‘Sizin onay verdiğiniz ve hayırlı olsun dediğiniz dönemde vaziyetimiz buydu. Ancak gelinen noktada yeni durumlar ortaya çıktı. Bunu erteleyebiliriz de faaliyete geçirebiliriz de. Bütün bunlara rağmen bizim bunları faaliyete geçirecek imkanımız da var, kadromuz da var’ diye kendisine arzda bulunduğumuzda dedikleri şu, ‘İstinaf konusu, bizim hep gündemizde oldu, yıllarca mazeretle erteledik, bugüne geldik. Artık ertelemek yok. Elimizde bir tane kuruyorsak, bir tane kuralım, iki tane kuruyorsak, iki tane kuralım. Ama bu reformu hayata geçirelim’ dedi ve bu irade sonunda da 20 Temmuz'da istinaf fiilen de faaliyete geçmiş oldu.” dedi.
“Hamdolsun ki ülkemize böylelikle tarihi bir hukuk ve yargılama reformunu hayata geçirmekle kalmadık, ülkemizde de yargının ve kararların niteliğinin değişmesine çok büyük katkı sunacak büyük bir sistem değişikliğine de hep birlikte imza atmış olduk.” ifadelerini kullanan Bozdağ, konuşmasına şöyle devam etti:
BU ORANLARI DAHA İLERİ TAŞIYACAĞIMIZDAN KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN
“Gelinen noktada Türkiye'de bugün 18 bölgede adli istinaf, 9 bölgede idari istinaffımız var. Rakamlara baktığımızda 2014 yılından bugüne kadar gelen daire sayılarına baktığımızda 214 ceza, 226 hukuk olmak üzere bölge adliyede 440 dairemiz var, 2 bin 583 hakim ve savcımız görev yapıyor. Bölge idare mahkemesine baktığımızda 59 idari dava, 26 vergi dava dairesi olmak üzere 105 daire ve 447 hakim görev yapıyor. Bu rakamlar elbette bizim için önemli ve övünç kaynağı. Ama Avrupa ortalamalarına ve diğer ülke uygulamalarına baktığımızda istinafta görevli hakim, savcı sayısı bugün Türkiye'mizde yüzde 13 iken, Almanya'da yüzde 20, Fransa'da yüzde 25, İspanya'da yüzde 28 olduğunu görüyoruz. Elbette ki bizim bundan sonraki hedefimiz daire sayıları, hakim ve savcı sayılarımızı Avrupa ortalamasına yaklaştırmak ve en azından yüzde 20’ye taşımaktır. Bunu yapacağız ve zaman içerisinde diğer alanlardaki eksiklerimizi tamamlayıp başarımızı daha ileri noktaya taşıdığımız gibi bu oranları da daha ileri noktaya taşıyacağımızdan hiç ama hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Adli ve idari yargıda ikinci derecede yargılama mahkemeleri olan istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle insanımıza, hukukumuza, yargılama sistemimize büyük katkılar sağlamıştır. Bunda hiç tereddüt yok. Ama maalesef istinafın tartışıldığı zaman zaman zaman konuların gündeme geldiğinde sağlanan faydalar, elde edilen başarılar ya eksik bilgilerle ya yanlış bilgilerle görünmezlikten gelmekte hem istinafa hem de isnaf uygulamalarına büyük haksızlık yapılmakta olduğunu da gördüğümüzü buradan ifade etmek isterim.
