Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, NTV'de katıldığı canlı yayın programda gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Seçilme yaşının 18'e indirilmesiyle ilgili ayrıntılar veren Bakan Bozdağ, Türk gençlerinin her türlü göreve layık olduğunu belirterek, aydınlık gelecek için gençlere güvenilmesi, inanılması ve fırsat verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Mevcut parlamenter sistemde vatandaşın yürütmeyi seçme hakkı olmadığını vurgulayan Bakan Bozdağ, "Artık seçmenin üzerindeki o baskı kalkacak. Herkes daha bir özgürce ve gönül rahatlığıyla, herhangi bir istikrar, iktidar baskısı, endişesi olmadan dilediği partiye oy verecektir. Seçimin eş zamanlı yapılması hem yürütmenin hem de yasamanın aynı çoğunluğu elde edeceği anlamını buradan çıkarılamaz." dedi.
Hakim savcı sayıları ve yeni alımlarla ilgili de açıklamalar yapan Bakan Bozdağ, şöyle konuştu: "Türkiye’nin şu anda verileri Avrupa Birliği ortalamasının altında. Avrupa’da 100 bin kişiye, 21 hakim düşüyor. Şu anda Türkiye’de bizim verilerimize baktığınızda 13 civarında düşüyor. Bizim bu rakamı artırmamız için daha çok alım yapmamız gerekiyor. 2023 yılına kadar biz bu standardı yakalamayı hedefliyoruz. Ve onların yetiştirmesiyle ilgili de bakanlık olarak çok ciddi çalışmalar yapıyoruz."
Bakan Bozdağ'ın konuşmasından bazı bölümler şu şekilde:
GENÇLERE GÜVENMEYENLERİN GELECEĞİ AYDINLIK OLMAZ
Bugün 18 yaşındaki gençlerimiz cumhurbaşkanı seçiminde oy kullanıyor, belediye seçiminde oy kullanıyor, vekil seçiminde oy kullanıyor, muhtar seçiminde oy kullanıyor. Herkesi seçmeye ehil görülüyor. Ama gençlerimiz kendilerinin seçilmesi söz konusu olduğu zaman bir güvensizlikle karşı karşıya bırakılıyor. Biz devlet ve millet olarak oğullarımıza, kızlarımıza, gençlerimize güvenmek zorundayız. Eğer gençlerine bir millet, devlet güvenmiyorsa o milletin, devletin geleceği asla aydınlık olamaz. Fatih Sultan Mehmet Han’a imkan verilmeseydi, fırsat verilmeseydi acaba aziz İstanbul’u fetheden Fatih olur muydu? Sorumluluk yüklendi, inisiyatif verildi ve bu sağlandı. Dünyanın pek çok ülkesinde de gençlere bu imkan veriliyor.
TÜRK MİLLETİNİN EVLATLARI DA HER TÜRLÜ GÖREVE LAYIK
18 yaşında seçilme hakkı elde eden ülkelerin gençlerle ilgili veriler var. Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, Portekiz, Danimarka, Avusturya, Avustralya, Hollanda, İsveç, Kanada, Macaristan. Bütün bunların çocukları 18 yaşını doldurunca her türlü göreve layık, Türkiye’nin, Türk milletinin evlatları niye layık değil. Şu anda gençlere aktarılan şey bir hak aktarımıdır, bir yetki tanınmasıdır. Gençlerin önüne cumhurbaşkanlığı şey bakanlık, belediye başkanlığı, milletvekilliği olma fırsatları konuluyor. Efendim eleştiriliyor, işte Türkiye’de zenginler olacak, işte şunlar olacak, bunlar olacak. Değerli arkadaşlar, şu anda 25 yaşını dolduran herkes göreve gelebilir. Değil mi? Bakanların veya vekillerin 25 yaşından büyük oğlu, kızı yok mu, evlatları yok mu? Parlamento kaç tane böyle oğlunu, kızını sokmuş vekil yapmış, bakan yapmış biri var? Yok öyle bir şey.
GENÇLERE GÜVENELİM, İNANALIM, FIRSAT VERELİM
Ekstrem örnekler üzerinden gidiliyor. Parlamentoda 80’ini aşan Baykal var. 25’inde gençler var. 60’ında, 70’inde insanlar var. Herkes 25 yaşında da değil. Her yaştan var. Yeni sistemde 18’ini dolduran gençlerimiz de olacak. Biz şimdi 18’ini dolduran 25’ini doldurmayan genci kaymakam yapıyoruz, bir ilçe yönetimini emanet ediyoruz. Hakim yapıyoruz, adaleti emanet ediyoruz. Polis yapıyoruz, asker yapıyoruz. Teröristle mücadeleye gönderiyoruz. Şehit oluyor, ehil oluyor, her şeye layık oluyor. Ama milletvekili seçilmeye gelince buna layık değil deniyor. Onun için biz gençlerimize güvenelim, onlara inanalım. Onlara fırsat verelim. Onlar bu fırsatları kullansın. Ben bir çiftçinin çocuğuyum. Paraya gelse, ben asla vekil olamam. Aşirete gelse gene olamam. Cemaat, tarikat gene olamam. Benim hiçbirinde bezim yok.
