Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, CNN Türk'te Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın sorularını yanıtladı.
Bozdağ’ın açıklamaları şöyle:
DARBE GECESİ YAŞANANLAR
O nasıl anlatılır bilemiyorum ama anlatmak çok zor. Gerçekten o gün akşam 22’yi biraz zannedersem geçiyordu, tam vakit ifade edemem ama müsteşarım aradı beni. Dedi ki "Uçaklar uçuyor, bir hareketlilik var, nedir sayın bakanım durum?" diye. Onun üzerine ben de yetkilileri aramaya başladım. Tabii bir kısmına ulaşamadım. O arada Sayın Başbakanımıza ulaştım. Onunla bir konuştuk, orada bir darbe teşebbüsünü olduğunu Sayın Başbakanımız ifade ettiler. Ve ondan sonra da tabi ben evden dışarı çıktım, ne oluyor diye. Oğlumla beraber dışarı çıktık. Bunun yönetilmesi lazım, bizim de bu teşebbüse karşı dimdik ayakta durmamız lazım. Zaten Sayın Başbakanımız hemen arkasından bir açıklama yaptı, televizyonlarda. Daha sonra da benim açıklamalarım oldu, diğer bakanlarımızın açıklamaları oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamaları oldu. Buna teslim olmamak, hukuka, demokrasiye sahip çıkmak, milletin emanetini canımız pahasına koruma noktasında çok kararlı bir duruş ortaya kondu. Ve milletin de bu işe müdahalesiyle el koymasıyla çok farklı bir yönde gelişti.
MECLİS'İN BOMBALANMASI
Belki bu darbe teşebbüsünü yapanlar, cumhurbaşkanımızı infaz etmek, insanların üzerine tank sürmek, canlı hedef olarak görüp, kurşunla tutmak suretiyle onları öldürerek yaralayarak bir korku ve panik yaratıp meydanlara inmesini engellemek ve kendilerince darbe teşebbüsünü başarıyla sonuçlandırmak için çok kapsamlı ve kanlı canice bir plan hazırlamış. Çok ortada.
Ama bu direniş ortaya çıkıp, millet tankların üstlerine yürüyüp cumhurbaşkanımız Marmaris’ten Dalaman’a oradan da uçağa binip darbecilerin etkin olduğu İstanbul’a doğru, hava sahasına doğru,İstanbul o anda tamamen onların kontrolünde, adeta ölüme doğru uçmayı göze alması, ölmeyi göze alarak onlara meydan okuması, halkı da meydana çağırması, meydanlar doldu, parlamento, hükümet merkezi, Çankaya köşkü, hepsi ayağa kalktı ve herkes işinin başında.
Parlamentoda da İsmail Kahraman bey, soyadı gibi gerçekten bir kahramanca duruş ortaya koydu, parlamentoyu açtı. Diğer partilerin grup başkan vekilleri HDP yoktu ama hem CHP’nin hem MHP’nin hem AK Partinin grup başkanvekilleri, milletvekilleri orada. Ben daha sonra parlamentoya geçtim. Parlamentoda da arkadaşlarımızın hepsinin adeta parti farkları, amblemleri görüşleri ortadan kalkmış, herkes bir kişi olmuş. Herkes demokrasi olmuş, herkes milli irade olmuş gibi bir bütünleşme vardı, bir dayanışma vardı. Tabi ben bu dayanışmadan dolayı bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Herkes orada görüşlerini ifade ediyordu, kürsüde. Ben de hükümet adına açıklama yapmak üzere kürsüye geldim. Görüşlerimi ve bu konudaki tespitlerimi kamuoyuyla paylaşıyorum ve konuşmanın bir yerinde bir bomba atıldı. O arada tabi yerden tozlar, hatta yukarıdan ışıklar ve tavan böyle sarsıldı. Hafif insanlar böyle sağa sola kaykındı ama bundan rağmen konuşmalar devam etti. Meclis Başkanına bazı şeyler söylendi. Benim de bazı itirazlarım oldu. Sağolsun sayın başkan, devam dedi. Bundan sonra konuşma devam ederken, belli bir zaman sonra ikinci bir bomba atıldı. Bu sefer daha şiddetli bir bomba atıldı. Ben orada o bombaların altında duran milletvekillerinin hepsi, bunu Türkiye’ye karşı harp ilan eden düşmanlar bile yapmadı. Hepimizin duyguları oydu. Türkiye’de pekçok darbe oldu. Darbecilerin hiçbirisi parlamentoya hem de parlamenterler içindeyken, bırakın boş olarak, parlamenterler, meclis başkanı içindeyken, insanlar içindeyken bomba atmayı düşünmediler ve bomba da atmadılar. Belki kurtuluş savaşı yıllarında Polatlı’ya kadar gelen Yunan ordusunun top sesleri Ankara’dan parlamentodan duyuldu ama parlamentonun üzerine top bırakan bomba atan hiç olmadı.