İstinafa ilişkin haksız değerlendirmeleri, istinaf uygulamaları ve bunun ortaya çıkardığı rakamlar bir bir tekzip etmektedir. İşte o rakamların bir kısmını ve değerlendirmelerimi hem sizlerle hem de aziz kamuoyuyla isterim, bir defa ‘İstinafın en büyük faydalarından biri nedir?’ derseniz, Yargıtay ve Danıştay'daki yığılan iş yükünü aza indirmesidir. 2015 yılında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımıza 433 bin 650 dosya gelmiş, 2021’deyse 163 bin 580 dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na intikal etmiş. Yani 270 bin 70 dosya azalmış ve oran itibariyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gelen dosya sayısı yüzde 62 oranında düşmüştür. Hukuk dairelerine, 2015 yılında 548 bin 715 dosya intikal ederken istinafın uygulandığı 2021 yılında 176 bin 622 dosya intikal ettiğini görüyoruz ve 372 bin 93 dosya azalırken, dosya düşüş oranının yüzde 68 olduğunu görüyoruz. İdari istinafa geldiğinde ise 2015 yılında Danıştay'a gelen dosya sayısı 267 bin 831 iken istinafın uygulandığı 2021 yılında gelen dosya sayısı 101 bin 270 düştüğünü ve rakam oran itibariyle de yüzde 62 azaldığını görüyoruz. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Danıştay'a gelen dosyalarda yüzde 62 oranında, hukuk dairelerine Yargıtay’ımızın genel dosyalarda ise yüzde 68 oranında azalma olduğunu görüyoruz.”
Bozdağ, “Eğer istinaf faaliyete geçmemiş olsaydı bugün itibariyle tahmini söylüyorum, Yargıtay’ımızın önündeki dosya sayısı 5 milyon civarında olacaktı.” ifadesini kullanarak, bunu herkesin iyi değerlendirmesi gerektiğine dikkati çekti.
YARGITAY VE DANIŞTAY’IMIZIN İÇTİHAT MAHKEMESİ VASFI DAHA DA GÜÇLENECEK
İstinafın, Yargıtay’daki ve Danıştay'daki iş yükünün azalmasının dosyalara, dosyanın taraflarına, hukuka ve yargılama sistemine kazandırdıklarını herkesin iyi değerlendirmesinde büyük fayda olduğunu gördüğünü aktaran Bozdağ, “Yüksek Yargıtay'ımız ve Yüksek Danıştay’ımız gerçek anlamda birer içtihat mahkemesi vasfını taşımaları konusunda istinafın devreye girmesi çok büyük rol oynamıştır, oynayacaktır da. Çünkü bunca iş yükü altında vatandaşlarımızın beklediği adaletin, kararın gecikmemesi için uğraşırken Yargıtay’ımızın ve Danıştay’ımızın içtihat vasfını daha yukarıda tutması çok büyük zorluklar beraberinde taşıyor. Ancak azalan iş yükü ve Danıştay ve Yargıtay’ımızın bu vasfını daha hissettirir bir şekilde ve yargımıza, hukuk sistemimize, hakim ve savcılarımıza yol gösterici içtihatlarla hukukumuzun da önünü açacak kararlara imza atmasını kolaylaştırdı. Eminim ki bundan sonraki sürelerde de Yargıtay ve Danıştay’ımızın içtihat mahkemesi vasfı daha da güçlenecek hem ülkemizin hem dünyanın saygın yüksek mahkemeleri arasında yerini almayı sürdürecektir.” diye konuştu.
Bakan Bozdağ, “İstinafın mahkemelerinin devreye girmesi, yargılama sürelerini uzattı”, eleştirilerine de cevap vererek, “Çok büyük bir haksızlıktır. Davaların görülme sürelerine baktığımız zaman istinaf mahkemelerinin devreye girmesinden sonra büyük bir azalmanın ortaya çıktığını görüyoruz. Birkaç örnek üzerinden ifade etmek gerekirse, dolandırıcılık suçunun yargılaması 995 gün iken istinaftan önce 2021 sonu itibariyle 698 güne düşerek yüzde 30, cinsel taciz suçunda 984 günden istinafın devreye girmesiyle 491 güne düşerek ortalama yüzde 50, taksirle öldürme suçunda 730 günden 533 güne düşerek ortalama yüzde 27 azaldığını görüyoruz. Hukuk davalarında da benzer azalmalar var. Bir örnek vereceğim oradan sadece, Nüfus davalarında görülme süresi aslında basit davalar ama rakama bakınca insan üzülüyor, 999 gün iken istinaftan sonra 344’e düşerek yaklaşık yüzde 66 oranında azaldığını görüyoruz.” ifadelerini kullandı.
