TARİH: 05.02.2015
KANAL: Habertürk
PROGRAM: Doğru Açı
KONUK: Bekir Bozdağ, Belkıs Kılıçkaya
SAAT: 16:15:50
SÜRE: 50:04
REFERANS: 17312111
BELKIS KILIÇKAYA :Merhaba, Doğru Açı Özel'de konuğumuz Adalet Bakanı Bekir Bozdağ. Hiç şey
yapmadan hemen lafa geleceğim Bekir Bey. Dediniz ki 17, 25 Aralık operasyonu olmasaydı Fethullah
Gülen, Humeyni gibi Türkiye'ye gelecekti. Siz bunu 17,25 Aralık'la mı idrak ettiniz daha evvel bununla
ilgili bir karine var mıydı sizin için?
BEKİR BOZDAĞ : Benim bu değerlendirmem kamuoyunda tartışıldı. Herkes kendi cephesinden
eleştirdi veya hak verdi ama ben orada bir tespiti yaptım. Yani Türkiye'de bir paralel devlet
yapılanması var ve bu paralel devlet yapılanmasının ulaştığı bu boyutu ifade etmek için söyledim. Yani
ülkenin içerisinde anayasa, yasaya bağlı hareket etmesi gereken kamu görevlilerinin anayasa ve
yasaları bağlı oldukları başka birisinin gösterdiği hedef istikametinde nasıl kullandıklarına ilişkin büyük
bir fotoğrafın bütün Türkiye tarafından görülmesine 17 Aralık yol açtı. Yani perde bir nevi indi ve o
perdeden ayna gibi her şey ortaya çıktı. Tabi paralel olmaktan öte bir şey artık devlet organı, yeni bir
şey, Humeyni döndüğü nasıl döndü, bir iktidar olarak döndü, benim söylemek istediğim de o. Yani
Türkiye'de yeni bir yapı ortaya çıkabilir ve bu yapının başında böylesi bir dönen kişi görev alabilir veya
o yapıyı yönlendirip Türkiye'de farklı bir dönem başlayabilir. Türkiye onun için 17 Aralık'la bana göre
büyük bir tehlikeyi, tehdidi atlatmıştır. Bunun farkında olan vardır, olmayan vardır. Siz öyle
diyorsunuz, öyle değil ama böyle diyenler vardır. Ben eminim ki onlar hükümet düşmanlığı ekseninde
yazma, çizme yerine objektif akılla hadiseleri değerlendirmiş olsalar ben onların da o noktada farklı
bir düşünceye sahip olacaklarına inanıyorum ama zaman geçtikte bu konu üzerinde konjenktürün
baskısı ve hükümet husumetinin tesiri ortadan kalktıkça insanlar objektif değerlendirdikçe 17
Aralık'tan Türkiye'nin demokrasisinin ve hukukunun, Türk devlet yapısının nasıl büyük bir tehlike
atlattığını göreceklerdir. Ben zaman içinde bu konuda hükümete, sayın cumhurbaşkanımıza,
başbakanımıza Türkiye'de bugün farklı noktada durup hükümetimizi eleştiren çevrelerden önemli bir
kısmının da hak vereceğine inanıyoruz.
BELKIS KILIÇKAYA :Şunu da söylüyor musunuz orada? Yani tıpkı Humeyni'nin damgasını bastığı gibi bir
kendine özgü, yani fikri, zikri neyse bir şey yani teşkilat yapısının müsaade edebileceğine de ima
ediyor musunuz, söylüyor musunuz?
BEKİR BOZDAĞ : Ben şunu net söylüyorum. Döndüğü zaman nasıl dönecek Türkiye'ye? Onu ifade
ettim. Humeyni nasıl döndü, geldi yeni bir İran çıktı. O zaman yeni ve başka bir Türkiye ile hepimiz
karşı karşıya kalırdık. Esasında 17 Aralık baktığınız zaman demokrasiye ve hukuk devletine sahip çıkma
noktasında ortaya konan kararlı bir iradeyi de Türkiye'de ortaya çıkarmıştır, bu da çok önemli. Birileri
bunu görmüyor dediğim gibi. Yani CHP düne kadar Fethullah Gülen'le ilgili neler söylerken bugün
başka şey söylüyor. Şimdi aynı şeyi bize söylüyorlar. Benim konuşmalarıma, işte siz düne böyle
konuşuyordunuz, şimdi siz başka yerde duruyorsunuz. Ben çok net bir şekilde söylüyorum. Biz,
Türkiye'ye dönük bir tehlike, bir tehdit olduğu zaman başka biri sevmediğimiz biri falanın yanında
diye biz onun karşısına geçmeyiz, biz Türkiye'nin yanında dururuz, milletin yanında dururuz, hukukun,
demokrasinin yanında dururuz. Şu anda bizim yaptığımız esasında milletin iradesinin yanında,
demokrasimizin yanında, hukukumuzun yanında durmak, sahip çıkmaktır. Siz kamuda bir işiniz,
yargıda bir işiniz var, emniyette bir işiniz var. Oradaki insanların size yasalar çerçevesinde muamele
yapmasını beklersiniz, işinizi görmesini isterseniz ama eğer oraya gittiğiniz kişi, siz oraya gittiğinizde o
kişi başka bir yerden bir talimatla hareket edip kararlar alıyor uyguluyorsa o zaman sizin güvenceniz
olmaktan yasalar çıkar. Kamu görevlileri de çıkar, hukuk da çıkar.
BELKIS KILIÇKAYA :Mesuliyetlerin karıştırılmasıyla alakalı.
BEKİR BOZDAĞ : Tabi çok net.
BELKIS KILIÇKAYA :Şimdi biz sizi ben yine bu programda 2012 yılında konuk almıştım. Hrant Dink
kararının da çıktığı günün ertesi günüydü. Siz o yargı kararı için ne demişsiniz bir beraber izleyelim.
Üstünden yargıyla ilgili konuşmaya devam edelim müsaadenizle.
