Erişilebilirlik Menüsü

Ekran Okuyucu

Seçili Alan Okuyucu

Bağlantı Vurgula İkonu

Bağlantı Vurgula

Metni Büyüt İkonu

Büyük Metin

Metni Sola Hizala

İmleç

Okuma Kılavuzu

Okuma Maskesi

Disleksi Dostu

Kontrast

Solgunlaştırma

Düşük Doygunluk

Yüksek Doygunluk

;
Adalet Bakanı Bekir BOZDAĞ Kanal 24 Tv'de Siyaset24 Programında Gündeme İlişkin Soruları Yanıtlıyor soruları yanıtlıyor.

KONUK:  ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ

KANAL:  24 TV

TARİH: 18-02-2014

PROGRAM: ÖZEL RÖPORTAJ

 

Ankara'dan iyi akşamlar efendim siyaset 24 programında ben Yaşar Taşkın Koç, SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete ve Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa KARTOĞLU ile birlikte bugün Adalet Bakanı Bekir BOZDAĞ'ı konuk ediyoruz, sayın bakanım hoş geldiniz.

BEKİR BOZDAĞ: Teşekkür Ediyorum Hoş bulduk.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Çok sıcak bir gelişme vardı hemen onu sorayım ondan sonra diğer sorularımıza geçeceğiz, cumhurbaşkanı internet ile ilgili düzenlemeyi onadı bugün ama bir yanda da yeni bir iki maddelik değişiklilik öngören maddeyi bildiğim kadarı ile bir değişiklik var. Bu ikisi nasıl olacak bir onanmış kanun var, bir de şimdi tekrar şimdi o kanun için değişiklik öneriniz var.

BEKİR BOZDAĞ: Tabi şuan da partilerle sayın bakan bir görüşme yaptı, bu görüşme çerçevesinde de bir teklif verildi komisyonda şuan da görüşülüyor, görüşüldükten sonra yasalaşacaktır Zannediyorum ki sayın cumhurbaşkanımızın tavsiyeleri doğrultusunda bakanımız böyle bir çalışma yaptı, orada kananda eksik gördüğü bir hususu bu teklif ile düzeltmiş olacaklar.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Yani bu haliyle çıkacak ama sonra arkasında tekrar düzeltmiş olacaklar.

BEKİR BOZDAĞ: Tabi tabi

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: En çok ta iki konuda sıkıntı vardı, bir tanesi takip trafik takibini işte hemen isteyince vermeyi artık mahkeme yoluna bir mahkeme karar verecek, ikincisi evet TİB durdurabilir ama 24 saat içerisinde tekrar mahkemeler yoluyla bunun son kararı verilecek, özü bu galiba.

BEKİR BOZDAĞ: İşin özü ifade ettiğimiz gibi ama bu internet yasası ile ilgili kamuoyunda fevkalade bir yanlış bilgilendirme var. İzniniz olursa bir iki cümle ifade etmek isterim. Şuan da internette kişiler ile ilgili görüntüler veya ses kayıtları başkaca şeyler çıkabiliyor. Diyelim ki sizinle ilgili özel hayatınızı kişi haklarınızı ihlal eden iftiralar veya başka başka şeyler var. Ne yapıyor insanlar?

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Biz bu onları konuştuğumuz sırada örneğin Fethullah Gülen ile ilgili ses kayıtları internette geziyor.

BEKİR BOZDAĞ: Onlarla ilgili insanlar ne yapıyor bunun kaldırmak istiyor, kaldırabiliyor mu kaldıramıyor, gücü yetiyor mu yetmiyor, mahkemeye gidecek başka bir yere mi gidecek onu da doğru dürüst bilmiyor. Tabi siz geciktiğiniz de bir saatte bütün dünya bunu duyuyor, başkaları duyuyor ve ondan da siz rahatsız oluyorsunuz eşiniz, çocuklarınız, sevenleriniz her kez rahatsız oluyor. Sizinle ilgili bir iftira var, sizinle ilgili hiç arzu etmediğiniz görüntüler var, ses kayıtları var. Şimdi burası siz talep ettiğiniz zaman benim kişi haklarım zedeleniyor bu konuda yardım edin dendiğinde onunla ilgili bir tedbir alınıyor, o internet sitesinin içerisinde sadece o içerikle ilgili o iftira veyahut da kişi haklarını zedeleyen başkaca şeylerle ilgili bir adım atılıyor. Tabi hemen arkasından da mahkeme kararı geliyor, geldiği zaman ona göre devam ediyor. Mahkeme den karar gelmezse süre geçerse gene karar gelmezse o uygulama hemen ortadan kalkıyor. Esasında bu bütün insanlarımızın iftiralar karşısında özel hayatının gizliliğin ihlali, kişi güvenli ve Hürriyeti'nin ihlali karşısında pek çok karalama kampanyası karşısında kişileri koruyan son derece önemli bir düzenleme bu interneti kapatan değil kişiyi koruyan, onurunu koruyan, hukukunu koruyan, haysiyetini koruyan bir adım. Bunu öyle bir takdim yapıyorlar ki sanki internet sitesine bakan diyor ki bu siteyi tüm kapattın kapattılar, yargı yok hiç bir şey yok keyfi bir uygulama yapılıyor gibi bir büyük takdim yapılıyor. Bir de tabi şuan da çocuk pornosu ile ilgili çocukların istismarı ile ilgili internet sitelerinde başka yerler de bütün insanları rahatsız eden olaylar var. Sadece Türkiye değil esasında dünyanın pek çok ülkesinde çocukları insanları buradan gelen tehlikelere ve tehditlere karşı korumak için pek çok ülke de tedbir alıyor. Bu tedbirler başarılı olur mu internet karşısında bana göre başarılı olmaz. İnternet karşısında hangi tedbiri alırsanız alın yasal olarak teknoloji o yasayı aşmaya, o yasayı etkisizleştirmeye müsait. Çünkü çok güçlü bir bilimsel değişim ve gelişme oluyor. Esasında bu konuda bütün dünya ülkelerini de rahatlatacak şey yani Birleşmiş Milletler çatısı altında bütün ülkelerin bu internet ile ilgili ortak bir anlaşma yapması ortak bir ilke esas belirleyerek bütün ülkelerin katkıları ile yapması lazım. Şimdi siz Türkiye'den bir şey yaptınız ama kişi gitti komşu bir ülkeden yaptı, gitti ta uzak bir ülkeden yaptı, yani Ankara'dan yapmak ile Endonezya'dan yapmak arasında pek fazlaca bir şey yok. O zaman siz Ankara'dan tedbir aldınız ama Endonezya'da bu tedbir alınmadı, ne olacak hiç bir fayda sağlamayacak. Onun için ben tahmin ediyorum ki sadece Türkiye'nin değil ilerleyen zamanlar da bütün uluslararası toplumun bu internetten kaynaklı tehditler, tehlikeler başkaca rahatsız edici konular konusunda dünya uluslararası bir ortak sözleşmeye doğru yol alacaktır. Çünkü başka türlü bu süreçle ilgili baş etme imkanı yok, terör tehdit i bakımında da başka tehditler bakımından da, ülkelerin güvenliği bakımından da. Ancak terör ile ilgili nasıl terörün finansmanı ile ilgili bugün uluslararası bir anlaşma herkes bu anlaşma çerçevesinde bir şey yapıyorsa, internetin sağlıklı kullanımı ve insanların yararına bir noktaya gitmesi noktasında da uluslararası toplumun işbirliğine ihtiyaç var. YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Yani bu Türkiye'de yapılanın da sansür olmadığını kesinlikle çiziyorsunuz.

BEKİR BOZDAĞ: Tabi yani şuan da bu kesinlikle bir sansür değil bu tamamı ile çarpıtma. Yani insanların hakkını koruyan, hukukunu koruyan, şerefini koruyan, haysiyetini koruyan bir adımdır. Yoksa interneti kapatan bir adım kesinlikle değildir. Birisi kalkıyor sizinle ilgili mahrem görüntüyü yayınlıyor. Yani işte geçmişte yaşandı sayın Baykal ile ilgili MHP'nin sayın vekilleri ile ilgili başkaca kişiler ile ilgili, şimdi yayınlanıyor. Bunun yayınlanmasından rahatsız olmayan insan var mı? Onların aileleri rahatsız olmuyor mu? Ben bakamadım bende rahatsızım, her kez rahatsız böylesi bir çirkinliği internet aracılığı ile yaymak doğru mu, değil. Bakın Türkiye'de bundan rahatsız olmayan bir insan gösteremezsiniz. Deseniz ki ya böyle bir durum var buna devlet tedbir alıp sadece o internetteki bu içeriği engelleyen düzenleme yapsın mı diye sorsanız, ben eminim ki büyük bir çoğunluğu buna evet der. Ama burada demin söylediğim gibi...

MUSTAFA KARTOĞLU: Soruşturmalar kapsamında olduğunu söyleyen ancak internette yansıdığında görüyoruz bugün eski içişleri bakanı Muammer Güler'de açıkladı. Benim başsavcı ile yaptığım yani bakan olarak başsavcı olarak yaptığım yahut kurumun telefonu ile yaptığım görüşmeler de kayıt altına alındı, soruşturma ile ilgili hiç bir ilgisi yok ve onlar yayınlandı dolayısı ile orada da bir yasa dışı kayıttan ve yayınlanmadan söz ediyoruz. Gülen'in ses konuşma kayıtları yayınlanıyor ve yine soruşturmanın gizliliğini ihlal bağlamında başka kayıtlarda yayınlanıyor. Buralarda da şu yasa çıktıktan sonra başvuru halinde bunları yönelikte bu yasanın getirdiği tedbirler ile uygulanacak mı?

BEKİR BOZDAĞ: E tabi yasa uygulanmak için bu özel bir yasa değil genel bir yasa, şartları olması halinde herkes'e bunun uygulanması lazım. Sadece o değil Cumhuriyet Halk Partisi'nin son üç haftadır grup toplantılarına bakın. Yani esasında büyük bir ahlaksızlığın icra edildiği bir yer haline geldi, çok kötü bir şey. Ben buradan açıkça ifade etmek isterim. Parlamento tarihinde böylesi bir çirkinliğin yaşandığını ben bilmiyorum. Yani bir partinin grup başkanı genel başkanı grup toplantısında getiriyor, ses kayıt’ını koyuyor ekrana yansıtıyor ve bunu insanlara dinletiyor. Bu kişi hak ve hürriyetinin ihlalidir. Soruşturmanın gizliliğinin ihlalidir, haberleşme hürriyetinin ihlalidir, kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde...

MUSTAFA KARTOĞLU: Kürsü dokunulmazlığı bunu kapsar mı?

