Tarih: 20.02.2015
Kanal: CNN TÜRK
Program: BAŞTAN SONA
Konuk: ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
Yayın Saati: 22:38:32
Süre: 02:03:40
REFERANS: 17376973
AKİF BEKİ: İyi akşamlar hoş geldiniz. Baştan Sona bu akşam Ankara'dan karşınızda CNN
Türk Ankara ofisindeyiz. Adalet bakanı Sayın Bekir Bozdağ ile konuşacağız. Birçok başlık
var önce Sayın bakana hoş geldin diyelim. Hoş geldiniz Sayın bakan.
BEKİR BOZDAĞ: Hoş bulduk teşekkür ediyorum.
AKİF BEKİ: Birçok başlık var iç güvenlik paketi mecliste çok sıcak gündem. Ama onun yanı
sıra özel yetkili mahkemeler yeniden kuruluyor mu meselesi var. Fethullah Gülen ile ilgili
kırmızı bülten meselesi var. Bugün de bir açıklamanız oldu. Kadına karşı şiddetin mahkeme
adalet boyutu var orada birçok aksaklıktan ve şikâyetten söz ediliyor. Onları da konuşmak
isterim sizinle çözüm süreci meselesi var. Böyle gidiyor başlıklar biz iç güvenlik paketi ile
başlayalım isterseniz. Sıcak gündem mecliste görüşmeler devam ediyor. En son dün akşam
yine bir gerginlik yaşandı Türkiye büyük millet meclisinde siz geçmişte grup başkan vekilliği
de yaptınız. Paketin içeriğine girmeden önce meclisteki bu gerginliği iktidar ve muhalefet
açısından nasıl değerlendiriyorsunuz onu söyler misiniz?
BEKİR BOZDAĞ: Tabi Türkiye büyük millet meclisi milletin kalbi, iradenin yansıdığı yer,
herkesin özenle takip ettiği bir yer. Tüm dünya takip ediyor sadece Türkiye değil. Onun için
milletvekilleri çalışırken bu takibi de dikkate alarak, denetimi de dikkate alarak hem
söylediklerine hem yaptıklarına özen göstermesi lazım. Geçmişte de muhalefet partileri bazı
kanunları engellemek için uğraştılar. Muhalefetin doğal bir vazifesidir. Kanunu eğer
beğenmiyorsa onu engellemek onu beceremiyorsa çıkmasını geciktirmek için iç tüzüğün
verdiği bütün imkânları kullanabilir. Bu normal görüşlerini de söyler bu da normal. Ancak
eğer muhalefet partileri görüşlerini ifade ederken meclisin çalışmasını fiilen imkânsız hale
getirecek bir eylem ve söylem içerisine girerlerse o zaman bu iç tüzük açısından da anayasa
açısından da demokrasi kültürü açısından da kabul edilebilir bir şey değildir. Eğer sizin bir
fikriniz varsa o kanuna dair önerileriniz varsa eleştirileriniz varsa bunu milletin kürsüsünden
anlatacaksınız. Söyleyeceksiniz dile getireceksiniz, iç tüzüğün verdiği bütün imkânları
kullanacaksınız. Buna rağmen yasa çıktı çıkabilir. Ondan sonra yapacak iş anayasa
mahkemesine götürmektir. Çünkü anayasa mahkemesi anayasaya aykırı bir iş yapıldığında
yasama organı tarafından bunu denetleme yetkisine sahip tek yerdir. Oraya götürürsünüz.
Demokratik usul onu gösteriyor. Orada istediğinizi alamadınız mahkeme sizi reddetti. 7
Haziran'da seçim var. Çıkarsınız meydanlara vatandaşın önüne dersiniz ki bu iç güvenlik
paketinde getirilen düzenlemeler şundan, şundan dolayı yanlıştır. Bize yetki verin biz iktidar
olduğumuzda bu paketi değiştireceğiz. Şöyle yapacağız böyle yapacağız. Demokratik
muhalefet böyle olur. Yoksa insanları şiddete çağırarak, parlamentoyu şiddetin merkezine
dönüştürerek insanların hür bir biçimde kullanması gereken kürsüyü kullanılmaz hale
getirerek meclisi çalışmaz kılarak bir muhalefet anlayışı kabul edilemez. Ben onun için
parlamentoda şiddet görüntüsü içeren hiç bir fotoğrafı doğru görmediğimi buradan bir kez
daha ifade etmek isterim. Geçmişte de yaşandı buna bütün milletvekilleri katılmıyor.
Grupların içerisinde bazı milletvekillerinin bu tür hadiselere öncülük ettiğini görüyoruz. Siz
fotoğraflara bakarsanız veya şöyle isimleri bir tararsanız kavga hadiselerine baktığınızda her
partiden bazı milletvekillerinin bu kavga işlerinde hemen, hemen her kavgada ya bir yerinde,
ya başında ya sonunda ya ortasında yer aldığını da görürsünüz. Onun için de grupların da bu
tür hareket yapan milletvekilleri konusunda hassas olmasında fayda vardır. Burası görüşlerin
yarıştığı mücadele ettiği müzakere edildiği yerdir. Yumrukların yarıştığı şiddette partilerin
vekillerinin yarıştığı yer değildir.
AKİF BEKİ: Soruyu sorarken öyle başlamıştım. Siz grup başkan vekilliği yaptınız uzun süre
Ak Parti'de bakanlık öncesinde. Sizin zamanınızda bu tür kavgalar yaşandığında mecliste
kendi grubunuzdan milletvekilleri katılmışsa eğer haklı ya da haksız olduğuna bakmaksızın
uyarır mıydınız, müdahale eder miydiniz?
BEKİR BOZDAĞ: Biz iktidar grubu olarak kavgayı hiç istemeyiz. Neden? Çünkü bizim
derdimiz üzüm yemek yasa çıksın uygulamaya girsin, toplumumuz milletimiz ondan istifade
etsin deriz. Onun için de muhalefet partili milletvekilleri olur olmaz doğru yanlış pek çok şeyi
kürsüden söylerler. Biz esasında 100 tane cevap vermemiz gerekirken bunların belki 10'una
belki de 5'ine cevap veriyoruz. Çoğunu ne yapıyoruz sineye çekiyoruz. Öyle yapıyoruz. Şimdi
de öyle yapılıyor. Bizim zamanımızda onun için biz cevap vermeyiz hepsine onları sineye
çekeriz. Çünkü bizim derdimiz yasa çıksın. Toplumun ihtiyaçlarına sunulsun. Mecliste fazla
zaman kaybetmeyelim. Üzüm yemenin peşinde olduğumuz için bunu tutarız. Şimdi de aynısı
yapılıyor. Ama bizim dönemimizde de bazı kavgalar oldu. Mesela mayın yasası mecliste
görüşülürken tartışmalar oldu. Hatırlarsanız vakıflarla ilgili yasalar görüşülürken öyle oldu. O
zaman da muhalefet partileri memleket bölünecek, parçalanacak, şöyle olacak böyle olacak.
İşte Kürtçe ile ilgili televizyon yayınları meselesi geldiği zaman parlamentoda vatan millet
elden gitti diye bir sürü tartışmalar oldu. Ama şimdi geçen zamana baktığınız zaman o
tartışmaların anlamsızlığını o tartışmaya girenlerin hepsi de gördü. Şimdi vakıflar yasasından
dolayı Türkiye'nin zarar gördüğü olmadığı gibi Kürtçe televizyondan, mayın yasasından bu
ülkenin gördüğü bir zarar yok. Ama maalesef muhalefet partileri o gün öyle bir muhalefet
tercih ettiler. Şimdi de böyle bir muhalefeti tercih ediyorlar.
AKİF BEKİ: Bu meclisteki gerilimle, kavgayla ilgili 2 tarafında da farklı anlatımları var.
Dolayısıyla 2 taraf da kendini haklı görüyor. Karşı tarafın başlattığını söylüyor. Karşı tarafın
başlatmış olması yani ilk yumruğun muhalefetten gelmiş olması bir yani iktidar söylemine
istinaden söylüyorum bunu iktidar grubundan bu kavgaya karışanları haklılaştırır mı? Yani
diyelim ki diyelim ki evet muhalefetten birileri başlattı. İlk onlar sataştı ilk yumruğu onlar
attı. Buna yine fiziki şiddet kullanarak karşılık vermek, cevap vermek doğru mu?
BEKİR BOZDAĞ: Yani fiziki şiddetin hiç bir gerekçesine ben katılmam. Yani şiddet şiddettir
kim tarafından hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın onu doğru görmem. Doğru görülmesini de
doğru karşılamam. Yani bugüne kadar aynı şeyleri söyledim. Ancak muhalefet partileri
şiddete başvurduğunda kürsüyü işgal ettiğinde oradaki çalışmaları engellediğinde eğer siz
bunu sineye çekerseniz. Oh tamam siz engelleyin o zaman biz çıkıp gidiyoruz buyurun
derseniz o zaman da parlamentoyu işletemezsiniz. Parlamento çalışmaz. Darbe dönemlerinde
parlamento kapatılır onun dışındaki bütün dönemde parlamento açıktır. Parlamentonun şerefi
açıklığındadır, çalışmasındadır. Eğer çalışamıyorsa, konuşamıyorsa, üretemiyorsa parlamento
kendi şerefini de koruyamamış demektir. Elbette herkes görüşünü söyler. Ama iktidar grubu
birinci derecede parlamentonun işlemesinden, işletilmesinden, çalışmasından,
çalıştırılmasından sorumlu gruptur. Orada birileri işgal ettiğinde, onlar şiddete başvursun
demiyorum, doğru da görmüyorum. Ama kürsünün şerefini korumak ve orada parlamentonun
çalışmasını sağlamak orada herkesin kendine verilen yetkiye sahip çıkmakla olur. Orada tabi
başkanlık divanı, iç tüzüğün kendine verdiği yetkileri kullanması lazım. Oradaki tartışmalarda
o yetkiler tam kullanıldığı zaman bence iş daha düzgün gider. Ama meclis başkan
vekillerimiz yönetirken genelde milletvekillerini üzmemek için hakaret yapıldığında veya
başka şeyler olduğunda bunlara ilişkin müdahaleyi fazla yapmıyorlar. Belki şimdi bu işin ateşi
geçer biraz bırakalım işi akışında diye düşünüyorlar. Tabi geçmeyince de iş alevleniyor,
büyüyor, başka bir şey oluyor. Ben meclis başkan vekillerimizin yönetimleri sırasında şiddet,
hakaret, yaralayıcı, kaba dil kullananlara karşı gerekli uyarıları vaktinde yapıp bunlara
uymayanlar hakkında iç tüzüğün ön gördüğü müeyyideleri uygulamayı gelenek haline
getirmesi halinde grupları da buna zorlaması halinde ben bu görüntülerin bu kadar olmayacağı
kanaatindeyim. Ama başkan vekillerimiz bu noktalarda biraz toleranslı davranıyorlar. Sonra
da işte dediğim gibi kartopu başka sonuçlara yol açıyor.
AKİF BEKİ: Grup başkan vekillerini ve meclis başkan vekillerini, oturumu yöneten meclis
başkan vekillerini siz onları kast ettiniz öbürünü ben ekledim.
BEKİR BOZDAĞ: Ben meclis başkan vekillerini kast ediyorum. Onları grup başkan vekilleri
de esasında bu konuda meclis başkan vekillerinin yardımcısı olarak görmek lazım. Çünkü
AKİF BEKİ: Yani yatıştırıcı bir rol oynayabilir onlar da
BEKİR BOZDAĞ: Tabi oynaması lazım çünkü gruplar grup başkan vekillerine talimatlarına
orada uyarlar. Eğer grup başkan vekilleri olmasa meclis başkan vekilleri orada yönetim çok
zor olur. Onun için grupları grup başkan vekilleri yönetiyor. E meclisi meclis başkan vekili
yönetiyor. Grup başkan vekilleri de bu noktada ortak tutum ortaya koydukları zaman bu tür
kötü hadiselere engel olabilirler. Ama uygulamaya baktığınızda bu oluyor mu böyle maalesef
uygulamada böyle olmuyor. Orada sıkıntılar yaşanıyor. Tabi bir de olayın içerisinde haklılık
haksızlık penceresinden de değerlendirildiğinde şimdi bakıyorsunuz çıkıyor orada diyelim çok
ağır laflar söylüyor. Şimdi herkes aynı şekilde sabırlı
AKİF BEKİ: Bunu kaldırmakta zor
BEKİR BOZDAĞ: Tabi herkes aynı şekilde sabırlı değil. Oradan birileri daha erken
sinirlenebiliyor. Birisi geç onun için o kürsü bence milletin kürsüsü orada temiz dil ile
konuşmak lazım. Yani hakaretamiz bir dille, küfürle, iftirayla, yalanla kürsüde konuşulduğu
zaman onu dinleyen insanlar bir zaman sonra bunları yapanlara karşı farklı bir şekle giriyor.
Ben o yüzden temiz dilin meclisin dili olması lazım geldiğini hep söylüyorum. Gruplar bunu
yapacak, divan bunu yapacak. Temiz dil kullanmayanları temiz dil kullanmaya mecbur
edecek bir uygulamayı bizim geleneğe dönüştürmemiz lazım.
AKİF BEKİ: Bununla ilgili belki ciddi yaptırımlar getirmek gerek. Çünkü sonuçta herkesi
rahatsız eden bir görüntü var. Çok talihsiz bir görüntü çıkıyor ortaya. Taliban meclisinde falan
görülebilecek cinsten bir görüntü bu yakışmıyor tabi şimdi Türkiye'ye siz de o konuda
muzdarip olduğunuzu söylediniz. En vahim tarafı da galiba bu bileğine güvenen o zaman
mecliste kanun yapacak. Eğer bilek gücü altta kalırsa öbürü ile baş edecek kadar değilse o
zaman bileğine güvenen de mecliste yasayı engelleyecek. Yani kimin bileği daha güçlüyse
onun borusu ötecek. Böyle bir şey kabul edilebilir değil ki.
BEKİR BOZDAĞ: Yani demokratik bir düzen yerine kaba bir düzen o zaman oraya gelir.
AKİF BEKİ: Orman kanunu bu yani kaba kuvvete dayalı
BEKİR BOZDAĞ: Kaba kuvvete dayalı dediğiniz gibi bir düzen olur. O da demokrasinin
özüne aykırı hâlbuki mecliste fikirlerin çatışması önemlidir. Doğru olan o vatandaş zaten
televizyonlarında seyrediyor veya basın yoluyla oradaki çalışmalardan haberdar oluyor. Siz
güzel fikirler söylerseniz sizi dinliyorlar da ben grup başkan vekilliğim ve diğer dönemim
hepsinde güzel fikir söylendiği zaman hakikaten bir kanunun gerçekten yanlışlığını doğru bir
biçimde ortaya koyduğu zaman biz iktidar grubu olarak hiç hayır demedik. Hemen
arkadaşlarımızı çağırmışızdır. Burada söylenenler çok haklı buna bir daha bakalım demişizdir
ve pek çok şeyi değiştirmişizdir. Ama birisi çıkıp bunları yapacağı yerde kanunla hiç alakası
yok şimdi başka şeyleri alıp konuşuyor, alıp konuşuyor, alıp konuşuyor o oraya gidiyor.