BEKİR BOZDAĞ(Eski Program): Dünkü karar esasında devam eden soruşturmanın kovuşturma
aşamasından kamuoyunun bir beklentisi var. İşte davanın müdahillerinin bir beklentisi var. Tabi
mahkeme beklentiye göre karar vermeyecek, hukuka göre karar verecek, dosyaya göre karar verecek
ama benim şahsi görüşüm mahkemenin ortaya çıkardığı karar, verdiği karar maddi gerçeği ortaya
çıkarmamıştır. Halbuki yargılamada mahkeme maddi gerçeği ortaya çıkarmak gerçek fail veya failleri
tespit ederek cezalandırmak onun esas görevi o ama baktığınız zaman dava ile ilgili sürece ve devam
eden olaylara dışarıdan basit bir gözle değerlendirdiğinizde Trabzon'dan yani okur yazarlığı fazla
olmayan, basını takip etmeyen, Türkiye'nin gündemini takip etmeyen bir tanesi çıkıyor. Yani bir fazla
yayın alanı olmayan, bir gazetede yazılan yazıları, onun yazarını takip ediyor, vesaire, vesaire. Bir
bakıyorsunuz adresini buluyor, neyini buluyor, o yazılardan etkileniyor, vesaire bir takım eylemler
ortaya koyduğu gibi bir şey var ortada ama hayatın olağan akışına baktığınızda bir kişi okuması çok
olur, kitaplar okur, takip eder, başka bir şey olur, baktığınız zaman bir defa böyle bir olay yok. Belki
adını hiç duydu mu duymadı mı onu da bilmiyoruz. Fotoğrafını görse tanır mı tanımaz mı onu da
bilmiyoruz. Baktığınız zaman bu silahı alacak parası var mı, ekonomik yapıya baktığınızda o da yok.
Öte yandan öbür ceza alana baktığınızda o da yok. Şimdi bütün bunlara baktığınızda bu olayın çıplak
gözle bu kişilerin kendiliğinden galeyana gelerek veyahut da yazılan, çizilen görüntülere kızarak
gerçekleştirdiği bir eylem olmadığı çok açık gözüküyor. Peki böylesi bir durumda bunu böyle
değerlendirmek nedir? Bir defa hayatın olağan akışına aykırıdır. O zaman mahkemenin yapması
gereken maddi gerçeği araştırmaktır. Hatırlarsınız Danıştay saldırısı diye bilinen bir saldırı vardı ve
orada Alparslan Aslan sanık olarak yargılandı bir ceza aldı. Şimdi bir başka davayla birleştirildi ve o
zaman ortaya bir şey çıktı. Maddi gerçeği araştırma noktasında mahkemenin işin üzerine fazla
gitmediği yani oradaki Danıştay'ın kapısında güvenlik kamera kayıtlarının dahi incelenmediği,
yapılmadığı ortaya çıkıyor. Hani bu iki kişi arasında kavga olup da o anda birden galeyana gelinerek
işlenebilen bir suç olmuş olsa tamam bunun arkasına bakmayın ama baktığınızda bu öyle değil. Bir
defa örgütlü bir suç olduğu çok açık. Öyleyse mahkemenin yapması gereken maddi gerçeği, yasaların
kendine verdiği imkanları kullanarak ortaya çıkarması. Bugün bir gazetemizde vardı mahkeme
üyelerinden bir tanesinin açıklaması var. TİB'de diyor o kadar çok dinleme kaydı vardı ki diyor binlerce
biz bunları inceleseydik diyor iki üç yıl daha dava sürerdi. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir açıklama
yapıyor. Ne demek maddi gerçeğe ulaşmak için TİB'den bir takım veriler getiriliyor, binlerce kayıt var,
biz bu kayıtların hepsini inceleseydik 2-3 yıl daha dava uzardı.
BELKIS KILIÇKAYA(Canlı Program): Şimdi o zaman anlamlandıramamıştınız ama yadırgadığınızı
söylemiştiniz, başbakan söylemişti, hatta diğer siyasi partilerin liderleri de ama bu konuşmanın
sonuna doğru hakikaten Türk yargısının işleyişiyle ilgili siz de pek çok veri vermişsiniz yadırgadığımız,
kendinizin de yadırgadığı. Şimdi daha kolay anlamlandırabiliyor musunuz? O zaman görünmeyen bir
şeyden bahseder gibisiniz çünkü.
BEKİR BOZDAĞ : Bu konuşmayı gayet iyi hatırlıyorum. Şimdi tekrarını verdiniz, onun için de teşekkür
ediyorum. O zaman işte örgüt yok diye bir şey çıktı ve karar kamuoyunda çok eleştiri aldı. O dönemde
yakından takip ettiğim bir davaydı. Pek çok hususun yeterince araştırılmadığına ilişkin herkeste bir
kabul var.
BELKIS KILIÇKAYA :Hatta TİB kayıtlarını da dile getirmişsiniz.
BEKİR BOZDAĞ : Yani orada kendi açıklaması kararı veren bir mahkemeden bir açıklama o. Onlar diyor
bunu inceleseydik şöyle olurdu. Halbuki hukuk devletinde onlar incelemeden karar tesis edemez belki
o inceleme başka verileri ortaya koyacak, belki failler çoğalacak, belki de hiç bilmediğimiz bir şey
ortaya çıkacak. Onu siz zaman alır diye göz ardı ederseniz haksız bir insana ceza da verebilirsiniz veya
hak ettiği cezadan daha az veya daha fazla ceza da birine tayin edebilirsiniz. Mahkeme gerçeği ortaya
çıkarmakla deliller çerçevesinde gerçek failleri tespit edip, hak ettiği cezayı vermekle mükellef. Tabi
soruşturma makamında işini iyi yapacak. O da delilleri hukuka uygun, sağlıklı toplayacak. Onlar
yapılmadığı zaman ne oluyor? O verilen kararlar insanlar nezdinde kabul görmüyor.
BELKIS KILIÇKAYA :Şimdi onu başbakan yardımcısı olarak eleştiriyorsunuz sonra da ben size diyorum ki
siz başbakan yardımcısı olarak böyle konuşuyorsanız biz ne yapacağız vatandaş olarak. Hatta şimdi
iyice eşitlendik galiba. Siz de dinlenenlerden birisiniz. Bir yandan bakansınız bir yandan müşteki
sıfatınız var.
BEKİR BOZDAĞ : Evet merak ediyorlar ne konuştuğumu herhalde. Yani ondan dinliyorlar, bende
dinlesinler diyorum. Yani bir endişemiz yok ama Türkiye'de iletişim güvenliği, özel hayatın sigortasıdır.
Şimdi siz kendi evinizde kendi telefonunuzda, kendi özel alanınızda rahat edemezseniz, kamuya açık
alanda hiç rahat edemezsiniz. Herkes özel alanda daha rahat eder. Kişi hürriyeti, güvenliği bakımından
son derece önemli bunlar ama maalesef Türkiye'de bu gibi konular hep tartışıldı, partiler, iktidar
bulundukları pozisyonlara göre kanaat değişiklikleri ortaya koydular. Biz diyoruz ki bu gibi konularda
bulunduğumuz pozisyon ne olursa olsun kanaatimiz, kişi hürriyeti ve güvenliğinden yana, özel hayatın
korunmasından, insan oğlunun korunmasından yana olması lazım. Sen dün böyle dedin, öbürü böyle
dediye girersek biz bu meselenin içinden çıkamayız maalesef.
