BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ
HUKUK DEVLETİ GÜÇLENDİRİLİYOR

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İstinaf Mahkemeleri değerlendirme toplantısında, Anayasa değişikliği ile ilgili konuştu.

Bozdağ’ın konuşmasından başlıklar şöyle:

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Bu gün TBMM’de anayasa değişiklik teklifinin son görüşmelerine geldik. 2. Tur görüşmeler devam ediyor. Muhtemeldir ki yarın da Anayasa değişiklik teklifini 2. Tur oylaması tamamlanacak. Anayasa değişiklik teklifii halkın oyuna sunulacak, referanduma götürülecektir. Bu değişiklik teklifi  Türkiye’de çok önemli büyük bir reformu içermektedir.  Bir yandan yasama ve yürütmeyi birbirinden tam ayırmakta birbirine karşı daha bağımsız hala getirmekte şimdi yürütme yasamadan çıkıyor, halk doğrudan yürütmeyi seçemiyor. Yeni düzenlemeden sonra halk doğrudan yürütmeyi kendi seçecek yasamayı kendi seçecek bu milli egemenliğin halka daha geniş anlamda yansıtılması ve  halkın yürütmeyi seçmede de etkin ve belirleyeceğinin tam sağlanması açısından son derece önemli bir demokratikleşme adımıdır.

REJİM DEĞİŞİKLİĞİ DEĞİL

Bu teklif bir rejim değişikliği değil hükümet sistemi değişikliğidir. Bu teklif Anayasa’nın lik dört maddesinde doğrudan veya dolaylı herhangi bir değişiklik içermemektedir. Bu maddeleri zayıflatan bir değişiklik de içermemektedir.  Aksine Anayasamızda  ifadesini bulan Cumhuriyetimizin demokratik devlet, hukuk devleti niteliklerini daha güçlü hale getirmekte onları daha da tahkim etmektedir. Yargıyla ilgili de son düzenlemeler yer almaktadır. Esasında yargı açısından baktığımızda hukuk devletini tahkim eden demokratik hukuk devleti bakımından da son derece tarihi öneme haiz adımlar atılmaktadır.

İKİ AYRI DEVLET VARMIŞ GÖRÜNTÜSÜ YARATIYOR

Anayasamızda yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır ifadesi var. Bunun yanına tarafsız kelimesi ilave ediliyor. Bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır. Tarafsızlık yargı üzerinde tartışmalarda en üst noktada yer alan bir eleştiri konusu. Şimdi bu bir anayasal dayanağa konuyor. Esasında bu ibare olmasa bile bağımsızlığın içerisinde tarafsızlığın da olduğunu hepimiz biliyoruz, olması gerektiğini de biliyoruz. Ama bir Anayasal dayanak açıkça Anayasal müessese yoktu şimdi onu getirmektedir. Bu büyük bir adımdır. Türkiye’de sivillerin yargılandığı ceza mahkemeleri olduğu gibi sivillerin hak aradığı idari mahkemeler var. Aynı şekilde asker kişilerin yargılandığı askeri ceza mahkemeleri askeri Yargıtay var ve idari eylem ve işlemleri dolayısıyla da askeri yüksek  idari mahkemesi var. Hukuk devletin de tek iki tane ayrı yargı olmaz, askerler ayrı usule tabi siviller ayrı usule tabi. Askerler ayrı mahkemede yargılanıyor, siviller ayrı mahkemelerde yargılanıyor. Askerlerle ilgili ayrı suç tahsisleri var olabilir bu askerlik hizmetinin niteliği ve özelliği gereği oraya mahsus suçlar olabilir. Sivillere ilişkin ayrı ceza tanımları var. İstisnaları tabi bir kenara koymak lazım.Temyizi de ayrı.  Orada askeri Yargıtay burada Yargıtay, orada Askeri yüksek idare Mahkemesi burada Danıştay var. Bu sanki Türkiye’de iki ayrı devlet varmış görüntüsü yaratıyor. Bir yarda çift başlı bir yürütme var diyoruz, hem başbakan bakanlar kurulu var hem de Cumhurbaşkanı var. Çift başlı bir yürütme. Öte yandan da çift başlı demeyelim ama çift bir yargılama usulu var. Şimdi Yargılamada birliği sağlayan tarihi bir adım atılıyor burada, askeri yargı kaldırılıyor, sadece disiplin mahkemeleri kurulabilecek Askeri Yargıtay kaldırılıyor, askeri yüksek idare mahkemesi kaldırılıyor, askeri Yargıtay Yargıtay ile askeri yüksek idare mahmekemesi de Danıştay’a birleştiriliyor. Bu hukuk devletini zayıflatan bir şey mi? Demokratik devletin zayıflatan bir şey mi? Hayır. Hukuk devletini de demokratik devletini  de güçlendiren esasında hukuk devleti ve demokratik devlet bakamında bir ayıp olan hususu Anayasa’dan çıkartıyor ve işin gereklerine uygun hale getiriyor. Şu anda Cumhurbaşkanlığının tek başına yaptığı işlemlerin hepsi yargı denetimine kapalı. Anayasa değişikliği Cumhurbaşkanını tek başına yaptığı işlemlerin tamamına yargı yolunu açıyor. Cumhurbaşkanının  resen imzaladığı emir ve kararların tamamı yargı denetimine kapalı. Bu değişiklik Cumhurbaşkanının resen imzaladığı emir ve kararları tamamını yargı denetime açıyor.  Cumhurbaşkanını her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine açılıyor. Bunlar son derece önemli hukuk devleti ve demokratik bakımından önemli adınlardır. Anayasımızın 105. Maddesine göre Cumhurbaşkanının siyasi sorumluluğu yoktur. Cumhurbaşkanını tek başına yaptığı işlemlerden dolayı başbakan ve ilgisine göre imzası bulunan ilgili bakan sorumludur Cumhurbaşkanını hiçbir sorumluluğu yoktur. Siyasi sorumluluğu yok. Bu düzenleme siyasi sorumluluğu ilk defa getiriyor.