MAHKEME KARARLARINDAKİ İSABET ORANLARINI DA ÖNEMLİ ÖLÇÜDE ARTTIRDI
“İlk derece mahkemesi vardı. Sonra Danıştay, Yargıtay vardı. Araya bir de istinaf girince davaların görülme süresi uzadı. Adaletin zamanında tecellisi bu araya girişle biraz daha ötelendi” algısının olduğuna da dikkati çeken Bozdağ, şunları aktardı:
“Uygulamalar bu algının doğru olmadığını, gerçek bir veriye ve bilgiye dayanmadığını çok açık bir şekilde göstermektedir. Bir kez daha ifade etmek isterim ki istinafın faaliyete geçmesi, davaların görülme sürelerini olumsuz etkilemediği gibi davaların uzamasına da neden olmamış aksine görülme sürelerini olumlu etkileyerek davaların kısalmasına sebebiyet vermiştir. Aksi yöndeki iddialar münferit bazı özel davalar üzerinden yapılan değerlendirmeler olabilir. Ama genele baktığımızda münferit davalar üzerinden yapılan değerlendirmelerin genel ortalamayı ve değerlendirmeyi yansıtmadığını da buradan ifade etmekte fayda görüyorum. İstinaf mahkemeleri, mahkeme kararlarındaki isabet oranlarını da önemli ölçüde arttırmıştır. İkinci derecede yargılama yapan istinaf mahkemeleri ilk derece mahkemelerinde görülen ve karara bağlanan kararların ve dosyaların daha kıdemli heyet halinde dairede ele alınması ve karara bağlanması hiç şüphesiz ki kararlardaki isabet oranını da yükselttiğini görüyoruz. Bunu ben söylemiyorum, rakamlar söylüyor, ben de rakamları size ifade ediyorum. Bakın, 2021 yılı kesin verilerine göre bölge adliye mahkemeleri, hukuk dairelerinin verdiği kararların temyiz incelemesine gidenlerin onama oranı yüzde 88, bozma oranı yüzde 12’dir. Ceza dairelerine gidenlerin onama oranı yüzde 88,9 bozma oranı yüzde 11,1’dir. Danıştay’da da benzer rakamları görüyoruz. Bu şunu gösteriyor, yüksek mahkemelerimiz hem bölge adliye mahkemelerinin hem de bölge istinaf mahkemelerinin verdiği kararlarının doğruluğunu verdikleri onama kararlarıyla tescil etmektedir. Ayrıca vatandaşlarımızın hem bölge adliye hem de bölge istinaf mahkemelerinden aldıkları kararları, temyiz hakkı oldukları halde büyük bir oranın da temyiz hakkından vazgeçtiğini de görüyoruz. Rakam büyük değil ama oran olarak kıymetli bir rakamın da verilen kararların doğruluğunu kabul edip temyiz hakkını kullanmadığını görüyoruz. Bu rakamları da işin içine kattığımızda onama oranlarının, kararlarının isabet oranının yüzde 90’ın üstünde olduğunu ifade etmek isterim. Bu, son derece kıymetli bir sonuçtur. Yargıya güven, yargı hizmetlerinden, memnuniyet algısının yükseltilmesinde, kararlarının oranının doğruluğunun son derece önemli olduğu tartışmadan vareste bir durumdur.”
