CHP'nin, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınması, TBMM Genel Kurulunda reddedildi.
TBMM Genel Kuruluna seslenen Bozdağ şunları söyledi:
800 HAKİMİN İSMİNİ VERİN, İSTİFA EDERİM
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün burada dinlediğimiz tartışmaları ben, Adalet Bakanı olarak, keşke bir algıyı oluşturmak adına tartışmak yerine Türkiye'de hukuk devletini, adaleti, yargıyı enine boyuna tartışan bir fırsata dönüştürebilseydik daha mutlu olurdum, daha faydalı olurdu. Ama maalesef bir algıya böylesi bir fırsat kurban edildi, onun için üzüntülerimi buradan öncelikle ifade etmek istiyorum. Bu gensoru önergesinin pek çok eksikleri var, yanlışları var, karışıklıkları var ve karıştırmaları var.
Bir defa, bizim bir şeyi doğru yerine oturtmamız lazım; hâkimlerin bağımsızlığı, yargının bağımsızlığı ile diğer hususları birbirine karıştırmamamız gerekiyor. Daha hâkim olmamış kişilerin hâkim, savcı adaylık sınavına giren kişileri hâkim olarak nitelemek, ondan sonra bunların bağımsızlığını tartışmaya açmak fevkalade büyük bir haksızlıktır, büyük bir yanlışlıktır, olmaz. Anayasa'nın 138'inci maddesi çok net bir şekilde mahkemelerin bağımsızlığını düzenliyor.
"Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler." Bağımsızlığı neye getiriyor? Hâkimlere getiriyor, "hâkimler bağımsızdır" diyor ve kararlarını da Anayasa, kanun ve hukuka göre verirler, vicdanî kanaatleriyle verirler. Peki, daha ne söylüyor? "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz." Dış müdahaleye kapalı olmalarını, dışarıdan başkalarının yargıya emir, talimat, tavsiye ve telkinde bulunmasını yasaklıyor. Bu da bağımsızlık için önemli bir kalkandır, önemli bir şemsiyedir. "Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz." Bu da Meclisi bağlayan bir başka konu ama maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görülen pek çok davayla ilgili hâkimleri, savcıları haksız yere suçlayan, onlara hakaret eden pek çok konuşmalara hem bu kürsüden hem grupta hem de başka platformlarda şahit oluyoruz. Esas yargı bağımsızlığına yapılan müdahale tam da budur. Bunu da en çok yapanları herkes biliyor. Kendi istediği gibi karar veren hâkimleri "dürüst hâkim" "namuslu hâkim" "bağımsız hâkim" arzu etmediği şekilde karar verenleri "kötü hâkim" namuslarıyla, iffetleriyle alay edecek ve onlara iftira edecek derecede, suç işleyecek biçimde suçlanan bir hâkim yapıyoruz, ondan sonra da kalkıp konuşuyoruz. Ben diyorum ki: Önce hepimiz hâkimlere, savcılara, yargı görevini yapanlara saygı duymamız lazım. Onları birbirinden ayırmamız lazım.
Şimdi, gensoru önergesinde gündeme getirilen nedir? "Efendim, şu kadar hâkim, savcı alındı." Şimdi, bir milletvekili arkadaşımız açıklama yaptı ve bu açıklamanın üzerine de bu gensoru huzurlarınıza geldi.
Şimdi, diyor ki: "900 hâkim aldı, 800'ü AK Partili - siz gerçi başka bir şey söylüyorsunuz ama- çıktı."
Bakın, ben Adalet Bakanı olarak burada çok net bir şey söylüyorum: Siz şimdi bu 800 hâkimi niye saymadınız burada? 800 AK Partili hâkim varsa namuslu ve dürüst olan biri bunları dağıtır, buradaki millete gösterir. Ben şimdi bakın, bir şey söylüyorum: 800'ünü istiyorum, 800 hâkim, savcı adayının adını istiyorum; bakın, Parlamento'da söylüyorum, siz bu isimleri verin, ben bu saatten itibaren milletvekilliğinden istifa ediyorum.