BEKİR BOZDAĞ: Bakın kürsü dokunulmazlığı bunu kapsar ceza hukuku bakımından ama kürsü dokunulmazlığı siyasi ahlak bunu kapsamaz. Şimdi bu soruşturma gizli, efendim diyor bu adli dinlemedir. Adli dinleme olabilir nereden bileceğim ben adli dinleme olduğunu, bilemem. Sen nereden biliyorsun adli dinleme olduğunu demek ki bir yerden almış, e o gizli. Gizli olan bir adli dinlemeyi alıp nasıl kullanabilirsin, şimdi ona birileri verdi. Buradan sayın Kılıçdaroğlu’na şunu söylemek isterim. Siz adli dinleme olduğunu iddia ettiğiniz bu dinlemeleri, soruşturma gizli olduğu halde nasıl elde ettiniz? Size kim verdi, savcımı verdi? Adli kolluk mu verdi? Paralel yapımı verdi? Başkaca birilerimi verdi? Yoksa kuşlar mı getirdi? Yani yoksa Cumhuriyet Halk Partisinin bu soruşturmayı yürütenlerle başka bizim bir bilmediğimiz bir irtibatımı var? Bu gizli olan nasıl verildi? Diyor ki ben satır satır okudum bunlarda oynama olursa şöyle  olur. Nereden biliyorsun? Bütün bunlar bu noktada yasaların koyduğu sınırın Cumhuriyet Halk Partisi tarafından çiğnendiğini gösteriyor. Soruşturmanın gizliliği, özel hayatın gizliliği, haberleşme hürriyeti, kişi hürriyeti ve güvenliği pek çok ceza hukukun kuralı ve anayasa kuralı ayaklar altına alınmıştır. Ben işin doğrusu basının Türkiye'de ki bütün siyaset kurumunun ve toplumunun bu ilkellik bu ahlaksızlık karşısında ya sen ne yapıyorsun? Yani bir çirkinliği buradan hem de parlamentonun çatısı altında nasıl sergiliyorsun? Yani başbakanımız da bugün söyledi. Birisi kalksa sayın Baykal ile görüntüleri koysa veya birisi kalksa başkaları ile ilgili çirkin görüntüleri koysa, sen öyle yapıyorsun ben böyle yapıyorsun dese, bu ne olur biliyor musun? Sadece ahlaksızlıkta sınır tanımamazlık olur, ahlaksızlıkta yarış olur. Bu toplumun genel kabullerine genel değerlerine aykırı bir yaklaşım olur. Olamaz bir şey ya ben böyle bir rezaleti görmedim böyle bir kepazeliği görmedim. Bir ana muhalefet partisi bunu yapar mı? Ha sen bunlardan insanlara kara çalmak istiyorsan, olayları çarpıtarak iftiranı köpürtmek istiyorsan, meydanlara çık meydanlar da anlat. Git konuş ama böylesi bir usulü ben Türkiye'ye, Türkiye'nin ana muhalefetine, Türkiye'nin siyasetine, Türkiye'nin parlamentosuna yakıştırmadım. Şimdi bir takım iddialar ile yıpratılan insanlar var ama Kılıçdaroğlu'nun yaptığı bu şey iddialar ile yıprattığı insanların üzerine atılı iddialardan aşağı şeyler değil, daha da büyük bir ahlaki problemi işaret ediyor. Böyle bir şey olur mu? Bir partinin gurubun da canlı yayında alenen suç

işleniyor, alenen toplumun ahlak anlayışı ayaklar altına alınıyor, alenen rezalet, kepazelik yapılıyor. O zaman herkes'te dinliyor. MUSTAFA KARTOĞLU: Arkadaşlarımın iznine sığınarak yine bir araya girmek istiyorum. O iddialara yönelik soruşturma devam ediyor hem bildiğim kadarı ile soruşturmacı savcı sayıları artırıldı ve dosyalar devam ediyor. Bunlara yönelik ciddiyet konusundaki tartışmaları var, dosyaların kapatılacağı yöndeki tartışmalar var, iddiaları var Cumhuriyet Halk Partisinin, böyle bir şey mümkün mü?

BEKİR BOZDAĞ: Soruşturma başladığı zaman onun nasıl olacağını yasa yazar. Soruşturmanın durması, durdurulması, üzerinin örtülmesi asla mümkün değildir, kimse bunu yapamaz, yapması da mümkün değildir. Şimdi bir soruşturma savcılar ya soruşturmaya yer olmadığına karar vererek sonlandırabilirler, ona itiraz ettiği zaman mahkemeye gider, mahkeme kararı ile eğer itiraz red olursa ya öyle sonlanır ya da dava açılır, beraat veya mahkumiyet kararları oda temiz aşaması bittikten sonra ancak sonlandırılabilir. Yani bunu kişiler değil yargısal süreç bunu yapar. Burada Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri maalesef bu olay üzerinden büyük bir çarpıtma kampanyası yürütüyorlar. Hatırlarsanız Balyoz, Ergenekon gibi kamuoyunda meşhur olan davaların sürdüğü günlerde CHP gurubunda neredeyse hak’im ve savcılara her hafta gurup toplantısında küfürler, hakaretler, hukuksuzluklar bir sürü şeyler söylendi, yapıldı. Yani yargısız infazlar yapıldı, ne ağır laflar söylendi, Silivri ye gidildi orada neler söylendi, mitinglerde neler söylendi, milletvekilleri de aynı şeyleri söylediler. Şimdi nedir yargılananların suçu yok bütün suç yargılayanlarda, soruşturanların suçu yok bütün suç soruşturanlarda, şöyle şöyle konuştular. Diyelim şuan da parlamento da olanlar var, hakkında mahkumiyet kararı olan kişiler var, şimdi parlamentoda görev yapıyorlar. Şimdi diyelim ki bir yandan mahkumiyet kararı olanlar ile ilgili bunlar suçsuzdur, masumiyet karinesinden istifade eder, kesinleşmedi, öte yandan şüpheli sanık olup olmayacağı belli olmayan insanlar ile ilgili sanık muamelesi ondan öte mahkum, ondan öte cezası kesinleşmiş suçlu muamelesi yapıyorlar. Bu siyasette iki yüzlülüğün ta kendisidir, yani kabul edilemez bir yaklaşımdır. Esasında Türkiye siyaseti bu konuda sağlıklı bir imtihan vermiş değildir. Soruşturmanın muhatabı Bekir BOZDAĞ olduğu zaman savcıları alkışlayan, soruşturma muhatabı olduğu zaman Taşkın olduğu zaman savcıları taşlayan bir anlayıştan Türkiye'nin siyaseti kurtulmalıdır. Eğer soruşturma hukukun dışına çıktıysa, öyle bir kanaati varsa ve hukuk alenen çiğneniyorsa siz de onu görüyor ve herkes de bunu fark ediyorsa ya çiğniyorsun ama Taşkın'ın üzerine gidiyorsun var sen hukuku çiğne dersen, orada hukuku ayakta, adaleti ayakta tutmak kolay mümkün olmaz. Ya Bekir'in üzerine gidiyorsun çiğne kardeşim hukuku dersen olmaz, siyaset kurumu bence Türkiye'de yaşanan tartışmalara baktığımızda burada sağlıklı bir tutumu ortaya koymamıştır. Ben diliyorum umuyorum ki siyaset kurumu bu nokta da sağlıklı bir tutum ortaya koysun. Yani yanlış yapılıyorsa kime karşı kim yapıyorsa yapsın buna yanlış diyen, doğrusunun ne olduğunu gösteren bir tutumu tavrı bir tavrı hepimiz ortaya koymamız lazım.

MTK: Bugün Fadime ÖZKAN'a verdiğiniz röportaj da biraz öz eleştiride mi vardı? Çünkü siz de geçmişte daha mı dikkatliydiniz gibi bir cümle var.

BEKİR BOZDAĞ: Evet ben onu başka yerlerde de söyledim, geçmişte devam eden bazı davalar ile ilgili soruşturmanın gizliliğin ihlali oldu, televizyonlar, gazeteler çarşaf çarşaf soruşturmalar ile ilgili yayınlar yaptılar. Ben o zamanlar şahsen bu soruşturmanın gizliliğine karşı çıkan açıklamalarım oldu, genel kurul'da konuşmalarım oldu. Ama diyorum ki geriye dönüp baktığımda keşke sesimi biraz daha fazla yükselterek bu yanlışlıkları dile getirseydik. Yani sayın İlker paşa ile alakalı işte bir takım nitelendirmeler oldu zaman ağzıma almak istemiyorum, şimdi o nitelendirme daha doğrusu, o zaman başbakanımız yüksek perde'den söyledi, bu olmaz dedi, yanlış dedi. Biz bu gibi şeyleri daha yüksek sesle elbette söylememiz lazımdı, onun için söyledim. Yani bu geçmişte bunlar söylenmedi mi, bizden yana pek çok arkadaşlarımız yanlışlıkla işaret etti. Ama o zamanki tartışmalar içerisinde bunlar kayboldu, Türkiye adeta kampa bölündü, şimdi tekrar başka bir kampa bölündü. Şimdi onun için yargısal süreçler ile ilgili toplumun bir tarafı bu yargılananlar suçsuz aldığı ceza ne olursa olsun suçsuz. Masum bakıyorsa, öbür tarafı bunlar suçlu diye bakıyorsa işte orada çok büyük bir sıkıntı var demektir, Türkiye bu sıkıntıları aşmalı bu yargısal süreçlerin sağlıklı yürümesi için siyaset kurumu bu nokta da ittifak etmenin yollarını bulmalı. En adalet konusu, hukuk konusu, siyasal rekabetin siyasal tartışmanın konusu olmaktan çıkarılmalı, biz bunu Türkiye'de başardık mı başaramadık. Bir örnek vereceğim. Şimdi Adana'da bu tır MİT tırlar ı hadisesi ile ilgili konu, şimdi orada bir ihbar geliyor, ihbar üzerine bir işlem yapılıyor, ondan sonra bu araçların MİT'e ait olduğu anlaşılıyor, hukukun emri nedir burada? Ben bir sürü hukukçuya sordum, yapması gereken nedir burada diye sorduğumda bana söyledikleri yetkin Türkiye'nin saygı duyduğu hukukçular hemen sorduğum herkes ağız birliği etmişcesine birbirinden haberleri yok, MİT'e ait olduğunu öğrendiği an işlem sonlandırır, tutanağını tutar, oradan ayrılır. Eğer bir şüphesi var soruşturmayı gerektirecek bir şey varsa o zaman izin ister. Şimdi bakın ne yapıyor, bura'dan onu yapmıyor, ondan sonra kalkıyor tırın üzerine çıkıyor, ondan sonra kalkıyor oradan numune alıyor, kalkıyor oradan şey yapıyor, bunlar jandarmaymış, kalkıyor başka bunların hepsi hukuku ben tanımam, hukuk benim demektir bu olmaz. Şimdi ya bu tır'lar sonuçta bu ülkenin tırlar ı yani Türkiye'nin Milli İstihbarat Teşkilatı bu ülkenin en önemli teşkilatlarından biri, bizim itibarımızın da devlet olarak, millet olarak bir göstergesidir. Şimdi dünyanın dört bir yanında Türkiye'ye güvenen pek çok insan var, ülke var. Şimdi bak diyorlar ki bakın Türkiye'ye güvenmeyin, hiçbir şeyine güvenmeyin, onların gücü yok. Kendi ülkesinde bir ilinden öbür iline tır götüremeyen bir istihbarat var, sen ne yapıyorsun? Kimsenin bu ülkenin en önemli birimini böylesi bir itibarsızlaştırmaya dünya veya Türkiye kamuoyunda küçük düşürmeye hakkı yoktur, kanunların esasında bu nokta da ortaya koyduğu ilkenin de bir ana nedenidir. Burada bir şey varsa bu ülke güvenliği ile Türkiye'nin uluslararası güvenliği ile pek çok şey ile irtibatlı bir yer, onun için önemli bir yer, bununla ilgili ile de önemli bir usul ihtas edilmiş, o usule koyacaksın, daha ilginç'i var, oradan bakanlığı gönderilen bir yazı var, yazıda da şu söyleniyor.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Adana'dan mı bu olayla ile ilgilimi?