Bu çok büyük bir düşmanlık. Sadece hükümete karşı değil, milli iradeye karşı da meclise karşı da anayasaya karşı da çok büyük bir düşmanlık, gözü dönmüşlük, bir canavarlık. Onu gördü herkes, biz hep onu gördük. Bunlar parlamentoyu bombalamayı göze almışsa cumhurbaşkanımızı infaz etmeyi göze almışsa, insanlara tank sürmeyi göze almışsa, bunlar herşeyi göze alarak bu yola çıkmışlar. Çok kanlı çok vahşice bir darbe planlaması yapmışlar. Ne yapmak lazım, demokrasi nöbetine sonuna kadar devam edeceğiz. Meclisi bırakmayacağız. Buradan, bizim cesetlerimizi çiğnemeden buraları almayacaklar, alamayacaklar. Ve bir büyük kenetlenme orada meydana geldi.
Ben onun için Türkiye ile iftihar ediyorum. Çünkü bizim demokrasimizin olgunlaştığını, partiler kendi aralarında ne kadar bir rekabet içinde olsalar da birbirlerini kıyasıya ve acımasızca eleştirseler de demokrasinin artık hepimiz için bir kırmızı çizgi noktasına geldiğini ve milleti birleştiren bir üstün değer olduğu anlaşılmıştır. Artık bizi birleştiren vatan vardı, şimdiye kadar, bayrak vardı, devlet vardı, millet vardı, Atatürk vardı, din vardı. Şimdi yanına artık bir de demokrasi eklenmiştir, milli irade eklenmiştir. Bu noktada bütün partiler gerçekten cesurca kahramanca ve ölümü göze alarak bir sınav vermişlerdir. Bu Türkiye için büyük bir kazanç olmuştur. İnşallah bundan sonra da öyle olması lazım.
Medya da aynı şeyi yaptı. Ben onun için Cnn Türk’e, sizin burada olduğum için değil, dışarıda da teşekkür ettim. Diğer kanalların hepsine de teşekkür ettim. Ve demokrasinin çok seslilikle nasıl güç kazandığını ve darbenin başarısızlığında çok sesliliğin nasıl bir atom bombası etkisi yaptığını gördük. Onun için ben rahmetli Özal’a da parlamentoda teşekkür ettim. Eğer rahmetli Özal, bu çok sesliliğin ve çeşitliliğin önünü açmamış olsaydı, böylesine özgür bir medyamız olsaydı, TRT’yi işgalle bu iş farklı bir noktaya doğru gidebilirdi. Ama milletin sesini kesemediler. Bu da medyamız sayesinde olmuştur. Teşekkür ediyorum.
BU MİLLETE KARŞI İLAN EDİLMİŞ BİR OHAL DEĞİL
Şu anda hazırlıklar bitmek üzere. Bizim tabi mümkünse tek kararnameyle meselenin üzerine gidip çözüme kavuşturma gibi bir düşüncemiz var. Ama eğer ihtiyaç olursa yetmezse, başka kararnameler de gelebilir. Ama sayın Başbakanımızın düşüncesi, bir kararname çıkararak, bütün konuları onun içerisinde tanzim etmenin daha doğru olduğu yönünde. Bu darbe teşebbüsüne kalkışanlar gözü dönmüş akli melekelerini kaybetmiş sağlıklı düşünme yeteneği de ortadan kalktığı için bunlar göze her şeyi alabiliyorlar. O nedenle Türkiye’de darbe teşebbüsü başarısız kılınmıştır. Bundan sonra bir netice alma imkanları yoktur diye bizim yatmamız, tedbir almamazlık etmemiz fevkalade yanlış olur. Kanun hükmünde kararname esasında bu anlamda bundan sonraki süreçlerde Fethullahçı Terör Örgütü mensuplarının demokrasi ve hukuk düşmanlarının Türkiye’de yeniden bir tehlike ve tehdit oluşturmamaları için alınacak tedbirleri içeriyor. Dün de ifade ettik bir kez daha söylemek isterim ki bu millete karşı ilan edilmiş bir Ohal değil doğrudan devlete ilan edilmiş bir Ohal yani devlete, devleti yöneten hükümete diyoruz ki sen tedbirlerini çok hızlı al, çok hızlı uygula, kararlı uygula hiçbir şeyi geciktirme zamanında ve doğru olanları yap. Onun için biz etkin ve hızlı bir biçimde bu kararnamelerle adım atacağız.
GÖZALTI SÜRELERİ
Bireysel suçlarda bildiğiniz gibi 24 saat toplu suçlarda 4 güne kadar uzatılabiliyor. Anayasamız zaten bunun 4 günden fazla uzatılamayacağı hükmünü taşımaktadır. Bunun tek istisnası OHAL’dir. OHAL ilan edildiğinde OHAL süresince bunun dışına çıkılabilmesi imkanı söz konusudur. U kararname içerisinde de terör suçları ve toplu suçlarla ilgili bir uzatma imkanı OHAL süresi içerisinde getirilmektedir. Şuanda arkadaşlarımız çalışıyor. Yani bunun mevcuttan daha fazla olacağı kesin ama ne kadar olacağını henüz netleştirmiş değiliz ama ilk etapta 7 veya 8 gün uygulanıp daha sonra bunun gerektiğinde uzatılması şeklinde bir düşüncemiz var ama bunun azami sınırı ne olur onu en nihayetinde karar vereceğiz.