GELECEK GENÇLERİN ELİNDE DAHA GÜÇLÜ OLACAKTIR
Bakın, bir yere gelmek için lazım olan şey, tabi kader inancımız varsa kader. Ama kader de olsa dahi alın terinizi sildiğinizde, çalıştığınızda, inandığınızda, o zenginlerin, makam mevki sahiplerinin çocukları bir yere gelemezken, sizin gibi pırıl pırıl gençler emin olun bütün engelleri aşarak bir yere gelirler. Biz yeter ki gençlere bu imkanı verelim, biz inanıyoruz, güveniyoruz. Gelecek gençlerin elinde daha güçlü Türkiye için daha iyi olacaktır.
GENÇLER KENDİLERİNE GÜVENİRSE BİZDEN DAHA İYİ YAPAR
İki teşkilatlar kendi içerisinde kendi kaynaklarını oluşturuyor. Üye aidatları var. Ve burada sadece parası olanlar, siyaset yapıyor olmuş olsa demin dediğim gibi ne Ayşe Hanım, ne Şükrü Bey, ne ben ne de bir başkasının bizim bu yarışta sıralamaya girdiğimizde sonlarda bile yer alma imkanımız yok. Zaten vekillik, siyasete niyetli olan genç zaten bu hesapları yapmaz. Onları da aşacak bir gücü, kuvveti kendisinde depolayacak. Öyle başkalarından gençler eğer benim paramı versin, benim yolumu şu açsın dediği zaman, o zaten bir metre yol yürüyemez. Onun için ben genç arkadaşlarıma diyorum ki partilerinize güvenmeyin. Babanıza, ananıza da inanın, güvenin, dayanın. Ama en fazla kendinize güvenin. Kendiniz yapacaksınız. Biz beraber yapacağız. Kampanyaları gayet iyi yaparlar, bizden de çok iyi yaparlar.18 yaşını doldurana milletvekili seçilme hakkı veren ülkelerin hepsinde bu dediğiniz sorunların hepsi geçerli. Bu yaşta, vekil adayı olup seçilenler bir yandan üniversite eğitimine, bir yandan kendini yetiştirme konusunda diğer eğitimlere de devam edecek. Bu bir fırsat, bir imkan.
GENÇLERİMİZ HEM SİYASETTE HEM EĞİTİMDE DAHA İYİ NOKTALARA GELECEK
Herkes kullanacak diye bir kural yok. Ama kullananlar ve bu şansa sahip olanlar, diğerlerinden daha büyük bir olumlu pozitif noktada olacaklar. Eğitimlerine dışarıdan devam edebilecekleri gibi, örgün eğitime de devam edebilirler. Bu fırsatları onların var. Kendilerini yetiştirme ve hem siyasette, hem eğitimde ileri gitme imkanı var. Almanya’da olan da aynı durumda. O da aynı şartları yaşıyor. Ama o yine veriyor. Türkiye’nin eğitim düzeyine gelince dediğiniz rakamlara baktığınızda biz iyi bir noktada değiliz. Ama daha iyi bir noktaya gelmek için ciddi adımlar attık. Bakın şu anda Türkiye’nin bütün illerinde üniversitelerimiz var. 76 üniversitemiz vardı 2002’de, şu anda 200’ü bulduk. Bu üniversitelileşme imkanı, üniversitede daha çok gencimizin okuma imkanı ve ortaöğretimde de zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmış olması gelecekte de anaokulu eğitiminin de hükümetimiz tarafından zorunlu eğitimimiz kapsamına alınma hedefini beraber değerlendirdiğimizde Türkiye bu skalada yakın bir gelecekte daha iyi bir noktaya gelecektir. Ve gençlerimiz hem siyasette yetişerek, hem eğitimde yetişerek kendilerini daha iyi bir noktaya taşıyacaklardır.
