Erişilebilirlik Menüsü

Ekran Okuyucu

Seçili Alan Okuyucu

Bağlantı Vurgula İkonu

Bağlantı Vurgula

Metni Büyüt İkonu

Büyük Metin

Metni Sola Hizala

İmleç

Okuma Kılavuzu

Okuma Maskesi

Disleksi Dostu

Kontrast

Solgunlaştırma

Düşük Doygunluk

Yüksek Doygunluk

;
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, NTV'de Gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

KANAL         : NTV

KONUK         : BEKİR BOZDAĞ

TARİH           : 22-04-2014

SÜRE             : 40 DAKİKA

 

 

FUNDA GÖREY: İyi günler, Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ ile birlikte gündemdeki tüm tartışmalı konuları değerlendireceğiz NTV Ankara Stüdyoları’nda. Efendim hoş geldiniz NTV’ye.

 

BEKİR BOZDAĞ: Hoş bulduk, teşekkür ediyorum.

 

FUNDA GÖREY: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden dar bölge tartışmalarına ve elbette bakanlığınızı ilgilendiren gündemin sıcak başlıklarına hepsini değerlendireceğiz. İsterseniz cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarıyla başlayalım. Dün Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin’i ağırladık NTV’de ve kendisi eğer Başbakan köşke çıkmak isterse başbakanlığı yardımcılarından birisi kongreye kadar götürebilir şeklinde belki de bu süreçteki en net açıklamalardan birini yaptı. Siz ne diyorsunuz bu konuda, netleşmiş bir karar hem sizin kafanızda hem de partide var mı?

 

BEKİR BOZDAĞ: Cumhurbaşkanlığı seçimi tarihi bir seçim çünkü ilk defa halk doğrudan kendi başkanını seçecek, bizim tarihimizde bunun örneği yok. Bütün partiler değerlendirme yapıyor, kendileri nasıl bir tavır takınacak, kimi aday gösterecek buna dair istişarelerini sürdürüyor. AK Parti bu noktada istişare yapıyor, hatırlarsanız Sayın Başbakanımız geçen milletvekilleriyle bir istişare toplantısı yaptı, yine arkasından il başkanlarıyla başka bir istişare toplantısı yapıldı, önümüzdeki zaman içerisinde delegelerle bir istişare toplantısı ve aynı zamanda Afyon’da milletvekilleriyle kurucularla daha geniş kapsamlı büyük bir istişare toplantısı yapılacak ve tabi bu arada başka istişareler de yapılacaktır. En nihayetinde bir karar verilecektir ve bu karar ne zaman açıklanır şimdiden bunu kestirme imkanı yok ama büyük bir ihtimalle Mayıs – Haziran gibi bu konudaki AK Parti’nin kararı netleşmiş Türkiye kamuoyu bunu öğrenmiş olacaktır. Bir yandan adayın kim olacağı hususu üzerinde tartışmalar yürürken öte yandan da dediğiniz gibi Genel Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olması halinde AK Parti içinde kim başbakan olacak kim ondan sonra partiyi götürecek tartışmaları da cumhurbaşkanı tartışması kadar hararetli yapılıyor. Bir takım değerlendirmeler, tahminler üzerinde duruluyor. Adı üzerinde bunların hepsi tahmin, hepsi değerlendirmedir. Ben şunu söyleyebilirim eğer Sayın Başbakanımız cumhurbaşkanlığı adaylığına istişareler sonucunda karar verir ise bütün AK Parti onun arkasında saf tutar ve onun Türkiye’nin ilk seçilmiş cumhurbaşkanı olması için çalışır ve ben ilk turda da Türkiye’nin ilk seçilmiş cumhurbaşkanı olacağına yürekten inanıyorum. Bu konuda bir endişe de taşımıyorum. Parti içerisinde bir sorun sıkıntı olur mu? Bence hiçbir sorun, hiçbir sıkıntı olmaz çünkü AK Parti 13 yıldır bütün mekanizmalarını en sağlıklı işleten tek parti. Dolayısıyla bir geçiş olacaksa bu geçiş de sorunsuz ve sıkıntısız bir geçiş olur ama kim olur nasıl olur tabi bütün bunların hepsi bir istişare bir değerlendirme sonucunda ancak ortaya çıkacaktır. Şimdiden isimlendirme yapmak sadece bir tahmin olabilir.

 

FUNDA GÖREY: Şimdi bu istişareler devam ederken ki şüphesiz görüşme Sayın Başbakan’la Sayın Cumhurbaşkanı arasında da bir görüşme olacak, orada da asıl bu konu değerlendirilecek ama onun öncesinde Sayın Gül’ün bu şartlar altında siyasete dönmeyi düşünmüyorum açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu şartlar altında ifadesinin altı çizilmeli mi sizce?

