Erişilebilirlik Menüsü

Ekran Okuyucu

Seçili Alan Okuyucu

Bağlantı Vurgula İkonu

Bağlantı Vurgula

Metni Büyüt İkonu

Büyük Metin

Metni Sola Hizala

İmleç

Okuma Kılavuzu

Okuma Maskesi

Disleksi Dostu

Kontrast

Solgunlaştırma

Düşük Doygunluk

Yüksek Doygunluk

;
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, KANAL 7'de Gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

PROGRAM               : İSKELE SANCAK

KONUK                    : BEKİR BOZDAĞ

TARİH                       : 09-05-2014

KANALA                  : KANAL 7

SÜRE                         : 110 DAKİKA

 

 

MEHMET ACET: İyi akşamlar, İskele Sancak’a hoş geldiniz. Bu hafta Ankara’dan İskele Sancak’ı yapıyoruz. Son dönemde Türkiye’deki tartışmaların önemli bir kısmı yargı başlığı altında toplanan konulardan oluşuyor. Bizde bu akşam bu konunun bu tartışmanın muhataplarından birini ağırlıyoruz. Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ, hoş geldiniz efendim.

 

BEKİR BOZDAĞ: Hoş bulduk, teşekkür ediyorum.

 

MEHMET ACET: Şimdi tabi yargı girişte de söylediğim gibi bizim aslında aylardır yaptığımız hatta belki yıllardır yaptığımız tartışmalarda dönüp dolaşıp pek çok konu orada toplanıyor. Şimdi mesela biraz güncelden giderek bu tartışmaya girmek istiyorum ve sorularımı yöneltmek istiyorum. Mesela bugün gazetelerde bir haber vardı. Dün bir Avrupa Birliği Heyeti HSYK’ya gitmiş. Orada 2. Dairede toplantı sırasında Daire Başkanı Nesibe Özer benim burada can güvenliğim yok diyerek toplantıyı terk ediyor. Ben muhalif olduğum için burada karşınızdayım ve başkan olarak bir tek ben konuşurum, kimseyi de konuşturmam diye bu tür haberler çıktı. Yani bu bilgiler öncelikle teyit ediyor musunuz, doğru bilgiler mi ve düşünceniz, değerlendirmeniz ne olur bu konuyla ilgili?

 

BEKİR BOZDAĞ: HSYK son derece önemli bir kurul. Esasında Türkiye’de hukuk devletinin yargı ayağının sağlıklı işlemesi bakımından da temel bir sigorta, hele HSYK bu sigorta vazifesini çok iyi yaparsa yargıya olan güven hukuka olan güvende çok üst düzeyde tahakkuk eder eğer vazifesini iyi yapmazsa o zamanda ayrı sıkıntılar olur. HSYK geçmişten beri hep tartışmanın ortasında oldu. Hatırlarsanız 2010 referandumundan önce HSYK’da yaşanan tartışmalar Türkiye’yi germiş, siyaseti germiş ve parlamento en sonunda duruma vaziyet etmek mecburiyetinde kalmış ve bir anayasa değişiklik süreci gündeme gelmişti. 2010 referandumu harekete getiren ana etken HSYK’nın o dönemdeki siyasallaşmış duruşudur. Sigorta olmaktan çıkmış adeta Türkiye’nin sigortasını attıran bir noktaya gelmişti ve ondan sonra bir adım atıldı. Yeni bir HSYK oluştu bütün milletin beklentisi, umudu yeni HSYK’nın geniş tabanlı olması yani adli yargıdan, idari yargıdan, seçilen üyeler var, Cumhurbaşkanının seçtikleri var, Yargıtay’dan, Danıştay’dan gelenler var ve hatta yargı mensubu olmayan kişilerde ilk defa buraya girdi ki son derece önemli, çoğulcu

 

MEHMET ACET: Çeşitlilik anlamında

 

BEKİR BOZDAĞ: tabi, bir yapı ortaya çıktı. Bu HSYK’nın daha sağlıklı işlemesi için bir teminat olarak görüldü, hepimizde öyle gördük. Dedik ki HSYK daha sağlıklı bir yapı ortaya koyar ve yaşanan zaman içerisinde elde edilen tecrübeler gösterdi ki bu noktada arzu ettiğimiz noktada değiliz. Başka sıkıntılar oldu, o dönem başka ideolojilerden yana şikayet varken şimdi başka bir noktadan insanların HSYK üzerinden şikayeti var. Bildiğiniz gibi HSKY’yla ilgili kanunda değişiklik yapan bir teklif Meclis’te kabul edildi. Bu teklifi eleştirenler oldu dışarıda eleştirenler oldu, içeride eleştirenler oldu.

 

MEHMET ACET: Sonra Anayasa Mahkemesi kısmen iptal etti.

 

BEKİR BOZDAĞ: Anayasa Mahkemesi de kısmen iptal etti. Tabi Avrupa Birliği’ne üye ülkeler nezdinde Brüksel’de, Strasbourg’da birçok yerde Türkiye’nin aleyhine propaganda yapan insanlar türedi. Eskiden biliyorsunuz PKK Terör Örgütü şikayet yapardı, DHKP-C’liler yapardı.

 

MEHMET ACET: Şimdi paralel yapılanma mı yapıyor?

 

BEKİR BOZDAĞ: Şimdi paralel yapı dediğimiz yapı ve onların uzantıları yurt dışında her yerde Türkiye’nin aleyhine büyük bir karalama kampanyası yürütüyorlar. Mektuplar yazıyorlar gidip bizzat görüşüyorlar, Türkiye’de olup bitenleri olduğunun dışında anlatıyorlar, çarpıtıyorlar, başkalaştırıyorlar, akıl almaz işler yapıyorlar ve işin doğrusu herkesi de üzüyorlar. İşin hakikatini anlatmak lazımken başka başka değerlendirmelerin de içine giriyorlar. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ilişkin raporları var. İlerleme raporları yayınlıyor, başka tür raporlar yayınlıyor, sürekli Avrupa Konseyi’nden başka yerden Türkiye’ye gelip Türkiye’deki süreçleri inceleyen yargı alanındaki gelişmeleri başka alanlardaki gelişmeleri inceleyip raporlarına yansıtan Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa Birliği’nin değişik komisyonları ve organları var. Onlar gelip bunları yapıyorlar. Şu anda yargı konusunda ilerleme raporuna esas olacak incelemeler yapılıyor. Gelen heyet hem HSYK’yla hem Yargıtay’la, Danıştay’la, Bakanlıkla başka yerlerle herkesle görüşüp ondan sonra bir kanaat alıp gidiyor oraya. O kanaate göre de bir rapor ortaya koyuyor. Türkiye’nin bu siyasallaşmış yapısının bir sıkıntısı da biz burada görüyoruz. Şimdi Avrupa’dan gelen insanlar şaşırmış durumda. Gidiyor HSYK’dan bir bilgi veriyorlar böyle, böyle, böyle diyorlar. Ondan sonra Yargıtay’da ayrı bir bilgi veriliyor öbür taraf da ayrı bir bilgi veriliyor bakanlıkta ayrı bir bilgi çıkıyor, başka yerde ayrı bir bilgi çıkıyor. Bu sefer adamların kafası karışıyor. Ya kanun bir, uygulama bir, kanunu uygulayanlar biziz öyleyse aynı konuda on ayrı yere müracaat ediyorsunuz on tane ayrı görüş çıkar mı? Çıkmaz. Ne çıkması lazım? Kanun birse, uygulama birse bir değerlendirme çıkması lazım ama maalesef hangi kapıya Avrupa’dan gelen kişiler gitmiş olsa her kapıdan farklı değerlendirmeler çıkıyor. Bu da Türkiye’nin hayrına bir iş değil. Dün gazeteye yansıyan konu da

 

MEHMET ACET: Evet nedir olay?

 

BEKİR BOZDAĞ: Benim aldığım bilgiler çerçevesinde gazetede yansıyan gibi bir hadisenin olduğu yönündedir.

 

MEHMET ACET: Aynen olmuş..

 

BEKİR BOZDAĞ: Tabi detayları gazetenin yazdığı gibi mi onu tam bilemem ama yani bunun olduğu yönünde, bu tamamıyla benim görüşüm. Avrupa’dan gelen bu raportörleri etkilemeye dönük bir olay, yani Türkiye’de hiç kimseyi kimsenin özellikle HSYK’da yani herhangi bir üyenin beni tehdit ediliyorum veya şu oluyor, bu oluyor dendiği zaman bunu devletten istemesi lazım eğer bir şey varsa, bir sıkıntısı var. Yani böyle bir şey olabilir mi? şimdi size bir misafir geliyor ve siz orada ülkenin en önemli kurullarından birinde görev yapıyorsunuz ve orada maalesef farklı bir şey ortaya konuyor. Bu fevkalade yanlış bir tavırdır, kabul edilemez bir yaklaşımdır. Niyetleri sorgulamak bize düşmez ama HSYK geçmişte de benzer olayları yaşadı ve Türkiye bedel ödedi. Şimdi benzer şeyleri başka türlü yaşıyor. Bu da hem HSYK’ya zarar verir hem de Türkiye’ye zarar verir. Umarız bundan sonra böylesi durumlar tahakkuk etmez.

 

MEHMET ACET: Şimdi HSYK’dan biraz devam edelim. Önümüzde bir kararname süreci var Haziran kararnamesi devamında da HSYK üyelerinin yeniden seçilmesi var. Sanıyorum Eylül’de bu seçim de olacak. İki soru sorayım; bu kararname hazır mı, bu kararnameyle birlikte özellikle bu 17 Aralık’la birlikte gündeme gelen paralel yapı ve bu paralel yapının yargı üzerindeki baskısını kırmaya dönük bir irade ortaya çıkacak mı bu kararnameyle? İkincisi de HSKY seçimlerinde tek oy modeli deniyor. Yargı çevreleri de bunu çok iyi biliyor zaten. Öyle bir model mi uygulayacaksınız yoksa bir önceki seçimdeki modelle mi bu seçimler yapılacak?