8 gün ilk etapta olabilir veya 7 gün olabilir ama bundan sonra ihtiyaç duyulursa da işte bir defa şu kadar belki iki defa şu kadar ama en nihayetinde bir rakamdan daha fazla olamayacak belli bir rakam koyacağız.
FETHULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ’NÜN HEPİMİZ İÇİN NE BÜYÜK TEHLİKE
Bugüne kadar bu Fethullahçı Terör Örgütü’nün hepimiz için ne büyük tehlike olduğunu, tehdit olduğunu bize çok kimseler anlatmaya çalıştı. Hatta dün Sayın Kılıçdaroğlu ile bir yerde konuşurken o da dedi ki "Biz size bunu çok anlattık ama siz bizi dinlemediniz" dedi. Ben de ona dedim ki "17 Aralık’tan sonra biz de çok anlattık ama bu sefer de siz bizi dinlemediniz" dedim. Sonuç olarak bu Fethullahçı Terör Örgütü’nün ülke için büyük bir tehdit ve tehlike oluşturacağını bize de çok anlatan oldu. Biz bu tehlike ve tehdidin farkına vardıktan sonra biz de başkalarına çok anlattık. Yani en yakında olan dostlarımız, arkadaşlarımız dahi siz de bu işi biraz abartıyorsunuz noktasına kadar götürdüler. Ya öyle değil bak şu şöyledir falan ama biz elimizde olan devlet bilgileri ile konuştuğumuz için gerçeği görüyor milletimizi ve herkesi bu gerçek karşısında uyanık olmaya davet ediyoruz. Birlikte hareket edelim diyoruz ama bunu ifade noktasında maalesef yeterli kalamadık.
Acayip gizli bir örgüt var. Düşünün Sayın Cumhurbaşkanımız geçmişi bırakalım 17 Aralık’tan sonra bu paralel devlet yapılanması konusunda öylesine müteyakkız bir duruma geçti ve bütün devlette öylesi bir noktaya geldi ama buna rağmen başyaveri,Genelkurmay Başkanın özel kalem müdürü, emir subayı, korumaları, şoförü kendi hariç herkes onlardan ve kuşatma altında. Yani şimdi böyle bir yapı baktığınızda MİT Müsteşarına operasyon yapılıyor. MİT Müsteşarının kendine bırak sen şeyi kendine yapılan operasyondan haberi ancak tebligat kendine gelince oluyor. Yani çok gizli yöntemlerle çalışan ve çok rahat sızan güven kazanan ve sonra da kendisine talimat veren, talimatını yapan hani diyoruz ya bunlar haşhaşi esasında haşhaşilere rahmet okutacak derece de daha farklı bir yapı var. Ben ifade ettim Meclis’te herkese karşı takiyye yapıyorlar. Senin dünya görüşün neyse ondan olabiliyor. Benim ki neyse ondan olabiliyor kimliğini gizliyor, takiyye yapıyor. Hatta haşa Allah’a karşı bile takiyye yapabileceğini düşünecek kadar bir yapı böylesi bir yapıyla mücadele etmek son derece önemli ve zor bir iş. Onun için de bizim bu mücadelede hep beraber olmamız lazım. Devletin içerisinde hakim, savcı, asker, polis başka kamu görevlileri eğer anayasamıza, yasalarımıza, hukukumuza sadakatle milletine bağlılıkla hizmetlerini yürütmezlerse başımıza neler geleceğinin en son göstergesi olmuştur. Adeta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içerisinde Fethullah Gülen silahlı kuvvetleri oluşmuş durumda bunu gördük. O yargının içerisinde FETÖ yargısı oluşmuş onu gördük. Üniversitelerin içerisinde FETÖ’nün üniversitesi, medyanın içerisinde böylesi her alanda bir ilden ilçeden, beldeden köye kadar gidene kadar örgütlenmiş. Her ülkede adeta büyükelçilikler gibi yapılanmış okullar vasıtasıyla devasa bir yapı var. Şimdi bu yapı karşısında bir ülkenin tedbir alması ve bu tedbirler konusunda herkesten anlayış beklemesi doğaldır. Eğer biz devletin içerisinde Anayasamıza, yasalarımıza ve hukuka sağdık olmayan kişileri temizlemezsek bundan sonra Türkiye’de benzer başka Fethullah Gülen terör örgütü gibi başka terör örgütleri de çıkabilir. Bu örgüt yeniden canlanabilir.
