BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ
BOZDAĞ`DAN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ,  katıldığı bir televizyon programında gündemdeki konulara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Bakan Bozdağ,  Habertürk’te katıldığı programda Habertürk TV Ankara temsilcisi Alican Türkoğlu’nun sorularını cevaplandırdı.

Bozdağ'ın açıklamalarının önemli bölümleri şöyle:

MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIKLARI

Fezlekelerin hazırlanma usulü bildiğiniz gibi Cumhuriyet Başsavcılıkları bir soruşturma başlatıyor ve bu çerçevede fezleke hazırlandıktan sonra Adalet Bakanlığına geliyor. Adalet Bakanlığı da bunları Başbakanlığa, Başbakanlık da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderiyor. Türkiye Büyük Milet Meclisi Başkanlığı, Anayasa Komisyonu Başkanlığına iletiyor. Adalet ve Anayasa Komisyonu üyelerinden oluşan karma komisyon bunları inceliyor. Dokunulmazlığın kaldırılmasına karar verdiklerini veya kaldırılması talebini reddettiklerini karara bağlıyor. Bunlar Genel Kurul'da görüşülüyor. Eğer Genel Kurul dokunulmazlığın kaldırılmasına karar verirse soruşturma kaldığı yerden devam ediyor ve yargılama yapılıyor. Reddi yönde karar çıkarsa milletvekilliği süresi bitene kadar dokunulmazlığı devam ediyor.

Şu ana kadar Adalet Bakanlığı aracılığıyla TBMM’ye AK Partili'ler ile ilgili 40, CHP ile ilgili 149,  MHP’lilerle ilgili 15, HDP ile ilgili 347 fezleke gönderilmiştir. Fezleke sayıları bunu gösteriyor tabi. HDP milletvekillerinin sayısının kat ve kat üstünde bir fezleke var. Bu bir milletvekili hakkında birden fazla fezleke olduğunu gösteriyor. Burada dokunulmazlığın felsefesine girmemizde fayda var. Dokunulmazlık esasında milletvekillerinin yasama ve denetim faaliyetinin her türlü baskıdan korkudan tehditten ari olarak özgürce yerine getirmesi için tanınmıştır. İktidarın baskısından uzak olsun, yargının baskısından uzak olsun her türlü baskıdan uzak olsun. Hem iktidarı etkin denetlesin hem de yasama faaliyetlerine etkin katılsın diye vardır. Yasama donulmazlığı milletvekilleri terör örgütlerinin üyesi gibi çalışsın diye konulmamıştır. Yasama dokunulmazlığı milletvekilleri bu zırha bürünerek istediği suçu istediği yerde istediği şekilde işlesin diye de verilmemiştir.

SEN TERÖRİST MİSİN YOKSA, MİLLETİN TEMSİLCİSİ BİR MİLLETVEKİLİ MİSİN?

Meclis'teki süreç tamamen Meclisin takdirinde olan bir süreç. Meclis Başkanlığı ve partiler gruplar orada bir değerlendirme yapıyor. Biliyorsunuz bu gibi konularla alakalı ayrı bir usul de var o usul takip edilecek o nasıl gidecek bu tamamen Meclisin iradesine bağlı bir konudur. Meclis kaldırır kaldırmaz Meclisin bileceği iş. Ama ben şu kadarını ifade etmek isterim. Yani bir milletvekili alenen suç işliyorsa ve terör suçu işliyorsa ve toplumun, yasaların kabul etmeyeceği bir suç işliyorsa ve bir suç işleme konusunda da kendisinde herhangi bir kayıp da görmüyorsa o zaman bununla ilgili toplumun bakışı da farklı olur. Yasaların bakışı da farklı olur. Düşünün bir milletvekili geçenlerde güvenlik güçlerinin operasyon yaptığı sırada güvenlik güçlerine ateş açılan güvenlik güçlerinin de karşılık verdiği bir evde teröristlerle beraber bir milletvekili çıkıyor. Şimdi bu milletvekili orada ne iş yapıyor. Teröristlerle beraber güvenlik güçlerine ateş etti mi etmedi mi onu bilemiyoruz. Onlar da orada beraber çıkıyor, bugün Türkiye kamuoyunun sorması lazım değil mi? Sen terörist misin yoksa milletin temsilcisi bir milletvekili misin? Milletin temsilcisi bir milletvekili isen bu millete bu devlete karşı kurşun sıkan teröristlerle ne işin var. Bir başka milletvekili yine yanındaki terörist, yanındaki silahlar ve başka bir şekilde suçüstü halinde yakalanıyor. Bütün bunlar anayasanın ve yasaların hoş gördüğü şeyler değil. Hiç kimse milletvekili dokunulmazlığını milletvekilinin suç işleme hakkı ve özgürlüğü olarak göremez, görmemesi lazım.