 

BEKİR BOZDAĞ: HSYK’de kararnameler 1. Daire tarafından çıkarılıyor. Şu anda hazırlığı yapılan kararnamede esasında rutin kararname. Çünkü her sene Haziran’dan süresi dolan veya değişik nedenlerle yer değişikliği talep eden hakim ve savcıların taleplerinin değerlendirildiği bir kararnamedir. Şu anda bu ilgili daire tarafından yürütülüyor. Tabi bakan olarak benim bu dairenin toplantılarına katılma yetkim yok. Benim burada oyum da yok. Buradaki değerlendirmeyi HSYK’nın ilgili daire kendi yapıyor, kendi hazırlıyor. O yüzden kararname nasıl çıkacak, kimleri kapsayacak, kimleri kapsayacak bunu benim bilme imkanım yok. Ben de sizin gibi takip ediyorum, bekliyorum. Umarım hayırlı sonuçları olur, yargımız için ülkemiz için. Tabi seçim kısmına geldiğimiz zaman Anayasa Mahkemesi seçime ilişkin düzenlemeleri maalesef iptal etti. İki tane düzenleme yaptık orada; bir tanesi; HSKY üyeliğine aday olabilmek için 20 yıl kıdem şartı getirmiştik. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Halbuki Anayasa Mahkemesi’ne üye seçilmek için de hem yaş şartı var hem kıdem şartı var, o anayasaya aykırı görülmedi. Şimdi burada baktığınızda burada farklı bir şey çıkıyor. Burada onu iptal etti, şimdi milletvekili seçilmek için de biliyorsunuz 25 yaş var. Bazı yerlere seçilmek için yasalar yaş şartı koyabilir, anayasa yaş şartı koyabilir. Bunlar Anayasaya aykırı olarak değerlendirilemez. İdarenin daha doğrusu yasamanın takdir hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken şey, bir bunu iptal etti. İkincisi ise; Yargıtay, Danıştay ve Adalet Akademisi ilk derece mahkemelerince yapılacak seçimlerde kullanılacak oyun usulünü düzenleyen maddeyi iptal etti. Yani bu iptal kararı esasında HSYK seçimlerine Anayasa Mahkemesi’nin doğrudan müdahalesi anlamına gelir. Hatırlar mısınız? 2010 referandumu için Meclis anayasa değişikliğini kabul etti ve orada geçici bir maddeyle seçimin usulünü de düzenledi, kanun çıkana kadar ki zaman kaybını önlemek için.

 

MEHMET ACET: Bir kişi bir kişiye oy verecekti.

 

BEKİR BOZDAĞ: Bir kişi bir kişiye oy verecekti. Anayasa Mahkemesi bunu hukuk devleti ilkesine aykırı gördü. Yani oylamanın bir kişinin bir kişiye oy vermesi değişmez ve değiştirilmesi teklif edilemez bir madde olarak değerlendirildi ve oradan şekilden esasa girip onu iptal ettiler. Ve o zaman seçime Anayasa Mahkemesi doğrudan müdahale etmişti. Eğer bizim o zaman öngördüğümüz tek oy meselesi olsaydı bugün HSYK’da çoğulcu bir yapı hayata geçmiş olurdu ve uzlaşma daha üst düzeyde gerçekleşirdi. Ama maalesef Anayasa Mahkemesi o zaman verdiği kararla seçimlere müdahale etmiştir. Şimdi yine Anayasa Mahkemesi verdiği bu son kararla da yapılacak seçimlere açık söylüyorum doğrudan müdahale etmiştir.

 

MEHMET ACET: Ne bakımdan?

 

BEKİR BOZDAĞ: Fevkalade büyük bir yanlışın altına imza atmıştır. Şimdi seçimlere kıdem şartı koyduk biz. Yani 20 yıl kıdem gerektiriyor. Neden koyduk? Çünkü Yargıtay’a ve Danıştay’a üye seçilebilmek için 20 yıl hakim ve savcılık yapmış olma şartı arıyor yasalarımız. Kim seçiyor bu üyeyi? HSYK seçiyor. O zaman Yargıtay’a, Danıştay’a üye seçecek yerde görev yapacak kişilerin seçtikleri kişiler kadar kıdemli olması doğru olan değil midir? Doğru olan budur. Biz bunu getirip koyduk maalesef bu iptal edildi. Bu bir müdahaledir. Çünkü müdahale etmek suretiyle herkesin aday olmasının yolunu açtı. Halbuki daraltan bir fonksiyonu vardı. Hem de belli tecrübe ve kıdeme ulaşmış kişilerin buraya gelmesi sonucunu doğuracaktı. Şimdi bunun önünü kesmiş oldu. Öte yandan Yargıtay, Danıştay ve Adalet Akademisi tek oy kullanacaktı. Kürsüdekiler çarşaf listeydi. Şimdi buna da müdahale etmiş oldu. Şu anda gerekçeli kararı Anayasa Mahkemesi yazmış değil. Acaba tek oyumu önerecek yoksa çarşaf listeyi mi önerecek, onu da bilmiyoruz. Şu anda Meclis tatil için hazırlık yapıyor neredeyse. Cumhurbaşkanlığı seçimi var ve bu nedenle de erken tatile girebilir. O zaman bizim elimizde bunu yasalaştırmak için zaman da yok. Umarız ki Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararını çabuk yayınlar biz de o gerekçeli karardan istifade ederek bunu yeniden düzenleme imkanı buluruz.

 

MEHMET ACET: Şunu o zaman anladım. Eğer bu gerekçeli karar Meclis kapanmadan çıkarsa sizin tercihiniz yine tek oy modeli, bununla ilgili bir yasal düzenleme yapacaksınız. Seçimler böyle yapılacak eğer gerekçe çıkmazsa..

 

BEKİR BOZDAĞ: Şöyle söyleyeyim. Biz şu anda Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararını bekliyoruz. O karar yol gösterecek bize. Karar ne yönde çıkacak onu bilemiyoruz. Eğer gerekçeli karar tek oy olması lazım derse öbür çarşaf listeyi iptal ediyorum derse biz o zaman mecburen ona gideceğiz. Yok öbür türlü bir karar çıkarsa tek oy yanlıştır benim önce içtihatım vardı. İçtihatımı değiştirmiş de değilim o yüzden çarşaf liste dediği zaman tabi bizim elimizi bağlayacaktır. Ne yönde karar verecek? Biz onu bilemiyoruz. Gerekçesini göremedik, iptal etti ama neden iptal etti onu bilmiyoruz. Onu gerekçeli kararda öğreneceğiz.

 

MEHMET ACET: Bekleyeceksiniz ona göre bu zaman hareket edeceksiniz.

 

BEKİR BOZDAĞ: Ona göre hareket edeceğiz.

 

MEHMET ACET; Peki şimdi yargı ve yargıya güven Türkiye’de hani tabirimi mazur görün, yerlerde sürünüyor artık. % 30’ların altına düştü son yapılan bir takım araştırmalarda. Herhalde burada bu 17 Aralık sürecinin de buna bir etkisi olabilir. Hani ben şöyle sorayım size. Yargı hep böyle birilerinin arka bahçesi işte dün bir ideolojik mezhep bağımlılığı olan bir yargı tırnak içerisinde sonra işte paralel yapı, paralel yapının güdümüne girdiği söylenen bir yargı, bir taraftan işte size Ak Parti’nin, hükümetin arka bahçesi olduğu ithamı var aynı zamanda. Yani bu konular nasıl çözülecek?

 

BEKİR BOZDAĞ: Türkiye’nin en önemli sorunu ne diye sorarsanız bence hukuk güvenliğidir. Eğer hukuk güvenliği tam olursa bizim çözemeyeceğimiz sorunda yoktur Türkiye’de. Şu anda bu noktada ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. İnsanlar hakimlere güvenmeli, savcılara güvenmeli, mahkemeye güvenmeli. Bilmeli ki hakime gidersem, savcıya gidersem, mahkemeye gidersem hak yerini bulur. Ama şu anda Türkiye’de insanlar maalesef savcının adını duyduğunda, hakimin adını duyduğunda, mahkemenin adını duyduğunda korkar vaziyette. O noktaya gelmiş durumdayız. Eskiden derlerdi; şeriatın kestiği parmak acımaz. Çünkü aleyhine karar verilen insanda bilir ki karar canını acıtsa da bu karar doğru. Hakim bende olsam bu kararı verirdim derdi. Öyle bir inanç öyle bir kabul var. Eğer ülkede hukuk güvenliği yoksa o zaman her şeyde sıkıntı var demektir. Ülkenize yatırım gelecek, yatırım güvenliği bakımından hukuk güvenliği şarttır. Parasını yatıracak, milyonlarca dolar harcayacak, başı belaya girdiği zaman hakkını teslim eden bir yargı ister. Kendini himaye eden koruyan bir yargı ister bir hukuk ister. Eğer siz onu sunamazsanız ihtilaf olduğunda kafası karışacak ve yargıya güvenemeyecekse adam buraya yatırımını yapmaz. Yerli yatırımcı için de bu geçerli, hepimiz için bu geçerli. Bugün yargıya güvenin azaldığını söylemeyen insan yok. O zaman yargıya güveni bu kadar azaltan şey nedir? Hepimizin onun üzerinde durması lazım.

 

MEHMET ACET: Nedir? Bir, iki, üç

 

BEKİR BOZDAĞ: Benim şahsi görüşüm; yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunun Türkiye’de doğru algılanamayışı en önemli sebeptir. Biz yargının bağımsızlığı deyince ben yargıyım kardeşim, istediğim kararı veririm, kanunu öyle de anlarım, böyle de anlarım, şöyle de derim, böyle de derim. Ben yargıyım, yanlış yaptın sen dedin sen karışamazsın yargı bağımsız diyor.

 

MEHMET ACET: Yargı kararlarına saygı duy.

 

BEKİR BOZDAĞ: Yargı kararlarına saygı duy. Bizim buradaki yanlışımız şu; Layüsellikle yargı bağımsızlığını karıştırıyoruz biz, yargı elbette bağımsız olacak ama layüsel olmayacak. Hesap sorulamayan ve ya hesap vermeyen bir yargı olmayacak. Şimdi layüsellikle, bağımsızlığı karıştırdığımızda hakim veya savcı kendisini çok farklı bir noktada görüyor. Halbuki herkes kurallarla bağlı. Yasayla, anayasayla, hukukla, vicdanla bağlı böyle hareket edecek. Biz bağımsız değiliz. Neyle bağılıyız? Demin söylediğim ana kurallarla bağlıyız. Biz onun üzerinde hassasiyetle durmamız lazım, bir tanesi bu. Layüsellikle, bağımsızlığın karıştırılması. İkincisi; tarafsızlık konusunun yargı görevi yapanlar tarafından yargıladıkları veya soruşturdukları insanlara yeterince hissettirilmemiş olmasıdır. Türkiye’de hepimiz geçmişte yaşadık. 28 Şubat Sürecinde Genelkurmay’a gidip ayakta askerleri alkışlayan bir yargı vardı ve bir kesimin üzerine giden bir yargı ve bunu alkışlayan bir toplum vardı. Karşı çakanda yine toplumun bir kesimi vardı. Zaman değişti başka şeyler oldu. Baktığınız zaman bu seferde yine toplumun içerisinde soruşturma yapanları alkışlayan yargılama yapanı alkışlayan bunun karşısında duran bir kesim vardı şimdi başka bir şey vardı. Şimdi soruşturmanın muhatapları değişti başka bir noktaya doğru iş geldi, gitti.

 

MEHMET ACET: Nedir, şu anki nokta nedir?