YASALARDAKİ BU DÜZENLEMELERİ YA BİLMİYORLAR YA DA BİLEREK BUNU FARKLI DEĞERLENDİRİYORLAR
İstinafta çalışan ve emekleriyle ilk derecede çalışan, emekleriyle bu kararlara hakimlerimizi, savcılarımızı, istinaf başkan ve üyelerini gönülden tebrik eden Bozdağ, “Çünkü onlar yeni başlayan bir süreci başarıyla yönettiler, başarıyla da yönetmeye devam ediyorlar. İstinaf mahkemeleri kararlarına bu nedenle her geçen gün güvenin arttığını buradan açık yüreklilikle ifade etmek isterim. Tabii bir yanlış algılamada şuradan çıkıyor, ‘İşte bunca istinaf mahkemesi var, bunca daire var. Dolayısıyla istinafta kesinleşen benzer konulardaki kararlar arasında uyuşmazlık çıktığı takdirde bu karar uyuşmazlıklar, nasıl giderilecek, bunu giderecek bir mekanizma yok. Şöyle böyle’ bir değerlendirme yapılıyor. Esasında istinafın verdiği kesin nitelikteki benzer konulardaki kararlar arasında uyuşmazlık bulunduğunda, bu uyuşmazlığı giderecek usulü gösteren yeterli kurallarımız, bu usulü işletecek görevlilerimiz yasalarımızda çok açık ve tartışmadan uzak bir şekilde tayin edilmiştir. Belki bu değerlendirmeyi yapanlar, yasalardaki bu düzenlemeleri ya bilmiyorlar ya da bilerek bunu farklı değerlendiriyorlar. Ben bilerek farklı değerlendirdiklerini düşünmek istemem. Ama bilmeden böyle bir değerlendirme yapıyorlarsa, eminim ki bundan sonra bir değerlendirme yaparken bir de yasal durum nedir, uygulama nedir? Ona bakmak gerektiğini düşünür, bir de oraya bakarım. Eğer oraya bakarlarsa o zaman görülecek ki Yargıtay'ımız ve Danıştay'ımız, istinafın kesin verdiği kararlar benzer konularda uyuşmazlık taşıyorsa önüne geldiği zaman bunu değerlendirip içtihat birliğini, karar birliğini sağladığını görüyoruz. Önüne götürecek de pek çok görevli var. Sadece bir kişi değil. Pek çok kişi bunu yüksek mahkemelerin önüne götürme yetki ve görevine sahiptir. Biri götürmezse öbürü bunu taşıyabilir. Bu nedenle kararlar arası uyuşmazlıkların kalıcı hale gelmesi söz konusu değildir.” dedi.
Bozdağ, zaman zaman ortaya çıkacak böylesine uyuşmazlıkların, Yargıtay ve Danıştay tarafından çözülerek bu farklılıkların ortadan kaldırılmasıyla uygulama içerisinde bunların oldukça da azalacağını dile getirdi.
İstinaf mahkemelerinin önünde pek çok sorun olduğunu belirten Bozdağ, şunları kaydetti:
“Ben bu toplantının, bu sorunların çözümüne ve istinaf mahkemelerinin kuruluş amacına uygun, daha etkin, daha başarılı, daha verimli, faaliyette bulunmasına katkı sağlayacağına inanıyorum. Bugün, burada hem bizzat uygulayıcılar, hem akademisyenlerimiz, hem Bakanlık personelimiz, hem de buna katkı verecek herkesin yapacağı değerlendirmelerle eminim ki ortaya çıkacak sonuçlar bize yol gösterecek. Nerede tıkanma var, nasıl açarız? Nerede sorun var? Nasıl çözeriz? Daha iyi, daha etkin, daha güzel hale eldeki durumu nasıl getirebiliriz? Onun için biz Bakanlık olarak, bu değerli istişare toplantısından çıkacak sonuçları bekliyor ve ona göre yeni adımlar atacağımızı buradan ifade etmek istiyorum.
İstinaf Mahkemeleri kanununda da tanımlandığı gibi adli yargıda ve idari yargıda ikinci derecede yargılama yapan mahkemelerimizdir. Yargıtay veya Danıştay değildir. İstinaf mahkemelerimizi bana göre kuruluş amacına ve felsefesine uygun faaliyete geçmesini engelleyecek veya daha güçlü bir şekilde faaliyetini sürdürmesini engelleyecek şeylerden bir tanesi bu yasal gerçekliğin göz ardı edilerek arada bir Yargıtay, Danıştay algısının uygulayıcılarımızın zihnine yerleşme ihtimalidir. Onun için de ben bütün uygulayıcı hakim ve savcılarımıza, başkanlarımıza, üyelerimize bu yasal gerçekliği bizim gözeterek işlemleri yürütmemizde çok büyük fayda olduğuna inanıyorum.