OHAL KARARNAMESİNİN VERECEĞİ İMKAN VE YETKİLER
Bu örgüt yeniden canlanabilir. Kararnamede bunlara dahil usuller ortaya konacaktır. Ayrıca şu anda devam eden soruşturmalar var ve yine disiplin hükümlerimiz var bizim ve bu OHAL kararnamesinin vereceği imkan ve yetkiler olacaktır, bu çerçevede bunlar yürüyecektir ve amacı da emin olun inanarak söylüyorum demokrasimizi korumaktır, hukuk devletimizi korumaktır, milli irademizi korumaktır bunlarda bağlılığı sadakati ortadan kalkmış bir terör örgütüne bağlılığı her şeyin üstünde tutan bir yapı yani sizin kardeşiniz size karşı, sizin babanıza karşısınız, siz çocuğunuza karşısınız yani öyle bir yapı var ki babayı evlada , evladı babaya, kardeşi kardeşe silah çekecek gözü kırpmadan onu alıp bir kenara itecek kadar bir gözü dönmüşlüğe götürmüş. Bunu yaparken de cennete gideceğini düşünüyor, yani şu anda IŞİD nasıl canlı bomba olup canlı bomba bir sürü masum insanı öldürürken cennete gideceğini inanıyorsa böyle büyük bir sapıklığın içindeyse bunların sapıklığının ondan bir farkı yok, öyle inanmış öyle inandırılmış. Onun için bizim mücadele edeceğimiz yapı öyle gözle görülür bir yapı değil. Gözle görülür bir yapı olmadığı içinde bizim bunlarla mücadele ederken çok dikkatli olmamız kılı kırk yarmamız gerekir, bizde hükümet olarak bunu yapıyoruz.
YARGILAMALAR SİNCAN'DA OLACAK
Şu anda bildiğiniz gibi çok ciddi sayıda gözaltılar var, tutuklamalar var. İstanbul, Ankara başka yerlerde tabi bu davaların görülmesi ve bunlara ilişkin duruşma salonları şimdiden bizim düşünmemiz gerekiyor. Yani bu kadar sanıklı davanın Ankara’daki duruşma salonlarını sizde bilirsiniz burada görülme imkanı yok.
Bir yandan sanıklar için bir alan öte yandan avukatlar için bir alan sonra gelen dinleyiciler için bir alan, yakınlar için bir alan tabi bizim büyük bir alana ihtiyacımız olduğu çok açıktır. Bakanlık olarak biz bu açıdan tedbir aldık, çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Yani şu anda yeri Sincan tarafında ama daha tam net olarak ifade etme imkanı yok alanı, ama Sincan ilçesi sınırları içinde olacak. Yani bizim yargılamaların sağlıklı yapılabilecek bir mekanın oluşturmaya ihtiyacımız var.
Şu anda özel bir mahkemeye gerek yok. Neden yok, bildiğiniz gibi Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu, ceza muhakemesi kanununda yapılan değişikliğe istinaden, mahkemeleri bakacakları davalara göre ihtisaslaştırdı. Yani şu anda darbe teşebbüsünde bulunan mahkemelere, bulunanların hangi mahkemelerin yargılayacak belli. Hangi ağır ceza mahkemesi yargılayacak bunlar belli çünkü bir ihtisaslaşma sağlandı. Ancak bu yargılamalar çok uzun süreceği için belki belli olan mahkemelere başka iş verilmemesi gibi bir şey olabilir. Bunların üzerinde tabi HSYK çalışacaktır. Onların görevidir. Onlar bir değerlendirme yapacaklardır çünkü bu davaların iddianamelerinin okunması, ifadelerinin alınması, savunmaların alınması vesaire tanıkların diğer şeylerin dinlenmesi çok zaman alacaktır. O nedenle de bunların hızla karara bağlanması için de gerekli tedbirler alınmaktadır.
ENDİŞEYE MAHAL YOK
Tabii bu endişe olabilir. Herkeste olabilir. Bende de var başkalarında da olabilir. Kurunun yanında yaş yanma ihtimali olabilir endişesi herkeste var ama bu ben endişeyi izale edecek şey nedir, yargıdır. Çünkü yargı esasında suçlu ile suçsuzu ayırmak, kuru ile yaşı ayırmak, hak edene hakkını vermek için oradadır. Şu anda ihbarlar olabilir, ifadeler alınabilir, gözaltılar tutuklamalar olabilir ama bu henüz başlamış bir süreç. Deliller toplandıktan sonra bu delillerin değerlendirmelerini Cumhuriyet savcılarımız yapacak ve iddianame düzenleyeceklerdir. O iddianame sırasında, kişilere isnat edilen her şey değerlendirilecek, bir karar verilecektir. Daha sonra yargılama sırasında mahkeme heyeti bütün delilleri ve savunmaları değerlendirdikten sonra orası da bir karar verecektir. Bu karar verme sıralarında bu ayıklanmaları yapacaklardır. Suçlu ile suçsuzu ayıracaklardır. Ben yargımızın bunu ayırt edeceğine yürekten inanıyorum. Yargıya bizim bu anlamda güvenmemiz lazım çünkü darbe teşebbüsü sırasında bir yandan vatandaşımız meydanda dururken, öte yandan Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, hükümet, partiler, sivil toplum, medya direnirken öte yandan da yargı da gerçekten çok büyük bir cesaretle tavır koydu ve gecenin ilk saatlerinde hemen soruşturmalar başlatıldı. Ankara'da, İstanbul'da, Bursa'da, Türkiye'nin dört bir yanında demokrasiye, hukuk devletimize sahip çıkan bir anlayışla adımlar atıldı. Ben o yüzden Türk yargısının bundan sonraki süreçte milletimizin rahatsız olacağı sonuçların ortaya çıkmaması için, yani masum olanların suçlu gibi ceza almaması için elinden gelen titizliği göstereceğine inanıyorum. Suçlu ile suçsuzu ayıracağına inanıyorum. Bu yargı süreci sonucunda netleşecek.