BELKIS KILIÇKAYA : Bakınca şunu da görüyoruz Bekir Bey. Sadece siz dinlenmemişsiniz mesela Cevat
Öneş, MİT Müsteşar yardımcısı dinlenmiş. Baktığınızda Hakan Fidan yine hedeflerden biri
gözüküyordu. Bugün Atilla Yayla yazısında Emniyet Genel Müdürlüğü Eski İstihbarat Daire Başkanı
Ömer Altıparmak bu konuda niçin dinledi diye yanıtını vermiş. Orada diyor ki dinleriz tabi diyor.
Demokratik özerklik ilan eden bir yapının içine işte katılımcı olarak giderse, vesaire. Şimdi burada
baktığınızda siyasetin dizaynı bizde 80 yıldır yargı eliyle gerçekleşmeye çalışırken sonra yine aynı
şekilde metodoloji ama yapı farklı. Siz baktığınızda mesela şunu söylüyor musunuz? Süreç hedefteydi
başka neler hedefteydi?
BEKİR BOZDAĞ : Süreç hedefte, esasında Türkiye'nin istikrarı, güçlü iktidarı, milletin huzuru, barış
iklimi hedefteydi. Ben baktığımda 1. hedef, Türkiye'nin istikrarı, güçlü iktidarını sağlayan en önemli
etken bizzat sayın cumhurbaşkanımız, onun Türkiye'de yaptıkları ve milletimizden aldığı destek. O
yüzden de onun kişiliği, şahsı, ailesi üzerinden milletle cumhurbaşkanımızın arasına bir duvar örmek
ve itibar suikasti. Öte yandan baktığınızda AK Parti hükümeti topyekün hedefte. Neden? Türkiye
istikrarlı bir ülke. Bakın şu anda Türkiye'nin istikrarından güçlü iktidardan rahatsız olan o kadar çok
çevre var ki. Sadece içeride değil dışarıda da var. Ben o yüzden burada 17 Aralık, 25 Aralık devamlı
süreçlerde o paralel yapı, vesaire. Esasında taşeron faaliyeti yapan yapılar. Tabi onların yaptığı. Şimdi
diyelim ki onlarla aşağıda diyelim bu paralel yapıya ilişkin gönülden, samimi bir kesim var, onları
tenzih ediyorum ama bunların ağababaları, zirvesinde olanlar kimlerle iş tuttuğunu onlar gayet iyi
biliyorlar ve onların AK Parti hükümetine, doğrudan sayın cumhurbaşkanımıza dönük yaptırımları
esasında Türkiye'nin istikrarına, huzuruna, güçlü iktidarına dönüktür. Çünkü yönetilen bir Türkiye,
yönetilemeyen bir Türkiye istiyorlar.
BELKIS KILIÇKAYA : Şimdi küçük küçük gidersek Bekir Bey, spesifik olarak mesela Çözüm Süreci
hedeflerden biri miydi bu kanaatte misiniz?
BEKİR BOZDAĞ : Tabi, tabi, Çözüm Süreci Türkiye'nin 30 yılı aşkındır devam eden terörün sona
erdirilmesi ve yeni bir Türkiye'nin barış ikliminin, barış dilinin hakim olduğu bir Türkiye'nin
yaratılmasıdır. Bu büyük bir proje. Bu projeyi kim yürütüyor? Bu iktidar yürütüyor, cumhurbaşkanı,
başbakanı, hükümet yürütüyor. Onun için siz hükümeti götürdüğünüzde bütün bu projelerin hepsi
ortada kalacak ve Türkiye, onların istediği hükümetlere kalacak.
BELKIS KILIÇKAYA :Peki sadece bu mu? Şunu da sormak istiyorum, bu yapının işte yargıda,
bürokraside olduğunu biliyoruz artık. En azından iddialar çok kuvvetli görünüyor ama bunun yanında
mesela MİT çok uzun süre hedef alındı ve 17 Aralık sürecinden sonra Paris cinayetinde aslında MİT'le
irtibatlandırılmaya çalışan bir takım spekülasyonlar yapıldı ve yan tarafta sirküle oldu. İki şey sormak
istiyorum. Yani sadece hükümeti devirmek değil ama alt başlığında işleyen başka hikayeler var mıydı?
Artı, MİT kendini koruyabilmiş midir bu yapıdan? İçinde yine aynı yapılanma söz konusu mu?
BEKİR BOZDAĞ : Belkıs Hanım, eğitim, dil gibi toplumun değer verdiği konularla uğraşan ve bu alanda
da başarılı olduğuna inanılan diyelim bir yapıdan bahsediyorsunuz. Şimdi bunlar normalde neyle
ilgilenmesi lazım? Yine din, eğitim ve bunun çevresiyle ilgili konular. Bakın başbakan dinlenmesi var,
cumhurbaşkanı dinlenmesi var, genelkurmay başkanı dinlenmesi var. Ben şimdi buradan soruyorum,
her yerde de ifade ediyorum. Yani bir cemaatin ne işine yarar başbakanın, genelkurmay başkanının
konuşmaları veya bir sivil toplum örgütünün ne işine yarar? Türkiye'nin İsrail politikası yani böyle
hedefleri olan kişilerin ne ilgilendirir? Türkiye'nin Suriye politikası, İsrail politikası, Kürt sorununun
çözümü, Çözüm Süreci, Alevi vatandaşlarımıza dönük atılan adımlar, Türkiye'nin başka AB'yle,
ABD'yle. Şimdi bunlar neyine ilgilendirir? Bakıyorsunuz bütün bakın silah sanayimizde, savunma
sanayimizde görev yapan bazı mühendislerin dinlendiğini görüyoruz, ya ben soruyorum yani bir
mühendisi niye dinlersin? Yani silah fabrikası mı kuracaksın, senin ne işine yarar? Bu kimin işine
yarar? Başka ülkelerin işine yarar, Türkiye ne yapıyor, neyi planlıyor, nereye gidiyor? Oraya bu bilgiler
nasıl toplanıyor, nasıl transfer ediliyor, kim topluyor, kim transfer ediyor? Şimdi biz ülkeyi yöneten
insanlar olarak Türkiye'nin yargısının, polisinin, diğer kurumlarının içerisinde bir yerlerle irtibatlı
oldukları iddiası olan kişiler var. Onlarla ilgili böyle dinlemeler yapıldığı ve bu dinlemeler üzerinden
Türkiye'nin ulusal güvenliğine ilişkin pek çok verilerin toplandığı ve bunların transfer edildiğine ilişkin
size iddialar gelse, ihbarlar gelse siz bunları ciddiye almaz mısınız? Türkiye'yi yöneten insanlar olarak.