Şunu ifade ediyorum: Bütün partilerin ve demokrasiye inanan herkesin siyaset yapma hak ve hürriyeti eleştiri hak ve hürriyeti ve Anayasanın tanıdığı kapsam dışında hareket edenlerle ilgili ortak tavır koyması lazım. Efendim buna dokunursak kıyamet kopar, bunlar olursa böyle olur değil. Denmesi lazım ki sen teröristlerle güvenlik güçlerinin çatışma yaptığı bir yerde teröristlerle aynı yerde nasıl bulunuyorsun. Orda ateş ettin mi etmedin mi? Ne işin var senin orada, konuşulması lazım. Silahlarla yakalanan birinde, bu silahlar bir milletvekilinin yanında ne geziyor, nasıl oluyor herkes demesi lazım. Buna dikkat edin AK Parti’ye muhalefet olsun diye iktidar karşıtlığı olsun diye bazı çevreler bunları görmezlikten geliyor, eleştirmek dahi istemiyor. Aman efendim diyor, bizim demokrasimizi kökleştirmemiz için demokrasinin verdiği imkanları demokrasi düşmanlığı için kullanana karşısında da demokrasinin yanında durmamız lazım. Anayasa ve yasaların uygulanması için de orada gereğini yapmamız lazım ama kamuoyuna baktığımızda maalesef iktidar karşıtlığı, iktidar düşmanlığı doğru yerde durmasını bazı insanların engellenmekte. Demirtaş’la ilgili Yüksekdağ ile ilgili pek çok fezleke var. Son gidenler değil. Başka fezlekeler de var. Bunlarla ilgili karar benim vereceğim bir karar değil, parlamentonun vereceği bir karar,

ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARI

Hiç tereddüt yok Anayasa'yı çiğnemektedir. Anayasanın 148. Maddesi çok açık 'Bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır'diyor. Bir başka fıkrası 'Bireysel başvuruda kanun yönünde gözetilmesi gereken konularda inceleme yapılamaz.'diyor. Bunu herkes anlıyor hukuk fakültesi mezunu olmasına gerek yok. Kanun yolları tüketilmiş olacak devam eden bir dava var. İddianame tanzim edilmiş mahkeme iddianameyi kabul etmiş daha mahkemede iddianame okunmamış, sanıkların bu iddianameye karşı ilk savunmaları alınmamış, deliller toplanmamış, mahkeme daha henüz işin esası hakkında; bunlar casusluk suçu mudur, gizli kalması gereken belgeleri ifşa etmek suçu mudur, yoksa basın ve ifade özgürlüğü kapsamında mı kalır? Buna dair değerlendirmeyi mahkeme yapmamış, savcılık iddianamesinde yapmış ama mahkeme yargılama yapacak belki yargılama sonunda mahkeme beraat verecek belki mahkeme farklı bir hüküm verecek biz bunu henüz bilmiyoruz.

Anayasa Mahkemesine baktığımız zaman daha işin başında yargılama başlamadan yargılamayı bitirecek bir karar verdi. Bunun basın ve ifade hürriyeti hakkının ihlali olduğunu söyledi şimdi ben Anayasa Başkanına ve bu kararın altına imza atan herkese soruyorum, siz hangi gerekçeyle ifade hürriyetini ihlal kanaatine vardınız? Yargılama yaptınız dosyadaki delilleri tek tek incelediniz mi? Sanıklarımı dinlediniz bilirkişiye mi gittiniz? İddianameyi veren savcıyı mı dinlediniz? Dosyadaki bütün delillerle yüzleştiniz sonra ilk derece mahkemesi gibi yargılama mı yaptınız? İşin esasını bitiren yargılamayı sona erdiren bir kararı Anayasa Mahkemesi verdi. Yerel mahkemenin bundan sonra yapacağı bir yargılamayı temelden çökertecek bir karar veriyor. Anayasa, Anayasa Mahkemesine böyle bir yetki vermiyor.