BEKİR BOZDAĞ: Yok şikayet olarak geldi, ben de HSYK'ya havale ettim şeyi, ceza işlerine verdim, oradan da oraya intikal edildi zannedersem. Şimdi savcı yazı yazıyor şeye kolluğa diyor ki; Suriye tarafına geçin, oradaki çadırlardaki tespit edin, ona göre de bana şu bilgileri getirin. Ben bu olabilecek bir iş mi? Yani Türkiye'nin egemenlik sınırları bellidir, o sınırların dışarısında adli bir olay varsa, adli yardımlaşma ve anlaşmaları onun bir takım hukuku var o hukuk çerçevesinde bunlar talep edilebilir.

MUSTAFA KARTOĞLU: Yani savcı Suriye'ye operasyon yapın diyor.

BEKİR BOZDAĞ: Savcı diyor ki şeye, orada işte Adalet Bakanlığına gönderdiler bende ceza işleri genel müdürlüğüne gönderdim bunu, oradan da HSYK'a indiği tarih yani şimdi bu bir pervasızlıktır, bu hukukun çizdiği sınırları aşmaktır.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Peki örneğin MİT ve siz Adana meselesi ile ilgili...

BEKİR BOZDAĞ: Savcılar savcılar görevlerini yaparken hukukun çizdiği sınırlar içerisinde görevlerini yapmalı, hukukun verdiği yetkili kullanmalı bu yetkinin dışına kendisi çıkmamalı başkalarının da çıkmasına da izin vermemelidir.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Bu bir soruşturmaya sebep oldu mu? Çünkü çok sayıda haberler çıktı, hem adli kolluk açısında hem savcılar açısından.

BEKİR BOZDAĞ: Tabi şeyle alakalı bize gelen ihbarları biz HSYK'a intikal ettirdik, HSYK'a bununla ilgili yasal çerçevede neler yapması gerekiyorsa o süreçler orada, HSYK'nın kendi kanununa göre herhalde işleyecektir, ama adli süreçler ile ilgili burada bir suç var mı? Bu suçun soruşturması olur mu, olmaz mı? Tabi bizim Adalet Bakanlığı olarak buna karar verme yetkimiz yok. Geçmişte Adalet Bakanlığının savcılara belli konularda daha açma talimatı verebilmesi imkan veren düzenlemeler vardı, şuan da benim Adalet Bakanı olarak herhangi bir konu da savcılara doğrudan dava açın deme yetkim yasal olarak yok, eskiden varmış şuan da yok. Ama tabi tartışmalar olurken televizyonlarda, gazetelerde bir takım iddialar istinatlar olduğu zaman suçlarla ile ilişkin iddia istinatlar olduğu zaman tabi buradan ile ilgili Cumhuriyet savcıları bunları ihbar kabul edip değerlendirme yapıp veya yapmayabilir, bunlar tamamı yargının kendi içerisinde karar vereceği hususlardır, bizim onların yerine geçip karar vermemiz doğru değil.

HATEM ETE: Şimdi sayın bakanım gündem de iki tane çok tartışmalı yasa var, internet düzenlemesi ve HSYK kanun tasarısı, bu ikisi de aslında siyaset gündem de tartıştığımız meselelerle ile ilgili bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Yani seçimler öncesinde bir siyaset mühendisliği yapıldığı iddiası var AK Parti'nin, bu muhalefet ise bunun karşısında böyle bir sorunun olmadığının Ak Parti'nin hem internet düzenlemesi ile hem HSYK düzenlemesi ile aslında tahkum ünü güçlendirmeyi niyetlendiğini iddia ediyor. Şimdi internet düzenlemesi ile ilgili düzenlemelerde siz de dile getirdiniz, daha önce aynı siyaset handikap tan MHP'de zarar gördü, CHP'de zarar gördü, şimdi AK Parti'ye yönelmiş vaziyette böyle bir mesele. Bu konuda muhalefetin hiç bir şekilde siyasal mühendislik olduğunu hesaba katmadan bu kadar net bir direnç göstermesini neye bağlıyorsunuz? Ak Parti kendisini yeterince anlatamadı mı muhalefete? Bunun ne götürüp ne götüreceğine dair bir uzlaşma kültürümüzden kaynaklanan eksiklik mi var? MHP ve CHP bunun Ak Parti'ye yönelmesinden bir fırsat mı üretmeye çalışıyor kendisine göre? Yoksa bu Ak Partiye yönelen siyaset mühendisliğinin bir parçası mı bu aslında, bu iki muhalefet partisi veya biri yani sizin bu meseleye bakışınız ne? Niye bu kadar net bir karşı koyuş var muhalefet partisinde bu meselelere yönelik?

BEKİR BOZDAĞ: Tabi sizin söylediğiniz şeylerin hepsinin kısmen doğruluğu olabilir ama benim gördüğüm seçim öncesi böylesi bir kampanyanın başlaması muhalefetin arayıp ta bulamayacağı bir iştir, onun içinde sayın KILIÇDAROĞLU ve sayın BAHÇELİ, sayın DEMİRTAŞ bunlar bunu biraz da köpürterek biraz da farklılaştırarak kullanıyorlar, bundan sonra da kullanmaya devam edeceklerdir. Ben siyaseten kendi menfaatleri ile çıkarları ile bu operasyonu başlatan ve yürütenlerin çıkarların birleşmesinden kaynaklı büyük bir memnuniyet ile kullandıklarını görüyorum. Çünkü Ak Parti ile mücadele ederken tek başlarına Ak Parti'yi seçim de sandıkta yenemediler, meydanlar da yenemediler, başka yerler de yenemiyorlar. Güçlerini birleştirdikleri zaman gene yenemiyorlar onun için başka başka şeylerle ittifak arayışları var, benim gördüğüm bu olayı kendi gönüllü bir müttefikleri ile sürdürüyor, tabi bir anlaşma da olabilir, işin perde arkasında biz onları birlikte yapalım diye de olabilir. Tabi onu tam bilmiyorum ama siyaseten baktığım zaman arazide şuan da işte İstanbul'da çok aleni bir şekilde başka yerlerde CHP'nin güçlü olduğu yerlerde çok aleni bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisine çalışmalar var çalışıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisinin elindeki bütün bu bilgileri, belgeleri kim verdi sorusunun cevabı herhalde şuradakiler tarafından yani sizler tarafından, medya tarafından meçhul değildir, herkes'in bildiği bir sır gibi bir şey, yani bu bilgiler bu belgeler, bu gizli olan şeyler bunların nereden servis edildiğini bilmeyenin olmadığını zannediyorum, yani herkes biliyor. Onun içinde bir işbirliği bir dayanışmanın olduğu gözüküyor ama menfaat birleşmesi herkes Ak Parti'yi götürmek için uğraşıyor, ya o yüzden de bu uğraşta birleşmiş durumdalar seçimlerde bunun için gizemin bu kirli oyunları ve iftiraları başka tür kampanyaları da bu hedefler için kullanıyor. Benim hiç bir şüphem yok.

MUSTAFA KARTOĞLU: HSYK ile ilgili aslı birbiriyle bağlantılı iki konu var benim aklımda. 1. az önceki TİB yasası ile ilgili konuştuk, cumhurbaşkanın da bu konuda aktif olduğunu hükümet ile cumhurbaşkanı bir danışmanın olduğunu istişarenin olduğunu biliyoruz. Şimdi TİB konusunda en son iki düzenleme daha eklenmesi kararı alındı, böyle bir istişare üzerine, HSYK konusunda da daha önceden konuşulduğunu biliyoruz. Bu görüşmeler de HSYK konusunda cumhurbaşkanın işaret ettiği kaygılar giderildi mi? Hassasiyetler giderildi mi? Ve bir HSYK ile ilgili bu değişiklik teklifi iptaline yönelik Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir girişimi var, başta bahsedildi, o onaylanmadan önce gidip gelmesi, bununda biraz 367 vari bir yoruma dayandırdığını söylüyor kimi yazar bende dahil, çünkü 200 küsür yıl önceki bir Amerika’daki bir karara dayandırılıyor. İkisini birlikte değerlendirmenizi istesem hem cumhurbaşkanı ile istişareleri görüşmeleri, hem bu yasa hazırlıkları esnasında hem de cumhurbaşkanını beklemeden Cumhuriyet Halk Partisi'ni Anayasa Mahkemesine gitmesini? BEKİR BOZDAĞ: HSYK teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine verildikten sonra sayın cumhurbaşkanımız ile benim görüşmelerim oldu, bu teklif üzerine sayın cumhurbaşkanımızın değerlendirmelerini tavsiyelerini aldım. Sayın cumhurbaşkanımızın tavsiyeleri doğrultusun da hem adalet komisyonun da hem de Türkiye Büyük Millet Meclis'i genel kurulunda değişikler yaptık. Bu nokta da sayın cumhurbaşkanımızın tavsiyelerini yerine getirdik bunu açıklıkla söyleyebilirim, çünkü o süreç içerisinde bize yaptı değerlendirmeler ile sayın cumhurbaşkanımız yol göstermiştir, biz de onun gereğini adalet komisyonun da genel kurulda da yaptık bunu ifade etmek isterim. 2. Cumhuriyet Halk Partisini bu değişikliğinin anayasaya haykırı olduğu iddiası doğru bir iddia değildir. Çünkü anayasaya aykırı bir düzenlemeyi Meclis kabul etmedi, şuan da yapılan düzenleme anayasaya uygun bir düzenleme, öyle bir kampanya başlatıldı ki sanki 12 Eylül 2010'da yapılan halk oylamasında halkın evet dediğini Ak Parti ortadan kaldırıyor, halkın kabul ettiğini  Ak Parti yok ediyor gibi bir kara kampanya yürüyor. 159'da ne var diyor ki HSYK üyeleri Danıştay, Yargıtay, Adalet Akademisi, Cumhurbaşkanının seçtikleri ve ilk derecede yargıdaki görevli hakim ve savcıların seçtiklerinden oluşan bir sayı var, hepsi aynı muhafaza ediliyor, seçim usulü aynı muhafaza ediliyor, üç daire halinde çalışıp aynı muhafaza ediliyor. HSYK'nın görevleri nedir anayasada açık açık yazıyor, bu görevlerin hepsi aynı muhafaza ediliyor, teftiş kurulu aynı muhafaza ediliyor,

MUSTAFA KARTOĞLU: Teftiş kurulunu size bağlandığı söyleniyor.