Ne var bu işin arkasında diye araştırmaz mısınız? Bu bizim vazifemizdir. Onun için de diyoruz ki 17
Aralık esasında bu anlamda bir maske düşürmüştür.
BELKIS KILIÇKAYA :Yani soruyu tekrar alırsak. MİT bu yapıdan kendini koruyabilmiş midir? Çünkü
demin dediğim gibi o 17, 25 Aralık sürecinden oradan da çıkan bir takım kağıtlar, spekülasyonlar oldu.
Bilhassa bu çok şaşırtıcı bir yıl işlenmiş sürecin de hemen başında işlenmiş cinayetlerle alakalı olarak.
BEKİR BOZDAĞ : Tabi devletin pekçok organı var, MİT de bunlardan birisi. Bunların içerisinde falan
yoktur, filan vardır deme imkanı yok. Herkes devlet kurumlarında olabilir. Bizim istediğimiz şey bu
devletin kurumlarında kim varsa bunların yasalara ve resmi amirlerine, emirlerine uygun hareket
edilmesi. MİT'in içinde yoktur, falan yerde yoktur diyemeyiz ama biz şunu söylüyoruz. Kamu görevi
yapan herkesin anayasa ve kanunlarımıza bağlı hareket etmesi için biz gereken neyse bunları
yapacağız ama görevlerini kanuna aykırı bir şekilde kötüye kullanan, suç işleyen ve Türkiye'nin
aleyhine istihbarat faaliyetleri yapan Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye sokan hangi kurumda kim varsa
onları hukuk içerisinde ortaya çıkarmak ve yargıya teslim etmekte hukuk devletinin görevidir. Elbette
yanlış yapanlarla ilgili hukuk işleyecektir. Onlar hukuk önünde hesabını verecektir, bu MİT'te de olur,
başka bir yerde de olur, nerede olursa olsun. Bu ülkenin güvenliği aleyhine çalışan her kim varsa,
bunlar yargılama süreçlerinde ortaya çıkacaktır, onlar tespit edildiği takdirde elbette yargı önüne
hesabını verecektir.
BELKIS KILIÇKAYA :Böyle işleyen bir şey var mı onunla irtibatlı olarak. Çünkü bir Fransa ayağı var.
BEKİR BOZDAĞ : Şu anda Türkiye'yle ilgili Türkiye'de pek çok konuda soruşturmalar yürüyor. Biz onları
bilme imkanı yok. Çünkü gizli soruşturmalı ama kamuoyuna yansıyan soruşturmalar var, gözaltı
nedeniyle, başka nedenlerle.
BELKIS KILIÇKAYA :MİT'le ilgili bir çalışma var mı, aynı zamanda.
BEKİR BOZDAĞ : Şu anda bilmiyorum, MİT'le ilgili bir çalışma var mı?
BELKIS KILIÇKAYA :Ama olması muhtemel gözüküyor.
BEKİR BOZDAĞ : Yani ben yok bir muhtemel falan demem mümkün değil, çünkü benim onu bilmem
lazım. Ben bilmediğim bir konuda bir şey demem. Çünkü soruşturmalar gizli, nerede, kime karşı, nasıl
bir soruşturma yürüyor Adalet Bakanı olarak benim bilme imkanım yok ama kamuoyuna yansıdığı
zaman biz de herkes gibi haberdar oluyoruz.
BELKIS KILIÇKAYA :Bekir Bey, hükümetin bir üyesi olarak Adalet Bakanı olarak da baktığınızda işte
mesela Çözüm Süreci'ni gördük istikrar diyorsunuz ama başka baktığınızda işte mesela MİT tırlarında
bir başka hadiseye tanıklık ettik. Burada hem içerisi hem dışarısına giden bir şey vardı, mesaj vardı.
Baktığınızda başka hangi hedefleri görüyorsunuz ve onun yanında şunu da sormak istiyorum. Bir
takım operasyonlara girişti, soruşturmalar açıldı Türkiye'de yargı, başka bu operasyonlar nasıl
sürecek, hangi başlıklarda yani henüz başlamamış bizim bildiğimiz bir şey var mı, çünkü devletle
neredeyse paralel koskoca bir teşkilat gibi gözüküyor en azından.
BEKİR BOZDAĞ : MİT tırlarıyla ilgili şunu ifade etmek isterim. O hadise bir ihanet hadisesidir. Yargı
kullanılmak suretiyle yapılmıştır ve çok net bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne teröre yardım
eden bir ülke pozisyonuna düşürmek ve Türkiye'nin uluslararası mahkemelerde yargılanmasının
yolunu açmak, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve Türkiye Devleti'ni uluslararası alanda
yalnızlaştırmayı hedefleyen ben büyük ihanet süreci olduğuna inanıyorum bunun. Hiç bu noktada ben
bir tereddüdün sahibi de kesinlikle değilim. Çünkü bizim yasalarımız çok açık. Yasalar diyor ki, MİT'le
ilgili soruşturma başbakanın izniyle olur, kanunlar açık, bu kanuna herkes uyacak, başsavcı da, savcı
da, hakim de uyacak. Onlarla ilgili bir şey olduğunda ona uyacak. Şimdi düşünün soruşturma var MİT
mensuplarına ilişkin. İlgili ilin valisi diyor ki bunlar MİT mensubudur, işte bölge MİT başkanı diyor ki
bunlar MİT mensubudur, emniyet müdürü diyor ki bunlar MİT mensubudur. Devletin her tarafı ayağa
kalkmış, bunlar MİT'tir, bunlar resmi yazılarda var ama siz soruşturmayı yapan olarak bu durumda
bunların hiçbirine itibar etmiyorsunuz, uymuyorsunuz. Kanun diyor ki bu durumda başbakan izni, ona
da tevessül etmiyorsunuz ve siz bütün bunları bir tarafa itiyorsunuz. Sonra tam ararken indirdiğiniz
görevliler diyor ki biz MİT mensubuyuz, kimliğimize bakın, kimliğine bakıyorsunuz hadi onlara
inanmadınız, vali yalancı, emniyet müdürü yalancı, devleti yöneten herkesi yalancı saydınız. Onları
çıkardınız, kimlerine baktınız yazıyor MİT mensubu gene devam ediyor. O zaman ben soruyorum,
devletin valisini, emniyet müdürünü, MİT görevlilerini ve devlet adına söz sahibi olan resmi herkesi
yalancı sayıp doğru koyduğunuz ve emrine itaat ettiğiniz kim o zaman ben sormak istiyorum ve
soruyorum. Yasaya itaat etmiyorsun, yasayı çiğniyorsun, bu yasayla ilgili sana hukuku hatırlatan
herkesle ilgili işlem yapıyorsun. Ben o zaman soruyorum. Bu savcıları ve bu işte görev alan herkesi bu
açık yasa kuralını bütün devletin bu konudaki açık bilgisine ve bütün kurallara uygun müracaatlarına
rağmen çiğnemesine sağlayacak güç, irade kimin iradesi? Kanunun iradesi değil, kanun bu yetkiyi
vermiyor, anayasanın iradesi değil, anayasa da bu yetkiyi vermiyor. O zaman ben elbette soruyorum,
hukuka uymuyorsanız kimin hukukuna uyuyorsunuz? Yani bu yasaları çiğniyorsanız hangi güce itaat
ederek çiğniyorsunuz.