HÜKÜMETİ SEÇME HAK VE YETKİSİNE SAHİP DEĞİLİZ
67. maddenin ilk yapılacak seçimde uygulanmayacağına dair burada temsilde adalet, yönetimde istikrar, Anayasa’nın ortaya koyduğu ana ilke. Bu konu, Anayasa konusu değil esasında. Milletvekili seçim kanununda düzenlenen bir konu ve milletvekili seçim kanunu, yasa değişikliği süresi her zaman gündeme getirilebilecek bir konudur. Şu anda halk oylamasına giderken yönetimde siyasi bir istikrar ortaya koyacak bir ayrışmaya gidiyor. Çünkü mevcut sistemde bir sadece vekil seçiyoruz. Hükümet vekillerin güvenoyundan çıkıyor, vekillerin içinden çıkıyor. Vatandaş olarak bizler hükümeti seçme hak ve yetkisine sahip değiliz. Yürütme seçimi Türkiye’de yok.
ARTIK SEÇMENİN ÜZERİNDEKİ BASKI KALKACAK
Şimdi ilk defa, Türk halkının önüne yürütmeyi seçme hak ve yetkisi getirilip konuyor. Deniyor ki bundan böyle belediyeyi, vekili, cumhurbaşkanını nasıl sen ayrıca seçip oy veriyorsan şimdi ayrı bir sandık koyacağım yürütmeyi de seçeceksin. Burada yürütmede bir istikrar, siyasi istikrar çıkacak. Ve güçlü bir iktidar ortaya koyacak. Yasamadan da ayrılacak. Peki vatandaş, şimdiye kadar ne yapıyor, diyor ki ben falan parti iktidara gelmesin, benim partim baraj geçmeyecek, oyum zayi olmasın, ben istikrar istiyorum, koalisyondan korkuyorum diyen insanlar istemediği partiye oy veriyorlar. AK Parti içinde de böyle emanet oylar şu anda olabilir. Çünkü herkesin hesabı başka. Ama şimdi bu sistem gelince, ne olacak? Bir defa iktidar için götürecek oyunu verecek bir adaya. Orada zaten siyasi iktidar, güçlü iktidar kuruyor. Parlamento seçimine gelince artık seçmenin üzerindeki o baskı kalkacak.
HALK ÖZGÜRCE VE GÖNÜL RAHATLIĞIYLA OY VERCEK
Herkes daha bir özgürce ve gönül rahatlığıyla, herhangi bir istikrar, iktidar baskısı, endişesi olmadan dilediği partiye oy verecektir. Seçimin eş zamanlı yapılması hem yürütmenin hem de yasamanın aynı çoğunluğu elde edeceği anlamını buradan çıkarılamaz. Buna göre ben tam tersini düşünüyorum. Böyle bir çoğulculuğu parlamentoya yansıtacaklar. Hatta eğer cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kalır ise parlamento seçimi birinci turda tamamlanacağı için vatandaş yürütme seçiminde parlamento seçiminde oluşacak çoğunluğa göre yürütmeyi ne yapabilecektir? Farklı birine de verme imkanı olacaktır.
UYUM YASASIYLA DÜZENLEMELER YAPILACAK
Bütün burada güç, seçici ve belirleyici olan halkın iradesinde olacaktır. Yüzde 10’un parlamentoya yansıması konusu bir yasa meselesidir. Yasa değişikliği yapıldığında bu olacaktır. Siyasi partiler kanunu, milletvekili seçim kanununda bu uyum olacak. 18 yaş, 600 meselesi, eş zamanlı seçim meselesi, cumhurbaşkanı seçiminde aday olma, aday gösterileceklere ilişkin düzenlemeler, partililik meselesi yasaya yansıyacak. Uyum yasasıyla bunlar çıkacaktır. Ancak siyasi partiler yasası ve seçim yasaları bugüne kadar Türkiye’de gizli bir uzlaşmayla her zaman çıkmıştır. Adeta Anayasa çoğunluğu gibi partiler arasında bir konsensüs aranır ve öyle yapılır. Bizim dönemimizde yapılan bütün değişiklikleri de biz öyle yaptık. Partiler biz muhalefetimizi yapacağız demiştir ama biz perde arkasında onlarla hep görüşmüşüzdür. Bir ortaklaşmaya giderek bunları yapmışızdır. Yeni dönemde de seçim kanunu, milletvekili seçimi kanunu ve siyasi partiler kanunun büyük bir uzlaşma ve konsensüs arayışıyla yapılacaktır. O zaman bunlar konuşulacaktır. Eğer böyle bir irade ortaya çıkarsa Anayasal engel yok, yasayla biz bunu pekala yapabiliriz.