Namuslu, dürüst bir insansanız siz istifa ediyor musunuz? 800 isim, 800; 3 tane, 5 tane isim getirip "800'ü AK Partilidir." diye algı operasyonu yapmak dürüst bir siyasetçiye yakışmaz.Eğer dürüstseniz getireceksiniz. Burada 2-3 tane isim vermek değil, 800 ismi buraya koyacaksınız, 800. Yalan söylüyorsunuz, iftira atıyorsunuz. Dürüst ve namuslu insanlara yakışmaz bu.
HAKİM DEĞİL, HAKİM VE SAVCI ADAYI
Bunlar hâkim değil, hâkim ve savcı adayı. "Hâkim" diye takdim ediyorsunuz. Hâkim ve savcı adayı olmak için bizim Anayasamız ve yasalarımız bazı kurallar koydu ortaya. Anayasa 70 ne diyor? "Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir." Arkasından "Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez. Siyasi görüş aranmaz, dini inanç aranmaz, boy aranmaz, kilo aranmaz, parti aranmaz, hiçbir şey aranmaz." diyor.
"Anayasa, kanun önünde herkes eşittir. Eşitlik ilkesine riayet edeceksiniz." diyor.
"İnsanların siyasi görüşüne, inancına, cinsiyetine bakmayacaksınız." diyor.
Biz bunu yapıyoruz. Siz bizi suçluyorsunuz, niye bakmıyorsunuz diye.
Biz ehliyete bakıyoruz, hangi siyasi görüşten geldiğine bakmıyoruz.Liyakati var mı, ehliyeti var mı, ona bakıyoruz.
Bakın, bir başka şey, o da çok önemli. Bakın, Yükseköğrenim Kanunu: Öğrenciler siyaset yapabilir. Anayasa: 18 yaşını dolduran herkes siyasi partiye üye olabilir. Hâkim değil bunlar, hâkim-savcı adayı. Hâkim değil, yalan söyleme. Milletin gözünün içine bakıp yalan söylüyorsun. Ne diyor, bakın, "Yükseköğrenim Kurumlarında okuyanlar siyaset yapar." diyor.
LİYAKATE BAKIYORUZ
Devlet Memurları Kanunu çok açık, açın okuyun, hangi yere memur alırken ilanda şu var mı: Hangi partiye üyesiniz, değilsiniz, hiçbir partiye üye olmadığınıza dair kanunda "Şöyle bir belge getirin." diye bir kural var mı? Yok. Hâkim-savcı alımını düzenleyen kanunda da hangi partiye üye olduğuna dair belge var mı, üye olmadığına dair kayıt getir diye. Yok. Bizim yasalarımız diyor ki müracaatta bunlar aranmaz. Ne zaman aranır? Memuriyete başlamada aranır, adaylık sürecinde aranmaz.
Bir kişi ne zaman hâkim oluyor Sayın Gök?
Hâkim ne zaman olur?
Önce sınava girecek, yazılıya.
Sonra sözlüye girecek, sonra iki yıl staj yapacak.
Sonra bir daha staj sonucu sınava girecek, sonra da mülakata tabi olacak, HSYK onu mesleğe kabul ederse ondan sonra hâkim olur bir insan.Kanun bu ve uygulama bu ama siz ne yapıyorsunuz, bambaşka bir noktaya çekiyorsunuz.
YARGININ SİYASALLAŞMASINDAN EN ÇOK ZARAR GÖREN PARTİ BİZİZ
Bir başka şey, bakın, burada benim elimde liste var, son sınavda kazananların içerisinden her partide geçmişte siyaset yapmış insanlar var, onları niye açıklamadınız? Pasif üyelikleri var. Yani şu anda üye değil ama geçmişte üye olmuş, onlar da var. Ben açıklamam çünkü insanların siyasal görüşüne biz bakmadık. liyakate baktık, liyakate.