Şimdi bizim Anadolu'da insanlar muhalefet partilerine dönük eleştiriler yapıyor. İşte
geçenlerde bir yerde yine konuşulurken muhalefete dönük eleştirilerde bulundular benim
yanımda. Şimdi vatandaş diyor ki biz yine size oy vereceğiz. Niye dedim bize veriyorsunuz
bak muhalefet böyle diyor, şunları söylüyor. Onlar diyor bir şey söylemiyor. Ya hırsızlık,
yolsuzluk onun dışında diktatör yani biz bunları duya, duya artık usandık diyor. Yani adam
bal yiyen baldan usanır. Şimdi bunlar başka laf yok 2 senedir bunun dışında bir cümle
kurdukları yok. Ya benim bunlara artık karnım tok diyor. Yani seçim yaptık kaç defa seçim
oldu. Ben senden proje istiyorum. İktidara geldiğinde ne yapacaksın, neler üreteceksin bunları
söylemiyor. E şimdi onlar şimdi bunun prim yaptığını düşünüyorlar bunlardan konuşuyorlar.
Ama vatandaş başka bir şey söylüyor. Onun için bizim muhalefet partileri vatandaşın ne
istediğini, ölçmesi, duyması, görmesi lazım maalesef duymuyorlar. Bazı gazete manşetlerinin
bazı köşe yazarlarının şeyi nasıl söyleyeyim hatimcisi bunlar. Onları hatmediyorlar sonra
genel kurula gelip onları konuşuyorlar. Ya sen bir gazetenin köşe yazarının borazanı
olacaksın, bir gazetenin manşetlerinin borazanı olacaksan, kendi fikrini değil onların
yazdıklarını alıp her gün mecliste konuşacaksan sana ne ihtiyaç var. Zaten gazete çıkıyor,
televizyon çıkıyor. Hâlbuki insanlar başka şey bekliyor. Onlar da bakıyorlar o şeyi
görmüyorlar insanların gördüğünü öbürlerini görüyorlar. Kin, öfke, nefret saçıyorlar.
Türkiye'nin muhalefeti adeta Türkiye'de bir noktada kin, nefret, öfke her yere egemenmiş gibi
böyle bir kutuplaştırıcı dili Türkiye'nin her tarafına maalesef yayıyor. Yani bundan biz
fevkalade rahatsızız.
AKİF BEKİ: Gazeteler, televizyonlar dediniz de konuya devam edeceğiz parantez açıyorum.
Bugün şöyle bir haber gördüm İstanbul'dan buraya gelirken gözüme çarptı. CHP genel
sekreteri Gürsel Tekin’in bir açıklaması var. Biz seçimlerden sonra işte 8-9 Haziran'da 7
Haziran değil mi seçimler?
BEKİR BOZDAĞ: Evet 7 Haziran
AKİF BEKİ: Yanlış hatırlamıyorsam 8-9 Haziran'da yani seçimlerin hemen ertesi günü
iktidara yakın gazeteleri kast ederek o gazetelere el koyacağız diyor. İşte havuz medyası falan
dedikleri bir şey var onlara el koyacağız diyor. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
BEKİR BOZDAĞ: Ben gazetede bunu görünce şaşırdım. Şimdi herkese diktatör diyorlar ya,
hukuk tanımaz diyorlar ya, hak tanımaz diyorlar ya adam bak daha iktidara talip milletten rey
istiyor iktidar için ben
AKİF BEKİ: Affedersiniz Sayın bakanım affedersiniz arkadaşlar siz benim kulağıma bir şey
söylediğinizde ben size cevap vermiyorum ya tabi ki duyuyorum. Ama ben duyuyorum sizi
siz söylediniz reklama 5 dakika var biz devam ediyoruz. Buyurun Sayın bakanım ısrarlı şey
geldi ikaz geldi kusura bakmayın.
BEKİR BOZDAĞ: Tamam, tamam şimdi tabi bunu söylediğinde şaşırdım ben bir yandan
demokrasi diyeceksiniz, bir yandan gelince ben el koyacağım diyeceksiniz. Bir yandan hukuk
devleti diyeceksiniz, bir yandan ben bunu yapacağım diyeceksiniz. Bir yandan iktidarı
hukukun işlediği konularda eleştireceksiniz öte yandan seçim vaadi olarak özel mülke
efendim el koymayı meydanlarda konuşacaksınız. Kabul edilebilir bir şey değil. Cumhuriyet
Halk Partisi sadece bu olayda değil cumhurbaşkanlığı seçimleri söz konusu olduğunda da
hatırlarsanız. Tıpış, tıpış gideceksiniz, oy kullanacaksınız. Buyurgan bir dil var. Eline bir yetki
geldiği zaman bunu nasıl kullandığını iktidar olduğu dönemlerde Türkiye tanığıdır. Bu
genetik kodlarında var. Esasında diktatörlük, otoriterlik, başkalarının görüşlerine tahammül
etmeme, kendi dışındakilerin hepsini farklı bir şekilde ötekileştirme anlayışı bunların
genetiklerinde var. Yani Türkiye bunları unutmadı. Şimdi baktığımızda belediyelerde bunu
görüyoruz. İşte iktidar belediyesinin CHP olduğu yerlerde, büyükşehirlerde muhalefet
belediyelerine resmi yazı yazıyorlar. Belediye şu hizmetim var ben o hizmeti yazmayacağım
yapmayacağım diye yazı yazıyor. Ankara diyelim hazineden para gönderiyor onların da
payları var nüfusa göre bu paralar gidiyor. Şimdi belediye onların hizmetini görmüyor. Yani
ötekileştiriyor bana oy vermiyorsun diye onları eziyor adeta onun için bu ilkel anlayış
CHP'nin her yerinde var.
AKİF BEKİ: Acaba şöyle bir şeyden mi cesaret alınarak söylenmiş sözler onlar. Şimdi TMSF
yeri geliyor televizyona, gazeteye el koyuyor. Bunun örnekleri oldu mesela uzan medyasına el
koydu. Aynı şey Karamehmet grubu için de oldu. Onların gazetelerine televizyonlarına da
acaba ya biz de seçimden sonra kesin iktidara geliyoruz. CHP 1. parti çıkacak biz hükümet
kuracağız. Gerçi 8-9 Haziran'a yetişmez öyle de olsa ama kurar kurmaz da TMSF gidecek
buralara el koyacak diye mi bakıyor acaba?
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi onu
AKİF BEKİ: Hukuksuzluk dediniz onun için söylüyorum. Bir hukuk mantığı da
BEKİR BOZDAĞ: Onu TMSF ile şimdi TMSF bir kurum BDDK bir kurum. Bunlar işleri
neye göre yapıyor, kanuna göre yapıyor. Bir yere el koyma ile ilgili kanun bazı şartlar
koyuyor. O şartlar varsa zaten onların vazifesi onu yapmak. İktidarın istemesine bağlı değil bu
şartlar oluştuğu zaman onu yapıyor. Geçmişte pek çok bankaya TMSF el koydu. Neden el
koydu? Daha büyük zarar olmasın diye el koydu. Ülkenin ekonomisini korumak için el
koydu. Siyaset istediği için bunu yapmadı. Kanunda ön görülen şartlar oluştuğu için bunu
yaptı. Şimdi Sayın Gürsel Tekin onu demiyor. Biz geliyoruz şartlar nedir, ne değildir onlara
ilişkin durum nedir ona baktığı yok biz geliyoruz geldiğimizde el koyacağız.
AKİF BEKİ: Yani karar verilmiş durumda yani
BEKİR BOZDAĞ: Sanki devlet kararı vermiş ondan sonra gerekçeyi uyduracağım diyor. Ben
idam etmeye karar verdim sizi daha sonra yargılamasını yapacağım gerekçesini uyduracağım
diyen ilkel bir anlayışı ortaya koyuyor. Bu kişinin açıklamasıyla olacak iş değil. O zaman ne
olur iktidara gelen kişi hukuku bir kenara korsa kendine muhalif olan herkesin mal varlığına
el koyar. Şimdi Türkiye'de TMSF'nin el koymaları hiç bir dönemde hukuk dışı olmamıştır.
Her zaman hukuk içinde olmuştur. Ayrıca bunlar yargı denetimine tabidir. Bugüne kadar
Uzan grubunun el konulan bankası ve diğer şeylerle ilgili yargı yapıldı. Hatta uluslararası
mahkemelere konu taşındı. Takime gitti. Pek çok yerde Türkiye haklı görüldü. Pek çok 22
bankaya benim bildiğin el kondu. 21 Şubat ekonomik krizi sürecinde. Bunlardan yargıya
gidenler oldu, gitmeyenler oldu. Ama TMSF'nin yaptığı her şey hukuka uygundur. Hukuka
aykırı bir şey varsa yargıya gider. Bu diyor ki ben hukuk tanımayacağım, kanun
tanımayacağım. Geldiğim zaman el koyacağım. Yani Türkiye hukuksuz kanunsuz bir ülke
değil. Bu CHP'nin zihniyetini gösteriyor kanun benim diyor.
AKİF BEKİ: O zaman şöyle düşünüyor demek ki iktidar ne derse TMSF onu yapar ve onu
yapıyor. Ben de iktidar olursam ben ne dersem TMSF onu yapacak diyor.
BEKİR BOZDAĞ: Onlar esasında kendi açıklamasında da var. Herkes diyor iktidarı kendi
gibi zannediyor. Esasında Cumhuriyet Halk Partisi öyle düşünüyor. Yani ben gelirsem diyor
böyle yaparım diyor. Yani böyle yaparım kanunu istediğim gibi yaparım, şunu istediğim gibi
yaparım. Bazen yolsuzluk isnatları, iftiraları yapıldığı zaman da Allah, Allah ya diyorum niye
yapıyor bu adam. Elinde bir bilgi mi var? Yok, belge mi var? Yok delil mi var? Yok, ondan
sonra konuşmaları dinlediğiniz zaman şöyle alt alta olun yani ben iktidarda olsam ben bunları
yaparım. E siz iktidardaysanız siz yapıyorsunuz. Peşin kabulü üzerinden bir isnat çalışması
yapılıyor. Şimdi bu da aynı şeyi yapıyor. Şimdi geldiği zaman iktidardaki bu zihniyetin
Türkiye'de iktidara gelme imkânı hiç bir zaman yok, gelmesi mümkün değil. Zaten iktidara
geleceğim diye bir derdi de yok. Yerini korumak için uğraşıyor. İktidar talebi de yok onun
için hayal görüyor. Gelirse istediği gibi el koyacağını düşünüyorsa hukuku tanımayacağını
düşünüyorsa Türkiye'de hukuk ona kendisini tanıtır.
AKİF BEKİ: Sayın bakan bir araya gitmem lazım sonra esasa gireceğiz. Meselenin esasına
ısınma turunu tamamladın esasına gireceğiz. Esasa da şununla girmek istiyorum. Siz az önce
dediniz ki mecliste bir takım kanunlar konuşulurken asıl olan, fiziksel güç kullanarak
engelleme yapmak değil asıl olan çıkmak ve o kanunun neden yanlış olduğunu açık bir
şekilde anlatmaktır. Bu anlatılırsa etkili olur. Ama muhalefette diyor ki ne kadar açık
anlatırsak anlatalım sayı konuşuyor mecliste sayısal çoğunluk iktidarda biz ne dersek diyelim,
kanun ne kadar yanlış olursa olsun bunu ne kadar ispat edersek edelim o kanun geçecek.
Başka türlü engelleyemiyoruz. Acaba öyle mi onu soracağım size yani muhalefetten gelen
doğru eleştirilere kapalı mısınız? Hiç bir şekilde bunları dikkate almıyor musunuz oradan
esasa girelim istiyorum. Kısa bir aradan sonra
AKİF BEKİ: Baştan Sona devam ediyor. Adalet bakanı Bekir Bozdağ ile konuşuyoruz. Sayın
Bakan şunda kalmıştık. Muhalefet mecliste biz ne kadar etkili konuşursak konuşalım, ne
kadar doğru eleştiriler getirirsek getirelim. İktidarın kafasına koyduğu bir yasayı geçirmesini
engelleme şansımız yok diyor. Siz dediniz ya fiziksel engelleme olmaz, bilek gücü ile kanun
engellenmez. Burası demokratik bir meclis burada ancak güzel konuşmayla, etkili
konuşmayla engellenir bir yasa bu sayısal çoğunluk meselesi sayısal çoğunluk iktidarda.
İktidar da bizim doğru bile olsa eleştirilerimize kulak vermiyor. Bunları kesinlikle duymuyor.
Dolayısıyla bizim başka engelleme yapma şansımız yok diyorlar. Bunu bazen açıktan ima
yoluyla da olsa söylüyorlar. Ama mikrofonlar kapalıyken, kameralar kapalıyken bunu bu
açıklıkta da söylüyorlar yani bunu söyledikleri biliniyor. Ne diyorsunuz bunun herhangi bir
geçerliliği var mı?
BEKİR BOZDAĞ: İktidar grubu istediği yasayı çıkarır o doğru. Çünkü sayısal oylama
yapılıyor çoğunluk evet dediği zaman o yasa parlamentodan geçer. İktidar isterse ama burada
bir şeyi ayırt etmemiz lazım o da şu muhalefet partilerinin dile getirdiği konular gerçekten
haklı konularsa onlar değişikliğe uğruyor. Bakın bir kanun teklifi veya tasarısı önce
komisyona gelir. Komisyonda görüşülürken şöyle bakın pek çok maddenin iktidarın
muhalefetin hatta STK'ların ve başka ilgili kişilerin bileşenlerin önerileri, teklifleri
doğrultusunda komisyonda pek çok değişikliğe uğruyor. Genel kurula gelirken de kamuoyu
tartışıyor. Tartışırken de orada yanlışlar varsa iktidar grubu oturuyor, bakıyor. Biz çok yaptık
hala da yapılıyor, genel kurulda da bunlar değiştiriliyor. Ancak muhalefet partileri şunu
yapıyorlar. Hani bekâra karı boşamak şeyi var ya yani ben her şeye karşıyım bu yanlıştır. Her
maddeyi farklı bir şekilde anlatıyor. Ama iktidar ne yapıyor iktidar ise realiteden hareket
ediyor. Yani uygulamadan hareket ediyor. Bir yasa geliyorsa bir ihtiyaç o yasayı doğuruyor.
Yaşanan sıkıntılar o yasayı doğuruyor, problemler doğuruyor ve o problemleri çözmek üzere
ihtiyacı gidermek üzere yasa geliyor. Onlar arazide pek çok yerden iktidara iletiliyor. Bunlar
değişmeli şöyle olmalı diyor. İlgili taraflar bunu iletiyor. Sonra iktidar bunu analiz ediyor.
Bakıyor bu talepler doğru mu? Doğruysa bunu kanun tasarısına dönüştürüyor parlamentoya
getiriyor. Şimdi muhalefet arazideki ihtiyaçları bizim gibi okuyamıyor. Esasında onlar
okuması lazım ama okumuyor. Okumadığı için de getirdiğimiz şeyleri yok o öyle değil
böyledir şeklinde değerlendiriyor. Fakat uygulamaya bir bak uygulayıcıları bir çağır bir otur
konuş bakalım. Niye bu çıktı neden oldu orasında değil biz uygulamayı görüyoruz, ihtiyacı
görüyoruz realiteye göre hareket ediyoruz. Eğer muhalefet bu ihtiyacı daha iyi karşılayacak
bir formül veyahutta o realiteye daha uygun bir çözüm ortaya koyduğu zaman biz onu
alıyoruz. Bunun onlarca değil yüzlerce örneği var. Ama onlar sadece konuşuyorlar bir şey
önermiyorlar. Bu yanlış diyor e doğrusu ne be kardeşim. Onu da söylemiyorlar.