Tutuklamanın hukuki dayanağının olup olmadığı konusunda Anayasa Mahkemesi bir değerlendirmeyi yapma yetkisini içtihat yoluyla kendisine aldı.

Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de tutuklamayla ilgili kendisinde bir yetki gördü, kararlar veriyor, ama baktığınızda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tutuklamaya ilişkin ihlal kararlarını da hangi gerekçeyle veriyor, uzun süre tutuklu kalmış.

Uzun sürenin bir sınırlaması var tabi, bizim yasamızda var, bir yıl asgari asli cezalı suçlar da ağır cezalı suçlar da 2 yıl ve Avrupa’daki standardın bizimki daha iyi bir noktasında. Şimdi ona bakıyor. Tutuklamayla ilgili savunma hakkı kullanılmış mı, hakim huzuruna çıkmış mı, gerekçeli karar verilmiş mi, karar ona anlatılmış mı, işte bir takım savunma imkanlarına erişmiş mi, erişmemiş mi, engellenmiş mi bunlara bakıyor. Yoksa bu tutuklamayı doğuran dosyada delil var mı şu var mı onlara bakmıyor. Şimdi neden, işin esasına girmiyor, ama şimdi bizim mahkemeye baktığınızda tutuklama hakkının hukuki dayanaktan yoksun olduğuna ilişkin iddiayı alıyor, kişi hürriyeti ve güvenliği bakımından orada da hak ihlali kararı veriyor. Neye göre hak ihlali var. Uzun tutukluluktan dolayı mı var, gerekçesi olmadığı için mi var, avukat yanında bulunmadığı için mi var, hakim huzuruna çıkarılmadığı için mi var, uzun süre kaldığı için mi var. Efendim orada nereden bu kanaate vardınız. Orası da ayrı bir tartışma getirecek. Buradan bir şey daha söylemek isterim: Bizim Anayasamız yargı yollarının tüketilmesinden sonra bireysel başvuruya müracaat hakkını tanıyor. Tutuklama kararı çıktı, siz bu karara itiraz edebilirsiniz, itiraz reddoldu, o karar kesinleşmiş oldu ama  bir saniye sonra tutuklama talebinde yine bulunabilirsiniz. Gene reddoldu, bir saniye sonra bir daha talepte bulunabilirsiniz.

Yine ret oldu bir saniye sonra tekrar talep de bulunabilirsiniz yani sizin için tutuklamaya karşı gideceğiniz kapı tüketilmiş olmuyor gidebileceğiniz kapıları bir daha çalabilirisiniz. Şimdi son olayda ağır ceza mahkemesi iddianameyi kabul etmiş tutukluğun devamına karar vermiş. O zaman sizin o karara karşı bir sonraki ağır ceza mahkemesine gitme ve itiraz etme hakkınız var. Şimdi daha önce verilmiş bir kararla gidiyor artık o kararı veren süreç bitmiş o kararın esasında bir anlamı da kalmamış. Neden? Çünkü iddianame kabul eden mahkeme tutuklamayı yeniden değerlendirip o karar hukukende kalkmış durumda yeni bir karar veriyor devamına onunla ilgili itiraz süreci var. O sürece de gitmiyor dolayısıyla bu açıdan baktığımızda da tüketilmiş bir yargı yolu yok. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin önüne bir şekilde bittikten sonra yine gelebilir örneğin mahkeme mahkumiyet kararı verdi şimdi bu dava nereye gidecek tekrar bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine gidecek daha başlamadan iddianame okunmadan burada hak ihlali var diyen mahkeme mahkumiyet kararı çıktıktan sonra huzuruna bu dosya yeniden gelirse esası hakkında ihsası rey de bulunmuş olmuyor mu şimdiden ihsası reyde bulunuyor ve mahkemenin yerine geçiyor bakın bireysel başvuruda anayasa mahkemesi ilk derece mahkemesi gibi hareket edemez Yargıtay gibi hareket edemez maalesef bizim anayasa mahkememiz ilk derece mahkemesi gibi Yargıtay gibi bu konularda hareket etmektedir Anayasa Mahkemesi ilk derece mahkemesi değildir temyiz mahkemesi değildir süper temyiz mahkemesi hiç değildir bu çok net bir şekilde Türkiye’de aylar yıllar içerisinde Yargıtay’la Anayasa Mahkemesi arasında yoktan gerginliklere, tartışmalar yol açacaktır. Çünkü Anayasa Mahkemesi verdiği bu kararla Yargıtay kötü bir yargılama yoludur ilk derece mahkemeleri kötü kararlar veriyor. Burada Anayasa Mahkemesi var. doğru kararı biz veririz hak ve adalet biz tesis ederiz onlar bambaşka bir yerde.