 

BEKİR BOZDAĞ: İşte şimdi diyelim Ak Parti’ye dönük, hükümete dönük bir takım yargı üzerinden yürütülmek istenen operasyonlar var. Şimdi tabi ne yaptı, muhatabı değiştirdi. Muhatabı değiştirince dün yargıyı eleştirenler bugün yargıyı kutsamaya başladı. Bizim bir hatamız da burada. Türkiye’de siyaset kurumu medyası, akademyası herkes yargı yanlış yaptığı zaman karşısında yek vücut durmamız lazım. Doğru yaptığı zamanda yanında durmamız lazım. Soruşturmanın veya kovuşturmanın muhatapları sevmediğiz değer vermediğimiz kişilerse oh ne güzel yapıyor sevdiğimiz kişilerse yargı yanlış yapıyor deme alışkanlığını Türkiye terk etmesi lazım. Bu yargının hukuk içinde kalması için şart olan bir şeydir. Bir de yargı görevi yapanlar ideolojilerini, inançlarını, fikirlerini başka tür farklılıklarını soruşturmalarına, yargılamalarına asla katmamalıdır. Türkiye bunun acısını çok çekti. İşte geçmişte bir ideolojinin adeta yargı arka bahçesi haline gelmişti. İnsanlar mahkemede işini görmek için gördürmek için bir takım kapılara gidiyor. Kim bu bakıyorsunuz gidilen kişi avukat mı değil mi? Yargı mensubumu değil mi? Bakıyorsunuz bir başka işlerle uğraşan insan, siyasetle uğraşan insan veya bir inanca bir ideolojiye mensup birisi gidiyor ona rica ediyor. O yargı mensuplarına rica ediyor ve işler böyle çözülüyor. Şimdi bakıyorsunuz başka başka yerlere STK’lara gidiyorlar veya işte başka yerlere gidiyorlar insanlar.

 

MEHMET ACET: Şeyi mi kastediyorsunuz, Pensslyvania

 

BEKİR BOZDAĞ: Tamamı için bunu söylemek yanlış ama kamuoyundaki algı bakımından söylüyorum. Yani başka başka kapılara gidiyorlar. İnsanlar bunu biliyor mu, biliyor. O zaman insanlar ne yapıyor? Yargıya güvenemiyor. Biz diyoruz ki yargıya insanlar müracaat ettiği zaman gideceği bir kapı var. Eğer savunmasını gerektiriyorsa avukat tutması lazım. Onun dışında savcılık bir işse sevcıya, mahkemelik bir işse mahkemeye gitmesi, onlara güvenmesi ve kendini onlara emanet etmesi lazım. Ama şimdi bakıyorsunuz çok başka başka kapılara gidiyor. Dün işte başkalarının kapısına giden Türk insanı bugün bir başka kapıya gidiyor. Bizim rahatsızlığımızda bundan. Biz diyoruz ki yargıda işi olan insanlar sadece mahkemelerin kapısına, savcıların kapısına gitsin. Savunmak için veyahut da davada kendini temsil ettirmek için avukatın kapısına gitsin başka kapılara gitmesin. Bunun yolu da yargıdaki bu ideolojik yapılanmanın önüne geçmek gerek HSYK gerek diğer alanlarda yargı görevi yapanların kendi dünya görüşlerine karşı kendi dinlerine, inançlarına karşı ideolojilerine karşı siyasal görüşüne karşı, bağımsız ve tarafsız olduğu gibi dosyanın taraflarına karşı da bağımsız ve tarafsız olmalı ve bunu da herkes hissetmeli. Sadece bilmeli değil yaşayarak bunu hissetmeleri. Biz bunu başardığımız gün yargıya olan güveni de güçlü bir şekilde tesis ederiz.

 

MEHMET ACET: Peki şimdi şu soruyu ben size doğrudan sormak istiyorum. Bu 17 Aralık sürecinde paralel yapılanma yargı üzerinde bir nüfus sahibi olduğu anlaşıldı daha doğrusu bu 2010’dan sonra ortaya çıkan bir gelişme. Şimdi aradan 4,5-5 ay geçti. Bu süre içerisinde pek çok şey yaşadık. Gelinen nokta itibariyle bu oluşumun yargı üzerindeki etkin baskısı devam ediyor mu? İklim değişti mi? Hakimler ve savcılar üzerinde bu kesimden gelen baskı dağıldı mı yoksa etkisini güçlü bir şekilde sürdürüyor mu?

 

BEKİR BOZDAĞ: Yargı görevi yapanlar üzerinde her dönemde belli etkiler olmuştur. İşte demin söyledim. Geçmişte başka başka etkiler vardı şimdi başka başka etkiler var. Ama şunu söylersek yanlış olur. Yargı görevi yapan herkes birinin etkisinde birinin tesirinde dersek şu anda kürsüde görev yapan 14 bin 69 hakim ve savcımıza haksızlık etmiş oluruz.

 

MEHMET ACET: Onu tabi bütünleyerek, genelleyerek kastetmedim ben.

 

BEKİR BOZDAĞ: Burada bir şeyi ayırmamız lazım. Özveriyle, fedakarlıkla görev yapan hakim ve savcılarımız var. Onlar anayasaya, hukuka, kanuna, vicdanına bağlı olarak çalışıyorlar ve görevlerinde büyük bir başarıyla yapıyorlar. Ama her dönemde yargı içinde veya başka organlar içerisinde kamu kurumları içerisinde görevlerini yaparken yanlışa karışan veyahut da başka başka Saitlerle hareket eden kişiler olmuştur. Yargı içerisinde de yaygın bir kanaat var. Böyle bir yapının olduğuna dair bunların etkisinin olduğuna dair de bir kanaat var. Bu kanaati de yargının üzerinden bizim kaldırmamız lazım. Çünkü eğer insanlar bir cemaatin veya bir yapının bir grubun, bir grubun, bir tarikatın, bir ideolojinin emrinde hareket eden yargıçlar veya savcılar olduğuna inanır bunu kabul ederlerse orada yargıya güveni tesis edemeyiz. Eğer bir hakim veya savcı kendisi hakkında insanların böyle bir algıya veya kabule neden olacak davranışlar ortaya koymuşsa zaten orada yargıya olan güveni de hukuka olan güveni de o kendisi yok etmiştir.

 

MEHMET ACET: Bu baskı biraz kırıldı mı yoksa aynı etkisi sürüyor mu?

 

BEKİR BOZDAĞ: Yargının üzerindeki her türlü baskıyı kaldırmak hepimizin görevidir. Yargının üzerinde baskıların olmaması esastır. HSYK işte bunun ana sigortasıdır. İnsanlar HSKY’ya güvenirse yargı görevi yapanlar HSYK görevini iyi yapar, kurallara uyar, hakkı olana hakkını teslim eder anlayışına, inanışına sahip olursa o zaman hiçbir yere savrulmaz. Ama eğer birilerinin bir takım yerlerle irtibatlı hareket edip karar verdiği kanaatine anlayışına sahip olursa da o zaman onun içinde büyük bir güvensizlik olur. Ben Türkiye’de korku duvarları kim örmek istiyorsa onların bilmesi lazım ki Türkiye üzerine korku duvarı örülemeyecek kadar güçlü bir ülkedir. Yargı üzerinde kim tasallut etmek istiyor, baskı kurmak istiyor, yargıyı tekeline geçirmek istiyorsa onların hepsi de bilmeli ki Türkiye’nin yargısı millet adına hareket eden bir yargıdır. Böylesi bir korkuya asla teslim olmaz. Ben Türk yargısının da kendi üzerinde hegemonya kurmak isteyen hiçbir ideolojiye izin vermeyeceğine yürekten inanıyorum. O yüzden de bu noktada farklı farklı yargı

 

MEHMET ACET: Yargı mensupları açısından sizden beklentileri olanda var bu konuda

 

BEKİR BOZDAĞ: Yargı içerisinde diyelim farklı düşünenler bu paralel yapıyla gönül bağı olanlar olabilir. Yani ben bunlar yoktur demiyorum ama yargının tamamı bunlardandır yargıda ne oluyorsa böyle oluyor denirse bu fevkalade büyük bir haksızlık olur, büyük bir yanlışlık olur. Bunun da altını çizmek lazım. Şu anda yargıda büyük de bir rahatlama var. Çünkü HSYK şu anda bir uzlaşmayla görev yapıyor. Bu uzlaşma yargı üzerinde de büyük bir rahatlığa yol açtı.

 

MEHMET ACET: Bu son cümleniz önemli.

 

BEKİR BOZDAĞ: O yüzden yargı görevi yapanlar buradaki uzlaşmayı görüyorlar ve uzlaşmanın objektif liyakat esaslı ve yargı görevi yapanların takdirini kazanan işler yaptığını da eminim görüyorlardır. Çünkü HSYK’nın bu uzlaşma çerçevesinde yaptığı işler milletin gözü önünde oluyor.

 

MEHMET ACET: Evet son cümleleriniz çok önemliydi. Bir rahatlama belki bu 4-5 ayın sonunda bu anlamda yargıdaki iklim anlamında da oldu diyorsunuz daha rahat bir zeminde şu anda.

 

BEKİR BOZDAĞ: Türkiye’nin her alanında bir rahatlama var yargıda bunlardan bir tanesi

 

MEHMET ACET: Bir ara verelim izninizle dönüşte başka önemli yine yargıyla ilgili yüksek yargı işte yarın Danıştay’ın yıldönümü, Anayasa Mahkemesi’nin yıldönümünde neler olup bittiğini hepimiz biliyoruz. Tekrar böyle bir yargıdan gelen bildiriler dönemine mi geliyoruz? Hükümete, siyasete karşı bunlarla ilgili sorularım olacak. İzninizle bir ara verelim. Kısa bir reklam arası veriyorum dönüşte birlikteyiz efendim..

 

 

MEHMET ACET: Evet tekrar birlikteyiz İskele Sancak’ta. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ konuğumuz oluyor. Şimdi efendim yarın Danıştay’ın açılış yıldönümü var. Yine orada bir tören olacak. Siz Sayın Başbakan da herhalde gidecek. Bir on gün kadar önce iki hafta önce daha doğrusu Anayasa Mahkemesi’nde Sayın Haşim Kılıç’ın bir konuşması hala bunun tartışmaları da sürüyor. Ben şurada toplayarak sorumu yöneltmek istiyorum. Yani eskiden 2010 öncesi her işte adli yıl açılış törenlerinde bir Yargıtay Başkanı esir gürlerdi bir Danıştay Başkanı bir Anayasa Mahkemesi falan böyle bu da hani siyaset üzerinde bir baskı kurma vesayet kurma gibi bir takım yorumlar yapılırdı. Şimdi tekrar ona mı dönüyoruz? Yarın da böyle bir beklentiniz var mı? Yine böyle ideoloji yüklü bir konuşma metni mi çıkacak karşınıza?