AKİF BEKİ: Peki şimdi polis diyor ki sizin verdiğiniz örnekten gidelim. Polis diyor ki bu 6-7
Ekim olaylarında ben bu kadar can kaybı, bu kadar maddi hasar meydana gelmeden, bu kadar
sokak terörü yaşanmadan da bunları durdururdum. Bu işleri kontrol altına alırdım.
Engellerdim bu suçların işlenmesini ama yetkim yetmedi diyor mesela sizden yetki istiyor.
Diyor ki benim şöyle, şöyle yetkilerim olursa yetkimi arttırın ben bunları önlerim. Fakat
polisin bu yetki artırım talebine karşı 6-7 Ekim olaylarını destekleyen o çağrıyı yapan yani
şiddeti daha sonra reddettiler. Ama sonuçta 6-7 Ekim eylem çağrısını yapan HDP ana
muhalefet partisi CHP ve Milliyetçi Hareket Partisi MHP birleşiyorlar. Hayır diyorlar polise
bu yetkiyi vermeyin. Onlar nasıl birleşebiliyor bunun karşısında?
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi ilginç olan şey bu esasında. Onlar nasıl birleşebiliyor. Onun için
bizim bu paketin içindeki maddelere bakmamız lazım neden birleşiyorlar. Onu görmek için
haklılar mı bu birleşmede haksızlar mı? Neler getirdiğine bakmak lazım hiç şunu
anlatmıyorlar. Bu pakette gelen şu düzenlemeye biz şundan karşıyız. Şunlar, şunlar olacak
demiyor. Bir tane laf söylüyor arkasını istediği gibi dolduruyor ve vatandaşı bunun karşısına
dikiyor. Ben şu anda bizim muhalefet partilerinin iktidara karşı birleşmesini şuna yoruyorum.
MHP'nin çoğunlukta olduğu yani oy oranının fazla olduğu yerlere bakın orada 1. parti AK
Parti'dir. Ak Parti'de oy kayması olduğu zaman MHP'ye gidiyor. İşte İç Anadolu bölgesi,
Karadeniz, Doğu, Güneydoğu bölgelerine baktığınızda Doğu'nun bir kısmına baktığınızda
Akdeniz'in belli bölgelerine baktığınızda burada oy kaymaları MHP ile Ak Parti arasında. Ak
Parti zarar gördüğünde, zayıfladığında, yıpratıldığında, itibarsızlaştırıldığında nereye gidecek?
MHP'ye gidecek. Şimdi Güneydoğu Doğu'nun bir kısmına baktığınızda da o bölgede sadece
Ak Parti var HDP dışında. Şimdi MHP diye bir partinin tabelaları bile sahte midir doğru
mudur bilmiyorum. CHP de hakeza öyle şimdi orada bir itibar zedelenmesi olduğunda,
gözden düşme olduğunda oy kayması nereye gidecek oraya gidecek. Şimdi sahil bandında
bazı yerlere gittiğinizde CHP ve Ak Parti var. O zaman bunlar ne diyorlar seçim yaklaşıyor
biz buradan iç güvenlik paketi üzerinden öyle bir algı oluşturalım ki bu algıdan biz her yerde
Ak Parti'ye karşı bir yıpratma kampanyasıyla oy devşirelim. Onun için de Ak Parti'den İç
Anadolu'da MHP'ye kayacak oy. Güneydoğu'da HDP'ye gidecek oy işte diyelim Ege'nin bazı
yerlerinde CHP'ye gidecek oyların tamamı Ak Parti'de bir güç azalmasına neden olduğu için
seçime giderken bu 3 parti burada kendince bir takım argümanlarla ittifak ediyorlar. Ak
Parti'yi yıpratmak, zayıflatmak tabi bu 3 partinin üzerine Pensilvanya'dan işaretle hareket
eden paralel yapılanmayı da bunun içerisine koyduğunuzda 4 tane yapı Ak Parti'yi
zayıflatmak için bir ittifak içerisindeler. Ben onu görüyorum. O yüzden de seçime giderken de
bu ittifakın daha da güçleneceğini her alanda yani birisi bir laf söyledi mi öbürü o lafı biraz
daha vurarak, öbürü daha üzerine hani bir çiviye vurdum mu herkes aynı şeye vurarak. O
söylüyor MHP zıt e HDP ona da zıt ikisi birbirine zıt nasıl bir araya geliyor. CHP de zıt
demek ki bunlar doğru yapıyor algıyı uyandırmak için ben bilinçli bir seçime dönük
kampanyanın yürütüldüğünü düşünüyorum. Ama vatandaşın bu iç güvenlik paketine verdiği
desteği onların doğru okuduğuna da inanmıyorum. Çünkü paketin içini vatandaşa biz
anlatıyoruz. Vatandaş da bu pakete destek veriyor.
AKİF BEKİ: Yani ben de kritik bir kaç maddesini burada kritik edelim konuşalım istiyorum
tekrar. Gerçi mecliste şu anda zaten henüz onlar da usul safhasını geçebildiler mi bugün? En
son geçememişlerdi. Hani gündeme alalım mı almayalım mı öyle mi yapalım böyle mi
yapalım önergeleri ne işte saatlerce konuşup sonuç alamıyorlar.
BEKİR BOZDAĞ: Yazık yani parlamento milletin hayrına olan bir iş yapmayı şu anda kaç
gündür maalesef yapamıyor. Laf yarıştırmaktan iş yapmaya vakit bulamıyorlar.
AKİF BEKİ: Şimdi oyalama bir oyalama ve geciktirme engelleme dedikleri muhalefetin
taktiği yani bunu gecikme hatta seçime kadar 3 ay boyunca bunu oyalayacağız ve
geçirtmeyeceğiz diye HDP eş başkanı Sayın Demirtaş'ın açıklaması var. Dolayısıyla bu
onların bilinçli taktiği bunu hani geciktirelim, oyalayalım diye yapıyorlar. Sizin cevabınızdan
şunu anladım. HDP'nin bu paketin iç güvenlik paketinin içeriğine yani polisin yetkilerinin
arttırılmasına esastan itirazı olabilir. Ama CHP ile MHP'nin asıl itirazı esastan değil onlar
HDP ile Ak Parti'nin yıpratılması noktasında ittifak yaptılar. Bunun üzerinden pakete karşı
çıkıyorlar diyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ: Bunun içindeki bazı konuları da kullanarak bunu yapıyorlar. Anlaşarak
değil, bir araya gelip böyle yapalım değil. Şimdi burada gözaltı
AKİF BEKİ: Herkes bir yerinden tutuyor.
BEKİR BOZDAĞ: Tabi gözaltı konusunu işte diyelim ki arama konusunu, vatandaşın
bireysel hürriyeti ile güvenliği ile irtibatlandırılarak, hürriyetiyle irtibatlandırarak buradan
vatandaşta da lehe bir algı uyanacağını düşünerek bu meseleyi kaşıyorlar biraz köpürtüyorlar.
Tabi HDP o kendi açısından meseleye bakıyor. Çünkü sokaktaki şiddetin pek çok şeyin
içerisinde bakıyorsunuz orada HDP'li vekillerin içinde olduğu veya onlara yakın STK'ların
içinde olduğu yapılar. Pek çok olan işte İstanbul'da başka yerlerde CHP'ye yakın STK'ların
CHP'ye baktığınızda onların da aynı şekilde pek çok şeylerin içerisinde şiddet gösterilerinin
içerisinde gördük. Gezi olaylarında Kılıçdaroğlu kendisi yürüdü ve CHP'nin milletvekilleri
polislere hakaret etti, küfürler yaptı biz bunları hep gördük. Şiddet içerisinde bile çocukları
tahrik ettiler. İstanbul'da da işte Konya'da da cumhurbaşkanımıza hakaret eden 16 yaşındaki
çocuğun arkasındaki suflörün CHP'liler olduğunu çok net bir şekilde görüyoruz. Her yerde
alıyor kullanıyorlar. Yani onun için onlar bir noktada kendi kullandıkları insanların da bu
düzenlemelerden zarar göreceğini hesap ediyorlar tabi öte yandan da bu düzenlemeleri halka
eğer kendi pencerelerinden anlatabilirlerse onu başarırlarsa inandıracakları kişileri Ak Parti
karşısına dikebileceğine inanıyorlar. Buradan Ak Parti'nin zarar göreceğini düşünüyorlar o
yüzden bunu biraz daha köpürtüyorlar diye düşünüyorum.
AKİF BEKİ: Peki bu 16 yaşındaki çocukların hakaretten gözaltına alınması ve son
zamanlarda arttı ben hemen her gün son 3-5 gündür hemen her gün dediğim. Yani sayı 10
değil 30 değil belki ama mesela son 3 gündür 5 gündür hemen her gün işte 1 kişi daha
cumhurbaşkanına hakaretten gözaltına alındı diye haberler okuyorum. Siz vakıf mısınız o
haberlerin ayrıntısına?
BEKİR BOZDAĞ: Haberlerin ayrıntısına vakıfız şöyle vakıfız. Çünkü cumhurbaşkanına
hakareti düzenleyen 299. maddede kovuşturma adalet bakanının iznine tabi cumhuriyet
savcıları soruşturmayı yapıyorlar. Dava açmaya karar verme noktasına geldiği zaman bakan
iznine gönderiyorlar bizden izin alıyorlar. Biz izin verdiğimiz zaman dava açıyorlar. Şimdi
299. maddenin uygulaması bundan önceki dönemlerde de eski cumhurbaşkanlarımız
zamanında da otomatik bir uygulama gibi yani genelde cumhurbaşkanlarımıza dönük
hakaretlerde izinler verilmiş. Baktığımızda bunun istisnaları yok mu çok az ben incelettim.
Yani acaba eski dönemlerde nasıl olmuş diye baktığımızda hepsinde verilmiş.
AKİF BEKİ: İstatistik verebilir misiniz yani?
BEKİR BOZDAĞ: Şu anda istatistik yok elimde
AKİF BEKİ: Yüzde 90'ında mı verilmiş 99'unda mı?
BEKİR BOZDAĞ: Elimde istatistik yok ama büyük bir yani neredeyse tamamına yakınında
verilmiş bir defa şimdi bu bir
AKİF BEKİ: Yani savcı bulundu mu izin istedi mi adalet bakanı veriyor izni.
BEKİR BOZDAĞ: Veriyor ama nasıl veriyor yani beraat edilecek yani herhangi bir hakaretin
olmadığı konularda izin vermiyor zaten. Böyle bir noktada savcılık talepte etmiyor. Savcılık
suçun oluştuğu, cezayı gerektiren bir durum olduğuna kanaat getirirse deliller onu gösterirse o
zaman izin istiyor. Bu durumda da adalet bakanlığı bunu inceletiyor. Gerçekten burada cezayı
gerektiren bir durum var mı? 299. madde kapsamına giren bir şey var mı? O zaman varsa izin
veriyor. Şimdi düşünün adam yazıyor şeye sosyal medyada yazıyor veya gazetesinde yazıyor.
Cumhurbaşkanına sinkaflı küfür ediyor. Şimdi bu konuları eleştirenler, bizde olan dosyaları
ben önlerine koyayım adalet bakanı da onlar olsunlar. Yani vermiyorlarsa vermesinler.
Gelsinler baksınlar yani bir ülkede
AKİF BEKİ: Affedersiniz ana avrat dediğimiz türden mi küfürler?
BEKİR BOZDAĞ: Yani sinkaflı o türler de var başka türler de var. Sadece öyle değil bir sürü
ya o kadar ağır hakaretler, küfürler yapılıyor ki ondan sonra cumhurbaşkanını eleştirdi diye.
Bir cumhurbaşkanını eleştirdi diye hiç bir kimse hakkında izin vermedim. Hiç bir cumhuriyet
savcısı da cumhurbaşkanını eleştiriyor diye soruşturma yapmıyor. Ama Cumhurbaşkanına
küfredilirse, hakaret edilirse normal bir vatandaş nasıl kendisine küfredilmesinden, hakaret
edilmesinden rahatsız olursa elbette cumhurbaşkanlığı makamı da önemli bir makam ve orayı
korumak yasada teminatı altındadır. Yasa onu korumaya değer olarak görmüş onun için suç
saymış. Şimdi ben buradan şunu söylüyorum. Lütfen düşüncemizi ifade edelim, özgürce ifade
edelim. Eleştirilerimizi en ağır şekilde yapalım. Ama küfretmekle, hakaret etmekle eleştiriyi
birbirinden ayıralım. Şimdi sosyal medyada yazıyor ona bütün Türkiye şahit oluyor.
Gazetesinde yazıyor bütün Türkiye şahit oluyor. Yani bir gazete geçen Cumhurbaşkanıyla
ilgili atıyor hırsız Cumhurbaşkanı diye manşet atıyor. Öte yandan da diktatör cumhurbaşkanı
diye Kılıçdaroğlu bağırıyor. Allah aşkına diktatörlüğün olduğu yerde gazeteler böyle peş peşe
manşetlerle ülkenin cumhurbaşkanına böyle bir saygısızlığı, böyle bir terbiyesizliği yapabilir
mi? E yapıyor şimdi o zaman bununla ilgili bir suç soruşturması olduğunda, bununla ilgili
geldiğinde biz ne yapacağız? Aferin iyi yapmışsın öyle mi diyeceğiz? Demeyeceğiz elbette
kanun suç ne ise ona göre bir soruşturma yapılıyor. Ona göre izin veriliyor. Onun için
küfürler, hakaretlerle sınırlı olmak kaydıyla sadece izin veriliyor. Bugüne kadar eleştiri
maksadıyla yapılan hiç bir şeye izin vermedik. Örneğin Konya'daki 16 yaşındaki çocukla
alakalı işte
AKİF BEKİ: Ben de siz ne yaptınız mesela o konuda yapılan işleme itiraz ettiniz o zaman
doğru bulmadığınızı söylediniz.
BEKİR BOZDAĞ: Ben tutuklanmasına itiraz ettim. Neden itiraz ettim yaşı küçük bir defa lise
öğrencisi o suçun ön görülen cezaya baktığımız zaman içeride kalması mümkün değil onun
yani yatmayacak ceza alsa bile. Öyle bir durumda tutuklama tedbiri ağır bir tedbirdir. Öğrenci
olması için onun tutuksuz yargılanması doğrudur. Ben onu söyledim. Beni arayanlara da ifade
ettim. Kamuoyuyla da paylaştım. Ama
AKİF BEKİ: Sizi izninize başvurması gerekmiyor muydu savcının sizden izin alması
gerekmiyor muydu?
BEKİR BOZDAĞ: Hayır tutuklama dava açması benim iznime bağlı. Dava açması yoksa
AKİF BEKİ: Soruşturma ve
BEKİR BOZDAĞ: Soruşturması benim iznime bağlı değil. Soruşturma süresinde tutuklama
kararı çıkabilir. Yani dava açma ayrı bir aşama ama soruşturma evresi bizim iznimize tabi
değil. Ben o delikanlının yaptığı açıklamayı okudum baştan sona bize geldi izne baktığınızda
açıklamanın içi eleştiriler var epey ama bir cümlesi var içerisinde çok açık bir şekilde
Türkiye'nin Cumhurbaşkanına hakaret yapıyor çok net bir şekilde tartışmasız bir şekilde. O
zaman biz izni verdik. Onun için eleştiriye izin değil küfre ve hakarete izin veriyoruz.
AKİF BEKİ: Davanın açılmasına izin verdiniz yani
BEKİR BOZDAĞ: Tabi, tabi izin verdik. Yani orada söylediklerinin içerisinde hepsi için
demiyorum yani çok açık bir şekilde hakaret olduğu kanaatine vardık ve izin verdik. Tabi
yargılanacak mahkeme sonuçta bir karar verecek. Ne karar vereceğini göreceğiz.