ASKERİ OKULLARIN DURUMU
Bu detaylara izniniz olursa girmeyelim. Sizin girmek istediğinizi biliyorum, çok önemli görüyorsunuz ama şu anda bütün konuları kapsayan çalışmalar, ilgili bakanlıklar tarafından titizlikle yürütülüyor. Onların ne kadar olacak, nasıl olacak bu değerlendirmelerden sonra ortaya çıkacaktır. Henüz değerlendirmeler devam ederken, benim şu olmayacak, bu olacak demem yanlış olur. Onun için.
ASKERİ YARGI
Bizim seçim beyannamemizde de bu var, AK Parti'nin kuruluş programında da, Parti programında da bu var. Türkiye'deki diğer siyasi partilerin seçim beyannamelerinde bu var. Esasında CHP, MHP, AK Parti, HDP 'nin en kolay uzlaşabilecekleri yerlerden bir tanesi bu çünkü onlar da Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay'ın kaldırılması konusunda bizimle hemfikirler. Ben bu konuda siyasi partilerle uzlaşmayı kolay yapacağımızı, belki Türkiye'de en kolay ulaşacağımız alanın bu olduğuna inanıyorum.
Zamanlaması konusunda bir şey demek istemiyorum ama Türkiye demokratik bir hukuk devleti olma vasfını bundan sonra daha da güçlendirecekse, yargıdaki iki ayrı devlet varmış görüntüsü veren iki ayrı yargı uygulamasına da kesinlikle son vermelidir ve bu adımları da atacağız ama bunun zamanlaması konusunda şimdi bir şey ifade etmem doğru olmaz.
GÖZALTILARDA SON DURUM
Evet hakim ve savcılar ve bakanlığımızda açığa almalar oldu. Tutuklama ve gözaltılar var. Süreç devam ediyor. Yargıyla ilgili kısımda özellik ve şunu ifade etmek istiyorum; Anayasamızın 138'inci maddesi, hakimlerin, mahkemelerin bağımsızlığı düzenliyor. Bağımsızlığı dört başlık altında ela alıyor. Birincisi; hakimlerin kendi bağımsızlığını düzenliyor. Görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa kanun ve hukuka bağlı vicdani kanaatte hüküm verirler. Bağımsızlığın özünü tarif ediyor esasında. Anayasaya bağlı olacak, kanuna bağlı olacak, hukuka bağlı olacak vicdanı. Bunun dışındaki bütün bağlılıkları reddedecek.
Şimdi son çıkan olaylar ve bundan önceki kamikaze hakimlerin verdikleri kararları gördük. Yargı darbesini gördük. Geçmişte polis yargı el ele vererek bir darbe teşebbüsüne kalkıştı, onu gördük ve yakın geçmişte, bayramdan bir gün önce de İstanbul'da bir Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Fethullah Gülen'i mehdi ilan eden bir karar verdi. Yani tutuklanması gereken kişilerle ilgili suç duyurularında bulundu. Yargı orduyu göreve çağıran adeta bir mahkeme kararı verdi. Şunun için söylüyorum, eğer bir hakim veya savcı anayasa, hukuk ve kanuna bağlı bir vicdanla değil de, Fethullah Gülen gibi birine veya başkaca herhangi bir ideolojiye, siyasete görüşe bağlı bir vicdanla hareket eder ise, o zaman o vicdan sahibi adaletin değil, zulmün vasıtası olur. Türkiye esasında uzunca bir zaman yargı içindeki Fethullah Gülen'e tabii hakim ve savcıların bir zulüm kılıcına dönüşmesinin doğurduğu olumsuzlukları yaşıyor. Geçmişte başka şeyler de oldu, şimdi başka türlü oluyor. Biz geçmişte başka türlü şeyler söyledik, şimdi başka şeyler söylüyoruz ama bu kadar gizlenmiş bir yapıyı hepimiz görememiş olabiliriz ama ortaya çıktıktan sonra ben dün böyle dedim, Sen böyle dedin diye, dün a diyenlerle b diyenler yer değiştirirse o zaman o tehlikeyle de baş edemeyiz. Tehlike tehlikedir tehdit tehdittir. Bunu gördüğümüzde fark ettiğimizde artık dün sen onu savunuyordun, ben bugün onun yanındayım, sen onun karşısındasın diye buradan çıkmamız lazım. Yargının içerisindeki bu yapıya dönük hareket aslında Türk yargısını bağımsızlaştırma hareketidir. Tarafsızlığını güçlendirme hareketidir. Yargıya güveni tesis etme hareketidir. Şimdi düşünün böylesi büyük bir darbe teşebbüsünden sonra, bu millet yargının içerisindeki Fethullah Gülen, fethullahçı terör örgütü ile irtibatlı, iltisaklı bunun üyesi olanlara nasıl güvenecek, onları herkes bir şekilde biliyor. Deşifre oldular. Kendilerini gizleme imkanı yok. Onlara dilekçe veren vatandaş, verecek kararın ne kadar adil olup olmayacağı konusunda tereddüt taşımayacak mı? Yargıya olan güveni bugün en aşağı düzeylere çeken nedir? Bu Fethullahçı terör örgütünün yargı içindeki temsilcilerinin, mensuplarının yargıyı kullanarak Fethullah Gülen'in talimatları doğrultusunda, nasıl şimdi askeri kişiler darbe yaparak Türk ordusunu bütün dünyaya, Türk milletini devletini rezil rüsva ettilerse, onlar da yargı içerisinde yetkilerini, onun talimatı doğrultusunda kullanarak yargıya olan güveni berhava etmişlerdir. Onun için yargıya olan güveni yeniden tesis etmek için yargının içerisinde anayasa, kanun ve hukuka bağlı vicdanla hareket etmeyen başka yere bağlılığı kararlarına, görüşlerine, işlemlerine yansıtan herkesle artık yollarımızı ayırmamız gerekiyor.