BEKİR BOZDAĞ: Hayır hayır ne alaka? Büyük bir çarpıtma oda, bütün bunların hepsi anayasa da olduğu gibi muhafaza ediliyor, yapılan düzenleme sadece yasamaya bırakılan alanlar ile ilgili düzenleme, teftiş kurulunun bana bağlandığını şey nedir onu söyleyeyim. Şimdi HSYK kanununda teftiş kurulu diyor ki kurula karşı sorumludur, kurul adına görev yapar, kurula karşı sorumludur. Şimdi bizim yaptığımız değişiklikte başkana karşı sorumlu, şimdi kurul bir kurul o kurulun üyeleri var 22 kişi, 22 tane patron ortaya çıkıyor, orada HSYK'nın şeyleri uygulamada ciddi sıkıntılar var. Bize karşı şey nedir benim orada bir etkim yok. Sadece kağıt üzerine böyle başkanın gözetim ve denetimde görev yapar ve başkana karşı sorumludur. Şimdi biz ne yapıyoruz yaptığımız hiç bir şey yok, çünkü HSYK'nın müfettişlerini 1.daire öneriyor, genel kurul atıyor, ben atamıyorum hiç bir müfettiş, 1.daire öneriyor, genel kurul atıyor. Hak’im savcılar ile ilgili inceleme izni ben vermiyorum kim yapıyor? Şikayet geliyor 3.daire zannedersem inceliyor, buna soruşturma izni verilmesini kurul başkanı önerirse başkan olur diyor veya olmaz diyor, onlar önermezse benim biriyle ilgili soruşturma açın deme yetkim yok. Yani şimdi bu mesele Ergenekon ile ilgili tartışıldı, işte biz şu kadar şikayet yaptık işleme bile konmadı dendi. Şimdi onların talebi üzerine biz oraya bir cümle koyduk. Yani buna soruşturma veya inceleme şeyine gerek yok dediği zaman oda kurul başkanına gelecek, kurul başkanı gerek yok inceleyin derse o zaman inceleme yolu açılabilecek. Şimdi yapılan düzenlemeye bakıldığı zaman bir tane bu var, öbürü dışında buda Cumhuriyet Halk Partilerin üzerine konmuş bir şey işte üzeri kapatılıyor bazı konuların, kapatılmasın incelemesi, soruşturması yapılsın. Onun dışında benim müfettişlerin ataması ile ilgili benim böyle bir görev yetkim yok. Müfettişlerin denetim yapacak bir konu ile ilgili görevim yetkim yok, onlar rapor hazırlıyorlar, raporları getirip karara bağlıyorlar, sonra bir ceza vermesi gerekiyorsa ilgili daire bunu yapıyor, bunların hiç birinin toplantısına kurul başkanının katılma yetkisi yok. Genel kurul'da yarın görüşülecek konular var, disiplin ile ilgili konular olduğu zaman genel kurula da başkan katılamıyor. Şimdi benim disiplin ile ilgili, teftiş ile ilgili, müfettişlerle ile ilgili hiç bir işleme katılma şeyim benim yok. Yani bu yasa ile bizim getirdiğimiz işte bu eleştirilere neden olan teftiş kurulu başkanını ve başkan yardımcılarını kurul başkanı atar. Yeni olan şey bu, yani şey de burada kurul başkanı bunu atayınca bunlarda buna bağlı oluyor, onları ben atamıyorum ki müfettişlerin hiç birini, yani hiç birinin işine benim karışma yetkim yok. Öyle bir kanun izin bana vermiyor ama maalesef buradan hareketle şey başkan bunları kendine bağladı gibi anayasada, yasa da olan bunca kurala rağmen konuyu başka bir noktaya getiriyor, bunun gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok.  Tamamı ile çarpıtma bir değerlendirme.

HATEM ETE: Ne oldu o arada sayın bakanım yani bir Ak Parti çıkarıyordu. Yarıya kadarı geldi durdu, sonra bir ay Meclis'te bekledi bu sonra yine ama o arada bir anayasa değişikliğini zorlamaya yönelik bir şey de görmedim ben çok fazla, yani bir tereddüt mü geçirdi bu arada bu yasanın çıkıp çıkmaması konusunda?

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Anayasa değişikliği ihtimali doğdu.

BEKİR BOZDAĞ: Şimdi teklif bir noktaya geldikten sonra durdu dediğiniz gibi o durmanın sebebi anayasa değişikliği konusunda bir kez daha siyasi partilere çağrı yapmaktı 1.sebebi buydu. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi hatırlarsanız daha önce bizim yaptığımız ziyaretlerde bu teklifi geri çekin dedi, bizde dedik ki eğer Cumhuriyet Halk Partisi anayasa değişikliğine yanaşırsa biz bu teklifin görüşmelerini durdurmayı da görüşebiliriz ama bir uzlaşmaya yanaşırsa, şimdi geri çekme konusu olmaz ama bir nokta da durdurabiliriz. Ondan sonra onlar teklifi çekmezseniz biz buna yok’uz dedi, teklif bir noktaya geldikten sonra da tekrar bir çağrı yaptık, bak teklifi durduruyoruz kamuoyuna da açıkladık, gelin bu anayasa değişikliği konusunda uzlaşalım birlikte bir çalışma yapalım zaten anayasa uzlaşma komisyonunda yapılmış bir çalışma var, onun üzerinde biraz çalışma yaptığımızda mutabık kalacağımız bir metni ortaya koyabiliriz, buna bir imkan bir fırsat verelim dedik bu 1, 2.'de tabi HSYK'da bir yeni çalışma ortamı da oluştu, yani orada da ayrı bir şey de oluştu, dolayısıyla orada da işlerin sağlıklı yürümesi kurulun çalışması bakımından son derece önemli, kurul daha doğrusu kurulun çalışması işlerin yürümesi bakımından son derece önemli, ve kurul'da son dönemde bildiğiniz gibi bir kilit'den oldu. Bazı daireler toplanamadı ondan sonra genel kurul da toplanamadı, ben kurul toplantısına gittiğimde bazı üyelerin rapor, bazı üyelerin mazeret izni, bazı üyelerinde yıllık izin aldığını gördük, kurul toplanamadı. Bazı üyelerin mazeretlerinin pazartesi günü sona ereceğini arkadaşlar söyleyince baktık toplantı yeter sayısı olabiliyor mu olabiliyor, o zaman kurulun toplantısını pazartesi gününe erteledik, yeniden olağanüstü toplantıya çağırdık. Çünkü mazereti, izni, raporu bitenler var, onlar yeni bir mazeret ortaya koymazlarsa kurul toplanabiliyordu, o çağrı üzerine pazartesi günü mazereti biten bazı kurul üyeleri yeniden mazeret sahibi oldular, mazeret bildirdiler, gene toplanamadı.

HATEM ETE: Neye bağlıyorsunuz peki toplamamayı, kurumsal bir direnç mi var orta da bir şeylere yönelik, niye böyle bir toplanamama sorunu var?

BEKİR BOZDAĞ: Kurumsal bir direnç yok, ya onu söyleyeyim çünkü HSYK üyeleri tamamı bunu yapmıyor, HSYK'nın büyük bir çoğunluğu kurulun çalışması konusunda samimi bir ifade ortaya koyuyor, toplantılara gelip katılıyor, bazı üyeler diyelim bu noktada kişisel tercihlerini öyle kullandılar, birlikte hareket ettiler.

HATEM ETE: Şimdi bu biraz da referandum öncesi dönemi de hatırlatıyor da, Referandum öncesi HSYK'da hatırlarsınız toplanamıyordu bir türlü ve kilitleniyordu sistem.

BEKİR BOZDAĞ: Yani işte bu bizim arzu etmediğimiz bir şey, birlikte hareket etme konusu, yani bir grup bir araya geliyor, birisi ne derse diğeri aynı şeyi söylüyor, birlikte hareket ediyor, birlikte karar alıyor, o zaman sağlıklı bir işleyiş olmuyor. Tabi kurul kilitlenince çalışmalar çünkü toplantı yeter sayısı 15, e bide kurul çalışırken bu 15 sayısını muhafaza etmeniz gerekiyor, çalışma sırasında diyelim bir kaç üye dışarı çıktığında orada çalışmalar duruyor devam edemiyorsunuz. O zaman bu sürekli kilitlenecek demektir, o zaman bu kilit i açmak lazım, kurulun çalışması lazım. Bizim yaptığımız bu düzenleme kurulun kilitlenmesini önlemeye dönük çalışmasını sağlamaya dönüktür.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Sayın bakanım bu konu ile ilgili soracaklarım var aslıdan KARTOĞLU'nun sorduğu Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusu nasıl bir şey'dir. Daha önce örneği olmayan bir şey olarak görünüyor, onlarla ile de konuşacaklarımız var o soruya henüz cevap vermediniz var ama kısa bir aramız var, aradan sonra devam edelim, birazdan tekrar sizler ile beraber olacağız. Siyaset 24'te Adalet Bakanı Bekir BOZDAĞ ile söyleşimize devam ediyoruz. Sayın bakanım Mustafa KARTOĞLU'nun iki sorusu vardı. 2. ne tam cevabını alamamıştık, oda şuydu Cumhuriyet Halk Partisi, HSYK düzenlemesi ile ilgili cumhurbaşkanlığına hemen daha henüz onama olmadan gönderilir gönderilmez başvurulması gibi bir yöntem den bahsediyor ve bunu yapacaklarını da açıkladılar, bu nasıl bir uygulama bunun Türkiye siyasal hukuk tarihinde bir yeri var mı? Böyle bir şey mümkün kü? Anayasa Mahkemesine başvuruları nasıl karşılanacak? Anayasa Mahkemesinin tavrı ne olur bu durumda?