AKİF BEKİ: Başka bir, başka bir yol bulunamaz mı mesela yaşı itibariyle diyelim ki 16
yaşında bir çocuk ya gel bir konuşalım arkadaş seninle. Mevzu nedir yani ne istiyorsan her
türlü eleştirini söyle sevmiyorsan sevmediğini, beğenmiyorsan beğenmediğini de söyle ama
bak hakaret yanlış falan diye
BEKİR BOZDAĞ: Onu zaten biz söylüyorum herkes de bunu söylüyor. Kanunda bu bir suç
olarak tanımlanmış. Şimdi savcılar bunu çağırıp böyle bir şey söyleme imkânı yok, onların
öyle bir görevi de yok. Ama siyasetçilerin bunu yapması lazım, siyaset kurumunun bunu
yapması lazım
AKİF BEKİ: Hayır şimdi bu hakemlik
BEKİR BOZDAĞ: Bunu medyanın bunu yapması lazım ama siyaset kurumu bunu yapmıyor.
Yani Kılıçdaroğlu her gün hakaret yapıyor. Onun peşinden giden de bu iyi bir şey diye
zannediyor suç olsa yapmaz diyor. Ama bilmiyorlar ki Kılıçdaroğlu'nun kürsü masumiyeti
var. O grupta söylüyor bunları grupta söylediği için cezai bir karşılığı yok ama tazminata
konu oluyor. Şimdi gençlerin çoğu bilmiyor. Yani Sayın Kılıçdaroğlu
AKİF BEKİ: Bunun serbest olduğunu mu düşünüyorlar?
BEKİR BOZDAĞ: Genel kurulda söylediğini dışarıda söylediği zaman o zaman onunla ilgili
de ceza hukuku anlamında işlem yapılıyor. Şimdi orada görüyor grupta söyleyince zannediyor
ya suç olsa koskoca efendim ana muhalefet genel başkanı bunu konuşmaz diye. Ama onu
koruyan bir anayasa hükmü var.
AKİF BEKİ: Şimdi hakemlik müessesesi diye bir müessese getirdiniz. Belli ihtilaflarda
mahkemelerin iş yükünü dava yükünü de azaltmak için ve bazı şeyler dava öncesi bir safhada
yine yargı marifetiyle yargı nezdinde çözülsün diye bir düzen kurdunuz. Bir müessese ihtas
ettiniz. Benzer bir şeyi burada fahri olarak bu hakemliği işletmek mümkün değil mi? Yani
dediniz ya savcı öyle bir görevi yok çağırıp diyemez ama burada özel bir durum var. Diyelim
ki reşit olmayan bir çocuğun yaptığı bir şey bu hakemliği siyasetten ve medyadan
bekleyemeyiz. Aşırı polisiye olmuş bir ortam var. Yani hakarete küfre maruz kaldığını iddia
edenin siyasi rakibinden bunu maalesef bekleyemiyoruz. Ülke ortamı böyle bir ortam değil.
Maalesef yani hatta bütün siyasilere çağrıda bulunalım yani sizin dokunulmazlığınız var diye
küfrün ve hakaretin serbest olduğu gibi bir izlenim veriyorsunuz ve kötü örnek oluyorsunuz
küçük yaştaki çocuklara da. Aman ha kötü örnek olmayın diye siyasete ben de genel bir
çağrıda bulunmuş olayım. Medyadan da hakemlik bekliyordunuz maden bir medya mensubu
olarak yaptım bunu.
BEKİR BOZDAĞ: Medya da bunu epey yapıyor medyaya da çağrıda bulunun.
AKİF BEKİ: Ama medya da çok politize oldu
BEKİR BOZDAĞ: Manşetlerden küfür yapıyorlar. Yani onlara da bir çağrıda bulunursanız
iyi olur. Hakaret yapıyorlar. Köşe yazılarından yapıyorlar. Yani maalesef, maalesef
AKİF BEKİ: Yani fahri hakem olarak kendi kendimi peki hakem ilan ettim. Bu itilafın
çözümünde belki bir katkım olur. Medyada da küfrü ve hakareti kim kime yapmış olursa
olsun mazur görmüyorum. Mazur görülmesine de şiddetle karşıyım. Maalesef aşırı politize
olmuş bir ortam var. Bunun medyada da yansımaları var. Gazetecilik değil siyaset
yapılabiliyor. Yani verdiğiniz bazı örnekler gazetecilik örneği değil. Genç arkadaşlarımız da
mesleğe yeni başlamış arkadaşlarımız da ayrıca başlamak isteyenleri küçük yaşta yarın öbür
gün büyüyünce gazeteci olacağım diyenler sakın onları gazetecilik buymuş diye almasınlar.
Ha demek ki böyle yapılıyormuş gazetecilik onlar siyaset orada siyaset yapılıyor. Siyasi
muhaliflik yapılıyor o gazetecilik değil bu tamam. Fakat bir taraftan başka bir şey daha var
ben hakareti, küfrü, şiddeti zaten saymıyorum bile hiç bir şekilde mazur görmeyen hiç bir
koşulda kim kime yapmış olursa olsun hiç bir koşulda mazur görmeyen biriyim. Ve gerçekten
iç dünyamdaki karşılığı da bu yani bunu bende sınırı zorladığımda değil açık hakaret küfür
sınırı zorladığımda kendimden asla hoşnut olmuyorum. Yani hani bin özür dilemeye de her
zaman razıyım. Şimdi uzattım lafı şunun için buna rağmen hani 16 yaşındaki bir çocuğun
Fransa'da 8 yaşındaki bir çocuk okulda Charlie Hebdo saldırısını yapan teröristleri övdü. Ben
dedi işte bilmem Charlie Hebdo falan olacağım o saldırganlardan birinin adını söyledi diye
terörü övmekten karakola çekildi. Bu haber oldu. Karakola çekildi ailesi suçlandı. İktidarı
muhalefetiyle Fransız siyaseti büyük ölçüde de bunu doğru buldu. Ama o çocuğu değil de
annesini babasını aslında yargılamak lazım diyenler oldu falan. Şimdi biraz onun gibi bir şey
çocuğun sorgusunda terörü övmekle suçlanıyor ya terör kelimesinin lügat manasını bilmediği
anlaşıldı. Şimdi 16 yaşındaki bir çocuk tabi ki ettiği hakaretin ne manaya geldiğini biliyordur.
Ama hakaretin neden ayıp, yapılmaması gereken bir şey, kötü bir şey, yasak suç bir şey
olduğunu bilmiyor olabilir. Yani henüz o olduğunda onun için reşit diye bir şey var. Şimdi bir
çocuk bunu yaptığında başka türlü davranılamaz mı? Yani hakaretler mücadele edilsin yasal
yollarla küfürle mücadele edilsin yasal yollarla, yasal haklar konmuşsa kullanılmak için
konmuştur. Ben kimse hakarete uğradı, küfür yedi bunun için yasal koruma haklarını
kullanıyor diye eleştirmem. Ama 16 yaşındaki bir çocuğa başka türlü yaklaşılamaz mıydı?
BEKİR BOZDAĞ: Bizim ceza hukukumuzda yaştan dolayı indirimler var. Onlardan istifade
ediyorlar ama alternatif çözüm yolları bizim hukukumuzda arzu ettiğimiz düzeyde maalesef
değil. Şu anda kamu davasının açılmasının ertelenmesi müessesesi var biz getirdik ve CHP'ye
rağmen getirdik. Yani çok karşı çıktılar. Siz olayların üstünü örteceksiniz diye. Arkasından
uzlaşma müessesesini daha etkin hale getirdik. Biraz daha şey yaptık. O zaman ona da karşı
çıktılar. Yani İslam'dan esinlenerek bunu yapıyorlar falan diye karşı çıktılar. Daha sonra
hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesini getirdik. İnsanlar hapse girmesin diye
ve onun üst sınırını maalesef belli bir noktada 2 yılla sınırlamak durumunda kaldık. Çok karşı
çıktılar. Siz falan filan suçları cezaevinden çıkarmak için yapıyorsunuz içeri bunları
sokmamak için yapıyorsunuz diye neler söylendi. Bakın şimdi aynen onlar o zaman öyle
baktılar, öyle gördüler. Hani kanunları eleştiriyorlar ya böyle bakıyorlar her şeye bir ön
yargıyla bunu getiriyor ama acaba bir arka planı var mı diye. Hep böyle bunlar bir hesapla
götürüyor, bir niyeti var. O niyeti okumaya çalışıyor. Kendine göre okuyor sonra onu
eleştiriyor. Ya şunu düşünmüyor bunlar doğru bir müessese getiriyor. Dünyada var bu
müesseseler. Bu müesseseyi daha iyi hale getirmek için biz de iktidar grubuna yardımcı
olalım diye bir yaklaşımın içerisine girmiyorlar. Onun için biz uzlaşmanın kapsamını
maalesef geniş tutamadık. Hangi suçlarda olacak işte hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kavramını geniş tutamadık. Bazı alternatif çözüm yolları var onları gündeme bile getiremedik.
Ama yargı reformu strateji belgesini önümüzdeki haftalarda Türkiye kamuoyu ile
paylaşacağız. Orada yeni alternatif çözüm yollarına ilişkin yapılacakların ipuçlarını veren
açıklamalar yapacağız. Bu konuda yasal düzenlemelerle kapsam genişleten adımlar atılabilir.
Ben adalet bakanı olarak bu konularda kapsamı genişletecek adımlar atılmasının doğru
olacağına inanıyorum. Önümüzdeki zaman içerisinde Türkiye bu konularda da önemli
adımları atacaktır. Örneğin cezada pazarlık usulü var pek çok ülkede. Yani Türkiye'de
konuşulmaktan bile insanlar çekiniyorlar. Yani böyle bir sistemi Türkiye tartışsa kıyamet
kopar mı? Bir alternatif çözüm olarak kıyamet kopmaz. Ama Türkiye bunu sadece akademik
düzeyde konuşuyor. Ama bazı ülkelerde uygulanıyor, başarılı bir şekilde yapılıyor. Biz
uzlaşmanın kapsamını biraz daha genişletsek ve o kapsam içerisinde bunları yapsak veyahutta
diğer dediğim şeylerin kapsamını hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının kapsamını
veyahutta kamu davasının açılmasının ertelenmesinin kapsamını veya başka dediğiniz gibi
alternatif çözümler getirerek onları devreye soksak kötü olmaz. Ama biz bu yeni hukuk
müesseselerini Türkiye'ye getirirken de büyük zorluklarla getirdik. Ama şimdi memnuniyetle
görüyoruz ki o gün bu müesseselere karşı olanların hepsi şimdi bunların kapsamını
genişletelim diyorlar. Ben bundan da memnunum. Önümüzdeki zaman içerisinde bu
konularda önemli çalışmalar yapacağımızı buradan ifade etmek isterim.
AKİF BEKİ: Bunu da bir ön müjde olarak alalım peki şimdi muhalefet bu iç güvenlik yasası
geçerse, bu teklif yasalaşırsa muhalefet gösterilerini yürüyüşlerini yapmaya devam edebilecek
mi? Türkiye'de hala iktidarın hoşuna gitmeyen, sizlerin sevmediği gösteri ve yürüyüşler,
protestolar, eylemler yapılabilecek mi?
BEKİR BOZDAĞ: Ya bizim gösteriden, yürüyüşten, toplantıdan rahatsız olmamız diye bir
şey söz konusu değil. Bakın Taksim 1 Mayıs kutlamalarına CHP'nin iktidar olduğu dönemde
kapatıldı. Taksim'i 1 Mayıs'a biz açtık. İşçi bayramı olarak 1 Mayıs'ı biz ilan ettik. Şimdi
baktığınız zaman onlar geçmişte onu yaptı. Hatta sendikalar grev yaparken onlara destek
veren şeylere dair anayasa çok ciddi yasaklar vardı. Hukukta da bunu karşılığı cezalar vardı.
Bunları biz kaldırdık bir sürü adımlar attık. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerini teminatlı hale
getirdik. En son biliyorsunuz demokratikleşme paketi içerisinde onlara ilişkin hükümet
konserleri vardı onları biz kaldırdık. Bir sürü iyileştirici adımlar attık. Daha rahat bir şekilde
insanlarımız toplanma ve gösteri hakkını kullansın diye biz bundan rahatsız değiliz. Bizim
rahatsız olduğumuz şey toplanma ve gösteri hakkının hukuk dışı bir şekilde kullanılmasıdır.
Hukukun ön gördüğü şekilde kullanılması lazım, kanunlara uygun kullanılması lazım
Avrupa'da nerede toplantı yapılacak, nerede gösteri yapılacak önceden ilan edilmiş yerler var
herkes orada yapıyor. Şimdi biz Türkiye'de de bunları yapıyoruz, biz de ilan ediyoruz.
Valilikler ilan ediyor. Toplantı gösteri yerleri şuralar şimdi oralarda yapılması lazım siz gidin
Londra'da o yerin dışında toplantı ve gösteri yapın yaptırmazlar. Ama Türkiye'de toplantı ve
gösteri için belirlenmiş alanlarda kimse gösteri yapmak, toplantı yapmak istemiyor. Öyle
olunca orada sıkıntılar çıkıyor. Öte yandan toplantı ve gösteri yürüyüşü hadi diyelim burada
yapmadın başka yerde yaptın orada yaptığın zaman veya normal yerinde yaptığı zaman da
demokratik bir biçimde yap. Neyi söylüyorsan söyle, ne yapıyorsan yap, nasıl yürüyorsan
yürü, hangi sloganı atıyorsan at kimse ona bir şey demiyor. Ama siz eğer molotofla insanların
üzerine saldırırsanız, dükkânına saldırırsanız, otobüslere molotof atarsanız, alışveriş
merkezine molotof atarsanız. Yüzünüzü kapatıp elinizle keleşlerle oraya buraya saldırırsanız
bundan rahatsız olmayan hiç kimse olamaz. Bizim rahatsızlığımız terör eylemine
dönüştürülen şiddete dönüştürülen, terörün cirit attığı bir yapıya dönüştürülen toplantı ve
gösterilerdir. Bu esasında normal toplantı ve gösteri yapmak isteyen vatandaşın hakkına
hukukuna da tecavüzdür.
AKİF BEKİ: Sayın Bakan şimdi şöyle bir incelik var. Onları da konuşacağız ama molotofla
ilgili sorular var soracağım ama muhalifler diyorlar ki bu yasaya karşı çıkanlar polise koruma
uzaklaştırma ve benzeri bir takım gerekçelerle gözaltı yetkisi veriliyor. Dolayısıyla henüz suç
oluşmadan suç oluşma oluşacağına dair makul şüpheden hareketle ben makul şüphelendim.
Biraz sonra bu kişi suç işleyecek diye gösteri ve yürüyüşe gelen şahısları 24 saatten 48 saate
kadar gözaltına alabilecek. O onları dolayısıyla oradan uzaklaştıracak. Şimdi o zaman bir iki
üç kimse polisin böyle bir yetkiye sahip olduğu ve kullanabildiği bir yerde artık gösterilere ve
yürüyüşlere gidemez oluruz diyorlar.
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi ben buradan bakın
AKİF BEKİ: Böyle bir keyfilik mi gelecek?
BEKİR BOZDAĞ: Yani buradan dilim varmıyor ama söyleyeceğim yani bunu söyleyenler
kanunun neresinde bu yazıyor bana onu göstermeleri lazım
AKİF BEKİ: Televizyonlarda bangır, bangır söylüyorlar.