 

BEKİR BOZDAĞ: Sayın Gül Türkiye’nin cumhurbaşkanı hepimizin cumhurbaşkanı ama ondan önce de AK Parti’nin kurucu 70 kişisinden bir tanesi. Kurucularımızdan, öte yandan AK Parti’nin ilk grup başkanı, yine öte yandan AK Parti’nin seçimden sonra kurduğu hükümetin ilk başbakanı. Yani dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanını AK Parti’den çok uzakta düşünmek, ayrı düşünmek belki böylesi tartışmalar içerisinde fevkalade yanlış olur. Çünkü bu ailenin içinden çıkmış bir aile büyüğüdür ve bu aile ona büyük destek vermiştir, cumhurbaşkanı olması için ter dökmüştür, mücadele etmiştir ve kendi içinden bir büyüğünü, evladını da Türkiye’nin en onurlu görevlerinden birisi olan cumhurbaşkanlığına taşımayı başarmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız çok başarılı bir cumhurbaşkanlığı görevini yerine getirdi ve getiriyor da, bunu tarih de kaydedecektir. Ama Sayın Cumhurbaşkanımız bundan sonraki süreçte yeniden aday olur mu olmaz mı bunu bilemiyoruz, bunu zaman gösterecektir. Şimdi bir takım tahminler demin dediğim gibi yapılıyor, elbette ki AK Parti’nin şu andaki genel başkanı,  kurucu genel başkanı Başbakanımızla Sayın Cumhurbaşkanımızın böylesi önemli bir konuyu oturup konuşmaları kadar doğal bir şey olamaz, bu normaldir. Oturup konuşacaklar, bir değerlendirme mutlaka yapacaklar, istişare edecekler, yani Başbakanımız herkesle istişare ediyor, edecektir de Sayın Cumhurbaşkanımız da kendi mekanizmaları çerçevesinde istişareler yapacaktır. Elbette ki en önemli yol arkadaşlarından birisiyle istişare yapması kadar normal bir şey olamaz, buna bir anormallik yüklemeyi ben esasında doğru görmüyorum.

 

FUNDA GÖREY: Sayın Cumhurbaşkanı aday olur mu olmaz mı yeniden bilmiyorum dediniz, böyle bir ihtimal sizce var mı?

 

BEKİR BOZDAĞ: Hayır onu diyemeyiz, bunlar tabi ben Sayın Cumhurbaşkanımızın yerine geçip bir karar vermek benim haddim değil, doğru da değil. O tamamen kendi değerlendirmeleri, istişareleri sonucunda kendisinin vereceği bir karardır ama biz biliyoruz ki AK Parti geleneği içerisinde Sayın Başbakanımızın seçilemediği dönemde AK Parti’nin Grup Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin AK Parti hükümetinin ilk başbakanı oldu. Hatırlarsanız Sayın Başbakanımız Siirt’ten milletvekili seçildiği zaman daha resmi olarak sonuçlar kesinleşmeden Sayın Gül Başbakanlıktan istifa etti ve Sayın Başbakanımızın başbakan olmasının önünü açtı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine baktığınızda orada da başka büyük bir değişimi görüyorsunuz, bir insanın dünyada gelebileceği en son makam cumhurbaşkanlığı makamıdır, o dönemde de herkes Sayın Başbakanımızın cumhurbaşkanı olacağını konuşurken hatta olmasın diye cumhuriyet mitingleri başta pek çok şey yapılmaya başlanmışken, yapılırken orada da Sayın Başbakan bu sefer başka bir davranış ortaya koydu ve Sayın Cumhurbaşkanımızı Türkiye kamuoyuna ilan etti. Baktığınız zaman AK Parti’nin geleneğinde hem Sayın Cumhurbaşkanımız açısından büyük bir fedakarlık, feragat örneğini görüyoruz Sayın Başbakanımıza karşı bu büyük bir erdemdir, bizim siyasal geleneğimizde esasında örneği pek olmayan büyük bir davranıştır. Hem de Sayın Başbakanımız bakımından Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı aynı fedakarlığı, aynı feragatı, aynı ahlakı görüyoruz. Dolayısıyla böylesi büyük bir ahlak örneği koyan birisi Türkiye’nin cumhurbaşkanı diğeri Türkiye’nin başbakanı olan iki önemli şahsiyet var. O yüzden ben ikisinin arasında bu konuda da yine Türkiye’ye örnek olacak bir uygulama ortaya çıkacağına yürekten inanıyorum.

 

FUNDA GÖREY: Şimdi bütün siyasi tartışmalar ve hatta projeksiyonlar Sayın Başbakanın köşk adaylığı üzerine yapılıyor, bu durumda Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde siz partinin hem yönetimindesiniz, hem uzun yıllar partinin içerisinde olan hem de bakanlık yapan bir isimsiniz, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi gibi bir takım olumsuz örnekler de siyasi tarihte varken Başbakan köşke çıkarsa parti bundan olumsuz etkilenir mi tartışması hiç yapılıyor mu, böyle bir endişe taşıyor musunuz?