BELKIS KILIÇKAYA :Yani o zaman şunu söyleyebilir miyiz? Dış politika da hedeflerden biriydi.
BEKİR BOZDAĞ : Hiç tereddüdünüz olmasın. Çünkü Türkiye'de bir mahkeme karar veriyor, Türkiye
terör örgütlerine yardım ediyor, siz de Türkiye'nin zayıf olmasını, Türkiye'nin sıkıntıya girmesini
istiyorsunuz. Şimdi siz hayır böyle bir şey yok dediğinizde ne diyecek, alacak sana mahkeme kararı.
Bak bu mahkeme kararını ben vermedim, Türk mahkemesi vardı. Şimdi sizin böyle bir noktada
Türkiye'yi böylesi bir sıkıntının içerisine sokmak isteyen bir iradeyi ben görmedim burada hukuk
işliyor, savcı bunu yapıyor, her şey kitabına uygun diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Neden? Kitabı
çiğneye çiğneye, hukuk çiğnene çiğnene yapılıyor. Suriye'ye Türkiye'nin yaptığı insani yardımlar 4 yılı
aşkın bir süredir o bölgede yapılıyor. Oradaki herkes bunu biliyor ama şimdi birden bire bakıyorsunuz
oluyor, çok ilginç.
BELKIS KILIÇKAYA :Reklama gideceğiz ama yerel seçimlerden önce de çıkan bir kaset nedeniyle
neredeyse Suriye'yle savaşacağımız yönünde bir spekülasyon yapıldı. Dönüşte bunun üzerinden
soracağım. Küçük bir reklam arası.
BELKIS KILIÇKAYA :Evet yine dış politika hedefte demiştiniz. Reklamdan önce bende size demiştim ki
Suriye'yle savaşacağımıza dair de bir kaset çıkmış, hatta bu geniş bir biçimde medyada konuşur da
olmuştu.
BEKİR BOZDAĞ : O kaset çıktığı zaman ben Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun kasetten önce yaptığı
açıklamalar vardı. Onlarla da bir onu böyle bütünleştirdim. Acaba Kılıçdaroğlu bu kaset çıkmadan
önce bu kasedi dinledi mi? Birileri ona getirdi mi? Dinledi mi? Bilerek mi konuştu yoksa herhangi bir
yerden ilham mı geldi de Türkiye, Suriye'yle savaşa sokulacak şöyle olacak, böyle olacak şeklinde bir
açıklama yapıyor nereden çıkarıyor bunları diye o zaman böyle düşünmüşsün ama kaset ortaya
çıkınca aklıma o geldi. Acaba Sayın Kılıçdaroğlu'na bu kaseti götürdüler, dinlettiler de kaset çıkmadan
önce Sayın Kılıçdaroğlu, buna dayanarak mı böyle açıklamalar yapıyor diye sonra tabi kaset çıkınca siz
fotoğrafı daha net görme imkanına kavuşuyorsunuz. Ben o günlerde de sormuştum ama şimdi gene
buradan aracılığınızla sormak isterim. İşte 27 Mart'tı zannedersem, 27 Mart'ta dışişleri bakanımız ve
diğer yetkililerinin dinlendiği o kaseti Sayın Kılıçdaroğlu daha önce yaptığı açıklamalardan önce dinledi
mi, dinlemedi mi? Birileri ona getirdi mi, getirmedi mi? Yani bu iddiayı nereden çıkardı, bu kasetçilerle
bir irtibatı var mı yok mu Sayın Kılıçdaroğlu'nun bunu açıklaması lazım. Çünkü kasetlerle geldiği için
acaba diyorum buradaki kasetle de bir irtibatı var mı merak ediyorum.
BELKIS KILIÇKAYA :Peki Bekir Bey, cezacısınız aynı zamanda adalet bakanısınız. Şimdi anlatırken bir
parça parça görüyoruz. Dış politika var, işte çözüm süreci var, neticede Fethullah Gülen'in ABD'den,
Washington'dan iadesini düşünüyorsunuz. Birincisi hukuken bu kolayca konuştuğumuz şeyi hukuki
zemine oturtmak kolay mı? Kırmızı bülten mesela hazırlanabildi mi?
BEKİR BOZDAĞ : İstanbul'da devam bir soruşturma çerçevesinde İstanbul Sulh Ceza Hakimliği
yakalama kararı verdi. Tabi Türkiye'de olmadığı için yakalama kararı verilen kişi onun hakkında
prosedür belli, kırmızı bülten çıkarılması ve o çerçevede sürecin işletilmesi.
BELKIS KILIÇKAYA :Ne ile suçlanarak?
BEKİR BOZDAĞ : Şu anda bize Sulh Ceza Hakimliği'nin kararı gelmedi. Adalet Bakanlığı'na gelmesi
gerekiyor. Karar geldiği zaman biz o kadarı inceleyeceğiz. Ancak bizim esasa dair bir değerlendirme
yapma yetkimiz yok. Bizim şekli bir takım değerlendirmeler yapacağız. O da uluslararası sözleşmeler
ve bizim genelgelerimiz çerçevesinde belli. O incelemelerden sonra Emniyet Genel Müdürlüğü
İnterpol Daire Başkanlığı'na intikal ettirir. Onlar da ilgili yere gönderiyor.
BELKIS KILIÇKAYA :Tabi süreç öyle ama baktığınız zaman cezacı olarak bunu kağıda dökmek kolay bir iş
mi?
BEKİR BOZDAĞ : Mahkeme kararını verdi, mahkeme orada ve karar verdi. O karara biz uyacağız ve o
kararı biz uygulayacağız. Bunun takdirini yapmak senin benim işim değil. Onunla ilgili yargılama
süreçlerinde kim kararı savcı talep ediyor, hakim karar veriyor. Yani bir hakim kararı verdiğinde bizim
elbette.