 

BEKİR BOZDAĞ: Türkiye’nin bu konuda çok hikayesi var. Geriye dönüp baktığınızda yargı muhalefet partisi mi yoksa yargı mı tartışması Türkiye’de yapıldı. Biz yeni hükümet olduğumuzda hiç unutmam Yargıtay bir açıklama yapardı başkanı arkasından Danıştay daha sertini biz nasıl yapardık oturup karar verir bir sert o yapar sonra HSYK bir açıklama yapar sonra Barolar Birliği bir açıklama yapardı ve gazeteciler hangisi niye bu açıklamayı yaptığı neden yaptı bunları analiz ede ede program doldurdular. Türkiye oralardan bu noktaya geldi. 12 Eylül referandumu esasında yargının bir siyasal muhalefet gibi gündemdeki konuları siyasetin gündemindeki konuları değerlendirmesine esasında bir tavırdı. Halkın verdiği oyda bir noktada buna da bir hayırdı. Biz yargının muhalefet gibi konuşmasına hayır diyoruz. Yargı kendi içinde olan sorunları konuşmalı. Yargıtay’ın veya Danıştay’ın veya Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümlerinde esasında o bir yıllık çalışma döneminde yapılan çalışmalar anlatılır. Ondan sonra dilekler dile getirilir. Neler yapılmak isteniyor neler beklenti, Meclis’ten, hükümetten, başkalarından beklentiler onlar dile getirilir. Esas konuşma öyle olur çünkü amaç o. Bir noktada onu yapmak lazım ama Türkiye’de maalesef bu tam hayata geçmedi. Biz hep şunu söylüyoruz. Yargı görevi yapanlar kararlarıyla konuşur. Ayrıca konuşma yapmazlar, basın açıklaması yapmazlar. Bir karar verdikleri zaman kararın eleştirisinden de korkmazlar. Çünkü o kararı beğenenler olabilir, beğenmeyenler olabilir. Onun için kararı gerekçeli yazarlar ki gerekçeyi okusun okuyan insanlar neden öyle karar verdiğini anlatsın diye bunu korlar oraya. Gerekçeleriyle bir nevi yargıçlar konuşur. Eğer bir noktada yargıçlar kararını ayrıca izah etmeyi gereği duyuyorlarsa o kararın zayıflığındandır. Kararın gerekçelerinin zayıflığından, karara olan yargıcın güvensizliğini gösterir. Kararın doğruysa, gerekçen yerindeyse o zaman ne yapacaksın, ayrıca konuşmayacaksın. Anayasa Mahkemesi Başkanımızın yaptığı konuşma bir hukuk diliyle yapılmış bir konuşma değil. Hukuki derinliği olan bir analiz değil. Çok açık söylüyorum bu konuşma siyasal polemiklerle dolu bir konuşmadır. Baktığınızda Anayasa Mahkemesi Başkanı adeta herkesi payladı herkese fırça attı herkesi azarladı bir noktada. Yani meclis tutuklu vekiller konusunu çözmedi ben çözdüm. İşte meclis uzun tutukluluk süresini halledemedi ben hallettim. Öte yandan işte meclis pek çok özensiz, yanlış kanun çıkarıyor düzelte düzelte ben bir hale geldim anlamına gelecek pek çok orada cümle kurdu. İşte gömlek değiştirmeden …. bahsetti. Kendisini eleştiren Başbakanımızın eleştirilerine saygı sınırlarını aşan yaklaşımlarla cevaplar verdi, polemiğe girdi, pek çok şey yaptı ve o konuşmayı dinleyen herkes bundan fevkalade rahatsız oldu. Böyle bir şey olabilir mi? Anayasa Mahkemesi Başkanı mahkeme kararlarına dönük eleştirileri şahsına dönük eleştiriler gibi algılayıp bir siyasi gibi polemiğe giremezsin. Girmemesi lazım ama maalesef bunu yaptı. Burada benim büyük bir eleştirim mahkemeden ziyade siyaset kurumunadır. Siyaset kurumu esasında bu konuşmayı alkışlayacağına hep beraber demeli ki Sayın Başkan bu konuşmanın içerisinde doğru olan yönler var ama şu, şu, şu konularda da yaptığın iş senin taşıdığın sıfata uygun bir iş değildir, doğru bir iş değildir, Siyaset senin işin değildir, polemik senin işin değildir deyip onlarında tavır koyması lazım.

Siyaset kurumu yargı yanlış yaptığı zaman tavır koymadığı sürece yargının doğru bir noktada durmasını hep beraber sağlayamayız, keşke onu da yapsalardı ama yapmadılar. Danıştay yarın kuruluş yıldönümünde işin doğrusu Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanının yaptığı gibi bir konuşma yapacağını tahmin etmiyorum. Yani orada nasıl bir değerlendirme yapacak onu bilmiyoruz elbette başkanımız kendince bir hazırlığı vardır yarın hep beraber bu hazırlığı dinleyeceğiz.

 

MEHMET ACET: O tonda bir konuşma beklemiyorsunuz ama, öyle mi?

 

BEKİR BOZDAĞ: Ben işin doğrusu Anayasa Mahkemesi Başkanının yaptığı gibi bir konuşma beklemiyorum.

 

MEHMET ACET: Daha herhalde tartışmasız, tartışmalara mahal vermeyecek bir konuşma bekleniyor. Şimdi ifade özgürlüğü meselesi, basın özgürlüğü meselesi işte Freedom House diye bir Amerikalı kuruluşun hazırladığı rapor var. Kısmen özgür olmaktan çıkarıp artı tamamen özgür olmayan bir ülke Türkiye diyor. Burada da bunun önemli bir parçası bu gazeteciler işte tutuklu gazeteciler, yargılanan gazeteciler işten çıkarılan gazeteceler bu gerçi doğrudan yargısal bir konu değil ama bir defa şey nedir hani bir sürü rakam dolaşıyor sizde mutlaka vardır Adalet Bakanı olarak. Kaç gazeteci şu anda cezaevinde kaç gazeteci hüküm giymiş durumda son dönemde, tutuklu kaç gazeteci var hani bunu bir net bilgileri alalım sizden eğer varsa.

 

BEKİR BOZDAĞ: Rakamları getirdim yanımda.

 

MEHMET ACET: Öyle mi, iyi ettiniz.

 

BEKİR BOZDAĞ: Böyle bir soruyu beklediğim için. Bu konuda değişik rakamlar var. Bir tanesi gazetecileri koruma komitesinin rakamları. Bunlar 49 tane tutuklu ve hükümlü gazeteci olduğunu ilan ettiler 2013 yılında bunun 45 olduğunu söylediler. Şu anda Türkiye’de tutuklu ve hükümlü gazeteci sayısı bunların verdikleri isimler çerçevesinde değerlendirdiğimizde 18 kişi gözüküyor. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı 2012 yılında 81 tane gazeteci tutuklu ve hükümlü olduğunu söyledi. 2013 yılında bunun onların listesi 71’e düştüğünü görüyoruz. 2014 yılında 25 düşmüş durumda onların rakamları farklı ama bizim kayıtlarımızda onlarınkiyle ayrı. Yine uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün rakamları var. 2012 yılında 56 tutuklu ve hükümlü veriyor. 2013’te bu 42, 2014’te bunların rakamına göre de tespitlerimiz 23. Burada bir hususun altına özellikle çizmekte fayda görüyorum. Bu gazeteci olarak nitelendirilen tutuklu ve hükümlüler içerisinde sadece 6 tanesi sarı basın kartı sahibi 6 kişi. Onun dışındakilerin sadece beyanları var gazeteci olduklarına ilişkin, bu bir. İkinci nokta şu; o da bunlara istinat edilen suçlar, bazıları adam öldürmüş bazıları Molotof atmış, bazıları karakol basmış, kurşun yağdırmış karakolu.

 

MEHMET ACET: Bu sarı basın kartı olanlar dahil mi buna?

 

BEKİR BOZDAĞ: Yani isimlendirmek istemiyorum. Bunların işledikleri suçları söylüyorum. Bazıları uyuşturucu işi yapmış, bazıları evrakta sahtecilik yapmış, bazıları silah kaçakçılığı yapmış. Mesela bir gazeteci gelen kişilerden bir tanesi gizli bilgileri Suriye’ye satarken suçüstü yakalanmış, casusluk yaparken.

 

MEHMET ACET: Yeni mi bu?

 

BEKİR BOZDAĞ: Yok yeni değil yani bunlar yeni şeyler değil. Bunlar tespit ettiklerimizi söylüyorum. Bazıları daha terör örgütlerine eleman devşirmekte terörist devşirmek için çalışıyor onlar daha örgüte katılmak üzere buradan kandırdığı insanları götürüyor. İstinat edilen suçlara baktığınız zaman bunların hiç birisi gazetecilik faaliyeti değil. Yani yazdığı için, çizdiği için, konuştuğu için değil. Listelere baktığımızda suçlar nedir diye baktığımızda böyle çıkıyor. Örneğin ben diyelim kasabım, şimdi suç işlediğim zaman bütün kasaplar suç mu işlemiş oluyor, bütün kasaplar tutuklanmış hükümlü mü oluyor? Veya birisi gazeteci başka bir meslek var, meslekten olmak, adam öldürme suçundan bağışıklık mı gerektirir?

 

MEHMET ACET: Şu an 18 mi toplam? Yani ayrı ayrı rakamlar verdiniz

 

BEKİR BOZDAĞ: Şimdi değişik örgütlerin yayınları var. Ondan ayrı ayrı rakam verdim. Mesela işte Freedom House’un dediği şeye baktığınızda Freedom House’un yayınladığı rakamda 44 tane kişi var. Şimdi bunlardan 14’ü tahliye olmuş. Bir tanesi hiç öyle bir isim yok bizi cezaevlerimizde. Şu anda 11 tane tutuklu var onların listesinde. Geri kalanda hükümlü. Şimdi baktığınız zaman onların verdikleri rakamlar çok farklı.

 

MEHMET ACET: Bunlarda hepsi olsaydı dediğiniz türden suçlar mı?

 

BEKİR BOZDAĞ: Tabi büyük bir kısmı. Yani ben şimdi tamamı için aynı şeyi söylüyorum. Suç istinat edilen suçlara hatta hükümler kesinleşmiş hükümlere baktığınız zaman onlar da çok net bir şekilde gözüküyor. Sanki şöyle bir hava oluşturuluyor. Yazıyor, çiziyor, oluyor. O zaman şimdi bakın Ak Parti’nin aleyhine yazan gazeteler şimdi Sözcü Gazetesi’ne her gün alın manşetini koyun şimdi Zaman alın koyun, Bugün’ü alın koyun, öbür gazeteleri alın koyun. Daha ben isim vermeyeyim. Televizyonları alın koyun. Ya ben şimdi soruyorum yani Sözcü’de yazan hangi gazeteci hapse girmiş, Cumhuriyet’te yazan hangi gazeteci Başbakana şöyle dedin, hükümete böyle dedin diye hapse girmiş Zaman’da yazan hangi gazeteci hapse girmiş, Bugün’de yazan hangi gazeteci hapse girmiş. Bir baktığınız zaman şöyle bir bana saysınlar, göstersinler. Hükümeti eleştiren Başbakanı eleştiren, Bakanları eleştiren icraatlarını eleştirdi diye işte bütün medya şu anda ulusal yayın yapan medya organlarından bana şöyle çıksınlar, ayırsınlar göstersinler. Bakın bakanı eleştirdi diye falancı gazeteci tutuklandı, bir tane örnek göstersinler. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar rahat Başbakanlara, hükümetin aleyhine hakaret, iftira dolu pek çok şeyi yayın yapan gazete örneği var mı bilmiyorum ama Türkiye’.ye baksınlar: Ben sadece Türkiye’yi eleştirenlere diyorum. Gelsinler Türkiye’ye otursunlar bir gün değil beş gün kalsınlar, on gün kalsınlar gazetelerin yazdıklarını alıp baksınlar kim ne diyor bunlara kim nasıl bir muhatap oluyor öyle bir görsünler bakalım. Bir de Almanya’da olanlar Alman basınına baksınlar, İngiltere’de olanlar İngiliz basınına baksın bir de Türk basınına baksın. Beş gün mukayese etsinler hangi basın kendi hükümetlerini daha çok eleştiriyor hangisi daha rahat ediyor yani örnek olsun diye söylüyorum. Belçika’da soykırımı inkar etmek suç.