Yani rakamların hepsini vermeyeyim isterseniz çünkü rakamlar sürekli değişiyor Hande Hanım. Şu an bir kısmının henüz göz altına alınamadığı, bir kısmının kaçtığı söyleniyor.
Yani ben şu anda net bir rakam yok ama gelen bilgiler var. Bazılarının yurt dışına çıkış yaptığına dair şeyler de var ama bu kimlerdir bunlar, kaç kişidir bunlar, Türkiye içinde mi saklanıyorlar, Türkiye içinde mi kaçıyorlar yoksa Türkiye sınırlarının dışına mı çıktılar, bunları biz bilemiyoruz. Şu anda bunlara ilişkin takibatlar devam ediyor, tabi aramalar devam ediyor. Bunlar ortaya çıktığında zaten gözaltına alınma durumları söz konusu. Ondan sonra adli işlemler yapılacak.
GÜLEN’İN İADESİ
Amerika Birleşik Devletlerine fethullahçı terör örgütünün elebaşı Fethullah Gülen ile ilgili 4 iade dosyasını hem elektronik ortamda gönderdik, hem de Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Amerika Birleşik Devletleri'nin yetkili makamlarına dosyaların aslın gönderdik. Ayrıca da bu süreç devam ederken, acil tutuklanma talebimizi de kendilerine ilettik. Bunu da elektronik ortamdan yaptık. Amerika Birleşik Devletleri'nin adli mercilere de bizim elektronik ortamda ettiğimiz talepleri kendilerine ulaştığını, diğer evrakların da yolda olduğunu açıkladılar. Ayrıca Türk yetkililerle İşbirliği ve dayanışma içerisinde olacaklarını ifade ettiler. Dün Adalet Bakanlığı, Amerika Birleşik Devletleri'nin Adalet Bakanlığının bu konulara bakan biriminin başkanı ile bizim Adalet Bakanlığımızın bu konulara bakan Genel Müdürlüğünde, iki tarafın uzmanları arasında telefon görüşmeleri oldu. Onlar bizden bir takım belgeler istediler. Esasında biz o belgeleri kendilerini gönderdik ama henüz posta yoluyla kendilerine ulaşmadığı için, elektronik ortamda o belgelerin bazılarını arkadaşlarımız onların istediklerini çıkararak, onlara da iletecekler. ayrıca karşılıklı görüşerek bu konuyu değerlendirme düşüncelerini ifade ettiler. Biz de bunu değerlendiriyoruz. Hem bakanlıktan uzman gönderebiliriz, hem de bizzat Adalet Bakanı olarak ben de Amerika Birleşik Devletleri'ne gidip bu konuda birinci elden takip edebilirim. şu anda bunları değerlendiriyoruz.
Acil tutuklama talebi ile ilgili işte yanıt o. Yani bu acil tutuklamayı gerektiren konulara dair delilleri istediler. Biz o delilleri dosyayla gönderdik ama dosyalar henüz onların elinde ulaşmadığı için biz o dosyaları içerisindeki delillerin bir kısmını elektronik posta marifetiyle onlara göndereceğiz. Onlar elektronik postadan onu alıp değerlendirecekler.
Adalet Bakanlıkları temas halinde. Biz delilleri gönderdik ama deliller onlara ulaşmadığı için, O dosyanın içerisindeki delillerden bazılarını elektronik ortamda kendilerine göndermelerini istediler. Biz de onun hazırlıklarını yapıyoruz. bugün arkadaşlarımız onu gönderecek.