 

BEKİR BOZDAĞ: Tartışma yapılıyor, yapılması da normal. Parti içinde de böyle değerlendirmeler yapılıyor tabi basında da, Türkiye kamuoyunda da bu tartışmalar yapılıyor ama Türkiye’nin siyasal geçmişi tecrübelerle de dolu. Şimdi rahmetli Özal Çankaya’ya çıktığı zaman partiyle arasında bir tartışma bir sürtüşme oldu, sonuçta Anavatan partisi kaybeden parti oldu, rahmetli Özal da yıprandı ve sonuçta Türkiye de kaybetti. Arkasından Sayın Demirel Çankaya’ya çıkınca Tansu Hanım’ı o dönemde desteklemişti ama daha sonra Tansu Hanım’la Sayın Demirel arasında da ihtilaflar çıktığı ve oradan da hem Doğru Yol Partisi bir erime sürecine girdi, hem de Sayın Demirel toplumdaki ağırlığını kaybetmeye başladı. Sonuçta tartışma ve kavga olduğu zaman tartışmanın, kavganın iki tarafının da Türk siyasetinin biz kaybettiğini görüyoruz. Böylesi bir olaydan partilerin yaralanmadan çıktığına da şahit değiliz, hep kaybetmişler. Şimdi biz bu geçmiş tecrübeyi görüyoruz, Türkiye bunu yaşadı ama yeni dönemde bu tecrübeden eğer biz ders alır ve bu tecrübeyi iyi okur, iyi analiz edersek Türkiye’yi bu tartışmaların içerisine sokmadan Türkiye yoluna devam edebilir. Ben bu tartışmaların içerisine Türkiye’yi sokmak isteyen çevrelerin çok olacağını düşünüyorum, bunların gayretlerinin, çabalarının olacağına inanıyorum ama bu çabaların netice vermeyeceğini de tahmin ediyorum.

 

FUNDA GÖREY: Sayın Başbakan köşke çıkarsa genel seçimlere ya da kongreye kadar olan süreçte Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Başbakan iki ayrı isim olabilir mi sizce?

 

BEKİR BOZDAĞ: Bunlara dair somut cevaplar vermek için çok erken, yani şu anda istişare yapılıyor, değerlendirme yapılıyor, bu konuda benim tek başıma verebileceğim bir karar yok, hiç kimsenin de yok. Sonuçta bütün bu AK Parti ailesinin yapacağı geniş kapsamlı istişareler sonucu ortaya çıkacaktır ve bunun için de zaman daha çok erkendir. O yüzden şimdiden bir somut ifade söylemek doğru olmaz.

 

FUNDA GÖREY: Şimdi bu seçim sistemiyle ilgili tartışmalara geçelim isterseniz. Dar bölge mi daraltılmış bölge mi üzerine tartışma sürüyor. Partideki çalışma bu iki alternatif üzerinden devam ediyor ama sanki ibre daha çok dar bölgeyi ve sıfır barajı mı gösteriyor, siz ne diyorsunuz?

 

BEKİR BOZDAĞ: Seçim barajı Türk demokrasisinde sürekli eleştiri konusu oldu, bugün iktidarda olan AK Parti olarak biz, muhalefette olan diğer partiler hepimiz bunu eleştirdik ve bunun makul bir noktaya çekilmesi gerektiğine hep vurgu yaptık. Ama bunun zamanlaması konusunda tabi bir mutabakatı aramızda oluşturmadık, Türkiye bu konuda Avrupa Birliği’nden ve başka pek çok uluslar arası örgütten de eleştiri aldı. Bir yandan temsilde adaleti, öte yandan yönetimde istikrarı tesis edecek bir seçim sistemi anayasanın da emridir. Esasında onu kurmamız lazım, işte 30 Eylül’de Sayın Başbakanımızın açıkladığı demokratikleşme paketinin içerisine konabilecek bir husus vardı, o da dar bölge seçim sistemi, sıfır baraj, daraltılmış bölge seçim sistemi, %5 baraj veyahut da mevcut sistemle devam. Ve dendi ki Türkiye kamuoyuna ve siyasi partilere biz bu üçüne de varız, eğer Türkiye’nin siyasi partileri ve kamuoyu diyorsa ki sıfır baraj, dar bölge hemen bunu yapalım. Yok %5 baraj, daraltılmış bölge onu yapalım.

 

FUNDA GÖREY: Mevcut sistemde barajın düşürülmesi, örneğin CHP bugün bir kanun teklifi verdi %3’e düşürülmesiyle ilgili.

 

BEKİR BOZDAĞ: Bakın muhalefet partileri bugüne kadar bu sistemlerle ilgili ortaya somut bir şey koymadılar, söyledikleri şey şu işte daraltılmış bölge olursa şuna yarar, dar bölge olursa buna yarar bunun üzerine ama sizin tercihiz ne, hangisini tercih ediyorsunuz. Türkiye’de eğer barajsız bir seçim sistemi istiyorsak dar bölge bunu temin eder, milletvekilini oldukça güçlendirir, partilerin otoritesini zayıflatır, partilerin güçlü olduğu değil milletvekillerinin güçlü olduğu bir yapıyı ortaya koyar. Öte yandan herkes şunu söylüyor işte milletvekili olmak genel başkanın iki dudağı arasında, eğer biz milletin temsilcilerini güçlendirmek istiyorsak bunun yolu genel başkanın iki dudağı arasından bu işi çıkarıp vatandaşın sandıkta atacağı oya bu işi bağlayan bir sistem kurmak lazım. İşte bu dar bölge esasında bunu temin ediyor, halkın istediği kişilerin milletvekili seçilmesini, milletvekilinin de genel merkezin değil halkın ortaya koyduğu irade doğrultusunda hareket etmesini sağlayan esasında yasamayı yasama içinde de milletvekilini güçlendiren genel merkez otoritesini parti anlayışını zayıflatan bir yönü var. Daraltı, dar bölgenin böyle yönü sıfır baraj olduğu için de Türkiye’de ne kadar parti varsa 1 vekille, 2 vekille, 10 vekille Türkiye’nin bütün siyasal renklerinin parlamentoda temsiline de izin verir.