BELKIS KILIÇKAYA :Tabi, tabi bizden çıktıktan sonra yani mesela Washington mu?
BEKİR BOZDAĞ : Onlar tabi Washington ne yapacak bu konuda Türkiye'yle Washington'la Ankara
arasında bizim iyi ilişkilerimiz var. Geçmiş adli yardımlaşma konusunda da bizim olumlu ilişkilerimiz
oldu. Tabi Türkiye'yle ABD arasında ikili anlaşmalarımız da var. Tabi iki dost ülke olarak Türkiye'nin
ABD'den bu konuda Türkiye'yle olan ikili ilişkilerinde, ikili anlaşmalar ve uluslararası hukuk
çerçevesinde Türkiye'nin talebine olumlu bakmasını beklemeye hakkı var.
BELKIS KILIÇKAYA :Cumhurbaşkanının müttefik ülke hatırlatmasıyla Washington yönetiminin hatta
deport etmesi gerektiğine ilişkin beyanı için ne düşünüyorsunuz?
BEKİR BOZDAĞ : Yani Türkiye'nin bu konuya verdiği önemi gösteriyor bu. Hem yargı süreci
bakımından son derece önemli. Yargılamanın yapılıp neticelenmesi için bu gerekir hem de ülke
güvenliği bakımından da sayın cumhurbaşkanımızın açıklama yapması, başbakanımızın açıklaması
yapması Türkiye'nin ülke güvenliği bakımından önemli olduğunu ve Türkiye'nin devlet olarak da bu işe
önem verdiğini gösteriyor. Tabi Amerika, Türkiye'yle ilişkilerinde Türkiye'nin bu konudaki gösterdiği
hassasiyete yargı kararı çerçevesinde elbette bir yaklaşım gösterecektir. Biz yaklaşımın olumlu
olmasını bekliyoruz. Çünkü model ortaklık, stratejik ortaklık, Türkiye-Amerika ilişkileri ve onun
bulunduğu seviye böylesi bir konuda Amerika'nın Türkiye'nin talebine olumlu cevap vermesini bizim
bekleme hakkımız olduğunu gösteriyor. Tabi takdir onların kendi yönetimlerine ait, kendi iç hukuku
çerçevesinde bir değerlendirme yapacaktır. Biz onun takdir hakkına karışmıyoruz ama bizim Türkiye
olarak bunu bekleme hakkımızdır.
BELKIS KILIÇKAYA :Peki en iyi ihtimalle iade ederler yahut işte cumhurbaşkanının beklentisi gibi sınır
dışı etmek ya da 3. bir ülke ihtimaller nedir?
BEKİR BOZDAĞ : Onu ben bilemem. Şimdi bazıları rüyalarda konuşuyor ama benim öyle derdim şeyim
de yok yani.
BELKIS KILIÇKAYA :Ama aşağı yukarı opsiyonları ben rasyonel bir şekilde soruyorum.
BEKİR BOZDAĞ : Ben geleceğe dönük bir kehanette bulunma imkanım yok ama ben hukuk
çerçevesinde bizim beklememiz gereken bunların Fethullah Gülen'in Türkiye'nin talebi doğrultusunda
Türkiye'ye öncelikle iadesidir. Eğer iade konusunda bir tereddüt varsa ABD yönetiminde o zaman ülke
dışına çıkarılmasıdır ama öncelikle Türkiye'nin talebi iade talebidir. Mahkemenin kararının gereğinin
Türkiye ile ABD arasında olan gerek ikili anlaşmalar, gerekse aramızdaki iyi ilişkiler çerçevesinde
iadesidir. Biz bunu bekliyoruz ama iade etmeyeceklerse böyle bir değerlendirme varsa o zaman
Türkiye'nin oradaki talebi diyoruz ki o zaman siz ülkenizden bunu çıkarın. Nereye çıkar, nereye gider
tabi onu biz bilemeyiz. Biz ABD'den Türkiye'yle olan dostluk ilişkileri, aramızda olan anlaşmalara
riayet ederek aramızdaki meri hukukun gereğini yapmasını bekliyoruz.
BELKIS KILIÇKAYA :Yani Ankara'nın Washington'dan beklentisi bu iade talebine olumlu yanıt vermesi.
BEKİR BOZDAĞ : Olumlu yanıt vermesi ve aramızdaki hukuka uyması.
BELKIS KILIÇKAYA :Şimdi HSYK'yla 2010 yılında işte yargıda pek çok değişiklik yapıldı ve biraz evvel
ifade ettiniz. 2012'de de aslında adını koymadan ifade etmişsiniz. Bir takım şeyler daha iyi olacak
derken metodolojik olarak belki ideolojik olarak farklı, metodolojik olarak aynı yargıda ve hala bizim
tedirginliğimizi devam ettiren vatandaşların bir yargı sorunumuz var. Yine bu yapının 4'te 1, 3 bin
kadar yargıda mensubu olduğu yönünde konuşuluyor. Şimdi yerleri değiştiriliyor ama sizin mesela
Adalet Bakanı olarak içiniz rahat mı?
BEKİR BOZDAĞ : Çok önemli soru sordunuz işin doğrusu herkes ülkesinde yargıya güvenmek ister.
Devletle ihtilaf olduğunda hakkı söyleyecek, adaletin gereğini yapacak yargı olmasını ister,
vatandaşlar kendi aralarında ihtilaf olduğunda da güveneceği bir yargı olmasını ister. Nasıl olsa
mahkemeler var, ben hakkımı alırım der. Eğer bu inanç güçlü olursa orada hukuk devleti çok
güçlüdür. Maalesef şu anda Türkiye'de yargıya güven arzu ettiğimiz noktada değil. Bu noktada
herkesin yargıya karşı olumsuz bir bakışı var. Biz de bu bakışın farkındayız. Onun için de yargıya
güveni daha üst noktalara çekmek. Yargının verdiği kararlardan memnuniyeti artırmak için
önümüzdeki dönemde çok ciddi adımlar atacağız. Yargı görevi yapanların bir cemaat veyahut ideoloji
veya siyaset sahikiyle soruşturma yapması, karar vermesi, yargılama yapması bir hukuk devletinde
asla kabul edilemez, düşünülemez de böyle bir şey. Yani bu tabi herkes adaletin gereğine göre
hareket ister, hukukun gereğine göre yargı ister.