 

MEHMET ACET: İsviçre’de.

 

BEKİR BOZDAĞ: Af edersin, İsviçre’de suç ve hapis cezası var. Şimdi İsviçreli bir muhatapla konuştuğumuzda ya gel Türkiye’ye sen soykırımı savunuyorsan gel bizim orada konuş. Ben de yok diyeyim, yok demek de bizim ülkemizde suç değil var demek de suç değil.

 

MEHMET ACET: O tabi doğru da şeye giren bir konu.

 

BEKİR BOZDAĞ: Ama şimdi bakın İsviçre’de yani bir fikri onların kabul ettiğinin aksine söylemek suç, söyleyemiyorsunuz ama hiç kimse kalkıp İsviçre’de basın özgürlüğü yok, ifade özgürlüğü yok demiyor diyemiyor.

 

MEHMET ACET: Şu söyleniyor. Yani bir demokratikleşme istikametinde değil otoriterleşme istikametinde ilerliyor bu hükümet, Türkiye bu hükümet yüzünden. İşte bu dönemde bir iktidar baskısı diye bir şey ortaya çıktı. Daha önce olmadığı kadar gazeteciler işlerini kaybetmeye başladılar. İşte değişik gazetelerde buna dair örnekler gördük. Köşe yazarları bu iktidar baskısı yüzünden işlerini kaybetmeye başladılar. Yani o yargısal kısmı ayrı bu verdiğiniz rakamlar ve örnekler işin bir boyutu bir de bu boyutu var yani burada hiç kimse mahkum olmuyor belki ama işini kaybediyor.

 

BEKİR BOZDAĞ: Burada bir hususun altını ayrıca çizmek istiyorum. Bir gazetede çalışan herhangi birisi iş akdi feshediliyor. Tanıdık birisi, bildik birisi feshediliyor. Eğer bu kişi muhalif birisiyse transfer olarak başka bir yere gitmiş olsa bile ona diyorlar ki bak bu hükümete karşı olduğu için baskıyla gitti. O işine de yarıyor böyle algılanması. Veya patron birini çıkarmak istiyor, kurtulmak istiyor onu bir şekilde uzaklaştırıyor bir bakıyorsun ya ne oldu kendi bir şey demese bile bir yerlerden ya işte falan çevrelerden filan çevrelerden şu oldu, bu oldu diye

 

MEHMET ACET: Bahane olarak mı kullanılıyor yani bu iktidar baskısı lafı

 

BEKİR BOZDAĞ: Tabi ben büyük bir kısmını ben bazıları yollarını ayırmak istediklerini, ayırmak için bunu bir kısmı bahane kullanıyor. Bir kısmı bu işin kendi transfer oluyor, başka yerlere gidiyor, kendi Pazar paylarını arttırmak için kullanıyor. Şimdi bakın bakalım her gün gazetelere ben şimdi gazetelere ben şimdi isim isim vermeyeyim. Başbakanımıza ve hükümetimize sövmeyi ibadet zanneden ve her gün köşelerini inci gibi dizen insanlar var. Sadece bugün değil yıllar yılı aynı şeyler yazıyor. Madem böyle bir diktatörlük var o zaman böyle bir yazıyı nasıl yazabilir herhangi birisi. Ben isim vermeyeyim şimdi bakın biz hükümet olduğumuz günden beri

 

MEHMET ACET: Verin isterseniz yani rahat ederken açık alanda

 

BEKİR BOZDAĞ: Bir sürü yani bir sürü yazı yazıyor her gün sövüyor, sınırsız sövüyor. Eğer Türkiye’de diktatörlük olsa birisi bunu yapabilir mi? Hadi diyelim siz sövdünüz gazete onu basabilir mi? Televizyonlar onu yapabilir mi? Bakın şu anda 17 Aralık sürecinden sonra Başbakanımızın şahsına, Başbakanımızın çocuklarına, ailesine, yakın çevresine dönük neler yapıldı? Türkiye diktatörlük olmuş olsa birileri Başbakanın şahsına, ailesine, böyle bir şey yapmayı bırakın aklından geçirebilir mi? Bir bakın bakayım? Şu anda bir sürü şeyler var. Açılan yüzlerce, binlerce tazminat davası var. Bir bakıyorsunuz ilk duruşmada Başbakanımızın aleyhine temyiz yolu kapalı rakamlardan daha ilk duruşmada tazminata hükmedenler var. Yargının içinde var bunu yapıyor, bakıyorsunuz başkasına istediğiniz kadar size laf söylesinler sizin aleyhinize siz dava açtığınızda bir şey çıkmıyor. Basına bakıyorsun, televizyonlara bakıyorsun her gün konuşuyor. Adam diyor ki otoriterleşiyor. Aynı adam her gün otoriterleştiği dediği hükümetimizin, başbakanımızın aleyhine veryansın ediyor. Yahu otoriterleşme olsa sen bu ver yansını yapabilir misin, Türkiye bunları yapabilir mi, bunlar olabilir mi? Onun için otoriterleşme iddiaları, diktatörleşme iddiaları bile Türkiye’de diktatörleşme ve otoriterleşme olmadığının en somut göstergesi.

 

MEHMET ACET: Tekrar bir ara vereceğim müsaadenizle. Tekrar bir reklam arası dönüşte birlikteyiz efendim.

 

 

 

 

 

MEHMET ACET: Evet tekrar birlikteyiz Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ İskele Sancak’ta, Ankara stüdyolarımızda konuğumuz. Şimdi Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru hakkı tanımıştı 12 Eylül referandumuyla birlikte, son dönemde ciddi bir artış var buraya başvuru konusunda. Çünkü verdiği kararlar da biraz herhalde insanları böyle bir başvuruda bulunmaya yöneltiyor. Tabi Sayın Başbakan’ın da başvuruları oldu onu da biliyoruz. Ne oldu şu anda ciddi bir yığılma var mı? Bireysel başvuruyla ilgili gelişmeler ne durumda Anayasa Mahkemesi’nde?

 

BEKİR BOZDAĞ Bireysel başvuru hakkının tanınması Türkiye için büyük bir reform, büyük bir değişim. Biz anayasa mahkememizi adeta bir insan hakları mahkemesine dönüştüren adımı attık ama bunun sağlıklı işlemesi mahkemenin de Türkiye’nin de hayrınadır, yararınadır. Şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne bir yılda gelen davaya baktığınızda 140 bin civarında bir dava olduğunu görüyoruz, Türkiye aleyhine açılmış şu anda AİHM’in gündeminde 11 bin civarında dava var. Yani 11 bin geçmiş yıllardan sarih olanlar dahil 11 bin. Şimdi Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru Eylül 2013’te başladı, yani rakamları arkadaşlardan sordum ne oldu diye 16 bin civarında. Daha henüz 7 ay, 8 ay filan oldu 16 bin herhalde.

 

MEHMET ACET: AİHM’deki rakamlar düştü o zaman.

 

BEKİR BOZDAĞ Hayır AİHM’deki rakamın üstüne çıktı. Yani tabu daha yılsonuna kadar bunun daha da artacağını görüyoruz. Tabi anayasa mahkememizin bireysel başvuruyla ilişkin konulan kuralları ihlal etmesi bu başvuruları arttırdı. İşte Twitter kararında olağan yargı yolları tüketilmeden bireysel başvuru hakkı kimsenin olmadığı halde başvuruyu karar edip karara bağlayınca bu da ayrı bir patlamaya yol açtı.

 

MEHMET ACET: Herkes orada hak aramaya başladı.

 

BEKİR BOZDAĞ Şimdi insanlar ilk derece mahkemesine gitmeden doğru oraya gidiyor, öte yandan bireysel başvuru konu olarak o hakkın kapsamına girmediği halde herkes bir de anayasa mahkemesine gideyim diye Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor. Anayasa Mahkemesi’nde şu anda büyük bir yığılma var, öyle tahmin ediyorum ki yıl sonuna kadar bu daha da artacak ve bir zaman sonra Anayasa Mahkemesi işini yapamaz hale gelecektir.

 

MEHMET ACET: Ne olacak o zaman?

 

BEKİR BOZDAĞ Bunun için Anayasa Mahkemesi’nin tedbir alması lazım, o da nedir hukuka uygun karar vererek yol yürümesi lazım. Nedir, ön incelemede kabul edilemez olan müracaatları hemen oradan geri göndermesi lazım. Her şeyi kabul edip her şeye ben bakarım dediği zaman olmaz. Örnek olsun diye söylüyorum işte Mahsur Yavaş, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoluyla Ankara seçimini götürdü. Anayasa Mahkemesi bunu görüşebilir mi? Görüşemez. Karara bağlayabilir mi? Bağlayamaz.

 

MEHMET ACET: Niye kabul ettin o zaman?

 

BEKİR BOZDAĞ Neden bağlayamaz çünkü seçim ihtilaflarını kesin karara bağlamak YSK’nın görevidir, YSK kararları aleyhine hiçbir merci Anayasa Mahkemesi dahil müracaat edilemez. Anayasa hükmü bu, şimdi ne yapması lazım, bak hala duruyor Anayasa Mahkemesi geldiği gün aldı ertesi gün dese ki bu kabul edilemez bir müracaattır, geri göndermiş olsa o zaman ne olacak herkes bilecek ki YSK’nin kararları aleyhine Anayasa Mahkemesi’ne gidilemez. Çünkü orada bir gerekçe de koyup reddedecek, şimdi bu anlamda kabul edilemez olan Anayasa Mahkemesi’nin görüşemeyeceği konuları ön incelemede kanun reddini öngörüyor. Mahkeme bu ret işini süratli yaparsa ve hiçbir zaman kanuna aykırı başvuruyu esastan görüşmezse o zaman rahatlar. Twitter’de onu ihlal etti.

 

MEHMET ACET: Peki burada şöyle bir şey mi var o zaman, yani böyle özellikle kamu oyunu yakından ilgilendiren konularda bir ilgi odağı olmak, bir bu dosyalar üzerinden güç devşirmek ve bakın işte ben varım hani Anayasa Mahkemesi olarak, böyle bir şey mi, bir iklim bir ruh hali mi var?

