BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ
BOZDAĞ`DAN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kanal 24'te katıldığı "Moderatör" programında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Bozdağ'ın açıklamalarının önemli bölümleri şöyle:

CUMHURBAŞKANINA HAKERET

Türkiye’de  Sayın Cumhurbaşkanlarına hakaret suçunu düzenleyen TCK’nin 299. maddesi eski ceza kanununda da aynı kanun maddesi hükmü var. Bu hüküm sadece bizim dönemimizde değil Cumhuriyetimizin başından beri olan genel bir hüküm. Bundan önceki Cumhurbaşkanlarına karşı yapılan hakaretler bu madde kapsamında takibata ve yargılamaya konu olmuştur. Sayın Demirel zamanında, Sayın Sezer zamanında, Sayın Özal zamanında ve diğer Cumhurbaşkanlarımızın her birinin zamanında yargıya konu olan davalar ve davalar sonucu alınan cezalar var. Ama o günle bu gün arasında şöyle bir fark var. O zaman bugün ki gibi iletişim güçlü değil. İnsanlar bir evin içerisinde konuşuyorlar ve bunu kimse duymuyor bilmiyor. Ama şimdi sosyal medya diye bir şey var. İnternet medyası diye bir şey var. İnsanlar okuduğu haberin altına yorumlar yazıyor. İnsanlar sahip olduğu düşünceleri dışarı vuruyor. Küfür ve hakaret içerikli yazılar yazıyor. Böylelikle alenileştiriyor. Ve bütün bunlar Türkiye kamuoyunun bilgisine ulaşıyor.O nedenle medyanın güçlenmiş olması, iletişim kanalarının güçlenmiş olması, internet medyası ve sanal dünyanın hayatımıza girmiş olması, bu konuda yapılan hakaretlerin daha doğrusu çoğalmış hakaretlerin bilinmesine yol açtı. Eskiden de hakaretler bu kadar çok vardı ama savcılar bunu bilmiyordu. Muhataplarının bundan haberi yoktu. O yüzden savcılar harekete geçemiyordu. Şimdi haberleri oluyor ve harekete geçiyorlar.

DÜNYADAN VE AVRUPA’DAN ÖRNEKLER

Cumhurbaşkanı veya devlet başkanına hakaret dünyanın pek çok ülkesinde suç olarak tanzim edilmiş. İtalya’da 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ön görülüyor. Polonya’da kişi 3 yıla kadar hapisle cezalandırılıyor. İngiltere’de yine orada ayrı bir şey yok ama kişilerle Cumhurbaşkanı arasında   fark yok aynı şekilde bir kişilere nasıl bir ceza veriliyorsa aynı ceza veriliyor, Almanya’da 3 aydan 5 yıla kadar hapis cezası veriliyor. Cumhurbaşkanı veya devlet başkanı hakaret dünyanın pek çok ülkesinde suç olarak tanzim edilmiş. İtalya’da 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ön görülüyor. Polonya’da kişi 3 yıla kadar hapisle cezalandırılıyor. İngiltere’de yine orada ayrı bir şey yok ama kişilerle Cumhurbaşkanı arasında fark yok, aynı şekilde bir kişilere nasıl bir ceza veriliyorsa aynı ceza veriliyor. Almanya’da 3 aydan 5 yıla kadar hapis cezası veriliyor. İspanya’da 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası veriliyor ve adli para cezası veriliyor. Belçika’da 6 ay ila 3 yıl arasında ceza öngörülüyor. Danimarka’da suç olarak hakaret düzenleniyor ve cezalar artırımlı olarak uygulanıyor. Yine Yunanistan’da 3 aya kadar hapis cezası var. Diğer ülkelerde de mesela Hollanda’da 5 yıla kadar hapis cezası 25 bin 250 avro da para cezası veriliyor. Portekiz’in de 3 yıla kadar hapis cezası var. Türkiye’de ise 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Görüldüğü gibi dünyanın her ülkesinde Cumhurbaşkanlığı makamı saygın bir makamdır. Orada görev yapan Cumhurbaşkanı da saygın kabul edilir ve ona karşı saldırılar nedeniyle Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı makamı da korunur. Devletin birliğini temsil eden bir makamda görev yapıyor. Ona karşı hepimizin duygusu düşüncesi ne olursa olsun bir edeple bir ahlakla bir saygıyla hareket etmemiz lazım. Çünkü ona saygı göstermek ona karşı uygun bir davranışta bulunmak sadece onun şahsını ilgilendirmez aynı şekilde onun temsil ettiği milleti ve onun temsil ettiği devlete saygıyı da içerir. O nedenle sevelim sevmeyelim hepimizin belli bir sevgi ve saygı içerisinde olması doğru olandır. Eleştiri hakkımız elbette olacak. Zaman zaman şöyle deniliyor. Avrupa’da bu çok var ama Avrupa’daki uygulamalara baktığınızda orada neredeyse dava sayısı yok denecek kadar az. Esasında baktığınızda dava sayısı az doğru söyleniyor. Ama Avrupa’ya baktığınızda Türkiye’nin Cumhurbaşkanına söylenen sözlerin milyonda biri dahi Avrupa’daki herhangi bir cumhurbaşkanına kimse söylemiyor. Soruşturma ve kovuşturmaya konu olan şeyler benim yanımda var. Ben burada onları tekrar etmekten hicap duyarım. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat şahsına, eşine, çocuklarına, annesine, babasına, akrabalarına sinkaflı küfür yapılıyor. Bunun neresi düşünce açıklaması, bunun neresi eleştiri yapmak.

ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONU 

"Komisyon hayırlı olsun öncelikle. Benim bu komisyondan yeni bir Anayasa öneri taslağı beklediğimi ifade etmek isterim. Ancak eğer komisyon bir önceki dönemdeki çalışma gibi, çalışmayı zamana yayar, “zaman yetmedi ilave zaman” derse o zaman beyhude yorulmuş olur. Bunun ben komisyonun kendisini bir süreyle bağlamasını ve Türkiye kamuoyuna karşı da bunu açıklayarak taahhüt etmesinin doğru olduğunu düşünüyorum. Dışarıda siyasiler tartışma yapabilir, herkes konuşabilir. Dışarıdaki konuşmalardan, tartışmalardan komisyonun etkilenmemesi lazım. Onların derdi Türkiye’ye yeni bir anayasa önerisi hazırlamaktır. Onun için uğraşmalı, ona yoğunlaşmalı. Dışarıda siz şöyle dediniz biz böyle dedik...bu tartışmaları uzlaşma komisyonun masası konusu haline getirirsek oradan da hayırlı bir sonuç çıkmaz. Buradan tavsiyem; bir, kesin süreli bir çalışma olması. İki, dışarıdaki yapılan tartışmalardan etkilenmeden Türkiye’nin hayrına, yararına en doğrusu neyse onu ortaya koyma konusunda çaba sarf edilmesidir. Eğer siyasi partilerin temsilcileri, tabi partilerinin de görüşlerini alarak onlarla uyumlu bir şekilde “Türkiye için en doğrusu, en yararlısı nedir?” sorusu üzerine daha fazla yoğunlaşırlarsa, yeni bir anayasa üzerinde uzlaşmamak için herhangi bir neden yok. Ben umarım ki o şekilde çalışırlar. Bizim derdimiz Ak Parti olarak çok açık. Yeni Anayasa Türkiye’ye behemehâl gereklidir. Onun için de ne yapmamız lazımsa biz tereddüt etmeden yapmaya hazırız. Bundan sonra da o niyetle çalışmalarımızı sürdüreceğiz. "

BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI

"Şunu burada öncelikle söylemek daha işin başında ben şunları konuşmam demek kadar yanlış bir şey olamaz. Bir anayasa yapılırken tartışılacak temel konulardan birisi rejim ne olacak?  İkincisi yönetim şekli ne olacak? Bunu tartışmadan anayasanın “a” sı olamaz. Önce bir bunları konuşacaksınız. Şu an rejim konusunda bir tartışma var mı yok. Herkes Türkiye’nin mevcut rejimde devam etmesi konusunda Cumhuriyet’in nitelikleri konusunda herhangi bir tartışma var mı yok. O zaman ne var hükümet sistemleri konusunda bir tartışma var. Parlamenter sistemin Türkiye’ye ödettiği ödetmekte olduğu bedeller var. Türkiye’nin gitmekte olduğu bir istikamet var. O zaman bu sistemin Türkiye’ye getirdiği faydalarla Türkiye’ye getirdiği zararları konuşmak yeni bir sistem öneriliyorsa bu sistemin de artılarını eksilerini konuşmak kime ne zarar verir? Ben buradan öncelikle bu komisyonun bir araya gelip bu sistemleri mukayeseli bir şekilde tartışması parlamenter sistemin Türkiye ‘ye uygulamasının Türkiye’ye getirdiği yeri iyice konuşması bundan sonra gideceği istikamete iyi bakması başkanlık sisteminde. Buna göre ele almasında fayda var ama bunu konuşmam diyor, tartışmam diyor, bunun olduğu yerde şunları şunları yapmam diyor. Bu fevkalade ilkel bir yaklaşım buradan süratle uzaklaşmak lazım. Tartışalım konuşalım . Bu komisyonun çalışma şekli belli  oy birliğiyle karar alacak deniyor açıklamalar öyle. E şimdi Ak Parti’nin tek başına bir sistemi kabul ettirme imkanı var mı? Bu eğer oy birliğiyle bir karar çıkacaksa bu MHP’nin CHP’nin  HDP’nin  bırak bütün vekillerini sadece bir vekili bile hayır dese bu sistem değişikliğinin çıkma ihtimali yok. Ak Parti oy birliği ile karar vermeyi kabul etmiş mi etmiş. O zaman niye tartışmaktan korkuyoruz? Size rağmen bizim başkanlık sistemini anayasaya koyacak sayısal bir çoğunluğumuz var mı? Yok. Anayasa uzlaşma toplanma, çalışma, karar alma usullerine baktığımızda uzlaşma komisyonun diğer üyelerine rağmen hatta bir üyesine rağmen oraya sisteme dair bir şey ekleme imkanımız var mı? Görüşümüzü oraya yansıtabiliriz ama bir anayasa önerisine dönüşmesi için oy birliği lazım. Burada sıkıntı şu tartışmaktan çekiniyorlar, kaçınıyorlar halbuki tartışalım bunu konuşalım. Ne var ne yok ele alalım. Niye korkalım biz tartışmaktan? Niye çekinelim? Umarım ki bu tartışmalar hayırlı sonuçlar doğurur. Şimdiden olur olmaz şeklinde bir değerlendirmesine girmek yanlış olur. Gerçi yapılar belli ama onları nasıl hareket edeceğini tahmin ediyoruz ama ben şu aşamada bir negatif yaklaşımı böylesi hayırlı bir çalışmanın başında dile getirmek istemem.”

HAKKARİ VE ŞIRNAK'TA KENT MERKEZLERİNİN TAŞINMASI

“Zannedersem bu yasa değişikliği gerektiren bir konu parlamentoda müzakere edilecek ve parlamentonun aldığı kararla olacaktır.Bu ihtiyaçtan olacaktır,bu Türkiye'nin bir ihtiyacı. Yani parlamentonun Türkiye'nin yararına adım atması gerektir. Hiçbir parlamento ilin merkezini taşımayı istemez. Taşıma sebebi burada sıkıntılı bir durum olduğu içindir. Buradan tüm parti liderlerine sesleniyorum. Böylesine bir adım atılmasına ihtiyaç vardır. Böylesine bir konuyu siyasi mesele haline getirmektense ne yapabiliriz tartışmalıyız. Ben onun için bunun Türkiye'nin ihtiyaçlarından kaynaklandığını ve atılması gereken bir adım olduğunu düşünüyorum.”