BELKIS KILIÇKAYA :Çok kısa sorarsam Bekir Bey, eskiden şöyle bir kanaatimiz vardı yargıyla alakalı
2010'dan önce. İhsası rey gibiydi mahkemeler. Yani hangi davadan gidince başınıza ne geleceğini
aşağı yukarı biliyordunuz. 2010'dan sonra bu nasıl seyretti sizce ama çok kısa vaktimiz daralıyor, peş
peşe başka sorularım olacak.
BEKİR BOZDAĞ : 2010'dan sonra seyirde bir değişiklik olmadı, esasında o zaman siz tahmin
ediyordunuz falan yargıç şöyleyse hakkımda karar böyle çıkar bir kısmı öyle inanıyordu, bir kısmı da
diyor ki dosyayı çok iyi biliyor, yani karar böyle çıkar, hakikaten kararda öyle çıkıyordu ama şimdi
2010'dan sonra da bu bakışta bir değişiklik olmadı. Biz yeni HSYK'yla Türkiye'de yeni bir yargı
yapılanması olsun, yargı hiçbir ideolojinin hiçbir grubun elinde olmasın, milletin yargısı olsun istedik.
Onun için bu reformları yaptık ama gelinen noktada arzu ettiğimiz netice ortaya çıkmadı. Bir yerden
yargıyı kurtaralım derken, oradan kurtardık. Başka birilerinin yargısı oldu. Şimdi milletin yargısı olması
için biz gerekeni yaptık, bundan sonra da gereğini yapmaya devam edeceğiz. Daha bitmedi bu konuda
atacağımız çok adım yapacağımız çok iş var.
BELKIS KILIÇKAYA :Şimdi şunu sormak istiyorum. Yine aynı şekilde polisle ilgili bir vesayet endişesine
hükümetin üyeleri paylaştı, cumhurbaşkanı da paylaştı, vatandaş da paylaştı. Güvenlik paketini
tartışmayacağım fakat güvenlik paketinde alınan tedbirler, yani polisin daha güçlü konuma getirilmesi
bir yandan bu vesayet çözülmemişken Türkiye'yi sizin açınızdan başka yeni ki bir takım karineleri de
oldu, ta gezi olaylarından bu yana. 6-7 Ekim olaylarında da bu yönde iddialar çıktı, haberler oldu yani
provokasyona açık bir takım işler olabiliyor. Tekrar sorarsam polisin de ne kadarının devlete otorite
olarak tanıdığını, ne kadarının daha farklı eğilimleri olduğunu bilmezken güvenlik yasasıyla onun bu
kadar güçlendirilmesi sizi endişeye sevk ediyor mu?
BEKİR BOZDAĞ : Benim bir endişem yok. Çünkü güvenlik paketini herkesin iyi okuması lazım. Ben iyi
okudum, ne getirdiğini, neleri içerdiğini gayet iyi biliyorum. Medyada, muhalefet partilerinde bu
konuya büyük çarpıtmalar var.
BELKIS KILIÇKAYA :Daha istismara açık bir.
BEKİR BOZDAĞ : Hayır istismara açık değil. Çünkü neden değil? Burada bir etkin denetim yapma
imkanı var? Hem içişleri bakanının hem emniyet genel müdürlüğünün orada yetkilere bakarsanız.
Diyelim gözaltı konusu herkese verilmiyor, her polise verilmiyor. Bir kişi var, o bir kişi de tayin ediliyor
belli bir yanlış yaptığında kim ne karar veriyor. Öyle polis birini tuttuğunda gözaltına alamaz, polise
öyle bir yetki verilmiyor. Sadece acil durumlarda bir tanesi bu kararı verecek o da önceden belli
olacak. Onun için de burada bir şey var. Öte yandan sapan konusu veyahut molotof konusu. Bakın
molotof kokteyli konusunda siz halka sorun. Molotof atmak ifade hürriyeti mi? Yoksa silahla birini
öldürmeye, yaralamaya teşebbüs mü?
BELKIS KILIÇKAYA :Onu sormuyorum şunu soruyorum Bekir Bey, molotof kokteylini elinde
bulundurmak tabi ki Türkiye'de bir referandum yapsanız tabi ki bulundurulmasın yönünde çıkar,
başka ülkelerde de öyle çıkar. Fakat şunu sormak istiyorum. Molotof kokteyli sapanda bir işte sapan
kullanırken mermi kullanmak, demir bilye kullanmak. O zaman polisin güç kullanmasına açık hale
getirmek cümlesi bile yani bilyeyi hiç kullanmasa adam, molotof kokteylini eline almasa, biraz daha
onun işini güçlendirmiyor mu? Çünkü bir yandan da vesayet denildiğinde bu daha tedirgin edici
olmuyor mu?
BEKİR BOZDAĞ : Belkıs Hanım, bunların tamamı vatandaşımızın huzuru ve güvenliği için alınan
tedbirler. Şu anda bir toplantı yapılıyor, yıkılmadık, yakılmadık yer kalmıyor. Yani kimse normal bir
gösteriye, toplantıya karşı bu tedbirleri almıyor. Yüzünü, gözünü kapatıyorlar, insanların, malına,
canına zarar veriyorlar. Ondan sonra buna karşı polis tedbir aldığı zaman da niye alıyor. Elbette
alacak, kanunda bu noktada bu yetkiyi verecek. Polisin silah kullanma hakkı şu andaki mevzuat
çerçevesinde zaten var, gene var.
BELKIS KILIÇKAYA :Yani istese yine provokasyon yapmak istese yapabilir mi diyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ : Polis provokasyon yapmaz.
BELKIS KILIÇKAYA :Yani görevini kötüye kullanma ihtimali.
BEKİR BOZDAĞ : Ama siz bir tane kişi kötüye kullanacak bir ihtimal siz doğruları yapmaktan
vazgeçemezsiniz, biz doğruları yapacağız. Yanlış yapan birisi çıkarsa da onun yakasından hukuk
yapışacak.
BELKIS KILIÇKAYA :Peki kısa kısa çok sonuna geliyoruz poliste vesayetle ilgili bir korkumuz yok
diyorsunuz mu?
BEKİR BOZDAĞ : Yok, bir korkumuz yok polisle. Yani artık Türkiye'de herhangi bir vesayetin ne poliste
ne de başka bir yerde kimsenin korumasına Türkiye'nin hukuk sistemi izin vermez. Yani iktidar da izin
vermez, halk da bunlara rıza göstermez. Onun için bu tür korkulardan da artık herkesin sıyrılması
lazım.