 

FUNDA GÖREY: Ne zaman netleşir efendim bu dar bölge ya da daraltılmış bölge, yani parlamento süreci ne zaman başlar? Çünkü önümüzde çok vakit yok.

 

BEKİR BOZDAĞ: Vakit yok ama ben dar bölge ile ilgili, daraltılmış bölgeyle ilgili de bir hususu ifade etmek istiyorum.

 

FUNDA GÖREY: Buyurun.

 

BEKİR BOZDAĞ: Şimdi daraltılmış bölge de son derece önemli, çünkü şu anda İstanbul’da bir seçim çevresinden 30 milletvekili çıkıyor, 30 vekilin milyonlarca seçmeni tanıması veya bu kadar seçmeni bu vekillerle tanıması, irtibat kurması, onların sorunlarını tek tek bilme imkanı yok ama benim ilim Yozgat 4 vekil çıkarıyor bir nevi daraltılmış bir bölge. Yani halk milletvekiline daha kolay ulaşabilir, milletvekilleri oy aldığı insanları daha yakın tanıyabiliyor, onların sorunlarıyla daha yakından ilgilenebiliyor. Daraltılmış bölgenin de böylesi bir özelliği var, milletvekilleriyle onları seçen vatandaş arasında kuvvetli bir bağ kuruyor ve sorumluluğu arttıran, sorunların etkin çözümüne vekil katkısını arttıran bir yönü de bunun var. Partilere de tabi güç katacaktır, her parti daha diri olmak için çalışacaktır, böyle olduğu zaman milletvekili çıkarmak için partiler bugünkünden biraz daha fazla çaba ve gayrete gidecektir. Çünkü dont sistemine bölünme yapıldığı zaman barajı geçen bir parti İstanbul’da 1 tane milletvekili her halükarda barajı geçtiğinde çıkarır, onun için çalışmasına gerek yok partinin fazlaca. Ama daraltılmış bölge olduğu zaman bir tane milletvekili çıkarmak için bütün partilerin ve bütün adayların ter dökme mecburiyeti var bu da halkla siyasetin daha sıkı irtibatını sağlayacaktır. Bu açıdan da bunun da büyük bir faydası var. Tabi dar bölge veya daraltılmış bölge bunlardan hangisini tercih edecek AK Parti onun değerlendirmelerini yapıyor. Şu anda çalışmaları arkadaşlarımız tarafından yürütülüyor, bunun artıları eksileri, Türkiye’miz için faydası zararı beraber değerlendirildikten sonra bir karar verilecektir. Eğer bu noktada bir karar ortaya çıkarsa elbette ki yasal düzenleme şarttır, yasal düzenlemenin de bir dahaki seçimde uygulanabilmesi için Haziran’dan önce Resmi Gazete’de yayınlanacak şekilde bu süreci işlemesi gerekiyor ama şu anda tabi bunun hazırlıkları bitmiş değil. Kararı bunlardan birinin tercihi yönünde henüz alınmış değil, onu önümüzdeki günler içerisinde hep beraber göreceğiz.

 

FUNDA GÖREY: %3 barajı konusunda CHP’nin kanun teklifi yani seçim çevreleri, seçim bölgeleri değiştirilmeden barajın düşürülmesi gibi bir fikriniz yok o halde şu anda sizin.

 

BEKİR BOZDAĞ: Benim kanaatim biz bu işi ele alacaksak doğru ele almamız lazım. Doğru ele almanın yolu da barajla milletvekili sayısını beraber düşünmemiz lazım, dar bölge veya daraltılmış bölge. Eğer Cumhuriyet Halk Partisi bu işinde samimiyse o zaman burada barajı aşağı çeken aynı zamanda daraltılmış bölge madem dar bölgeden kaçıyor yani Halk Partisi ama halktan kaçıyor. Çünkü daraltılmış bölgede artık Ankara’da oturup senin vekilin şu olacak, seninki şu olacak dönemi bitmiş oluyor, halkın dediği oluyor. Cumhuriyet Halk Partisi bundan niye kaçıyor onu anlamış değilim. Sıfır baraj, barajı 3’e indirmeye dilekçe veriyor, önerge veriyor, teklif veriyor dar bölgede sıfır baraj var. Yani sıfır barajlı sistemi Cumhuriyet Halk Partisi niye tercih etmiyor? Yani 3’e indiriyorsun, bizim önerimizin içerisinde sıfır baraj var, sıfır baraj dar bölge. Şimdi 3’e indirmeyi demokratik görüyor da sıfır barajı demokratik görmüyorsa o ayrı bir şey.