UZLAŞMA OLUŞTUĞUNDA ADIMLAR ATILABİLİR
2012 yılında hatırlarsanız biz bir çalışma yaptık. Baraj meselesiyle ilgili. Sayın Cumhurbaşkanımız açıkladı. Dar bölge, sıfır baraj. İşte daraltılmış bölge. Belli bir düzeye indirilmiş baraj. Ya da mevcut sistemin aynen devamı. Bunu kamuoyu tartışmasına o dönemde açıldı. Ama siyasi partiler, bu üç teklifin üçüne de olumlu yaklaşmadığı için gündemin dışına kaldı. Yeni dönemde yine aynı şekilde bir siyaset alanında bir uzlaşma oluştuğu zaman bu konularda adım atılabilir.
PARLAMENTO ÖZGÜR HAREKET EDECEK
Şimdi bu sistemin özünde sandığın aynı gün getirilmesinin gerekçesi yasama ve yürütmenin tam birbirinden ayrı, birbirine karşı bağımsızlığını bu sistem kurarken, silahların da eşitliğini sağlamak, arada kavgaya, tartışmaya son vermemek için yürütmede bir yetkiyi buraya verirsek, yasamada da belli çoğunluk olsun. İşin mantığında bu var, kavga olmasın. İşin başında vatandaş sandıktan bunu ne yapsın, çözsün. Bir irade bu var. İkincisi siyasi istikrar, koalisyon olmasın, oyum zayi olmasın, falan parti gelmesin endişesiyle bu sistemde iktidara gelecek parti daha fazla oy alabiliyor. Ama şimdi siyasi istikrar, güçlü iktidar için oyunu verdi vatandaş. Arkasından parlamentoya dönünce daha özgür hareket edecek. Baskılar üstünden kalkacak. Parlamentoda yürütmeyi elinde bulunduran cumhurbaşkanından partisinin daha az temsili, diğer partilerin daha çoğalma ihtimali olacaktır. Bu sistem buna imkan veriyor ve zemin hazırlıyor.
HALK DENGE VE AYAR KURACAK
İki turlu seçim olma durumu da var. İkinci turda cumhurbaşkanı seçilemedi. İkinci tur 15 gün sonra yapılacak ama yasama seçimi yenilenmeyecek. Yasamada bir çoğunluk oluşunca halk bu sefer yürütmeyi birine verirken, o iki adaydan birini ona göre tercih edecek. O da halkın iki tarafta bir denge ayar vermesine yarayacaktır. 18 Nisan 99’u, hatırlarsanız o zaman vekil seçimi, belediye seçimi hep beraber yapıldı. Sandık önüne kondu. Rahmetli Ecevit’in partisi DSP en çok vekil çıkardı. Ama Türkiye’de en az belediye kazandı. Rahmetli Erbakan’ın partisi Fazilet Partisi o zaman Türkiye’de en çok belediyeyi kazandı. Ama vekil sayısında dördüncü parti, üçüncü parti oldu. Ve farklı sonuçlar çıktı. Mesela MHP ikinci milletvekili çıkardı en fazla. Ama vekilde, şeyde belediyede üçüncü oldu. Bunu şunun için söylüyorum. Türk halkı sandıktan oyunu atarken, onu da ayırıyor, onu da ayırıyor. Ve biz bunun pratiğini 99’da yaşadık. Ve bu sistem, halkın denge ve ayar kurmasını sağlayan bir sistem. Ayarı halk verecek. Gayet de güzel veriyor. Bunun örneklerini görüyoruz. Ve güçler asla tek elde birleşmeyecektir. Bu birleşme ihtimali, ihtimaliyet hesaplarından sadece biridir. Ama olabilirlik şansı bana göre yüzde 1 bile yok.
KANUNLARI HÜKÜMET VERDİRİYOR, HÜKÜMET KABUL EDİYOR
Parlamento ile yürütme iç içe. Türkiye’de yasama, yürütme kim ayrı diyorsa gerçek anlamda gerçeği çarpıtıyor. Şu anda Türkiye’de mevcut Anayasa’ya göre yürütmenin kontrolünde bir yasama vardır. Yasama yürütmeye tabidir. Şimdi neden böyle? Çünkü Anayasa diyor ki iktidar olmak için üye tam sayısının salt çoğunluğuna sahip olacaksın. Üye tam sayısının salt çoğunluğuna sahip olmak parlamentoda tek güç olmak demektir. Kararlar, genel kurulda ve komisyonda oyla alınıyor. Çoğunluk kimdeyse o oluyor. Şu anda parlamentoda görüşülen kanunların yüzde 99’u tasarı, yüzde 1’i teklif. Onu da hükümet verdirir ya da hükümet kabul eder.