BEKİR BOZDAĞ: Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Meclis iç tüzüğünün anayasa aykırılık iddiası ile ilgili iptal davası ancak bunların cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp, resmi gazete de yayınlanmasından itibaren geçecek 60 gün içerisinde açılacak dava ile mümkündür. Eğer resmi gazete de yayınlanmamışsa böyle bir dava açma hakkı da yok yetkisi de yok, bir defa anayasa bu konu da gayet açık. Bizim siyasi tarihimizde benim bir bildiğim böyle bir olay yok, hukuk tarihimizde de böyle bir uygulama yok. Onun için 367'ye mucitlerin olduğu toplantıda bir anayasa hukuku hocamız Amerika'dan bir örnek vermiş ama bizim hukukumuz da böyle bir örnek yok. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu yola tevessül etmesi esasında yasamayı durdurma çalışmasıdır. Çünkü yasama bitmeden anayasa mahkemesine o yasa ile ilgili gitme imkanı bizim hukukumuzda yok, yasama ne zaman biter siz bir kanunu Meclis'te kabul ettiniz, doğru o kanun oluyor, ama cumhurbaşkanı bunu onaylamayabilir, kısmen onayabilir, efendim pek çok alternatif var, o zaman ne yapıyor Meclis yeniden yapıyor, el atıyor süreç çünkü o cumhurbaşkanı da bir nevi yasama faaliyetinin herkes için bağlayıcı bir kurala dönüşmesine şartıdır. Eğer bir kanun Meclis'ten kabul edildi, cumhurbaşkanı onaylama dan herkes için bağlayıcıdır dersek o zaman cumhurbaşkanı onay sürecine gerek yok. Bağlayıcılık cumhurbaşkanının onayına müteakip resmi gazete de yayınlanmasından sonra olur, dolayısı ile buda bir nevi yasamanın sürecinin içerisinde olan bir süreç,şimdi Cumhuriyet Halk Partisi kanunun Meclis'ten çıkmasından sonra, kanun sayısını aldıktan sonra Anayasa Mahkemesi ne gideceğiz demesinin anlamı biz yasamayı durduracağız demektir.

HATEM ETE: Anayasa Mahkemesi'nden ne bekliyorsunuz? Nasıl bir karşılık verecektir buna?

BEKİR BOZDAĞ: Bura da bir cümle daha söyleyeceğim bununla ilgili bizim hukukumuz da anayasaya haykırılık ile ilgili bir ön denetim yok bazı yerler de kanunlaşmadan önce ön denetim yapan bir takım mekanizmalar var, biz de öyle yok, oradan önce geçiriyorsunuz sonra yasamaya gidiyor, biz de anayasaya aykırılık denetimini parlamento doğru dan kendi yapar. Adalet komisyonun da, anayasa komisyonun da, diğer komisyonlar da ve genel kurul da yapar. Bizim iç tüzüğümüz de anayasa aykırılık öncelikle görüşülür der, dolayısı ile böyle iddia varsa konuşulur. Adalet komisyonun da böyle bir konu konuşuldu, müzakeresi saatlerce yapıldı, sonuçta bu teklifin anayasaya uygun olduğuna karar verildi. Genel kurul'da bu karar üzerine çalışmalarını tamamladı, bir defa bura da anayasaya aykırı herhangi bir düzenleme yoktur, onun altını özellikle çizmek isterim, öbür bir şey daha söylemiştiniz.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Anayasa Mahkemesi'nin ne demesi bekleniyor bu durum da?

BEKİR BOZDAĞ: Anayasa Mahkemesi tabi kararı kendi verecektir, onların yerine geçip bir değerlendirme yapmam doğru olmaz ama şunu söyleyebilirim. Meclis'in kabul ettiği bu kanun anayasanın 159. Maddesine de diğer maddelerine de uygun bir kanundur, anayasa aykırı bir hüküm barındırmamaktadır. Muhalefet bir takım değerlendirmeler yaptı, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıyor, işte yargıyı yürütmeye bağlıyor gibi çok uç yorumlar yaptı. Eğer Meclis'te yapılan düzenlemeler kuvvetler ayrılığına müdahale olarak kabul edilirse Meclis çalışmaması lazım. Örneğin; bir ceza kanunu biz değiştirdik değil mi? Ceza kanunu değiştirirken ceza mahkemelerinde görüştürülen şey yargılaması süren binlerce, on binlerce dava vardı, hepsi etkilendi mi bundan? Ticaret kanununu değiştirdik, mahkemeler de ticaret hukuku ile ilgili on binlerce dava vardı, iş kanunu değiştirdik, hepsi bunlar değişti o zaman denebilir mi ki siz yasamayı yapıyorsunuz, yargıya müdahale ediyorsunuz, böyle bir şey olmaz. Meclis yasa yapacak, yargı bu yasaları uygulayacak, herkesin işi ayrı. O zaman yasa yapmayı Meclis'ten kaldırmanız lazım, çünkü Meclis'in her yaptığı yasanın yargıda mutlaka bir karşılığı vardır, bir uygulaması vardır, yargı da bunu uygulama ile mükelleftir. HSYK ile ilgili düzenleme biz daha önce yaptık mı? Yaptık ne yaptık anayasayı değiştirdik. O zaman kuvvetler ayrılığına müdahale diye kimse bunu değerlendirdi mi, peki HSYK ile ilgili kanun değişikliği yaptık mı, yaptık. O zaman kimse bu kanun değişikliğini kuvvetler ayrılığına müdahale diye değerlendirdi mi değerlendirmedi. Yani daha 2-3 sene önce yaptığımız bir düzenleme, dolayısıyla anayasayı değiştirdik. O zamanki işte HSYK üyelerinin de şeyi sona erdi, anayasa değişikliği ile beraber görevi sona erdi, yeniden HSYK üyeleri seçildi. O zaman Cumhuriyet Halk Partisi ey Ak Parti siz bu anayasayı değiştirerek kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıyorsunuz, yargıyı Ak Parti'ye bağlıyorsunuz dedi mi, demedi. Kuvvetler ayrılığında hiç orada bahsetmedi. Ama şimdi bakıyorsunuz başka bir noktaya geldi. Şuan da yapılan teklif, görüşülüp kanunlaşan teklif anayasa ya uygun ve anayasanın deminde ifade ettim. 159.madde'de yazılan seçileceklerin kaynaklarını değiştirmiyor, sayısını değiştirmiyor, görev süresini değiştirmiyor, daireleri değiştirmiyor, dairelerin görevlerini değiştirmiyor ve HSYK'nın Anayasa'da yazılan görevlerini değiştirmiyor. Ve anayasanın 159. maddesi ile ifade edilen hususlardan hiç biri değiştirilmiyor, öyle bir hava Ak Parti teklif ile anayasanın 159.maddesini yok ediyor, yok öyle bir şey.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Hatta bugün bir gazete de bir anayasa profesörü bir esir aldığını yürütmenin yargıyı esir aldığını dair de bir yorum vardı onu engellemek için bunun yapılması gerektiğini söylüyordu ama bir hukukçu olarak bir adalet bakanı olarak sormuyorum, bir hukukçu olarak baktığınız zaman Anayasa Mahkemesi'nin bu CHP'nin başvurusunu şu aşamada değerlendirmesi herhalde imkansız görünüyor şuan da size.

BEKİR BOZDAĞ: Anayasa Mahkemesi ne yapacak tabi mahkeme kendisi bilir ama benim anayasa ile ilgili, yargılama usulleri ile ilgili ve anayasanın ilgili maddelerine ben baktım neler olabilir diye herhalde mahkeme karar verecek. Ama bununla ilgili bir işlem teşhis etmesi çünkü başvuru şartlarını taşıması bakımından bir ön inceleme yapılıyor, ben o incelemede bir değerlendirme yapacaktım.

HATEM ETE: Sanki bir şey daha gözden kaçırıyoruz gibi bu sadece bence yasamaya bir müdahale değil, cumhurbaşkanının yetkisine de bir müdahale yani cumhurbaşkanın bunu onayıp onamayacağı belli olmadan anayasa mahkemesinin bu konuda karar vermesi cumhurbaşkanının yasaları değerlendirme yetkisine de bir müdahale olarak anlamı taşır aynı zamanda.

BEKİR BOZDAĞ: Hiç şüphe yok, hiç şüphe yok.

HATEM ETE: Dolayısı ile ben 367'den daha beter bir sonuç doğuracağı kanaatindeyim.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Yok bence başka tehlikeli bir şey daha var, o zaman yürütmede cumhurbaşkanını beklemeden işlemlere başlasın, yani tehlikeli yani bu durum.

BEKİR BOZDAĞ: Tabi siz anayasa ve yasaların ortaya koyduğu sınırları tanımazsanız öngöremediğiniz sonuçlar ortaya çıkar, o yüzden hepimiz anayasa ve yasalara bağlı hareket edersek doğru sonuçlar ortaya çıkar. Şuan da Cumhuriyet Halk Partisi anayasayı yorum yolu ile değil kendi ihtas ettiği uçuk bir fikir üzerine hareketle değiştirmek istiyor, fiilen bir değişikliğe gitmek istiyor yani buna da kimsenin izin vereceğini de tahmin etmiyorum.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Sayın bakanım epeyce bir konumuz var ama şunu da biraz önce geçtiği için tekrar oraya dönmek üzere kalıyorum, bir şey sormak istiyorum. HSYK önce toplanamadı, sonra işte açıkladınız dediniz ki kendi aralarında bazıları birlikte davranarak bir engelleme yaptılar ama sonra toplandı, sonra bazı kararlar çıktı. O kararlar dan bir tanesi dikkat çekici, Cumhuriyet başsavcı vekiliydi Zekeriya Öz, daha sonra Bakırköy'e gitmişti yanılmıyorsam, şimdi tenzil rütbe görünüyor, bunun sebebi bellimi yani savcı olarak gönderilmesi yoksa bu rutin uygulamalar içinde yaşanan bir şey midir?

BEKİR BOZDAĞ: 1.daire atamaları yapıyor tabi Zekeriya ÖZ ile ilgili bazı şikayetler oldu, bir takım ziyaretler nedeniyle bazı tatil vs. bir takım konular gündeme geldi benim bildiğim bu konular ile ilgili incelemede başlatıldı. Bu incelemenin akıbeti nedir şuan da nedir bilmiyorum ama bu tayin gerekçesini elbette 1.daire bilir, çünkü benim 1.daire toplantılarına katılma imkanım yok ama tabi başsavcı vekilliğinin düz savcılığa atanması ee tabi bir takdir dir, ve şey olarak ta bir tenzil sayılır.