Şu anda 15 Temmuz ile ilgili hazırlık devam ediyor. Nasıl devam ediyor, ifadeler bir defa henüz tamamlanmadı. Pek çok delil toplandı. Şu anda elimizde olan delillere baktığımızda,baktığınızda, artçıların her zaman olduğunu görüyoruz. Yani 17 aralık hukuk darbesinin 25 aralıkta başka bir versiyonu ortaya çıktı. 9 mart 1971’deki darbe teşebbüsünün 12 Mart'ta başka bir versiyonu ortaya çıktı. Baktığınız zaman kamera kayıtları var, bir takım yazılar var, bir takım belgeler var. Çok ciddi sayıda delil elde edildi. Şu anda elde edilen delillerin ne olduğunu şu anda inceleme fırsatı da henüz bulunamadı. Çünkü bu kadar gözaltı var, bir de gözaltı süresi nedeniyle zorunlu azami sınır nedeniyle büyük bir yoğunluk yaşanıyor. O nedenle delillerin tamamının değerlendirilmesi biraz zaman alacak. Belki bu ifadeler, yeniden ek ifadeler de alınabilir. Çünkü sıkışık bir zaman içerisinde yapılıyor. Onların hepsi değerlendirilecek. Biz bu dosya ile ilgili taleplerimizi Amerika Birleşik Devletleri’ne ileteceğiz. O biter bitmez yapacağız. Ama bu biraz zaman alacak. Yani dosyayı iletme biraz zaman alacak. Ama bununla ilgili acil tutuklama talebimizi de bu dosya bitmeden oraya ileteceğiz. Yani belli bir aşamaya gelince ileteceğiz. Çünkü 60 gün tutuklayabiliyorlar, acil tutuklamayı. Siz 60 gün içerisinde eğer dosyayı oraya iletemezseniz, 60. Gün O’nu serbest bırakıyorlar. O nedenle biz bu 60 günlük azami süreyi de dikkate alarak, bu talebimizi ileteceğiz. Şu anda bir ilk ifadeler bittikten sonra belki cumhuriyet savcılığımız bunu değerlendirecektir, ne kadar süre içerisinde biter, bakanlığımıza onlar bu konuda taleplerini iletir iletmez, biz hemen bunu Amerika Birleşik Devletleri yetkililerine ileteceğiz.
ABD NİN TUTUMU
Ben bugün itibariyle farklı bir noktada olduklarını düşünüyorum. Çünkü hem sayın Obama’nın hem sayın Dışişleri Bakanının hem de Amerika Birleşik Devletleri’nin sözcülerinin, Dışişleri sözcülerinin, hem de Adalet Bakanlığı yetkililerinin bu irtibata geçişleri, olumlu açıklamaları bunu gösteriyor. Şimdiye kadar bizimle herhangi bir irtibata geçmediler. İlk defa böyle bir telefon irtibatı kuruldu ve bir olumlu seyir görüyoruz. Yani bu normaldir, çünkü ortaya çıkan darbe teşebbüsünün, Fethullahçı terör örgütünün elebaşı Fethullah Gülen’in emir komutasındaki Türk silahlı kuvvetleri içerisinde çöreklenmiş, Fethullahçı teröristler tarafından yapıldığı konusunda sayın Obama’nın da ben bir endişesi olduğunu zannetmiyorum. Amerika birleşik devletleri Türkiye Cumhuriyeti bunun ne kadar Fethullahçı terör örgütünün başı Gülen’in talimatı ve emir komutasıyla yapıldığını biliyorsa, Amerika’nın da ben o kadar bildiğine inanıyorum. Çünkü bütün ülkelerin istihbaratı var. Şu anda Türkiye’de olup bitenin, Fethullah Gülen’in emri ve talimatıyla olduğunu, dünyada bilmeyen kimse yok. Bu güneşin nasıl herkes tarafından görülüp bilindiği, ısısından istifade edildiği bir gerçeklikse, o kadar gerçek bir şey. O nedenle bu gerçeklik karşısında ben bundan sonra Fethullah Gülen’i himaye eden bir yaklaşımı ABD yönetiminin ortaya koyacağını düşünmüyorum. Çünkü böyle bir yaklaşım ABD’nin demokrasi ve hukuk devleti konusundaki duruşuna da zede verecektir, Amerikan itibarına da zede verecektir. Türkiye ile ABD ilişkilerine de zede verecektir. Türk halkının ABD yönetimine bakışını da olumsuz etkileyecektir. Böylesi bir şeyi muhafaza etmesi, müdafaa etmiyorlar, muhafaza ile ilgili kısmı da konuşuyorlar. Şimdi düşünün, Obama’ya infaza iden bir tim. Şimdi o timin infaz talimatını veren kişi, Ankara’da mukim. Ve tim gidiyor, Obama’yı infaz için uğraşırken beceremiyor veya Obama aldığı tedbirlerle, onların infaz işini başarısız olmasına yol açıyor. Ve şimdi Amerika bunu biliyor. Türkiye de bunu biliyor. Ve o infaz emrini veren Türkiye’de oturuyor. Amerika Birleşik Devletleri, ABD başkanı Obama’nın infaz emrini verenin Türkiye’de oturup Türkiye cumhuriyeti devletinin de biz bunu vermeyiz, demesini hoş karşılar mı, karşılamaz.