 

FUNDA GÖREY: Muhalefet bu noktada siyaseti ve seçimleri, seçim çevrelerini dizayn etme girişimi olarak buna bakıyor ve Adalet ve Kalkınma Partisi daha fazla oyunu artırmak için anayasayı değiştirecek çoğunlukla mecliste sandalye sayısına sahip olabilmek için ve bir sonraki adım olarak da Başbakan köşke çıkarsa yarı başkanlık sistemini getirebilecek sandalye sayısına ulaşmak için bunu yapmak istiyor, muhalefet böyle düşünüyor. Büyük plan bu mu?

 

BEKİR BOZDAĞ: Şimdi AK Parti’nin kendi siyasal geleceği için değerlendirme yapması, plan yapması, hesap yapması normaldir. Şimdi ben muhalefet partilerine de AK Parti’nin planı bu diye bu meseleye karşı çıkmak yerine onlar da desin ki ben iktidar olmak için bak benim seçim planım şu, seçim planım sisteme dair şu, dar bölgeye daraltılmış bölgeye dair şu, ben de böyle bir hesap yapıyorum. MHP desin ki ben üçüncü partiyim ikinci olacağım, ana muhalefet olacağım veya birinci olacağım benim planım da şu, Barış ve Demokrasi Partisi ha keza onlar da planını ortaya koysun ama Türikye’de maalesef muhalefet kendi planlarını, kendi programlarını ortaya koymak, kendi hesaplarına göre hareket tarzını belirlemek yerine AK Parti’ye karşı AK Parti’nin ortaya koyduğu iradeyi engellemek üzerine bir siyaset dizayn ediyor. Şimdi biz bir şey öneriyoruz sıfır barajlı bir sistem, yani bu bana niye fazla yarasın da diğer partiye az yarasın? Sonuçta bu halk oy verecek, biz bu halkın huzuruna gideceğiz, adaylarımızı koyacağız ve oy alacağız. Esasında bugün belediye seçimi dar bölgedir, şu anda baktığınızda her yerde bir belediye başkanı seçimi yapıyoruz, bir nevi dar bölge seçimi yapıyoruz. Türkiye’nin seçim sistemine baktığınızda dar bölgenin örneği de var işte Bayburt’ta bir vekil çıkıyor dar bölge, işte Yozgat’ta dört vekil çıkıyor daraltılmış bölge. Yani baktığınızda bizde hem dar bölge örneği var, hem daraltılmış bölge örneği var, hepsinin örneği var. Onun için biz gelin yönetimde istikrarı, temsilde adaleti sağlayacak bir mekanizmayı kuralım partileri güçlendirsin bu sistem. Şu andaki mevcut sistem partileri bana göre güçlendirmiyor, nasıl güçlendirmiyor, parti olarak değil vekil sayısı olarak güçlendirmiyor. Çünkü yatıyor şimdi parti, nasıl olsa diyor ben Türkiye barajını aşarım diyor kimlik siyaseti yapıyor Milliyetçi Hareket Partisi oradan bir hazır oyu var, CHP de kimlik siyaseti yapıyor onun da hazır oyu var. Ben Türkiye barajını geçtiğim zaman İstanbul’da diyelim bir seçim çevresi 30’a oylar bölündüğünde oradan bana 2 tane, 3 tane düşer, nasıl olsa düşer. Ama bütün çünkü İstanbul’un 3 seçim çevresi var, o çevredeki bütün oylar bir torbaya konuluyor ondan sonra bölünmek suretiyle o oya göre sizin alacağınız milletvekili hesap ediliyor. Dar bölgedeyse böyle bir şey olmuyor, tek torba var. Daraltılmış bölgede daha alan daralıyor, o zaman milletvekili çıkarmak yatan bir partinin, çalışmayan adayın milletvekili seçilmesi kolay olmuyor. Çalışanlar daha çok kazanacaktır, biz de AK Parti çok çalıştığı için elbette her iki sistemde de en çok milletvekili çıkaracak parti AK Parti olacaktır.

 

FUNDA GÖREY: Bu konuda AK Parti’nin vereceği son kararı elbette takip edeceğiz, şimdi bu seçim sistemiyle ilgili çalışma meclise gelene kadar meclis gündeminde bakanlığınızı ilgilendiren bir konu yeni bir demokratikleşme adımı, bir yargı paketi var mı onu sorayım.

 

BEKİR BOZDAĞ: Adalet Bakanlığı’nda çalışması yürüyen pek çok konu var, örneğin avukatlık kanunu üzerinde bir çalışma yürüyor biz hazırlattığımız alt komisyonu taslağını görüşe gönderdik, görüşten sonra bu konu üzerinde duracağız. Onun dışında da pek çok konuda ayrı ayrı çalışmalar yürüyor, önümüzdeki günlerde yaptığımız çalışmalardan neticelenenlerin bazılarını Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevk edebiliriz.

 

FUNDA GÖREY: Yüksek Seçim Kurulu’yla ilgili bir çalışmanız var mı, Yüksek Seçim Kurulu’nun yapısıyla ilgili?