CEZA ALIRSA CUMHURBAŞKANLIĞI DÜŞECEK

cumhurbaşkanını anayasamıza göre bugün vatana ihanet dışında cezai açıdan suçlandırılması mümkün değil, tartışmalar var,bunun dışında da suçlandırılır, olmaz diyen literatürde yazanlar var diyen akademisyenler arasında tartışmalar var ama pratiğe baktığınızda Anayasayı net bir şekilde okuduğumuzda Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanet suçuyla suçlandırılabiliyor. Başka hiçbir şekilde suçlandırılamaz. Yeni düzenlemede de Cumhurbaşkanı yine vatana ihanetle suçlanabilecek. Bugün 550 milletvekilinin olduğu bir yerde cumhurbaşkanı  413 milletvekili kararıyla suçlandırılabilecek şimdi 600 vekilin olduğu bir yerde Cumhurbaşkanı 400 milletvekiliyle suçlandırılabilecek ki karar almayı daha da kolaylaştırmaktadır. İkincisi ise işlendiği iddia edilen bütün suçlardan dolayı Parlamentonun belirli şartlar altında Cumhurbaşkanını suçlandırmasının önü açılıyor. Bu günkü düzenlemede  Cumhurbaşkanı vatana ihanetten suçlandı ve ceza aldı, ne olacak belli değil,  mahkeme ne kadar sürece o da belli değil. Bu yeni düzenlemede mahkemenin ne kadar süreceğine bir sınır koyuyor. Ceza alırsa Cumhurbaşkanlığının düşüneceği Anayasaya açıkça yazıyor. Bu son derece önemli bir başka adımdır. Burada tek adamlık, diktatörlük olabilir mi? Ama maalesef büyük bir büyük bir abartılı çarpıtma ile karşı karşıyayız.