BELKIS KILIÇKAYA :Artık sonuna doğru geliyoruz Bekir Bey, kritik İmralı ziyareti. Henüz açıklama da
yapılmadı bu yönde ama şunu sormak istiyorum kısa kısa. Mart'ta seçim takvimi başlıyor, seçimlerden
önce beklentiniz nedir? Hükümetin beklentisi nedir? Yani, en iyi şey ne olabilir bu İmralı
görüşmelerinin ardından ki şimdi biraz daha herhalde daha kalabalık heyetlerle daha sık bir şekilde bir
yola giriliyor.
BEKİR BOZDAĞ : Çözüm Süreci, belli bir noktaya geldi. Biz bu sürecin başarıya ulaşmasını ve
neticelenmesini arzu ediyoruz. Onun için bugüne kadar pek çok zorluklar aşılarak geldik. Seçime
kadarki süreçte ben sürpriz gelişmeler olacağını pek tahmin etmiyorum ama elbette olumlu şeylerin
olması ve bu sürecin belli bir noktaya gelmesi mevcut umudun daha da çoğalması ve bu işin bitmesi
bizim arzumuzdur.
BELKIS KILIÇKAYA :Yani güvenliğin iki tarafta da tesis edileceği adımlar mı demek istiyorsunuz. Hani
belki çok büyük şeyler olmayacak ama tren rayına girdi ve gidiyor hissine kapılacak mıyız?
BEKİR BOZDAĞ : Yani şu anda zaten süreç yürüyor. Yürüyen süreçte zaman zaman yavaşlama,
hızlanma olur. Onun için adı süreç. Bu devam ediyor. Tabi seçime kadarki süreçte de elbette olumlu
gelişmeler olacaktır, olması da lazım. Biz bunu düşünüyoruz ama bunları ben şimdi şunlar olacak,
bunlar olacak diye burada izniniz olursa burada onları konuşmayayım. Çünkü çok konuşmak değil,
ortaya çıkan neticeler süreci olumlu kılıyor.
BELKIS KILIÇKAYA :Bu yönde bir mutabakat var galiba değil mi?
BEKİR BOZDAĞ : Yani süreç kendi sonuçlarıyla kamuoyunu daha çok etkiliyor.
BELKIS KILIÇKAYA :Peki mesela dün adadaki görüşmeyle ilgili sizin bize söylemenize gerek yok ama
bilginiz var mı neler konuşulduğu.
BEKİR BOZDAĞ : Benim o konuda bir bilgi verme imkanım yok.
BELKIS KILIÇKAYA :Verin demiyorum ama mesela siz enforme oldunuz herhalde değil mi?
BEKİR BOZDAĞ : Yok.
BELKIS KILIÇKAYA :Ne zaman oluyorsunuz, mesela nasıl işliyor öyle şeyler?
BEKİR BOZDAĞ : Onlar tabi kendileri bir açıklama yapıyorlar zaten, yani onlar kamuoyuyla
paylaşıyorlar.
BELKIS KILIÇKAYA : Yani hükümetin ayağında mesela o işleyişte size bilgi gelene kadar medyada mı
çıkmış oluyor?
BEKİR BOZDAĞ : Yok ya onlar kendi açısından açıklama yapıyor diğer vekiller. Ondan sonra tabi Yalçın
Akdoğan Bey'le başbakan yardımcımız. Tabi onlarla zaman zaman gelişmeler oluyor.
BELKIS KILIÇKAYA :O zaman şöyle mi Bekir Bey, hem az konuşalım hem de dar bir kadroda getirelim,
ne kadar çok insan katılırsa işin içine o kadar sıkıntı oluyor.
BEKİR BOZDAĞ : Öyle bir stratejik değerlendirme yok ama yani bu süreçle ilgili şimdi bir adım
atacaksınız, siz daha o adımı atmadan konuştuğunuzda o adım belki ileride olmuyor, belki
değiştirecekseniz kararınız başka iş yapacaksınız, sonra geri adım oluyor. Onun için burada çok
konuşmak değil, doğru işi çok yapmak gerekiyor.
BELKIS KILIÇKAYA :Bir soru daha, siz bu konuda hassas da birisiniz. Hasta tutuklularla ilgili bir çalışma
yapılıyordu o ne aşamada?
BEKİR BOZDAĞ : Onunla ilgili önemli adımlar attık. Şu anda da yine onlardan içeride olanlar var, rapor
bekleyenler var. Bunlarla ilgili de biz yakın bakanlık olarak da takip ediyoruz.
BELKIS KILIÇKAYA :Yani bir bir dosya mı yoksa tümünü kapsayan bir şekil mi?
BEKİR BOZDAĞ : Yok şimdi o tümünü kapsayan bir yasal değişiklik ihtiyacı var, o değişikliği yapacağız.
BELKIS KILIÇKAYA :Ne kadar beklemek lazım?
BEKİR BOZDAĞ : Yani şu anda parlamentonun gündemi nedeniyle yapılamadı. Esasında biz onu
yapmak üzere hazırlıklarımızı tamamladık ama uygulamayla aşacağımız sorunlar var.
BELKIS KILIÇKAYA :Meclise gelmesi, dosya hazır yani Meclis'e gelmesi gerekiyor.
BEKİR BOZDAĞ : Yani tabi tabi onu biz yasaklaşma süreci o noktada bir irademiz oluştu adım
atacağımız ona dair şeyimiz hazır ama öte yandan uygulamadan kaynaklı sorunlar var. Biz o
uygulamadan kaynaklı sorunları ortadan kaldırmak için de bugüne kadar çok ciddi çalışmalar yaptık.
Bundan sonra da onları minimize etmek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
BELKIS KILIÇKAYA :Yani bu günlerde bekleyebiliriz.
BEKİR BOZDAĞ : Biz bunu insani bir mesele olarak görüyoruz ve insani olarak bakıyoruz. O yüzden de
bu konuda her türlü adımı atmakta kararlıyız.
BELKIS KILIÇKAYA :Bu arada sizi konuk alacağımı söyleyince epey bir tweet gelmiş. Uzun süredir
gelmeyen bir tweet, seçimlerle alakalı mı diye düşündüm, cezaların indirilmesiyle ilgili her çeşit
mahkumdan, tweet geldiği için soruyorum var mı böyle bir şey?
BEKİR BOZDAĞ : Yani şu anda böyle bir çalışmamız yok.
BELKIS KILIÇKAYA :Peki çok teşekkür ediyoruz Bekir Bey
BEKİR BOZDAĞ : Ben teşekkür ediyorum, iyi yayınlar diliyorum.
BELKIS KILIÇKAYA :Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Doğru Açı Özel'de gündemi konuştuk, görüşmek
üzere.
06659 KIZILAY / ANKARA
90 (0312) 417 77 70
basinadalet.gov.tr