 

BEKİR BOZDAĞ Şimdi Anayasa Mahkemesi Başkanımızın konuşmasında bir cümle geçiyor, belki dikkatinizden kaçmış olabilir. Anayasa Mahkemesi’nin bir temyiz mahkemesi gibi algılanmasından duyduğu memnuniyeti dile getiriyor orada. Şimdi bir defa Anayasa Mahkemesi bir ilk derece mahkemesi üzerinde temyiz mahkemesi değildir. Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdari Mahkemesi üzerinde de süper temyiz mahkemesi asla değildir, ilk derece mahkemesi asla değildir. Bakın şu anda insanlar Anayasa Mahkemesi’ne kimisi ilk derece mahkemesi muamelesi yapıyor, adli ve idari yargıya gitmeden doğrudan mahkemeye gidiyor. Kimisi temyiz mahkemesi muamelesi yapıyor, daha temyiz yolunu tüketmeden Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor, kimisi de süper temyiz mahkemesi muamelesi yapıyor, Yargıtay ve Danıştay’ın Anayasa Mahkemesi’ne gitmemesi gereken kararlarını da Anayasa Mahkemesi’ne götürüyor. Bu Türkiye için ayrı bir sıkıntı olacaktır, Anayasa Mahkemesi şu anda pek çok önemli davaya bak durumunda, şimdi Balyoz orada, yarın başkası orada o zaman insanlar Yargıtay’da, Danıştay’da alamadığı kararı Anayasa Mahkemesi’nden almaya belki başlayacak. Bu sefer de ne olacak yargı arasında da ayrı bir çatışma olacaktır. Bakın Mehmet Bey ben buradan söylüyorum çok net söylüyorum, Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru hakkını anayasa ve yasaya rağmen genişletmeye devam ederse önümüzdeki yıllar içerisinde Türkiye’nin en önemli sorunu Yargıtay, Danıştay, Askeri Yüksek İdari Mahkemesi ve Askeri Yargıtay’la Anayasa Mahkemesi arasındaki bu yetki ve görev tartışmaları oluşturacaktır ve Türkiye oradan da ayrı bir sıkıntıya girecektir. Herkes anayasa ve yasanın çizdiği sınırlar içerisinde kalır ve görevlerini ona göre yaparsa hiçbir sorun olmaz.

 

MEHMET ACET: Burada bir işte AİHM de bunu yapıyor, illa sadece ilk derece mahkemenin verdiği karardan sonra bana gelsin diye bir şey olmaz, AİHM de belli konularda içtihat geliştirip karar verdi diye bir savunma geldi bu Twitter meselesinde.

 

BEKİR BOZDAĞ AİHM’in yaptığı şey şu örnek verdiği olay, bir kişi sınır dışı ediliyor ilk derece mahkemesine gitse oradan karar alıp oraya gelene kadar sınır dışı işlemi bitmiş olacak, kişinin mağduriyeti telafisi imkansız bir noktaya gitmiş olacak. O zaman AİHM’e gidiyor, AİHM bakıyor sınır dışı işlemi o zaman bir karar veriyor, şimdi bu Twitter olayının bununla benzer neresi var? Sınır dışı edilen bir kişi mi var veya birisi idam edilecek orada gitmezseniz hemen karar vermezse asılacak.

 

MEHMET ACET: Telafisi mümkün olmayan sonuçlar falan deniliyor ya.

 

BEKİR BOZDAĞ Olur mu telafisi mümkün olmayan bir şey değil ki bir gün sonra açılır, üç gün sonra açılır, hatta hatırlarsanız Sayın Başkan bir açıklama yaptı bununla alakalı biz kararı esasında daha önceki bir zamanda verdik ama o arada yürütmeyi durdurma kararı çıktığı için onun sonucunu bekledik diyor. Şimdi madem telafisi imkansız bir şey vardı niye aynı gün kararını açıklamadı? Öbürünü bekliyor, burada telafisi imkansız bir durum kesinlikle söz konusu değil, mahkeme başkanımızın AİHM kararına dayandığı durumla benzer bir durumda Twitter olayında kesinlikle yok.

 

MEHMET ACET: Peki bu konuda bir yasa çalışmanız olacak mı? Yani şu konuşuluyor Yargıtay, Danıştay bunların yetkilerini tırpanlamak, Anayasa Mahkemesi’nin mecliste böyle bir çalışmanız olacak mı?

 

BEKİR BOZDAĞ Bireysel başvuru yeni bir hak arama yolu, bu yolu biz demokrasimizi ve hukuk devletimizi güçlendireceğine inanarak açtık, bu yolun sağlıklı işlemesi hepimizin yararınadır. Bu uygulamayı hep beraber görmemiz lazım, uygulamada ortaya çıkan sorunlar nelerdir tespit etmemiz lazım. Benim eminim ki anayasa mahkememiz de yaşayarak bu sorunların kendisinde de ne tür zorluklara, sıkıntılara yol açtığını görecektir, Türkiye de bunu yaşayacaktır. Uygulamayı bir görelim, uygulamayı gördükten sonra bu konuyu belki geniş kapsamlı bir şekilde daha iyi nasıl yapabiliriz diye bir müzakeresi elbette yapılabilir. Eminim ki Anayasa Mahkemesi de kendi içinde bireysel başvuru bir yıl olduktan sonra gelinen noktayı değerlendiren çalışmalar yapabilir. Biz de bakanlık olarak bu konuda çalışmalar yapabiliriz, hep beraber bunu daha iyi hale getirmek için uğraş vermemiz lazım. Yolu kapatan değil bu yolun sağlıklı işlemesi için yeni adımlar atan çalışmaları hep beraber yapacağız. 

 

MEHMET ACET: Diğer konularda Yargıtay, Danıştay oralarda bir yasa çalışması olacak mı?

 

BEKİR BOZDAĞ Şu anda Danıştay’la ilgili bir hazırlığımız var, Danıştay’da biliyorsunuz bölge idari mahkemeleri var ama istinaf yok, şimdi hazırladığımız bir çalışmayla Danıştay’a da daha doğrusu idari yargıya da istinafı getiriyoruz. Bölge idari mahkemeleri istinaf mahkemelerine dönüştürülecek ve tıpkı adli yargıda olduğu gibi idari yargıda da istinafı hayata geçirmiş olacağız.

 

MEHMET ACET: Bunu şimdi bu dönemde yapacak mısınız?

 

BEKİR BOZDAĞ Bununla ilgili hazırlığımız bitti, Bakanlar Kurulu’na da sunduk oradan da onay aldık, muhtemeldir Pazartesi günü kanun tasarısını meclise göndeririz.

 

MEHMET ACET: Bu yeni bir haber.

 

BEKİR BOZDAĞ Yeni bir haber, idari yargıda istinafı hayata geçiriyoruz.

 

MEHMET ACET: Geçireceksiniz evet bu da daha doğrusu yarın Danıştay Başkanı’nın konuşmasında buralara bir atıf olabilir mi bilmiyorum. Şimdi Yargıtay’a bir başvurunuz oldu sanıyorum bu kanun yararına bozma şeyinden yararlanarak Balyoz davasıyla ilgili olarak tekrar yeniden yargılama yolunu açmak üzere atılmış bir adım yorumu yapılıyor. Ben tabi şunu sorayım size tabi bu konularda 17 Aralık’tan sonra sizin bu davalara bakışınız değişti mi? Yani daha önce bunları işte darbe davaları olarak falan nitelendiriyordunuz şimdi bu iş böyle değilmiş, ya da orada bir tehdit ortaya çıktı 17 Aralık’tan sonra yeni müttefiklere ihtiyacımız var, paralel yapıyla mücadele ederken biraz askerlerin de desteğini alalım gibi bir düşünceyle mi bu adımları atıyorsunuz?

 

BEKİR BOZDAĞ Balyozla ilgili Yargıtay incelemesi tamamlandı, karar kesinleşti dolayısıyla kesinleşmiş bir mahkeme kararı var, darbe teşebbüsünde bulundukları iddiasıyla yargılandılar.

 

MEHMET ACET: Hüküm giydiler.

 

BEKİR BOZDAĞ Hüküm giydiler, Yargıtay da bu hükmü doğru gördü. Benim bu noktada kanaatimde bir değişiklik hiç olmadı, şimdi de burada bir darbe teşebbüsü olduğuna ben inanıyorum, Yargıtay kararı da öyle, mahkeme kararı da öyle. Benim bu noktada bir şeyim yok yani hiçbir tereddüdüm yok, çünkü karar da ortada. Ama bir konu var o da şu burada bazı delillerin değerlendirilmediği konusunda iddialar var, yani bu iddiaların doğru olup olmadığını bilmiyorum. Diyorlar ki işte 5 nolu hard disk var bununla alakalı işte şunlar, şunlar, şunlar var bunlar incelenmesi lazım. Eğer dedikleri doğruysa incelenmesi gerekir, doğru değilse de incelenmesi gerekir çünkü doğru olup olmadığını ancak sağlıklı bir incelemeyle anlayabiliriz. Yani baştan reddettiğinizde yanlış yapmış olursunuz, inceleyeceğiz diyelim bir talep geldi biz bunu inceleriz, bilirkişiye göndeririz, bilirkişi raporunu alırız, iddia edilen hususlar doğruysa doğru der ona göre hareket ederiz, yanlışsa sizin iddialarınız yanlış der ona göre hareket etmiş oluruz. Yani bizim söylediğimiz şey budur, bu noktada bir iddia varsa mutlaka araştırılmalı ve sonucuna göre hareket edilmelidir. Balyoz hükümlülerinin avukatları Adalet Bakanlığı’na kanun yararına bozma yoluna gidilmesi için talepte bulundular. Bu 5 nolu hard diski ileri sürerek yargılanmanın yenilenmesi talebinde bulunmuşlar, mahkeme de bu talebi reddetmiş. Ona itiraz etmişler, itiraz da reddedilmiş, dolayısıyla orada Yargıtay’ın incelenmesinden geçmeden kesinleşen bir durum söz konusu diyerek Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma yoluna gitmesini talep etmişler. Ben arkadaşlarıma bu konuyu inceleyin diye talimat verdim, şimdi onlar bunun hukuksal yönden incelemesini yapıyorlar, eğer müracaat etmemizi gerektirecek bir durum varsa biz bu noktada müracaat edeceğiz.

 

MEHMET ACET: Daha müracaat olmadı.

 

BEKİR BOZDAĞ Benim yaptığım açıklama bu konuyu inceletiyorum, yasal bir mani yoksa biz bu müracaat yoluna başvururuz, bunda tereddüt etmeyin şeklinde benim bir açıklamam oldu, ben aynı şeyi düşünüyorum eğer yasal bir.

 

MEHMET ACET: Daha yapılmış bir müracaat yok yani.

 

BEKİR BOZDAĞ Bakanlığa yapılmış bir müracaat var.

 

MEHMET ACET: Hayır Yargıtay’a gitti diye.

 

BEKİR BOZDAĞ Ama bakanlığın Yargıtay’a gönderdiği bir müracaat yok.

 

MEHMET ACET: Peki bir Anayasa Mahkemesi bu konuda bir işte orada nöbetler falan da tutuluyor, bir sürpriz de oradan yapıp bir karar verir mi?

 

BEKİR BOZDAĞ Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yoluyla bu konuyu zannedersem gündemine aldı. Ne zaman görüşecek, karara bağlayacak onu bilemiyorum ama Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın açıklamaları var, bunlarla görüştü Sayın Başkan.

 

MEHMET ACET: Evet doğru.