 

BEKİR BOZDAĞ: Yüksek Seçim Kurulu şu anda Türkiye’de en kritik görevi ifa eden bir kurum ama maalesef Yüksek Seçim Kurulu’nun hala bir teşkilat kanunu bulunmamaktadır. Yüksek Seçim Kurulu Başkanımızla görüştük, üyelerle onlar çalıştılar şu anda bir teşkilat yasa tasarısı taslağı hazırlanmış durumda, önümüzdeki günlerde Yüksek Seçimi Kurulu Teşkilat Kanunu’nu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevk edeceğiz ve böylelikle Yüksek Seçim Kurulumuz ilk defa bir teşkilat yasasına kavuşmuş olacak.

 

FUNDA GÖREY: Yüksek Seçim Kurulu’nun karar alma mekanizmalarını etkileyecek bir düzenleme mi bu yoksa sadece teşkilat yapısıyla ilgili mi?

 

BEKİR BOZDAĞ: Hayır karar alma mekanizmalarıyla ilgili bir kanun değil, şu anda Yüksek Seçim Kurulu’nun işte bir genel kurulu var, onun dışında başka şeyleri var, bir idari mali işler daire başkanlığı var, bir genel müdürlük var ve bütün işler bunlar aracılığıyla yürüyor. Mesela il seçim kurulu diye konuşuluyor, bir ilde seçim müdürü yok. Yani ilçelerde seçim müdürleri var, seçim müdürlerinin kimler olacağı, hangi nitelikleri taşıyacağına ilişkin bir kanuni düzenleme falan da yok. Yani sadece yani bir nevi Yüksek Seçim Kurulu’nun kurulu dışında işte genel müdürlükler ihdas ediliyor, daire başkanlıkları ihdas ediliyor, il seçim müdürlükleri kuruluyor, zaten ilçe seçim müdürlükleri var ve buraya atanacak kişilere ilişkin nitelikler belirleniyor ve orada görev süreleri de tayin ediliyor. Yani bu Yüksek Seçim Kurulu’nun sağlıklı işlemesi çalışmalarını güven esaslı yürüten bir kurum olduğu için bu güveni sürekli koruyabilecek bir güce, kuvvete sahip olmasını sağlayacak bir tasarı şu anda hazır.

 

FUNDA GÖREY: Şimdi Yüksek Seçim Kurulu bu 30 Mart seçimlerinden sonra hani en çok ismi geçen yargı kurumlarından da biri oldu çünkü en son biliyorsunuz dün Yalova’yla ilgili bir seçimin iptali kararı verildi, Ankara ile ilgili bu başvuru kabul edilmedi ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin Ankara adayı da dün Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Ankaralının iradesinin sandığa yansımadığı gerekçesiyle bu konuda ilk defa seçimlerle ilgili Anayasa Mahkemesi’ne bir başvuru yapılıyor, bir bireysel başvuru. Ne söyleyeceksiniz Anayasa Mahkemesi’yle ilgili geçmiş günlerde yaşadığımız tartışmaları da herhalde hatırlayarak?

 

BEKİR BOZDAĞ: Bizim anayasamız bütün seçim ihtilaflarını kesin olarak karara bağlama görev ve yetkisini Yüksek Seçim Kurulu’na vermiş, Yüksek Seçim Kurulu yaşanacak ihtilaflarda son sözü söyleme hakkına sahiptir. Yüksek Seçim Kurulu’nun sözü üzerine ne Anayasa Mahkemesi’nin ne de bir başka mahkemenin Türkiye’de söz söyleme hakkı da yok, yetkisi de yok. Çünkü verilen karar kesindir.

 

FUNDA GÖREY: Ama şimdi bir başvuru yapıldı.

 

BEKİR BOZDAĞ: Şimdi bir başvuru yapıldı ama anayasanın Yüksek Seçim Kurulu ve seçimlerin yönetim ve gözetimini düzenleyen maddesi çok açık, orada diyor ki seçim ihtilaflarını kesin olarak karara bağlar, artı Yüksek Seçim Kurulu kararları aleyhine hiçbir merciye başvurulamaz diyor. Bir yasak koyuyor, çok açık hiçbir merciye, buna Anayasa Mahkemesi de dahil, başka mahkeme de dahil buralara başvurulamaz. Aksi takdirde eğer Yüksek Seçim Kurulu kararlarını siz yargıya açarsanız o zaman seçimleri kesinleştirme ihtimaliniz imkanınız ortadan kalkar. Çünkü herkes yargıya gider, oradan Anayasa Mahkemesi’ne gider, Anayasa Mahkemesi kararı verene kadar 3 yıl, 4 yıl geçer bir seçim dönemi biter ihtilaflar Türkiye’de bitmez. Çünkü bütün bu sefer belediye ihtilaflarını oraya taşırlar, muhtarlık ihtilafları, il genel meclisi, vekil o zaman mahkemeler de bunun altından kalkmaz ve hükümetler, belediye başkanları, meclisler görevlerini hukuksal bir meşruiyet içerisinde sürdüremezler.

 

FUNDA GÖREY: Yani bireysel başvuruyla ilgili bir yeni bir durum yaratmayı ya da bunu engellemeyi ya da kısıtlamayı düşünmediğimizi zaten açıklamıştınız ama bu noktada o zaman reddedilmesi gerekir bu başvuruların yoksa bunun önünü alamayız mı diyorsunuz?