BEKİR BOZDAĞ: E yalan söylüyorlar yani gerçeği söylemiyorlar. Kanun orada gözaltına
almak suçüstü halde yapılacak bir işlem suçüstü halde birini suçüstü yakaladın. Kanun onu ön
görüyor bütün suçlarda değil sadece katalogda yazan suçlarda oluyor ve suçüstü halinde
oluyor. Bizim şu andaki, yürürlükteki mevzuatımızda sokaktaki vatandaşın da suçüstü halde
yakalama yetkisi var bırakıl kolluğu senin de şurada birini döverken, öldürürken bir şey
yaparken onu yakalama
AKİF BEKİ: Yakalayıp bağlayabilir miyim oraya?
BEKİR BOZDAĞ: Yakalama yetkin var. Yakalayıp tutma yetkin var yasa veriyor bırakın
kolluğa vatandaşa veriyor. Şimdi bu yasa ne getiriyor böyle bir suçüstü hali olduğu zaman
yakaladığı kişiyi kolluğun gözaltına alma yetkisi getiriyor. Hangi suçlarda örneğin cinsel
saldırı suçunda şimdi cinsel saldırı suçu birisi yapıyor. Siz kolluksunuz adamı tutuyorsunuz
yakalıyorsunuz gözaltına alamıyorsunuz. Savcıya soracaksınız ulaşırsanız savcı bırakın derse
yakaladığınız adamı bırakmak zorunda kalıyorsunuz. Ben şimdi buradan bizi izleyenlere
soruyorum. Cinsel saldırı suçunu işleyen yani daha eski tabirle tecavüz fiilini işleyen birini
kolluk yakaladığında gözaltına alsın mı almasın mı? Şimdi hırsızlık suçu kapsam içerisinde,
yağma suçu kapsam içinde. Sizin evinize hırsız girmiş hemen yakalamışsınız polis gelmiş o
da yakalamış. Şimdi orada savcı yok, hâkim de yok siz olayın yerindesiniz yakalamışsınız.
Savcıyı arıyorsunuz böyle bir durum var savcı serbest bırak derse serbest bırakıyor. O zaman
gözaltına al derse alıyor. Şimdi burada ne getiriyoruz diyoruz ki hırsızı yakaladıysa suçüstü
halinde dikkat edin polis onu gözaltına alır. İfadesini alıp savcıya haber verir. Gelen şey bu
AKİF BEKİ: Anlamadığım bir şey var Sayın bakanım
BEKİR BOZDAĞ: Evet
AKİF BEKİ: Şimdi hâlihazırda polis vatandaşta olan bir yetki mesela vatandaş hırsızlık
yaparken suçüstü halinde bir kişiyi yakalarsa
BEKİR BOZDAĞ: Evet
AKİF BEKİ: Kanunda bu var değil mi kanun bu hakkı veriyor?
BEKİR BOZDAĞ: Var açık, açık
AKİF BEKİ: Poliste bugün bu hak bu yetki yok mu ki
BEKİR BOZDAĞ: Bu yetki poliste de var
AKİF BEKİ: Niye o zaman yeni yetki yapılıyor ki
BEKİR BOZDAĞ: Bak yakalamakla gözaltını karıştırıyorlar. Yakalamak tutmaktır gözaltına
almak tuttuktan sonra karakola götürüp orada belli bir süre tutmayı içeriyor. Şimdi yakalamak
ayrı bir şey gözaltına almak ayrı bir şey Şimdi öyle bir takdim ediliyor ki zaten var bu olsa
zaten buna gerek yok gözaltı kararı bizim mevzuatımızda cumhuriyet savcısı tarafından
veriliyor.
AKİF BEKİ: Polis yakalıyor ama onu götüremiyor.
BEKİR BOZDAĞ: Gözaltına alamıyor.
AKİF BEKİ: Gözaltı işlemi başlatabilmesi için
BEKİR BOZDAĞ: Savcının karar vermesi
AKİF BEKİ: Savcıya sorması lazım kararını
BEKİR BOZDAĞ: Savcı gözaltına al dediği zaman alıyor. Toplantı yürüyüş gösterileri için
toplantıya gelenlerle ilgili makul şüphe ile gözaltı işlemi yok. Kim diyorsa makul şüphe ile bu
kanundan dolayı gözaltına alınacak bunu bana göstermesi lazım.
AKİF BEKİ: Uzaklaştırmak ya da
BEKİR BOZDAĞ: Neden gözaltına alma şeyi yok gözaltı ayrı
AKİF BEKİ: Uzaklaştırma ya da
BEKİR BOZDAĞ: Suçüstü ayrı
AKİF BEKİ: Uzaklaştırma ya da koruma amacıyla gözaltı yapmak ne demek?
BEKİR BOZDAĞ: Onu söyleyeceğim. Şimdi koruma amacıyla gözaltına almak tasarının
içinde vardı ama komisyondan çıkarıldı. Ama uzaklaştırma şeyi var şu anda tasarının
içerisinde uzaklaştırma
AKİF BEKİ: Ne demek o?
BEKİR BOZDAĞ: Örnek vereyim diyelim ki burada bir yangın var. İtfaiye gelmiş, kolluk
gelmiş herkes orada ama birisi orada şey yapıyor tepki koyuyor. Bu yangın niye sönmüyor
falan filan derken ama öte yandan da insanlar bu yangını söndürmek için canıyla çalışıyor.
Şimdi yangını mı söndürecek oradaki vatandaşı mı teskin edecek. Ne yapacak? O zaman bunu
oradan uzaklaştırma yetkisi yok şimdi diyor ki böyle bir durumla karşı karşıya kaldığında o
ilgili kişiyi oradan uzaklaştıracak.
AKİF BEKİ: Bu istismar edilemez mi bu yetki kötüye kullanılamaz mı bu yetki?
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi herkesi değil ki yani bunu kötüye kullanma konusunda herkes
kötüye kullanabilir kanunu çiğnemek istediğinde ama insanlardan birisi bir yasayı kötüye
kullanacak diye ihtiyaç olan bir şeyi yapmamazlık edemeyiz. 2004'e kadar Sayın Beki gözaltı
konusu Türkiye'de aynı bugün şu tasarıda olduğu şekilde polis yapıyordu. 2002'ye kadar şey
2004'e kadar
AKİF BEKİ: Sizin hükümetleriniz
BEKİR BOZDAĞ: Biz getirdik bunu şimdi bizden önceki 765
AKİF BEKİ: Niye geri alıyorsunuz?
BEKİR BOZDAĞ: Uygulamada ortaya çıkan sorunlar nedeniyle geri alıyoruz. Şu anda
uygulamayı biz gördük, araziyi biz görüyoruz. Arazide yaşananlara biz bakıyoruz ve ortaya
çıkan fotoğraf bizi bu noktada adım atmaya zorluyor. Yani biz şimdi bunların doğurduğu
zararları göre, göre bu yasayı değiştirmezsek o zaman ülkemize ve insanımıza zarar vermiş
olacağız.
AKİF BEKİ: Ama 2004'te de bugünkü gibi olan düzenlemeyi siz değiştirirken o
düzenlemenin uygulamada bir takım sorunlara yol açmasından hareket etmiştiniz. Yani
uygulamada sorunlara yol açıyordu. Kötüye kullanılıyordu şikâyetler vardı onun için
değiştirmiştiniz. O şikâyetler şimdi de ortaya çıkarsa diye bir endişe var. Çok yersiz bir endişe
mi?
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi bu endişeyi insanlar dile getirebilir, bunlar olabilir diye getirebilir.
Ama o endişenin olmaması için de tedbirler şimdi eskisinden daha fazla.
AKİF BEKİ: Gözaltında kaybetmek gibi bir şey olabilir mi? Ben uzaklaştırdım dedi polis aldı
götürdü adam yok bir daha izine tozuna ulaşılamıyor.
BEKİR BOZDAĞ: Öyle şey olur mu yani onlar bakın şu anda
AKİF BEKİ: Buna şeytanın avukatlığı diyorlar ama bu artık şeytanın avukatlığı değil bunu
muhalefet söylüyorlar. Ekranlarda söylüyorlar bunu
BEKİR BOZDAĞ: Bakın gözaltına aldığınız kişi ile ilgili işlem yapıyorsunuz kayda
giriyorsunuz. Onu orada devletin gözaltına aldığını görüyor herkes biliyor bunu yani nasıl
yapacaksınız. Savcı gözaltına aldığında kaybolmuyor da polis gözaltına aldığında niye
kayboluyor.
AKİF BEKİ: 90'lı yıllarda bu ülkede bunlar yaşandı yani
BEKİR BOZDAĞ: Ya bakın, bakın şimdi o zaman gözaltına alarak kaybolma falan şeyleri
diye bir kötüye kullanmalar vs. onlarla ilgili hesaplar zaten soruluyor. Yargılamalar yapılıyor
birçok konuda faili meçhullerle ilgili ciddi sonuçlar ortaya çıktı. Onlar da bizim
hükümetlerimiz çıktı. Şimdi biz bu gözaltı konusunda 2004 öncesine dönüşü yapıyoruz. Bunu
yaparken de biz batıya da baktık. Yani batıda hangi ülke nasıl yapıyor diye. Ben izniniz olursa
yanımda bunu getirdim. Sizin aracılığınızla ben bunu kamuoyuyla da paylaşmak isterim. Çok
ilginç şimdi İspanya'da şu anda 120 saat gözaltı süresi var 120 saat bunun 72 saatini polis
yapıyor, polis yapıyor. Fransa'ya bakıyorsunuz 48 saat gözaltı var. Bunun 24 saatini kolluk
yapıyor 24 saatini savcı kararıyla yapılıyor. Şimdi Almanya'ya bakıyorsunuz 48 saat gözaltı
süresi var. Şimdi 24 saatini kolluk yapıyor ikinci 24'te savcının izni ile oluyor. İtalya'ya
bakıyorsunuz 96 saat gözaltı var. Bunun 24 saatini kolluk yapıyor. Şimdi bir başka hep batı
ülkeleri Belçika'ya bakıyorsunuz 48 saat gözaltı var. Tamamına kolluk karar veriyor, kolluk
uyguluyor. Avusturya'ya bakıyorsunuz 48 saat gözaltı var tamamını kolluk uyguluyor. Şimdi
Avrupa Birliğine üye ülkeler bu saydığım ülkeler. Bunların hepsinde bunu kolluk yapıyor ve
kolluk uyguluyor. Savcı da belli bir noktadan sonra devreye giriyor. Şimdi Avrupa birliğinden
de açıklamalar yapılıyor. Şimdi ben buradan soruyorum Almanya yapınca Avrupa birliği
müktesebatına bu gözaltı uygun oluyor. Avusturya yapınca uygun oluyor. İspanya yapınca
uygun oluyor. İtalya yapınca uygun oluyor. Fransa yapınca uygun oluyor. Belçika yapınca
uygun oluyor. Peki, Türkiye yapınca neden aykırı oluyor? Bunu izah etmeleri lazım
AKİF BEKİ: Bunun cevabı şu buna cevap veriyorlar. Bu soru soruluyor mesela yasaya karşı
çıkanlara dinliyoruz tartışmalarda diyorlar ki oralar hukuk devleti, oralarda hak ve hürriyetler
oturmuş durumda. Türkiye henüz bir hukuk devleti değil henüz tam bir demokrasi değil.
Onun için burada olmaz.
BEKİR BOZDAĞ: E şimdi peki ben soruyorum şimdi Londra'da gösteri yaptılar PKK'lılar
başlarına neler geldi gördük. Peki, şimdi buradaki molotoflarla, şiddetle, keleşlerle beraber
gitsinler Londra'da bir gösteri yapsınlar bakalım. Orada nasıl işliyor sistem bir görsünler
bakalım. Şimdi demin siz Fransa'dan örnek verdiniz işte bir çocukla ilgili orada ama mesela
Almanya'da Fransa'da şu dediğimiz hadiselerin bir tanesi olduğu zaman polis nasıl
davranıyor. Bir gösteri olduğunda işte Gezi olayları bizde oldu e aynısı Berlin'de oldu nasıl
davranıldı gördük. İşte Amerika'da oldu nasıl davranıldı gördük. İşte Fransa'da neler oldu bak
Charlie Hebdo'dan sonra o teröristleri kovalarken bütün her tarafı kapattılar. Yolları ilçeleri
şimdi baktığınızda nasıl uygulamalar oldu gördük. Bakın Türkiye'nin uygulamaları bu
noktada onlardan daha demokratik ve hukuk devletine daha uygun uygulamalar. Ama
maalesef biz kendimize bakıp diyoruz ki kötü oluyor. Bakın bugün Almanya'da Türklerin şu
anda birleşmelerini yani dil sınavına tabi tutuyor Almanya diyor ki siz eşinizle bir araya
gelecekseniz sizi Almanca sınava tabi tutuyor. Sınavı geçerseniz size izin veriyor. Yani bu
insan haklarına aykırı bir şey değil mi? Onlarda olgunluk oluşmuş nerede olgunluk?
AKİF BEKİ: Bizim Gezi olayları sırasında çok çarpıcı bir durumdu benim için Gezi olayları
sırasında şiddet vs. hepimiz onlara tepki gösterdik. Sonra bu duran adam eylemi başladı. Ya
eylem olacaksa böyle olsun hani bunda şiddet yok tamam eylem var, protesto var ama şiddet
yok diye burada baya övülmüştü o eylem. O eyleme destek veren Almanya'da bizim
konsolosluğumuzun bulunduğu yanılmıyorsam Hamburg'ta bir yerde bir grup Türk o eyleme
destek için duran adam eylemi yaptılar. 3 kişi ya da 5 kişiydiler. Yolun polisin istediği
tarafında değil de öbür tarafında durdukları için kimlikleri alındı. Hepsiyle ilgili soruşturma
başlatıldı işlem yapıldı. Burada da haber oldu o yani bizim benim gazetemde de haber oldu.
BEKİR BOZDAĞ: Yani nasıl devlet olgunluğu o zaman bu?
AKİF BEKİ: Şimdi sizin söylediğiniz şeye gidiyor. Yani eylemde polisin gösterdiği yerde
durmanız gerekiyor. Eğer orada durmazsanız Amerika'da da öyleydi orada ben görev
yaptığımda da öyleydi.
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi bir şey daha söyleyeyim. Bakın hastalar var, yangınlar var. Şimdi
siz her yerde yapıyorsunuz ya devlet ayarlıyor onu şuradan gidin neden bir yangın olduğunda,
hasta olduğunda bir şey olduğunda o devam etsin. Vatandaşların hayatı engellenmesin. Bir
yandan normal hayat sürsün öte yandan da normal demokratik tepkiler ortaya konsun. Bunu
düzenleyeceksin. Ama şimdi insanların öyle bir derdi yok yolları kapatıyor ölen ölsün. Hasta
ne çekmiş yangın olmuş itfaiye yetişememiş böyle bir dert yok. Bu dert kimin devleti
yönetenlerin onlar tedbir alıyor. Peki, almayacak mıyız biz tedbir?
AKİF BEKİ: Şimdi az önceki argüman sizin bu soruya bir cevap verdiğiniz ben de ne cevap
verdiklerini söyledim. O argüman benim değil başkalarının kullandığı bir argümandı. Ama
şimdi benim de paylaştığım bir argümanla itiraz edeceğim size. Siz adalet bakanısınız ve
savcılıktan geliyorsunuz. Siz Cumhuriyet savcılığından
BEKİR BOZDAĞ: Avukatlık yaptım
AKİF BEKİ: Pardon savcılık yok muydu?