Bir hususun da burada altını çizmek isterim. Esasında kullandığı yetki bakımından baktığımız zaman, istinafın kullandığı yetki Yargıtay’ın ve Danıştay’ın daha üzerinde bir yetki kullanıyor. Yani ilk derece mahkemesinin verdiği bir kararı tamamen kenara koyup, yerine sıfırdan dilediği kararı verme yetki ve görevi Danıştay'da var mı? Yargıtay'da var mı? Yok. Bu istinafta var. İstinaf bu yetki ve görevini tam kullandığı zaman esasında Türk yargısının ana omurgasını oluşturması o zaman ortaya çıkacaktır. Pek çok şeyi ilk derece mahkemesine göndermek yerine istinaf kendi karara bağlayıp, doğrudan yukarı gitmesini temin etmesi istinafımızın yetkisi, görevi dahilinde olduğu gibi ona verilen gücün de doğal bir sonucudur. Eğer biz bozar bozar gönderirsek her şeyi, o zaman istinafı güçlendirme yerine, istinafı zayıflatan bir adım atmış oluruz. Böyle olduğunu söylemiyorum. Ama böyle örnekler de duyuluyor ve bu örneklerin azaltılması, mümkünse ortadan kaldırılması istinafımızın başarısı için son derece önemli olduğunu buradan ifade etmek isterim.
Tabii zaman zaman atlamalı temyiz tartışmaları geliyor Türkiye'nin gündemine. Her atlamalı temyiz, istinafı boğan bir durum olduğunu düşünüyorum. Madem biz istinaf sistemini hayata geçirdik, ikinci derecede bir yargılamayı, yargı sistemimizi kazandırdık, ikinci derecede yargılamayı görmeden bir dosyayı temize göndermek istinafa güvensizlik anlamı taşır. Biz Bakanlık olarak, yeni dönemde istinafı atlayarak temyiz yolunu açan bir sürecin başlatıcısı ve uygulayıcısı olmayacağız. Çünkü istinafa güveniyor, vatandaşlarımızın hak arayış ve haklarını savunma konusunda ikinci derecede yargılamanın şart ve gerekliliğine inanıyor ve bunun da herkese kazandırdığını düşünüyoruz. Bunu atlamak fayda değil, zarar verir. Temyize gidecekse yine gidebilir. Ama istinafı yok sayarak, istinafı devre dışı bırakarak, bazı süreçler uzuyormuş diye algılara teslim olarak, gerçeğin dışında bir adım atmanın doğru olmadığı da aşikar. Davaların görülme süresi, istinaf var diye uzaması söz konusu değildir. Tekil bazı örnekler üzerinden, yüzlerce dosyanın daha kısa sürede sonuçlandırıldığı gerçeğini görmezden gelirsek hem istinafa hem de istinafta görev yapan arkadaşlarımızın her birerine ayrı ayrı haksızlık etmiş olur. Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur.
Önümüzdeki dönemde biz bu konulardaki taleplerin hepsine kapalı olduğumuzu buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Sistem sağlıklı işleyecekse, istisnası olmadan işleyecek. Kural varsa her şey için o kuralı birlikte uygulayacak, birlikte o kurala uyacağız. Yargıtay ve Danıştay'ın içtihat mahkemesi, bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin ikinci derecede yargılama yaptıkları mahkemeler olduğu gerçeği demin de söyledim bizim rehberimiz olmalıdır. Bu gerçeği göz ardı ettiğimizde büyük bir sıkıntıya düşeceğimiz de ortadadır.