HÜKÜMETİN İSTEMEDİĞİ BİR KONUDA PARLAMENTO GÜNDEM YAPAMAZ
Cumhuriyetin başına kadar gidin iktidarın istemediği bir konuyu parlamento gündem yapamaz. Konuşamaz, değiştiremez, noktasına, virgülüne dokunamaz. Şimdi ne getiriyor bu sistem? Ayırıyor yasamayı, ayırıyor yürütmeyi. Yürütmede olana diyor ki yasamada görev almayacaksın. Yasamada olana yürütmede görev alırsan istifa edeceksin, görevin sonuna erecek. Bir koltukta iki karpuz olmaz. Herkes işine bakacak. Herkes işini yapacak. Cumhurbaşkanıyla yasama arasında tartışma çıkmasın diye ikisine de iki silah veriliyor. Karşılıkla kriz çıktığında meseleyi çözecek. Ayrıca Cumhurbaşkanını sıkıntıya sokan bir kanun getirdiğinde cumhurbaşkanına veto hakkı veriyor. Veto ettiğinde o zaman salt çoğunlukla onun kabul edilmesi gerekiyor ki ortada kavga çıkma şeyi olsun. Bütçede tartışma çıkabilir. O zaman bütçe geçmediği zaman sıkıntı. Ne olacak? Geçici bütçe hazırlanabilir. Orada da problem çıktı, o zaman ne yapacak? yeniden değerlendirme hesaplarına göre devreye girecek. Ve sistem kilitlenmesin diye denge fren mekanizmalarını hem yasamaya karşı hem yürütmeye karşı bu paket, bunun tamamını içeriyor.
PARLAMENTO GÜÇLENECEK, SİSTEM KAVGA ÜRETMEYECEK
Bir başka şey, şimdi cumhurbaşkanı milletvekili ve bakanlar komisyonlara katılmayacak. Genel kurula katılmayacak ve bir yasaya ihtiyacı olduğu zaman gidip milletvekillerine kulis yapacaklar. Kendi partisinin vekili kanun verdirirken, diğerinin oyuna ihtiyacı varsa ona gidecek, buna ülkenin ihtiyacı var. Bunu çıkarmamız lazım. Onu ikna etmeye çalışacak. İşte tam da demokrasi bu. İktidar yasamaya hakim, istediği gibi alıyor geçiyor. Muhalefet ne derse desin dinlemiyor. Ama şimdi diyor ki artık cumhurbaşkanı mesaj verecek. Şunlara ihtiyacım var. Bakanlarını, vekillere gönderecek. Şu kanun bana lazım. Onlar vekillere kulis yapacak. Bu parlamentoyu güçlendirecek. Hani deniyor ya tek adamlık. Tek adamlık falanla alakası yok. Cumhurbaşkanında parlamentonun kıymetinin ali olduğunu öğretecek bir mekanizma parlamento da cumhurbaşkanına aynı şeyi yapacak. Ve bu sistem kavga üretmeyecek. İki tarafı da birbirine mecbur yapacak. Sıkıntı olduğu zaman da cumhurbaşkanı kararnamesi var. Devlet yönetiminde salt kanun düzenlemeden yani kanun gerektirmeden yapılabilecek bazı işler olabilir cumhurbaşkanı kararnamesiyle. Tıkanıklıklar olduğu zaman da cumhurbaşkanı bu yetkisini kullanarak bu tıkanıklıkları aşacak ve ülkeyi sağlıklı bir şekilde yönetecek.
2023'E KADAR AB STANDARDINI YAKALAMAYI HEDEFLİYORUZ
Biz 2 bin kişilik bir hakim savcı alımı hukuk mezunlarından, bin 500 kişi de avukatlıktan geçenlerden sınav yaptık. Şu anda mülakatı devam ediyor. 3 Haziran’da da yine 2 bin kişi hukuk mezunlarından, 750 kişi de avukatlıktan geçenlerden alım yapacağız. Kasım veya ekimde de yeni bir sınav daha yapacağız. Çünkü Türkiye’nin şu anda verileri Avrupa Birliği ortalamasının altında. Sadece ihraçlar nedeniyle değil. Biz AB standardını yakalamak için bunu yapıyoruz. Avrupa’da 100 bin kişiye, 21 hakim düşüyor. Şu anda Türkiye’de bizim verilerimize baktığınızda 13 civarında düşüyor. Bizim bu rakamı artırmamız için daha çok alım yapmamız gerekiyor. 2023 yılına kadar biz bu standardı yakalamayı hedefliyoruz. Ve onların yetiştirmesiyle ilgili de bakanlık olarak çok ciddi çalışmalar yapıyoruz.