BEKİR BOZDAĞ: Avukatlık yok avukatlıktan
AKİF BEKİ: Ben savcılık da vardır diye siyasetten önce
BEKİR BOZDAĞ: Avukatlık
AKİF BEKİ: Pardon, pardon düzeltiyorum yanlış bilgi kalmış benim hafızamda ama
avukatlıktan gelmiş olun yine de adalet sürecinin mekanizmasının bir tarafındaydınız. Savcıya
ait bir yetkiyi polise devrediyorsunuz. Sizin buna itiraz etmeniz gerekmiyor mu adalet bakanı
olarak?
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi bu yetkinin doğru kullanılması son derece önemli. Yani şu anda bu
yetkinin kullanımı konusunda ciddi sorunlar yaşandı. Ben adalet bakanı olarak bir savcılar bu
yetki savcıya aittir meslek grubunun temsilcisi ben bu yetkiyi vermem tartışmanın içerisine
girmeyi ben doğru görmem. Neden görmüyorum? Çünkü bu ülkenin yararına olan bir konu
şimdi ortada bir sıkıntı var. Bu sıkıntıyla ilgili problemler yaşıyor. İşte Kobani olayları
olurken hatta Patnos'ta yaşandı. Belediyenin içerisinde 100'den fazla insan var yaktılar
belediyeyi. Gözaltı işlemi yakalama yapıyor polis ondan sonra savcılığa intikal ettirecek,
ulaşılıyor savcı serbest bırakıyor. İçeride insanlar var yangın çıkmış Allah göstermesin o
insanlar orada yanacak. Çünkü savcı olay yerinde değil. Molotof atıyor insan elinde molotof
var tam yakalamış polis olayı yaşıyor, suçüstü yapmış yakalamış şimdi savcı bunu görmüyor.
Delili, bilgiyi, belgeyi savcının önüne götürmesi lazım o anda onu götüremiyor.
Götüremeyince savcı diyor ki ortada bir şey yok sen bunu ispat edemiyorsun bırakıyor. İşin
içinde aktör yüzünü kapatmış elinde şey var uygulamada çok ciddi problemler çıktı. Çıkınca
da o zaman onunla ilgili bir tedbir almanız lazım işte hırsız giriyor diyor vatandaş eve ondan
sonra elini kolunu sallayarak gidiyor diyor. Bununla ilgili tedbir almamız gerekiyor ne
yapıyoruz? Biz eski uygulamamızı 2004 öncesi uygulamayı geri getiriyoruz. Burada polis
gözaltı işlemini yapacak, ifadesini alacak. O fotoğraflar hani elinde o şeyler
AKİF BEKİ: Olay anıyla ilgili fotoğraflar
BEKİR BOZDAĞ: Olay anındaki şeyler onları da delilleri de
AKİF BEKİ: Tespitler
BEKİR BOZDAĞ: Tabi dosyasına koyacak ondan sonra savcıya öyle götürüyor. Şimdi ne
yapıyor bir yandan böylesi bir terörün propagandasına, eylemine dönüşmüş bir gösteride onu
provoke edenler de olabilir. Onları bir yandan siz yakalıyorsunuz. O ellerindeki şeylerle bir
yandan da savcı benden bunları isteyecek, delil isteyecek bir de dur bakayım onunla meşgul
olayım. Onun ikisini beraber orada yapmanın fiili bir imkânsızlığı var. O zaman onu orada
yakaladığında gözaltına alması ondan sonra da diğer işlemleri hemen yapıp savcıya intikal
ettirmesi lazım. Orada bir sıkıntı var. Şimdi deniyor ki yakaladığınız zaman bunu siz gözaltına
alma yetkisi de var. Esasında pek çok savcılık bunu beraber uyguluyor. Ama pek çok yerde de
maalesef bunu senin yetkin yok diye uygulamıyor. Uygulamada ciddi problemler yaşanınca
bu problemleri aşmak için bu getirildi. Cumhuriyet savcıları bu anlamdaki yasanın kendine
tanıdığı yetkileri kullanmış olsalardı bu düzenleme hiç gündeme gelmezdi. Ama maalesef bu
yetkiler sağlıklı bir şekilde kullanılmadığı için bu düzenleme gündeme gelmiştir.
AKİF BEKİ: Savcılara da bir eleştiride bulundunuz aslında bir adalet bakanı olarak
BEKİR BOZDAĞ: Tabi ben bir eleştiride bulundum çünkü bir sürü örnek var. Yani siz bakın
ben şimdi somutlaştırmak istemiyorum. Bir yerde bir tecavüz hadisesi oldu. Bizim bir
milletvekilimiz ondan sonra yakalanıyor ondan sonra serbest bırakılıyor. Sonra duyuyor
başsavcı aranıyor. Ya böyle, böyle bir durum var sonra başsavcı devreye giriyor.
AKİF BEKİ: Milletvekili mi başsavcıyı arıyor?
BEKİR BOZDAĞ: Tabi, tabi
AKİF BEKİ: Milletvekiline intikal ediyor olay
BEKİR BOZDAĞ: İntikal ettiriyorlar böyle bir olay var.
AKİF BEKİ: O başsavcıyı devreye sokuyor.
BEKİR BOZDAĞ: O başsavcı aranılıyor. Deniyor ki bakın ben kamuoyu ile paylaşmadım.
Arıyor başsavcı sonra bir araştırıyor hakikaten böyle bir olay bir bakın deniliyor. Sonra
bakıyor ki olay gerçek şimdi yargılanıp cezasını aldı mı ne oldu bilmiyorum. Ama şimdi
bakın savcının önünde olay hemen bütün delilleriyle boyutlarıyla anında olmadığı için savcıya
konu aktarıldığında o zaman
AKİF BEKİ: Sağlıklı karar veremeyebiliyor
BEKİR BOZDAĞ: Çünkü savcı makamında alanda değil alanda kolluk, kolluk bunu yaptığı
zaman oraya getirdiğinde o telefonla ulaşıyor hemen gözaltı işlemleri yapacak. Telefonla
uğraşıyor neler var diyor onu anlatıyor onu o takdir ediyor. O arada ciddi sıkıntılar oluyor.
Uygulamada çok somut ciddi problemler yaşandı onun için bu geliyor.
AKİF BEKİ: Acil araya gitmem lazım dönüşte 11. cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de bu
pakete bir eleştirisi, itirazı var onu soracağım size kısa bir aradan sonra
AKİF BEKİ: Baştan Sona devam ediyor. Adalet bakanı Sayın Bekir Bozdağ bu akşam Baştan
Sona'da konuğumuz. Ankara bürosundan CNN Türk Ankara bürosundan karşınızdayız.
Birçok başlık konuştuk. İç güvenlik paketiyle ilgili tartışmaları sürdürdük en son artık o
tartışmanın sonlarındayız. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bir eleştirisi var pakete
gözden geçirilmesini talep etti. Polise verilecek yetkilerin kötüye kullanılabileceğini söyledi
onu tekrar soracağım. Uyuşturucu satıcılarıyla neden etkin bir şekilde mücadele edilemiyor.
Polisin okul çevrelerinde uyuşturucu satanları alıp götürmesine mani nedir onu soracağım.
Çözüm sürecini konuşacağız. Fethullah Gülen'in durumunu konuşacağız. Özel yetkili
mahkemeler geri geliyor mu o konuyu da soracağım ve kadın cinayetlerinde iyi hal ve tahrik
indirimleri kaldırılamaz mı böyle bir beklenti ve yoğun eleştiri var. Onu da Sayın bakana
yönelteceğim. Ama yine araya gidiyoruz dönüşte kesintisiz son bölümde karşınızda olacağız.
AKİF BEKİ: Tekrar birlikteyiz son bölümle karşınızdayız. Baştan Sona devam ediyor. 11.
Cumhurbaşkanı Sayın Gül'ün itirazında kalmıştık. Abdullah Gül'ün bir itirazı var.
Gündemdeki bu meclisteki iç güvenlik paketinde polise verilecek yetkilerin kötüye
kullanılabileceğini söylüyor. Polisin yetkilerini kötüye kullandığına dair tartışmaların ve
olayların sıcak olduğu bir zamanda polisin yetkilerini arttırmaya da karşı çıkıyor. Diyor ki
zaten yani daha 17-25 Aralık operasyonlarını kast ederek hani bu bir takım sahte, düzmece
suç ihbarlarıyla mahkemeleri kandırarak hâkim kararıyla yapılan dinlemeler ve bir de yasadışı
yapılmış dinlemeler var. Onları kast ederek zaten yetkilerin kötüye kullanılması söz
konusuyken, kullanıldığı söz konusuyken bundan canımız yanmışken şimdi neden polisin
yetkileri yeniden arttırılıyor diye soruyor ve paketi gözden geçirmeye çağırıyor. Böyle bir
olasılık var mı yani paketin gözden geçirilme ihtimali var mı?
BEKİR BOZDAĞ: Kamuoyunda yapılan bütün eleştirileri elbette hükümet olarak biz de takip
ediyoruz. Kim ne söylüyor onlara bakıyoruz. Gerçekten söylenenlerle ilgili yapılması gereken
bir şey var mı onları inceliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı bu açıklamaları da
arkadaşlarımız elbette değerlendirecektir. Yani onda benim bir tereddüdüm yok bakacaklardır.
Ama kötüye kullanma konusuyla ilgili her yetkiyle ilgili bu ihtimal var. Her kamu
görevlisiyle ilgili bir ihtimal var. Şimdi bunlar kötüye kullanıldığı zaman bunu denetleyen
mekanizmalar var. Şimdi mecliste kolluk gözetim komisyonu kanun tasarısı biliyorsunuz var.
O ayrı bir denetim şimdi yargısal denetim var o da ayrı bir denetim. İdarenin bunların
üzerinde bir denetimi var. Bunlar dün de vardı. Ama siz bu denetim mekanizmalarını
işletmezseniz koruyucu kollayıcı bir şekilde işletirseniz tabi o zaman arzu edilen şey olmaz.
Yalnız bu dinlemelerle ilgili hususta bir şeyi ifade etmem lazım gözaltı olayları aleni olaylar
gizli yapılabilecek bir hadise değil. Ama diyelim dinleme gibi konular bunların kamuoyuna
yansıma ihtimali yok. Gizli şeyler gizli olduğu için oradaki kim dinleme aldı ne zaman aldı ne
kadar dinledi bunları aleniyet tespit edene kadar bire bir denetleme imkânı yok ama gözaltı
hadiseleri gizlilikle yapılacak bir iş olmadığı için kamuoyunun da denetimine açık. Diyelim
bir yerde herhangi bir insan gözaltına alındığında, bunu basın gördüğünde bunu takip edebilir.
Ailelerinin haberi olacak diyelim aileleri bunu takip edebilecek. Tabi savcının denetimi var o
bunu takip edecek. Pek çok denetim yolu var. Bakanlığın kendi denetimi var. Bunların hepsi
takip edilecek kötüye kullanan olursa bunun karşılığını görür.
AKİF BEKİ: Bu usulsüz dinlemeleri ve yasadışı dinlemeleri soruşturan bir sürü süreç var şu
an bir sürü savcı var.
BEKİR BOZDAĞ: Tabi şu anda hem savcılarla ilgili hem hâkimlerle ilgili
AKİF BEKİ: Hem polislerle ilgili
BEKİR BOZDAĞ: Hem kollukla ilgili bir dizi soruşturma devam ediyor.
AKİF BEKİ: Ankara'da yürüyen bir soruşturmada savcılık benim de kanuni aldatmacalarla
yani yasal kılıfına uydurularak organize suç örgütü üyesi gibi gösterilip dinlendiğimi tespit
etti. Benim de ifademe başvurdular mağdur olarak bunlar yapılabildi. Şimdi insanlar diyorlar
ki bunları yapabilen bir polisin yetkilerini arttırıyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi bunları bütün polis yapmadı. Yani bir burada genellemeye
gitmememiz lazım polisin içerisindeki yasaları başka hedefler için kullanan başka yerlere
sadakati olan bir grubun yaptığına dair kamuoyunda ciddi iddialar var, ciddi şeyler var.
Buradan hareketle polisin tamamını böyle yapıyormuş gibi değerlendirmek polise gerçekten
haksızlık olur diye düşünüyorum. Yanlış yapanlarla ilgili zaten gerekli hukuksal işlemler
yapılıyor.
AKİF BEKİ: Polise vurma yetkisi veriliyor. Daha doğrusu polisin angajman kuralı
değiştiriliyor. Silah kullanma yetkisi arttırılıyor. Doğru mu? Doğru tereddütle baktınız da
hayır o öyle değil diye kamuoyunda bizim konuştuğumuz ben madde maddede bakmıştım.
Hatta
BEKİR BOZDAĞ: Ben öyle değil diyeceğim onu yine
AKİF BEKİ: Onun için baktım siz öyle baktınız. Yani sanki itiraz edecekmiş gibi ama polisin
vurma yetkisinin arttırıldığı bir vaka da düşünüldüğü gibi mi kullanacak o yetkiyi ona itiraz
edeceksiniz. Şimdi deniyor ki cebinde bilye var diye çekip vuracak bundan sonra adamları.
Elinde molotof var diye çekip vuracak. Yüzünde maske var diye çekip vuracak. Bunları
göreceğiz diye iddialar var bu yasa bu düzenlemeye karşı çıkanlar bunu açıktan iddia
ediyorlar. Görecek miyiz? Yani bu olursa bu korkunç bir şey
BEKİR BOZDAĞ: Bakın şimdi polis vazife ve selayet kanununun 16. maddesinde bu konu
düzenleniyor. Şimdi o kısmı okuyacağım. Şimdi kendisine ve başkalarına işyerlerine,
konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek, tek
veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı,
boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı
saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde silah kullanılabilir diyor.
Düzenleme bu burada yeni olan ne biliyor musunuz sadece molotof yeni. Bu düzenlemenin
hepsi şu anda hukukumuzda var. Molotofta zaten Türk ceza kanununa göre silah kabul
ediliyor. Burada ayrıca yazılmış olması bir farkındalığı arttırmak, bunu kamuoyunun
bilinçlenmesini sağlamak. Yoksa Yargıtay'ın içtihatlarına göre molotof zaten silahtır. TCK
174. maddeye göre cezalandırılmaktadır. Burada yapılan şey bir nevi bir farkındalığı arttırmak
içindi. Burada zikredilmemiş olsa bile molotof silahtır ve silah olarak değerlendiriliyor. Silah
kullanma konusunda yeni hiç bir şey gelmiyor burada.
AKİF BEKİ: Yani polisin hangi şartlarda ve ne şekilde silah kullanacağında molotof
konusunda bir değişiklik yok bir tek molotof konusu açıklığa kavuşturuldu diyorsunuz.
Açıkça yazılı değildi açıkça yazdık diyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ: Evet bunun içinde o da vardı esasında yazılı olmasa bile vardı. Çünkü
burada bakarsanız ne diyor yanıcı, yakıcı, patlayıcı dediğiniz zaman bunun Yargıtay içtihatları
kapsamında molotof olduğu pek çok şeyle sabittir.
AKİF BEKİ: Meclisteki muhalefet partileri bilmiyor mu bunu bu yasa metnini bilmiyorlar
mı?
BEKİR BOZDAĞ: Bunu benden iyi biliyorlar onlar.
AKİF BEKİ: E niye bu kadar gürültü var peki niye bu kadar yaygara var?