 

BEKİR BOZDAĞ Değerlendirme yaptı ama başkan bildiğim kadarıyla mahkemede olan davalar nedeniyle pek görüşme kabul etmiyor, yani işte davaları önümüze gelecek tarafsızlığımızı, bağımsızlığımızı etkilenmesin diye, ihsası rey olmasın diye pek görüşme kabul etmediğini ben biliyorum Sayın Başkanın ama Sayın Başkan hem bu konuda açıklama yaptı, hem de bir görüşme yaptı. Bunlar da son derece önemli, herkes tabi takip ediyor, mahkeme ne karar verecek onu bilemiyoruz. Yani mahkemenin vereceği karar elbette önemli o karara herkes uyacaktır.

 

MEHMET ACET: Şimdi 4 eski bakanla ilgili bu 17 Aralık operasyonu sonrası fezlekeler gelmişti, geçen gün oylama yapıldı, bir soruşturma komisyonu kurulması kararı çıktı. Burada işte bir 4 ay falan maksimum sanıyorum çalışma süresi var bu komisyonun, eğer burada bu komisyon bir takım suçlar tespit ederse yüce divana gönderecek misiniz 4 eski bakanı?

 

BEKİR BOZDAĞ Sayın Bakanlar bildiğiniz gibi meclis soruşturma komisyonu kurulmasını bizzat kendileri istedi, dilekçe verdiler, komisyon kurulsun, bizim isimlerimiz üzerinde bir itibar suikastı yapılıyor, itibarsızlaştırılıyoruz ve şahsımız, ailemiz, herkes töhmet altında o yüzden bu konunun araştırılmasını istiyoruz dediler. Soruşturulmasını istiyoruz, bu çerçevede de grubumuz bir soruşturma önergesi verdi, parlamento da kabul etti, önümüzdeki günlerde de soruşturma komisyonu.

 

MEHMET ACET: Anayasa da bunu öngörüyor zaten değil mi?

 

BEKİR BOZDAĞ Tabi anayasa da bunu öngörüyor, bu çerçevede komisyon çalışmalarını yürütüp bir karar verecek. Soruşturma komisyonu cumhuriyet savcısının yetkileriyle hareket eder, esasında bakanlar hakkında cumhuriyet savcılarının soruşturma yapma yetkisi yok, onlara şüpheli deme yetkisi de yok, onlara şu şu şu suçlar dosyalarında şunlar, şunlar, bunlar, bunlar var deme yetkisi de yok. Esas olan şey bir bakanla ilgili ihbar ve şikayet geldiğinde sadece bunu bilgi mahiyetinde meclise gönderebilir, fezleke de gönderemez. Ama şimdi bakıyorsun fezleke geldi o ayrı bir şey ama o sadece böyle bir bilgi geldi, bu bilgi doğrudur, eğridir, haklıdır, haksızdır değerlendirmesini yapmaz, sadece bu bilgiyi ilgili yere intikal ettirir. İşin doğrusu bu, esas soruşturmayı kim yapacak meclis soruşturma komisyonu yapacak, savcılık görevini yapacak meclis soruşturma komisyonu yapacak, delilleri kim toplayacak, bu toplayacak.

 

MEHMET ACET: O zaman kolluk falan polis bunlar devreye giriyor.

 

BEKİR BOZDAĞ Tabi giriyor, soruşturma aşamasında soruşturma komisyonu kolluğa talimat verebilir, mahkemeden bir takım kararlar alınmasını isteyebilir, tıpkı savcı gibi her türlü usul kuralını kullanabilir burada herhangi bir engel yok. Soruşturma komisyonunun incelemesi sonucunda bir karar alacak. Bu karar yüce divana sevki yönünde de olabilir yüce divana sevkine gerek olmadığı yönünde de olabilir. Bu ne yönde karar verecekler şu anda bilmiyoruz. Çünkü bu konuyla alakalı soruşturma yapılmıştır değil. Sadece kamuoyunda yazılan çizilenler var. İşin esası araştırılıp ortaya konulmuş değil, bu komisyon bunu yapacak. Komisyon işi ortaya koyduktan sonra da bir karar verecektir.

 

MEHMET ACET: Sizlerde oy verdiniz

 

BEKİR BOZDAĞ: Hepimizde bunu takip edecek. Ben oy verdim oylama gizli ama ben meclis soruşturma komisyonunun kurulması yönünde oy verdim.

 

MEHMET ACET: Bunu şunun için ben önemsiyorum. Yani bir söylem düzeyinde bugüne kadar hep yolsuzluk yapan varsa aramızda barındırmayız cümlesini hepinizden duyduk, hükümet yetkililerinde. Bu bunun somut bir adımı olarak mı görmeliyiz yani bu cümlenin  eyleme dönüşmüş hali olarak mı görmeliyiz biz bunu.

 

BEKİR BOZDAĞ: Bu cümlenin eyleme dönüşmüş hali olarak bunu değerlendirsek bunu yanlış olur. O zaman biz bu arkadaşlarımızı muhalefetin yaptığı gibi şimdiden mahkum ettik.

 

MEHMET ACET: Hayır varsa diye hani ben

 

BEKİR BOZDAĞ: Ondan sonra mahkum etmiş bunların hakkındaki cezayı kesmiş, infazı da yapmış oluruz. Bizim dediğimiz şey şu; bu arkadaşlarımızda ilgili iddialar var. Bu iddiaların meclisin iradesi doğrultusunda soruşturulması gerçeğinin ortaya çıkarılmasıdır. Biz gerçeğin ortaya çıkmasını istiyoruz. Bu arkadaşlarımız suçlu mu, değil mi? Bu soruşturulsun. Soruşturulduğunda suçlu olduğu yönünde bir rapor çıkarsa onu bir görelim. Ondan sonra elbette karar verecektir, suçlu değilse o zaman ona da görev, buna kim karar verecek, meclis karar verecek. Bizim bu tavrımızın ana nedeni belki şöyle denebilir. Biz hiçbir şeyin üzerini örtmeyiz, örttürmeyiz. Bir iddia varsa bu iddianın sonuna kadar gidilmesinden yanayız, araştırılmasından yanayız gerçeğin ortaya çıkarılmasından yanayız. Bizim bu konuda bir çekincemiz yok. Her konu araştırılabilir biz bu konunun da araştırılmasını istedik sonuçları hep beraber göreceğiz.

 

MEHMET ACET: Aslında benim sorum da sizin söylediklerinizle örtüştü yani farklı cümleler kullandınız ama yine aynı noktaya vardı. Şimdi bir yeni bir gelişme oldu. Bu son dönemde maalesef çok moral bozucu bir takım çocuklara dönük saldırılar, cinayetle biten saldırılar, cinsel istismar, saldırı ve bununla ilgili Bakanlar Kurulu’nun bir çalışması oldu sanıyorum. Ne yapacaksınız? Yani cezalar arttırılıyor sanıyorum. Hazır mı şu anda bu paket?

 

BEKİR BOZDAĞ: Bakanlar Kurulu’nda bu konuyu görüştük. Bakanlık olarak Aile Bakanlığıyla beraber bu konu üzerinde ciddi bir çalışma yaptık. Bakanlar Kurulu’na da bu çalışmamız kabul edildi. Ne getiriyoruz bunun içerisine, bir; çocuklara dönük veya yetişkinlere de dönük cinsel saldırı suçlarının bir defa cezasını arttırıyoruz. Son derece önemli oranda arttırıyoruz.

 

MEHMET ACET: Müebbet.

 

BEKİR BOZDAĞ: Şimdi müebbet değil. Cinsel saldırı suçlarında müebbet yok süreli hapis cezaları var ama cezalar arttırılıyor. İkincisi; cinsel saldırıya uğrayan insanların ruhsal durumunun bozulup bozulmadığına ilişkin rapor isteniyordu tabi bu doğru bir şey değildi. Çünkü cinsel saldırıya uğrayan bir kişinin elbette psikoloji bozulur bunu peşinen kabul etmek gerekiyor. Yasadan bu rapor isteme olayını da çıkarıyoruz ve böylelikle cinsel saldırıya uğrayanın psikolojik durumunun bozulduğunu yasa peşinen kabul ediyor. Bundan dolayı ilgili cezaları da ana cezaya ilave eden bir adım atıyoruz. Ensest ilk defa Türk hukukunda suç haline getiriliyor ve bununla ilgili bir düzenleme bunun içerisinde yer alıyor. Öte yandan bunların infazında da önemli bir değişiklik yapıyoruz. Cinsel saldırı suçları bundan sonra terör suçlarının infazına tabi olacak. Yani aldığı cezanın dörtte üçünü yattıktan sonra şartla tahliye olma imkanı bulacaktır. Diğer kişiler adli diğer adli suçlardan ceza alanlar cezasının üçte ikisini yattıktan sonra şartla salıveriliyordu. Şimdi cinsel saldırı suçunu işleyenlerle ilgili terör suçlarının infazı neyse aynı usulü koyuyor. Çocuklara ilişkin konuda Sayın Başbakanımızın bu konuda da talimatı oldu. Bunlara en ağır cezayı verelim şeklinde çocuklara karşı işlenen öldürme suçlarında. Tabi bizim hukukumuzda ceza zaten en ağır ceza, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veriliyor. Bundan daha ağır bir ceza yok. İdam olmadığına göre en ağır cezamız bu. Çocuklara karşı işlenen cinayetlerle ilgili verilecek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla müebbet hapis cezalarının infazını da terör suçlarının infazı gibi bir usule tabi tutuyoruz. Yeni düzenlemede bunlarda terör suçları gibi infazları yapılacak yani cezalarının dörtte üçünü yatacak. Örnek olsun diye söyleyeyim; bir çocuğu öldüren kişi şu anki mevzuatımıza göre 30 yıl yatıktan sonra eğer ağırlaştırılmış müebbet almışsa şartla tahliyeden yararlanıyordu. Şimdi 39 yıl yatacak.

 

MEHMET ACET: 9 yıl

 

BEKİR BOZDAĞ: İlave etmiş oluyor. Şimdi müebbet hapis alan kişi 24 yıl yattıktan sonra tahliye olabiliyordu. Bu düzenleme yasalaştığı takdirde 30 yıl yattıktan sonra tahliye olacak.

 

MEHMET ACET: Bu tabi işin yargı boyutu. Bunun dışında meselenin belki diğer bakanlıkların alanına giren pek çok psikolojik, sosyolojik başlıklarda var herhalde önemle üzerinde durulması gereken ama bu doğrudan sizin alanınız olmadığı için sormuyorum. Şimdi çözüm süreci çok yani önemli bir başlık. Sizde Adalet Bakanı olarak artık bu sürecin içindesiniz. İmralı görüşmeleri oluyor tekrar bir heyet gitti geldi, açıklamalar var. Heyetten İmralı’nın nabzını yansıtan olumlu bir hava açıklaması olduğu Pervin Buldan’ın yaptığı açıklamaya baktığımızda ama bir taraftan da işte tehditler geliyor. Tekrar çatışmalı döneme dönülebilir. Yani hangi noktadayız? Çatışmaların başlama ihtimali nedir ve olumlu bir şekilde ilerleyeceğinin bilgisine sahip misiniz?