Siyasetten korkmayın bu kadar. Öyle şey olur mu? Yargının siyasallaşmasından en çok zarar gören parti biziz. Bizim partimize, siyasallaşmış yargı kapatma davası açtı; bizim bakanlarımıza, Hükûmetimize siyasallaşmış yargı kumpas kurdu. En büyük bedeli biz ödedik, biz. Onun için, yargıya siyaset bulaşmasın diye biz uğraşıyoruz.
Yasayı değiştirdik, siyasete girenlerin hâkim ve savcılardan mesleğe dönüşünün önünü biz kapattık siyasete bulaşan buraya gelmesin diye ve bunun adımlarını attık.
MOGULTAY'IN SKANDAL İFADELERİ
Şimdi, saygıdeğer milletvekilleri, size bir tablo gösteriyorum. Onu görüyorsun, bunu da oku. Bak ne diyor burada: Sayın Seyfi Oktay zamanında 2 bin civarında hâkim alındı. Benim dönemimde bin civarında hâkim alındı, 3 bin hâkim alındı."
"Bu örgüte kadro vermeyecekler de kime kadro verecekler? MHP'ye mi verecekler?"
"Yapılacak en akıllı hareket…" Bakın, bakın, kadrolaşma zihniyetini nasıl gösteriyor "…kendi devri iktidarında örgütleneceksin, kadrolaşacaksın, bu kadrolar günün birinde gelecek ve senin yolunu açacak. Şimdi en azından biz adil davranarak örgütü sınavlardan haberdar ediyoruz, örgütü bilgilendiriyoruz, örgüte sınava girme olanağını sağlıyoruz. Yanlış mı yapıyoruz?" Kim demiş? Mehmet Moğultay. Parti örgütlerine gönderiyor, haber veriyor da eleştiriler üzerine cevap veriyor.
Şimdi ben "kadrolaşacak, önünü açacak." diyor. Şimdi, baktık bu kadrolar günü geldiğinde neler yaptı, hep beraber gördük.
Bakın, daha başka bir şey söyleyeceğim. Avukatlıktan hâkim ve savcılığa geçmede yazılı sınav yoktu, sadece sözlüyle alınıyordu. Bakın, o dönemde kimler alınmış? Ben burada, özel bilgi olduğu için kişilerin ismini vermeyeceğim. Resmî Gazeteleri açar bakarsanız kimler sadece sözlüye çağrılıp alınmış, hepsi burada. Başka isimler de var. Resmî Gazete'yi alır bakarsanız orada o isimlerin hepsini görürsünüz. Ama ben bu insanların ismini, sizin yaptığınız gibi onlara saygısızlık yaparak buradan vermek istemem. Adalet Bakanının özel kalem müdürü, Danıştay Başkanının evladı sınava girmiş, başarılı olmuş, kazanmayacak mı? Onlar başarılı olmuş. Şimdi "Vay efendim, giriyor." Böyle bir şey olabilir mi? Liyakate bakılarak yapılan bir iştir.
FETÖ MÜ VERDİRDİ BU GENSORUYU SİZE, KİM VERDİRİYOR?
Bir başka şey: Biz sınavları kaldırmadık. Burada yapılan konuşmada "Sınav kalktı." Yok öyle bir şey. Biz sınav kaldırmadık, yeni sınavlar getirdik, yeni sınavlar. Stajın bitimine de sınav koyduk. Neden koyduk? FETÖ ve benzeri terör örgütlerinin, siyasallaşmış yapıların Türk yargısının içine sızmaması için tedbir aldık, tedbir.
Siz, şimdi FETÖ'ye karşı, terör örgütlerine karşı aldığımız tedbiri "Niye aldınız?" diye getirip burada bana gensoru veriyorsunuz. FETÖ mü verdirdi bu gensoruyu size, kim verdiriyor?