BEKİR BOZDAĞ: Bakın bu konuları nasıl anlattıklarına bağlı. Şimdi bu maddeyi şimdi
burada geçiyor ya şimdi zannediliyor ki bu fıkra kanuna bakıyor bunların hepsi yeni
geliyormuş gibi
AKİF BEKİ: Komple yeni yazıldı zannediyor.
BEKİR BOZDAĞ: Hâlbuki bak işte sadece bakın bak burada yazılı olan yer yenileniyor.
Aldım getirdim. Sadece burada molotof var yeni olan onun dışında bakın
AKİF BEKİ: Yani bundan sonra gaz sıkılacak, su sıkılacak yerde silah sıkma yetkisi
verilmiyor polise yani orada da çekip silah sıkmayacak.
BEKİR BOZDAĞ: Öyle bir şey yok işte şey burada
AKİF BEKİ: Peki
BEKİR BOZDAĞ: Yani bu maalesef bir algı operasyonuna kurban ediliyor bu konu yeni bir
şey getirilmiyor silah kullanma konusunda onu söyleyeyim.
AKİF BEKİ: Şimdi bonzai meselesi var. Yani bu yasa ile işte bonzai de önlenecek deniyor.
Bu yasa çıkmasa niye önlenemiyor? Yani okul etrafında bonzai satan, uyuşturucu satan
çeteler, adamlar varsa, polisin gidip onları yakalayıp alıp götürmesine mani nedir, niye alıp
götüremiyor?
BEKİR BOZDAĞ: Şu anda yakalama yetkisi polisin var. Gözaltına alma yetkisi savcıya ait
polis birini yakaladığı zaman suçüstünde falanı yakaladım diye hemen savcıyla irtibata
geçiyor, savcıya bilgi veriyor. Savcının talimatına gözaltı işlemleri yapılıyor. Uygulamada bu
konuda demin de ifade ettim çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Bazı yerlerde yakalama gözaltı
işlemi gibi uygulanıyor. Yakalanıyor, alıyor götürülüyor. Ama bazı yerlerde de bazı
uygulayıcı savcılar diyor ki ne var diyor bir şey var mı olanları anlatıyor o zaman serbest
bırak diyor. Onun için uygulamada sıkıntı şu anda uyuşturucu Türkiye'de çok ciddi boyutlarda
kullanılıyor ve cezaevlerinde en fazla hükümlü ve tutuklunun olduğu suç tiplemelerinden
birisi uyuşturucularla ilgili. Okulların çevrelerinde hatta camilerin çevrelerinde uyuşturucu
satıcıları kümelenmiş durumda. Bunun istihbarat örgütlerimiz biliyor, kolluk biliyor. Şimdi
orada siz görüyorsunuz birisi satıyor yakaladınız. İşte buldunuz bulamadınız yani takip de
ediyorsunuz kişiyi
AKİF BEKİ: Hangi savcı nasıl bir savcı polis uyuşturucu satanı yakaladım dediğinde bırak
der ki?
BEKİR BOZDAĞ: Oraya siz irtibata geçiyorsunuz şey oluyor onu konuşturmanız lazım işte
delil savcı delile göre hareket ediyor. Siz birini yakaladınız hemen o anda bütün delilleri
hemen şey yapamıyorsunuz onun bir ifadesini almanız lazım bir şeyler yapmanız lazım. O
üstündekiler varsa vs. ona dair bir takım çalışmaları yürütmeniz gerekiyor.
AKİF BEKİ: Polislerin o dosyayı tamamlaması lazım
BEKİR BOZDAĞ: Tabi savcı delil olmadan bir konuda karar vermez. Ama polis yakaladı
suçüstü deliller üstündeyse çıkarıp bakacak ifadesini alacak. Belki ifadesinden hareketle başka
yerlerde bir takım incelemeler yapacak. Bu bir nevi o suçun etkin bir şekilde soruşturulması,
failin veya şüphelilerin tespiti bakımından da gerekli bir şey. Şimdi okulun etrafına bakıyor
geziyor. Şimdi polis ne yapacak onu gördü belli zaten bu kişiler. Yakalayacak gözaltına
alacak karakola götürecek. Şimdi gördüğü zaman yakalayacak gözaltına alacak karakola
götürecek. Böylelikle okullardaki çocuklarımız daha güvenli bir şekilde eğitimlerini
alabilecek. Okulların etrafındaki büfelerde, kafelerde bazı yerlerde bunların kümelendiğini
bilmeyen yok. Onun için buralara ilişkin sıkı denetimler de başladı ve bundan sonra da bu
daha etkin bir biçimde uygulanacak.
AKİF BEKİ: Orada dolanan adamın uyuşturucu satıcısı olduğunu biliyor ama uyuşturucunun
o an o adamın üstünde yakalanmayacağını da orada olmayacağını da biliyor polis onun için
mi gidip alamıyor?
BEKİR BOZDAĞ: Yani bir şey belki üstünde yok yapıyor belki başka yere yönlendiriyor.
Sözlü falan yere git diyor filan diyor yani yakalıyorsunuz üzerinde bir şey yok ama o işi
yaptığını biliyorsunuz. Onun için de orada
AKİF BEKİ: Ama yakalayamazsınız ki o zaman
BEKİR BOZDAĞ: Hayır, hayır şimdi takip ediyor onlar yapıyor onun için onun bir ifadesini
alması lazım yakalıyor suçüstü yapıyor bir de üzerinde var şeyler. Karakola götürecek
ifadesini alacak, dosyaya tekabül ettirecek savcıya intikal edecek.
AKİF BEKİ: Ya da bir öğrenci belki ifadesinde filanda aldım diyor ama adamın üstünde
yakalanamıyor uyuşturucu o halde mi acaba savcı anlamaya çalışıyorum. O halde mi şey
yapıyor?
BEKİR BOZDAĞ: Yani işte bu polis bu okul etraflarında kümelenmiş bulunan bu uyuşturucu
satıcılarıyla ilgili tedbirleri alamıyor. Şimdi bu çerçevede ne yapacak? Uyuşturucu da bunun
kapsamında olduğu için okul çevrelerinde orada her yerde değil okulun 200 metrelik mesafesi
içerisinde mabetlerin, camilerin ve okulların belli metre mesafesi içerisinde uyuşturucuyla
ilgili bir şey olduğu zaman gözaltı işlemi uygulayabilecek.
AKİF BEKİ: Suçüstü halinde mi yoksa şüphelenip de gözaltı yapabilecek mi?
BEKİR BOZDAĞ: Suçüstü hali
AKİF BEKİ: Orada da suçüstü hali
BEKİR BOZDAĞ: Tabi şüphe üzerine yok
AKİF BEKİ: Bunun üzerinde uyuşturucu yoksa suçüstü nasıl yapacaksınız?
BEKİR BOZDAĞ: Ya suçüstü işte yakaladığınız zaman suçüstü yani suçüstü yoksa şüphe ile
birini gözaltına alması mümkün değil. Burada makul şüphe falan yok yani kamuoyunda
makul şüphe ile bu yapılacak bu büyük bir çarpıtma. Burada suçüstü halinde yani yakalayıp
gözaltına alacak. Satarken, taşırken vs.
AKİF BEKİ: Bir kaç başlığımız daha var önemli başlıklar onlar da hızlı, hızlı ben size
sorayım. Kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet şimdi en çok şikâyet edilen konulardan bir
tanesi şu ya deniyor ki adam kadın katili suçüstü yakalanmış itiraf da etmiş her şey tamam
ama mahkemede hâkim karşısında boynunu büküyor. Kravat takıyor saygılı el pençe divan
duruyor. İyi halden, mahkemedeki saygılı duruşundan ya da tahrikten dolayı çok da beni
kışkırttı tahrik etti onun için öldürdüm diye tahrik indirimi alıyor ve ciddi ceza indirimleri
alıyor. Giriyor 2 sene 3 sene en fazla, en kabadayısı yatıyor sonra çıkıyor deniyor. Bu
indirimleri tahrik indirimini, iyi hal indirimini kadın cinayetlerinde kaldırmak mümkün değil
mi?
BEKİR BOZDAĞ: Ben kadın cinayetleri konusunda hukuksal bir sorun olduğunu
düşünmüyorum. Yani kadın cinayetleri, kadına karşı şiddetin kanuni düzenleme eksikliğinden
veya cezaların azlığından kaynaklandığını düşünmüyorum. Çünkü bizim hukukumuzda şu
anda cezalar bu konularda azami noktada en son hatırlarsanız 2014 Haziran'ında cinsel saldırı
suçlarının cezalarını ciddi oranda arttırdık. İnfazı da terör suçları gibi yaptık. Dörtte üçü infaz
haline getirdik. Töre ve namus cinayetleriyle ilgili biz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla
cezalandırıyoruz. En ağır cezayı orada getirdik. Aile içi şiddeti resen takip edilebilir bir suç
haline getirdik. Yani bu konuda çok ciddi tedbirler yasal aldık, cezaları arttırdık. Ama bütün
bu cezalara rağmen suçların işlenmeye devam edildiğini görüyoruz. Bu neden kaynaklanıyor
şundan bizim gördüğümüz suç işleyenler esasında ben şu suçu işlersem şu kadar ceza alırım
diye bir hesabın içine girmiyorlar. Onlar suçu işledikten sonra bununla ilgili şeyler yapıyor.
AKİF BEKİ: Cezanın caydırıcılığı yok o zaman
BEKİR BOZDAĞ: Tabi caydırıcılığı esasında arzu edildiği gibi bir netice doğurmuyor.
Örneğin idam cezası bizim hukukumuzda ne zaman kalktı? 2002'nin Ağustos'unda kalktı. O
zamana kadar var mıydı vardı. Peki, 30 senedir o zaman belki 20 yıldır diyelim 20 yıldır terör
var. Polisimiz askerimiz şehit ediliyor karşılığı idam e peki vazgeçildi mi terörden? Adam
öldürmenin bazı hallerinin karşılığı idamdır. Adam öldürme suçları bitti mi? İdam cezası da
tek başına bu suçları bitirmede yetmiyor.
AKİF BEKİ: İdamın kaldırılması söz konusu mu?
BEKİR BOZDAĞ: Tabi, tabi yok idamın geri gelmesi söz konusu değil.
AKİF BEKİ: Pardon geri gelmesi
BEKİR BOZDAĞ: Çünkü idam bu meselede çözüm değil. Şu anda kadına karşı bu tür
cinayetlerde uygulanan ceza bizim mevzuatımızdaki en ağır cezadır. Bundan daha ağır ceza
yok zaten
AKİF BEKİ: Bence de idam geri gelmesin ama bu girenlerin geri gelmesi sağlanamaz mı?
Yani 2 yılda kadın katili 3 yılda 5 yılda dışarıya çıkar mı?
BEKİR BOZDAĞ: 2 yılda kadın katili 3 yılda 5 yılda dışarı çıkamaz. Onlar gerçek bilgiler
değildir. Şu anda bakın kadın katili ağırlaştırılmış diyelim bir kadını öldürdü. İşte Özgecan
kızımızı öldüren canavarca bir hisle hareketle onu vahşice öldüren kişinin cezası kanunda
ağırlaştırılmış müebbet hapis 36 yıl içeride kalacak. 36 yıldan önce çıkması mümkün değil
AKİF BEKİ: Bu Ümraniye'de bir öğretmenin annesi kaçırılmış, tecavüze uğramış ve
öldürülmüştü vahşice 4-5 yılda çıktı diye daha yeni televizyonlarda konuşuluyordu. Bunun
gibi başka örnekler var.
BEKİR BOZDAĞ: 4-5 yılda çıkması mümkün değil. O bilgilerin teyide muhtaç
AKİF BEKİ: 7 yılda çıkandan bahsediliyor, 5 yılda çıkan
BEKİR BOZDAĞ: Teyide muhtaç olduğunu düşünüyorum yani mümkün değil. Yani bizim
kanunlarımız karşısında o bilgiler gerçeği yansıtmıyor.
AKİF BEKİ: Peki kamuoyunda bu konuda ciddi bir duyarlılık var. Siz kendi kayıtlarınızdan
bir çalışma yapamaz mısınız kamuoyunu bilgilendirici? Yani adalet bakanlığı kadına karşı
işlenen suçlarda cezalar ne ölçüde uygulanmış. Erken çıkan yani 3 yılda 5 yılda çıkan katil var
mı yok mu veriler nelerdir. Bu konuda bir istatistik verilemez mi kamuoyuna?
BEKİR BOZDAĞ: Verebiliriz.
AKİF BEKİ: Madem bu konuda yanlış olduğunu düşündünüz dezenformatik bilgiler var.
BEKİR BOZDAĞ: Biz verebiliriz bu konuda elimizde imkân var. Ben önümüzdeki günlerde
bu konuda bir açıklamayı kamuoyuna yaparım.
AKİF BEKİ: Çok rahatsız edici ben de ben de dinlediğimde, dinlediğimde ciddi rahatsızlık
duyuyorum. Yani mesela bildiğimiz olaylar var kamuoyuna mal olmuş ciddi infial yaratmış o
vahşetin failinin 5 yılda 7 yılda 3 yılda 2 yılda iyi hal indiriminden, yok mahkemede saygılı
olduğu için yok bilmem neden yok tahrikten falan erken çıkması kabul edilebilir bir şey değil.
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi öldürmenin cezası ağırlaştırılmış müebbet hapistir. Yani bunun
yatarı 36 yıl 36 yıldan önce bunun çıkması mümkün değil. Ama müebbet hapis alırsa onun
yatarı değişiyor. Ama ona baktığınızda da o da 30 yıl yani 24 yıl 24 yıl yatması gerekiyor.
Ondan önce çıkması müebbet aldığında da çıkması mümkün değil. Onun için cezalar bizim
şeyimizde oldukça arttı. Terör kapsamına girdiği için de şimdi müebbetin de bunlarda yatarı
30 yıl oluyor. Yani 30 yıl müebbette yatacak. Ağırlaştırılmış müebbette de 36 yıl yatacak.
AKİF BEKİ: Ne indirimi alırsa alsın.
BEKİR BOZDAĞ: Yani mesela diyelim ki
AKİF BEKİ: Hâkim halini çok beğendi mahkemede
BEKİR BOZDAĞ: Hâkim halini çok beğense de diyelim ağırlaştırılmış müebbet olduğu için
müebbet olur. O zaman 30 yıl yatar. Şimdi ben hâkimin iyi hal indirimi yapmasını doğru
görmediğini açıkladım geçen
AKİF BEKİ: Niye kaldırmıyorsunuz?
BEKİR BOZDAĞ: Çünkü hayır, hayır kaldırma bu hâkimin takdirine olan bir şey. Şimdi bir
şey olur ki gerçekten indirim yapmayı gerektirebilir. Biz suçlarda mahkemelerin takdirini
kaldırırsak, eşitlik yapalım derken suçu şekle cezai şekle bağlamış oluruz. Hâkim de otomata
bağlanmış olur. Eşitlik yapalım derken büyük haksızlıklara da yol açmış olabiliriz. Burada
mesele bir zihniyet değişimi meselesi diyelim ki boynunu eğdi diye, kravat taktı diye, saygılı
oldu diye ceza indirimi bu gibi suçlarda yapmak doğru değil. Bunu hâkimin yapmaması lazım
onun için de biz bir eğitim çalışmasının yapılması gerektiğine inanıyoruz. Adalet akademisi
başkanıyla da ben bu konuları konuştum. Onlar da bu konularda bir farkındalık eğitimi
çalışması yapacak. Geçen Yargıtay başkanımız da açıklama yaptı. Bu konularda Yargıtay
başkanlığı da bu indirimlere ilişkin konularda bundan sonra ben o açıklamadan anladığım
kadarıyla daha bir titiz denetimi yapacak diye düşünüyorum.