TERÖRLE MÜCADELE VE AİHM

“Avrupa insan haklarına mahkemesine açılmış davalar var. AİHM bu davaların bir kısmını reddetti. Türkiye  bu konuda çağrılar yaptı. AİHM'de görüşler var deliller var biz görüşler gönderiyoruz. Bizden görüş gidiyor. İki defa bizden görüş istedi, gönderdik.Bunlardan bir tanesi doğum için 112’yi aradım diyor, daha sonrasında terörle ilgili olay anlatıyor. Gelip de beni almadılar diyor. Bununla ilgili Sağlık Bakanlığını aradık. Hanımefendi gidip zamanında alınmış,  hanımefendi doğum yapmış sezaryen ile. Terör örgütü AİHM den bir takım yollar deniyor, olayı çarpıtıp AİHM' e davalar götürüyor. İşte cenazeleri çok aşırı şekilde kullandılar ambülans gelmediği için hayatını kaybeden şeklinde bir dava da AİHM de var. Biz bunun üzerine ilgililerden bilgi topluyoruz. Devlet bilgiyle konuşur. Biz bu olayların ikisinde bize görüş sormadan kararlar verdi. Bize görüş sorsaydı delillerle karar verilirdi. “

TERÖRLE MÜCADELE

“Terörle mücadele en uygun biçimde mücadeleyi yöneten ülke Türkiye’dir.Sokağa çıkma yasağı niye bu kadar uzun sürdü? Çünkü daha fazla sivil vatandaşımız ve polisimiz askerimiz zarar görmesin hem de bölgedeki mayınlar hendekler temizlensin diye.  Türkiye'nin bu operasyonu yaparken insan haklarına  yaptığı saygıyı göstermesi başka ülkelerle mukayese edilemez. Fransa’da olaylar oldu Belçika’da olaylar oldu. Belçika’da insanlar kendiliğinden sokağa çıkamadılar, yani Türkiye'nin ortaya koyduğu hassasiyete bakarsanız diğer ülkelere göre hukuka en fazla riayet eden ülke olduğunu görürsünüz.

"Şimdi sivil kayıpların büyük bir kısmı terör örgütünün infazıyla aşikar olanlar var. Milletin gözü önünde olduğu için biliniyor. Elbette bu soruşturulacak yani oradaki bütün deliller toplanarak balistik incelemeler yapılmak suretiyle bu tespit edilmiş olacaktır. Devletin güvenlik güçlerinin terörle mücadele sırasında sivilleri bilerek isteyerek hedefe koyup ateş ettiği kesinlikle büyük bir iftiradır. Bu operasyonların bu kadar uzun sürmesinin nedeni kılı kırk yararcasına özenle hareket etmekten kaynaklanmaktadır. Yani eğer sivillere dönük bir kaygı olmasa bu işler bu kadar uzun sürmezdi. Onun için bu güvenlik güçlerimize dönük bir iftiradır. Devletimize dönük bir iftiradır, bu çatışmalar sırasında kaza sonucu yani bir kast olmadan hayatını kaybeden vatandaşlarımızın olabilir mi? onlarla ilgili de zaten soruşturmalar, sürüyor onlar çıkacaktır. Ortaya terör örgütünün öldürdükleri onlarda çıkacak. Çünkü hangi silahın kimlerin kullandıkları belli o yüzden bunlarla ilgili gerçekler sonucunda ortaya çıkacaktır. Ama bu konudaki büyük ve kirli bir kampanyanın hem Türkiye içinde hem Türkiye dışında Türkiye aleyhine yürütüldüğünü de ifade etmekte fayda var.”