Son olarak bölge adliye mahkemeleri ve bölge idare mahkemelerinin devreye girmesini Türkiye'nin ne kadar beklediğini anlattım. 1924’ten 32’ye gelindiğinde ilk tasarı, Yargıtay Birinci Başkanlarımızın 24-26 konuşması var. 24’ü konuşmuş, bunun 17’si bu ihtiyaca vurgu yapmış. Ama bir türlü faaliyete geçmemiş. Hep şu denmiş, bu denmiş. 2016’nın Temmuz’un da faaliyete geçirdik. Ve o günden bugüne şu anda istinafın tabiri caizse kurucu babaları dediğimiz, yargımızın çok kıymetli mensupları, hem istinafın kurucu başkan, üye, başsavcıları oldunuz. Hem de bu sürecin inşasını ve ilerlemesini sağladınız. Belki çok kişinin başarı beklemediği bir yerde, siz başarı kapılarını açtınız. Şu onama oranlarını siz sağladınız ve vatandaşımızın beklentilerine siz cevap verdiniz. Davaların görülme sürelerini siz kısalttınız. Danıştay’ımızın ve Yargıtay’ımızın iş yükünü azaltan kararlara siz imza attınız. Bugün de istinafın 6. yılını başarıyla konuşuyor, yeni yılların daha başarılı geçeceğine dair umutları ifade ediyorsak istinafta görev yapan başkan, başsavcı ve üyelerimizin, adli personelimizin emekleri sayesindedir.”
AKARCA: YARGITAY SEVİYESİNDE VE İSTİNAF SEVİYESİNDE CİDDİ YAPISAL REFORMLARIN YAPILMASI GEREKMEKTEDİR
Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesine ilişkin düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmasında, Yargıtay ve istinaf seviyesinde ciddi yapısal reformların yapılması gerektiğini söyledi. Yargıtay Başkanı Akarca, toplantıda yaptığı konuşmasında, istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmeden önce Yargıtaydaki dosya sayısının 1 milyondan fazla olduğunu anımsattı. Bu sayının artarak devam ettiğini belirten Akarca, bu yönüyle Yargıtayın, Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçmesine açık ve güçlü bir destek verdiğini kaydetti. Yeni sistemin gerekliliklerinin bilincinde olunması gerektiğine işaret eden Akarca, "İstinaf sisteminin can damarlarını oluşturan gerekli mekanizmaları oluşturamazsak ve işlevsel şekilde kullanamazsak doğal olarak yeni sistemden beklenen verimliliği de sağlayamayız." diye konuştu.
YİĞİT: CUMHURİYET TARİHİ BOYUNCA YAPILAN EN ÖNEMLİ YAPISAL REFORMLARDAN BİRİ
Danıştay Başkanı Zeki Yiğit ise istinaf uygulamasının Türk yargı sistemine yabancı olmadığını, 1840'tan itibaren kurulmaya başlanan Nizamiye Mahkemelerinin Osmanlı dönemindeki istinaf örneği olduğunu dile getirdi. Cumhuriyet döneminde ise istinafın faaliyete geçirilmesine ilişkin çeşitli tasarılar hazırlandığını bildiren Yiğit, çeşitli sebeplerle faaliyete geçemediğini, en sonunda ise 2016'da yargı sistemine dahil olduğunu anımsattı. Yiğit, istinafın faaliyete geçmesinin Türk yargısı açısından "Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan en önemli yapısal reformlardan biri" olarak niteleyerek, her yeni başlangıcın bazı zorlukları ve sorunları da beraberinde getirdiğini söyledi. Bu kapsamda çok sayıda çalışma yapıldığını aktaran Yiğit, "Bugün ve bundan sonra yapılacak çalışmalarda da tüm yargı mensuplarına ve yargı bürokrasisine düşen görev, söz konusu sorun ve zorluklara en uygun çözümü üretmek ve istinaf yargı yolunu geleceğe taşımak için çaba sarf etmek olacaktır." ifadelerini kullandı.
06659 KIZILAY / ANKARA
90 (0312) 417 77 70
basinadalet.gov.tr