AKİF BEKİ: Sayın Bakan şimdi bu çocuk gelinler meselesi var. Bu aynı zamanda suç da yani
reşit olmayan kişilerin hatta daha erken yaşlarda yani 18'in altı 16 ama işte ebeveyn izni ile
olabiliyordu onun 12-13-14 yaşta evlilikler meselesi var. O yaşlarda evlendiği için bugün ceza
alan içeride yatanlar var. Onlardan gelen çok sayıda sorular var. Mutlaka bana göre de suç
olması gereken ve cezasının çektirilmesi gereken bir durum bu kabul edilebilir değil yani.
Fakat gelen soruyu aynen size aktarıyorum. Diyorlar ki biz vakti ile reşit olmayan yaşta
kızlarla evlendik. Sonra çocuklarımız oldu. Sonra 9 yıl ceza aldık şimdi biz cezaevindeyiz
çoluk çocuk dışarıda aç bil aç perişan size geliyor mu böyle şikâyetler? Bunun oranı nedir?
Yani sayısal olarak karşılığı nedir bunun? Ciddi bir sorun mudur bu? O yukarısı bıyık aşağısı
sakal durumu bu da berbat bir durum ama öbürü de kabul edilemez.
BEKİR BOZDAĞ: Şu anda çocuk yaşta evlilik konusunda Türkiye gazetelerin yazdığı gibi
bir durumda değil. Gazetelere baktığınızda rakamlar çok fazla bir takım hatta istatistikler,
veriler açıklanıyor. Çok yüksek rakamlar veriliyor. O rakamlar nasıl tespit edildi onu
bilemiyorum. Ama bizim kayıtlarımıza baktığım zaman bu rakamların çok, çok yüksek
olduğunu görüyoruz. Türkiye'de var ciddi bir oranda çocuk yaşta evlilik hadisesi var. Ama
gazetelerin yazdığı kadar büyük bir rakam olmadığını burada ben ifade etmek isterim.
AKİF BEKİ: Bu bir suç ve bu suçtan yatan çok mu? Çok mu yatan suçlu?
BEKİR BOZDAĞ: Şu anda var şu anda var pek çok yerde tecavüz hadisesi yok aileler arası
geleneklere göre dünürcülük olmuş. Hatta düğün dernek kurulmuş. İlçenin kaymakamı,
savcısının, hâkiminin, belediye başkanının düğününe gittiği hatta hediye taktığı
AKİF BEKİ: Takı taktığı
BEKİR BOZDAĞ: Daha sonra doğum hadisesi olunca oradan bakıyor doktorlar
AKİF BEKİ: Resmi kayda intikal ediyor
BEKİR BOZDAĞ: O kayıt oradan tabi ihbar yükümlülüğü var. Doktor onu kolluğa bildiriyor
ve kolluğa bildirince de hemen resen takibe tabi olduğu için de birden bire bir yargılama
süreci başlıyor ve yargılanıyor. Şu anda bu durumda olan pek çok kişi var. Sayıları şu anda
tam net aklımda değil. Çoluğu çocuğu olanlar var. Aile dışarıda bir tecavüz hadisesi yok belki
ailelerinin teşviki ile diyelim böyle bir evlilik olmuş. Ama büyük de bir mağduriyet ortaya
çıkmış durumda. Şu anda bu konuda ciddi bir sorun var. Biz de o sorunu görüyoruz.
AKİF BEKİ: Ama herkes de bunu duysun kimse böyle bir şey yapmasın bir daha yani reşit
olmayan insanları evlendirmek olacak şey değil ki
BEKİR BOZDAĞ: Zaten bu evlendirilmemesi lazım bu ceza düzenlemesi de bu kültürün
yerleşmesini sağlamak için. Şu anda bu sorun bu kadar konuşuluyorsa bu ceza maddesi
amacına hizmet ediyor demektir. Bu konudaki cezanın etkisini topluma yansıtıyor demektir.
Çünkü böyle bir şey yaparsanız bakın karşılığı böyle oluyor. Bu toplumun her tarafına şu anda
yayılmış durumda. Bu çocuk yaşta evliliği önleme bakımından son derece önemli. Ama bunu
bilmeyen aileler var. Bilmediği için çocuklarını evlendiriyorlar. Bazıları bilerek yapıyor bir
şey olmaz saiki ile hareket ediyor.
AKİF BEKİ: Burada üzülecek tek bir şey görüyorum yani daha sonra dünyaya gelen çocuklar
varsa onların da cezalandırılıyor olmasına bu durumda üzülürüm. Onun dışında bunu yapan
hatta yani o çocuk gelini kurban seçen aileler de cezalandırılmalı. Onlarla ilgili de gerekirse
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi burada üzülmemiz gereken bir bu çocuk yaşta evlendirilen
çocuklardır önce
AKİF BEKİ: Tabi, tabi onlar zaten kurban onlar
BEKİR BOZDAĞ: Kız çocuğu da erkek çocuğu da onlar çünkü ailelerine itiraz edecek bir
yaşta bir güçte değiller. Onlar belki böyle bir ceza olduğunu da bilmiyorlar. Onlar evlenmenin
önemli bir şey olduğunun da farkında değiller. Aileler bunu yapıyorlar ve onlar da
evleniyorlar
AKİF BEKİ: Aileleri cezalandırmak lazım
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi bu çocukların iradesi tamdır diyebilir miyiz? İşin endamını her
yönüyle tahrir etti diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Burada en büyük suçlu bu çocukları evlendiren
anneler babalardır. Ama cezayı çocuklar çekiyor. Yani burada benim de şahsen vicdanen
rahatsız olduğum bir durum var. Tabi tecavüz edenler için söylemiyorum aynı şeyi o ayrı ama
bunlarla ilgili kısımda vicdanları rahatsız eden bir durum var. Şu anda bazı yerlerde
savcılarımız, hâkimlerimiz bakanlığımıza da yazıyorlar. Diyorlar ki bununla ilgili bir lütfen
çalışma yapılsın diye çok yazı yazan var. Ama biz bugüne kadar bu konuda bir düzenleme
yapmadık. Şu anda bu yönde bir düzenleme yapılması da pek mümkün gözükmüyor. Yani
böyle bir beklenti içinde olan aileler de var. Ben işin doğrusu onlar açısından da bu
açıklamayı yapmakta fayda görüyorum. Yani şu anda böyle bir çalışma yok
AKİF BEKİ: Peki yok böyle bir çalışma keşke sizin de söylediğiniz gibi küçük yaşta evliliğe
itilen kızlar ve erkekler ve onların sonra dünyaya gelen hiç bir şeyden haberi olmayan masum
günahsız çocukları değil de onları buna itenler cezalandırılsa, öyle bir düzenleme yapılabilse.
BEKİR BOZDAĞ: İşte o da hukukun evrensel ilkesi suç ve cezanın şahsiliği kuralına
aykırılık oluşturur.
AKİF BEKİ: Son, son iki başlığımız son 4 dakikamız verimli kullanmamız lazım süreyi
hemen soruyorum soruyu. Bir yarışma programı süratiyle soruyorum soruyu Fethullah
Gülen'in durumu ne olacak? Bugün de bir açıklama yaptınız bu kırmızı bülten meselesinde
adalet bakanlığına henüz intikal eden bir şey yok dediniz. Bize söyleyeceğiniz ilave bir şey
var mı?
BEKİR BOZDAĞ: Ben özel bir açıklama yapmadım. Bazı haber sitelerinde veya ajanslarda
sanki özel bir açıklama yapmışız gibi takdimler yapıldı. Bunu bana sorulan bir soru üzerine
yaptım. İstanbul sulh ceza hâkimliğinin verdiği yakalama kararı henüz adalet bakanlığına
gelmedi. Adalet bakanlığına geldiği zaman biz yasanın öngördüğü çerçevede gerekli işlemleri
yapacağız. Geldiği zaman bekletmeksizin ilgili yerlere göndereceğiz.
AKİF BEKİ: Peki özel yetkili mahkemeden yeniden kuruluyor, geri geliyor diye haberler var.
Doğru mudur bunlar?
BEKİR BOZDAĞ: Bu doğru değil. Özel yetkili mahkemeleri biz kaldırdık.
AKİF BEKİ: Doğruysa korkunç bir şey bu
BEKİR BOZDAĞ: Tabi özel yetkili mahkemeleri özel kılan nedir yargılamanın tabi olduğu
usulün özel olması, hâkimlerin, savcıların özel olması, soruşturma usulünün özel olması. Pek
çok onu özel kılan istisnalar var. Şimdi hukukumuzda bu istisnaların tamamı kalktı. Bütün
suçlara ilişkin soruşturmanın usulü ile yargılamanın usulü aynıdır. Şu anda bizim yaptığımız
şey nedir? HSYK'nın yaptığı daha doğrusu o şu mahkemelerde bir ihtisaslaşmaya gidildi.
Bizim hukukumuzda bu zaten var. Mesela basın suçları belli
AKİF BEKİ: Basın savcıları var onlar bakıyor
BEKİR BOZDAĞ: Basın savcıları var. Hangi asliye ceza mahkemesinde görüleceği de belli
kanundan kaynaklı. Mesela kaçakçılık suçları 1. ağır ceza mahkemesi bakıyor. O da kanundan
kaynaklı ihtisas mahkemesi kurmak. Şimdi bu yapılan düzenlemeyle işte anayasal suçlar onlar
dediğimiz terör ve diğer suçlar bunlar 2. ağır ceza mahkemelerinde görülecek. Yani bir
ihtisaslaşma olacak. Ama usulde bir değişiklik yok bugün iş mahkemeleri
AKİF BEKİ: Özel usul ve yetkileri olmayacak mı bu mahkemelerin?
BEKİR BOZDAĞ: Hayır, hayır hiç bir özel usulü yok
AKİF BEKİ: ÖYM özel yetkili çünkü özel yetki ve usul yoksa
BEKİR BOZDAĞ: Burada özel bir yetki yok özel bir usul yok
AKİF BEKİ: Sadece belli mahkemeler bakacak suçlara
BEKİR BOZDAĞ: Bugün mesela ticaret davalarına ticaret mahkemeleri bakıyor. Tüketici
davalarına tüketici mahkemeleri bakıyor. Buna benzer bir ihtisaslaşmadır bu sadece. Daha iyi
doğru sağlıklı karar verilsin diye
AKİF BEKİ: Bu yeni kurulan sulh ceza mahkemeleriyle ilgili de bir eleştiri var. İktidarın
mahkemeleri deniyor bunlara mesela Tayyip Erdoğan'ın mahkemeleri deniyor. Ona ne
diyorsunuz?
BEKİR BOZDAĞ: Ya burada büyük bir karalama kampanyası yürüyor. Özellikle paralel
medya ve onlarla beraber hareket edenler, iktidar karşıtları maalesef bunu itibarsızlaştırmak
için çarpıtıyorlar. Daha önce biliyorsunuz özgürlük hâkimlikleri Türkiye'nin gündemine
gelmişti. Benim bakanlığımdan önceki dönemde HSYK sulh ceza hâkimliğinin kurulması için
önceki HSYK olumlu görüş vermiş. Yargıtay yazılı aynı şekilde sulh ceza hâkimliği kurulsun
diye olumlu görüş vermiş ve Avrupa birliğinden de sulh ceza hâkimliğinin kurulması
konusunda daha doğrusu özgürlük hâkimliği diyor onlar onun kurulması konusunda Türkiye
tavsiyeler var. Bizim yaptığımız şey kişi hürriyeti ve güvenliği bakımından daha güvenli bir
sistem olan sulh ceza hâkimliğini kurmaktır. Herkesin görüşü olumlu Ama şimdi biz 17
Aralık'tan sonra bunu kurduğumuz için bunu birileri kalktı baka şekilde çarpıttı. Bunun
faydası şu nedir faydası dediğinizde herkes diyor ya tutuklama kararları sağlıklı incelemeden
veriliyor. Eskiden sulh ceza mahkemesi vardı. Hem davalara bakıyor yargılama yapıyordu
hem koruma tedbirlerine karar veriyordu. Esas işi davalara bakmaktı koruma tedbirleri işi
istisnaydı. Şimdi biz davaları aldık asliye cezaya verdik. Şu anda sulh ceza hâkimliği sadece
tutuklama, adli kontrol, arama ve gizli şey gizli soruşturmacı ve teknik takip, geriye dönük
teknik takip daha doğrusu şeyin trafiğinin görüşme trafiğinin alınması konularında karar
veriyor. Bunun dışında
AKİF BEKİ: Hızlı karar gerektiren işlerde karar veriyor.
BEKİR BOZDAĞ: Tabi bunun dışında karar 4-5 konuda karar veriyor. Böylelikle bütün işi
bu ve dosyaya daha iyi vukuf yapıyor, daha iyi inceliyor. Kararın doğru olması kişi hürriyeti
ve güvenliği bakımından, sağlıklı olması bakımından da daha güvenceli bir mekanizma
kurduk.
AKİF BEKİ: Süremiz bitti son bir sorum kalmıştı. 1-2 cümle söylemek isterseniz bence varsa
söyleyeceğiniz bir şey iyi de olur. Çözüm süreci tıkandı mı bitti mi? Kandil vazmı geçti? Bir
açıklama yapılacaktı niye gelmedi o açıklama? Yani kalıcı ateşkes açıklaması
BEKİR BOZDAĞ: Çözüm süreci tıkanmaz adı üzerinde bir süreç. Bu bazen yavaş bazen hızlı
ama mecrasında yürür. Bugüne kadar da yürüdü. Türkiye'nin çözüm sürecinin devamında
faydası vardır. Hükümet olarak biz bu sürecin olumlu neticeleneceğine inanıyoruz. Hükümet
bu noktada attığı bütün adımlar ortada ve bu adımlardan geri dönüş yok Sayın başbakanımız
da ifade etti. Yolun yarısı geçildi artık geri dönüş yok biz bunu götüreceğiz ve sonuna kadar
da gidecek.
AKİF BEKİ: Öcalan'ın açıklaması niye gelmedi bir açıklama bekleniyordu?
BEKİR BOZDAĞ: Şimdi önümüzdeki zaman içerisinde bu sürecin içerisinde farklı
gelişmeler olabilir. Ama bunların zamanlaması şu olur bu olur. Ama bunlar sürecin içerisinde
olacak şeyler. Ben daha somut şeyler burada ifade etmek istemiyorum.
AKİF BEKİ: Karamsar değilsiniz, karamsar değilsiniz
BEKİR BOZDAĞ: Ben karamsar değilim. Yani bu noktada samimi, iyi niyetli çalışmalar
yürüyor. Çok önemli mesafeler alındı, engeller aşıldı. Bundan sonra çıkabilecek engeller bu
süreci durdurmaz.
AKİF BEKİ: Sayın Bakan çok teşekkür ederim.
BEKİR BOZDAĞ: Ben teşekkür ederim.
AKİF BEKİ: Çok teşekkür ederim. Size kolaylıklar ve iyi akşamlar diliyorum. Sağ olun
geldiğiniz için Sayın Seyirciler Baştan Sona burada sona eriyor. Hepinize de iyi geceler, iyi
bir hafta sonu diliyorum. Hoşça kalın.
06659 KIZILAY / ANKARA
90 (0312) 417 77 70
basinadalet.gov.tr