 

BEKİR BOZDAĞ: Bakın şimdi bir; anayasa buna izin vermiyor, bir tanesi bu. İkincisi; Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun 45. maddesi orada da bir düzenleme var. Yargı yolu kapalı olan konuların da bireysel başvuruya konu edilemeyeceği orada da yazıyor. Şimdi bir yandan anayasa buna karşı hiçbir merciye başvurulamaz derken öte yandan bireysel başvuru hakkını düzenleyen kanun maddesi yargı yolu kapalı olan iş ve işlemler hakkında bireysel başvuru yoluna gidilemez diyor. Çok açık, Anayasa Mahkemesi’ne herkes başvurabilir. Böyle yasak olan bir konuda da bir kişi götürüp başvurusunu yapabilir buna engel olma imkanı yok ancak ön inceleme sırasında mahkeme bu müracaatı kabul edilemez görerek reddetmesi gerekir. Çünkü çok açık çok net bir anayasa ve yasaya aykırılık vardır.

 

FUNDA GÖREY: Şimdi Başbakan bugün grup toplantısında da paralel yapıyla mücadelede altyapısı hazırlanıyor ve bu mücadelede sonuna kadar gidilecek dedi. Daha öncede adliye koridorlarını bu çeteden temizleyeceğiz şeklinde Sayın Başbakanın bir açıklaması oldu. Şimdi bu iki açıklamayı düşündüğümüzde gözler HSYK’nın yaz kararnamesine çevriliyor. Üç bin kişilik bir yer değişikliğinden söz ediliyor. Bunun hazırlıkları sürüyor mu? Başbakanın bu açıklaması çerçevesinde mi yapılacak bu yer değiştirmeler ya da tayinler? Ne diyorsunuz?

 

BEKİR BOZDAĞ: Hakim ve savcıların tayinleri HSYK 1. Dairesi tarafından yapılmaktadır. 1. Daire her sene Haziran ayında büyük bir kararname yayınlar. Bu yıl her yıl rutin olan bir şey. Geçen sene önceki yıl her zaman oldu. Şimdi yine aynı usulde bir hakimler, savcılar tercihlerde bulunuyorlar bu tercihler değerlendiriliyor ve değerlendirmeye göre onların atamalarına 1. Daire karar veriyor. Bu rutin bir işlemdir. Bu rutin olan işlemi farklı noktalara kamuoyunda çekilmesi doğru değil. Bu rutin bir tayin kararnamesi her yıl yapılan bir kararname. Ama burada bir hususu ifade etmem lazım. Devletin içerisinde görev yapan kamu görevlileri hakim ve savcılar kim olursa olsun herkes anayasa, yasalar ve resmi amirleri kimse onlarla birlikte ve ona göre görevini ifa etmeliler. Yasanın dışında başka yerden emir almışsa eğer bir kanun var o kanuna uyması gerekiyor da ona uymuyor da başka birilerinin sözüne uyuyorsa orada biz hukuk devletinden bahsedemeyiz. Kim olursa olsun yargı görevi yapan için de bu böyledir diğer kamu görevlileri için de bu böyledir. Herkes anayasa, yasaya uyacak, resmi amirinden talimat alacak eğer alması gerekiyorsa. Ama herhangi bir memur anayasa, yasa dışında sokaktaki bir insandan veyahut da bir STK’dan veyahut da sıfatı şu olur, bu olur ondan, bundan emir alıyor ona göre hareket ediyor da kendi resmi amirlerini dinlemiyorsa bir defa bu hukukun dışına çıkıyor. burada hukuka güven de olmaz devlete güven de olmaz. O yüzden hukukun dışına kim çıkıyorsa kendiliğini bağlayan anayasa ve yasa kuralları dışında başka yerde de bağlılıkla birileri hareket ediyor, görevlerini bu bağlılığa göre iyi ya da kötü yaptığını değerlendiriyorsa tabi onlar herkes için hukuk devleti için vatandaşımız için büyük bir sıkıntıdır. Biz bir hukuk devletiyiz. Herkes hukuka bağlı olmalı başka bağlılıklarla hareket etmemelidir. Sevebilir, sayabilir o ayrı ona zaten kimsenin karıştığı yok ama görevine yasalar çerçevesinde yapmak zorunda yasa dışı hareket edenler karşılarında yargıda da olsun diğer kamu görevlerinde de olsun elbette yasayı bulurlar.

 

FUNDA GÖREY: Adana’da tahliye kararlarını da veren hükümetinizde tepkisini çeken hakimle ilgili HSYK nezdinde bir girişimde bulunuldu mu?