Kıyamet kopardı. Şu anda Obama’ya yapıldı, allah vermesin, öyle bir şey olmasını asla arzu etmeyiz. Bir benzetme olarak söyledim. Bu olay nasılsa, Türkiye’nin cumhurbaşkanına yapılan hadise odur. Meclisi bombalıyor. İnsanların üzerine otomatik silahlarla tarama yapılıyor. Ve kadınların erkeklerin üzerine, çocukların yaşlıların üzerine tanklar sürüldü. Ve dünyada görülmemiş bir vahşet yaşandı. Şimdi bu vahşeti yaşatanın kim olduğunu herkes adı gibi biliyor. Yani burada delili istemeye gerek var mı, bence gerek yok. Ama hukuksal prosedürün işlemesi için, uluslararası sözleşme gereği bir prosedür var, onun gereği yerine getirilecek. Ama o gerek yerine gelsin veya gelmesin, artık Fethullah Gülen’in bu darbe teşebbüsünün arkasında olduğuna dair, dünyada hiç kimsede bir tereddüt olduğuna inanmıyorum. Gerçek ortadadır, gerçeğin ispatı için ayrıca bir delile hacet yoktur. Ama prosedürün yerine gelmesi gerekiyor. Biz prosedürü yerine getirdiğimizde, ben Amerika Birleşik devletleri hükümetinin, sayın başkanın ve adalet bakanlığı yetkililerinin gereğini yapacağına inanıyorum. Çünkü onlar da hukuk devletine, demokrasiye, milli iradeye inanıyorlar. Bunu beklemek ve bu konuda iadesinin yapılmasını istemek, Türkiye’nin en doğal hakkıdır.
İDAM CEZASI
Yani şu anda halkın bu noktada büyük bir talebi var. Meydanlar öyle, şehit yakınları öyle, milletimizin her bir ferdi öyle. Cumhurbaşkanımız da bu konu eğer önüme gelirse ben imzalarım, diye açıklama yaptı. Sayın başbakanımız da milletin bu sesine biz kulaklarımızı tıkayamayız. Tabi millette böyle bir talep varsa, bu taleple ilgili değerlendirmeler elbette yapılır.
Şu anda bir değerlendirme yapılacaktır bu konuda. Bir değerlendirme yapılacaktır.
Ama bu değerlendirmenin sonucunda nasıl bir adım atılacak, onun kararını hep beraber vereceğiz.
Tabi bütün bunları, hepsini beraber değerlendirmemiz lazım. Ama AB ne der, diye değil de bizim hukuk devleti açısından da hadiseye bakmamız gerekiyor. AB’nin bize söyleyeceği fazla bir söz yok. Çünkü 53-54 senedir zaten Türkiye’yi kapıda bekletiyor. Biz idam cezasını hukukumuzdan çıkardık, yetinmedik idam cezasını getiren bir yasal düzenleme yapılmasını da anayasal yasayla yasakladık. Negatif yasama yasağı koyduk yasamıza. Bizi aldılar mı, almadılar. Yani biz AB ile ilgili her türlü sözümüzü yerine getirdik. Ama buna rağmen, her defasında bizim AB’ye girişimizi engelleyici gerekçe bulmakta, AB yetkilileri ülkeleri hiç zorlanmadılar. Yani onun için bundan sonra da Türkiye aleyhinde bir karar almak için herhangi bir zorluk yaşayacaklarını ben zannetmiyorum. Yani biz, bu noktada AB’nin değerlendirmelerine elbette bakarız. Ama esasında milletimizin ve devletimizin çıkarlarına ve taleplerine bakarız.
ÖCALAN’IN DURUMU
Bu iddialar yoğun bir şekilde dile getirildi. Öcalan’ın öldürülmesi suretiyle PKK’nın ve PKK’ya müzahir çevrelerinin sokağa dökülerek Türkiye’de bir iç çatışmanın başka tür kargaşa ve kaos ortamının ortaya çıkarılması hedeflendiğine dair iddialar ortaya adıldı. Bir takım şeyler oldu. Ama hükümetimiz, orada gerekli tedbirleri aldı. Yani orada böylesi bir Türkiye’yi karıştırmak, Türkiye’yi bir kaos ortamına sürüklemek isteyen bir kirli planın olabilme ihtimali %1 bile olsa, buna karşı tedbir almamız gerekiyor.
Yani şu anda bir sıkıntı yok. Herhangi bir güvenlik sorunu olmadığı gibi, sağlık sorunu da söz konusu değildir. Ama bu konuyu da sürekli provake ediyorlar. Sosyal medya üzerinden sürekli bu konuyu kaşıyan provakatörler var. Bu paralel devlet yapılanmasının sosyal medyadaki uzantıları bunu yapıyor. Bu konuda milletimizi uyarmak isterim. Bu provakasyonlara gelmesinler. Asılsız haberlerle milleti karşı karşıya getirmek istiyorlar. Buna itibar etmesinler.