HATEM ETE: Bunları geçelim mi arttık, HSYK ve internet düzenlemesini?

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Yani internet düzenlemesine bir soru vardı onu sorayım ondan sonra geçelim isterseniz, çünkü biraz önce siz de söylediniz dediniz ki aslında bunu ülke ülke engellemek çok kolay değil, internet teknolojisi farklı bir teknoloji, Birleşmiş Milletler belki ileride bununla ilgili gündeme alacaktır. Ama bir yandan da sosyal medyasında ülkeleri aşan bir etkinliğe sahip, örneğin Twitter, Facebook ve benzerleri tek başına bu etkinliği yapıyor, sorulardan bir tanesi bunlarla ilgili bir ilişki kurulabilir mi?

BEKİR BOZDAĞ: Anayasa Mahkemesi ne yapacak tabi mahkeme kendisi bilir. Ama benim anayasa ile ilgili, yargılama usulleri ile ilgili ve anayasanın ilgili maddelerine ben baktım neler olabilir diye herhalde mahkeme karar verecek ama bununla ilgili bir işlem tesis etmesi çünkü başvuru şartlarını taşıması bakımından bir ön inceleme yapılıyor, ben o inceleme de bir değerlendirme yapacaktım.

HATEM ETE: Sanki bir şey daha gözden kaçırıyoruz gibi bu sadece bence yasamaya bir müdahale değil, cumhurbaşkanının yetkisine de bir müdahale yani cumhurbaşkanın bunu onayıp onamayacağı belli olmadan anayasa mahkemesinin bu konuda karar vermesi cumhurbaşkanının yasaları değerlendirme yetkisine de bir müdahale olarak anlamı taşır aynı zamanda.

BEKİR BOZDAĞ: Hiç şüphe yok, hiç şüphe yok.

HATEM ETE: Dolayısı ile ben 367'den daha beter bir sonuç doğuracağı kanaatindeyim.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Yok bence başka tehlikeli bir şey daha var, o zaman yürütmede cumhurbaşkanını beklemeden işlemlere başlasın, yani tehlikeli yani bu durum.

BEKİR BOZDAĞ: Tabi siz anayasa ve yasaların ortaya koyduğu sınırları tanımazsanız öngöremediğiniz sonuçlar ortaya çıkar, o yüzden hepimiz anayasa ve yasalara bağlı hareket edersek doğru sonuçlar ortaya çıkar. Şuan da Cumhuriyet Halk Partisi anayasayı yorum yolu ile değil kendi ihtas ettiği uçuk bir fikir üzerine hareketle değiştirmek istiyor, fiilen bir değişikliğe gitmek istiyor yani buna da kimsenin izin vereceğini de tahmin etmiyorum.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Sayın bakanım epeyce bir konumuz var ama şunu da biraz önce geçtiği için tekrar oraya dönmek üzere kalıyorum, bir şey sormak istiyorum. HSYK önce toplanamadı, sonra işte açıkladınız dediniz ki kendi aralarında bazıları birlikte davranarak bir engelleme yaptılar ama sonra toplandı, sonra bazı kararlar çıktı. O kararlar dan bir tanesi dikkat çekici, Cumhuriyet başsavcı vekiliydi Zekeriya Öz, daha sonra Bakırköy'e gitmişti yanılmıyorsam, şimdi tenzil rütbe görünüyor, bunun sebebi bellimi yani savcı olarak gönderilmesi yoksa bu rutin uygulamalar içinde yaşanan bir şey midir?

BEKİR BOZDAĞ: 1.daire atamaları yapıyor tabi Zekeriya ÖZ ile ilgili bazı şikayetler oldu, bir takım ziyaretler nedeniyle bazı tatil vs. bir takım konular gündeme geldi benim bildiğim bu konular ile ilgili incelemede başlatıldı. Bu incelemenin akıbeti nedir şuan da nedir bilmiyorum ama bu tayin gerekçesini elbette 1.daire bilir, çünkü benim 1.daire toplantılarına katılma imkanım yok ama tabi başsavcı vekilliğinin düz savcılığa atanması ee tabi bir takdirdir, ve şey olarak da bir tenzil sayılır.

HATEM ETE: Bunları geçelim mi arttık, HSYK ve internet düzenlemesini?

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Yani internet düzenlemesine bir soru vardı onu sorayım ondan sonra geçelim isterseniz, çünkü biraz önce siz de söylediniz dediniz ki aslında bunu ülke ülke engellemek çok kolay değil, internet teknolojisi farklı bir teknoloji, Birleşmiş Milletler belki ileride bununla ilgili gündeme alacaktır. Ama bir yandan da sosyal medyasında ülkeleri aşan bir etkinliğe sahip, örneğin Twıtter, Facebook ve benzerleri tek başına bu etkinliği yapıyor, sorulardan bir tanesi bunlarla ilgili bir ilişki kurulabilir mi? Çünkü bazıları bunlarla ilişki kurulamadığı için Türkiye'de temsilcikleri olmadığı için, onlara müdahale etmekte zorluk çekildiği için iddialar var, yani gerçi Ulaştırma Bakanlığının daha çok alanı ama Twitter, Facebook ve benzeri sosyal medya üzerinden de yayılıyor çünkü bu suç içerdiği düşünülen kayıtlar, onlara ilişkin bir düzenleme veya çalışma olacak mı?

BEKİR BOZDAĞ: Geçen bizim Ali Babacan Bey Davos'taki toplantılar sırasında veya başka bir yerde bu internet ile ilgili konuda çok yetkin olan hatta bu işi ortaya koyan internet ile ilgili kişiler ile yaptığı görüşmeden bahsetmişti, o zaman ona bu bir vahşi orman gibidir internet dünyası oraya girdiniz mi bu vahşi ormanın neler getireceğini siz bilemezsiniz, kontrol de edemezsiniz yani bunun zorluğundan imkansızlığından bahseden bir şey ifade kullanmış, hakikaten bir vahşi orman gibi orada. Şimdi bu hesapların büyük bir kısmı da sahte hesaplar, işte bir olay oluyor sinkaflı küfürler, hakaretler, tehditler, bunu yapan hesapların büyük bir kısmı sahte, bunu alan ile ilgili bir kuralsızlık ta var, esasında çok kolay oluyor. Onun için bu alanla ilgili kurallı koymak sadece Türkiye'nin değil bu işin esas beyninin de bu kurala sistemi dizayn etmesinde fayda var. Ben onun için bunun çözümünün kalıcı çözümünün ancak uluslararası bir sözleşme çerçevesinde çerçevesi belirlenmiş bir noktaya dünya ülkeleri giderse bu konu da hem sağlıklı bir kurallı bir yapı oryaya çıkabilir hem de bütün ülkeler bu nokta da kendi imkanlarını aynı kurallara göre kullanacakları için de bunu kötüye kullanmak isteyen, insanlara iftira için bir takım tehditler, şantajlar, suçlar, terör başkaca pek çok olumsuzluk için kullananlarında önüne geçmiş olunur. Yani herkes diyelim ki tweet hesabı açılıyor, şeyini bilemem ama adını koysa, soyadını koysa, adresini koysa her şeyini oraya koy, istediğini yaz. Yani bütün dünya'da aynı şey geçiyor, yani bir hesap açılmak için gerçek kimliğini koyacak, gerçek adresini koyacak ondan sonra hesabını yazacak, gerçek adresi orada gözükmeye bilir ama o firma da gerçek adresi olabilir ama gerçek ismi, kimliği orada gözüksün, yarın yargısal bir şey olduğu zaman işte bir takım şeyler olduğu zaman insanlar hakkını hukukunu arayabilsin, yani o noktada buna bir tedbiri bu noktada Türkiye tek başına koyabilir mi, benim gördüğüm bu internet dünyasında tek başına bizim bu meselenin üzerine gelme imkanımız yok, ancak biz kendi içimizde belli bir tedbir almış oluruz fakat interneti çok iyi bilenler, her tedbiri aşmasını da bilir, biliyorlar da zaten.

HATEM ETE: Sayın bakanım Meclis gündeminde bir sürü şey birikti, sayın başbakanın 30 Eylül'de duyurduğu demokratikleşme paketi vardı, onun Meclis'e gelmesi bekleniyor, 1-2 haftadır TMK 10 eksenindeki bu ceza mahkemeleri ile ilgili terör mahkemeleri ile ilgili bir düzenleme var. Sayın başbakan TMK'nın kendisinin de kaldırılıp TCK'ya kaydırılabileceğini söylemişti, bide bütün bunların hepsinin haricinde galiba torba yasa denilen bir yasa da bekliyor. Yani böyle bir genel soruyla bu konulara girmiş olalım. Meclis bu maddeleri görüşebilecek mi, çünkü bir haftalık bir süremi kaldı Meclis'in açık kaldığı süre için ve önceliği neye vereceksiniz, neler görüşülecek öncelikle?

BEKİR BOZDAĞ:  Bu hafta ile beraber gelecek hafta çalışacağız, iki hafta ya tekabül ediyor. Tabi önceliğimiz şuan da Meclis'te görüşülen bir torba yasa var geçen haftalardan kalma o görüşülüyor, şuan da yarın muhtemelen TMK 10, CMK 250'e göre kurulu mahkemeleri kaldıran ve başkaca düzenlemeleri içeren teklif genel kurul gündemine gelecektir, bu iki günü alabilir. Çünkü madde sayısı müzakere süresi dikkate alındığında, ayrıca şuan da plan bütçe komisyonun da benin bildiğim görüşülen bir kanun teklifi var. O yasalaşma imkanı bulabilir, bir de anayasa komisyonunun görüştüğü demokratikleşme paketi var, bunların görüşülmesi hedefleniyor önümüzdeki hafta sonuna kadar umarım biter ve bitmediği zaman da, bir ara verme seçim nedeniyle parlamento önümüzdeki hafta yapacak. Bugün sayın başbakanımız da bunu açıkladı zaten.

HATEM ETE: Bu TMK ile ilgili düzenlemede bir dinleme takip mekanizmalarına ciddi bir düzenleme getiriliyor, tutuklama üst sınırı kısaltılıyor vs. burada çok yoğun bir tartışma beklemiyorsunuz herhalde Meclis'te, değil mi bunlar 3 aşağı 5 yukarı bu güne kadar muhalefetin savunduğu ve dillendirdiği meselelerdi. Bir değişiklik Meclis genel kurulun da bir yine gerilimli bir süreç bekliyor mu bizi bu TMK ile ilgili meselelerde?

BEKİR BOZDAĞ: Muhalefet partileri esasında buna dair, eleştiri yapmıyor dersek yanlış olur çok büyük eleştiri yapıyor. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi,

HATEM ETE: Ama onların savunduğu şeyler değil miydi?