 

BEKİR BOZDAĞ: Hakimle alakalı şu anda bir bilgim yok ama söylediği ifadeyle alakalı geçmiş günlerde ben ifade ettim. Hakimler kararlarıyla konuşması lazım. Kararını verdikten sonra eğer bir hakim bu kararı savunma gereği duyuyorsa o zaman yanlış yaptı demektir. Çünkü kararını verdikten sonra gerekçesini yazıyor neden bu kararı verdiğini orada açık açık anlatıyor. Tabi insanlar bunu okuyacaklar, değerlendirecekler kimileri bunun aleyhine kimileri lehinde görüş ifade edecektir. Hakimler eğer karar verdikten sonra bir de bunu neden verdiğini niçin verdiğini ne kadar doğru karar verdiğini medyayla, televizyonlarla, şuratya-burayla konuşmaya başlarlarsa kararlarına güven de kalmaz kendilerine güven de kalmaz. Onun için ben hep söylüyorum. Bir hakim kararıyla değil de açıklamalarıyla konuşuluyorsa o zaman kararlarında sıkıntı var demektir, burada bir bu var. İkincisi; Tabi konuşurken herkes bir edeple bir ahlakla bir usulle bir üslupla konuşması lazım. Şimdi orada bir değerlendirme yapıyor, işte Başbakanımızın bir açıklaması olmuş, eleştirisi olmuş. Şimdi konuşuyor işte ‘torba değil ki işte ağzını büzesin’ şeklinde. Bir hakime böyle bir üslup yakışır mı? Sizi eleştiren Türkiye’nin Başbakanı, sizi eleştiren başka birisi olur ama siz bu eleştiriye cevap vermek zorunda değilsin. Kararımı verdim herkes konuşabilir, eleştirebilir diyebilirsin. Ama şimdi onu demiyor, bakıyor şimdi Başbakanımıza hakaret eden bir ifadeyle kalkıp cevap veriyor. Bu bizim ahlakımız bunu kaldırmaz. Bu toplumun evlatlarına verdiği edep anlayışı bunu kaldırmaz bizim hukukumuz da bunu kaldırmaz. Bu neyi gösteriyor? Bu açıklamayı yapan ben tarafım diyor. Ben kararımda bu taraflılığımın gereğidir bu kararı eleştirene de ben hakaret ederim gibi bir anlayış çıkıyor ortaya ki bu yargıya olan güveni de zedeliyor, hakimlere savcılara olan güveni de zedeliyor. Yani şimdi bir hakim kalkıyor eleştiri kendine yapıldı diye Başbakana karşı bu toplumun ahlakıyla, edebiyle, hukukuyla bağdaşmayan bir açıklamada bulunuyor ‘bu pervasızlık ne diyor’ bu hakim Başbakana karşı bu cümleyi söylerse o zaman benim buna davam düşerse yandım diyor. Bana karşı kim bilir ne yapabilir? Bu yargıya güveni de, mahkemeye güveni de, hakime ve savcıya güveni de zedeliyor. Onun için ben hakim ve savcıların buradan bir kez daha aracılığınızla söylemek isterim ki kararlarıyla, konuşmaları onun dışında başka bir açıklama yapmamaları doğru olandır ama karar dışında konuşmak onları yıpratmaktan başka bir sonuç doğurmuyor.

 

FUNDA GÖREY: İmralı’ya gazeteci heyetlerinin gideceği şeklinde yapılan açıklamalar daha doğrusu bu şekilde haberler vardı, doğru mu? İsim belirleme çalışması var mı bakanlığınızda ve geçen hafta yapılacak ziyaretin ertelenmesine de BDP’den tepki geldi onun bir gerekçesi var mıydı İmralı’ya yapılacak ziyaretle ilgili..

 

BEKİR BOZDAĞ: Geçen ziyaret geçen hafta ziyaretin yapılmasına ilişkin bir takvim bir defa yoktu.

 

FUNDA GÖREY: Kesinleşmişti zaten.

 

BEKİR BOZDAĞ: Belli aralıklarla ziyaret oluyor. Onların bizden talepleri oldu bizde inceleyeceğiz dedik ve kendilerine bu hafta Cumartesi günü gidebileceklerini söyledik yani şu anda Sayın Demirtaş herhalde grupta bazı açıklamalar yapmış ama kendileri biliyorlar ki biz Cumartesi günü gitmelerine izin verdik. Dolayısıyla yaptığı açıklamalar bu bilgiye rağmen yapılmış açıklamalardır. Tabi ben bunları biraz tavana dönük siyasi mesaj içerikli açıklamalar olduğunu düşünüyorum. Tabi gazetecilerin veya başka birilerinin gitmesine ilişkin de kamuoyunda yazılan tartışılan hususlar var. Bu konuda bazı kişiler yazarken beklentilerini esasında ifade ediyorlar ama bu konuda bizim henüz bir verilmiş bir kararımız yok.

 

FUNDA GÖREY: Gazetecilerin gitmesi konusunda mı, isimler üzerinde mi?

 

BEKİR BOZDAĞ: Gitme konusunda

 

FUNDA GÖREY: Henüz netleşmedi.

 

BEKİR BOZDAĞ: Yani gitme konusunda bir karar olursa isimler konusunda karar vermek o daha zor değil.

 

FUNDA GÖREY: Peki çok teşekkür ediyorum efendim değerlendirmeleriniz için çok sağ olun.

 

BEKİR BOZDAĞ: Ben teşekkür ederim.

 

FUNDA GÖREY: Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ ile gündemdeki konuları konuştuk, sorulara cevaplarını aldık. NTV yayını devam edecek, iyi günler..

 

 

 

Adres

06659 KIZILAY / ANKARA

Telefon

90 (0312) 417 77 70

E-Posta

basinisaretadalet.gov.tr