Öyle şey olur mu? Bakın, rakamları söyleyeceğim size: Hâkim, savcı sınavlarında, adli yargıda, kadrolara, mülakata çağrılması gereken aday sayısı ve onlara baktığınız zaman çok değişik rakamlar ortaya çıkıyor. Biz diyelim bin kişi alacağız çok düşük rakam geliyor, alacağımız kadar bile sayı gelmiyor ve orada ne oluyor? Bir yapı, eğer planlı bir yapı varsa yargıya sızmak için bunu kullanıyor. Sizin seçeneğiniz yok. Onun için, biz, yargının içerisine sızmaları engellemek maksadıyla bir tedbir aldık ve bu KHK'daki sınırı o nedenle kaldırdık. Onu bilmenizi özellikle istiyorum.Kadrolaşmak için değil. Kadrolaşmaların önüne geçmek için. Bakın, idari yargıda taban puan 79-80, adli yargıda taban puan 67 civarında kaldı. Bu nedenle de bizim yaptığımız doğru bir iştir. Önemli bir adım attık. Doğru bir iş yaptık.
FETÖ İLE İLK MÜCADELE EDEN İKTİDARIZ
AK Parti hükümetlerini FETÖ'cülükle, AK Partilileri FETÖ'cülükle suçladılar. Esas zurnanın zırt dediği yer burası. Buraya gelmemiz lazım. Şimdi ben söyleyeceğim siz de dinleyeceksiniz o zaman. Hoplamak yok.Şimdi, Cumhuriyet tarihinin bugün 65'inci Hükümeti var. Ben şimdi buradaki bütün heyetlere soruyorum: Bugüne kadar Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, AK Parti hükümetlerinin, FETÖ terör örgütüne karşı verdiği mücadelenin bir benzerini hangi cumhuriyet hükûmeti verdi? Bir tane örnek gösterin, bir tane! Bir tane yok.
Ama ne yaptınız? Bakın, ne yapıldı? Dindar, mütedeyyin, muhafazakâr insanlar FETÖ'cülükle itham edilip FETÖ'cülere yol açıldı. Ama biz, gerçek anlamda FETÖ'yle Türkiye'de ilk mücadele eden Hükûmetiz, ilk mücadele eden iktidarız. FETÖ'nün gerçek kimliği ortada çıktıktan sonra FETÖ'ye karşı herkesin aldığı pozisyon ortadadır. Şimdi, buraya geliniyor çöplüğe atılmış şeyler çöplükle karıştırılarak burada bir şeymiş gibi konuşuluyor.
FETÖ'nün gerçek kimliği çıktı ortaya. Biz dershanelerle ilgili düzenlemeyi getirdik. Bunun karşısında dağlar gibi kim durdu? Siz durdunuz. Anayasa Mahkemesine kim götürdü? Siz götürdünüz. FETÖ'nün avukatlığını siz yaptınız. Peki, başka? HSYK Kanunu'nu getirdik. HSYK'daki yapılanmayı, yargıdaki yapılanmayı çökertmek, Adalet Akademisini bu örgütten temizlemek için Mecliste bu kanuna kim direndi? Siz direndiniz.
Kim Anayasa Mahkemesine götürdü? Siz götürdünüz. 17-25 Aralık oldu ve orada "tape"ler, birtakım şeyler oldu, Sayın Genel Başkan gruba getirdi "tape"leri, grupta dinletti suç olmasın diye çünkü soruşturmanın gizliliğini ihlal suç, FETÖ'nün avukatlığını genel başkan düzeyinde yaptınız.
Yalan değil, doğru. Hepimizin, milletin gözünün önünde yaptınız. Terör örgütü bütün boyutlarıyla ortaya çıktıktan sonra yaptınız. Şimdi, daha da bitmedi…
Bakın, burada bir milletvekili var, sizin de milletvekiliniz. Ne dedi? "Cumhuriyet Halk Partisi ittifak yaptı." diyor, kiminle? FETÖ'yle siz ittifak yaptınız. "30 Martta beraber yürüdük." diyor ve onlar terör örgütü vasfı gün gibi ortaya çıktıktan sonra siz yaptınız.
Bakın, bakın bir başka şey, Zaman gazetesi… Terör örgütünün yayın organları, televizyonlarına el konulduğu zaman, örgüte karşı mücadele ederken orada kolluk kuvvetlerinin hepsinin önündenkimler duruyordu? Bir bakın bakayım bu fotoğraftakileri tanıyor musunuz?