BEKİR BOZDAĞ: Ama çok büyük eleştiri, dinlemelerden bu kadar şikayet var ama büyük eleştiriler yapıyorlar. Partinin tabi üst düzey yönetiminin söyledikleri ile aşağıda konuşulanlara baktığında uyuşmuyor, adalet komisyonunda gerçekten çok ciddi muhalefet yaptılar, ciddi direnç gösterdiler yani düşünebildiğimizden daha fazla eleştiri getirdiler. Yani olumlu görüyoruz ancak orada pek çok olumsuzluğu efendim şey yaptılar, işte bu yargı ya müdahale şeyidir dediler. Başka pek çok şey söylediler, eleştirdiler ben genel kurulda da benzer eleştirileri dillendireceklerini düşünüyorum.

MUSTAFA KARTOĞLU: Bununla ilgili bir şey sormak istiyorum, şimdi bazı bu değişikliklerin hepsi bir çoğu 17 Aralık'tan sonra gündemimize geldi bir kısmı, bir kısmı demokratikleşme projeleri olarak öteden bu yana üzerinde çalışılan projeler ama özellikle dinlemeler konusunda da TİB yasası konusunda, iktidar neler gördü ki yapılan uygulamalarda özellikle son 1-2 yıldır yapılan uygulamalar da başbakanın ofisinde çıkan böcek ile ilgili soruşturma sürecinde neler gördünüz de nelere tanık oldunuz ki bu işin biraz daha fazla ciddiye aldınız, bundan öncede bu tür şeyler de yapılabilirdi, bu tür düzenlemeler yapılabilirdi, ama bir şekilde bu güne kadar kaldı, ve bunlarla ilgili değişiklikler de vardı. Neler gördünüz neler ortaya çıktı? Sizi şaşırtan ya da artık buna bir şekilde, bunun daha ileriye gitmemesi için önünü almak adına bunları yapmak için?

BEKİR BOZDAĞ: Aslında dinleme konusunda hükümetimizin rahatsızlığı yeni değil. Bakarsanız Önder SAV'ın telefon kaydı ses şeye düşmüştü.

HATEM ETE: Tesadüfü bir dinlemeye benziyordu.

BEKİR BOZDAĞ: Öyle bir şey vardı biz Meclis'te o zaman dinlemeler ile ilgili bir komisyon kurduk. 24. dönem de yine dinlemeler gene gündeme geldi, o zaman şey dinlemeler ile ilgili 2. bir komisyon daha kurduk. 2 tane Meclis'te komisyon kurduk bu konuda oradan tecrübeler var, öneriler var, tavsiyeler var ve Türkiye'de herkes dinlemelerden şikayetçi, başbakan, cumhurbaşkanı, Meclis başkanı başkaca insanlar,

HATEM ETE: Dönemin Ulaştırma Bakanı

BEKİR BOZDAĞ: Tabi her kez hatta Ulaştırma Bakanı eğer dinlemek istemiyorsanız telefonunuzu kullanmayacaksınız dedi, ve bunun yaygınlaştığını ve kolaylaştığını anlatmak için ifade etmişti, her kez telefonunu yanında taşırken aynı zaman da bir dinlenme aletini de yanında taşıdığını öğrenmiş oldu aynı zaman da, evlerde özel sohbet yaparken telefonları başka odalara koyan, kendi aralarında bile sohbet yaparken şunları bir yan tarafa koy da, rahat rahat gönülden bir konuşalım diyen çok insanı hepimiz etrafımızda tanık oluyoruz, toplumda da dinleme konusunda bir rahatsızlık var, sıradan bir vatandaş da beni devlet mi dinliyor acaba şu mu dinliyor diye bir endişe taşır hale geldi, onun içinde bu konularda sağlıklı bir adım atma ihtiyacı doğdu, bir de bakın pek çok dinlemeye baktığınızda örneğin; Örgütten bir dinleme yapıyor, örgütten dinleme dediğiniz şeyin içerisinde örgüt var mı yani dinleme yapmak için örgüt olması lazım. O zaman örgüt daha dinleme aşamasında kolaylıkla bir örgüt çıkması gerekiyor ki dinleme yapsın. Çünkü kanun diyor ki kuvvetli suç şüphesi varsa, başka türlü delil elde edilemiyorsa işte katalog'da yer alan bir iddia söz konusu ise o zaman izin alarak dinleme izni alarak bu yola başvura bilir. Şimdi ben örgütten dinleyeceğim, bir örgüt var diyorum ama kuvvetli şüphem var sadece hiç de elimde bir delil yok, e nasıl ben örgütten dinleme alacağım.

HATEM ETE: Şimdi ona somut delil getiriyorsunuz

BEKİR BOZDAĞ: Onun için orada ne yapıyor orada bir örgütsel yapıdan bahsediyor, benim şüphem var diyor alıyor. Sonra dinliyor dinliyor örgütle alakası yok, ya o arada da örgütlü dinlemede süre sınırı da yok, yani 1-2-5-10 sene dinliyor. Yani herhalde veya 10 sene veya 2 sene dinlenip de kanunun suç saymadığı bir cümle kurmayacak mı vatandaş kurmakta zorlanırız yani öyle tahmin ediyorum. Şimdi dinliyor, dinliyor, dinliyor diyelim o arada örgütle bağlantılı bir şey bulmuyor da başka bir konuda bir buluyor. Sonra dosyayı kapatıyor, örgüt yok ama işte falan konu var onunla ilgili başka bir şey yapılıyor yani bu konu torba bir dinleme maddesi gibi yani örgüt konusu, herkes'i buraya doldurabilir, sonra da örgüt olmadığı anlaşılabilir. Komisyon görüşmelerin de Yargıtay'dan katılan bir üye ye sordular, dediler ki örgütten dinlenenlerin kaçı ile ilgili örgütten dava açıldı, onlar da ilişkin rakamlar var mı, kararlar var mı? Yargıtay vs diye yani kesin rakam verme yok imkanım yok ama dedi, böyle başlayıp böyle bitenlerin sayısı çok çok az dedi, önemli bir kısmı örgütten dava açılmıyor, örgütten dava açılanların çok önemli bir kısmı ilk derece mahkemesinde örgüt dışı bir noktadan karara bağlanıyor, önemli bir kısmı da Yargıtay'dan bozuluyor, onun içinde bura da bu süresiz dinlemeyi ortadan kaldıran bir mekanizma koyduk.

2) Ağır Ceza Mahkemesine bunu verdik, oy birliği kararı getirdik. Kolay bir dinleme kararı alınmasın, insanlar rahat etsin, eğer dinlenmeyi gerektirecek bir şey varsa, o zaman herkes beraber dinlenmeli bura da bir ciddi durum var. Benim kuvvetli şüphem var ama bu kuvvetli şüpheyi doğuran da bir takım deliller var, ona da dayansın ve ona göre bir dinleme kararı verildiğinde de hakikaten ciddi bir şekilde gereği yapılsın, ona da süreler konulsun. Şu anda bizim yaptığımız esasında kişinin özel hayatını, haberleşme hürriyetini, kişi hürriyeti ve güvenliğini teminat altına alan anayasa ve yasal uluslararası sözleşmelerdeki güvencelere uygun bir düzenleme yapıyoruz, bundan herkes'in memnun olması lazım ama şimdi diyor ki burada oy birliği kararı niye veriyorsunuz? Yani işte ağırlaştırılmış müebbet veriyorsunuz işte efendim oy birliği aramıyorlar ama dinleme kararı veriyorsunuz oy birliği arıyorlar. Şimdi insanlar yargılanırken aleni yargılanıyor, haberi var kendini avukatı ile temsil ettiriyor bizzat bulunuyor, delil getiriyor efendim raporlar sunuyor, mahkemelerin kararını beğenmediğimi zaman Yargıtay'a gidiyor, onun kararını beğenmediğini zaman bireysel başvuruya gidiyor, onu beğenmediği zaman AİHM'e gidiyor, hakkını, hukukunu sonuna kadar arayabilme ihtimali var. Ama siz şimdi benimle ilgili bir dinleme kararı alıyorsunuz benim bundan haberim yok. Benim ona itiraz etme hakkım hiç yok belki o dinleme sonucunda benim ağırlaştırılmış müebbet cezası almamı gerektirecek bir sonuçta çıkabilir, itiraz hakkım yok, kendimi müdafaa hakkım, olayı bilebilme hakkım yok, hiç bir şey yok. Onun için de bununla onu yan yana koyup kıyaslamakta doğru bir iş yapmıyoruz gibi geliyor bana, bu nedenle de bu dinleme kararı kişilerin gıyabında gizli verilen bir karar olduğu içinde bir heyet tarafından değerlendirilmesi, belli delillere bu şüphenin dayandığının tespit edilmesi ve bunun da oy birliği ile çıkması son derece önemli çünkü oradan sonra yapılacak işlemler onun mahkumiyetine hayatının çok farklı bir yöne kaymasına yol açacak, diğer bütün kararların temelini oluşturacaktır. Bu esasında böylesi bir kişinin masumiyet ilkesi etrafında hukukunu korumak ve kişinin hakkının, hürriyetini koruma bakımında son derece önemli bir konudur.

MUSTAFA KARTOĞLU: Çok özür dileyerek bir soru eklemek istiyorum, daha önce yaptığım bir açıklamada yine bizim de bulunduğumuz bir ortamda demiştiniz ki bu kararlar savcıların verdiği kararlar, belki mahkeme kararlarını da kasettiniz emin değilim. Geçmişe yönelik olarak bunlara bakılacak yani oradan da biz şunu anlamıştık. Bugün soruşturmaları eleştirilen savcıların geçmişte de benzer karar verip vermedikleri de bir anlamda da usulsüzlükler yapılıp yapılmadığı da bir anlamda ortaya çıkacak, hatta yeniden yargılama için bu bir imkan olabilir diye sonradan tartışılmıştı. Bu süreç devam ediyor mu? Geçmişe yönelik kararların taranması süreci?

BEKİR BOZDAĞ: Benim orada ifade etmek istediğim husus şu; Biz insanları çok kolay suçluyoruz. Birisiyle ilgili bir iddia geliyor, ondan sonra hemen onunla ilgili bir süreci başlatıyoruz, sonra gidiyoruz, gidiyoruz, gidiyoruz sonunda diyoruz ki kovuşturmaya yer olmadığına karar veriyoruz, pardon bir şey yok diyoruz. Sonra da iddianame düzenliyoruz, mahkeme diyor ki beraat, mahkeme karar veriyor Yargıtay bozuyor. Baktığınız zaman bizim bu süreçler de ortaya çıkan rakamlara soruşturma evresinde açılan şeylerin büyük bir kısmının o süreç içerisinde kapandığını, daha büyük bir kısmının mahkemeler tarafından beraat ile sonuçlandığını, daha büyük bir kısmının da Yargıtay tarafından bozulduğunu görüyorum. Buda çok hoş olmayan büyük bir rakam çıkıyor Türkiye aleyhine, bu ne demektir. İnsanların lekelenmeme hakkını biz yaptığımız bu işler ile ortadan kaldırıyoruz.