Şimdi hepimiz akıllı insanlarız.  Basın ve ifade özgürlüğünün ihlalini değerlendirerek karar vermek çok net bir şekilde esasa girmek değil midir?

Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tutuklamayla ilgili kendisinde bir yetki gördü. Kararlar verdi. Ama baktığınızda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tutuklamaya ilişkin ihlal kararlarında hangi gerekçeyle veriyor? Uzun süre tutuklu kalmış. Bizim yasamızda var bir yıl asgari asli ceza hususlar da , ağır ceza suçlarda iki yıl. Avrupa’daki standardı bizim ki daha iyi noktasında. Şimdi ona bakıyor. Tutuklamayla savunma hakkı kullanılmış mı? Gerekçeli karar verilmiş mi? Karar ona anlatılmış mı? İşte bir takım savunma imkanlarına erişmiş mi erişmemiş mi? Engellenmiş mi engellenmemiş mi?  Bunlara bakıyor, yoksa bu tutuklamayı doğrudan dosyada şu delil var mı bakmıyor. Şimdi neden işin esasına girmiyor.  Bizim mahkemeye baktığımızda tutuklama hakkının hukuki dayanaktan yoksun olduğuna ilişkin iddiayı alıyor kişi güvenliği bakımından orada da hak ihlali kararı veriyor.

Neye göre hak ihlali var uzun tutukluluktan dolayı mı var? Gerekçesi olmadığı için mi var? Gerekçeli karar açıklamadığı için mi var hakim huzuruna çıkarılmadığı için mi var? Uzun süre kaldığı için mi var? Efendim orada nereden bu kanaate vardınız? Orası da ayrı bir tartışma getirecek. Ben buradan bir şey daha söylemek istiyorum bizim anayasamız yargı yollarının tüketilmesinden sonra bireysel başvuruya müracaat hakkını tanıyor. Tutuklama kararı çıktı, siz bu karara itiraz edebilirsiniz, itiraz da ret oldu o karar kesinleşmiş oldu. Ama bir saniye sonra tutuklama talebinde yine bulunabilirsiniz. Gene ret oldu bir saniye sonra bir daha talepte bulunabilirsiniz. Yani sizin için tutuklamaya karşı gideceğiniz kapı tüketilmiş olmuyor. Gidebileceğiniz kapı var, çalabilirsiniz o kapıyı. Şimdi son olayda ağır ceza mahkemesi iddianameyi kabul etmiş, tutukluluğun devamına karar vermiş, o zaman sizin o karar karşı bir sonraki ağır ceza mahkemesine gitme itiraz etme hakkınız var. Şimdi daha önce verilmiş kararla gidiyor. Şimdi o kararı veren süreç bitmiş tamamlanmış, o kararın esasında bir anlamı da kalmamış. Neden çünkü iddianameyi kabul eden mahkeme tutuklamayı yeniden değerlendirip, o karar fiilen ortadan kalmış durumda. Hukuken de kalkmış durumda. Yeni bir karar veriyor devamına, onunla ilgili itiraz süreci var, o sürece de gitmiyor. Dolayısıyla bu açıdan baktığımızda da tüketilmiş bir yargı yolu yoktur.