 

BEKİR BOZDAĞ: Çözüm süreci Türkiye’nin hayrına bir süreçtir. Hükümetimizin ortaya koyduğu en önemli projelerden bir tanesidir. Bir yılı aşkındır Türkiye’de silahlar patlamıyor, askerimiz polisimiz terörle mücadele kapsamında şehit düşmüyor, ocaklara ateş düşmüyor. Bu büyük bir rahatlamayı getirdi. Bölgede de bölgede yaşayan insanlarımız hür…. Son derece olumlu bir hava ortaya çıkardı. İşte artık insanlar pikniğe gidiyor pek çok başka yapamadığı şeyleri bugün yapar hale geldi. Şimdiye kadar siz hiçbir annenin evladı terör örgütü tarafından dağa zorla götürüldü diye eylem yaptığına tanık oldunuz mu? Olmadınız ama şimdi anneler çocuklarına sahip çıkıyorlar ve terör örgütünden evladını istiyor onun içinde bölgede protesto yapıyor, eylem yapıyor ve tavır ortaya koyuyor. Tüm bunların tamamı bu çözüm sürecinin doğurduğu olumlu iklimin sonuçlarıdır. Tabi çözüm süreci pek çok kişiyi de rahatsız ediyor. Türkiye’nin tekrar çatışmalı ortama dönmesi ve Türkiye’de tekrar kanın akmasını büyük bir ihtiyatla isteyen çevreler var kesimler var. İçeride var dışarıda var bunlar. Onun için bu sürecin düşmanı bu sürecin dostundan az değil, onlarda çok. Bütün bunlara rağmen bu süreç bugüne kadar sağlıklı bir şekilde ilerledi. Ben her şeye rağmen çözüm sürecinin yine sağlıklı bir şekilde ilerleyeceğine inanıyorum. Süreç içerisinde yavaşlama olabilir, hızlanma olabilir bu sürecin doğasında var. Ama önemli olan sürecin işlemesidir. Ben süreç işledikçe pek çok sorunu çözeceğine sürecin ikna edilmeyen kişileri ve kesimleri de ikna kabiliyeti olduğuna inanıyorum. Sürecin sonuçları herkesi etkileyecektir.

 

MEHMET ACET: Adımlar olacak mı yani bu konuda mesela mecliste bir eve dönüş yasası çıkartacak mısınız? Böyle bir gelişme olacak mı? Yoksa bu şu anda defakto durum devam edecek bu iklim biraz daha uzasın ondan sonra ilerleyen dönemlerde mi bu ve benzer adımlar atılacak. Ya bu eve dönüş yasası sanıyorum kritik bir nokta bu süreç içerisinde.

 

BEKİR BOZDAĞ: Geçmişte pek çok eve dönüş yasaları biz çıkardık ama bugüne kadar hiçbirisi arzu edilen neticeyi vermedi. Hatta biz TCK’nın 221. maddesini de bir nevi eve dönüş yasasının sürekli hali olarak düzenledik. Ama TCK 221. de arzu edilen neticeleri bugüne kadar vermedi. Onun değişik sebepleri var değişik nedenleri var. Onun üzerine tabi hep beraber durmamız ve daha iyi netice verecek bir noktaya getirmemiz elbette lazım ama bugüne kadar pek çok adım atılmış netice olmamış. Çözüm süreci içerisinde yapılacak konular yaptıklarımız hep beraber değerlendirildiğinde yapılacak daha çok işimiz var. Atacağımız daha çok adım var. İşte şimdiye kadar yaptıklarımız büyük bir rahatlamayı ortaya koydu. Eğer hükümetimiz döneminde yapılanlar

 

MEHMET ACET: Bunun devamı istikametinde de bir talep var.

 

BEKİR BOZDAĞ: Tabi, bizden 20 yıl önce yapılmış olsaydı belki bu mesela Türkiye’nin gündeminde şimdi olmayacaktı. Ama biz bu konularda cesur adımlar attık. Yani size deselerdi ki bundan 5 sene önce Türkiye’de orta öğretim kurumlarında Kürtçe ve diğer ülkede konuşulan diller seçmeli ders olarak okutulacak. Milli Eğitim Bakanlığı Kürtçe öğretmeni atayacak deseydi inanır mıydınız? Ama şimdi bunlar yapılıyor. Daha ilerisi özel öğretim kurumlarında Kürtçe eğitim ve öğretim yapılmasının önünü açtık. Bunlar belki yapıldıktan sonra unutuldu gitti ama dünün Türkiye’sinde bunları ağzına alanları vatan haini olarak görüyorlar bunları dile getiren partileri kapatmak için savcılar dava açıyor. Anayasa Mahkemesi’de partileri kapatıyordu. Bunlar artık Türkiye’nin normali haline geldi. Önümüzdeki süreç içerisinde çözüm sürecini güçlendirecek hem bu sürecin daha pozitif sonuçlarını ortaya çıkaracak elbette yapacaklarımız var. Bunlar üzerinde bakanlıklarımız çalışıyorlar ve zaman içerisinde bu çalışmalar somuta dönecek. Bazı yasal düzenlemeler gerektiren konularda yasal düzenlemeler yapılabilir. İdari tasarruflarla yapılacak konularda idari tasarruflarda yapılabilir. Bunların üzerinde kapsamlı bir şekilde çalışıyoruz. Şu anda bu konuda da çalışan uzman ekiplerimiz var. Onlarla beraber bu konu üzerinde de çalışıyoruz. Önümüzdeki zaman içerisinde bu konuda atacağımız yeni adımları elbette kamuoyuyla paylaşacak.

 

MEHMET ACET: Yeni adımlar var.

 

BEKİR BOZDAĞ: Var.

 

MEHMET ACET: Sözlerinizden bunu anlıyorum ve altını çiziyoruz. İmralı’ya gazeteci gidecek mi? Böyle bir haber bir ara çıktı sonra arkası gelmedi.

 

BEKİR BOZDAĞ: Şu anda böyle bir durum söz konusu değil.

 

 

MEHMET ACET: Son olarak Twitter’dan da çok yoğun bir şekilde yöneltilen bir soru, bunu ben size sormak istiyorum. Bu tabi bir kesimi ilgilendiren bir soru. Ama bu kadar yoğun bir talep olunca ister istemez sormak durumundayız. Zabıt katibi alımı meselesi, sınavlar olacak mı, bu konuda insanlar sıraya girmiş vaziyette. Sizden bir şey duymak istiyorlar.

 

BEKİR BOZDAĞ: Zabıt katibi alımı yapacağız. Bizi izleyen bütün vatandaşlarımıza buradan ilan etmiş olalım. Önümüzdeki günlerde bununla ilgili ilanlar yapılacaktır ve sınavlarda yapılacaktır.

 

MEHMET ACET: Kaç kişi, belli mi?

 

BEKİR BOZDAĞ: Şu anda rakam vermeyelim. Bizim Maliye Bakanlığından aldığımız kadrolar var. Bu kadroları biz bakanlığımızın ihtiyacına göre şu anda dağıtıyoruz. O çerçevede hangi ile hangi ilçedeki mahkemeye ne kadar zabıt katibi düşecek bunların hepsini önümüzdeki günlerde ilan edeceğiz. Sınav tarihlerinde yine ilan edilecektir. Sınava hazırlananlar hazırlıklarını sürdürsünler. İnşallah yakın o sınavda yapacak Adalet Komisyonları.

 

MEHMET ACET: Güzel bir haber oldu bu da. İzleyicilerimiz de net bir şekilde cevabınızı dinlemiş oldu. Çok teşekkür ediyorum efendim, yarın Afyon’a gideceksiniz. Afyon Kampı daha önce daha önce Kızılcahamam’da oluyordu. Şimdi yarın, öbür günde oradasınız. Artık Sayın Erdoğan Köşk için aday herhalde değil mi?

 

BEKİR BOZDAĞ: Tabi Başbakanımız onunla ilgili istişarelerini henüz bitirmiş değil. Biliyorsunuz milletvekilleriyle, il başkanlarıyla, delegeleriyle, MYKY’yla, MYK’yla istişareler yapıldı. Hafta sonunda da yine Kızılcahamam’da yine kurucularımız dahil milletvekillerimizin tamamının katıldığı bir toplantı olacaktır. Orada da değişik gündemler var ama eminim bu konuda orada ayrıca istişare edilecektir. Sayın Cumhurbaşkanımız da Sayın Başbakanımızın kendi aralarında da bu konuyu kısmen müzakere ettiklerini biliyoruz basına yansıyan açıklamalardan. Onlarda bir değerlendirme yapacak, sonunda bir karar ortaya çıkacaktır. Tabi 30 Mart seçimi esasında bu tartışmanın da gölgesinde yapıldı. 30 Mart seçimlerinde Ak Parti’nin aleyhinde çalışanlar bir noktada Tayyip Bey’in Cumhurbaşkanı olmasını engellemek saikiyle de çalıştılar ama vatandaş sandıkta Sayın Başbakanımıza, Cumhurbaşkanlığına aday olmak istersen biz senin yolunu kesmeyiz, senin Cumhurbaşkanı olmanı isteriz diye bir mesaj da verdi sandık. Başkaları yol kesmek için uğraşıyor, sen endişe etme biz buradayız. Siz böyle bir adaylık ortaya korsanız biz sizin adaylığınızı destekler sizi Cumhurbaşkanı seçeriz diye bence sandıkta da bir mesaj verdi. Sadece Başbakanımıza değil, Ak Parti’ye değil bütün Türkiye’ye de bir mesaj verdi. Tabi bu mesaj yerini bulur mu, bulmaz mı herkes bunu merak ediyor. Onu önümüzdeki günlerde göreceğiz.

 

MEHMET ACET: Tabi asıl soru şey hani kim Başbakan olacak eğer Sayın Erdoğan köşke çıkarsa sorusu çok daha değerli bir soru gazeteciler açısından.

 

BEKİR BOZDAĞ: Herkes için önemli bir soru ama şunu söyleyelim. Ak Parti’de bu konuda bir sorun ve bir sıkıntı yaşanmız.

 

MEHMET ACET: Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

 

BEKİR BOZDAĞ: Ben teşekkür ediyorum.

 

MEHMET ACET: Size hayırlı yolculuklar diliyoruz, yarın Afyon’a gideceksiniz. Evet reklama gidiyorum kapanış anonsunu dönüşte yapacağım.

 

MEHMET ACET: Evet İskele Sancak’ta bu hafta Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ konuğumuz oldu Ankara’dan. Sayın Bakan tekrar çok teşekkür ediyoruz gecenin bu vaktine kadar bizimle birlikte olduğu için ve değerlendirmeleriniz için. Çok sağ olun efendim

 

BEKİR BOZDAĞ: Ben de teşekkür ediyorum, iyi geceler diliyorum.

 

MEHMET ACET: Bizi izlediğiniz için size de teşekkür ediyorum. Haftaya tekrar görüşmek ümidiyle hepinize iyi geceler diliyorum. Hoşça kalın..

 

 

 

 

 

 

 

Adres

06659 KIZILAY / ANKARA

Telefon

90 (0312) 417 77 70

E-Posta

basinisaretadalet.gov.tr