PARTİLER UZLAŞIRSA HSYK ÜYELERİ SEÇİLEBİLİR

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun üye oluşumu ve çalışma sistemiyle ilgili. Bildiğiniz gibi şu anda 22 üyeli HSYK var. Yeni düzenleme ile 22 üye sayısı 13’e inmektedir. 3 daire var 2’ye inmektedir. Üyelerin dağılımı 3 Yargıtay, 1 Danıştay 7 parlamento tarafından seçilecek olanlar ve 4 de  Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek olanlar. Bu çok eleştiri alıyor, muhalefet taYrafından bazı çevreler tarafından. Cumhurbaşkanı yetkileri arttırılıyor, parlamentoda da çoğunluğu var.Kendileri atayacak. Dolayısı ile yargı tek kişiye bağlanmış olacak. Bu kocaman bir yalandır. Cumhurbaşkanlığı yetkileri arttırılmıyor, Şu anda da 4 seçiyor yeni uygulamada da 4 kişi seçecek. Parlamentonun seçmesine gelince Anayasaya açık teklifi açık okuduğunuz da çok net bir şekilde parlamentonun 3’te 2 çoğunlukla üye seçmesi öngörülüyor. Bu ne demektir 367 milletvekili  ile üye seçilecek. Ak Parti’nin milletvekili sayısı 316, hadi diyelim MHP ile anlaştık aramızda iyi diyalog var ikisi beraber 356 yapıyor. CHP veya HDP ile yani parlamentodaki  en az 3 partinin anlaşmasıyla ancak Hakimler ve savcılar kurulana üye seçilecektir. Bir partinin üye seçme imkanı kesinlikle yoktur. Bundan sonra 550 olan milletvekili 600’e çıkınca da o zaman 400 milletvekilinin iradesi ile ancak seçilebilecektir. Türkiye’nin geçmiş siyasal seçim sonuçlarına baktığınızda parlamentoda bir partinin tek başına bu rakamları elde etmesi hele yasama ve yürütmenin birbirinden tam ayrılmasından sonra  öyle kolay mümkün gözükmüyor. Nasıl olacak? Bir parti seçebilir mi asla seçemez. Uzlaşacaklar, uzlaşırlarsa o zaman parlamento bunu seçebilir. Ama uzlaşamazlarsa kura seçilir. Kuradan kim çıkarsa o kurulun üyesi olacaktır. Burada bir tekelleşme imkanı var mı bu gün 367 bir parlamento çoğunluğu olduğu zaman zaten Anayasayı değiştirme çoğunluğudur bu. Anayasayı değiştirip dilediği şekilde seçimusulunu getirebilir.  400 olduğunda da yine aynı şekil. Bu Anayasa’yı değiştirme çoğunluğu ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na parlamentonun üye seçebilme imkanı getiriyor. Bu Anayasa’nın ve meclisimizin hem HSYK’ya vedolayısı ile yargıya verdiği değeri gösterir hem de demokratik meşruyet bakımından son derece önemli bir adım atıldığını ifade eder. Önümüzdeki süreçte faydasını hep birlikte göreceğiz. Yargıyı bir kişiye bağlama olayı kesinlikle değildir. Bu yanlış  bir takdimdir. Çok net söylüyorum abartılı ve bilerek  yapılan yanlış bir takdimdir, doğrusu uzlaşmayla seçim getiriyor. Uzlaşmazsanız, anlaşmazsanız  kura yolu ile gelecek. Uzlaşarak bu parlamentoda bütün partiler seçtiği zaman kıyamet mi kopar Uzlaşamayınca kura yoluyla gelecek kimse ben getirdim ben yaptım olamayacaktır. Komisyonda da aynı çoğunluk gerekiyor. Komisyonda iktidar bütün istediklerini belirledi genel kurula gönderdi derseniz buna da imkan yok. İktidarın öyle bir şey yapma yetkisi yok. Anayasa teklifi gayet açıktır. Bu açıdan da bu son derece önemli. Şunu şöylerseniz parlamento seçerse kötü, ama başkaları seçerse iyi derseniz, bu da siyaset kurumuna inanmamaktır demokrasiye inanmamaktır.

Ama şunu söylerse “Parlamento seçerse kötü başkası seçerse iyi derseniz, buda siyaset kurumuna inanmamaktır, demokrasiye inanmamaktır. Parlementoyu Anayasayı değiştirmeyi ehil görüyosunda Bütün kanunları yapmaya, değiştirmeye, yürürlükten kaldırmaya ehil görüyor da neden Hakimler ve savcılar yüksek kurulu üyeliklerini seçmeye ehil görmüyoruz. Bu Siyaset ne yaparsa berbat yapar ilkel yapar anlayışının bugüne yansımasından başka hiç bir şey değildir.

Siyaset bu işin sağlıklı yürümesi için bir adım attı. Şeçimin aklkmasından dolayı hakim ve savcılarımızdan bize ulaşan yansımalar oldukça olumlu çünkü çok büyük kutuplaşmalara büyük ayrışmalara yol açtı. Zaman zamanda ben hem parlamentoda hem de parlamento dışı yaptığı konuşmalar da yaşadığımız 2 seçim tecrübesinden sonra 3. Seçimi yaşamak Türk yargısına yapılacak en büyük kötülüktür. Bunu siyaset kurumu uzlaşmak suretiyle mutlaka engellemelidir dedim. Ben işte şimdi öyle bir uzlaşma sağlanmış oldu. Anayasa mahkemesine üye seçimi,Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı seçimi, Danıştaya üye seçimi konusunda Cumhurbaşkanı yetkilerinde herhangi bir değişiklik yapılmadı. Ama öyle bir takdim var ki, sanki bunların hepsi ilk defa Anayasaya konulmuş gibi. Diyorum ki parlamenter sistemde Anayasa mahkemesi , Danıştay,Cumhuriyet Başsavcı, Başsavcı vekilenine verilen yetkiler uygun oluyor, yargı bağımsızlığını zedelemiyor da, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçince nasıl birdenbire hiçbir virgülü değişmeden yargı bağımsızlığına aykırı olur. Bu siyasal bir yaklaşımdır.