Anayasa Mahkemesi’nin önüne bir dava bir şekilde bittikten sonra yine gelebilir. Örneğin mahkeme mahkumiyet kararı verdi. Şimdi bu dava nereye gidecek tekrar?  Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne gidecek. Daha iş başlamadan iddianame okunmadan burada hak ihlali var diyen mahkeme, mahkumiyet kararı çıktıktan sonra huzuruna bu dosya tekrar gelirse esası hakkında ihsas-ı rey de bulunmuş olmuyor mu? Şimdiden ihsas-ı rey de bulunuyor ve mahkemenin yerine geçiyor. Bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi ilk derece mahkemesi gibi hareket edemez. Yargıtay gibi hareket edemez. Maalesef bizim anayasa mahkememiz ilk derece Mahkemesi gibi Yargıtay gibi bu konularda hareket etmektedir.

Anayasa Mahkemesi ilk derece mahkemesi değildir, temyiz mahkemesi değildir. Bakın bu çok net şekilde Türkiye’de önümüzdeki aylar yıllar içerisinde Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasında yoktan gerginliklere tartışmalara yol açacaktır. Anayasa Mahkemesi verdiği bu kararlarla Yargıtay kötü bir yargılama yoludur, ilk derece mahkemeleri kötü kararlar veriyor, burada Anayasa Mahkemesi var doğru kararları biz veririz. Hakkı adaleti biz tesis ederiz onlar bambaşka yerdeler.

HÜRRİYETİN İHLAL EDİLDİĞİNE NEYE GÖRE KARA VERİYOR

Hürriyetin ihlal edildiğine neye göre kara veriyor iddianame diyor ki: Burada casusluk var gizli kalması gereken bilgi ve belgelerin açıklanması var. Şimdi anayasa mahkemesi diyor ki bu ifade ve basın hürriyetinin ihlali  kapsamına girer. Buradan ne anlamak lazım burada casusluk yok. Ey mahkeme , burada gizli kalmış belgelerin açıklaması yok ey mahkeme sen niye bunun kararını veriyorsun ben anlamıyorum casusluk var mı yok mu? İlk derece mahkemesi daha bunun yargılamasını yapmamış ifade hürriyeti kapsamında mı? Değil mi? Daha bunu yapmamış bununla ilgili bir süreç daha yeni başlıyor ve bu başlayan süreç işletilmeden anayasa mahkemesi kalkıyor burada ihlal var diyor. Kişi güvenliğiyle ilgili AİHM içtihatları var. Nedir uzun süre tutuklu kalmak? Nedir gerekçesiz tutuklu kalmaya karar vermek.  Bizim yasamızda diyor ki iki yılın altındaki suçlarla ilgili tutuklama yasağı vardır. Eğer bir mahkeme iki yılın altında suçla yargılanan bir kişi hakkında tutuklama kararı verirse Anayasa mahkemesi Anayasanın 19. maddesine göre kişi hürriyetine göre ihlal kararı verebilir iki yıl yasak var sen bu hakkını niye almadın avukat yanında bulundurmadın? Buradan verebilir. Gerekçeli karar yazmadın. Buradan verebilir. Kişinin hakim huzurunda kendisinin savunmasına izin vermedin. Buradan verebilir ama bu tutuklamayı yapamazsın diyemez.

ANAYASA MAHKEMESİ ANAYASAYI AŞA AŞA KARARLAR VERİYOR

Anayasa Mahkemesi Twitter kararıyla başlayarak Anayasayı aşa aşa kararlar veriyor. Ne tür kararlar veriyor? Ne tür konularda? Kamuoyunun çok ilgilendiği konularda, Avrupa’nın çok ilgilendiği konularda, alkışın bol olacağı konularda, çok net söylüyorum.

Dosyayı bal gibi seçiyorlar. Şimdi Twitter ile ilgili kararı bakın. Ben az çok hukuku bilen bir insanım. Anayasayı demin okudum. Hiç daha mahkemeye müracaat etmeden mahkemenin bir kararı olmadan doğrudan Anayasa Mahkemesine müracaat ettiler. Twitter kararında, twitter ile ilgili kararda iptal kararı verdi. Nedir Anayasa ve Anayasa Mahkemesinin yargılama usulleri hakkındaki kanunun bireysel başvuru için ön gördüğü usulde bunun ön incelemede kabul edilmesi kararı verip ret etmesi lazım. Mahkeme onu reddetmedi. Aldı esas hakkında karar verdi.

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ KENDİSİ BİR MÜRACAAT YAPTI​

Bakın Sayın Cumhurbaşkanımız kendisi bir müracaat yaptı. Nerdeyse müracaatın üzerinde iki sene geçti, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın müracaatı hakkında karar vermedi mahkeme gündeme bile getirmedi. Twitter’ı gündeme alıyor, bunu almıyor. Bakın şu anda tutuklulukla ilgili itirazları ret edildiği için Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapmış kaç dosya var bile biliyor muyuz? Onlarca dosya var belki yüzlerce tam sayısını bilemiyorum. Şimdi üç aylık bir tutuklulukla ilgili bir süreç var bunu hemen öncelikle alıp konuşuyor,  Sayın Başkan da bunu söyledi tutukluluk olunca öncelikle bu konuşma samimi olması için şu anda üç aylık bir müracaattan hemen öne alınıyorsa bundan önce bir sene iki sene orda bekleyen hiçbir dosyanın olmaması lazım, oların hepsinin karara bağlanmış olması lazım ama şu anda karara bağlanamamış pek çok dosya var orda onun için bunlar birazda kamuoyu gündemiyle alakalı konular ve anayasa mahkemesi bunu öne çekmiştir. İvedilikle karara bağlamıştır. Kararda demin söylediğim gibi anayasanın öngördüğü usule aykırı olarak verilmiştir ve şu anda devam eden yargılamaya bu karar baskı oluşturmaktadır.

BİREYSEL BAŞVURUNUN AKSAYAN YÖNLERİNİ ELE ALAN BİR ÇALIŞMAYI ADALET BAKANLIĞI YÜRÜTÜYOR

Hükümet programımızın içerisinde ve hükümetimizin açıkladığı eylem programı içerisinde bireysel başvurunun etkinliğinin arttırılması konusunda bizim kamuoyuna bir taahhüdümüz var. Bu taahhüt çerçevesinde bireysel başvurunun aksayan yönlerini ele alan bir çalışmayı Adalet Bakanlığı yürütüyor.  Anayasa Mahkemesi’yle de beraber bu noktada bir çalışmamız var, yeni değil daha önceden beri yürüyen bir çalışma önümüzdeki süreçte elbette bireysel başvurunun uygulanmaya başladığı günden bu güne uygulamalarını görmek aksayan yönlerini etkin ve doğru bir şekilde işlemesi için yapılabilecek yasal düzenlemeler konusunda adımlar atmak hükümetimizin kamuoyuna bir taahütüdür. Bu çerçevede devam ediyor şimdi Anayasa Mahkemesinin çıkardığı birde içtüzük var bu konuda normalde Anayasa bölümler görüşür diyor ama, Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun bireysel başvuruların bölümlerde görüşüleceği ifade ediyor ama bir iç tüzük değişikliği yaptılar. 17-25 Aralık sürecinden sonra orda bazı kararların Genel Kurul tarafından görüşülmesi gerektiğine içi tüzüğe koydular ki kanun çok açık bu konuda kanun bir imkan vermiyor. Genel Kurul şu anda yetkisinde olmayan bireysel başvuruları değerlendiriyor, görevi alanında olmayan bireysel başvuruları değerlendiriyor.Genel Kurulun nelere bakacağını  Anayasa da açıkça yazılmıştır.Bunların arasında bireysel başvuruları kararı bağlamak yoktur. Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunda Genel Kurulu'un görevleri  açıkça yazıyor. Bireysel başvuruları görüşme diye görevi yoktur. Nasıl görüşüyor,İçtüzük değişikliği yaparak görüşüyorlar. Danıştay'a İçtüzük götürülebilir. Danıştay'a dava açıldığı zamana denetimi yapılabilir ve yasaya aykırı bölümleri iptal edilebilir.

Bu kararlar mahkemenin takdir hakkını ortadan kaldırmaz, mahkemelerin bağımsızlığını ortadan kaldırır. Hakimlerin görevlerinde bağımsız oluğu ifade ediyor. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararından sonra mahkeme uyabilir de uymayabilirde ,mahkemenin takdirindedir.Mahkemenin takdir hakkını ortadan kaldırmaz. Anayasa Mahkemesi bu gidişle yoluna giderse insanlar artık ilk derece mahkemesi yerine doğrudan hak arama yoluna Anayasa Mahkemesi'ne gidecekler.