MUSTAFA KARTOĞLU: Peki savcılar bu konuda layüsel mi ? Tam olarak sorunsuz mu?

BEKİR BOZDAĞ: Layüsel değil burada savcıların bu işleri yürütürken elbette anayasa ve yasalara uygun bunu yürütmesi lazım, ben lekelenmeme hakkı dediğim zaman çoğu kişi masumiyet şeyi karşılaştırıyor. Masumiyet esasında bir suç istinatı yapıldıktan sonra birine o mahkumiyet kesinleşinceye kadar geçen bir sürede esasında şeydir, ama lekelenmeme hakkı herhangi bir suç istinatı daha size yapılmamış, o süreç içerisinde sizi koruyan bir müessese, şimdi bunu biz karıştırıyoruz. Hemen daha delil toplamadan insanları çağırıyoruz gel bakalım diyoruz karakola veya savcılığa, ne var dosyada hiç bir şey yok, benden ifade alacak dosyayı genişletecek. Halbuki bizim ceza mahkemesi şüpheliden delili değil, delilden şüpheliye giden bir mekanizma kurdu, ama biz hala bu mekanizmayı delilden şüpheliye gitme noktasında işletemiyoruz. Bizim hakkımızda bir soruşturma var, bizim eve geliyor işte arıyor polisler, efendim savcılar bizi alıp götürüyorlar, konu komşu herkes biliyor ondan sonra düşünün benim hakkımda takipsizlik kararı verdi savcı kim duyacak, kimse duymayacak. Örnek olsun diye söylüyorum şimdi bizim bakanlarımızdan bazıları ile ilgili bir takım iddialar var. Şimdi şu yaşanan hadiseler oldu yarın savcılar dedi ki bunlara şu ceza verilmesi lazım, mahkeme de yargıladı beraat diyecek. Hatta bırak mahkemeyi bütün ceza genel kurulu geldi beraat dedi, bütün oy birliği ile beraat kararı verdi. Bu kadar yazılan çizilenden sonra, bu kadar karalamadan sonra bu beraat kararı o insanların mağduriyeti, ailelerin, şahısların herkes in ortadan kaldıracak mı, toplum şimdi cezasını kesmiş mahkum etmiş bir noktaya getiriyor, koyuyor insanları. O zaman mahkemenin bir anlamı kalıyor mu? Soruşturma gizli olacak insanların hakkını hukukunu korumak içindir, onurunu, haysiyetini, şerefini korumak içindir. Benimle ilgili bir sürü şey çıkıyor, savcılık takipsizlik verdi. Ama ben o takipsizliği kime anlatacağım, kime söyleyeceğim? Ve hep hafızalar da kalacak, kayıtta kalacak o yüzden diyoruz ki soruşturma yürürken gizli yürümeli...

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Ve hatırlattığınız şeyler manşetlere çıkmanıza sebep oldu, yani savcılara aradı ve baskı yaptığınız iddialar edildi.

BEKİR BOZDAĞ: Ben manşetlere çıktım bide ayrıca linç e tabi tutuldum. Yani halbuki herkes benim bu peveranım karşısında herkes benim yanımda durmalı, ama sanki dosyaların üzerini örtüyormuşuz, başka bir yanlış yapıyormuşuz gibi. Ya benim isyanım hukukun alenen çiğnenmesinedir. İnsanların onurunun, haysiyetinin yargı görevi yapanların görevi konusundaki gerekli hassasiyetleri nedeniyle...

MUSTAFA KARTOĞLU: Diyelim ki savcılar düzgün yani elde ettikleri mahkemece kabul edildi, sizin sözünü ettiğiniz bütün aşamalardan ve mahkumiyet çıktı. O zaman da karşınıza çifte cezalandırmak gibi bir şey çıkıyor anlattıklarınızda, iki kez cezalandırılmış olacaklar hem kamuoyu nezdin de hem daha sonra.

BEKİR BOZDAĞ: Tabi yargı süreçleri bunu beraberinde getiriyor. Şimdi bu soruşturma evresi gizli, iddianame düzenlendiği halde ne hale geliyor. Zaten o aleniyetten sonra bu gene oluyor, ama iddianamenin açılması çok ciddi, iddianamenin düzenlenmesi çok ciddi bir değerlendirmenin sonucu olmalıdır. Ama siz diyelim 50 tane iddianame düzenliyorsunuz da bunun 40 tanesi veya 30 tanesi berat ile sonuçlanıyor sa orada da bizim oturup düşünmemiz lazım. Yani bunları ne kadar sağlıklı yaptığımız

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Sayın bakanın son 3 dakikamız kaldı ama en az 4-5 sorumuza birer cümle ile cevap vereceğiniz şekilde sormaya çalışalım o zaman hızlı hızlı gidelim biraz, yarınki yargı paketinde değişiklik bekleniyor mu bir değişiklik mi bekleniyor. Parlamento şefimiz Nagihan Akbulut özellikle sormamı istediği için soruyorum.

BEKİR BOZDAĞ: Yani benim bildiğim geniş kapsamlı yani omurgayı değiştirecek bir şey yok, onun içerisinde belki kamuoyunda ki tartışmalar çerçevesinde eksik olacak hususlar varsa herhalde onlara ilişkin bir iki şey olacaktır.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Hangi dosyalarda

BEKİR BOZDAĞ: Yine intikal hükümlüleri var orada bazı konular da ilave yapacağız.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Sayın bakanım demokratikleşme paketi seçimden sonraya mı kalacak çünkü 2 haftası kaldı Meclis'in yani bu kadar paket nasıl yetişecek, hepsi bir den zaten elde yeterince iş var gördüğümü kadarı ile.

BEKİR BOZDAĞ: Şuan da torba yasa bugün muhtemelen bitecek, yarın diyelim bu teklif başladığı zaman ertesi gün bitebilir. Tabi ki  yasa kalıyor, onu da önümüzdeki hafta guruplarla bir mutabakat olursa bitirebiliriz.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Bugünkü söyleşiniz de önemliydi bence, hasta yükümlü ve tutuklular konusu seçimden sonra ya kalabilir demişsiniz ama çok ta hayati ve insan onu öne alma şansı yok mu ?

BEKİR BOZDAĞ: Şimdi hasta olan tutuklu ve hükümlüler ile ilgili biz bakanlık olarak insani olanı yapmaya özen gösteriyoruz. Bu nokta da uygulamalardan kaynaklanan eksiklik varsa onları da gidermeye çalışıyoruz, İç işleri bakanlığımız ile de bu konuda görüşmelerimiz var, biz tek başına hapishanede tutukluluğunu veya cezasını geçiremeyecek olan insanlarımızın, ailelerinde veya istedikleri yerde bu sürede dışarıda olmalarına imkan sağlayan bir düzenleme yaptık, ama o uygulama da onun problemleri var, ama biz o problemleri kaldıran bir adım'ı atacağız. Yani güvenlik bakımından tehlikelik hali varsa bunların raporu olsa bile, çıkarılmalarına izin verilmiyor. Şimdi biz buradaki konuya formül üreterek bu durumda olanların da bundan istifa de etmesi sağlayacağız, yani sağlık önemli tabi güvenlik ile ilgili değerlendirmelerde bazı şeyler yapılabiliyor. Tabi insanların işlediği suça göre güvenlik değerlendirmesi yaparsanız  o zaman oradan olumlu bir sonuç çıkmaz, yani oradan ona göre değil de esasında geldiği noktaya göre bakmak gerekir. İçeride 10 sene kalmış, senin suçun şudur diye bir değerlendirme yapmak doğrul olmaz, cezanın bir de rehabilite boyutu var o açıdan da olaya bakmak lazım. İşte ailesel açı dan bakmamak lazım, çevre böyle, aile böyle diye yani o nokta da uygulama da bazı aksaklıklar olduğunu bende gördüm, ve o aksamaları ortadan kaldırmak için de biz adımlar attık.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Sayın bakanım Türkiye'de kaç kişinin dinlendiğine dair bir rakam var mı elinizde?

BEKİR BOZDAĞ: Yok,

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Bilinmeyecek kadar yüksek mi sizde mi yok?

BEKİR BOZDAĞ: Yani bende bir rakam yok çünkü bunlar adli dinlemeler ile ilgili kısımlar tabi TİB'de bunlara dair bir rakam olabilir çünkü bütün sonuçları orası veriyor, ama bunların hepsi gizli olduğu için bunun istatistik kaygı da tutulmadığı için bizim bilme şansımız da yok.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Şöyle bir şey de o gizlilik kalkar mı, örneğin bahsettiniz süreçlerdeki bir inceleme tamamlandı ve şu şu şu numaralar aslında soruşturmayla ilgili olmayan kişilerin numaraları da olarak dinlenmiş gibi bir şey çıkabilir mi karşımıza?

BEKİR BOZDAĞ: Onu zaman gösterecek, şuan da o konu da benim bir şey deme imkanım yok, o konu da bir bilgim de yok. Ama böyle sonuçlar çıkabilir mi, şimdi benim bir şey deme imkanım yok, fakat bir dinleme yapıldı, sonra o kişiye ilişkinin herhangi bir şeyi bulunamadığı takdirde bizim kanunumuz diyor ki, siz o dinlemeye ilişkin kayıtları yok edeceksiniz, siz o dinlemeye ilişkin kayıtları yok edeceksiniz, ilgili kişiye de sizi dinledik ama bir şey bulamadık diye tebligatta bulunacaksınız diye bir hüküm var. Ama dediğiniz kısımla ile ilgili benim şuan da bir şey söyleme imkanım yok.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Mustafa KARTOĞLU, Athem Ete, çok teşekkür ediyorum sayın bakanım Adalet Bakanı Bekir BOZDAĞ, sorularımıza aktüel sorularımıza cevap verdiniz, vaktimiz yetmedi hala soru kaldı ama İnşallah ilerleyen süreçler de şu paketler de bir geçsin tekrar konuk etmek isteriz tekrar teşekkür ederiz efendim.

BEKİR BOZDAĞ: Ben teşekkür ederim, İyi yayınlar diliyorum.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ: Siyaset 24'de bugün Adalet Bakanı Bekir BOZDAĞ'ı konuk ettik, hafta ya yeni programda buluşmak umuduyla, İyi Akşamlar Efendim.

Adres

06659 KIZILAY / ANKARA

Telefon

90 (0312) 417 77 70

E-Posta

basinisaretadalet.gov.tr