Terör örgütü gün gibi ortaya çıktıktan sonra. Şimdi, FETÖ kontrollü darbe iftirasını yaptı, şu anda kontrollü darbe iftirasının sözcülüğünü kim yapıyor?
Siz yapıyorsunuz, Genel Başkanınız yapıyor. "Biz çıkaracağız ortaya." diyor. Çıkarın da hepimizi beraber görelim. Ben burada şunu açıklıkla ifade ediyorum: Cumhuriyet Döneminde FETÖ terör örgütüyle en etkili, en kararlı mücadeleyi AK Parti hükûmetleri yapmıştır. Ve devlet bütün boyutlarıyla bu örgütle mücadeleye geçmiştir. Olağanüstü hâl, kamudan uzaklaştırmalar ve yapılan bütün çalışmalar devletimizi ve milletimizi bu örgütün tehdidinden, tehlikesinden kurtarmak için yapılmaktadır. Terör örgütüyle mücadele eden ve bu konuda milletten aldığı emanetinin gereğini yapan iktidarı siz FETÖ'cülükle suçlarsanız o zaman FETÖ'nün ekmeğine en büyük yağı siz sürersiniz.
Ve bakın, terör örgütü vasfı ortaya çıktıktan sonra bu örgütün her platformda sözcüsü Cumhuriyet Halk Partisidir. Siz o defterleri öyle karıştırırsanız oradan bu örgüt vasfı ortaya…
Hiç yok, hiç kusura bakma. FETÖ ne diyor? Aynısını söylüyorsunuz. "Kontrollü darbe." diyor, siz de aynısını söylüyorsunuz. HSYK Kanunu'na karşı çıkıyor, siz de karşı çıktınız. Yayınladığı bildiriyi alıp konuştunuz. Buradan da gelip söylüyorsunuz. Biz bunları söyleyince de buna karşı bir başka şey.
Burada Meclisin kabul ettiği bir kanun var, askerlerle ilgili bir kanun var.Burada Sayın Millî Savunma Bakanı da var. Yüksek Askerî Şûra'nın 2015 kış şûrasında albay kadrosundaki yığılmanın azaltılması kararı alınıyor. Bu çerçevede Genelkurmayın önerisi üzerine bir kanun geliyor, Parlamentoda görüşülüyor. Ben biraz baktım, kim ne demiş diye, bunun aleyhine bir şey yok CHP'de. Ama ne var biliyor musunuz? Bir önerge veriliyor. Önergede kimlerin imzası var.
Önergeyi arz ediyorum: Önergede Kadim Durmaz, Bihlun Tamaylıgil, Lale Karabıyık, Dursun Çiçek, Selin Sayek Böke, Mahmut Tanal, Yakup Akkaya'nın imzaları var.
Burada getirilen imkânlar var ya emekliye sevk edilirken, bu imkânların az olduğunu, daha da artırılması gerektiğine dair verilen önerge burada, bu imzalar da bunun altında. Bakın, bir başka şey. Sayın Dursun Çiçek de önerge üzerine konuşma yapıyor. Konuşma yaptıktan sonra da "Bunun daha da artırılması lazım." diyor.
Konuşma metnini siz de okursunuz, hepsini okumayayım, olumlu konuşuyor, az buluyor yapılan teklifi, CHP'liler de bunu alkışlıyorlar.
Daha sonra biz, 15 Temmuzdan sonra bununla ilgili uygulama yapmadan bu kanunu KHK'yla yürürlükten de biz kaldırdık. Daha fazlasını istemedik; baktık ki yanlış bir şey var derhâl müdahale ettik, yanlışı görünce yanına gitmedik. Biz yapıyoruz, biz ama siz şimdi çıkıp "Hükûmet doğru yaptı, bunlara karşı bir şeyin önüne geçti." demek yerine Hükûmeti buradan vurmaya kalkıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu?